Bu bir taraftan inkarcýlarýn ve münafýklarýn tavýrlarýnýn yanlýþ olduðuna iþaret, bir taraftan da “madem ki yaptýðýnýzýn yanlýþ olduðunu anlamýyorsunuz ve yanlýþýnýzda ýsrar ediyorsunuz, öyleyse müdeler olsun: hak ettiðiniz azap size ulaþacaktýr” gerçeðini dile getirmektedir.
1- Münafýklarýn azapla müjdelenmesi:
Kur’an, münafýklarý da, yani dinde ikili oynayan iki yüzlüleri de
müjdeliyor. Ama ne ile? Elbette ödül ile, güzellik ile veya iyi bir sonuçla deðil.
Tam tersine insanýn yüzünü buruþturan, iç dünyadaki hüznü dýþarý yansýtan bir piþmanlýkla.
“Ýman edip sonra hakikati inkâr eden ve tekrar iman edip yeniden hakikati inkâr eden ve sonra hakikati inkâr etmedeki inatlarýna boyun eðenlere gelince, Allah onlarý baðýþlamayacak ve hiçbir þekilde doðru yola eriþtirmeyecektir.
Böyle ikiyüzlülere kendilerini þiddetli bir azabýn beklediðini duyur.
Müminleri býrakýp hakikati inkâr edenleri dost edinenlere gelince, onlarla þeref kazanacaklarýný mý umuyorlar? Unutmayýn ki asýl þeref [yalnýz] Allah'a aittir.” (4 Nisa/137-139)
Buradaki ‘azapla müjdeyi’ uyarmak manasýnda anlamak mümkündür. Madem ki vahyi alaya alýyorsunuz, din iþinde ciddi deðilsiniz, madem müslümanlardan görünmenize raðmen onlarýn aleyhine olmak üzere düþmanlarýna yardým ediyorsunuz, öyleyse buyurun; cezanýz size kutlu olsun. Sevinçli haber yerine üzücü sonuç size aittir.
Öyleyse ikili oynamada, küfürde inat etmeyin. Aklýnýzý baþýnýza alýn, zira iþ sandýðýnýz gibi deðildir.
2- Kâfirlerin azapla müjdelenmesi
“Yine Allah ve O’nun Rasûlü’nden, Büyük Hac gününde bütün insanlýða yapýlmýþ bir duyurudur ki, Allah kendine mahsus özellikleri baþkalarýna yakýþtýranlarla iliþiðini kesmiþtir; O’nun elçisi de öyle. Bundan böyle tevbe ederseniz, iþte bu sizin için daha hayýrlýdýr; fakat (bu davetten) yüz çevirirseniz, iyi bilin ki siz Allah’ý asla atlatamazsýnýz. Nitekim, inkâr ve ihanette ýsrar edenleri can yakýcý bir azapla müjdele.” (9 Tevbe/3)
O, Allah'ýn kendisine okunan âyetlerini iþitir de sonra büyüklük taslayarak sanki hiç onlarý duymamýþ gibi (küfründe) direnir. Ýþte onu acý bir azap ile müjdele!” (45 Casiye/8)
“Allah'ýn âyetlerini tanýmayan, peygamberleri haksýz yere öldüren ve insanlar arasýnda dengeli davranmayý öðütleyenlerin kanýna girenleri yürek yakan bir mahrumiyetle (azapla) müjdele!” (3 Âli Ýmran/21)
“Buradaki ‘müjdele’, imalý bir ifadedir. Bunun muhtemel bir açýlýmý da þöyle olabilir: Onlar kendilerini korumadýklarý için iliklerine iþleyen manevi bir hastalýða tutulmuþlardýr. Onlara Rablerinin kendilerini cehennem gibi bir yoðun bakým ünitesine alacaðýný müjdele. Bu bir müjdedir. Zira Allah onlardan vazgeçmemiþtir. Eðer vazgeçmiþ olsaydý, varlýklarýna son verir ve mutlak yokluða mahkûm ederdi.” (M. Ýslamoðlu, Meal, s: 108)
“Aksine, inkârda direnenler (ilâhî vahyi) yalanlamakta ýsrar ediyor, ama Allah içlerinde biriktirip gizlediklerini çok iyi biliyor.
