Hz. Allah kitabýnda son elçinin insanlýk için ne ifade ettiðini pek çok ayetinde dile getirir. Onu, zaman ve mekân kaydý söz konusu olmaksýzýn peþinden gidilmesi gereken rehber insan olarak önümüze koyar. Bu nedenle Hz. Muhammed, her zaman ve mekân için her yaþ grubunun kýlavuzudur. Bununla birlikte, hayatta olmadýðýndan doðrudan tebliðde bulunma imkâný yoktur. Onun rehberliðini insanlýða sunacak olanlar, bir baþka ifadeyle insanlýðý onun manevi mirasý etrafýnda toplayacak olanlar bu davayý kendisine dert edinenlerdir. Günümüzde Hz. Peygamber’in mesajýný doðru bir þekilde dünyaya sunmak çok önem arz etmektedir. Çünkü günümüz insaný, bir dine bakýþýný daha ziyade görünürde yani o din mensuplarýnýn yaþamlarý ve söylemleriyle dünyaya nasýl bir sunum gerçekleþtirdiðine bakarak belirlemekte, o dine ait kitaplarý okuyarak kanaat sahibi olmamaktadýr. Kaldý ki son derece yaygýnlaþan kitle iletiþim araçlarýndan kendisine sunulan bilginin doðru veya yanlýþ olduðunu sorgulayacak insan sayýsý azdýr ve bu entelektüellerin iþidir. Bu da Ýslam’ýn temsilcilerinin ne kadar titiz ve güzel insanlar olmalarý gerektiðini göstermektedir. Dolayýsýyla Hz. Peygamber’in istediði Müslümanlýðý yaþamak yanýnda onu insanlýða özellikle de gençliðe çaða uygun bir þekilde sunmak zorundayýz. Bu baðlamda þu baþlýklara dikkat etmek gerektiði söylenebilir:
Üç deðeri öne çýkarmak
Hz. Peygamber’in hayatýna baktýðýmýzda üç hususun öne çýktýðýný görürüz: Sadece Allah’a kul olmak, ibadetleri yerine getirmek, ahlaki deðerleri topluma hâkim kýlmak. Bu üç husus doðru bir þekilde anlatýlabildiðinde Hz. Peygamber’in dünyaya kazandýrmýþ olduðu büyük nimet kendiliðinden anlaþýlmýþ olur. Çünkü þirkten uzak kalmak, Yaratýcý’ya karþý ödevleri yerine getirmek yanýnda getirilen ahlaki deðerler bütün insanlýðýn ortak kabulleridir. Bu deðerler erdemli ve adaletli bir toplum inþa edebilmek açýsýndan vazgeçilmezdir. Çünkü kul hakkýný gözetmek, zulümden kaçýnmak, yalan konuþmamak, her hususta dürüst olmak, adaletten sapmamak, eþitlik gibi hususlar insanlýðýn her zamanki ortak deðerleridir. Hz. Peygamber’in yaþadýðý dönem ve þartlar göz önüne getirilerek onun insanlýða kazandýrdýðý bu deðerler anlatýldýðýnda büyüklüðü daha iyi anlaþýlacak ve sevilecektir. Bu durum bizi onun insani boyutuna odaklanmamýz gerektiði sonucuna götürmektedir. Þöyle ki:
Allah Rasulü’nün yaþadýðý dönemde insanlarý Ýslam’a kazandýrmasýnda söyleminin içeriði kadar kendi yaþantýsý da çok etkili olmuþtur. Keza insanlar onun yetiþtirdiði sahabilerin yaþam tarzlarýndan etkilenerek Ýslam’ý kabul etmiþlerdir. O dönemler okuryazar oranýnýn son derece düþük olduðu göz önüne getirilecek olursa Kur’an ayetlerinin bile insanlarýn çoðu tarafýndan okunamadýðýný anlarýz. Dolayýsýyla anlatým yanýnda dinin