Açýklama
Hadis metninde geçen “îmânen” kelimesi, sevabýný tasdik ederek, “ihtisaben” ise ihlasla diye açýklanýr. Bu hadis, ramazan gündüzlerini, þu hadis ise gecelerini deðerlendirmeyi ifade eder: “Kim faziletine inanarak ve ihlas ile Allah’ýn rýzasýný gözeterek ramazan gecelerini deðerlendirirse, geçmiþ günahlarý baðýþlanýr.” (Buhari, Salatü’t-teravih, 1; Müslim, Salatü’l-müsafirin, 173.) Þu hadis de, ramazanýn son on gününün tekli gecelerinde aranmasý tavsiye edilen Kadir gecesinin önemini öðretir: “Kim faziletine inanarak ve karþýlýðýný Allah’tan bekleyerek Kadir Gecesi’ni deðerlendirirse, geçmiþ günahlarý baðýþlanýr.” (Buhari, Ýman, 25.)
Âlimlerin ekseriyetine göre, “geçmiþ günahlar” ile küçük günahlar kastedilir.
Oruç, koruyucu ve kollayýcý bir ibadettir
Yüce Rabbimiz oruç ibadetinin hikmet ve semeresini açýklarken, “Umulur ki takva sahibi olursunuz.” (Bakara, 2/183.) buyurur. Takva sahibi olmak, kulun görev ve sorumluluk bilincine ulaþmasý, kendini günahlardan koruyup kollamasý, Allah’a karþý gelmekten sakýnmasý, hesap günü yüzünü kýzartýp zor durumda býrakabilecek her türlü tutum ve davranýþtan kaçýnmasý demektir. Nitekim hadis ve fýkýh âlimi Nevevi, “Takva, ahirette mahcup edecek þeylerden kaçýnmaktýr” derken, tefsir âlimi Beyzavi de, “Þeriat örfünde müttaki, ahirette zarar verecek þeylerden kendisini koruyan ve kollayan kimsedir.” diye açýklama getirir.
Oruç, sabýr ve irade eðitimidir
Açlýk ve susuzluk gibi bedeni arzulara karþý direniþ ve dayanma gücü kazandýran oruç, aktif bir sabýr eðitimidir. “Oruç sabrýn yarýsýdýr.” (Tirmizi, Deavat, 86.) buyuran Peygamber Efendimiz (s.a.s.), müminin bela ve sýkýntýya maruz kalmasý halinde, öfkesini yutup karþýlýk vermekten sakýnmasý ve sadece “Ben oruçluyum.” sözüyle yetinmesi gerektiðini öðütler.
Ayný zamanda oruç ibadeti, bireysel ve toplumsal hayatý disipline eden, nefsin haz ve isteklerinden uzak tutan bir irade eðitimidir. Bu hikmetinden dolayý oruç, Rasul-i Ekrem tarafýndan kalkana benzetilir.
Pek çok Ýslam âlimine göre, sýradan insanlarýn (avam) orucu sadece yeme içme gibi bedeni arzulara ara vermekten ibaret sayýlýrken, dil, kulak, göz ve diðer organlarýn günahlardan esirgenerek tutulan orucun erdemli insanlarýn (havas) orucu olduðu görülür. Ruh, gönül ve zihin dünyasý seferber edilerek kendini Allah’tan gayri (masivallah) duygu ve düþüncelerden arýndýran kimsenin orucu ise daha yüksek derecede (havassu’l-havas) görülür. Þüphesiz bu dereceye ulaþabilmenin yolu, güçlü bir sabýr ve saðlam bir irade eðitiminden geçer.
Ramazan Kur’an ayýdýr
Yüce Rabbimiz, “Biz o Kur’an’ý Kadir Gecesi’nde indirdik.” (Kadir, 97/1.) buyurur. Vahiy meleði Cebrail ile Hz. Peygamber, her yýl ramazan ayýnda o zamana kadar inen Kur’an ayetlerini karþýlýklý olarak birbirlerine okumak (mukabele etmek) üzere her gece bir araya gelirdi. Hz. Peygamber’in ebedî âleme irtihal edeceði yýl, “arza-i ahire” adý verilen bu son karþýlaþtýrma (mukabele) iki defa olmuþtu. Ramazan aylarýnda devam ettirilen mukabele geleneði, bu sünnete uymanýn bir sonucu olarak görülmelidir.
Kadir Gecesi’nde inmeye baþlayan Kur’an’ý ramazan ayýnda baþtan sona okumak (hatim), yaþanmasý ve yaþatýlmasý gereken bir gelenektir. Nitekim Nevevi, “Bilesiniz ki, Kur’an okumak en faziletli zikirdir. Fakat beklenen, onu anlayýp ibret alarak okumaktýr.” der.
Ramazan ayý infak mevsimidir
Ýnfak, Allah’ýn rýzasýna eriþebilmek için servetten harcama yapmak, muhtaçlara ayni veya nakdi karþýlýksýz yardýmda bulunmak demektir. Zekat, fýtýr sadakasý, tasadduk, öðrenci bursu gibi gönüllü olarak yapýlan her türlü hayýr ve hasenat, infak kapsamýndadýr.
