'Hayy-diri olmak kökünden gelir. Bu kelime daha sonradan dua anlamý kazandý. Zaten dua bir anlamda bir kimseye dünya ve ahiret için bir hayat dileði ve dirlik temennisidir.
‘Tahiyye’ sözlükte, “Allah sana hayat versin”, Türkçe’deki þekliyle, “Allah sana ömürler versin” demektir. Bu söz bir haber cümlesidir ve dua manasýndadýr. Dilde “falan kiþi falancýya ‘hayyekellahu’ dedi” þeklinde kullanýlýr.(1)
Bir baþka deyiþle ‘tahiyye’; bulunduðu durumda ve sahip olduðu mülk’te kalmak demektir. Ýslâmdan önce Araplar birbirlerini ‘Hayyeke’l lahu-Allah ömürler versin, Allah seni mülk sahibi yapsýn, mülkünde daim kýlsýn’ þeklinde selâmlarlardý.
Kur’an bu kelimeyi de kavramlaþtýrarak ona ‘selâm’ içeriðini kazandýrmýþ, müslümanlarýn duasýnda Allah’a karþý bütün saygý ve ta’zim (büyük tanýma) ifadelerini bu manaya katmýþtýr.(2)
‘Tahiyye’nin çoðulu ‘tahiyyât’týr.
Kur’an þöyle diyor:
“Bir tahiyye ile (selâmla) selâmlandýðýnýz zaman, siz de ondan daha güzeli ile selâmlayýn yahut verilen selâmý aynen iade edin.”(Nisa 4/86)
“Lafzen, “ondan daha iyisi ile selâmlayýn veya aynen karþýlýk verin”.
Bu ifade müminlerin savaþ halinde olduðu insanlar tarafýndan yapýlan barýþ teklifine, ayrýca düþman saflarýnda olduðu halde dýþ görünüþüyle barýþçýl niyetler taþýyan tek tek kiþilere iþaret eder. “Eðer onlar barýþtan yana eðilim gösterirlerse sen de barýþtan yana ol” (Enfal 8/61) ve “ama (savaþtan) vazgeçerlerse ... tüm düþmanlýklar sona erecektir” (Bekara 2/193) âyetleri gereðince müminler, makul bir çözüme ulaþmak istediðini gösteren bir düþman ile barýþ yapmak yükümlülüðü altýndadýrlar.(3)
Bu âyet Allah yolunda fiili savaþtan ve yine O’nun uðruna üstün bir çaba göstermeden (cihadtan) bahseden âyetlerden hemen sonra geliyor. Vahyin indiði dönemde birbirini ‘tahiyye’ ile selâmlayan müþrikler,ayný zamanda Peygamber’e (sav) karþý mücadele ediyorlardý. Kur’an, burada bir inceliðe dikkat çekerek mü’minlere, “kendi bildikleri selâmla size selâm verip, barýþ isteyenlere daha güzeli ile karþýlýk verin, yahut selâmlarýný aynen iade edin, ya barýþ teklifi alýrsanýz, siz de onlara daha bir barýþ teklifi ile karþýlýk verin” buyurmaktadýr. Bu güzel incelik, Ýslâmýn kavgaya deðil ‘selâma-barýþa’ öncelik verdiðinin açýk örneðidir.
Bazýlarýna göre âyet selâmlaþma ile ilgili genel hükümler getiriyor. Selâm vermek, verilen selâmý almak ve ona en güzel karþýlýk vermek gibi.
Ýnsanlar arasýndaki iliþklerin baþlangýcý genelde selâmdýr. Ýnsanlar söze selâmla baþlamayý tercih ederler. Müslümanlar da biriyle karþolaþtýklarý zaman selâm verirler, birbirlerine iyi dilekte bulunurlar. Her kültürün selâmlaþma adabý, geleneði fsrklý olabilir. Ama müslümanlar birbirlerini Allah’ýn emrettiði ve Peygamberin öðrettiði selâmlarlar. Selâm diye tercüme edilen ‘tahiyye’, saðlýk ve uzun ömür dileði olsa da, içinde selâm gibi esenlik ve her türlü hayýr dileðini de barýndýrýr. Tefsirciler bu âyetteki tahiyye’nin-selamýn üç þewkilde açýkladýlar. a-Hapþýranýn ‘el-hamdülillah’ demesi ile baþlayan karþýlýklý dualar. b-Hediye verene hediye ile mukabele, c-Selâm verip almak. Tahiyye daha çok bu üçüncü anlamda kullanýlmýþtýr.(4)
Kur’an, mü’minlere de ‘tahiyyeyi-selâmý’ emrediyor:
“... Evlere girdiðiniz zaman, Allah tarafýndan mübarek ve pek güzel bir yaþama dileði (tahiyye) olarak birbirinize selâm verin, umulur ki aklýnýzý kullanýrsýnýz.”(Nûr 24/61)
Bu âyette selâm, ‘tahiyye’ kavramý ile ifade edilmiþ ve onun Allah tarafýndan verilmiþ mübarek ve güzel bir þey olduðu açýklanmýþtýr. Þüphesiz ki yürekten sudûr edecek böyle bir selâm, ya da dirlik temennisi, mü’minler arasýnda sevginin ve barýþýn çoðalmasýný saðlayacaktýr.
