Ama ne yazýk ki bazýlarý yüreklerde olaný dilleriyle söylemiyorlar. Baþka bir þey diyorlar. Ýçlerinde sakladýklarýný açýða vurmuyorlar. Niyetleri baþka; dedikleri, yazdýklarý, gösterdikleri baþka oluyor.
Þüphesiz bu bir karakter zaafýdýr. Ahlâkta, insanlarasý iliþkilerde bir eksikliktir. Ama yeri gelir böyle bir tutum, ihanet de olabilir, yalan da olabilir. Yeri gelir böylelerine ‘ ikiyüzlü’ denir.
Böyle bir tutumun bir kaç sebebi olabilir:
Birincisi:Kiþinin bir çýkarý vardýr.
Öyle ya, adam bir çýkar peþindedir. Bir yerlere ulaþmak ister, bir dünyalýk elde etmenin gayretindedir. Ya da bir zararý baþýndan savmak istemektedir. Ýçindekini söylese, o çýkara ulaþamayacak, o zararý def edemeyecek. Dolaysýyla farklý görünür, farklý konuþur, farklý muamale eder. Malýný satabilmek için, olmadýk numaralara ve yalanlara baþvuranla, bilgiçlik taslayanlara kadar niceleri böyledir. Baskalarini kazýklamayi açýkgözlülik zannedenlerle, baþkasýnýn varlýðýný yalan söyleyerek elde etmeye çalýþanlar ayný katagoriye girer. Niceleri vardir ki, insanlarý yanýltmak için yalan uydurur.
Þüphesiz bu þekilde bir vaya bir kaç kiþinin yalana baþvurmasý zarardýr, çirkindir. Ama ayný þeyi bir kitle yaparsa… Elinde korkunç dünyalik güç ve silahý olan tpluluklar yaparsa… Hele bunlarýn elinde medya gibi, korkunç yalan üretme ve hýzlýca yayma makýnalarý varsa…
O zaman ne olacak? Neler olmaz ki…
Ýþte dünyanin hali, iþte halklarýn hali, iþte insanlarýn durumu… Ýþte hak ihlâlleri, iþte haksýzlýklar, iþte zulümler… Ýþte güvensizlik ortamý. Ýþte yazýlý ve görsel, veya sosyal medyanýn durumu.
Birbirine güvenen insanlarýn sayýsý sanýrým çok deðil. Kimsenin hali diðerine eminlik vermiyor. Çünkü amasýz bir menfeat yarýþýna girenler, durmadan yalan söylüyorlar. Ýnsanlarýn, toplumun karþýsýna tek yüzle çýkmýyorlar. Heyhat ki, bu yalan üretenlerin imkanlarý çok.
Ýkincisi:Kiþinin korkusu vardýr.
Belki de suçludur, ya da bir ayýbý vardýr. Suçunu gizlemek, ayýbýnýn ortaya cikmasýný önlemek istemektdir. O yüzden kývýrýr, kalýptan kalýba girer, bir çok yüze sahip olur.
Zaten suçlular her zaman tedirgin olurlar. Çoðu zaman yalan söylerler. Bu yolla suçlarýný kapatacaklarýný zannederler. Ýnsanlarý kandýrmak üzere yola çýkanlar, þüphesiz ki yalanlarýný hazýrlarlar.
Üçüncüsü:Kiþi iyi niyetlidir.
Ya kendini, ya da baþkalarýný bir tehlikeden korumak ister. Ya kendisine veya baþkasýna doðruyu söylememekle bir fayda saðlayacaðýný düþünür.
Bu, kimseye zarar vermiyorsa, þüphesiz fazla önemli deðildir. Nitekim, insanlar arasýnda barýþý saðlamak üzere bazen yalan söylenebilir.
Dördüncüsü:þaþkýndýr, ne dediðini bilmemektedir.
Adam ne dediðini bilmiyorsa, o ciddiye alýnmaz. Saçmalýklarýna kulak asýlmaz.
