Dünyaya denenmek ve kendi kiþiliðini olgunlaþtýrmak üzere gönderilen birey, niçin dünyaya geldiðinin hikmetini araþtýrmaktan uzaklaþýnca geleceðini karartmaya baþlar. Ýþte bu noktada Yüce Allah, insanlara tövbe ile bir kurtuluþ imkâný daha vermiþ olmaktadýr. Bu, Allah’ýn yarattýðý insanlarý sevmekte ve onlarý korumakta olduðunun açýk bir göstergesi olarak kabul edilmelidir. Ýnsanlara düþen ise ikinci defa kendisine verilen bu imkâný iyi bir þekilde kullanmasýdýr. Bu imkâný gereði gibi deðerlendirenlerin, içerisine düþtükleri karanlýk ve günah girdabýndan temizlenerek çýkacaklarýnda herhangi bir þüphe yoktur.
Tövbe, Allah-insan iliþkisini sürekli aktif bir durumda tutan mekanizmanýn ismidir. Kur’an, söz konusu bu iliþkinin sürekliliðini istemekte ve bunda da ýsrar etmektedir. Ýnanan insana düþen sorumluluk ise Kur’an’ýn bu temel isteðine uyarak tövbe faaliyetine katýlmaktýr. Tövbe, günahlardan kurtulma ve arýnma vasýtasý olarak algýlandýðý için onun affettiremeyeceði hiçbir günah bulunmamaktadýr. Kur’an, Allah’ýn baðýþlayýcýlýðýnýn üstüne çýkabilecek herhangi bir günah tahayyül etmemiþtir. Bu durum, Kur’an’da belirgin bir tarzda ortaya konulmuþtur: “De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aþan kullarým! Allah’ýn rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahlarý baðýþlar. Þüphesiz ki O, çok baðýþlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer, 39/53.)
Birey açýsýndan tövbe, Allah’ýn rahmetine sýðýnma ve ona güvenme duygusudur. Tövbe, türlü seçenekler içerisinden bireyin Allah’ý tercih etmesi, bireyin Allah’la diyaloða geçmesi, aracýsýz olarak durumunu O’na arz etmesi ve hatalarýný itiraf etmesidir. Bireyin tövbe etmesi, Allah’ýn her þeyden yüce ve üstün olduðunu kabul ve itiraf etmesidir. Allah’ýn yüceliðini ve rahmetinin bolluðunu iliklerinde hisseden bireyin bu yakarýþý da Allah’ýn katýnda cevap bulacak, lütfuna mazhar olacaktýr.
Tövbe, insanýn itikat ve moral saðlýðýnýn korunmasý ve geliþtirilmesi için çok kuvvetli dinî bir uygulama olarak görülmekte ve deðerlendirilmektedir. Tövbe, tövbe eden bireyin geliþmekte ve olgunlaþmakta olduðunu gösteren en önemli belirtidir. Çünkü birey tövbe aracýlýðýyla büyük bir arýnma, temize çýkma ve þuuru/ bilinci tazeleme imkânýna kavuþmuþ olmaktadýr.
Bireyin tövbe etmesi, Allah’a yöneliþ, güven ve sevgisinin bir göstergesi olarak kabul edilmelidir. Allah’ýn rahmet ve merhametine güvendiði için tövbe etmekte, günahlarýný terk etmektedir. Tövbe eden birey bu davranýþýyla Allah’a olan baðlýlýðýný pekiþtirmekte ve baðlýlýk þuurunu tazelemektedir. Tövbe sayesinde birey, kaybettiði kendisine güven duygusuna yeniden kavuþarak hayatýný anlamlandýrmaktadýr. O hâlde tövbede ýsrarlý ve devamlý olmak inanan bireylerin yararýna olacaktýr.
Tövbeden beklenen þey, günaha dalmýþ bireyi çeliþki ve kargaþadan kurtarýp tutarlýlýða, dürüstlüðe sevk etmek, onun þeref ve haysiyetini korumasýna yardýmcý olmaktýr. Neticede günah, insanla Allah arasýndaki olumlu iliþkinin bozulmasý anlamýna gelirken; tövbe, bozulan bu iliþkinin onarýlmasý, yeniden eski hâline döndürülmesi olmaktadýr.
Tövbe, arýnma, temizlenme ve vicdaný huzura çýkarma yolu olarak Allah tarafýndan insanlýðýn hizmetine sunulmuþ eþsiz bir imkân olarak durmaktadýr. Bu imkâný gerçeðe dönüþtürmek, hayata geçirebilmek günümüz akýllý insanýnýn gücü ve iradesi dâhilindedir. (Özarslan, Kelâmda Tevbe, 120-122.)
