Ümmetine pek düþkün, mü'min müslümanlarýn sýkýntýya düþmesi gücüne giden, onlara karþý þefkatli ve esirgeyici2 Rasulullah Muhammed (s.a.s.), Ümmetinin her ferdine bu nasihatý yapmýþ, bu emri vermiþtir…
"Kim Rasule itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiþtir. Kim de yüz çevirirse, Biz seni onlarýn üzerine koruyucu göndermedik." 3 buyuran Allah Teâlâ, kulu ve Rasulü Muhammed (s.a.s.)'e itaat etmeyi emretmekte ve:
"Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Rasul'e itaat edin." 4 buyurmaktadýr.
Ümmetinin sýkýntýya düþmesini istemeyen ve onlara karþý çok þefkatli olan Rasulullah (s.a.s.), düþmanla karþýlaþma sýrasýnda baþa neler geleceði bilinmediði için böyle buyurmuþtur… Düþman ile yapýlan savaþ, her zaman "Bedir" olmayabilir!.. Bazan "Uhud", bazan da "Hendek" olur…
Bu hadisin diðer rivayeti daha detaylý olup, konuyu apaçýk beyan etmektedir…
Abdullah ibn Ebî Evfâ (r.a.) anlatýyor:
Rasulullah (s.a.s.), düþmanla karþýlaþtýðý bazý gazâlarýnda (hemen harekete geçmeyip) güneþ tepe noktasýndan batýya doðru meyledinceye kadar bekledi. Sonra ayaða kalkýp þöyle buyurdu:
"Ey insanlar, düþmanla karþýlaþmayý temennî etmeyiniz. Allah'dan afiyet dileyiniz. Fakat düþmanla karþýlaþýnca da sabrediniz ve biliniz ki cennet, kýlýçlarýn gölgesi altýndadýr."
Sonra þöyle duâ etti:
"Ey Kitab'ý (Kur'ân'ý) indiren, ey bulutlarý yürüten ve ey düþman saflarýný darmadaðýn eden Allah'ým, þu düþmaný periþan et ve bizi, onlara karþý muzaffer kýl!" 5
Ýmam Muhyiddin en-Nevevî (rh.a.), bu hadisin þerhinde þunlarý beyan eder:
"Rasulullah (s.a.s.)'in düþman ile karþýlaþmayý temennî etmeyi yasaklamasýnýn sebebi, bunda, þeklen insanýn kendisini beðenmesi (ucb), nefsine güvenmesi, güce bel baðlamasý görünüþünü yansýtmasýndan dolayýdýr. Bu ise, bir çeþit baðiy (haddi aþmak) dýr. Hâlbuki þaný yüce Allah, kendisine haksýzlýk yapýlan kimseye yardým edeceðine dair taahhüdde bulunmuþtur. Diðer taraftan böyle bir tutum, düþmana az bir deðer verildiði, onun küçümsendiði anlamýný da ihtivâ eder. Bu ise, ihtiyat ve kararlýlýða aykýrýdýr.
Kimi ilim adamý bunu, özel bir þekilde temennînin yasaklandýðý þeklinde yorumlamýþtýr. Bu þekilde düþmanla karþýlaþmakta maslahatýn bulunup, zarar görmenin söz konusu olmasýnda þübhe etmesi hâlidir. Yoksa savaþ, tamamý ile fazilet ve itaattir. Amma doðru olan yorum birincisidir. Bundan dolayý Nebî (s.a.s.), onu: 'Ve Allah'dan afiyet dileyin' buyruðu ile tamamlamýþtýr.
Allah'dan afiyet dileme emrini ihtiva eden hadis-i þerifler pek çoktur. Afiyet ise, bedenen, dinde bâtýnen, dünya ve ahirette hoþlanýlmayan bütün hususlarýn bertaraf edilmesini kapsayan genel lâfýzlardan biridir.
"Allahým, ben Senden kendim için, sevdiklerim için ve bütün müslümanlar için genel kapsamlý bir afiyet dilerim."
