d- Dinlemek, ciddiye almaktýr
Ýnsan bir þeyi, bir kimseyi dikkatlice, can kulaðý ile dinliyorsas, onu ciddiye alýyor demektir. Dinlediðine aldýrýyor demektir. Dinlenilen þeyi ciddiye almak, onunla ilgilenmeyi gerektirir.
Doðru sözlü birisi (veya bir haber kaynaðý) diyor ki, falanca yol heyelan sebebiyle kapalý. Sürücülerin falanca yolu takip etmesi gerekir. O yolun ne zaman trafiðe açýlacaðý belli deðil. Bu haberi ciddiye almayanlar o istikamete doðru giderler ve belki de lüzumsuz zorluklarla karþýlaþýrlar.
Kur’an’ý iþitmek veya dinlemek; ona bütün bir yürekle kulak verme, onun haberlerini, uyarýlarýný, müjdelerini ve hükümlerini ciddiye almaktýr. Daha doðrusu gereðini yapmaktýr.
“Ey insanlar! Bir örnek veriyor, þimdi onu dinleyin: Allah’ýn dýþýnda yalvarýp yakardýklarýnýz o varlýklarýn hiç biri, asla bir sinek bile yaratamazlar; bu iþ için hepsi bir araya toplansa dahi...” (Hac, 22/73)
Zaten onun çaðrýlarýna ancak onu can kulaðý ile dinleyenler, onun çaðrýsýný ciddiye alanlar, onun davetinin arkasýnda yatan gerçeði kavrayanlar cevap verebilirler.
“Unutma ki, yalnýzca [bütün kalpleriyle] kulak verenler, bir çaðrýya cevap verebilirler; [kalben] ölmüþ olanlara gelince, [yalnýz] Allah onlarý diriltebilir, sonra da hepsi O'na döneceklerdir.” (En’am, 6/36)
“ve ne de yaþayan ile [kalben] ölmüþ bulunan. Þüphen olmasýn ki [ey Muhammed,] Allah dilediðine iþittirir, halbuki sen mezarlardaki [ölüler gibi kalben ölmüþ]lere iþittiremezsin:” (Fatýr, 35/22)
Yarýn Allah (cc) ölüleri diriltir. Bugün duymayanlar yarýn duyarlar, bugün iman etmiyenler yarýn gerçeði görürler, bugün duymayan kulaklar yarýn elbette gereði gibi dinlkerler. Sonra da duyan duymayan, iman eden etmeyen hepsi Allah'a döndürülürler.
Ölü gibi duygusu olmayan, iþitmek istemiyenler, Allah'ýn bu kadar açýk âyetlerini hiçe saydýlar. Halbuki yerde ve gökte yerleþmiþ olan Allah’ýn varlýðýnýn belgelerini (ayetleri), gökten su indirilmesindeki hikmeti, gece ile gündüzün peþpeþe gelmesindeki sebebi, azgýn kavimlerin cezalandýrýlmasýndaki ibreti, ancak iþiten ve iþittiðini kavrayanlar anlayabilir. (Yunus, 10/67. Nahl, 16/65. Rum, 30/23. Secde, 33/26)
Burada bu gerçekleri haber veren Kur’an’ýn davetine kulak verme, dinleme ve anlamaya dikkat çekiliyor, bütün bunlarýn ciddiye alýnmasý gerektiðinin altý çiziliyor.
e-Dinlememek, aklýný kullanmamaktýr
Hayati öneme sahip bir haberi veya uyarýyý dinlememek, ciddiye almamak aklý kulanmamaktýr. Kiþi bir tehlikeyi sezer, ona karþý tedbir alýr. Bir faydayý sezer ve ondan yararlanmak için gereken çalýþmayý yapar. Bir görevi üslenir, görevini yerine getirmeye çalýþýr. Bir sorumluluðun altýna girer, gerekeni yapmaya çaba gösterir. Ancak aklýný kullanmayanlar bunlarý ciddiye almaz. Bu gibi konularda gevþek davranýrlar.
