Konu, gerek mâhiyetî itibariyle gerekse ilimler tarihi açýsýndan son derece geniþ ve tarihî derinliði olan bir konudur. Biz burada konuyu, baþlýkta geçen “Hadis” “Ýlim” ve “ Ýslâmî Ýlimler” tâbirlerinin ihtivâ ettiði teknik anlamlara ve bu konuda yapýlan bilimsel tartýþmalara girmeden, aylýk bir dergide gözetilen format çerçevesinde, çok genel hatlarýyla “efrâdýný câmî aðyârýný mânî” bir üslûp içinde ele almaya çalýþacaðýz.
“Hz. Peygamber (s.a.s.)’le ilgili söz, fiil ve takrir þeklinde gelen veya vasýf bildiren bütün rivâyetlere Hadis denir.” (1) Sünnet kavramý üzerinde Ýslâmî ilimlerden her bir disiplin kendi bakýþ açýsýna göre bir sünnet tarifinde bulunmuþ (2) ise de Sünnet, kýsaca Hz. Peygamber’in yaþayýþ tarzýdýr. Bazý Ýslâm âlimleri hadisi Sünnet’le eþ mânâlý olarak görürler. Onlara göre Hadis ve Sünnet birdir. (3) Yâni birbirinin yerine kullanýlmaktadýr. Yaygýn anlayýþ da bu yöndedir. Kavramlar arsýndaki teknik ayrýntýlara girmeden Hadis denilince, Sünnet; Sünnet denilince, Hadis anlaþýlmaktadýr.
Kur’an-ý Kerim’de otuzu aþkýn âyette Hz. Peygamber (s.a.s.)'e itaat etmenin emredilmesi (4) ve özellikle, "Rasûl size neyi getirmiþse alýn, neyi yasaklamýþsa onda da sakýnýn" (5) meâlindeki âyette, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in tebliðâtýna uymanýn kesin bir þekilde emredilmesi, Kur'an'ýn hüküm beyân etmediði (=meskûtun anh) konularda Hz. Peygamber (s.a.s.)’in hüküm koymasý ve bu hükümlere uymanýn zorunlu olduðu ifâde edilmektedir.
Allah ile Peygamber'in verdiði hükümlere Müslümanlarýn aykýrý davranma muhayyerliðinin bulunmadýðýný (6), aralarýnda çýkan anlaþmazlýklarda Peygamber'i hakem tayin edip onun verdiði hükme gönül hoþnutluðu ile boyun eðmedikce iman etmiþ sayýlmayacaklarýný (7) Allah'a ve âhiret gününe kavuþmayý umanlarla Allah'ý çok zikredenler için Rasulullah'ýn güzel bir örnek olduðunu"(8) belirten âyetler, Hz. Peygamber'in söz ve fiillerinin müslümanlar için vazgeçilmez bir önem taþýdýðýný ortaya koymaktadýr. "Allah sana kitabý ve hikmeti indirdi, sana bilmediðin þeyleri öðretti" (9) ve "Evlerinizde okunan Allah'ýn âyetleriyle hikmeti hatýrlayýp üzerinde düþünün" (10) meâlindeki âyetler de Kur'an ile birlikte anýlan “hikmet”in, özellikle Kur'an ile yan yana zikredildiði zaman Rasulullah (s.a.s.)'in kavlî ve fiilî sünnetini belirttiði (11) kabul edilmektedir (12)
Ýlim, genel anlamda, kendine özgü hedefleri, temel önermeleri, araþtýrma alan ve yöntemleri olan ve bir disiplini oluþturan düzenli bilgi þeklinde tanýmlanýr. (13)
Ýslâmî Ýlimler tâbîrini ise,“Müslümanlarýn anlamlý varoluþlarýnýn gereði olarak, konusu, amacý ve yöntemi, doðrudan Ýslam’ý anlamaya ve yaþamaya yönelik bizzat Müslümanlar tarafýndan gerçekleþtirilen ilmi faaliyetlerin veya ilmi disiplinlerin tamamý” þeklinde tanýmlayabiliriz. (14) Çünkü bu bilimlerin konusunun doðrudan Ýslâm’dýr ve en belirgin sýfatýdýr.
