2-Günahlardan sakýnarak:
Kur’an içkiyi, kumarý, fal oklarýna bakmayý, domuz eti yemeyi þeytanýn pis iþlerinden (rics) sayýyor. (Mâide 5/90. En’am 6/145)
Bu âyetlerde bahsedilen rics’in bilinen maddi pislik olmadýðý açýktýr. Bunu temizlemek de su ile, temizleyicilerle olmaz. Kur’an’ýn pis, çrkinlik, murdarlýk dediði, tayyip (temiz ve helâl) saymadýðý yiyecek ve içeceklerden uzak durmak, onlarýn sebep olduðu pisliklerden insaný kurtarýr.
Allah (cc) ehl-i beyt’ten rics’i (nefsi kirleten þeyleri) giderip tertemiz yapmak istiyor.
“(Ey Peygamber hanýmlarý!) Evlerinizde (vakarla) oturun, eski cahiliye âdetinde olduðu gibi açýlýp saçýlmayýn. Namazý kýlýn, zekâtý verin, Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece rics’i (günah kirini, davranýþ çirkinliklerini) gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.”(Ahzab 33/33)
Burada Peygamberin ev halkýnýn hatadan ve günahtan uzak olduðu deðil, Allah’ýn onlarý temizlemek istediði söyleniyor. Yani onlar þöyle hareket ederseler, þu davranýþ tarzýný benimserseler, tathîr olurlar (tertemiz olurlar). Nitekim bunun bir benzeri abdest ayetinde geçiyor:
“... Allah, size herhangi bir güçlük çýkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak (tathîr etmek) ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki þükredesiniz.”(Mâide 5/6)
Bir hadise göre kalbi kirleten þeylerden biri de günah iþlemektir.
“Bir kul günah iþlediði zaman kalbinde siyah bir leke meydana gelir. Eðer o kul günahý terkedip baðýþlanmayý dilerse, bu leke kaybolur. Þayet tövbe etmez ve günah iþlemeye devam ederse, o zaman bu siyah nokta büyüyerek onun bütün kalbini kaplar. Ýþte Allah’ýn,”Doðrusu yapýp ettiklerinden dolayý kalpleri paslandý” (Mutaffifîn 83/14) (meâlindeki) âyetinde ifade ettiði kararma ve pas tutma budur.”(Tirmizî, Tefsîr/83 no:3334. Müslim, bunun bir benzerini “Kul fitneyle karþýlaþtýðý zaman...” kaydýyla rivâyet ediyor: Ýmân 64/231 no: 369)
Kalbi adý geçen kirlerden temizlemenin, onu paslanmaktan kurtarmanýn yolu öncelikle tevhide uymayan inançlardan, sonra da insana günah kazandýracak amellerden uzak kalmaktýr.
3-Tevbe ve istiðfar ederek;
Bir hadiste þöyle buyuruluyor: “Ýnsanlarýn her biri hata edebilir. Ancak hata edenlerin en hayýrlýsý tevbe edenlerdir.” (Tirmizî, Kýyâmet/50 no: 2501. Ýbni Mâce, Zühd/30 no: 4251)
Ýnsan hata edebilir, nefsine veya þeytanýn kandýrmalarýna aldanýp günah iþleyebilir.
Bu konuda iman edenlerin tavrý þöyledir: “Yine onlar, çirkin bir iþ yaptýklarý, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ý hatýrlayýp hemen günahlarýnýn baðýþlanmasýný isteyenler -ki Allah’tan baþka günahlarý kim baðýþlar- ve bile bile iþledikleri (günah) üzerinde ýsrar etmeyenlerdir.” (Âli Ýmran 3/135)
Kalbi kirleten, vicdanýn üzerini örten, insaný deðersiz kýlan günahlardan dolayý tevbe eden, sonra hatalarýnýn affýný isteyen nefsini arýndýrmaya baþlamýþ demektir. Madem ki günahlar kalbi kaplar/paslandýrýr, nefsi kirletir; öyleyse o kiri gidermek onu arýndýrmaktýr (tezkiye etmektir). Bu da ancak günahlarý terketmekle, yani tevbe ile, Allah’tan baðýþlanma istemek, yani istiðfar etmekle mümkündür.