Rasulullah (s.a.s.)'in: " Onlarla karþýlaþacak olursanýz sabredin" buyruðu, savaþ esnasýnda sabra bir teþviktir. Savaþta sabýr ise, onun rûkünlerinin en vurgulu olanýdýr. Þaný yüce Allah, þu buyruðunda savaþma âdâbýný bir arada söz konusu etmiþ bulunmaktadýr:
"Ey iman edenler, bir toplulukla karþý karþýya geldiðiniz zaman, dayanýklýk gösterin ve Allah'ý çokça zikredin. Ki kurtuluþ (felâh) bulasýnýz.
Allah'a ve Rasulüne itaat edin ve çekiþip birbirinize düþmeyin, çözülüp yýlgýnlaþýrsýnýz, gücünüz gider. Sabredin. Þübhesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.
Bir de, yurtlarýndan refahtan þýmarýp azýtarak, insanlara gösteriþ yaparak çýkanlar ve (halký) Allah'ýn yolundan alýkoyanlar gibi olmayýn. Allah, onlarýn yaptýklarýný çepeçevre kuþatandýr." 6
Rasulullah (s.a.s.)'in: 'Bilin ki cennet, kýlýçlarýn gölgesi altýndadýr' buyruðu da þu demektir: Allah'ýn sevabý ve cennete ulaþtýran sebeb, Allah yolunda kýlýçlarla vuruþma ve Allah yolunda mücahidlerin yürümesi zamanýndadýr. Ýþte böyle bir zamanda siz de, samimiyetle hazýr bulunun ve sebat gösterin.
Bu hadiste Nebî (s.a.s.)'in: ' Güneþ (batýya doðru) kayýncaya kadar bekler sonra aralarýndan kalkar: Ey insanlar…… diye hitab ederdi.'
Bu hadisten baþkasýnda ise O'nun, günün ilk vakitlerinde savaþmayýp güneþ zevâle erinceye kadar beklediði ifade edilmektedir.
Ýlim adamlarý derler ki: Bunun sebebi, bu zamanýn savaþmaya daha uygun olmasýndan dolayýdýr. Çünkü öðleden sonra rüzgarlarýn esme zamaný ve nefislerin daha bir çalýþkan ve gayretli olduðu vakittir. Bu da ne kadar uzarsa, onlarýn gayretleri ve düþmanlarý üzerine atýlganlýklarý daha da artar. Buhârî'nin Sahih'inde: 'Rüzgarlar esinceye ve namaz vakti girinceye kadar geciktirir' buyurduðu kaydedilmektedir. Yine ilim adamlarýnýn dediklerine göre, bunun bir sebebi de namaz vakitlerinin fazileti ve namaz esnasýnda duânýn faziletidir.
'Sonra Nebî (s.a.s.) (tekrar) kalkýp: 'Ey Kitab'ý (Kur'ân'ý) indiren, ey bulutlarý yürüten…… Allahým.' (diye duâ ederdi). Burada da düþmanla karþýlaþýrken duâ etmenin ve Allah'dan yardým dilemenin müstehab olduðu anlaþýlmaktadýr. Allah, en iyi bilendir." 7
Muvahhid mü'minler, düþmanla savaþmak için karþýlaþmayý arzu etmemelidirler… Düþmanýn hidayet bulmasý, iman etmesi ve onlarla Ýslâm kardeþi olmasý için duâ etmeye devam ederken, teblið, davet ve irþâd faaliyetlerine imkânlarý nisbetince devam etmelidirler… Ola ki Allah, onlarýn vesilesiyle düþmanlarýna hidayet nâsib eder de, dünya ve içindekilerinden daha kýymetli bir servete, yani sevaba kavuþurlar… Dil cihadý ile teblið ve davet hareketini dikkatli bir þekilde sürdüren mü'min müslümanlarýn ihlâs ile çalýþmasý sonucu kalblerin ve beyinlerin fethi gündeme geldiði takdirde nice düþmanlar, iman etmekle dost oluverirler…
Rabbimiz Allah Azze ve Celle þöyle buyurur:
"Allah'a çaðýran, salih amelde bulunan ve: 'Gerçekten ben müslümanlardaným' diyenden daha güzel sözlü kimdir?