Ýslâmî ilimlerin müstakil ilim dallarý halinde teþekkül ettiði dönemlerde, günümüzde anlaþýldýðý þekliyle bir ihtisaslaþma yoktu. Bir ilim adamý, hemen bütün Ýslâmî ilimler hakkýnda az çok bilgi sahibiydi. Hicrî ilk üç asýrda, ilimlerin tedivin edildiði, müstakil ilim dallarý haline geldiði zamana kadar, “ilim” denilince, akla gelen genellikle Hadisidi. Tâbiîn’in büyüklerinden Ýbn Sîrîn (ö.110/728)’nin, hadislerin isnâdýyla zikredilmesi konusunda “Þüphe yoktur ki bu ilim, dindir. Öyleyse ilmi kimden aldýðýnýza dikkat edin” (15) þeklindeki sözü, bazý kaynaklarda “Bu hadis, dindir; öyleyse ilmi kimden aldýðýnýza dikkat edin” (16) þeklinde geçmektedir. “Ýmam Mâlik (ö.179/795)'in öðrencisi Ýbn Vehb (ö.197/812) geniþ hadis bilgisi sebebiyle "ilmin divâný" diye anýlmasý. (17) bu anlayýþý yansýtmasý bakýmýndan önemlidir.
“Ýlim” denilince “hadis”in anlaþýlmasý, daha sonraki dönemlerde hicrî III./IX Yüzyýldan îtibâren oluþacak olan müstakil ilim dallarýna (Tefsir, Fýkýh, Kelâm, vb.) gerek metod gerekse malzeme ve kaynak olarak yaptýðý tesirin ifâdesidir.
Yukarýda ifâde edildiði üzere hadis/sünnet “din” ise, dinin (Ýslâm’ýn) temel kaynaklarý da Kur’an ve Hadis/Sünnettir. Dolaysýyla Ýslâmî ilimlere âit her bir ilim dalý, mutlaka hadise/sünnete temel kaynak olarak baþvurmaktadýr. “Hadis’in /Sünnet’in doðrudan ya da dolaylý etkilemediði hiçbir Ýslâmî bilim dalý yoktur. Hatta bunu þöyle ifâde etmek belki de daha isâbetli olacaktýr: Müslümanlarýn ortaya koyduðu her türlü bilginin, Hadis’e/Sünnet’e baþvurmadan üretilmiþ olmasý düþünülemez. Çünkü Kur’an, Hz. Peygamber (s.a.s)’e Allah tarafýndan vahy edilmiþtir. “Hz. Peygamber (s.a.s.)’i de onu tebliðe (18), tebyîne (19), ittibâya (20) ve bu konuda kullarýný inzar etmeye (uyarmaya) (21) memur etmiþtir.” (22)
O (s.a.s.), Kur’an’ý, Allah’ýn kendisine verdiði görev istikâmetinde teblið etmiþ, açýklamýþ ve bizzat yaþamýþtýr. O’nu ahlâkýndan sorulduðu zaman Hz. Âiþe (r.a.): “O’nun ahlâký Kur’an’dý”(23) buyurarak, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in Kur’an’ý hayatýnda nasýl yaþadýðýný çok açýk bir þekilde anlatmýþtýr. Ýþte Hz. Peygamber (s.a.s.)’in sözleri, fiilleri ve takrirleri demek olan “hadis/sünnet” kavramý, Allah’ýn dinini anlama ve hayata tatbik etmede teorik ve pratik olarak Hz. Peygamber (s.a.s.)’in getirmiþ olduðu nebevî metoddur.(24) Ýslâmî ilimler arasýndaki yeri ise, Kur’an’ýn hemen yaný baþýndadýr. Kur’an’ýn doðru anlaþýlýp yorumlanmasý ancak hadis/sünnet ile beraber mümkün olur.
