Kur’an pek çok âyette Son Elçi’nin bir müjdeleyici (beþîr) ve bir uyarýcý (nezîr) olarak gönderildiðini söylüyor.
Akýllý ve duyduðunu anlama kapasitesine sahip olan muhataplar, uyaranlarýn ve müjdecilerin dediklerine kulak verirler. Duymamazlýktan gelmezler. Dürüst ve iþinin ehli müjdeci ve uyarýcýlarýn dediklerini yabana atmazlar. Duyarlar, alýrlar ve gereðini yaparlar.
Müjdeci ve uyarýcýlar dikkate alýnýr. Onlarý tasdik etmek yetmez, uyardýklarý konulardan sakýnmak, müjdelerine kavuþmak için gerekeni yapmak esastýr.
Ýnsan neyin kendisi için hayýrlý haber, neyin kendisi için þer haber olduðunu tek baþýna bilemez. Bu anlamda bir elçiye ihtiyaç vardýr.
Güvendiðimiz bir kiþi bize bizi ilgilendiren bir konuda önemli bir haber getirse, biz cevaben, “doðrusunuz, teþekkür ediyorum” deyip orada durur muyuz? Yoksa aldýðýmýz haberin gereðini mi yaparýz?
Belediyeden bir mektup geliyor. Deniyor ki “üç hafta sonra þu saatler arasý, dört saat sular kesilecek.” Böyle bir mektubu yýrtýp çöpe mi atarýz? Hýmmm, Belediye yine sularý kesecek deyip üstüne yatarýz? Belediyenin mektubunu ciddiye alýp gerekli tedbir almaz mýyýz?
Baba sürekli oðlunu uyarýyor. “Okuluna zamanýnda gitmezsen, ödevlerini yapmazsan, sýnavlara yeterince çalýþmazsan, okul kurallarýna karþý gelirsen zayýf not alabilirsin, sýnýf kaybedebilirsin, disipline þikayet edilebilirsin. Ama ödevlerini/derslerini yaparsan, baþarýlý olursan, okulda bir öðrenci nasýl olmasý gerekiyorsa öyle olursan; hem sýnýfýný geçersin, ailenin ve okulun sevgisini kazanýrsýn, mutlu olursun. Hatta seni sevdiðin þeylerle müjdeliyorum. Geziye gidebiliriz, arzu ettiðin elbiseyi, eþyayý, telefonu, ayakkabýyý alacaðým.
Çocuk/öðrenci bu uyarý ve müjdeleri kulaðýnýn arkasýna atarsa elbette zarar eder. Günün birinde keþke babamý dinleseydim der. Hele bir de babasý sözünde duran, vadettiðini yerine getiren, uyarýlarýnda ciddi ve dürüst bir adam ise...
Onun uyarýlarýna ve verdiði sözlere (müjdelere) kulak asýlmaz mý?
Ölümden sonra bir hayat geleceðini, o hayatýn ebedi olduðunu insan ancak, bir elçinin onu ilahi bir kaynaktan haber vermesi ile bile bilebilir. Zira o hayat insan icin gayb’týr. Ýnsanýn bilgisi ve gücü o hayat hakkýnda bir þey bilmeye yetmez. Allah’ýn seçkin peygamberleri, yani beþir ve nezir olan elçiler insanlara bu hayatýn mutlaka geleceðini haber verirler. Seçilmiþ elçiler olmasaydý, insan ne aklýyla, ne de ulaþabildiði bilgi düzeyi ile Ahiret hayatýnýn durumunu bilemezdi.
Görüldüðü gibi bu noktada peygamberlere, ahir zamanda da Hz. Muhammed’in peygamberligine ihtiyaç vardýr. Ýnsan peygambersiz Ahiret hayatýnýn zorluðunu, dehþet durumunu, piþmanlýk sahnelerini tahmin edemez. Cennet nimetlerini, insaný bayýltan lezzetleri, hiç bir aklýn hayal edemiyeceði mükemmellikleri, oradaki sonsuz saadeti bilemez.
Hem doðru yolu (hidayeti) bulma, hem hayatý daha güzel yapma, hem de gaflete ve unutmaya karþý insaný uyarma konularýnda insanlarýn müjdeleyicilere ve uyarýcýlara ihtiyacý vardýr.
- Beþîr nedir?
‘Beþîr’, ‘beþr’ kökünden türemiþ bir kelimedir. Müjdeleyen, muþtu veren, güler yüzlü, sevecen demektir.