Selâm-tahiyye ile iligili kýsým, âyette sözü edilen akrabalar arasýnda güçlü ve samimi bir bað kurulmasýný isteyen lâtif ve hoþ ifadelerdir. Arkadaþlýk veya akrabalýk adýna onlara selâm veren kiþi, aslýnda kendine selâm verir. Akrabalar hakkýnda istediði hayýrlar Allah katýnda deðerlidir. Yürekten verine selâmlarda böyle bir ruh, böyle bir koku olmalýdýr ki Allah da ondan razý olsun.
- Tahiyyât Duasý
‘Tahiyyât’ ayrýca özel bir duanýn adýdýr.
Bilindiði gibi namazda ikinci rek’attan sonra oturmaya ‘teþehhüd’e veya ‘tahiyyâta oturmak’ denir. Bu oturma, namazý tamamlayan vacip ve farz gibi þartlardan biridir.
Teþehhüd, ‘þehâdet kelimesini’ söylemektir. Bu da ‘et-Tahiyyât’ duasýnýn sonunda söylenilen kelime-i þehâdettir.
Namazda her oturuþta dua okumak, özellikle ‘et-Tahiyyât’ duasýný okumak gerekir. Bunun okunma sebebi güzel bir nükteye dayanýr. “et-Tahiyyâtü ve’s salevâtü ve’t tayyibâtü. es-Selâmü aleyke eyyühe’n nebiyyü ve rahmetullahi ve berakâtühu. es-Selâmü aleynâ ve ala ibadillahi’s salihîn. Eþhedü en lâilâhe illallah ve eþhedü enne Muhammeden abdühu ve rasûlühu.”(5)
Peygamberimiz (sav) Mi’rac yolculuðunda Allah’ý þöylece över:
“Yarabbi! Bütün tahiyyât (saygýlar, ta’zimler ve selâmlar), bütün ibadetler ve güzellikler sana aittir. Bunun üzerine Rabbimiz; ‘Selâm senin üzerine olsun ey Nebi, O’nun rahmeti ve bereketi de.’
Peygamberimiz, Rabbimizin bu baðýþýný þöylece karþýlar:
‘Selâm, bizim (bütün peygamberlerin) ve Allah’ýn salih kullarýnýn üzerine olsun. Bunun üzerine Cebrail (as) þehâdet getirerek bu selâmlaþmaya katýlýr.(6)
Mü’minler, namazda ‘teþehhüd’ için oturduklarý zaman, bir anlamda Peygamberimiz gibi Rabbinin huzurunda bulunduðunun þuuru ile O’na ‘tahiyyât’ eder ve O’ndan gelen selâmý alýrlar. Namazýn müslüman için bir mi’rac olduðunu düþünürsek bunun manevi lezzetini daha iyi anlarýz.
Bu duanýn sonundaki þehâdetle mü’min, imanýný tazeler, kuvvetlendirir. Peygamber’e ve Allah’ýn sâlih kullarýna selâm verir. Mü’minler, her namazýn bitiminde ‘et-Tahiyyâtü’ duasýndan sonra Peygamberimize salat ve selâm’ý ifade eden Salli ve Bârik dualarýný da okurlar. Bundan sonra da bütün mü’minlere, bütün meleklere “es-selâmu aleyküm ve rahmetullah” þeklinde selâm vererek namazlarýný tamamlarlar.