Hz. Peygamber’in þahsýnda hayata yansýyan örnekliði herkesi etkilemiþtir. Onun insanlara olan güzel muamelesinden, ihtiyaç sahiplerini gözetmesinden, çevresindekilerin her türlü derdiyle ilgilenmesinden, muhataplarýna karþý güzel bir dil kullanmasýndan, aðzýndan bir kez olsun kötü söz çýkmamasýndan, adaleti ve dürüstlüðü her þart ve koþulda tavizsiz bir þekilde uygulamasýndan etkilenenler aradýklarý þeyin bu olduðunu görmüþler ve Ýslam’a sarýlmýþlardýr. Ayrýca Allah Rasulü’nün ashabýndan istediði her bir þeyi kendi hayatýnda tatbik etmesi de onun yaþantýsýnýn güzelliklerinin bir parçasýdýr. Nitekim Mescid-i Nebi’nin inþaatýnda bilfiil çalýþanlar ile Hendek Savaþý’nda kazma sallayanlar arasýnda o da vardý. Özellikle ibadetler açýsýndan baktýðýmýzda ashabýndan istediðinden daha fazla nafile ibadetle hayatýný süslediðini görürüz. Dolayýsýyla bunlarýn hepsi bir araya geldiðinde sadece söyleyen deðil söylemek yanýnda hayatýna da hâkim kýlan bir rehber olarak toplumun önünde bulunan Hz. Peygamber, çevresinde sevgi merkezli bir etki alaný oluþturmaktaydý. Bu nedenle günümüzde Allah Rasulü’nün hayatýný gençlere anlatýrken onun insani boyutunu çok fazla öne çýkarmak durumundayýz.
Tartýþma alanýný sona saklamak
Hz. Peygamber’in hayatýna dair rivayetlerin küçük bir bölümü tarihî süreçte sürekli tartýþma konusu olmuþtur. Bazýlarý bunlarda anlatýlan hususlarýn Allah Rasulü’nün hayatýnýn bir parçasý olduðunu iddia ederken diðer kesim ise rivayetlerin sorunlu olduðunu öne sürmüþtür. Günümüzde Hz. Muhammed gençlere anlatýlýrken iki görüþten birini benimsemiþ olan her bir taraf hataya düþebilmektedir. Birinci kesim, klasik kitaplarda son elçinin hayatýna dair anlatýlan her bir þeyi -Hz. Peygamber'i yüceltiyor düþüncesiyle- hakikatmiþ gibi kabullenmekte, Allah Rasulü’nün hayatýný ve kiþiliðini bu rivayetleri de kullanmak suretiyle anlatmaktadýr. Bu rivayetleri doðru olarak kabul etmeleri kendi yaklaþýmlarý açýsýndan kabul edilebilir bir durumdur ancak öncelikle ittifakla kabul edilmiþ bilgileri anlatmak, sonra da tartýþma alaný olan konularý eklemlemek en doðru olanýdýr. Bunu yaparken de üzerlerinde tartýþmalar olduðu mutlaka dile getirilmeli ve kendisine göre bunlarýn neden doðru olduðu ayrýca izah edilmelidir. Bu yapýlmayýp üzerlerinde tartýþma olduðundan hiç bahsedilmeden Hz. Peygamber’in hayatýnýn birer parçasý olarak anlatýldýðýnda bu rivayetler etrafýndaki sorunlarla karþýlaþan gençlerde Allah Rasulü’nün yaþamýnýn bütününe karþý hem bir þüphe uyanmasýna hem de gönüllerdeki rehberliðinin zedelenmesine yol açabilmektedir. Dolayýsýyla önce rivayet açýsýndan sorun bulunmayan büyük alandan baþlayarak kutlu elçiyi anlatýp sevdirmek, tartýþmalar olan sahayý -tartýþmalý olduðunu belirterek- sona býrakmak en doðrusudur.
