Tatil Ne Demektir
Türkçe sözlükte tatil þöyle tarif ediliyor: “Kanun gereðince çalýþmaya ara verileceði belirtilen süre, dinlenme. Okul, meclis, adliye vb. kuruluþlarýn çalýþmasýný durdurduðu veya kapalý bulunduðu dönem. Eðlenmek, dinlenmek amacýyla çalýþmadan geçirilen süre þeklinde tarif ediliyor.[1] Atâlet ise, tembellik, iþsizlik, iþsiz kalma ve iþlemezlik.” [2]
Osmanlýca Sözlük’te tatil; “Çalýþmaya ara vermek. Çalýþmayý durdurmak. Ýzine baþlamak. Kesmek. Muattal býrakmak” þeklinde tanýmlanýyor.[3]
Tatilin Arapça aslý; develeri baþýboþ býrakmak, terketmek, ihmal etmek, iþten aciz kalmak, sýnýrý korumasýz býrakmak gibi anlamlara gelir.[4]Günümüzde Araplar tatil için ‘utla’ kelimesi kullanýyorlar.
Tatil kelimesinin aslýnda bir þeye son vermek, durdurmak, iþlevsiz hâle getirmek anlamlarý da var. Mesela çalýþmayan bir yeri hakkýnda ‘âtýl durumda’ denir. Yani iþlemiyor, görevini yerine getirmiyor, durmuþ bir vaziyette. Bu kelime dilimizde daha sonradan yukarýdaki anlamlarda kullanýlmaya baþlandý.
Tatil, her ne kadar dinlenme gibi algýlansa da, bir baþka açýdan ‘çalýþmadan geçirilen süre’ manasýna da gelmektedir. Eliniz, bedeniniz, kafanýz bir müddet bir iþten, bir meþguliyetten uzaklaþýyorsa, yani âtýl hâle geliyorsa tatil yapýyor demektir.
Þimdilerde pek çoklarý tatili, yorgun çalýþmalardan sonra biraz dinlenme, biraz nefes alma, eh biraz da memleket ziyareti gibi algýlýyor. “Buna da hakkým var diyor. Bu kadar çalýþtým, yoruldum, bunaldým. Azýcýk dinleneyim.” diyor.
Tatil; âtýl hâle gelmek, iþlevsiz duruma düþmek, hiç bir þey yapmamak, sýrt üstü yan gelip yatmak gibi zannedilirse o zaman eyvah demek gerekir. Zira bu atâlettir, yani tembelliktir, iþþiz kalmaktýr, bir iþe yaramamaktýr, ýskartaya çýkmaktýr. Ýnsan pek çok yatýrýma raðmen çalýþmayan, iþletilmeyen, yani âtýl hâle gelen iþyeri/fabrika gibi iþlevsiz kalýrsa yazýk olur. Kendi var ama ürünü yok, kendi var ama kârý yok. Varlýðý ortada ama çevresine ýþýk vermiyor, bir iþe yaramýyor.
Günümüzde çalýþmadan arta kalan zaman boþ zaman ve iþden alýnan izin zamanlarýna, eðitim kurumlarýna ara verme günlerine tatil deniyor. Zaruri olarak yapmamýz gereken iþlerden biraz uzak kaldýðýmýz anlar tatil zamaný oluyor. Kimilerine göre aktif bir insanýn tatili olmaz. Kimileri hayatýn bir bölümüne tatil der ve bu tatili de atâlete çevirir. Böyleleri için zamanýn deðeri diye bir þey söz konusu deðil, daha uzun, daha eðlenceli, daha neþeli tatil gündeminin baþ sýrasýndadýr.
Yaz mevsimi neredeyse bütün ülkelerde tatil zamaný. Yani iþi býrakma, dinlenme, eðlenme zamaný. Dinlenmek için baþka yerlere gitme vakti. Pek çoklarý zihnen buna hazýrlanýyor, para biriktiyor, bilet alýyor, arabasýnýn/karavanýný hazýr hale getiriyor. Kendisine göre bir fýrsatý deðerlendiriyor.
Ancak zamaný ‘önemli bir nimet ve emanet’ olarak bilenler tatil olayýna böyle bakmazlar.
