Dokuzuncu sebep:
Peygamber (sav) ayný zamanda model þahsiyettir.
Ýnsanlarýn her zaman model þahsiyetlere itiyacý vardýr. Onlarý örnek almak, onlar gibi olmaya çalýþmak için. Bunlarýn çizgisini izleyerek, tavsiyelerine uyarak hareket edip istediklerini elde etmeye çalýþýrlar. Bu hakikat müslümanlar için de geçerlidir. Konu Allah’a hakkýyla kulluk etmek, dünya imtihanýný kazanmak, iyi bir insan olmak, bu dünyada güzel bir isim býrakmak olunca bir müslümanýn da bu alanlarda kendine ideal örnek aramasý normaldir. Pek çoklarýnýn yanlýþ model seçmeleri gerçeði karþýsýnda bir mü’min en güzel örneði, en mükemmel modeli arar.
Allah (c.c.) Kur’an mü’minlere Muhammed’i (s.a.s.) örnek olarak sunuyor:
“Andolsun Allah'ýn Elçisinde sizin için Allah'a ve ahiret gününe kavuþmaya inanan ve Allah'ý çok zikreden kimseler için, (uyulacak) en güzel bir örnek vardýr.”(Ahzab 33/21.
Ýkiâyettehz. Ýbrahim (a.s.) veonunyanýndaolanlardamü’minleriçin‘usvetunhasnetün-güzelbirörnek’olduðusöyleniyor. (Bakýnýz: Mumtahene 60/4, 6)
“Allah’a iman edip O’nun rýzasýný isteyen, Âhirette lutfedeceði emsalsiz nimetlere mazhar olmayý uman ve daima Allah sevgisiyle yaþamak isteyen insanlar için eþi bulunmaz örnek O’nun sevgili kulu, elçisi, rahmeti, þahidi, müjdecisi, davetçisi, ýþýðý olan Muhammed’tir (s.a.s.) Onun örnekliði sadece Hendek savaþýndaki davranýþlarýnda deðil, mü’minlerin bütün hayatlarýnda geçerlidir.
Ancak Peygamberin yaptýklarý ve söyledikleri bir hüküm çerçevesinde ele alýnamz. Baþta Kur’an olmak üzere diðer deliller ve karineler de göz ününe alýnarak her fiili ve sözü ayrý ayrý deðerlendirilir, baðlayýcý olup olmadýðý tayin edilir. Genellikle tefsir ve fýkýh alimleri böyle yapmýþlardýr.”(1)
Muhammed (s.a.s.) ‘kudvetün salihatün’dür. Yani en mükemmel, saðlam, salih, sahih, yarayýþlý bir örnektir. (Kudve veya kýdve örnek demektir.) Yani kendisine güzellikle iktida edilebilecek bir örnek. Bunun gerekçesi de Allah’ýn dinine yardým edesiniz, Rasûlün’ü destekleyesiniz, ona muhalefet etmeyesiniz, baþýna gelecekler konusunda sabredesiniz diye. Týpký onun yaptýðý gibi. Allah yolunda onun diþleri kýrýldý ve yüzü yaralandý, uanýnda en sevgili amcasý öldürüldü. Davasý uðrunda eza ve cefaya uðradý. Ama o hepsine sabretti. Ayný þeyler sizin baþýnýza gelince siz de onun gibi yapýnýz, onu örnek alýnýz demektir.(2)
Ancak hz. Muhammed’in örenkliði Allah’tabn gafil olanlar için deðil; bilakis o (s.a.s.)Allah’ý çokça zikredenler, Allah yokmuþ gibi davranmayanlar için modeldir. Onun islâmî hayatý Allah’ta ümidini kesmiþler veya Ahiret hayatýnda þüphe içinde olanlar için deðil; bilaki Allah’ýn rahmetinden ümitvar olanlar, akýbetinin bu dünyada þahsiyetini ve amellerinin ne derece Peygamber’e benzediðine göre hüðkmedileceði güne inananlar için örnektir.(3)
Âyette örneklik için kullanýlan deyim; “üsvetun hasnetun-en güzel örnek” üzerinde biraz durmakta fayda var.