- Cennetliklere ‘tahiyye’ armaðaný
Cennette tahiyye ve selâmý var:
“Ýþte böyleleridir zorluklara göðüs germeleri sebebiyle cennet köþkleriyle ödüllendirilecek kimseler. Hem oraya tahiyye (dirlik temennisi) ve selâm ile buyur edilecekler.”(Furkan 25/75)
‘Tahiyye’ kelimesi sözlükte her ne kadar ‘uzun ömür dilemek’ olsa da günlük dilde iki kiþinin birbirini selâmlamasý manasýna gelir. O halde bu âyetteki tahiyyeyi þöyle de açýklamak mümkün: “Onlar birbirlerini “selâm sizin üzerinize olsun’ diye karþýlarlar veya böyle karþýlanýrlar. Selâm’ýn, hem huzur için bir dua, bir dilek, hem de huzur için tebrikleþmek anlamlarýna da geldiði unutulmamalý.(7)
Âyetin ikinci kýsmýný;Ali Bulaç “... ve orda esenlik dileði ve selâmla karþýlanýrlar”,
H. Basri Çantay, Ali Fikri Yavuz ve Ö. N. Bilmen “... ve orada (melekler tarafýndan) saðlýk ve selâmetle (dua ile) karþýlanacaklardýr”,
Elmalýlý H. Yazýr. Diyanet Vakfý Meali ve Suat Yýldýrým “...ve orada hürmet ve selâmla karþýlanacaklardýr”,
M. Esed “... orada dirlik ve esenlik nidâlarýyla karþýlanacak olan kimselerdir”
B. Bayraklý “... ve orada selâm ve sevgi ile karþýlanacaklardýr”,
S. Ateþ; “...ve orada bir saðlýk dileði ve selâm ile karþýlanacaklardýr”
M. Ýslâmoðlu “... Hem oraya esenlik ve hayat bahþeden tarifsiz bir mutluluk tebriði ile buyur edilecekler” þeklinde Türkçe’ye çevirdiler.
Þüphesiz cennete kabul edilmek (ya da hak etmek), cennette dileklerin en güzeli tahiyye ve selâm ile kabul edilmek büyük bir ödül. Muhteþem bir sonuç. Tarifi mümkün olmayan bir kazanç ve mutluluktur.
Ancak soru þu: Cennetlikleri kim tahiyye ve selâm ile karþýlayacak?
Tahiyye uzun ömür dilemek, selâm ise selâmet dilemktir. Cennetlikleri tahiyye ve selâm ile karþýlayacak olanlar da meleklerdir.(8) Ýbni Abbas’tan gelen bir görüþe göre cennetlikler birbirlerini bu þekilde selâm verecekler. Allah (cc) onlara selâm gönderecek. Tefsairci Mukatil’e göre burada ‘tahiyye’ selâm manasýndadýr.(9)Tahiyye, yani esenlik dileði Allah’tan, selâm ise melekler tarafýndan verilecektir. Buradaki tahiyye’den kasdýn, ebedi kalýþ ve pek mbüyük mülk anlamýnda olduðu da söylenmiþtir. Bir görüþe göre ise tahiyye ve selam ayný anlama gelir. Her ikisi de cennetlikler Allah tarafýndan söylenecektir. Buna deli “O’na kavuþacaklarý gün onlara dirlik temennisi selâmdýr” (Ahzab 33/44) âyetidir.(10)
Yani cennetlikler tahiyye (dirlik dileði) ve ikramla müjdelenecekler. Vakarlý bir þekilde ve saygý ile karþýlnacaklar. Kendilerine selâm verilecek ve onlar da selâm verecekler. Melekler bütün kapýlardan onlarý karþýlamaya gelecekler.(11)
Bir baþka âyette bu müjde ve ödül farklý bir þekilde yer alýyor.
Ýman edip salih amel iþleyenlere Cenette her türlü nimetler verilecek ve Cennetlikler birbirlerini ‘tahiyye’ (dirlik) selâmý ile selâmlayacaklar.
“... Doðrusu, tüm zalimleri çok can yakýcý bir azap beklemektedir.
Ama imana eriþip doðru ve yararlý iþler yapanlar, içinde derelerin, ýrmaklarýn çaðýldadýðý hasbahçelere sokulacaklar.Orada karþýlaþtýklarýnda iyi dilek temennileri (tahiyyeleri) ‘selâm’ olacaktýr.”(Ýbrahim 14/22-23)
“Bu cümlenin lafzî çevirisi Yunuz Suresi 10. âyette olduðu gibi “orada onlarýn (birbirlerine) dirlik, esenlik dilemeleri ‘Selâm!’ olsun” þeklinde olacaktýr.”(12)
Ýman edip salih amel iþleyenler Cennette “Allahým! Sen Sübhansýn (Yücesin)” dedikten sonra;
“...oradaki tahiyye’leri (dirlik temennileri) selâmdýr; dualarýnýn (çaðrýlarýnýn) sonu da: ‘Gerçek, hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’adýr.” (Yânus 10/10)
Lafzen, Cennette olanlarý birbirlerine dirlik, esenlik dilemeleri ‘selâm olsun’ þeklindedir. Selâm sözünün, iç huzura erme, yetkinlik ve kötü olan þeylere karþý güven içinde olma anlamý hatýrlanmalý.(13)
Yani cennetliklerin karþýlýklý dilekleri ‘selâm’ þeklinde olacak. Selamýn bütün çaðrýþýmlarý sizin üzerine olsun derler. Böylece birbirlerini tebrik ederler, birbirlerine mutluluklar dilerler. Ya da karþýlýklý tahiyye temennisi ise birbirlerine, sahip olduklarý bu nimeti ebediyyen kaybetmeme dileðinde bulunurlar.