En Önemli Nimet
Kur’an insana verilen nimetler hakkýnda þöyle diyor: “... Ve eðer Allah’ýn nimetlerini saymaya kalksanýz sayamazsýnýz. Þu da bir gerçektir ki, insanoðlu zulme pek yatkýn olup nankörlüðünde hayli ýsrarcýdýr.”[5]
Bu nimetlerden bir tanesi, belki de en önemlisi, genelde ömür, özelde vakittir. Hayatý yaratan böyle yarattý, böyle takdir etti. Ýnsan bebek olarak dünyaya gelir ve genelde çocuk, genç, orta yaþlý ve ihtiyar olur ve sonunda bu dünyayý býrakýr gider. Ömür denilen þey iþte bu kadardýr. Söylemeye gerek yok ki, insanýn bu ömrü sýnýrlýdýr. Onun ne zaman ve nerede sona ereceðini de kimse bilemez.
Þu da bir gerçek ki, insanýn ömrü ayný zamanda ona tanýnan süredir, ona açýlan bir kredidir. Onun bir görevi vardýr ve o bu görevini ona tanýnan bu sürede yerine getirebilir. Ya da aslýnda insana ömür verilmesinin sebebi görevli olduðu içindir.
Kur’an Asr’a yani zamana yemin ediyor. Kur’an’daki yeminlerin iki önemli amacý vardýr. Ya üzerine yemin edilen þey çok önemlidir, yemin ile ona dikkat çekilir. Ya da arkasýndan mutlaka önemli haber, uyarý, bildiri, hüküm gelecektir. Zamana yemin edilmesi aklý baþýnda olan kimseler için ciddi bir uyarý, önemli bir haber, ürpertici bir hakikattir.
Asra yeminden sonra gelen ifade, yeminin niçin yapýldýðýný da açýklar niteliktedir. “Þüphesiz insan zarardadýr. Ancak iman edenler, salih amel iþleyenler, birbirlerine hakký ve sabrý tavsiye edenler hariç.” Böyleleri zarar etmez. Bu ifadeler insanýn kendisine emanet verilen ömrü nasýl deðerlendireceðini gösteriyor. Ýman ve salih amel. Hakký ve sabrý tavsiye. Ýlk ikisi kiþinin kendine doðru, son ikisi dýþarýya doðru. Ýlk ikisi kiþisel sorumluluk, son ikisi insanlýða karþý sorumluluk. Ýlk ikisi iyi insan olmanýn formülü, son ikisi daha iyi, yani aktif olmanýn formülü.
Kur’an’daki yeminlere þâhit olma manasý da veriliyor. Üzerine yemin edilen þey þâhit olsun ki, diye. Asra yani zamana yemin, zamanýn þâhitliðinin önemine de iþarettir. Ya da “ey insan, ömrünün nasýl geçtiðine zaman þâhittir, farkýnda mýsýn?” deniliyor. Bu çaðrýya kulak veren iman sahibi kimseler, ömürlerinin kendi lehlerine þâhitlik yapmasýný isterler. Bunun için de kendilerine sunulan vaktin, ömrün, sürenin deðerini bilirler. Onda ölümden sonrasýnýn mutluluðunu kazanacak þekilde çalýþýrlar.
Vakti Deðerli Kýlan Þey
Araplar vakit hakkýnda þöyle derler: “el-Vaktü ke’s-seyf, fe in lem tak’ta’ yak’ta’-Vakit kýlýç gibidir. Sen onu kesmezsen o seni keser.” Yani sen zamaný deðerlendirmezsen, o seni eskitir, yýpratýr, zarara uðrarsýn. Elindeki imkânlarý, fýrsatlarý kaçýrýrsýn. Geçen zamaný geri getirmek mümkün olmadýðý gibi, kazasý da imkânsýz. Bugün yapamadým, ama yarýn telafi edebilirim diyenler aldanýrlar.