Ayný kökten gelen ‘beþer’, insan, âdemoðlu demektir. Bunun anlamý da bir þeyin güzelliðiyle ortaya çýkmasý, görünmesi demektir.(1)
‘Beþr’ kökünden gelen ‘beþâret’; güzellik, müjde, ‘tebþir’; müjdelemek, ‘büþra’; müjde/muþtu, ‘mübeþþir’ (Türkçe’de mübâþir) ise müjde veren anlamlarýna gelirler.(2)
‘Büþra’ bir kaç âyette muþtu (müjde) anlamýnda geçiyor.(3)
‘Beþîr’ Kur’an’da bir yerde Yakub’a (as) Yusuf’tan (as) gelen müjdeciyi nitelemek üzere yer alýyor. Yedi âyette ‘nezîr’ ile birlikte, insanlara müjdeleyici ve uyarýcý geldðini anlatmak üzere ve Muhammed’in (sav) sýfatý olarak geçmektedir.
‘Mübeþþir’ sýfatý dört âyette ‘nezîr’ ile birlikte Muhammed’in (sav), (Bekara 2/213. Nisa 4/165. En’am 6/48. Kehf 18/56), dört âyette de çoðul olarak ‘münzirîn-uyarýcýlar’ þeklinde diðer peygamberler hakkýnda kullanýlmaktadýr. (Ýsra 17/105. Furkan 25/56. Ahzab 33/45. Fetih 48/8)
Bütün peygamberler öncelikli olarak birer ‘beþîr’dirler. Yani onlar itaat eden bütün kullar için af ve maðfireti, sonsuz kurtuluþu ve mutluluðu, onlarýn memnun kalacaðý sonuçlarý müjdelerler. Dünya hayatýný Allah’ýn gösterdiði gibi geçirenlere en güzel akýbeti (sonucu) haber verirler.
Kur’an’da ‘beþera’ fiili fiil halinde de kullanýlýyor. Mesela;
“Þüphesiz ki bu Kur'an en doðru yola iletir; iyi davranýþlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduðunu müjdeler.”(Ýsra 17/9)
“(Fakat) “Rabbimiz Allah'týr!” diyen ve sebatla doðru yolu izleyenlere gelince, onlarýn üzerine sýk sýk melekler iner (ve þöyle derler): “Korkmayýn ve üzülmeyin, iþte alýn size vaadedilmiþ olan cennet müjdesini!”(Fussilet 41/30)
- Ýnzâr ve nezîr nedir?
‘Ýnzâr’ sözlükte, içerisinde korkutma olan bir haberi vermektir. Bir baþka deyiþle, bir þeyin sonucundaki tehlikeyi haber verip sakýndýrmak, uyarmak ve dikkatini çekmek, korku verip uyanýk kýlmak demektir.(4)‘Tebþîr’, yani müjde vermek kelimesinin karþýtýdýr.
Bir tehlikeyi haber vererek baþkasýný ‘inzar’ edene (uyarýp korkutana) ‘nezîr’ veya ‘münzîr’ denir.
Ýslâma göre insanlarý, onlarý bekleyen sonuç konusunda uyaran, onlara ulaþmasý mümkün olan tehlikeden onlarý sakýndýran elçilere (peygamberlere) ‘nezîr ve munzir’ denilir.
Kur’an’da nezîr kavramý kýrküç yerde, münzîr kavramý ise tekil ve çoðul olarak ise yirmi yerde geçmektedir.
Allah (cc) kendi Rabliðini tanýmayýp, baþka ilâhlara kulluk yapanlara veya kendisi ilâhlýða yeltenenlerde razý deðildir. Ýnsanýn bu gibi zayýf taraflarýný, þeytanýn ve nefsinin onu devamlý olarak yanýltacaðýný, saptýracaðýný bilmektedir. O yüzden onu sürekli uyarmýþtýr. Elçilerini ve ilâhî kitaplarýný göndererek onlara ilahi ödülleri müjdelemisþ, cehennem azabýndan yani kötü sonuçlardan sakýndýrmýþtýr.
Kur’an, geçmiþteki bütün kavimlere uyarýcý ve müjdeleyici elçilerin gönderildiðini haber veriyor.
