Ramazan ayý birçok güzelliði içinde barýndýran bir aydýr. Ýslam’ýn beþ temel esasýndan biri olan oruç ibadeti bu ayda tutulur (Bakara, 2/185.),
insanlýk âleminin yegâne rehberi olan Kur’an bu ayda indirilmeye baþlamýþtýr. (Bakara, 2/185.)
Bin aydan daha hayýrlý olan Kadir Gecesi bu ay içersindedir. (Kadir, 87/1-5; Duhan, 44/1-3.)
Ramazan, rýzýklarýn bereketlendiði bir aydýr.Bu ayda iþlenen bir hayýr diðer aylarda iþlenen farz bir ibadeti; bu ayda bir farz görevi yapan ise diðer aylarda yetmiþ farzý ifa eden kimse gibi sevap kazanýr. (Münziri, II, 94–95.)
Ramazan, sosyal yardýmlaþma ve dayanýþma ayýdýr. Bu ay sabýr ayýdýr, sabýr ise hesapsýzderecede sevap vaat edilen (Zümer, 39/10.) bir ibadettir.
Ramazan, evveli rahmet, ortasý maðfiret ve sonu cehennem ateþinden kurtulma, (Münzirî, II, 94–95.) af ve maðfiret ayýdýr. (Buhari, Sýyam, 6; Müslim, Taharet, 17.)
Ramazan; dua, niyaz, ibadet ve sabýr ile ira delerimizin eðitildiði, nefislerimizin terbiye edildiði; tövbe ile günahlardan arýnýldýðý, amel defterinin sevapla doldurulduðu, ahlakýn güzelleþtirildiði ve Allah’ýn rýzasýnýn kazanýldýðý bir aydýr. Çünkü kul, þehevi duygularý, yeme ve içmesi, söz, eylem ve davranýþlarý, aile fertleri, komþularý, akrabalarý, varsa iþçileri, maiyetinde çalýþanlarý ve diðer insanlarla iliþkilerinde Allah için kendisini disipline etmekte, hayra, iyiliðe ve güzelliðe yönelmektedir. “Âdemoðlunun her ameline on katýdan yedi yüz katýna kadar sevap verilir.” açýklamasýný yapan Peygamberimiz (s.a.s.), Yüce Allah’ýn þöyle buyurduðunu bildirmiþtir: “Oruç hariç, çünkü oruç benim içindir, onun mükâfatýný da ben vereceðim, oruç tutan kimse yemesini, içmesini ve þehvetini benim için terk etmektedir. Oruçlunun iki sevinci vardýr. Biri iftar ettiði zaman, diðeri de Rabbine kavuþtuðu zamandýr. Oruçlunun aðýz kokusu Allah katýnda misk kokusundan daha güzeldir.” (Müslim, Sýyam, 164.)
Müslümanýn ramazan ayýnýn bu güzellikle rinden, nimetlerinden, feyiz ve bereketinden yararlanabilmesi için imanýnýn kâmil, niye tinin samimi, amellerinin salih; söz, eylem ve davranýþlarýnýn sünnete uygun, ahlakýnýn Kur’an ahlaký, kazancýnýn, yediði ve içtiðinin helal; iþ, görev ve ticaretinde dürüst olmasý; hilesi ve sahtekârlýðýnýn bulunmamasý ve ihlaslý olmasý gerekir.
Kazancý haram, yediði içtiði haram, ahlaký ve davranýþlarý kötü bir insanýn duasý ve ibadetleri Allah katýnda nasýl kabul görür? Þu hadis-i þerifte bu husus açýkça ifade edilmek tedir: “Allah yolunda seferler yapmýþ, üstü baþý tozlanmýþ bir adam, ellerini semaya kaldýrarak, ‘Ya Rabbi’ ‘Ya Rabbi’ diye yalvarýyor. Oysa yediði haram, içtiði haram, giydiði haramdýr. Böyle birisinin duasý nasýl kabul olur?” (Müslim, Zekât, 19.) Onun için Yüce Rabbimiz Kur’an-ý Kerim’de ýsrarla helal ve temiz olanlardan yenilip içilmesini emretmektedir: “Ey iman edenler! Eðer Allah’a ibadet/kulluk ediyorsanýz, size verdiðimiz rýzýklarýn iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah’a þükredin.” (Bakara, 2/172.) “Ey insanlar! Yeryüzündeki þeylerin helal ve temiz olanlarýndan yiyin.” (Bakara, 2/168; bk. Maide, 5/88; Nahl, 16/114; Taha, 20/81.)