Artýk onlara þiddetli bir azabý müjdele.” (Ýnþikak, 84/22-24)
‘Azabý müjdele’ þeklindeki nükteli üslûp, onlarýn vahyi hafife almalarýna karþý bir misillemedir. (M. Ýslamoðlu, Meal, s. 1238)
“Ancak iman edenler ve Allah rýzasýna uygun davrananlar hariç: Onlarý kesintisiz bir ödül bekliyor.” (84 Ýnþikak/25)
2- Serveti yýðanlarýn azapla müjdelenmesi
Altýn ve gümüþü, bir anlamda dünyalýklarý habire biriktiren, bir
köþeye yýðan, artmasý için bütün bir ömrünü harcayan, ama bunlarý asla Allah (cc) yolunda infak etmeyenler de (harcamayanlar da) azabý müjdesini hak ederler. Zira böylelerinin dünya malýný fazla sevmeleri asýl problem deðildir. Asýl yanlýþ, malýn bir emanet olduðunu ve onun hesabýný verileceðinin unutulmasýdýr. Asýl hata, mala þahit olma anlayýþý yerine mala sahip olma saplantýsýnýn, hatta sapýklýðýnýn geçmesidir.
Kur’an þöyle diyor:
“Ey iman edenler! (Biliniz ki), hahamlardan ve rahiplerden birçoðu insanlarýn mallarýný haksýz yollardan yerler ve (insanlarý) Allah yolundan engellerler. Altýn ve gümüþü yýðýp da onlarý Allah yolunda harcamayanlar yok mu, iþte onlara elem verici bir azabý müjdele!” (9 Tevbe/34)
“O servetin cehennem ateþinde kýzartýlýp onlarýn alýnlarýnýn, yanlarýnýn ve sýrtlarýnýn daðlanacaðý gün onlara: ‘Ýþte sýrf kendiniz için yýðdýðýnýz servetiniz! Haydi, þimdi görün bakalým yýðdðýnýz servetin gününü!’ denilecek.” (9 Tevbe/35)
4- Allah yolundan alýkaymak isteyenlerin azapla müjdelenmesi
Ýbni Hiþâm’ýn Ýbni Ýshak’tan rivâyet ettiðine göre, Peygamberimizin tebliðinin etkisini azaltmak için çeþitli yollara baþvurulur ama baþarýlý olunamaz. Bunun üzerine, Mekkeli zengin müþriklerden Nadr b. Haris, ‘siz, aranýzda emin olarak bilinen birine ‘mecnun, sihirbâz’ diyerek ona olan ilgiyi azaltmaya çalýþýyorsunuz. Buna kimse inanmaz. Bakýn ben onunla nasýl baþ edeceðim’ demiþ. Bu adam bazen ticaret için Irak’a giderdi. O bu yolculuklarýnda acemlerin, Hire halkýnýn masallarýný ve onlarýn aralarýnda dolaþan rivâyetleri derlemeyi baþarýp geri döndü. (Ý. b. Ziyad el-Ferrâî, Meâni’l Kur’an, 2/326)
Sonra da onlarý Kur’an’ý dinlemeye gidenlerin yollarý üzerine oturur, onlara bu masal ve efsaneleri anlatýr, dikkatlerini anlattýðý þeylere çekerek onlarý uyutmaya ve Kur’an’a yönelmelerinin önüne geçmeye çalýþýrdý.
Bu masallarý Kureyþlilere anlatýrken þöyle dermiþ: “Muhammed size Âd kavminin, Semud kavminin hikâyelerini anlatýyor, ben ise size Rüstem’in, Ýsfendiyar’ýn öykülerini anlatýyorum. Ben O’ndan daha iyi bir hikâye anlatýcýyým. Benim anlattýklarým, Muhammed’in sizi davet ettiði þeyden daha hayýrlýdýr.”