“Allah kendi emriyle melekleri, kullarýndan dilediði kimseye vahiyile, "Benden baþka tanrý olmadýðýna dair (kullarýmý) uyarýn ve benden korkun” diye gönderir.”(Nahl 16/2)
“Bizpeygamberleri, sadecemüjdeleyiciler (mübeþþir) veuyarýcýlar (munzîrîn) olarakgöndeririz...”(Kehf 18/56)
Fâtýr Sûresi 24. âyette, Peygamberimizin bu iki sýfatý söylendikten sonra “hiç bir ümmet (topluluk) yoktur ki onun içinden bir beþîr ve nezîr gelip geçmemiþ olsun” deniliyor.
Allah (cc) inzâr edici bir elçi göndermeden hiç bir topluluða azap etmez. (Ýsra 17/15. Þuara 26/208)(5)
Allah (cc) Hesap günü inkârcýlara, kendilerine müjdeleyici ve uyarýcý elçilerin gelip gelmediðini soracak.
“Neredeyse cehennem öfkesinden çatlayacak! Her ne zaman oraya bir topluluk atýlsa, onun bekçileri onlara: Size, (bu azap ile) korkutucu bir peygamber gelmemiþmiydi? diye sorarlar.
Onlar þöyle cevap verirler: Evet, doðrusu bize, (bu azap ile) korkutan bir peygamber gelmiþti; fakat biz (onu) yalan saymýþ ve: Allah'ýn birþey gönderdiði yok; siz olsa olsa büyük bir sapýklýk içindesiniz! demiþtik.”(Mülk 67/8. Bir benzeri: Zümer 39/71)
“Ey cin ve insan topluluðu! Ýçinizden size âyetlerimi anlatan ve bugünle karþýlaþacaðýnýza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi? Derler ki: “Kendi aleyhimize þahitlik ederiz…”(En’am 6/130)
Peygamberlerin insanlar arasýndaki görevi, onlarý müjdelemek ve uyarmaktýr. Onlar Allah’ýn dilemesi dýþýnda hiç kimseye fayda ve zarar veremezler. (A’raf 7/188)
Peygamberler, Allah’tan aldýklarý emir doðrultusunda insanlarý uyarýrlar, doðru yolu gösterirler, yapmalarý gerekeni öðretirler. Ancak bazýlarý çeþitli sebeplerden dolayý onlarý dinlemezler. Ýsyanlarýna, hatalarýna, azgýnlýklarýna devam ederler. Bunun üzerine Allah’ (cc) haddi aþmýþ, yoldan çýkmýþ bütün topluluklarý bir ‘nezir’ aracýlýðýyla inzar etmiþtir.
Kimileri de kendi içlerinden, kendilerine benzeyen birisinin, beþir ve nezir olarak görevlendirilmesine þaþýrdýlar, ya da tuhaf buldular.
“(Allah'ýnazabýndan) sakýnýp da rahmetenailolmanýzümidiyle, içinizdensiziuyaracakbir adam vasýtasýylasizebirzikir (kitap) gelmesineþaþtýnýz mý?"(A’raf 63. Ayrýca bakýnýz: A’raf 7/69. Yûnûs10/2)
Halbuki Allah (cc) kullarý arasýndan dilediðini uyarýcý olarak seçer.
“(O,) dereceleri yükselten; Arþ'ýn sahibi (Allah), buluþma gününe karþý uyarmak için, emrinden olan ruhu, kullarýndan dilediðine indirir.” (Mü’min 40/15)
Kur’an’da peygamberlerin müdeleyici olduklarý bazen beþîr, bazen mübeþþir kelimesiyle, uyarýcý olduklarý da nezîr ve münzîr veya bunun çoðulu münzîrîn kelimesiyle anlatýlýyor.
Dört âyette mübeþþir ve münzîrîn olarak yer alýyor:
“Ýnsanlarbirtekümmetidi. Sonra Allah, müjdeleyiciveuyarýcýolarakpeygamberlerigönderdi. Ýnsanlararasýnda, anlaþmazlýðadüþtüklerihususlardahükümvermeleriiçin, onlarlaberaber hak yolugösterenkitaplarý da gönderdi...”(Bekara 2/213)
“(Yerine göre) müjdeleyici ve sakýndýrýcý olarak peygamberler gönderdik ki insanlarýn peygamberlerden sonra Allah'a karþý bir bahaneleri olmasýn! Allah izzet ve hikmet sahibidir.”(Nisa 4/165. Bir benzeri; En’am 6/48. Kehf 17/56. Ahkaf 45/21)
Kur’an Nuh’u (as) ismen anarak onun da bir uyarýcý (münzîr) olduðu haber veriyor.