Bir insan hem Kur’an okuyor, hem namaz kýlýyor ve oruç tutuyor hem de kazancýnda helal-haram ve kul hakký-kamu hakký gözetmiyor, haram gýdalarla besleniyor, eþi ve çocuklarýna haram yediriyor, sofrasýnda, ikramýnda, iftarýnda, zekât, sadaka ve infakýnda haram bulunuyorsa böyle bir kimsenin ibadetleri Allah katýnda nasýl deðer bulur, nasýl kabul görür?
Baþta oruç ibadeti olmak üzere namazýmýz, okuduðumuz Kur’an, yaptýðýmýz dua ve niyazlar, hayýr ve hasenat, zekât ve sadakalar eðer Hadis-i þerifler; oruç ibadetinin gayesinin insanýn edep ve ahlakýný iyileþtirmek, onu kötülük ve haramlardan, batýl ve haram kazançlardan korumak olduðunu açýkça beyan etmektedir. bizi haram ve kötülüklerden korumuyorsa ibadetlerimiz amacýna ulaþamamýþ demektir. Peygamberimiz (s.a.s.), bu hususu þöyle dile getirmiþtir: “Kim yalan sözü ve yalan ile iþ yapmayý býrakmazsa Allah’ýn onun yemesini ve içmesini terk etmesine ihtiyacý yoktur.” (Buhari, Savm, 8; Ebu Davud, Savm, 25.)
Böyle bir oruç ibadetinden istenilen sevap da elde edilemez. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.), “Nice oruç tutanlar vardýr ki onlarýn oruçtan nasipleri sadece aç (ve susuz) kalmalarýdýr. Nice geceleri namaz kýlanlar vardýr ki onlarýn namazdan nasipleri sadece uykusuz kalmaktýr.” (Ýbn Mace, 21.) buyurmuþtur. Hadis-i þerifler; oruç ibadetinin gayesinin insanýn edep ve ahlakýný iyileþtirmek, onu kötülük ve haramlardan, batýl ve haram kazançlardan korumak olduðunu açýkça beyan etmektedir.
Bilmeliyiz ki ibadet sadece namaz ve oruç gibi belli görevleri yapmaktan ibaret deðildir. Allah’ýn emir ve yasaklarýna, helal ve haramlarýna uymak da ibadettir. Söz gelimi “Ey iman edenler! Mallarýnýzý aranýzda batýl yollarla yemeyin.” (Nisa, 4/29.) ayetinde ifade edilen “batýl yollardan yemeyin” emrine uyan kimse, týpký “Ramazan ayýna yetiþen oruç tutsun.” (Bakara, 2/185.) emrine uyan kimse gibi ibadet etmiþ olur. Çünkü her ikisi de Allah’ýn emridir. Üstelik namaz ve oruç gibi ibadet-i mersumelerin, Allah’ýn rýzasýný kazanmanýn yanýnda hýrsýzlýk, faiz, batýl yollardan kazanç ve benzeri haramlardan kiþiyi koruma amacý vardýr. (Bakara, 2/183; Ankebut, 29/45.) Bu itibarla hem oruç hem haram kazanç ve haram lokma bir arada bulunamaz.
Kumar, hýrsýzlýk, gasp, rüþvet, faiz, yalan, yalancý þahitlik, hile, aldatma, fuhuþ ve benzeri her türlü din ve ahlak dýþý yollarla elde edilen servet, batýldýr, gayrimeþrudur. Nisa suresinin 29. ayetinde meþru olmayan kazanç yollarý “batýl” kelimesi ile ifade edilerek evrensel bir ilke ortaya konmuþtur. Çünkü haksýz kazanç yollarý, zamanla ve toplumlara göre deðiþebilmektedir.