Kusursuz insan yoktur ya da hiçbir insan günahtan uzak kalamamýþtýr
Ýnsanlýk tarihi boyunca insanlar, bazen çok farklý sebeplerle hata ve kusurlu iþler yapmaktan dolayýsýyla da günaha girmekten kendilerini alýkoyamamýþlardýr. Hata ve yanlýþ yapmak, insanýn nefsî arzu ve isteklerine uyma zafiyetlerinden kaynaklanmaktadýr. “Rabbimin mer- hamet ettiði hariç nefis, aþýrý derecede kötülüðü emredicidir.” (Yusuf, 12/53.) ayeti bu gerçeði ifade etmektedir. Bu da onunla Rabb’i arasýndaki olumlu iliþkiyi zedelemeye kadar götürebilir. (Ýzutsu, Toshihiko, Kur’an’da Allah ve Ýnsan, Çev. Süleyman Ateþ, Ankara, trs., 220.) Nitekim Kur’an insanýn bu durumuna iþaret ediyor: “Ýnsan Rabb’ine karþý pek nankördür.” (Âdiyât, 100/6.) Nefsinin arzu ve isteklerine uymayarak daima iyi ve güzel eylemlerde bulunan insan neredeyse yok gibidir. Çünkü yanlýþ ve kötü fiil yapmayarak günaha girmemek yalnýzca meleklerin niteliklerinden olurken; yalnýzca kötülük yapmak ve iþlediði kötülükte ýsrar ederek ondan dönüp piþman olma gayreti göstermemek de þeytanýn niteliði olmaktadýr. (bkz. Tunç, Cihat, Kelam (Sistematik), Kayseri 1997, 90.)
O hâlde Allah’ýn insan için belirlediði sýnýrlarý aþan yani Allah’ýn emir ve yasaklarýna aykýrý davranýþta bulunan insanlarýn yapmalarý gereken þey, bu yaptýklarý davranýþýn hata olduðunu bilip ondan hemen dönmek, bir daha ona dönmeme kararý ile Allah’a tövbe etmektir. Nitekim insanlýðýn atasý olan Hz. Âdem ve eþi Havva cennette bulunduklarý sýrada kendilerine yasaklanan bir aðacýn meyvesini yedikten sonra yaptýklarý hatanýn farkýna varýp hemen piþman olmuþlar, Yüce Allah’a kendilerini baðýþlamasý için niyazda bulunmuþlar, Yüce Allah da onlarýn bu tövbesini kabul ederek günahlarýný baðýþlamýþtýr. Kur’an-ý Kerim’de Hz. Âdem ve eþi Havva’nýn bu piþmanlýðý þu þekilde anlatýlmaktadýr:
“Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eðer bizi baðýþlamaz ve bize acýmazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” (A’râf, 7/23.) Örneðimizde de görüldüðü gibi insanlýðýn atasý Hz. Âdem ve eþi yaptýklarý eylemin Allah’ýn emrine aykýrý olduðunu bilip farkýna vardýklarý an, piþman olmaya baþlamýþlar; günahlarýný itiraf ederek Allah’a tövbe etmiþlerdi. Yüce Allah da onlarýn bu halisane yaptýklarý tövbelerini kabul etmiþti. Allah’ýn onlarýn tövbesini kabul ettiði Kur’an’ýn baþka bir yerinde þu þekilde ifade edilmektedir:
“Âdem Rabb’inden birtakým sözler (ilhamlar) alýp (O’na yalvarmýþtý da) Allah da onun tövbesini kabul etmiþti. Çünkü Allah tövbeleri çok çok kabul eden ve merhametli olandýr.” (Bakara, 2/37.) Âdem’in Rabb’inden aldýðý ilhamlarýn nasýl tövbe edeceðini bildiren A’râf suresinin 23. ayeti olmasý kuvvetle muhtemeldir. (Syed Mu’azzam Husain, Effect of Tauba (Repentance) On Penalty In Islam, Islamic Studies, (Journal Of The Islamic Research Institute,) Pakistan, March, 1969, Vol. VIII, No.1, 190.)
Tövbenin anlamý
Tövbe, Kur’ani bir kavramdýr. Tövbe ile ilgili öðretiler, Kur’an’da yer aldýðý gibi hadislerde ve özellikle de kelam ve tasavvuf tipi dinî literatürde bulunmaktadýr.