Ýyilikle kötülük eþit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüðü) uzaklaþtýr. O zaman (görürsün ki,) seninle onun arasýnda düþmanlýk bulunan kimse, sanki sýcak bir dost(un) oluvermiþtir.
Buna da, sabredenlerden baþkasý kavuþturulamaz. Ve buna, büyük bir pay sahibi olanlardan baþkasý da kavuþturulamaz."8
"Kötülüðü, en güzel olanla uzaklaþtýr. Biz, onlarýn nitelendire geldiklerini en iyi bileniz."9
Kötülükleri, düþmanlýklarý ve hayýrsýzlýklarý en güzel bir þekilde savman, önlemek ve te'sirsiz hâle getirmek, mü'minlerin vazifesidir… Âlemlerin Rabbi Allah'ýn yoluna hikmetle davet etmek, güzel davranmak ve iman ehline yakýþýr bir olgunluk göstermek, Allah'ýn izni ve yardýmýyla birçok düþmanýn dost olmasýna vesile olur…
"Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öðütle çaðýr ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Þübhesiz senin Rabbin yolundan sapaný bilendir ve hidayete ereni de bilendir."10 buyuran yegâne hüküm koyucu ve hükmüne kimseyi ortak kýlmayan Allah Teâlâ, bu ayetten sonra gelen ayetlerinde, muvahhid mü'min kullarýnýn þöyle davranmasýný emrediyor:
"Eðer ceza verecekseniz, size verilen cezanýn misliyle ceza verin ve eðer sabrederseniz, andolsun bu, sabredenler için daha hayýrlýdýr.
Sabret, senin sabrýn ancak Allah(ýn yardýmý) iledir. Onlar için hüzne kapýlma ve kurmakta olduklarý hileli düzenlerden dolayý sýkýntýya düþme.
Þübhesiz Allah, korkup sakýnanlarla ve iyilik edenlerle beraberdir."11
Sabredenlerle ve iyilik yapanlarla beraber olan Allah Teâlâ böyle buyurdu!
Muvahhid mü'minler, düþmanla karþýlaþmayý arzu etmemekle beraber, Allah'dan afiyet dilerler… Dünyada ve ahirette afiyet dileyip selâmetle olmayý istemelidirler… Belâsýz, kazasýz ve sýkýntýsýz bir hayat dilemek, huzur içinde Rabbi Allah'a gereði þekilde kulluk yapmak ve mutlu bir ömür sürebilmek, bu fânî dünyada arzulanan en güzel þeydir elbette!.. Akýllý, imanlý ve firasetli olan þahsiyetler, belâ ve musibet talebinde bulunmazlar… Bundan Allah'a sýðýnýp afiyet dilerler… Eðer imtihan gereði baþlarýna böyle bir þey gelirse, sabrýn en güzeliyle sabreder, sýzlanmaz ve o ânda yapýlmasý gerekli olan kulluk vazifesini yerine getirmeye gayret ederler…
"Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlýk ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceðiz. Sabýr gösterenleri müjdele.
Onlara bir musibet isâbet ettiðinde, derler ki: 'Biz, Allah'a aid (kullar)ýz ve þübhesiz O'na dönücüleriz.'
Rabblerinden baðýþlanma (salât) ve rahmet bunlarýn üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardýr."12diye buyurur iman eden kullarýnýn velîsi ve onlarý karanlýklardan kurtarýp nûra çýkaran Allah Teâlâ…13
Temennî etmedikleri, yani istemedikleri hâlde imtihan gereði düþman ile karþýlaþan mü'min müslümanlara düþen ânýn vâcibi, geri dönüp kaçmak deðil, düþman ile savaþmak ve savaþta direnç gösterip sabrederek, Rabbi Allah'ý çokça anmaktýr!.. Þu hakikat iyi bilinmelidir ki, muvahhid mü'min kulun cennete ulaþma yollarýndan birisi de, "Allah yolunda malýyla ve canýyla cihad etmektir!"
Yegâne önderimiz Rasulullah (s.a.s.)'in beyan buyurduðu gibi: "Cennet, kýlýçlarýn gölgesi altýndadýr!"