Kur’an, kendi davetine karþý duyarsýz kalanlarý saðýr olmakla niteliyor. Onlar, maddi sesleri duymayanlar gibi, ilahi daveti iþitmeye ve gereðini yapmaya yanaþmazlar.
“[Bunun içindir ki] ey imana eriþenler, Allah'a ve O'nun Elçisi'ne karþý duyarlýk, baðlýlýk gösterin; ve artýk [O'nun mesajýný] iþitmiþ bulunduðunuz halde O'ndan yüz çevirmeyin.
Ve (böylece) dinleyip kulak asmadýklarý halde, “Ýþittik” diyenler gibi olmayýn.
Ýyi bilin ki Allah katýnda canlýlarýn en zararlýsý aklýný kullanmayan (gerçek) saðýrlar ve dilsizlerdir.
Çünkü, Allah eðer onlarda iyi bir hal görseydi onlarýn mutlaka duyup iþitmelerini saðlardý; kaldý ki, onlarýn (hakký) duyup iþitmelerini saðlasaydý, onlar o dikbaþlý tavýrlarý içinde kuþkusuz yine yüz çevirirlerdi.” (Enfal, 8/20-23)
Bu hüküm, Kur’an'ýn mesajýndan haberdar olduðu, onu anlayýp kavradýðý halde ona aldýrmayan herkesle ilgili görünmektedir.
Bazýlarýnýn durumu duyularýn iptal edildiði hipnoz haline benzer. Hipnotize edilmiþ gibi, duyularý olduðu halde bunlar iþlevsiz kalýrlar, görevlerini yapamazlar. Kur’an’ýn davetine karþý duyarsýz olanlarýn durumu da böyledir. Ýþititkleri halde dinlemezler, duyduklarý halde kulak asmazlar, iþitiyormuþ gibi yaparlar ama can kulaðý ile dinlemezler, bakarlar ama görmezler. Artýk kendilerine gelemezler, tamamen sersem, þaþkýndýrlar. Þu halde yolu nerede bulacaklar?
“(Onlar) saðýrdýrlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar (Hakk'a) dönmezler.” (Bekara, 2/18, 171)
Peygamber bütün insanlarý Allah’ýn gönderdiði vahiyle uyarýp müjdeliyor. Ancak saðýr olanlar, aklýný kullanmayanlar bu çaðrýyý duymazlar, bu davete aldýrmazlar. (Enbiya, 21/45) Demek oluyor ki bu gibi insanlar aklýllarýný kullanmýyorlar. Basiretleri baðlý, düþünceleri kýt, kulaklarý asýl iþlevini yapmýyor.
“Zira kulak oldur ki Hakk’ý duya, Hakkýn sesini iþite, Hakkýn çaðrýsýna cevap vere ve dinlediðini anlaya...”
Çevresinde olup biteni anlamak hem akýl iþidir, hem yürek iþidir.
“Peki, yeryüzünde gezip dolaþmýyorlar mý ki, orada olup biteni kalpleri kavrasýn ve kulaklarý iþitsin? Ne var ki, onlarda kör olan gözler deðil; kör olan, göðüslerdeki kalpler!” (Hac, 22/46)
Bunlar akýllarýný kullansalardý, yeryüzünde olup biteni kavrayacak kalpleri, iþitecek kulaklarý, teslim olacak iradeleri, boyun eðecek anlayýþlarý olurdu. Meseleyi anlarlardý, gereðini yaparlardý.
Bu da onlarýn dinleme ahlakýna sahip olduklarýný gösterir.
“Bütün bu olanlardan sonra siz, onlarýn size inanmalarýný mý bekliyorsunuz? Oysa onlardan bir çoðu Allah’ýn kelamýný iþitip ne demek istediklerini kavradýklarý halde, bile bile tahrif ediyorlar.” (Bakara, 2/75)
e- Ýþitip karþý gelmek, ciddi bir hatadýr
Dinleme ahlakýnýn bir gereði de iþitilen þeyi kabul edip benimsemektir. Arkasýndan da gerekeni yapmaktýr. “Söz dinlemek” Türkçe’de bunu anlatýr. Þu çocuk söz dinlemiyor demek, onun itaatsizliðini anlatýr. Kur’an’ýn “dinleyin” dediði þey de budur. Bu kafadaki kulakla bir sesi duymak, iþitmek deðil, kulakla iþitilen þeyi akýlla anlamak, yürekle baðlanmak, gereðiyle amel etmektir.