Bir kýsmý da suçuna, hatasýna, günahýna ortak arar. Sanki ‘ ben yapýyorum bak, bir þey olmuyor, gel sen de yap’ der.
Öyle ortamlar olur ki, orada suça ortak olmamak suçtur. Hýrsýzlarýn hýrsýz olduðunu, yaptýklarýnýn yanlýþ olduðunu ifade etmek suç kapsamýna girer. Herkesin rüþvet aldýðý bir ortamda rüþvet almamak, göze batar, pürüz olur, rahatsýzlýk verir. Biz, rüþvet alanlarýn almayanlara ‘ enayi’ dediðini çok duymuþuzdur. Bir iþ yerinde imkan varsa insanlar hakký olmayan þeyleri izinsiz alip götürürler. Kendileri gibi alýp götürmeyen dürüstlere, ‘deli, kafayý yemiþ, çýkarýný bilmeyen, þapþal’ gözüyle bakarlar.
Eðer siz de onlar gibi kirli deðilseniz, sizin temizliðiniz göze batar. Hatta tenkit konusu olur. Siz de onlar gibi hýrsýz deðilseniz, gözü açýklar arasýnda biraz dom’sunuz demektir.
Bu gibi kafa yapýlarý taþýyanlar, dürüst olanlara, ‘ gelin bizim gibi yapýn. Hem bize uyum saðlamýþ olursunuz, hem de çýkarýnýz olur. Kýsa günün kârý’ ný elde ederseniz. Bütün ihtiyaçlarý beden gücüyle çalýþarak karþýlamak hiç bir devirde mümkün olmaz’ derler. Hatta derler ki, ‘günahý varsa bizim boynumuza, vebâlini bize yükleyin ve yapin. Korkmayýn bir þey olmaz. Bak bize bir þey olmuyor, görüyorsunuz.’
Kur’ an bu kafa yapýsýný taþýyan ahmak inkârcýlarla ilgili olarak þöyle diyor:
“ Kâfirler iman edenlere: ‘Bizim yolumuza uyun, sizin günahlarýnýzý biz yüklenelim’, derler. Halbuki onlarýn hiç bir günahýný yüklenecek deðillerdir. Gerçekte onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler.”(Ankebut 29/12)
“Gelin bizim yolumuza uyun. Biz sizin günahýnýzý yüklenelim…”
Bu iki açýdan mümkün deðildir:
1-Hiç kimse hiç bir þekilde baþkasýnýn suçunu taþýmaz. (En’am 6/164. Ýsrâ 17/15. Fatýr 35/18. Zümer 39/7. Necm 53/35)
2-Yarýn defterler açýldýðý zaman, hiç þaþmayan adalet terazisi kurulduðu ve inkârcýlarýn sonu belli olduðu zaman, hesabýn dehþetinden ayaklarý birbirine dolaþan suçlular(Kýyâme 75/28-29), kendileri tepelerine kadar suçla dolu iken, nasýl sebep olduklarýnýn vebâlini yüklenebilirler ki?
Suça ortak arama buna derler. Ya da içinde bulunduklarý hatanýn farkýnda deðiller. Öylesine bir gafletteler ki, öylesine uyuþturulmuþlar ki, öylesine unutkanlar ki; içinde bulunduklarý cürmün büyüklüðünü anlamýyorlar. Hiç idrak etmiyorlar. Bir de iman edenleri yanlarýna çaðýrýyorlar.
Bataklýktalar, ama beraber batmaya adam arýyorlar. Boðazlarýna kadar sapýklýðýn içindeler, baþkalarýnýn da kendileri gibi sapýtmasýný istiyorlar.
Tabii ki bunun bir sapýklýk deðil, bir kurtuluþ, bir kayýp deðil kazanç, bir hüsran deðil bir zafer olduðunu hayal ediyorlar.
Bu, elbette onlarýn aðýzlarindaki bir lakýrdýdýr. Onlar yüreklerinde olaný deðil, müslümanlarý kandýrmak için öyle söylüyorlar. Onlarýn kalplerinde kesinlikle baþka bir þey var. Onlarýn içi baþtan baþa fitne, ihanet ve kalleþlikle doludur.