Allah (cc) dilediðini baðýþlar. Ýnsan istiðfarýnýn kabul edilip edilmediðini bilmez ama ümit eder. Tevbe ve istiðfar ile günah kirinden arýnmaya ömrünün sonuna kadar devam eder.
Bu konudaki peygamberî müjde þöyle: “Günaha tevbe eden onun iþlememiþ gibidir.” (Ýbni Mace, Zühd/30 no: )
Ýstiðfar sadece günahlar için yapýlmaz. Kulluk görevini hakkýyla yerine getirememe, yeterince þükredememe sebebiyle, Allah’ý O’nun layýk olduðu þekilde övüp yüceltmedeki (hamd ve sena’daki) eksikliðinden dolayý ve zikir olsun diye de yapýlýr. Nitekim Peygamber (asv): “Bazen kalbimin perdelendiði olur da Rabbime günde yüz defa istiðfar ederim.” (Müslim, Zikir 12/41 no: 6858. Ebu Dâvud, Vitir/26 no: 1516) buyuruyor.
Peygamber (sav) bir duasýnda þöyle derdi: “Allahým, nefsime takvasýný ver ve onu tezkiye et. Sen onu tezkiye edenlerin en hayýrlýsýsýn. Sen nefsimin velisi ve mevlâsýsýn.” (Müslim, Zikir-18/73 no: 6906)
Ýstiðfar çýkýþ yoludur, üzüntüden kurtulma sebebidir, manevi arýnma imkanýdýr. Bu gerçeði Allah’ýn Rasûlü (sav) haber veriyor: “Bir kimse istiðfarý dilinden düþürmezse Allah (cc) her darlýktan bir çýkýþ, her üzüntüden bir kurtuluþ yolu gösteriri ve ona beklemediði yerden rýzýk verir.” (Ebu Dâvud, Vitir/26 no: 1518. Ýbni Mâce, Edeb/57 no: 3819)
4-Salih amel iþleyerek;
Günahlar, yani Allah’ýn razý olmadýðý iþler nasýl ki insan kalbini karartýrsa, yani kirletirse; sâlih ameller, yani Allah’ýn razý olacaðý iþler de onu temizler.
Sâlih amel hem kulluk görevidir, hem de yüreði tortulardan, aðýr yüklerden, karartý ve murdarlýktan, iþgal ve baskýdan kurtarýr. Zira imana uymayan her inanç, her niyet, her günah iþleme arzusu sonuçta kalbi iþgal eden, onu asýl görevini yapmaktan alýkoyan, onu baský altýnda tutan faktörlerdir. Böyle yapanlar aslýnda nefsilerinin bu yanlýþ aruzlarýna uyan, onu kontrol edemeyen, hevâ ve hevesin peþinde gidenlerdir.
Kur’an bu yanlýþ istekler ve yanlýþ iþlere meyletmeye “nefsi kire bulaþtýrma” diyor.
Kur’an’ýn mesâni özelliði doðrultusunda tezekkiyi zýddý ile birlikte anlatýr ki, kirletme X arýtma (Þems 90/9-10) karþýtlýðý ile dile getiriliyor.
“Kim arýnýrsa (yetezekkâ) felaha erer.”(A’la 14) Yani kim imanýn þirkten temizlerse, kim amelini tertemiz ve bereketli kýlarsa, kim sâlih amel iþlerse kurtulur (felah bulur). (Kurtubî, M. b. Ahmed. el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 2/3302)
Kur’an þöyle buyuruyor:
“Kim inkâr ederse, inkârý kendi aleyhinedir. Kimler de sâlih amel iþlerse, ancak kendileri için (cennette yer) hazýrlarlar.”Rûm 30/44)
“Kim salih amel iþlerse (iyi bir iþ yaparsa) kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Rabbin, kullara (zerre kadar) zulmedici deðildir.”(Fussilet 41/46. Bir benzeri: Casiye 45/15)
Vahyin ilk dönemlerinde “benliðin tezkiye ile edilmesi” durumu ile sonraki dönemin temel kavramlarýndan olan “amel-i sâlih” (ve ýslah) arasýnda birebir iliþki vardýr.