Allah (cc) þöyle emrediyor:
“Allah'ýn size olan nimetini ve “Ýþittik ve itaat ettik” diyerek Ona verdiðiniz sözü hatýrlayýn. Allah'tan sakýnýn. Çünkü Allah gönüllerde saklý olaný bilir.” (Maide, 5/7)
Allah (cc) bir zamanlar Ýsrailoðullarýna; “Size emanet ettiðimiz þeye [bütün] gücünüzle sarýlýn ve ona kulak verin!” diyerek onlardan kesin bir söz almýþtý. Ancak onlarýn bir kýsmý uyarýlara raðmen; “Ýþittik, ama itaat etmiyoruz!” dediler. (Bekara, 2/93)
“Yahudi itikadýna mensup olanlarýn bir kýsmý, [vahyedilmiþ] sözlerin anlamýný çarpýtýrlar; sözleri asýl baðlamýndan kopararak, [þimdi yaptýklarý gibi] “Ýþittik ama karþý çýkýyoruz!” ve “Dinleyin ama kulak asmayýn!” ve “Asýl sen biz[im sözümüz]e kulak ver [ey Muhammed]!” derler…“ (Nisa, 4/46)
Yahudilerin kendi adamlarýna yönelttikleri “kulak vermeden dinleyin” þeklindeki hitabýn tarzý, onlarýn hem kendi kutsal metinlerine hem de Kur’an'ýn mesajýna karþý tavýrlarýný göstermektedir.
Onlar kendi adamlarýna “Kur’an’ý dinliyormuþ yapýn am kulak asmayýn” fýsýldadýklarý gibi, üstelik Peygambere karþý bilgiçlik taslayýp asýl “Sen bize kulak ver” derler. Bununla “Kalplerimiz zaten bilgi ile doludur” (Bekara, 2/88) þeklinde iddialarýna, kendilerinin doðru yolda olduklarýna iþaret ederler. (M. Esed, Meal, s:147)
Dinliyormuþ gibi yapmakla, iþittikten sonra aldýrmamak arasýnda fark olmasa gerek. Ýkisi de samimiyete, ciddiyete, dinleme ahlakýna aykýrýdýr.
Halbuki imanýnda samimi olanlarýn tavrý baþka türlüdür: “Ýþittik ve itaat ettik. Bize maðfiret et ey Rabbimiz, zira bütün yolculuklarýn varýþ yeri Sensin!” (Bekara, 2/285)
Ýman edenler “dinledik ve itaat ettik, Hak'tan gelene kulak verdik, iyice dinledik ve anladýk; kerhen deðil, kendi rýzamýzla, seve seve söz tuttuk, emre uyduk. Affýný niyaz ederiz ey Rabbimiz! Ne kadar itaat edersek edelim yine de kusurumuz çok. Hele nefse doðan, içe dolan duygu ve düþüncelerden kurtuluþ yok. “Akibet varýlacak yer, son durak ancak sensin.” Senden geldiðimiz gibi, dönüp dolaþýp yine sana geleceðiz. Ölüm, ahiret, yeniden diriliþ, bunlarýn hepsi hak ve gerçektir ya Rabbi! Öldükten sonra dönüp sana varýlacak, sana hesap verilecek, sen de dilediðine maðfiret ihsan edip, dilediðine azap edeceksin; iþte biz þimdiden sana sýðýnýyoruz ve senin baðýþlamaný diliyoruz.” (Elmalýlý, Tefsir, 2/273)
(Devamý var)
Hüseyin K. Ece 26.6.2011 Hollanda