Görmüyor musunuz, hak yandaþlarýna kurduklarý tuzaklarý…
Bakmýyor musunuz hakký savunanlara karþý amansýz hasýmlýklarýna…
Bu düþmanlýklarýný farklý þekillerde ifade ederler. Bazen dillerinden öfke saçarlar. Yüreklerinde gizledikleri düþmanlýk daha büyüktür. (Âli Ýmran 3/119)
Bu biraz da bir suçluluðun eseri. Suçluluk psikolojisi ya. Mücrimlerin aðzý büyüktür, gürültü yaparlar, bir o yana bir bu yana sataþýrlar.
Onlar, asla baþkalarýnýn vebâlini yüklenmezler, yüklenemezler. Sadece, taktik deniyorlar. Acaba kandýrabilecek saflar bulabilirler mi? Acaba, kendi suçlarýna birilerini ortak edebilirler mi?
Halbuki onlar, hem kendi suçlarýný taþýrlar, hem de suça ortak ettiklerinin vebâlini taþýrlar. Burada, suçlularýn vebâlinde bir eksiklik de olmaz.
Kur’an þöyle diyor:
“(Fakat gercek þu ki) elbette kendi yüklerini (vebâllerini), kendi yükleriyle birlikte nice yükleri taþýyacaklar ve uydurup durduklarý þeylerden kýyâmet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.”(Ankebût 29/13)
Böylelerinin hatalý olduklarý, cürüm iþledikleri, dünyada iken Allah’tan gelen Hakiketi bile bile yalanladýklarý üzerlerindeki iþaretlerden belli olacak.
“Suçlular, simalarýndan tanýnýr, perçemlerinden ve ayaklarýndan yakalanýrlar.”(Rahmân 55/41)
Bu onlarý düþeceði aþaðýlanmanýn ve utanç verici duruma iþarettir. Eski araplar birinin baþka birisine baðýmlý olduðunu söylemek için “onun perçemi/saçý þunun bunun elindedir” derlerdi. (Esed, M. Kur’an Mesajý, 3/1099, 1288)
“Onlar yalan soyluyorlar.”
Hangi konuda?
Hem din/ilâh/ibadet/hüküm konusunda, hem dünyalýk iþlerde, hem de deðerler hakkýnda.
Onlar, kendi kafalarýndan ilâh uyduruyorlar. O ilâha kendi uygun gördükleri sýfatlarý yakýþtýrýyorlar. O ilâhýn hareket alanýný, yani yetkisini kendileri belirliyorlar. Bunlar, bu konularda Allah’a iftira ederek yalan söylüyorlar.
“Daha önce kendilerine kitap) verdiklerimiz, bunu (Yani, bütün sahih kitaplarda vurgulanmýþ olan, Allah’ýn aþkýn benzersizliði ve birliði hakikatini, ya da hz. Muhammed’in peygamberliðini) kendi çocuklarýný tanýdýklarý gibi tanýrlar; ama (onlar arasýndan) kendilerine yazýk edenler (var ya), iþte onlardýr inanmayý reddedenler.
Kendi uydurduðu yalanlarý Allah'a yakýþtýrandan veya O'nun mesajlarýný yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Þüphe yok ki, böyle zalimler mutluluða asla ulaþamazlar.”(En’ am 6/21)
“Bak, Allah’a karþý nasýl yalan uyduruyorlar. Apaçýk bir günah olarak bu yeter.”(Nisâ 5/50)
Bu pasaj, keyfi mahiyetteki çeþitli akidevi beyanlara iþaret ediyor. Mesela bazýlarýnýn kendilerini “seçilmiþ/üstün” kavim saymalarý ve bu nedenle korunmuþ olduklarýna inanmalarý, bazýlarýnýn “vekaleten keffaret” doktrinini benimsemeleri ve Allah’ý üç ilah sisteminin bir parçasý saymalarý gibi. (Eset, M. Kur’an Mesajý, 1/148) Bütün bunlar Allah’a iftiradýr, O’nun adýna yalan söylemedir.