Doðrusu infaký, hayýr ve hasenat ruhunu ramazan ayý ile sýnýrlamak mümkün deðildir. Ancak tarih boyunca bu ay, Allah için daha cömert harcamalarýn yapýldýðý, yoksullarýn hasretle beklediði bir infak mevsimine dönüþmüþtür. Nitekim Abdullah b. Abbas (r.a.), oruç ayýnda son derece neþeli olan Rasul-i Ekrem’i þöyle tanýtýr: “Rasulüllah (s.a.s.) insanlarýn en cömerdi idi. O, ramazan ayýnda Cebrail ile buluþtuðunda daha da cömert olurdu. O, ramazanýn her gecesinde Cebrail ile buluþup karþýlýklý olarak Kur’an’ý okurdu. Hayýr konusunda Rasulüllah (s.a.s.), sürekli esen ve yaðmur yüklü bulutlarý taþýyan rüzgârdan daha cömerttir.” (Buhari, Bed’ü’l-vahy, 5; Müslim, Fezail, 50.)
Ramazan ayý rahmet iklimidir
Ramazan ayý, kemale erdiren; kendini beðenme, kibir ve riyakârlýk gibi çirkin huylardan uzaklaþtýrýp tevazu ve samimiyet kazandýran, düþünme ve nefis muhasebesi fýrsatý verip tövbe, istiðfar, af ve maðfirete zemin hazýrlayan bir rahmet iklimidir. “Oruç benim içindir, onun karþýlýðýný ben vereceðim.” (Buhari, Savm, 2; Müslim, Sýyam, 30.) hadisi, Allah Teala’nýn azami derecede sevap takdir ettiði bir ibadet olduðunu gösterir.
Bu anlamda oruç, oruçluyu tutar, onu dizginler ve ona haddini bilmeyi öðretir. Haddini bilmek kadar irfan olmaz. Ramazan, hýzlý akan zamaný yavaþlatmak ve stres yükünü hafifletmek için belki bu açýdan bir fýrsat olarak deðerlendirilmelidir.
Bazý emniyet raporlarýna göre, ramazan ayýnda ahlak masasýna intikal eden her türlü suç oranýnda %80-90 düþüþ yaþandýðý görülür. Çünkü bu ayda, þeytanî güç ve þer odaklarýnýn zarar ve tahribatýnýn azaldýðýna iþaret eden hadisler vardýr.
Ramazan itikâf zamanýdýr
Ýtikâf, Allah’a yaklaþmak, taat ve ibadette bulunmak niyetiyle belli bir süre mescitte durmak demektir. Beþ vakit namaz kýlýnan cami ve mescitlerde yerine getirilen itikâf sünnettir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) her ramazan on gün, dünyaya veda ettiði yýlýn ramazanýnda ise (Cebrail ile Kur’an’ý iki defa mukabele ettiði gibi iki katýna çýkarýp) yirmi gün itikâfa girmiþti. (Buhari, Ýtikâf, 17.)
Ýtikâf niyetiyle cami veya mescitte birkaç saat veya birkaç gün kalmak mümkündür. Ancak özellikle ramazan ayýnýn son on gününde itikâfa girilmesi, Kadir Gecesi’ni de ihya etme fýrsatý vereceðinden ayrý bir öneme sahiptir. Ýtikâfa giren kimsenin nafile namaz kýlmasý, Kur’an okumasý, dua ve istiðfarda bulunmasý, Allah’ýn kudreti ve nimetleri hakkýnda tefekküre dalmasý, bilhassa hadis ve siyer kitaplarýný okuyarak vaktini deðerlendirmesi müstehap görülür.
Hâsýl-ý kelam, ramazan ayý, bireysel ve toplumsal ahlakýn inþasýnda Rahman’ýn kullarýna lütfettiði müstesna bir mekteptir. Gönüllere rikkat kazandýran bu mektep, tüm zamanlarda insan insanýn “kurdu” deðil, “yurdu” olduðu bilincini yerleþtirir.
Bu mektepten mezun olan her Müslüman, elde ettiði bilgi ve tecrübeyi, iyilik ve takvayý yýlýn diðer aylarýna taþýyýp yaþama kararlýlýðý göstermelidir. Aksi halde Rasul-i Ekrem’in, “Nice oruç tutan var ki, orucundan kendisine kalan sadece açlýk ve susuzluktur. Nice geceleri kalkan var ki, ondan kalan sadece uykusuzluktur!” hadisindeki serzeniþi göze alýnmalýdýr. Ayrýca Hz. Ömer’in, “Öyle bir kiþinin namazý ve orucu sizi aldatmasýn ki, konuþtuðunda yalan söyler ve kendisine güven duyulduðunda hýyanet eder.” anlamýndaki sözü, temel bir ilke olarak benimsenmelidir.
Hadisten öðrendiklerimiz
• Kur’an ayý ramazan, bireysel ve toplumsal ahlakýn inþasýnda bir mekteptir.
• Sýhhat þartlarýný taþýyan ramazan orucu, geçmiþ günahlardan arýnma sebebidir.
• Ramazan orucunun kazandýrdýklarý, etkisini bir sonraki ramazana kadar göstermelidir.
Prof. Dr. Zekeriya Güler / Diyanet Aylýk Dergi
|