Kur’an, kendilerine sunulan ömür sermayesini boþa veya dünyalýk zevklere harcayanlarýn, ahiret gerçeðini gördükleri zaman kendilerine bir fýrsat daha verilmesini isteyeceklerini haber veriyor. “Nihayet onlardan birine ölüm gelince, “Rabbim! Beni dünyaya geri gönder ki, terk ettiðim dünyada salih bir amel yapayým” der. Hayýr! Bu sadece onun söylediði (boþ) bir sözden ibarettir.”[6]
“Yahut azabý gördüðünde, ‘Keþke benim için dünyaya bir dönüþ daha olsa da iyilik yapanlardan olsam’ demesin.”[7]
Müslümanlar inanýrlar ki, hesap verecekleri nimetlerden biri de zamandýr. “Ömrünü nerede harcadýn” sorusunu düþündükçe onlarýn yürekleri titrer. Bir ömrün her gününün hesabýný vermek... Kolay olmasa gerek. Hatta saatlerin bile... Neler düþündün, neler yaptýn, ortaya neler koydun diye. Peygamber (s.a.s.) þöyle buyuruyor:
“Þu beþ þey gelmeden, beþ þeyin kýymetini bil: Ölüm gelmeden hayatýnýn, hastalýk gelmeden, saðlýðýnýn, meþguliyet gelmeden boþ vaktinin, ihtiyarlýk gelmeden gençliðinin, fakirlik gelmeden zenginliðinin.”[8]
Kur’an, insanýn bir yolcu olduðundan hareketle yanýna azýk almasýný tavsiye etmektedir. Öyle ya yolcuya, hem yol boyunca hem gideceði yerde yol nevâlesi, yani azýk lazýmdýr. Ýnsanýn doðumdan ölüme doðru olan yolculuðu ise baþlý baþýna bir hakikat. Ebede doðru, dönmemek üzere... Bu yolculuk da azýksýz olmaz. Ama nasýl bir azýk? Cevabý Kur’an veriyor.
“...Ne hayýr iþlerseniz Allah onu bilir. (Ey müminler! Ahiret için) azýk edinin. Bilin ki azýðýn en hayýrlýsý takvadýr.Ey akýl sahipleri! Benden (emirlerime muhalefetten) sakýnýn.”[9]
Ahiret yolculuðunda en hayýrlý azýk takvadýr. Yani dünyada sorumluluk bilinciyle yaþamak. Allah’ý hesaba katarak, O (c.c.) her an beni görüyor þuuru ile hareket etmek. Ýman ve salih amelle kendisini kötü sonuçlara karþý korumaya almak. O güne hazýr olmak. O gün mutlaka gelecek diye çok dikkatli olmak.
Bir anlamda eli çabuk tutmak. Acele etmek þairin dediði gibi. “Toplayýn eþyamý, iþim acele”.Çantaya ne kadar koyabilirse. Daha fazla, çok daha fazla hayýrlý azýk koymaya çaba göstermek. Zamaný boþ geçirmemek. Ahirette iþe yarayacak, kiþiyi kurtaracak, ahiretin badirelerini atlatacak hayýrlý iþleri artýrmak. Bu konularda acele etmek. Madem ki ecelin saati belli deðil, öyleyse insan her an yolculuða hazýr olmalý.
Peygamber ölüm gelmeden önce eli çabuk tutma, insanlýk görevlerini yapma, Rabbine þükretme konusunda þöyle buyuruyor:
“Yedi þey gelmezden önce hayýrlý amelleri iþlemeye devam edin, neyi bekliyorsunuz? Her þeyi unutturacak yoksulluðu mu, azdýrýp saptýran zenginliði mi? Bedeni ve tüm güçleri bozan hastalýðý mý? Bunaklýk meydana getiren ihtiyarlýðý mý? Ansýzýn geliveren ölümü mü? Yoksa gelmesi beklenen Deccâl fitnesini mi? Yoksa kýyamet saatini mi bekliyorsunuz? Ki onun gelmesi daha dehþetli ve daha acýdýr.”[10]
Kur’an benzer bir uyarýyý infak konusunda yapýyor. “Herhangi birinize ölüm gelip de, “Ey Rabbim! Beni yakýn bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” demeden önce, size rýzýk olarak verdiðimiz þeylerden Allah yolunda harcayýn.”[11]
Bir kurum bir elemanýný yurt dýþýna gönderiyor. Gönderdiði yerde mesleði ile kýsa süreli pek çok kurs var. Onu gönderen kurum diyor ki: “Sana iki yýl mühlet. Bütün masraflarýn bize ait. Bu süre zarfýnda bizim sana verdiðimiz proðrama göre hareket edeceksin. Kýsa sürede ne kadar çok kurs takip edersen, ne kadar mesleðinle ilgili kitap okursan, ne kadar araþtýrma yaparsan, ne kadar çok kiþi ile görüþürsen, bunlarý belgelemen halinde hepsine bol bol ücret alacaksýn. Bitirdiðin her kursa mukabil bir derece maaþ artýþý ve iþ yerinde ilerleme alacaksýn. Unutma, bu kurslar dünyanýn baþka hiç bir yerinde yok. Seni oraya bir defalýðýna gönderiyoruz. Ýlk ve son. Eðer bu iki yýlý iyi deðerlendirirsen ömür boyu rahat edersin, hem görevin, hem itibarýn, hem de mutluluðun yükselir. Eðer elin boþ dönersen bütün masraflarý geri ödemek zorunda kaldýðýn gibi, kurumda ya en alt iþlerde istihdam edilirsin veya iþe yaramayacaðýn için iþten atýlabilirsin.”