Hz. Peygamber’in hayatýný gençlere anlatýrken kendince problemli gördüðü rivayetleri araya serpiþtirerek eleþtirel dille anlatanlara gelince bu kiþiler, gençlerin Hz. Peygamber’in hayatýyla ilgili neye inanacaklarý neye inanmayacaklarý noktasýnda kafalarýnýn karýþmasýna ve her þeyden þüpheye düþmelerine neden olmakta, kalplerde katýksýz peygamber sevgisinin oluþmasýna zarar vermektedirler. Oysa onlarýn da tartýþmalý konularý sona saklayarak önce saðlam ve ortak kabulle benimsenmiþ bilgilerle temeli attýktan sonra tartýþmalý alana deðinmeleri güzel olur. Çünkü temeli saðlam malzemeden atmadan harcýn arasýna zarar verici maddeler boca etmek, binanýn saðlamlýðýna zarar verir. Ülkemizde bu husus, bazýlarýnca dikkate alýnmadýðýndan her þeye þüpheyle bakan, Hz. Peygamber’den gelen her bir rivayet hakkýnda “gerçek olmama ihtimali var” endiþesi taþýyan bir zümre yetiþmiþtir ki bu gençlerin gönüllerinde Hz. Peygamber’in rehberliðinin sabit bir yer tuttuðundan bahsetmemiz zordur.
Gelenek ile dinî olaný ayýrt etmek
Hz. Peygamber’i özellikle gençliðe anlatýrken, onun bütün cihanýn son peygamberi olduðu gerçeðinden hareketle, yerel olan davranýþlarýyla evrensel olanlarý birbirinden ayýrt etmek çok önem arz eder. Bu nedenle, mahalli olarak kabul edilmesi daha uygun olan davranýþlarýnýn ardýndaki evrensel mesaj boyutuna odaklanmak ve þekilcilikte kalmamak gerekir. Unutmamak gerekir ki, Allah Rasulü âdeta çukurdan aldýðý insanlýðý medeniyet yolunda yürüyüþe baþlatmýþtýr. Bize düþen, bu yürüyüþü devam ettirmek ve son elçinin mesajýný zamanýmýz kuþaðýna taþýmaktýr. Bu nedenle bölgesel ve dönemsel olan uygulamalarýný din olarak insanlara sunmamak, her coðrafyanýn ve kültürün farklýlýklarýný göz önünde bulundurarak Allah Rasulü’nün evrensel mesajýný yerelleþtirmemek gerekir. Bu da bize özellikle gelenekler ve görenekler çerçevesinde gerçekleþmiþ olan hususlardaki amacý keþfetmek, yapýlanýn kendisini din olarak görmemek gerektiðini gösterir. Örneðin diþleri temizlemek hususundaki Hz. Peygamber’in tavsiyeleri kendi dönem þartlarý açýsýndan büyük bir devrimdir. Sadece bu bile onun son elçi olduðunu anlamaya yeter. Bununla birlikte Hz. Peygamber kendi dönem þartlarý içerisinde var olan imkânlarý göz önünde bulundurarak misvaký teþvik etmiþtir. Bu nedenle misvakla diþ temizliðini sünnet olarak görmek yerine diþleri temizlemenin bir peygamber buyruðu olduðunu ve buna neden önem verdiðini anlamaya çalýþmak daha önem arz etmektedir. Bunu söylerken biz insanýn Hz. Peygamber’e olan derin sevgisinden dolayý kendi bireysel tercihi olarak misvak kullanmasýný veya Arap örf ve geleneði içinde yer alan diðer uygulamalarýný hayatýnda tatbik etmesini elbette saygý ile karþýlýyoruz. Yeter ki bunu din hâline getirmesin ve insanlara bu þekilde anlatmasýn.