Buradaki usve; ‘kýdvetün ve kudvetün’ ile eþ anlamlýdýr. Bu da, ister güzel, ister çirkin, ister hoþa giden, ister zarar veren bir þey olsun, baþkasýna tabi olurken insanýn üzerinde bulunduðu durumu ifade eder. “Onu kendime örnek aldým”, ya da “örnek olarak onu takip ettim” þeklinde kullanýlýr.(4)
'Ha-se-ne' fiilibütüngüzellikleri, mutlulukvesevinç veren,arzulananveraðbetedilenþeyleri fade eder. ‘hasenetün’; insana kendi nefsinde, bedeninde ve içinde bulunduðu durumda eriþen mutluluk verici, sevindirici nimet diye tanýmlanýyor. Ýyi ve güzel olan þeylere, geniþlik, zenginlik, bolluk ve berekete, arzu edilen þeye ulaþmaya da ‘hasene’ denilmektedir.
Hasenetün (çoðulu hasenât) bazý âyetlerde sevap anlamýna gelir. Bunun zýddý ‘seyyie’dir (günahtýr). ‘Hasenetün’maddi varlýklar ve olaylar hakkýnda sýfat olarak kullanýlýr.(5)
Dolaysýyla Ahzab 21. âyetteki hasenetün ‘usve’in sýfatýdýr ve en güzel örnek (eski deyimle; numûne-i imtisâl) manasýna gelir. Türkçe meallerin çoðu bu deyimi Türkçeye ‘en güzel örnek, en güzel numûne’ þeklinde çevirdiler.
Buradaki ‘usvetün’ kelimesinin aslý olan ‘teessi’ fiilinde özel bir anlam söz konusudur.
“Usve; teessi edilecek, yani uyulacak, arkasýndan gidilecek, örnek, meþk, numûne-i imtisâl demektir. Bu örneklik Allah’a ve Âhiret gününe kavuþmaya inanýp Allah’ý zikretmekte olan kimseler içindir. Yoksa sadece dünya hayat ve süsünü arayanlar ve Allah’ý, ahireti düþünmöeyenler için deðil.”(6)
“Teessi (usve), taklit ve teþebbüh (birine benzemeye çalýþmak) deðil, birinin yaptýðýný onun maksadýný gözeterek yapmaktýr. Usve ilan edilen ‘model’ kýlýnmýþtýr. Sadece üretilebilir olanlar model gösterilir. Peygamberler örnek alýnsýn diye insanlar arasýndan seçilmiþlerdir. Yerde yürürler, iz býrakýrlar ve izlenirler. Bu âyetin nüzûl ortamýyla iliþkisi açýk. Peygamber (s.a.s.) en kritik insanî durumlarda bile duruþunu bozmuyordu. Âlemlere rahmet olmak, bütün insanlýða model olmak demekti. Bu ise, iyilik artsýn diye varlýðýný sadaka vermekti.”(7)
Bu âyetin (ve takip eden pasajýn), sahabelerin Hendek savaþýnda karþýlaþtýklarý güçlükleri anlatan 9-11. âyetlerle iliþkisi var. Âyet ilk bakýþta, Hz. Peygamber'in imanýný, cesaretini ve kararlýlýðýný örnek almalarý tavsiye edilen Medine'nin o ilk savunucularýna seslendiði halde, aslýnda bütün durumlar ve þartlar için geçerli olan zamanüstü bir muhtevaya sahiptir.(8)
“Âyette, Hz. Peygamber’in, Allah’ýn hoþnutluðunu kazandýracak davranýþlarda bulunmak isteyenler için mükemmel ve canlý bir örnek, en büyük fazilet nümûnesi olduðu anlatýlmaktadýr. Böylece, Resûlullah’ýn, hislerine maðlup insanlarý memnun etmek ve onlara pratik deðerden mahrum birtakým nazarî kaideler öðretmekle görevli olmayýp, onun hedefinin, insanlýða amelî kaideler öðretmek ve bu kaideleri kendi yaþayýþýyla izah ve tarif etmek olduðu anlaþýlmýþ olmaktadýr.”(9)
Yani Muhammed (s.a.s.) hem 625 yýlýnda sahabelere, Medine’de, üzerlerine gelen bunca gruba (ahzab’a) karþý duruþunu bozmayan, metanetini yitirmeyen, ne yaptýðýný bilen, davasýnda kararlý, Allah’ýn va’dine güvenen, arkadaþlarýný iyi sevk ve idare eden, savunma için en güzel ve somut tedbirleri alan, üzerinedüþeni yapan, fedakârlýk ve cesarette sahabelerinden geri kalmayan bir örnekti. Hem hayatýn diðer alanlarýnda, þükretmekte, kullukta ve ahlâkta, vahyin amaçlarýný gerçekleþtirmede, dünya imtihanýnýn nasýl kazanýlacaðýný göstermede, güzel bir kul nasýl olabilir sorusunu cevaplamada, diðer insanlara hayýrlý olmada, þefkat ve merhamette, ýslahta ve fesadý ortadan kaldýrmada, zulme ve zalimlere engel olmada, insaf ve adalet ölçülerinde mükemmel bir örnekti. Hem de baþta müslümanlar olarak bütün insanlýða bu ve insanlýða yakýþan baþka konularda kýyamete kadar en mükemmel örnektir.