Düþman karþýsýnda sabredip direnmek ve Allah'ý çokça zikretmek, kurtuluþun, yani zafere ulaþmasýnýn sebebidir… Muvahhid ve mücahid mü'minlerin hâli bu olmalý ve bu hâl üzere sabit kalmalý… Düþman ile savaþ sýrasýnda sýkýntýlara tahammül etmek, çilelere göðüs germek ve acýlara dayanmak, hem Allah'ýn rýzasýný kazanmak, hem de zafer elde etmek için gerekli olandýr…
"Þurasýný da unutmamak gerekir ki, sabýr hususunda insanlarýn hepsi bir deðildir. Rasulullah (s.a.s.)'in maiyyetinde savaþýrken yaralanan bir adam, yarasýnýn acýsýna dayanamayarak intihar edince, 14 Ebu Bekr es-Sýddîk (r.a.):
- Afiyette olup da þükretmem, benim için belâya uðrayýp da sabretmekten daha iyidir, demekten kendini alamamýþtýr.
Bu mevzuda Ýmam Ali (r.a.)'ýn da oðluna þöyle nasihat ettiði rivayet edilir:
- Yavrucuðum, kimseye meydan okuma, kavga çýkarma! Fakat seni kavgaya çaðýran olursa, o zaman onun karþýsýna çýkýp mertçe dövüþ! Çünkü o kimse zalimdir. Allah Teâlâ ise, zulme uðrayanlara yardým edeceðini va'detmiþtir. 15
Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ, zulme uðramýþ mustaz'aflara yardým edeceðini va'detmiþ ve onlarý, iman edip salih amel iþlemelerinden dolayý yeryüzünün vârisleri kýlmýþ, halifeleri yapmýþtýr…
Þöyle buyurur yegâne Ýlâhýmýz Allah:
"Biz ise, yeryüzünde güçten düþürülenlere (mustaz'aflara) lütufta bulunmak, onlarý önderler yapmak ve mirasçýlar kýlmak istiyoruz.
Ve (istiyoruz ki) onlarý yeryüzünde iktidar sahibi olarak yerleþik kýlalým."16
"O, sizi yeryüzünün halifeleri kýldý ve size verdikleriyle sizi denemek için kiminizi kiminize göre derecelerle yükseltti. Þübhesiz senin Rabbin, sonuçlandýrmasý pek çabuk olandýr ve þübhesiz O, baðýþlayandýr, esirgeyendir."17
Düþmanla karþýlaþmak ve Allah'dan afiyet dilemek her mü'min müslümanýn þiârý olmalýdýr… Fakat düþmanla karþý karþýya gelince de gereken ne ise onun yapýlmasý lazýmdýr… Hem direnecek, hem de Rabbi Allah'a dayanýp güvenerek duâ edecektir…
Düþmanla savaþ sýrasýnda mü'minlerin duâsý:
"Rabbimiz, üzerimize sabýr yaðdýr, adýmlarýmýzý sabit kýl (kaydýrma) ve kâfirler topluluðuna karþý bize yardým et."18
Abdullah b. Ebî Evfâ (r.a.) anlatýyor:
Rasulullah (s.a.s.), Ahzâb günü müþrikler aleyhine duâ edip þöyle dedi:
"Ey Kitab'ý (Kur'ân'ý) indiren, hesabý çabuk olan Allahým!
Allahým, Sen, þu düþman Arab kabilelerini bozguna uðrat!