Gençlere verdiði öneme vurgu yapmak
Allah Rasulü’nün gençlerle iletiþimi, onlara ve eðitimlerine verdiði deðer Hz. Peygamber’i günümüz gençliðine anlatmak noktasýnda önemli bir yere sahiptir. Çünkü Hz. Peygamber’in kendisine deðer verdiðini gören bir gençte Allah Rasulü iþtiyaký artar. Bu hususta þu baþlýklar öncelenebilir:
1. Hz. Peygamber’in yakýnýndaki insanlarýn önemli bir kesimi genç idi. Hatta etrafý gençler tarafýndan kuþatýlmýþtý. Bu da onunla gençler arasýnda güçlü bir bað oluþturuyordu. Nitekim Mekke’de Ýslam’ý insanlara anlatmaya baþladýðýnda yanýnda kenetlenen, ona sahip çýkan, maruz kaldýðý eziyetlere karþý göðüslerini siper edenlerin çoðu gençti. Hz. Ali 10, Abdullah bin Ömer ile Ubeyde bin el-Cerrah 13; Ukbe bin Âmir 14; Cabir bin Abdullah ile Zeyd bin Hârise 15; Abdullah bin Mesud, Habbab bin Eret ile Zubeyr bin Avvam 16; Talha bin Ubeydullah, Abdurrahman bin Avf, Erkam bin Ebi'l-Erkam, Sa'd bin Ebi Vakkas ile Esma binti Ebi Bekr 17; Muaz bin Cebel ile Mus’ab bin Umeyr 18; Ebu Musa el-Eþ’ari 19; Cafer bin Ebi Tâlib 22; Osman bin Huveyris, Osman bin Affan, Ebu Ubeyde ile Hz. Ömer 25-31 yaþlarýnda idiler.
2. Hz. Peygamber gençliðin eðitimine büyük önem veriyordu. Özellikle Suffe örneði Allah Rasulü’nün gençlere verdiði deðerin göstergesidir. Bunun yanýnda Habibullah, konuþmalarýnda da gençlere özel bir yer ayýrýrdý. Hadislerinin bir kýsmýný gençlerle ilgili sözlerin süslemesi bundandýr. Örneðin bir hadislerinde, baþka gölgeliðin olmayacaðý kýyamet gününde Allah’ýn arþý altýnda gölgelenecek kimseleri sayar. Ýkinci sýrada, gençliðini Rabb’ine ibadetle geçiren genci zikreder. (Buhari, 660.) Diðer bir hadislerinde de ahlaklý gençleri över: “Bir genç bir ihtiyara, yaþýndan dolayý hürmet ederse onun yaþýna varýnca Allah ona gençleri hürmet ettirir." (Tirmizi, 2022.)
Gençlerin eðitiminde Allah Rasulü’nün takip ettiði sevgi yüklü yöntem, bizim de takip etmemiz gereken yol hususunda önümüzü aydýnlatmaktadýr. Þu örnekte olduðu gibi: Bir genç Hz. Peygamber’in huzuruna gelerek: "Ey Allah'ýn elçisi, zina etmem için bana izin ver." der. Orada hazýr bulunan bazý sahabiler bu çirkin talebe öfkelenerek "Sus! Sus!" diye genci azarlayýp üzerine yürürler. Hz. Peygamber ise son derece sakin bir þekilde genci yanýna çaðýrýp oturtur. Sonra onunla sohbete baþlar ve "Söyle bakayým, bir baþkasýnýn senin annenle zina etmesini ister misin?" diye sorar. Sualle þok olan genç "Yoluna caným feda, hayýr, kesinlikle istemem." der. Hz. Peygamber "Zaten hiç kimse annelerine böyle bir þey yapýlmasýný istemez." buyurur. Sorusunu devam ettirerek, "Peki bir baþkasýnýn senin kýzýnla zina etmesine razý olur musun?" diye sorar. Genç yine "Hayýr, uðruna öleyim ey Allah'ýn elçisi, razý olmam!" der. Hz. Peygamber de, "Öyleyse hiç kimse kýzlarýyla zina edilmesine razý olmaz." buyurur. Ardýndan kýz kardeþiyle, halasýyla ve teyzesiyle zina edilmesine razý olup olmayacaðýný sorar. Genç her defasýnda "Yoluna caným feda, hayýr, istemem." diye cevap verir. Sonra Hz. Peygamber elini gencin omzuna koyarak þöyle buyurur: "Allah’ým! Bunun günahýný affet, kalbini temizle ve azalarýný günah iþlemekten koru!" hadisi rivayet eden sahabenin söylediðine göre, o genç böyle þeylerle bir daha hiç ilgilenmez. (Müsned, 22211.)