“Kendilerine yakýcý bir azap gelmeden önce kavmini uyar, diye Nuh'u kendi kavmine gönderdik.”(Nuh 711)
Kur’an, kitap ehlinin “bize bir beþîr ve nezîr-müjdeci ve uyarýcý gelmedi” diyemeyeceklerini, çünkü onlara bu görevleri yerine getiren son elçi (Hz. Muhammed (sav)) gönderilmiþtir. (Mâide 5/19)
Ýnzarfiilolarak, peygamberlerininsanlarýiþinsonucunuhaberveripuyarmak, tehlikeyigösteripdikkatleriniçekmeküzerepeygamberlerinbirgöreviolarak pek çokâyettekullanýlýyor. (Mesela; Ahkaf 46/21. Fussilet 41/13. Bekara 2/6. Yâsîn 36/10, 11. Kehf 18/2)
Allah (cc) inzarfaaliyetinikendisine de nisbetediyor.
“Biz, yakýnbirazapilesiziuyardýk. O günkiþiöncedenyaptýklarýnabakacakveinkarcýkiþi: “Keþketoprakolsaydým.” diyecektir.”(Nebe’ 78/40. Bir benzeri: Leyl 92/14)
Günümüz insaný ve geleceðin insaný da hz. Muhammed’in daveti ve Kur’an ile uyarýlmaktadýr. O’nun teblið ettiði Din ve öðrettiði Kitap, insanlar için sürekli birer ‘nezîr’dir. (Fussilet 41/3-4) Çünkü Allah (cc) irade verdiði kullarýnýn kendi istekleriyle azap yeri Cehenneme gitmelerini istememektedir.
Kur’an da ayný zamanda bir nezîrdir, bir uyarýcýdýr.
“Ýþte bu (Kur'an), kendisiyle uyarýlsýnlar, Allah'ýn ancak bir tek Tanrý olduðunu bilsinler ve akýl sahipleri iyice düþünüp öðüt alsýnlar diye insanlara (gönderilmiþ) bir bildiridir.” (Ýbrahim 14/52)
“Onu dosdoðru (bir Kitab) olarak indirdi ki katýndan gelecek þiddetli azaba karþý (insanlarý) uyarmak ve yararlý iþler yapan müminlere kendileri için güzel mükâfat bulunduðunu müjdelemek için.”(Kehf 18/2)
“Ayrýca, (bu ilahî kelâm), “Allah kendine bir oðul edindi” iddiasýnda bulunanlarý uyarmak için(dir).”(Kehf 18/4)
Ancak Kur’an yalnýzca diri olanlarý uyarabilir. Ölüp gidenlerin Kur’an’ý duymalarý mümkün olmadýðý gibi, ondan artýk sorumlu da deðillerdir. Sorumluluk, kulluk, uyarýlara kulak asmak, müjdelerle sevinip onlara kavuþmak üzere çaba göstermek bu dünaydadýr.
“(BuKur'anMuhammed'evahyedilmiþtir) Ki, diriolanlarýuyarsýnveinkâredenlere de (azab) söz(ü) hak olsun.”(Yâsîn 36/70)
Kur’an zalimleri uyarmaya ve ihsan üzere davranan iyi insanlarý müjdelemeye devam ediyor. Ýndiði zamandan bugüne kadar insanlarý uyardýðý ve müjdelediði gibi.
“Ondan önce de bir rahmet ve rehber olarak Musa'nýn kitabý vardýr. Bu (Kur'an) da, zulmedenleri uyarmak ve iyilik yapanlara müjde olmak üzere Arap lisanýyla indirilmiþ, doðrulayýcý bir kitaptýr.”(Ahkaf 46/12)
Hüseyin K. Ece
(Devamý var)
(1) ÝbnuFâris, Mekâyîsu’l-Lügah, s: 94
(2) ÝbnuManzur, Lisânu’l-Arab, 2/90-91
(3) Bakýnýz: Bekara 2/97. ÂliÝmran 3/126. Enfal 8/40
(4) ÝbnuFâris, Mekâyîsu’l-Lügah, s: 893
(5) Münzer, Uyarýlandemektir. Kur’an’dabeþayetteuyarýdýklarýhaldeelçileridinlemeyen , hatta “hadidoðrusöylüyorsansözverdiðinazabýgetir” diyemeydanokuyanlarýn hak ettiklericezalardanbahsediliyor. “Bak uyarýlanlarýn (münzerin’in) sonunasýloldu” (Yunus 10/73. Saffat 37/73, 177) “Uyarýlanlarýnyaðmuru ne kötüidi” (Þuara 26/173. Neml 27/58) þeklinde.