Bu genç bütün bu vaadlere ve uyarýlara raðmen, gittiði yerde çalýþmasa, kurslara katýlmasa, yeyip içip gezse, orada burada vaktini öldürse, buna akýllý denir mi? Bir yýl sonra eli boþ dönse, zararda mýdýr kârda mýdýr? Ýyi mi yapmýþtýr, kötü mü?
Dünya hayatý da buna benzer. Vahiy insana, benzer þeyleri söylüyor. Bir ömrün var, iyi deðerlendir, dönüþte iþine yarayacak þeylerden çok kazanmaya bak. Dönüþün tarihi belli deðil. Üstelik ahiretin kazançlarý ne benzer dünya kazancýna, ahiretin acý piþmanlýðý ne benzer dünyadaki piþmanlýklara...
Ýnþirah Sûresi ve Vakti Deðerlendirme
Ýnþirah sûresinin ikinci bölümünde þöyle deniyor: “Çünkü gerçekten güçlükle beraber kolaylýk vardýr. Evet, gerçekten güçlükle beraber kolaylýk vardýr, Bir iþi bitirdiðin zaman, hemen (baþka) bir iþe koyul. Ve yalnýz Rabbine yönel!”[12]
Sûrenin bu bölümü özelde Hz. Muhammed’in, genelde müslümanlarýn hayatý nasýl görmeleri gerektiðini öðretiyor. Hayat zorluklarla birlikte olmakla beraber, zorluklarýn yanýnda mutlaka kolaylýklar ve müjdeler de vardýr. Yedinci âyet þöyle de anlaþýlabilir: “Bir iþi halledince baþka bir iþe koyul” ya da “Ýþini hallettiðin zaman arkasýnda dur.”
“Zýmnen; sen iþi yor, iþ seni deðil. Her zorluðun beraberindeki kolaylýðý gör, tatil yaparak deðil, tebdil yaparak bir baþka iþ ile dinlen.”[13]
Bu âyetler müslümana boþ zaman anlayýþýnýn yakýþmayacaðýný öðretiyor. Arkasýndan da sanki, hayýrlý bir iþi bitirdiðin zaman baþka hayýrlý bir iþe koyul ki vaktini boþa harcamayasýn deniliyor. Hicr 15/48 geçtiði gibi Ýnþirah yedinci âyetteki ‘fansab’ kelimesi yorgunluk anlamýna gelebilir. Buna göre âyetin manasý “Bir iþi bitirdiðinde yeniden yorul” olur. Bir emir yerine getirilince, öbürüne geçilir. Mü’min bir salih ameli (faydalý bir iþi) tamamlayýnca ara vermeden baþka bir salih amel iþlemeye baþlamalý.
‘Nesab’, dikili taþ anlamýna da gelebilir. Nitekim Mâide 5/90 daki el-ensab, Mâide 5/3 teki en-nüsub dikili taþ demektir. Buradan hareketle bu âyet “Bir iþi bitirdiðin zaman, bir sýkýntýdan kurtulduðun zaman dik ve saðlam duruþun devam etsin” þeklinde de anlaþýlabilir. Mü’min kiþilik dik durmayý ve saðlam bir duruþ sergilemeyi baþarandýr.