Allahým, Sen, onlarýn topluluklarýný daðýt, irâdelerini sars!" 19
Cabir b. Abdillah (r. anhuma) anlatýyor:
Rasulullah (s.a.s.), Hendek Mescidi'ne geldi ve abasýný çýkardý. Kalkýp ellerini semâya uzatarak müþriklere bedduâ etti, namaz kýlmadý. Sonra tekrar gelip onlara bedduâ etti ve namaz kýldý.20
Allah'a, Ýslâm'a ve mü'min müslümanlara düþman olan müþrik ve kâfirlerin aleyhine duâ eden Rasulullah (s.a.s.), her hâlinde Rabbi Allah'a tevekkül eder, savaþacaðý zaman Allah'a sýðýnýr, yardýmý ondan beklerdi…
Enes b. Mâlik (r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.), savaþacaðý zaman þöyle duâ ederdi:
"Allahým, benim (yegâne) dayanaðým ve yardýmcým Sensin. (Düþmanlarýnýn hilesini) Senin (desteðin)le önlerim. Senin (verdiðin güç)le (düþmana) saldýrýrým ve (yine) Senin (desteðin)le (düþmana karþý savaþýrým.)" 21
Muvahhid mü'minler, yegâne önderleri ve hayat örnekleri olan Rasulullah (s.a.s.) gibi davranmalý, hangi hâlde olurlarsa olsunlar O'nun emirlerine uyup, amellerini ona göre düzenlemelidirler…
"Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi" adlý eserde, konumuzla ilgili hadis þerhedilirken þunlar kaydedilmiþtir:
"Rasulullah (s.a.s.):
"Allah'dan afiyet isteyin" buyruðuyla, bedene aid iç ve dýþ hastalýklarla, dünya ve ahirete aid bütün kötülüklerden kurtulmak istemeyi tavsiye etmiþtir. Çünkü yegâne koruyucu ve yardýmcý Allah'dýr. O'ndan baþka güven kaynaðý yoktur. O'nun iradesi haricinde insana hiçbir kimse afiyet kazandýramaz.
"Cennet, kýlýçlarýn gölgesi altýndadýr" cümlesiyle, Allah yolunda kýlýç sallamanýn sevabýnýn cennet olduðu, kýlýncýn gölgesinin kýlýçtan ayrýlmadýðý gibi cennetin de, Allah yolunda kýlýç sallayan kimseden ayrýlmadýðý vurgulanmak istenmiþtir.
Burada, harb aletleri içerisinde özellikle kýlýcýn zikredilmesinin sebebi, Rasulullah devrinde en büyük ve en faydalý harb aletinin kýlýç olmasýdýr. Yine, kýlýcýn özellikle zikredilmesinden anlýyoruz ki, Allah yolunda cihad etmek ve gerekirse bu cihadýn sürekli eylem hâlinde devam etmesi gerekir. Cihadýn silahlý olarak yapýlmasý gerektiði zaman baþka yollar aramaktan kaçýnmalý ve Allah'ýn yardým va'di gibi bir te'minatý olan müslümanlar, silahlý mücadeleye giriþmelidirler."22
"Ýman edenlere yardým etmek ise, Bizim üzerimizde bir haktýr."23 buyuran Allah Teâlâ, düþmanla karþýlaþmayý temennî etmeyen ve kendisinden afiyet dileyen, fakat düþmanla karþý karþýya geldiklerinde sabredip direnerek kendisini çokça zikreden mü'min müslüman kullarýna hakkettikleri yardým va'dini yerine getirerek onlarý muzaffer etmiþtir…
Muvahhid mü'minler, her iþlerinde ve hâllerinde, baþýnda da, devamýnda da, sonunda da yegâne Rabbleri Allah Teâlâ'ya tevekkül edip baðlanan, yardýmý da yalnýzca O'ndan bekleyen þuurlu þahsiyetlerdir…
Allah Azze ve Celle þöyle buyurur:
"Eðer Allah size yardým ederse, artýk sizi yenilgiye uðratacak yoktur ve eðer sizi yapayalnýz ve yardýmsýz býrakacak olursa, ondan sonra size yardým edecek kimdir? Öyleyse mü'minler yalnýzca Allah'a tevekkül etsinler."23
Muvahhid mü'minler, Rabbimiz Allah'ýn beyan buyurduðu bu hakikatý katýksýz iman eder ve buna göre salih amel iþlerler…
Hangi çaðda olurlarsa olsunlar, yegâne önderleri Rasulullah Muhammed (s.a.s.)'in Sünneti üzere olmaya bütün imkânlarýyla gayret eder, yalnýzca O'nun izini takib edip gereðini yaparlar… Savaþtan önce barýþý gündeme getirir, barýþ içinde teblið, davet ve irþâd faaliyetlerinde bulunur, insanlarýn hidayetine vesile olmaya çalýþýr, düþmanlarýn iman edip dostlar hâline gelmesine çaba gösterirler…
Rabbimiz Allah'ýn þu emrine göre hareket etmeyi þiâr edinmiþlerdir muvahhid mü'minler:
" De ki: ' Ey Kitab Ehli, bizimle sizin aranýzda müþterek (olan) bir kelimeye (Tevhid'e) gelin. Allah'dan baþkasýna kulluk etmeyelim, O'na hiçbir þey ortak koþmayalým ve Allah'ý býrakýp bir kýsmýmýz (diðer) bir kýsmýmýzý rabler edinmeyelim.' Eðer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: 'Þahid olun, biz gerçekten müslümanlarýz." 24
Ve muvahhid mü'minler:
"Yalnýz Ýslâm, baþkasý deðil!" hakikatine iman edip hayat düstûru hâline getirenlerdir!..