Arapça bir kelime olan tevbe, tâbe, -yetûbû, tövben ve tevbeten- kökünden mastardýr. Rücu’ etmek, geri dönmek, piþman olmak, iþlediði günahý terk ederek Allah’a dönüþ ve yöneliþ anlamlarýna gelir. Tövbe kelimesi, hatadan, günahtan /masiyet Allah’a dönme anlamý ile yaygýn bir kullaným alanýna sahiptir.
Dinde tövbeyi, kötülenen davranýþ ve eylemlerden övülen ve beðenilen iþlere dönüþ olarak tanýmlayabiliriz. (bkz. Cürcânî, Kitabü’t-Ta’rifât, 70;
Özarslan, Selim, Kelâmda Tevbe, Ankara 2003, s.53, 55.)
Genel olarak kelamcýlar özellikle de Adududdîn el-Îcî (ö.1355) tövbeyi, isyan olduðu için günahtan piþman olmakla birlikte gücü yettiði hâlde o günaha dönmemeye karar vermek (Ýcî, el-Mevâkýf, 380; Taftazânî, Þerhu’l-Makâsýd, V, 162.) olarak tanýmlamýþlardýr.
Bu baðlamda Ýslam, inananlarýnýn da çeþitli hata ve kötülükler yapabileceðini kabul etmiþ ve ayný zamanda bunlarýn günah ve cezasýndan kurtulmalarý için onlara tövbe yolunu ihdas etmiþtir. Tövbe arýnma, temizlenme ve vicdaný huzura çýkarma yoludur. Tövbe þuuruna eren herkesin tövbe etmesi kendisine bahþedilmiþtir. Tövbe ile arýnma isteyen bireyler her zaman ve her yerde Rablerine dönebileceklerdir. Rablerine dönmek için de Hristiyanlýkta olduðu gibi herhangi bir kuruma ya da þahsa ihtiyaç duymayacaklardýr.
Bütün günahkârlar yaptýklarýnýn hata olduðunu bilerek piþman olurlarsa aracýsýz olarak Allah’tan af dileyebileceklerdir. Çünkü Ýslam, insan-Allah arasýndaki ikili iliþkilerde üçüncü bir þahsýn müdahalesine izin vermemiþtir. Zira Allah katýnda kendisinin yaratmýþ olduðu insan bizzat insan olduðu için deðerlidir. O eþref-i mahlûkattýr. Yaratýlan varlýklarýn en deðerlisidir. (bkz. Ýsrâ, 17/70; Tîn, 95/4.) Dolayýsýyla Allah nezdinde bu kadar itibara sahip olan insanýn O’ndan af dilerken baþkalarýný aracý ve vesile etmesi uygun olmayacaktýr.
Tövbe kapýsý her zaman açýktýr
Önemli olan bireyin kendi hata ve günahlarýnýn þuurunda olmasý, onlarý yaptýðýndan dolayý piþmanlýk hissetmesidir. Bu þekildeki bir duygu ve anlayýþla Allah’a tövbe eden günahkâr birey, Allah’ýn sonsuz rahmet ve merhameti sayesinde affa uðrayýp temizlenenlerden olacaktýr. Bu hususta þüpheye ve ümitsizliðe düþmenin hiçbir anlamý yoktur. Kurtuluþ için tövbe kapýsý her zaman açýk bulunmaktadýr. Zira Yüce Allah, yarattýklarýna bu konuda þöyle seslenmektedir: “Allah’ýn rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluðundan baþkasý Allah’ýn rahmetinden ümit kesmez.” (Yusuf, 12/87.) “Ey müminler! Ýstisnasýz hepiniz ayrý ayrý Allah’a tövbe ediniz ki kurtuluþa eresiniz.” (Nûr, 24/31.)
Demek ki, günah girdabýna düþmüþ bütün günahkârlarýn, Allah’ýn ilahlýðýnýn bir neticesi olarak bahþettiði tövbe imkânýndan yararlanma haklarý bulunmaktadýr. Günahkâr insanlar, dünyada iken yapmýþ olduklarý günahlarýndan tövbe etmek suretiyle ahirette karþýlaþacaklarý azaptan kurtulmuþ olacaklar, en önemlisi de Allah’ýn sevgisini kazanacaklardýr. (Bakara, 2/222.) Tövbenin önemi de burada yatmaktadýr diye düþünüyoruz.