Böylece kimileri onun bu anlattýklarýna kulak kabartýyor ve Kur’an dinlemeyi terkediyorlardý.
Vakýdî’nin Kelbî ve Mukatil’den rivâyetine göre ayný adam, bir kimsenin Peygamberimizin etkisine girdiðini duyunca, satýn aldýðý þarkýcý bir cariyeyi þöyle diyerek ona musallat ederdi: ‘ona yedir, içir ve þarkýlarýnla onu oyala ki baþka tarafa ilgisi kalmasýn’. (nak. Siyeru Ýbni Hiþam, 1/299-300. Esbab’ü Nüzûl, Ahmed el-Vahidî en-Nisabûrî, s: 259-260. Abdülfettah el-Kâdi, Esbabü’n Nüzûl, s: 305. Þ. Alûsî, Tefsir, 21/67. Zamahþerî, el-Keþþâf, 3/476. Ebu’s Suud, Tefsir, 4/282-283. Ýbni Kesir, Muh. Tefsir, 3/62)
Bazý rivâyetlerde bu âyetin Ýbni Hattal hakkýnda indiði söylenmektedir. Bu adam çirkin sözlerle þarký söyleyen, sövüp saymayý müzikle yapan, küfürbâz þarkýcý cariyeler satýn alýr, onlara þarký söyletirmiþ. (Þ. Alûsî, Tefsir, 21/67. Elmalýlý, Hak Dini Kur’an Dili, 6/268)
Tefsirci Mücahid, bu âyetin þarkýcý cariye –onlarý dinlemek üzere- alým-satýmýyla ilgili olarak indiði görüþündedir. (el-Vahidî en-Nisabûrî, Esbabü’n-Nüzûl, s: 259.
Bu sayýlanlarýn hepsinin de âyetin iniþ sebebi olmasý mümkündür. Bir âyetin nüzül sebebini bilmek o âyeti daha iyi anlamamýza yarar ama, o âyetin tümüyle anlatýlan sebeple ilgili olduðu, baþka bir hüküm getirmediði söylenemez. Âyetin iniþ sebebi özel olsa bile bildirdiði gerçek, ortaya koyduðu hüküm, getirdiði ölçü geneldir.
“Ama insanlardan öyleleri de vardýr ki, bilgisizce (baþkalarýný) Allah yolundan saptýrmak ve onu alay konusu yapmak için boþ sözlere müþteri olurlar: iþte onlar onur kýrýcý bir terkedilmiþliðe mahkûm olacaklar.
Böyle birine âyetlerimiz okunduðu zaman da sanki onlarý iþitmemiþ, sanki kulaklarýnda bir aðýrlýk varmýþ gibi büyüklük taslayarak yüz çevirir. Ýþte böylesini, acý verecek bir azab ile müjdele.” (31 Lukman/7)
Burada son derece ilginç bir örnekle karþý karþýyayýz. Kur’an her devirde ve dalâlete düþmüþ her toplumda benzerlerini görebileceðimiz saptýrýcý bir tipi ve onun Kur’an’ýn davetine karþý kurduðu tuzaðý örnek veriyor. Nadr b. Haris’in faaliyetinin arkasýndaki zihniyete ve böylelerinin baþvuracaðý yöntemlere ve araçlara dikkat çekiyor. Zamanýn geçmesi ile böylelerinin kullanacaðý araçlar deðiþebilir, ancak kafa yapýlarý, hedefleri ve yöntemleri fazla deðiþmez.
Onlar, insanlarý boþ eðlencelerle, asýlsýz yalanlarla, sonu gelmez hayallerle oyalarlar, onlarýn Kur’an’dan yüz çevirmelerini saðlarlar.
Kur’an’ýn bu örneði böyleleri için bir tenkit, müslümanlar için de bir uyarýdýr.
Huseyin K. Ece Zaandam/Hollanda