Ýnsalýk tarihten beri vahye raðmen, böyle bir örnekliði ne keþfedebildi, ne de kendisi yetiþtirebildi.
Allah (c.c.) onun örnekliði ile sanki þöyle buyuruyor: “Ýþte Ben böyle bir kulluktan, böyle þükürden, böyle ahlâktan razýyým. Ey iman edenler siz de böyle olun.”
Onun islâmî hayatý Kur’an’ýn (vahyin) maksadýnýn ne olduðunu gösterir. Onun örnek ahlâký ve kiþiliði Kur’an’ýn insanlýk bünyesinde gerçekleþtirmek istediði inkýlabýn sonucudur. Onun kulluðu, ibadetin hedef ve amacýnýn somuta indirgenmiþ halidir.
Onun ahlâkýnýn Kur’an olduðunu tekrar hatýrlayalým.Hz. Aiþe (r.anha) Peygamber’in (s.a.s) ahlâký hakkýnda soru soran kiþiye, “Siz Kur’an okuyor musunuz? O’nun ahlâký Kur’an’dý.”(10)
Nitekim bir baþka âyette “(Ey Rasûlüm!) Hiç þüphesiz senin için bitip tükenmeyen bir ecir/mükâfât vardýr. Ve sen, kesinlikle yüce bir ahlâk üzeresin (mükemmel bir ahlâka sahipsin).” (Kalem 68/4) buyuruluyor. Âyetin böyle gelmesi iman edenlere bir göndermedir. Bu yüce ahlâk sahibi kiþi, size Allah’tan gelen bir elçi, bir örnek, bir model, bir rehberdir denmek isteniyor. Âyet zýmnen, mü’minler bu yüce ahlâk sahibi elçiyi örnek almalýlar, islemeliler, onun islâmî hayatýný kendi hayatlarýna taþýmalýlar diyor.
Bir baþka âyette þöyle buyuruluyor.
“Ýþte böylece sizin dengeli bir ümmet olmanýzý istedik ki, insanlýða þâhit (tanýk, örnek/model) olasýnýz ve Rasûl de size þâhit (tanýk, örnek/model) olsun...”(Bekara 2/143)
“Þehîd ‘tanýk’ anlamýna, ‘hayatýný imanýna þâhit kýlan ve çaýðna þâhit olan’ anlamýna geldiði gibi ‘örnek, model’ anlamýna da gelir. Tercihimiz ikincisidir. Ümmetin ‘þehîd’ olmasý insanlýðýn imanýna þâhit olan ve insanlýðý imanýn þâhit kýlan ana yürekli toplum olmasý demektir. Ýmam ümmetin manevi annesi, ümmet insanlýðýn manevi annesidir.”(11)
Buradaþâhid, þehâdetettiðiþeylerihayatýnauygulayan, iddiaettiðiþeylerikendisiyapankimsedir. Butavrýile o, inandýðýdoðrularýhayathalinegetirerek, onlarýncanlýtanýðýolur. Bu da baþkalarýiçinörnekteþkileder. Nitekim Hz. Muhammed (s.a.s.) insanlarýdavetettiðihakikatiöncekendisiyaþadý, hayatýileonlarýndoðruolduklarýnýtasdiketti, yaþantýsýnýimanýnaþâhitkýldý. Böylecedavetineveinandýðýþeylerenisbetleörnek/model oldu.
Müslümanlaronu, sözvedavranýþlarýnda, kulluðundakendileriniþâhittutar, birörnek (nümûne-i imtisal) edinirlerseveonungetirdiðisýrat-ý müstakimüzerindegiderlerse, insanlar da onlarýnarkasýndangelir: Onlarýkendilerine imam (önder) tanýr, hakkýnaçýðaçýkmasýiçinonlarabaþvurur.
Hz. Muhammed’in (s.a.s.) bir þâhit olarak gönderildiði baþka âyetlerde de söz konusu ediliyor:
“Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir þâhit(tanýk, örnek/model), bir müjdeleyici ve bir uyarýcý olarak gönderdik. Allah’ýn izniyle, bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak (gönderdik).” (Ahzab 33/45-46. Bir benzeri: Fetih 48/8. Müzemmil 73/15)
Bu âyetteki þâhidin örnek/model manasýný alýrsak, onun Ahzab21. âyetle baðlantýsý olduðu ortaya çýkar. Böylece Peygamberin (s.a.s.) insanlýk için örnek olduðu farklý ifadelerle anlatýlmýþ oluyor.