Tövbenin etkileri
Hiç þüphe yok ki tövbe büyük bir arýnma, temize çýkma, bilinci tazeleme ve yenileme eylemidir. Yaþamýnýn her anýnda kötülüklerle iç içe olabilen insan, bu nedenle büyük bir stres altýnda bulunmaktadýr. Bu stres ise hayatý yaþanmaz hâle sokmaktadýr. Ýþte bu düþüncedeki bireyin imdadýna Allah'ýn bir lütfu olan tövbe mekanizmasý yetiþmektedir. Bu tövbe sayesinde insan, bütün günahlarýndan ve onun meydana getirdiði stresten uzaklaþmakta, âdeta temizlenip arýnmaktadýr. Yine tövbe etmek, insanýn baþkalarý ve toplum katmanlarý yanýnda günahkâr ve suçlu olarak bilinmesini önlemekle kalmaz, þeref ve onurunu da korur. Böylece diðer insanlar nazarýndaki haysiyet ve deðerliliðini de muhafaza etmiþ olur. Bunu yani tövbenin insanýn toplumsal statüsünü düzelteceðini ve artýracaðýný Kur’an da belirtir. (Tevbe, 9/5,11.) Bu baðlamda tövbe, insanýn sosyal statüsü ve moral saðlýðýnýn korunmasý ve geliþtirilmesi için çok kuvvetli dinî bir uygulama olarak insanlýðýn önünde durmaktadýr.
Kur'an, tövbenin bu fonksiyonunu þu þekilde vurgulamaktadýr: “…Eðer üstünüzde Allah'ýn lütuf ve merhameti olmasaydý, içinizden hiçbir kimse asla temize çýkamazdý. Fakat Allah dilediðini arýndýrýr…” (Nûr, 24/21.)
Amelde Hanefi mezhebine baðlý olan ünlü bilgin Zemahþerî (ö.538/1143), Kur'an’ýn bu ifadesinin yorumunu yaparken tövbenin
Allah tarafýndan verilmiþ temizleyici bir lütuf olduðu hususunda hassasiyetle durur ve sözlerine þöyle devam eder: “Eðer Allah arýndýrýcý tövbe ile sizlere lütufta bulunmasaydý, sizden hiçbir fert kendisini yalan konuþmak (ifk) günahýndan ve pis olan diðer kötülüklerden temizleyemezdi. Ancak Yüce Allah, tövbe edenlerin samimiyetle ve dosdoðru olarak yaptýklarý tövbelerini kabul etmek suretiyle onlarý arýndýrýyor.” (Zemahþerî, Keþþaf, III, 226.)
“Yine onlar ki, bir kötülük yaptýklarýnda ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah’ý hatýrlayýp günahlarýndan dolayý hemen tövbe- istiðfar ederler. Zaten günahlarý Allah’tan baþka kim affedebilir ki! Bir de onlar, iþledikleri kötülüklerde, bile bile ýsrar etmezler.” (Âl-i Ýmrân, 3/135.)
“Kim haksýz davranýþýndan sonra tövbe eder ve durumunu düzeltirse þüphesiz Allah onun tövbesini kabul eder. Allah çok baðýþlayýcý ve esirgeyicidir.” (Maide, 5/39.)
Günahlara dalarak kendisini, çevresini ve Rabb’ini unutan birey, tövbe etmek suretiyle Yaradan’ýný yeniden hatýrlamýþ, O’na karþý olan görevlerini yerine getirerek Rabb'ine ve kendisine olan güvenini tazelemiþ, bu sayede üzerine düþen sorumluluklarýný idrak eden bir birey düzeyine çýkmýþ olur. O hâlde tövbenin karakter oluþmasýnda ve hayatý deðiþtirmesindeki önemi çok büyük ölçüdedir. Bu þekilde tövbe, günah zehrinin hem önleyici hem de yok edici en iyi panzehri olarak hizmet etmekte, piþmanlýk gözyaþlarý da günahýn ilk izlerini kolaylýkla silebilmektedir.
Sonuç olarak tövbe etmenin bireye kazandýrdýðý faydalarý iki ana kategoride ele alabiliriz: Ýlki, birey tövbe sayesinde geçmiþ günahlarýndan kurtularak hiç günah iþlememiþ gibi olmaktadýr. Diðeri de birey tövbe aracýlýðýyla insanlýk görevlerini yerine getirmede yüksek dereceler elde ederek Allah’ýn sevdiði insanlar arasýna katýlmaktadýr. (Gazzalî, Ýhyau Ulumi'd-Din, XII, 11.) Bireyin nihai gayesi de bu deðil midir?
Prof. Dr. Selim ÖZARSLAN / DÝYANET AYLIK DERGÝ ARALIK 2018
|