Bazýlarý, önce kendi kafalarýndan ilâhlar uyduruyorlar, sonrada o ilahlardan geldiðini iddia ettikleri din meydan getiriyorlar. Bu dini de kendi hevalarýna, kendi kafa yapýlarýna, kendi kültürlerine, kendi anlayýþlarýna göre þekillendiriyorlar. Burada da yalan söylüyorlar.
“Yine (erkek ve diþi olarak) deveden iki, sýðýrdan da iki. De ki: “Ýki erkeði mi haram kýldý, iki diþiyi mi? Yoksa iki diþinin rahimlerinde bulunan (yavru)larý mý? Yoksa Allah size bunlarý haram ettiðinde, orada hazýr mý idiniz!?” Ýnsanlarý bilgisizce saptýrmak için Allah’a karþý yalan uyduran kimseden daha zalim kimdir? Þüphesiz Allah, zalimler topluluðunu doðru yola iletmez.” (En’ am 6/144)
Onlar, ilâhi bir belgeye dayanmadan, insanlar için Allah’ýn indirdiði hükümlere zýd deðerler, ölçüler, hükümler uyduruyorlar. Kafalarýndan sýnýrlar belirlilyorlar. Bunlarý insanlýk için en ideal kabul ediyorlar. Burada da yalan söylüyorlar.
“Dilleriniz yalana alýþageldiðinden dolayý, Allah’a karþý yalan uydurmak için, “Þu helâldir”, “Þu haramdýr” demeyin. Þüphesiz, Allah’a karþý yalan uyduranlar, kurtuluþa eremezler.”(Nahl 15/116)
Ne onlarýn uydurduðu ilâhlar, ne o ilâhlar adýna uydurulan dinler/inançlar/ibadetler, ne de kendi hevâlarýndan uydurduklarý deðerler hak deðildir. Bâtýldýr, geçersizdir. Hak katýnda hiç bir deðer ifade etmez. Onlar, yalan söylüyorlar.
Ýþte bu yalan temelden beslenen anlayýþla da, günlük iþlerinde, politikalarýnda, insanlarla iliþkilerinde, çýkarlarýný korumada, alýþ-veriþlerinde, baþkalarýný etkileme gayretlerinde hep yalan söylüyorlar.
Bunlarýn doðru yola gelmeleri, hatalarýný anlamalarý, yalanlarýný terketmeleri çok zor gözüküyor. Yalanlarýna öylesine dalarlar ki, düþündükleri, sözyledikleri vbe ortaya koyduklarý her þeyi hakikat zannederler. Oysa böyleleri yanlýþýn, batýlýn, sapýklýðýn, þaþkýnlýðýn, yanýlmanýn, serabýn, hayalciliðin tam ortasýndadýrlar.
“… Þüphesiz Allah, haddi aþan, yalancý kimseyi doðru yola eriþtirmez.”(Mü’min 40/28)
Böyleleri hem Allah’ýn elçisini, hem de onunla gelen ilahi mesajý kabul etmezler. Üstelik onu yalancýlýkla itham ederler. Ama Allah (cc) kimin yalancý olduðunu biliyor ve yakýnda onlara da bildirecek.
“Ýçimizden bir insana mý uyacaðýz? O zaman biz sapýklýk ve delilik etmiþ oluruz. Kitap, aramýzda, ona mý verilmiþ?
Hayýr, o pek yalancý ve þýmarýðýn biridir" dediler.
