Ümmet kelimesi, “bir peygamberin teblið ettiði dine inanan veya o dine muhatap olanlarýn meydana getirdiði topluluk” anlamýnda kullanýlan bir terimdir. (Halil Ýbrahim Bulut, “Ümmet”, Türkiye Diyanet Vakfý Ýslam Ansiklopedisi, 42/308.) Kelimenin aslý olan “emm” kökünde; yönelmek, öne geçmek, önder ve imam olmak gibi manalarýn dikkat çektiði görülmektedir. Bir iþi idare ve ýslah eden, çekip çeviren, önderlik eden kiþiye bu manada imam denildiði gibi bir þeyin aslý ve dayanaðý, terbiye edicisi anlamýnda olmak üzere “ümm” kelimesinin anne manasýna geldiðini de hatýrlamak yerinde olacaktýr. (Ragýb el-Ýsfahani, el-Müfredat, “emm” md.; Ýbn Manzur, Lisanü’l-Arab, “emm” md.)
Zikredilen bu manalardan birçoðunun Kur’an ayetlerinde yer aldýðý görülmektedir. Özellikle, bir peygambere tabi olanlarýn oluþturduðu topluluk anlamýnda ümmet kelimesi, bu topluluðun birtakým üstün özellikleri yanýnda ayný zamanda bazý sorumluklarýný da ifade edecek þekilde ayetlerde geçmektedir. Bu baðlamda, “Ýçinizden hayra çaðýran, iyiliði emredip kötülüðü meneden bir topluluk bulunsun. Ýþte onlar kurtuluþa erenlerdir.” (Âl-i Ýmran, 3/104.) mealindeki ayet, emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker görevinin toplumsal bir sorumluluk olarak Ýslam ümmetine verildiðini ifade etmektedir.
Buna göre Yüce Allah, Müslümanlar içinden onlara önderlik edecek, birlik ve beraberliklerini saðlayacak, onlara iyiliði emredip kötülükten sakýndýracak bir sosyal kontrol mekanizmasýnýn bulunmasýný istemektedir ki müfessirler Müslümanlarýn böyle bir kurumu oluþturmalarýnýn farz-ý kifaye olduðunu belirtmiþlerdir. (DÝB Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsiri, c.1 s.645.)
Ýslam ümmetinin bir diðer özelliði ise “Ýþte böylece, siz insanlara þahit olasýnýz, peygamber de size þahit olsun diye sizi aþýrýlýklardan uzak bir ümmet yaptýk...” (Bakara, 2/143.) mealindeki ayette ifade edildiði üzere her konuda orta yolu tutan, dengeli, ilim ve amel ile donanmýþ adil ve hayýrlý bir toplum olmasýdýr. (Beyzavi, Envaru’t-Tenzil ve Esraru’t-Te’vil, 1/110; Celalüddin es-Süyuti-Celalüddin el-Mahalli, Tefsiru’l-Celaleyn, 22.) “Siz, insanlar için ortaya çýkarýlmýþ en hayýrlý ümmetsiniz. Ýyiliði emredersiniz, kötülükten alýkoyarsýnýz ve Allah’a inanýrsýnýz...” (Âl-i Ýmran, 3/110.) ayetinde de vurgulanan hayýrlý olma vasfý, ümmet olarak bizlere bir hedef çizmekte ve ayný zamanda bir sorumluluk da yüklemektedir. Allah’a sarsýlmaz bir iman ile baðlanmakla birlikte iyinin ve iyiliðin yanýnda olmak, kötünün ve kötülüðün ise karþýsýnda durmak bu sorumluluklarýn baþýnda gelmektedir.