“Kýsaca din yani Ýslâmiyet, “Kur’an ve Sünnet bütünlüðü” içinde vaz’ edilmiþtir. Kur’an’ý, sünnetten ayrý düþünmek, Kur’an’ý anlamamaktýr. Bu, Peygambersiz bir din hayal etmek demek olur ki, o da muhaldir. Kur’an’da bizzat Hz. Peygamber’e uyulmasý istenmiþ, Kur’an ve Sünnet bütünlüðü tekrar tekrar vurgulanmýþtýr.” (25)
Kur’an ve Sünnet bütünlüðünü ifâde etme konusunda Ebu’l-Âlâ Mevdûdî’nin þu tesbitini, önemine binâen aynen aktarýyoruz:
“Bu iki unsur (=Kur’an ve Hz. Peygamber) et-týrnak gibi birbirine öylesine baðlýdýr ki, bunlarý birbirinden ayýrýrsak, ne dinin gerçek anlamýný kavrayabilir, ne de doðru yolu bulabiliriz. Kur’an’ý, Allah’ýn Rasûlü’nden ayýrdýnýz mý, bir yere varamazsýnýz. Kitap, Nebî olmadýktan sonra, kürekçisi olmayan bir kayýk gibidir. Bu kayýkla acemi yolcular, hayat denizinde ne kadar uðraþýrlarsa uðraþsýnlar, gitmek istedikleri yere varamazlar. Kitapsýz bir Peygamber ise, ýþýðý olmayan bir kýlavuz gibidir. Bu gibi durumlarda insanlar, Allah’a varmak isterken, kendilerine yol gösteren kýlavuza “ilah” diyerek tapmaya baþlarlar. Bunun birçok örneðini geçmiþ kavimlerde gördük. Örneðin, Hindu’lar kendi peygamberlerinin hayatlarýný unutup sadece kitaplarýný kaptýlar. Ama bu kitaplar onlar için, içlerinden çýkýlmaz bir hale geldi. Ve nihayet kitaplarýný da kaybettiler. Hýristiyanlar ise, kitaplarýný unutup, Peygamberlerinin peþine takýldýlar. O’nun kiþiliði çevresinde dönmeye baþladýlar. Sonuç olarak, Allah’ýn Peygamber’ini Allah’ýn ýþýðý ve hatta Allah’ýn oðlu yapmaktan kendilerini kurtaramadýlar.
Eski çaðlarda olduðu gibi çaðýmýzda da insan, Ýslâm nimetine ezelden beri süregelen yine þu iki kaynaktan ulaþabilir: Birincisi, Allah’ýn Kelâm’ý (Kur’an-ý Kerim), ikincisi, Sîret-i Nebevî ki, artýk sadece Hz. Muhammed (s.a.s.)’in hayatý ve hadislerinde saklý bulunmaktadýr. Her zaman olduðu gibi, bugün de insan Ýslâm’ýn idrâkine ancak Kur’an-ý Kerim’i Hz. Muhammed ve Hz. Muhammed’i de Kur’an-ý Kerim vasýtasýyla kavrayarak varabilir. Her ikisini birbirinin yardýmýyla anlaya bilen kimse, Ýslâm’ý da anlayabilmiþ demektir. Aksi takdirde ne din anlaþýlabilir ne de doðru yol bulunabilir.” (26)
“Ýslâm düþüncesini modern çaðýn ihtiyaçlarýna ve anlayýþýna göre yeniden kurmakta yine Kur’an ve bilhassa hadise dayanmakla mümkün olabilecektir. Çaðýn ihtiyaçlarýna verilecek Ýslâmî cevap, hadisin (daha geniþ ifâdesi ile sünnetin) yeniden yorumlanmasýna dayanan ilmî branþlarýn geliþtirilmesiyle kâbildir. Aksi halde Kur’an ve Hadis asýllarýna dayandýrýlmayan teþebbüsler,akîm kalmaya, teþebbüs sahipleri de boþ yorgunluða ve baþarýsýzlýða mahkûmdurlar. Her çaðda yeni, her zaman taze, her yerde dinamik olan Ýslâm, ancak Kur’an ve Hadise dayandýrýlmýþ çaðdaþ gayret ve yorumlarla geçmiþte olduðu gibi, ilim alanýnda üstünlük ve egemenlik saðlayabilecektir.” (27)