Sonuçta hem müslümanlar için, hem de bütün insanlýk için her açýdan böyle bir örnekliðe ihtiyaç vardýr.
Ki o modele baksýnlar, onu örnek alsýnlar, iyi insan olmayý, en mükemmel/güzel ahlâký, hayatý verimli deðerlendirmeyi, kulluðun nasýl yapýlacaðýný, insanlýða nasýl hizmet edileceðini, insanýn iç dünyasýnda ve çevresinde barýþýn nasýl kurulacaðýný, zulmün, sömürünün, adaletesizliklerin, savaþlarýn nasýl azaltýlacaðýný, “bilmem ki bu dünyaya ben niye geldim” sorusunun cevabýnýn nasýl verileceðini, insana nasýl deðer kazandýrýlacaðýný öðrensinler.
Onuncu sebep:
Ýnsanlar her zaman bir eðiticiye ihtiyaç duyarlar.
Buna ister öðretmen, ister eðitimci, ister mürþid, ister rehber deyiniz farketmez. Özellikle öðrenme yaþýnda herkes kendisini eðitecek, yön verecek, hayatý öðretecek eðitimciye, kýlavuza ihtiyacý vardýr. Bu ihtiyaç Allah ve O’nun karþýsýnda insanýn konumu, hakikat ve insanýn görevi söz konusu olunca daha belirginleþir.
Þüphesizhz.Muhammed (s.a.s.) Allah’ýnelçisiidi. Elçiliðinibirgereþðivebunabaðlýolarak o devletbaþkaný, hâkim, komutan, imam, eþ, baba, dedegibiözelliklerininyanýnda o aynýzamandabirmuallim (öðretmen/öðretici/hoca) idi. Onunmuallimliksýfatýönplanaçýkartýlsayanlýþolmaz. Zira o vahyi hem tebliðetti, hem öðretti, hem de sahabelerivahiyleeðitti, terbiyeettiveyetiþtirdi.
Hz. Muhammed’in öðretici (muallim) fonksiyonunaþuâyetleriþaretediyor:
“Nitekimkendiiçinizdensizeâyetlerini okuyan, sizi þirk ve kirlerden temizleyen, size kitabý ve hikmeti ve bilmediklerinizi öðreten bir Rasûl gönderdik.” (Bakara 2/151)
“Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah'ýn âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkardan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öðreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuþtur. Halbuki daha önce onlar apaçýk bir sapýklýk içinde idiler.” (Âli Ýmran 3/164)
“Çünkü ümmilere içlerinden, kendilerine ayetlerini okuyan, onlarý temizleyen, onlara Kitab'ý ve hikmeti öðreten bir peygamber gönderen O'dur. Kuþkusuz onlar önceden apaçýk bir sapýklýk içindeydiler.” (Cumu’a 62/2)
Ýbrahim veÝsmail’induasýþöyleydi:
“Rabbimiz! Onlar arasýndan kendilerine senin mesajýnýokuyacak, ilahi kelâmý ve hakikate mutabýk hüküm vermeyi (hikmeti) öðretecek ve onlarý arýndýracak bir elçi gönder. Çünkü Aziz, Hakîm olan yalnýzca Sensin” (Bekara 2/129)BuradakasdedilenþüphesizMuhammed’tir (s.a.s.). (12)
Kendisi de farklýmünasebetlerleþöylederdi:“Allah benizorlaþtýrýcý, sýkýntýverici, yanýltýcýveþaþýrtýcýolarakgöndermedi. Lakinbenimuallim (öðretici, eðitici) vekolaylaþtýrýcýolarakgönderdi”(13)
Rasûlullah (s.a.s.)birseferindemescidegirdiveoradaikihalkagördü. BirhalkaKur’anokuyupAllah’aduaediyorlardý. Diðerhalkadaolanlariseöðreniyorveöðretiyorlardý.“Her birihayýrüzeredir. ÞunlarKur’anokuyorlarveAllah’aduaediyorlar; Allah dilerseonlaraverir,dilersevermez. Bunlar da öðreniyorlarveöðretiyorlar. Ancak ben birmuallim (öðretmen / eðitimci) olarakgönderildim” buyurarakonlarýnyanýnaoturdu.(14)
Medineligençlerden Muâviye b. Hakemgibi pek çok sahâbî, eðitim ve öðretim esnasýnda Peygamberi’in (s.a.s.) kesinlikle azarlamadýðýný, asla kötü söz söylemediðini ve hiçbir zaman el kaldýrmadýðýný hatýrlayarak ve “Peygamber’in yolunda caným feda olsun, ben ondan önce ondan daha güzel bir muallim, ondan sonra da onun gibi güzel öðreten görmedim” demiþtir.(15) Ýnsanýn eðiticisi, rehberi, yetiþtirici veya hocasý kaliteli olursa, kendisi de kaliteli yetiþir. “Bana hocaný þöyle sana kim olduðunu söyleyeyim” dense yanlýþ olmaz.