Dipnot
1) Ýmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, çev. Hüseyin Yýldýz, Vdð. Ýst. 2014, C. 9, Sh. 407, Hds. 13242.
2) Bkz. Tevbe, 9/128.
3) Nisa, 4/80.
4) Nisa, 4/59.
5) Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-Cihad ve's-Siyer, B. 111, Hds. 171. B. 155, Hds. 228.
Kitabu't-Temennî, B. 8, Hds. 12.
Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Cihad ve's-Siyer, B. 6, Hds. 19-20.
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l-Cihad, B. 89, Hds. 2631.
Sünen-i Dârimî, Kitabu's-Siyer, B. 6, Hds. 2445.
Ýmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 9, Sh. 396, Hds. 13228.
Ýmam Nesâî, es-Sünenü'l-Kübrâ, çev. Hasan Yýldýz, Ýst. 2011, C. 8, Sh. 56, Hds. 8580.
Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek Ale's-Sahihayn, çev. M. Beþir Eryarsoy, Ýst. 2013, C. 4, Sh. 115-116, Hds. 2460.
6) Enfal, 8/45-47.
7) Ýmam Muhyiddin en-Nevevî, Sahih-i Müslim Þerhi - el-Minhâc, çev. M. Beþir Eryarsoy, Ýst. 2013, C. 8, Sh. 159-160.
8) Fussilet, 41/33-35.
9) Mü'minun, 23/96.
10) Nahl, 16/125.
11) Nahl, 16/126-128
12) Bakara, 2/155-157.
13) Bkz. Bakara, 2/257.
14) olay için bkz.
Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-Cihad, B. 181, Hds. 260.
Kitabu'l-Kader, B. 4, Hds. 12-13.
Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Ýman, B. 47, Hds. 178-179.
Ýmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 9, Sh. 256-259, Hds. 12958-12962.
15) Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Hzr. Necati Yeniel, Vdð. Ýst. 1990, C. 10, Sh. 156.
Ahmed Davudoðlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Þerhi, Ýst. 1983, C. 8, Sh. 468.
16) Kasas, 28/5-6.
17) En'âm, 6/165.
18) Bakara, 2/251,286.
19) Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-Cihad ve's-Siyer, B. 97, Hds. 144.
Kitabu'l-Meðâzî, B. 31, Hds. 151.
Kitabu't-Daavât, B. 58, Hds. 85.
Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Cihad ve's-Siyer, B. 7, Hds. 21.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu'l-Cihad, B. 8, Hds. 1729.
Sünen-i Ýbn Mace, Kitabu'l-Cihad, B. 15, Hds. 2796.
Ýmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 17, Sh. 562-563, Hds. 25284-25285.
Ýmam Nesâî, es-Sünenü'l-Kübrâ, C. 8, Sh. 55, Hds. 8578.
20) Ýmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 17, Sh. 563, Hbr. 25286.
21) Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l-Cihad, B. 90, Hds. 2632.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu'd-Daavât, B. 8, Hds. 3816 (çeþitli Hadisler)
Ýmam Nesâî, es-Sünenü'l-Kübrâ, C. 8, Sh. 54, Hds. 8576.
22) Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, C. 10, Sh. 156.
23) Âl-i Ýmrân, 3/160.
24) Âl-i Ýmrân, 3/64.
Muhammed Ýslamoðlu / Vuslat Dergisi
|