(Allah): “Onlar yarýn kimin küstah ve yalancý olduðunu görecekler!” dedi,”(Kamer 54/24-26)
Bazýlarý bunca uyarýya raðmen, Hakka teslim olmayan, fýtratýn gereði Alemlerin Rabbi Allah’a kulluktan kaçýnan, bununla yetinmeyip “geliniz” yalnýzca Allah’a kulluk edelim” diyen Hak Kitaba ve hak Elçiye karþý mücadele ederler, hatta savaþýrlar. Ýþlerinde, hükümlerinde, davalarýnda, gittikleri yolda, kanaatlerinde ve tasavvurlarýnda yalandan ayrýlmazlar. Boþ, batýl, temelsiz, zararlý, zanna dayalý hayallerini gerçek (hakikat) sanýrlar.
Kur’an bunlara “yazýklar olsun” diyor. Hem de defalarca…
“(Ýþte) o gün yalanlayýcýlarýn vay hâline!”(Tûr 52/11) Ayný ifade Mürselât Sûresinde on defa Mutaffifin Sûresinde bir defa daha tekrar ediliyor.
Evet, “kezzaplara” daha bu dünyada iken yazýklar olsun ki bir türlü yalancýlýðý terketmiyorlar. Kendilerini ve çevrelerini, iliþkide olduklarýný ve ellerinin altýnda olanlarý aldatmaktan vazgeçmiyorlar.
Hele günümüzde görsel ve yazýlý medyayý kullananlar… Yalana, dalavereye, kandýrmaya, aldatmaya, manipüle etmeye, asparagasa, yanlýþ yönlendirmeye, yanlýþ bilgilendirmeye, kötülük ve çirkinlik yaymaya, iffet ve edebe aykýrý hareket etmeye, kendi pisliklerinin üzerini örtmeye; bütün bunlarla çýkara saðlamaya doymuyorlar.
Bunlardan bazýlarýnýn da birden fazla yüzü, birden fazla karakteri var. Onlarýn saðlam bir kiþilikleri yoktur. Sözlerinin eri, iddialarýnýn adamý, vaadlerinin faili deðillerdir. Bir o yana bir bu yana yalpalarlar. Durumu göre tavýr alýrlar. Onlar için ilkeler ve deðerler deðil, menfeat ve üstünlük taslamak söz konusudur. Çýkarlarý için veya güç karþýsýnda kýlýktan kýlýða girerler. Özellikler menfeat elde etmek için özel maske takarlar.
Bunlar Kur’an’ýn munafýk dediði tiplere ne kadar da benziyorlar.
“… Allah, münafýklarýn kesinlikle yalancý olduklarýný bilmektedir.”(Münafýkun 63/1)
Peygamber (sav) bu tiplerin karakteri hakkýnda bazý iipuçlarý veriyor. Þöyle ki:
“Kimde þu üç huy varsa, onda munafýklýðýn alâmetleri var demektir: Konuþtuðu zaman yalan söyler. Söz verdiði zaman va’dinden (sözünden) döner. Bir þey emânet edersen ihahet eder.”(Bazý rivâyetlerde buna “Bir meselede hasým olursa aþýrý gider, hakszý olduðu halde üste çýkmaya çalýþýr”þeklinde bir madde daha ekleniyor.)(Buhârî, Îman 24 no: 33, Þehâdet/28 no: 2682, Vasâya/8 nO. 2749, Edeb/69 no: 6095, Mezâlim 17 no: 2459, Cizye 17. No: 3178. Müslim, Îman 107/24 no: 211. 106. Tirmizî, Îman/14 no: 2631. Nesâî, Îman/20 no: 5024.Ahmed b. Hanbel, 2/189)
Bu bir kaç yüzlü insanlar, iþ baþýnda bulunduðu, ellerinde güç ve imkan olduðu, iþler kendilerine emanet edildiði sürece; insanlýða zarar vermeye devam edecekler.
Yalaný ve doðruyu birbirinden ayýrdetme imkaný olanlara, hak olandan baþkasýna gönül vermeyenelere, suçlularýn suçuna iþtirak etmeyenlere; bir kez daha duyurmak gerekir ki:
BÝRÝLERÝ YALAN SÖYLEMEYE DEVAM EDÝYOR.
Hüseyin K. Ece
15.07.2016
Zaandam