Bütün bu bilgilerden anlaþýlan þudur ki, Hadis/Sünnet ilimleri, Ýslâmî ilimlerde kaynak deðeri olmasý îtibariyle Kur’an’ýn hemen yaný baþýnda olup merkezdedir. Diðer bütün ilim dallarý ister doðrudan olsun isterse dolaylý olarak Hadis’e/Sünnet’e ihtiyaç duymaktadýrlar. Hz. Peygamber’i bütün incelikleriyle yakýndan tanýmaya, O’nu ve O’nun tebligatýný daha iyi anlamaya yönelik olan bütün çalýþmalar, sonuçta, doðrudan Hz. Peygamber (s.a.s.) ‘in ilâhî vahyi nasýl yaþanýr bir hayata dönüþtürdüðünü gösteren belgelerdir. Öyleyse Ýslâmî hayatýn gerçekleþmesinde Hadis/Sünnet, Kur’an-ý Kerim’in tefsîri ve beyâný olarak belirleyici özelliðiyle dâima dikkate alýnmak durumundadýr.
(Vallahua’lemubi’s-sevâb)
E - Ýslami Ýlimler ve Hadis Ýlmi
Hadis ilminin belli baþlý bazý özelliklerine ayýrdýðýmýz bu bölüme baþlamadan önce, onun öteki Ýslami ilimler arasýndaki yerine deðinmek istiyoruz. Zira hadis ilmi geçekten Ýslam dünyasýnda doðup geliþen ilim dallarýna gerek metod gerekse malzeme ve kaynak olarak büyük ölçüde tesir etmiþtir
1. Hukuk ve Hadis Ýlmi: Peygamberimizin hayatý nutuk ve konuþmalarý hareketleri takrirleri ve hatta pasif davranýþý Kur’an’ýn yaný baþýnda genç Ýslam imparatorluðu için ikinci ve önemli hukuk kaynaðý teþkil etmekteydi. Bu nokta göz önüne alýnacak olursa “Hadis olmasaydý, hiç kuþkusuz fýkýh bir ilim olmazdý” sözü gerçeðin bir ifadesi olmuþtur.
2. Tefsir Ýlmi ve Hadis: Kur’an’ýn ayetlerinin anlaþýlmasýný hedef alan tefsir ilmi baþlangýç itibariyle sadece hadise dayanmaktaydý. Bu gerçeðin devamý niteliðinde olmak üzere ve zorunlu olarak müfessirler ve Kur’an’ýn tefsir ve tevilinde sünnete baþvurmuþlardýr. Tefsir müstakil bir ilim dalý haline gelinceye kadar, hadisin bir parçasý olarak yaþamýþtýr.
Tarih, coðrafya ve eski Arap edebiyatý dallarýnýn esas kaynaðý, Kur’an ve hadis olmuþtur.
Unutulmamalýdýr ki hadis Fýkýhtan lügate kadar uzanan ilmi ve edebi branþlara sadece malzeme olarak deðil her þeyden önce inkar edilemez biçimde USUL bakýmýndan tesir ve öncülük etmiþtir. Çünkü hemen her ilim isnad sistemini kullanmayý hadisten ve hadisin kriterlerine göre almýþ ve kullanmýþtýr. Bu yüzden hadisin belli bir tesirinin bulunmadýðý hiçbir Ýslami ilim yoktur.