Ümmet olarak bizlere yüklenen emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker görevinin hem bireysel hem de toplumsal yönü vardýr. Ýslam toplumu olarak yerine getirmemiz gereken görevler olduðu gibi her bir bireye de müstakil olarak düþen görevler vardýr elbette. Hz. Peygamber’in (s.a.s.), “Bir kötülük (münker) gören kiþi onu eliyle önlesin. Buna gücü yetmeyen diliyle karþý çýksýn. Bunu da yapamayan (kötülüðe) kalben buðzetsin ki artýk bu da imanýn en zayýf derecesidir.” (Müslim, Ýman, 78; Tirmizi, Fiten, 11.) hadisi bu konuda takýnmamýz gereken tavrýn en güzel ifadesidir. Buna göre, “kötülüðü el ile önleme” sorumluluðu, Müslümanlarý toplumda iyiliðin kökleþmesini ve kötülüðün giderilmesini saðlayacak bir güç meydana getirmek ve saðlam bir toplumsal yapý oluþturmakla yükümlü kýlar. “Kötülüðe dille karþý çýkma” sorumluluðu genel olarak iyilikten yana olma ve kötülüðe tepki gösterme bilincinin toplumda canlý tutulmasýný, eðitim, öðretim, irþad, yazýlý ve sözlü yayýnlar gibi kurumsal çalýþmalarýn önemini gösterir. “Kötülüðe kalben buðzetme” ise bütün Müslümanlar için en düþük düzeyde bir sorumluluktur ki Hz. Peygamber bunu “imanýn en zayýf derecesi” saymýþtýr. Zira bu pasif bir tavýrdýr. (DÝB Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsiri, c.1 s. 647-648.)
Kur’an’da, Allah yolunda mücadele eden Müslümanlarýn “saðlam örülmüþ bir duvar gibi kenetlenmiþ” (Saff, 61/4.) olarak vasfedilmesi, sahip olmamýz gereken birlik, beraberlik ve dayanýþma ruhunu vurgulamasý adýna son derece önemlidir. Hz. Peygamber’in (s.a.s.), “Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acýmakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduðu zaman, diðer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluða ve ateþli hastalýða tutulurlar.” (Buhari, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66.) þeklindeki nitelemesi de ayný þekilde dikkat çekicidir. Bütün bu vasýflarýn bizlere ayný zamanda önemli sorumluluklar yüklediði bir gerçektir. Zira ayet ve hadislerde Ýslam ümmetinin birtakým üstün özellikleri ile zikredildiðini söyleyerek avunmak, Müslümanlar olarak içerisinde bulunduðumuz problemlerden kurtarmayacaktýr bizi. Yapmamýz gereken çok þey vardýr. Önce kendi nefsimizi ýslah etmekle baþlayan sorumluluðumuz, ailemizden akrabalarýmýza, komþularýmýzdan yakýn ve uzak çevremize kadar geniþ bir yelpazeye uzanmaktadýr. Ancak, ümmet olma vasfý bununla da sýnýrlý deðildir elbette. Suriye’den Irak’a, Yemen’den Afrika’ya, Doðu Türkistan’dan Filistin’e kadar dünyanýn dört bir yanýnda nerede bir mazlum ve maðdur kardeþimiz varsa onunla olabilmek, yardýmýna koþabilmek, acýsýný paylaþabilmek, derdiyle hemhâl olabilmek de ümmet olmanýn bir gereðidir. Ümmetin birliði, kurtuluþu, salah ve refahý için dua etmek, Allah’a niyazda bulunmak elbette önemlidir. Ancak sadece dua etmenin yeterli olmayacaðý, gücümüz ve takatimiz oranýnda maddi ve manevi olarak din kardeþlerimizin yanýnda olmamýz gerektiði ortadadýr.
Bir taraftan mazlum kardeþlerimize acýrken, onlar için üzüldüðümüzü söylerken diðer taraftan zalime destek olacak türden davranýþlar sergilemek ümmet olma þuuruyla baðdaþmayacaktýr. Satýn aldýðýmýz bir ürünün kaynaðýný sorgulamak, kalite veya marka takýntýsýyla hareket etmemek, bile bile Ýslam düþmanlarýna destek olmamak bireysel anlamda her birimizin yapabileceði þeylerdir. Kalbimizle kötülüðe karþý çýkma, dilimizle hakikati haykýrma yanýnda elimizle yapabileceðimiz bu tür bir tavýr ve duruþ elbette ki daha önemli, ümmet olma adýna daha anlamlýdýr. Ve bütün bunlarý sadece kriz anlarýnda yapmak deðil, hayatýmýzýn her anýný kuþatacak þekilde bir yaþam tarzýna dönüþtürmek de son derece önemli ve gereklidir. Ýþte o zaman ümmet olma þuuruyla hareket ettiðimizi söyleme imkânýmýz olacaktýr.
Doç. Dr. Bayram KÖSEOÐLU /Diyanet Aylýk Dergi
|