Hz. Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin en çok yaptýðý duâ: "Ey kalpleri evirip çeviren Rabbimiz, kalplerimizi senin dininde sâbit eyle" idi.
Çünkü kalp 'dönerse' her þey döner. Kalp deðiþirse her þey deðiþir.
Bulunduðunuz hâle bakarak hep böyle devam edecek ve böyle kalacak diye bir çeþit 'emniyet' duygusu içinde olmamalýyýz.
Her zaman sonumuzdan korkmalý ve ince bir 'endiþe' içinde olmalýyýz. Çünkü bu duygu bizi 'diri' tutacaktýr Allah'ýn c.c. izniyle..
Bizler yaþadýðýmýz toplumda çeþitli þekillerde sürekli kirleniyoruz. Ne yazýk ki imânýn ve islâm'ýn hâkim olmadýðý bir toplumda yaþýyoruz. Ýþte sâdece bu yüzden bile sürekli kirleniyoruz.
Toplumun hemen her katmanýnda insaný 'kirleten' ve 'zehirleyen' çok þey olmasýna raðmen, onlarý arýndýran ve tedâvi eden etkiler ve mânevi hekimler oldukça azdýr. Olanlar da toplumun diðer katmanlarý tarafýndan etiketlenir, ötekileþtirilir ve kötülenir.
Dolayýsýyla 'temizlenmek' için çok özel çaba sarfetmeye ihtiyacýmýz vardýr! Ancak herkes bunu saðlýklý bir þekilde yapamaz ve çoðu kez kendini 'akýntýya' býrakýr.
Tüm bunlarla birlikte,
Özellikle okuyan ve düþünen insanlarda zaman zaman zihinsel 'gitgeller' olabilir. Çünkü okuyan insanlar farklý fikirlere, bâzen de bir çok 'bâtýl' düþünceye mâruz kalabilir.
Onca 'fikir' bombardýmanýndan sýyrýlmak, kalbinde açýlan yaralarý sarabilmek ve en önemlisi onlara 'cevap' üretip iç dünyasýnda 'çürütebilmek' hiç de kolay deðildir.
Önceleri sýrât-ý müstakim üzere olupta sonradan yoldan çýkan ve 'acayip' (þâz) fikirler ileri süren zatlarý (hocalarý) biraz da böyle okumak ve anlamak gerekir.
Çünkü bu zatlarýn bir çoðu, çokça okuduðu için bir süre sonra, karþý arazinin kitaplarýný da (merak edip) okumaya baþlýyor. Artýk büyük bir özgüvenle, "kendi kültürümün kitaplarýný okudum ve biliyorum" düþüncesiyle beslendiði kitaplarý arkaya atabiliyor. Ýçinde 'zehirli' otlarýn çokça olduðu karþý arazinin kitaplarý içinde 'cesurca' dolaþabiliyor.
Eðer oradaki iddialara, vehimlere ve þüphelere zihin dünyasýnda verilecek saðlýklý 'cevaplarý' yok ise degrade 'deðiþim' baþlýyor demektir!
Ýþte ne oluyorsa bundan sonra oluyor! Ýnsana önce farklý ve ilginç gelen, içi 'çözümsüz' felsefe dolu kitaplarý okudukça zihni yeniden 'þekillenmeye' baþlýyor! Sapma ve sýrat-ý müstakimden uzaklaþma tam da burada baþlýyor.
Okuyan herkes bilir ki
Felsefe ile uðraþan bir insan, eðer hazýrlýklý ve 'donamlý' deðilse mutlaka 'yara' alýr. Çünkü felsefe vehim, 'þüphe' ve zan üzerine kuruludur. Birinin dediðini diðerinin kabul etmez. Ýçi adetâ 'çeliþkiler' ve hurafeler yumaðýdýr.
Tüm bu zihinsel hurâfe dolu felsefî kitaplarý 'savunmasýz' ve hazýrlýksýz bir þekilde okuyan insanýmýzda 'gelgitler' ve 'þüpheler' oluþmaya baþlar.
Akabinde
Önce, zihnindeki mevcut anlayýþýnda yada 'inanç' sisteminde kendince bâzý 'tadilatlar' yapar. Ancak zamanla buda ona yeterli gelmez. Çünkü zihin yoðun bir þekilde bâtýl 'þüphe' bombardýmana mâruz kalmýþtýr.
Ýçinde yeni yeni þekillenen bu farklý yapý kendisini bir süre sonra iyice tatmin etmemeye baþlar. Daha sonra inacýndaki mevcut mânevi binayý tamamen 'yýkýp' yeni baþtan, aklýna, hevâsýna ve 'zanlarýna' göre bambaþka bir inanç sistemi inþâ eder.
Sonra bizim karþýmýza çýkar; "ben geliþtim, deðiþtim eskiye sünger çektim, bambaþka bir insan oldum, "agnostik" oldum yâda önceki inancým "uydurulmuþ dinmiþ", ben þimdi indirilmiþ dine inanýyorum" diyebilir!