3. Rasulüllah, görevlendirmelerde gençleri gözetirdi. Örneðin, toplumu bilgilendirmek ve Ýslam’ýn öðretilerini insanlara öðretmek için onlardan yardým alýrdý. Öyle ki ashab-ý suffa olarak adlandýrýlan ve bizzat Hz. Peygamber’in eðitiminden geçerek Ýslam’ý anlatmak üzere çeþitli bölgelere daðýlan fedakâr zevatýn büyük çoðunluðu gençlerden oluþmaktaydý. Onlarýn Ýslam’ý insanlýða ulaþtýrmak için gösterdikleri çabalar sýrasýnda baþlarýna bir þey gelmesi ise Allah Rasulü’nü çok üzerdi. Nitekim yetmiþ kiþilik genç bir eðitim kadrosunu Ýslam’ý anlatmak amacýyla görevlendirmiþ ancak bu güzel insanlar Bi’r-i Mâûne denilen yerde tuzaða düþürülerek þehit edilmiþlerdi. Bu durum Allah Rasulü’nün o kadar aðýrýna gitmiþti ki, o kadar yüreðini sýzlatmýþtý ki, bir süre sabah namazýnda bu iþi yapanlara kunut okuyarak beddua etmiþti. (Buhari, 1003, 2801, 2814.)
Yirmi altý-yirmi yedi yaþlarýnda olan Muaz b. Cebel'i kadý ve öðretmen olarak Cened bölgesine görevlendirmesi bu baðlamda çok önemlidir. Gençlere olan güvenini gösterir. Yola çýkmadan önce ona, bir dava getirildiði zaman neye göre hüküm vereceðini sormuþ, Muaz da, "Allah'ýn kitabýna göre hüküm veririm." cevabýný vermiþtir. Hz. Peygamber, "Onda bir hüküm olmazsa neye göre verirsin?" diye sormuþ, o da "Rasulüllah'ýn sünnetine göre hüküm veririm." demiþtir. Bu sefer "Eðer Rasulüllah'ýn sünnetinde de hüküm bulamazsan ne yaparsýn?" deyince Muaz: "Kendi görüþüme göre hüküm veririm!" demiþtir. Bu cevap Hz. Peygamber’in çok hoþuna gitmiþtir. (Tirmizi, 1327.)
Hz. Peygamber’in vahiy kâtiplerini genelde gençlerden seçmesi, bazý gençleri de o günün ihtiyacý olan Süryanice ve Ýbranice gibi dilleri öðrenmeye teþvik etmesi gençlere yaklaþýmýnýn diðer göstergeleridir. Nitekim kendisiyle Yahudiler arasýnda elçilik yapmak üzere Zeyd b. Sabit'i görevlendirmiþtir.
Bunun yanýnda gençler, savaþlarda Hz. Peygamber’in yanýnda yer alýrlardý. Ayrýca Tebük Savaþý’nda Benû Neccar Kabilesi'nin sancaðýný, henüz yirmi yaþlarýnda olan Zeyd b. Sabit'e vermiþtir. Bedir Savaþý’nda da yirmi veya yirmi bir yaþlarýnda olan Hz. Ali'yi sancaktar yapmýþtýr. Hayber'in fethinde de Hz. Ali en önemli görevi üstlenmiþtir. Kudaa Kabilesi üzerine göndermek üzere hazýrladýðý birliðin sancaðýný da on sekiz yaþýnda olan Usame b. Zeyd'e vermiþtir. Birliðinde Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Ebu Ubeyde gibi önde gelen sahabiler yer almaktaydý.
Bu örnekler ve yer veremediklerimiz Allah Rasulü’nün gençlerle olan münasebetini anlatmak açýsýndan yeterlidir. Son elçinin bu yaklaþýmý hem gençlere onu sevdirmek hem de sorumluluk vermek açýsýndan zaman üstü örneklerdir.
Prof. Dr. Enbiya Yýldýrým | Diyanet Aylýk Dergi
|