Alemlere rahmet, insanlara muallim olarak gönderilen hz. Muhammed’in rehberliðine herkesin ihtiyacý vardýr.
- Son söz
Peygamber’e olan ihtiyacý on maddede özetlemeye çalýþtýk. Elbette bunlara baþka maddeler de eklenebilir.
Bütün bunlar gösteriyor ki, insan kendi baþýna, kendi aklýyla sýrat-ý müstakimi (doðru yolu) bulamaz. Âlemi bir yaratýcýnýn yarattýðý, bir Allah olduðu fikrine ulaþsa bile, O’nun hakkýnda vahiy ve peygamber olmadan hiç bir þey bilemez. O’na karþý insanýn görevlerinin ne olduðunu, O’na kulluðun nasýl yapýlacaðýný, O’nun insana tekliflerini, insanýn nerden gelip nereye gittiðini, ölümden sonrasýný, mutlak iyi ve kötünün ne olduðunu, en mükemmel deðer yargýlarýný ve daha bir sürü sorunun cevabýný bulamaz.
Bütün bu ve benzeri konularda insanýn bir rehbere, bir mürþide, bir muallime, bir modele ihtiyacý vardýr. Ýnsaný tanýyan Yaratýcý (c.c.) insanlara merhametinin sonucu olarak onlara kendi içlerinden son olarak hz. Muhammed’i (s.a.s.) elçi (rasûl-nebi) olarak gönderdi.
Ýmam Malik’ ulaþtýðýnagörehz. Peygamber (sav) þunusöylemiþtir: “Sizeikiþeybýrakýyorum. Bunlara uyduðunuz müddetce asla sapýtmayacaksýnýz: Allah'ýnKitab'ýveResûlü’nünsünneti.”(16)
Buna göre Kur’an ve onun Sünnetine (islâmî hayatýna) tabi olan, onun teblið ettikleri ve onun muallimliði ile terbiye olan, onu örnek/model alan, onu izleyen, vahyi hayatýna hâkim kýlan, Allah’ýn dini Ýslâm’ý onun öðrettiði ve yaþadýðý gibi anlayýp yaþayan kurtulur.
Bunlarý yapmayanlara Allah hidâyet versin.
Vesselam.
Hüseyin K. Ece 25.12.2016 Zaandam-Hollanda
(1) Heyet, Kur’an Yolu Tefsir ve Meal, DÝB Yay.Ankara 2004, 4/344
(2) el-Hâzin, M. b. Ýbrahim. Lübâbu’t-Te’vil, Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, Beyrut 2010, 3/418
(3) Mevdudi, E. Tefhimu’l-Kur’an, Ýnsan Yay. Ýstanbul Trh. 4/401
(4) el-Isfehânî. R. el-Müfredât, s: 20
(5) el-Isfehânî. R. el-Müfredât, s: 170
(6) Elmalýlý, H. Yazýr. Hak Dini Kur’an Dili, Azim Dað. Ýstanbul Trh. 6/304
(7) Ýslâmoðlu, M. Hayat Kitabý Kur’an, 2/829
(8) Esed, M. Kur’an Mesajý, 2/854
(9) TDV Meali Açýklamasý, s: 419
(10) Müslim , Salatul-Müsafirin/18 no: 139/746
(11) Ýslâmoðlu, M. Hayat Kitabý Kur’an, 1/54
(12) Taberî, M. b. Cerir. el-Câmiu’l-Beyan, Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, Beyrut 1426-2005, 1/607
(13) Müslim, Talâk/29 no: 3690
(14) Ýbn Mâce, Mukaddime/17 no: 229
(15) Müslim, Mesâcid/7 no: 33/1199
(15) Muvatta, Kader/3, 2/899. Tirmizî Peygamberin ümmete sapýtmamalarý için býraktýðý iki þeyin Kur’an ve onun ev halký (Ehl-i Beyt’i) olduðunu kaydediyor. (Allahu A’lem) (Bakýnýz: Tirmizî, Menâkýb 77, (3790)