Mesela
Daha önce zat evrim teorisine tamamem karþýyken, kendi ifâdesiyle: "Ben 800 tane evrim videosu seyrettim" diyebilir. Ardýndan bir bakarsýnýz açýkça evrim teorisine imân ettiðini ilân ediverir ve buna inanmayan insanlarý da hâþâ Kur'ân'a uymamakla, âyetleri inkâr etmekle itham edebilir!
Felsefe
Kimsenin kolay kolay 'sorgulayamadýðý', sorgulayanlarýn da acýmasýzca 'infaz' edildiði, insanlýða faydadan çok zarar getiren, kendine ve 'aklýna' imân etmiþ insanlarýn oluþturduðu zihinsel vehimler, 'doðmalar' ve 'varsayýmlar' bütünüdür!
Felsefe
Kendisini hakikat ve 'hikmet' arayýcýsý gibi gösteren, ancak gerçekte hikmet ile ve onun gerçek sahibi ile 'kavgalý' olan, þeytandan aldýðý 'vahyi', kendi zihinsel düþünceleri gibi sunan bâtýl ve tutarsýz, bir yýðýn 'þüpheler' dünyasýdýr.
Felsefe
Ýnsaný aslâ hakikate ve hikmete ulaþtýramaz! Çünkü felsefe hikmetin sâhibi olan Rabbimiz ile kavgalýdýr ama buna karþýlýk þeytaný ile son derece barýþýktýr.
Ýnsanlara sâdece kendi çýkarýmlarýný yani aklýnýn ulaþtýðý yerleri vâdeder, kendi doðmalarýný doðru kabul edip insanlarýn inanmalarýný bekler!
Felsefe
Ýlk bakýþta insan 'aklýnýn' üretimi gibi gözükür, ancak gerçekte hiç de öyle deðildir. Çünkü felsefe þeytanýn insana bir çeþit' vahyidir'. Ama þeytan bu vahyi, kiþinin kendi düþüncesi gibi gösterir. Buda onun bir baþarýsýdýr.
Felsefe ve sevenleri aslâ felsefenin 'eleþtirmesini' kabul edemezler. Kendilerini bir baþkasýnýn eleþtirmesini de tahammül edemezler.
Özellikle bizler gibi 'inanç' sâhibi insanlarý felsefe üzerine yapýmýþ olduðu haklý ve doðal eleþtirilere bile þiddetle karþý koyar ve geri püskürtmeye çalýþýrlar.
Ýþte bu yüzden felsefe eleþtirisi pek yapýlamaz. Çünkü yapanlar 'linç' edilmeyi göze almak durumundadýrlar!
FELSEFENÝN YARALARI NASIL SARILABÝLÝR?
Felsefe sonuçta bir þüpheler ve vehimler yumaðýdýr demiþtik. 'Þüphe', þeytanýn en çok sevdiði zehirdir. Ýlginçtir þeytan bir tek kendisinden þüphe ettirmez!
Þeytan, topluma faydasý olacak olanlarla herkesten daha çok ve daha 'özel' ilgilenir. Tâbi þuda bir gerçektir ki; þeytan, ancak bizim açtýðýmýz kapýdan girebilir! 'Zaaflarýmýz' ona açýlmýþ kapýlarýmýzdýr.
Ancak ona karþý çoðu kez tek baþýmýza kolay kolay gâlip gelemeyebiliriz. Bu çok kolay deðildir. Bunu ancak Allah'a c.c. teslimiyetle ve 'birlikte' sýðýnarak yapabiliriz.
Felsefenin ve onun hâmisi þeytanýn açtýðý 'yaralarý' giderebilmek için, içinde hiç þüphe olmayan Allah'ýn c.c. kitabý olan Kur'ân ile tedâvi edilmelidir. Ýçinde 'þüphe' olmayan tek kitap Kur'ân'dýr. Çünkü o Allah'ýn c.c. sözleridir. Diðer tüm sözlerin ilacý ve þifâsý ancak Kur'ân'dadýr.
Sonuçta
Kur'ân'ýn þifâ olmadýðý, tedâvi etmediði hiç bir þüphe ve 'maraz' yoktur! Tam korunma ise ancak ihlâs ve takvâ ile olur.
Tüm bunlarla birlikte
Bu derin yaralar Allah'a c.c. içten sýðýnmakla, çok duâ etmekle, çok hayýrlar yapmakla, Kur'ân'a sarýlmakla ve Hz. Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin 'sünnetlerini' yaþamakla mümkün olabilir.
Kul, Allah'tan uzaklaþmazsa,
Allah'ta kuldan uzaklaþmaz!
Kendimizden emin olmadan
Her dâim Allah'a c.c. sýðýnarak ve O'na koþayak yaþayalým inþaallah.
Selâm ile.
Abdülhamit Kahraman
19. Þaban.1442
02. Nisan. 2021
|