Müþteriye birinci kalite diye ikinci kalite mal vermek, yeni diye kullanýlmýþ mal vermek, eksik tartýp ölçmek, malý fahiþ fiyatla satmak, hile ve desiselerle devlet malýný zimmetine geçirmek, her türlü yolsuzluk; iþçi ve memurun görevini ihmal ve terk etmek suretiyle hak etmeden aldýðý ücret, iþverenin çalýþanlara hak ettiði ücretlerini, devlete vergisini, fakire zekâtýný vermeden ve kalitesiz mal üretip pahalýya satarak elde ettiði servet, kurum ve devletten aldýðý krediyi geri vermeyen; tükettiði suyun, elektriðin ve doðal gazýn bedelini ödemeyen kimsenin kazancý gayrimeþrudur, haksýz kazançtýr, haramdýr. Meþru olmayan yollardan elde edilen kazanç ile gýda maddelerini yemek de haramdýr, ayný þekilde serveti içki, kumar, uyuþturucu, fuhuþ ve benzeri gayrimeþru ve haram yerlere harcamak ve malý-mülkü israf etmek de meþru olmayan harcamadýr, haramdýr.
Batýl yollarla servet edinmek ve onu gayrimeþru yerlerde harcamak günah bir davranýþtýr. Bu husus Bakara suresinin 188. ayetinde þöyle ifade edilmektedir: “Aranýzda mallarýnýzý batýl yollarla yemeyin. Ýnsanlarýn mallarýndan bir kýsmýný bile bile günaha girerek yemek için onlarý yönetme, hüküm ve karar verme konumunda olanlara (rüþvet olarak) vermeyin.” Bilmeliyiz ki ibadet sadece namaz ve oruç gibi belli görevleri yapmaktanibaret deðildir. Allah’ýn emir ve yasaklarýna, helal ve haramlarýna uymak da ibadettir.
“Malý batýl yolla yeme” tabiri; sadece yemeyi ve içmeyi deðil her türlü harcama, faydalan ma ve tasarrufu da ifade eder. (Raðýb, s. 20.) Bir malýn haram olmasý, ya kendisinde bulunan bir illet ya da elde edilmesinde bulunan gayrimeþruluk sebebiyledir. Dolayýsýyla Nisa suresinin 29 ve Bakara suresinin 188. ayeti; domuz eti, akmýþ kan, ölmüþ hayvan eti, çalýntý mal, zehirli ve saðlýða zararlý gýdalar; alkollü içecekler, katý ve sývý uyuþturucular ve saðlýða zararlý olan her türlü içeceklerin haramlýðýna da iþaret etmektedir. (Yazýr, I, 677- 678, II, 1341-1343.)
Kur’an’da “batýl”, “haram” ve “günah” yollarla servet edinme, serveti haram yollara harcama ve haram þeylerin yenilmesinin yasaklanmasýna karþýlýk “iyi”, “temiz” ve “helal” þeylerin yenilmesi emredilmektedir. Malý, mülkü, serveti ve parayý haram yollardan kazanmak haram olduðu gibi, haram yollara harcamak ve israf etmek de haramdýr. Yüce Allah, “Yiyin, için fakat israf etmeyin, çünkü O, israf edenleri sevmez.”(A’raf, 7/31.) buyurmaktadýr.
Sonuç olarak; evveli rahmet, ortasý maðfiret, sonu cehennem azabýndan kurtuluþ, bereket,irade eðitimi, bilinçlenme, sosyal yardýmlaþma ve dayanýþma, Kur’an, dua, zikir ve oruç ayý olan ramazan ayýnda; haram kazançtan, haram lokmadan, israftan, kötü söz eylem ve davranýþlardan uzak durabilmek için azami gayreti göstermeliyiz, ramazan bilincine erebilmeli, hem oruçlu hem haramzade, hilekâr ve sahtekâr konumunda olmamalýyýz. Peygamberimizin þu evrensel mesajýný aklýmýzýn bir köþesinde tutmalý ve hayatýmýzda etkin kýlmalýyýz: “Ey insanlar! Allah’a karþý gelmekten sakýnýn (takva sahibi olun), rýzký güzel bir þekilde kazanýn, çünkü hiçbir kimse biraz gecikse bile rýzkýný tamamen almadýkça ölmeyecektir. Allah’a karþý gelmekten sakýnýn, rýzký güzel bir þekilde elde edin; helal olaný alýn, haram olaný býrakýn.” (Ýbn Mace, Ticaret, 2.)
|