Cennet ehlinden bir kýsmý diðerlerine selâm ile dirlik temennisinde bulunacak. Yine denildi ki: Bu, meleklerin onlara saðlýk ve afiyet dileði, ya da Allah’ýn onlara bir esenlik sözüdür.(14) Buradaki tahiyye’den maksat cennetliklerin birbirlerini selâmlamalarýdýr.Tahiyye, birisine hayat temennisi ve duasýdýr.(15)
Cennet ehli bir nimete nail olduklarý zaman Rablerine hamdederler. Buradaki “onlarýn oradaki tahiyyeleri selâmdýr” ifadesi, diðer âyetlerde söz konusu edilen cennetliklerin karþýlaþacaklarý selâm gibidir. “...Hem oraya tahiyye (dirlik temennisi) ve selâm ile buyur edilecekler.” (Furkan 25/75), “Orada ne boþ konuþmalar duyacaklar, ne de günaha yönelten bir çaðrý.Söylenen, yalnýzca "selâm, selâm" dýr.” (Vakýa 56/25-26)“Onlara merhametli Rabb'in söylediði selâm vardýr.”(Yasin 36/58)“Size selâm olsun! Çünkü siz (iyilikte) sebat ettiniz!...” (Ra’d 13/24)(16)
Görüldüðü gibi Kur’an, Cenneti hak edenlere muhteþem bir ödül olarak tahiyye ve selâm olduðunu söylüyor. Tahiyye her türlü dirlik, uzun ömür, hayýrlý hayat dileklerini anlattýðý gibi, esenlik, saðlýk dileklerini de içine alýr. Tahiyye ayný zamanda elde edilen nimetin kaybolmamasý, sahip olunan mülkte ilanihaye kalýnmasý konusunda da bir duadýr.
Cennette tahiyye selâmý (dileði) ister meleklerden gelsin, ister cennetliklerden... Sonuçta bu ifade hem bi müjde, hem bir tebrik, hem de uzun sürecek bir mülkü, sahip olmayý ifade etmektedir.
Buradaki tahiyyenin (dirlik temennisinin) eðer Allah’tan geldiði kabul edilirse bu, aliyyü’-a’la, mükemmelin mükemmeli, müjdeler müjdesi olur.
Tahiyye ile birlikte kullanýlan selâm için de ayný þeyler söylenebilir. Cennetliklerin birbirlerini selâmlayýp tebrik etmeleri, esenlikler ve ebedi mutluluklardilemeleri hoþ olduðu gibi, meleklerin selâm vermesi veya onlarý selâmla karþýlayýp Cennete buyur etmeleri ödüllerin en güzelidir.
Ya bu selâm Allah’tan gelecekse... O zaman bu ödüllerin en muhteþemi olur.
Demek ki cennetlikler düya hayatýnda istenildiði gibi iman etmiþler, Allah’a karþý sorumluluk bilinciyle davranmýþler, kulluk görevlerini hakkýyla yerine getirip, hakkýyla þükretmiþlerdir. Bu yüzden de Allah’ýn selâmýna layýk olmuþlardýr.
(Devamý var) 20.09.2014 Zaandam-Hollanda
(1) el-Isfehânî, R. El-Müfredât, S: 199
(2) Ece, H. K. Ýslâmýn Temel Kavramlarý, S. 674
(3) Esed, M. Kur’an Mesajý, 1/157
(4) Heyet, Kur’an Yolu, 2/82
(5) A. B. Hanbel, 1/459. Nak. H. Ýbadetler Ans. 1/42. Bir Benzeri Için Bak. Buharî, Ýsti’zan/28. Müslim, Salat/60, Hadis No: 403. Tirmizî, Salat/215 Hadis No: 289. Nesâî, Ýftitah/189
(6) Ýbni Mace’den, Kütüb-ü Sitte, 8/474
(7) Mevdudî, E. Tefhimu’l-Kur’an, 2/54
(8) Taberî, Tefsir 9/426. Zamahþerî, el-Keþþâf, 3/289
(9) Ýbnu’l-Cevzî, Zâdu’l-Mesîr, s: 1025
(10) Kurtubî, El-Camiu Li-Ahkâmi’l-Kur’an, s: 2267
(11) Ýbni Kesir, Muhtasar Tefsir, 2/642
(12) Esed, M. Kur’an Mesajý, 2/506
(13) Esed, M. Kur’an Mesajý, 1/392
(14) Zamahþerî, el-Keþþâf, 2/320
(15) Ýbnu Atiyye, El-Muharraru’l-Vecîz, S: 900
(16) Ýbni Kesir, Muhtasar Tefsir, 1/185