Buradan anlaþýlýyor ki, müslümanýn hayatýnda lüzumsuz tatil olmamalý. Hatta hayatýnda hiç boþ zaman olmamalý. Müslüman her gününü deðil, her saatini ganimet bilip deðerlendireceði için boþ zamaný kalmayacaktýr. Kur’an mü’minleri þöyle tanýmlýyor: “Onlar ki, yararsýz þeylerden yüz çevirirler.”[14]Müslüman amaca hizmet etmeyen, boþ ve anlamsýz iþlerden kaçýnýr. O tatili âtýl hale gelmek olarak deðil; meþguliyet deðiþimi olarak görür. Mü’min her iþini doðru yapýp üretken olan insandýr. Buna göre mü’min, bir iþ bitince hemen diðerine baþlamalý, boþ durmamalý, üretken ve verimli olmalý, nemelâzýmcýlýk yapmamalý, boþ iþlerden yüz çevirmeli.[15]
Ýnþirah sûresinin son âyeti baþta Peygamber olmak üzere mü’minlere sadece Allah’ýn makamýna yönelmeyi öðretiyor. Raðbet hem Allah rýzasýný gönülde hazýr tutmak, hem de ilgi ve fedakârlýðý o tarafa yönlendirmeyi ifade eder. Bu raðbet de yardým istemede, hayýrlý olmasýný dilemede ve ecrini beklemede olmalýdýr.
Âyetzýmnen þöyle diyor: Her rek’atta Fatiha’da tekrar ettiðiniz “Yalnýz Senden yardým isteriz” sözünüze sadýk kalýn. Madem Rabbiniz size raðbet etti, siz de Rabbinize raðbet edin. Zira O’ndan baþka hiç bir þey raðbet etmeye deðmez.[16]
Sonuç
Bir yerde okumuþtum, bir ilim ehli þöyle demiþ: “En bedbaht, dertli, en sýkýntýlý iþsiz adamdýr. Zirâ atâlet, yokluðun kardeþidir. Çalýþmak, aktif olmak vücudun hayatý ve hayatýn uyanýklýðýdýr.”
Peygamber (s.a.s.) þöyle buyuruyor: “Ýki nimet vardýr ki; insanlarýn çoðu onlarýn deðerini bilmezler: sýhhat ve boþ vakit.”[17] Boþ vakitten maksat insana verilen ömür olmalý. Eyvahlar olsun koca bir ömrü boþ iþlerle, günah ve hatalarla hebâ edenlere. Boþ zaman zaruri çalýþmalarýndan arta kalan zaman ise, onu faydalý iþlerle doldurmayan da zarardadýr.
Zaman emânet olduðu gibi, muazzam bir nimettir. Deðerlendirenlere ne mutlu. Nasýl deðerlendirelim diye sormanýn zamaný deðil. Herkes kendince, bir þekilde yapabilir bunu. Adýna da tatil, boþ zaman demeden.
Dipnot
[1]- TDK Türkçe Sözlük, 2/1427
[2]- TDK Türkçe Sözlük, 1/100
[3]- Devellioðlu, F. Osmanlýca Sözlük, say: 1039
[4]- Ýbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 10/194
[5]- Ýbrahim 14/34
[6]-Mü’minûn 23/99-100
[7]- Zümer 39/58
[8]- Münâvî, Feyzu’l-Kadîr, 2/161. Keþfü’l-Hafâ, 1/166-167 (Hakim ve Beyhaki’den). Câmiü’s-Saðîr, 1210
[9]- Bakara 2/197
[10]- Tirmizî, Zühd/3 no: 2306
[11]- Münafikun 63/10
[12]- Ýnþirah 94/5-8)
[13]- Ýslâmoðlu, M. Nüzul Sýrasýna Göre Meal, s: 27
[14]- Mü’minûn 23/3. Bir benzeri: Furkan 25/2
[15]- Okuyan, M. Kýsa Sûreler 1/326-329
[16]- Ýslâmoðlu, M. Nüzul Sýrasýna Göre Meal, s: 27
[17]- Buhârî, Rikak/1 no: 6412. Tirmizî, Zühd/1 no: 2304
|