Öte yandan Ýslam düþüncesini modern çaðýn ihtiyaçlarýna ve anlayýþýna göre yeniden kurmakta yine Kur’an ve bilhassa hadise dayanmakla mümkün olabilecektir. Çaðýn ihtiyaçlarýna verilecek Ýslami cevap, hadisin (daha geniþ ifadesi ile sünnetin) yeniden yorumlanmasýna dayanan ilmi branþlarýn geliþtirilmesiyle kabildir. Aksi halde Kur’an ve hadis asýllarýna dayandýrýlmayan teþebbüsler akim kalmaya, teþebbüs sahipleri de boþ yorgunluða ve baþarýsýzlýða mahkûmdurlar. Her çaðda yeni, her zaman taze her yerde dinamik olan Ýslam, ancak Kur’an ve hadise dayandýrýlmýþ çaðdaþ gayret ve yorumlarla geçmiþte olduðu gibi- ilim alanýnda üstünlük ve egemenlik saðlayabilecektir. (Anahatlarýyla Hadis)
Dipnot
* Eskiþehir Ýlâhiyât Fakültesi Öðretim Üyesi.
(1). Uður,Müctebâ.,Hadis terimleri Sözlüðü,Ankara,1992,s.110
(2). Mesela, Fýkýhçýlar: Sünnet’i “Farz ve vâciplerin dýþýnda Hz.Peygamber’den gelen hükümler” diye açýklarken; Kelâmcýlar, Sünnet’i“bid’atýn karþýtý” olarak anlamýþlardýr.(bkz. AbdülðanîAbdülhâlýk, Hucciyyetü’s-Sünne, s.50 vd.;Muhammed Acac el-Hatib, es-SünntüKable’t-Tedvîn(kahire,1971) s.15
(3). Uður,M.,a.g.e., göst.yer.
(4). M. F. Abdulbâkî, el-Mu’cemü’l-Müfehres, il-Elfâzi’l-Kur’an’l-Kerim”
(5). Haþr,7
(6). Ahzab ,36
(7). Nisa,65
(8). Ahzab,21
(9). Nisa,113
(10). Ahzab ,34
(11. Þafii, er-Risale(thk. Ahmed Þâkir)( Þâmile), s. 77-78
(12). Kandemir, DÝA,XV,s.28-29
(13). Kutlu,S.,Ýslam Bilimlerinin Taným Ve Tasnifi,(http://www.sonmezkutlu.net)
(14). Kutlu,S.A.g.m.
(15). Bu ifâdeninHasen el-Basrî gibi, o dönemin diðer âlileri tarafýndan da zikredildiðini , ÝbnReceb el-Hanbelî “ÞerhuÝleli’t-Tirmizî (thk.SeyyidSubhiCâsim el Humeyd), Baðdad,thrz. s.90‘da nakletmektedir.
(16). El-Hatib el-Baðdâdî,Ebû Bekir Ahmed bin Ali, el-Câmî li-Ahlâki’r-Râvî ve Âdâbi’s-Sâmî (thk.Mahmud et-Tahhan, Mektebetü’l-Maârif, Riyad,h.1403,I,1994-196,210
(17). Kutluer,Ý.,DÝA,XXII,111, “ilim” mad.
(18). Mâide , 67; Þûrâ, 48.
(19). Nahl, 44.
(20). En’am , 106; Yunus , 109.
(21). Þuarâ , 214; Müddesir, 1-3.
(22). Çelik,Ali.,Sünnet’in Aktüel Deðeri,s.25
(23). Müslim, Müsâfirîn, 139.
(24). Kardâvî, Sünneti Anlamada Yöntem (Trc. Bünyamin Erul), s.23.
(25). Çelik,Ali.,a.g.e.,s.26
(26). Ebu’l-Âlâ Mevdûdî, Tarih Boyunca TevhidMücâdelesi ve Hz.Peygamber’in Hayatý, (Trc. AhmedAsrar), Üçüncü baský, Ýstanbul,1992, I,19-20
(27). Çakan,Ý.L.,Anahatlarýyla Hadis,(ist., 1983), s.85
Prof. Dr. Ali Çelik / Vuslat dergisi
|