Ýnsanýn hukuka konu olan zahirî amelleri; davranýþ ve hareketleri, ahlâka konu olan amellerinden, tutum, duygu ve düþüncelerinden kaynaklandýðý için, tezekki (arýnma) büyük önem arzetmektedir. Bu iþlem yapýlýrken, hem Allah ile hem mü’min toplum ile sürekli irtibatta olmak (ikâmet-i salat) gerekir. Yani Allah katýnda önemli olan ona kelb-i selim ile ulaþmaktýr. Dindarlýk çerçevesindeki bütün emir-yasak ve tavsiyeler bunun araçlarýdýr. (Sülün, M. Kur’an’-ý Kerim’de Arýnma Amaçlý Veriþler, Kur’anî Hayat, sayý: 7 Temmuz-Aðustos 2009, s: 26)
Sâlih amel, hem nefsi tezkiye eder, hem insaný olgunlaþtýrýr (kemâlat verir), hem de Allah’a yaklaþtýrýr.
“...Artýk her kim Rabbine kavuþmayý umuyorsa, sâlih amel iþlesin ve Rabbine ibadette hiçbir þeyi ortak koþmasýn.”(Kehf 18/110)
5-Dua, zikir, tesbîh yaparak;
Bunlarýn her üçü de önemli ibadetlerdir. Ayný zamanda zikirdir, yani insana Allah’ý hatýrlatan imkanlardýr.
Dua öncelikle aciz olduðunu bilmedir. Sonra Allah’ý yardýma çaðýrma, O’na yönelme, O’ndan istemedir. Dua aþaðýdan yukaruýya doðru Alla ile irtibat kurma imkanýdýr. Dua ile kul kimden isteyeceðini bilir, O’nu anar, halini O’na arzeder.
Her dua cümlesi, her dua terennümü, her yakarýþkulu Allah’a yaklaþtýrýr. O’nu zikretmiþ olur. Allah (cc) þöyle buyuruyor:
“Kullarým, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakýným. Bana dua edince, dua edenin duasýna cevap veririm. O hâlde, doðru yolu bulmalarý için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.”(Bekara 2/186)
Tesbîh, Allah’ý noksan sýfatlardan, O’na yakýþmayan özelliklerden, insanlarýn Allah hakkýnda uydurduklarý ve düþündükleri bütün yanlýþlardan O’nu tenzih etmektir, uzak bilmektir. O’na O’nun kendisini Kur’an’da anlattýðý gibi inandýðýný itiraf etmektir.
Ýçerisinde “sübhânellah” geçen bütün ifadeler tesbihtir. Tesbih etmek“sübhânelleh” demek iman olduðu gibi,ayný zamanda zikirdir.
Allah’ý hatýrlamak (zikir) kalpleri yatýþtýrýr, gönle ferahlýk verir, kalbe sekine (huzur) indirir, yüze sevinç getirir, insaný þeytana ve nefsin aldatmalarýna karþý korur.
“Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ý anmakla huzura kavuþanlardýr. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ý anmakla huzur bulur.”(Ra’d 13/28)
Allah’ý çokça tesbih eden, O’nuzikreden, her O’nu hatýrlayan, hiç unutmayan, O’nu hesaba katarak yaþayan hatalardan uzak olur. Böylece kendinde olur, ne yaptýðýný bilir.
Bütün bunlar iman edenlerin nefislerini ve kalplerini arýndýrýr, tezkiye eder.
6-Tefekkür ederek, âhireti düþünerek;
Nefsini hata, günah, gaflet ve nankörlükle kirleten, iþin neye varacaðýný iyi hesap etmesi gerekiyor. Mü’min iman eder ki ölüm ve ölümden öte bir sonsuz hayat var. Dünyanýn sonu ve kýyâmet var, yani ölümden sonra yeniden diriliþ var. Hesap var, yaptýklarýndan sorguya çekilme var. Yapýlanlarýn karþýlýðý ödül ve ceza var.
Müslüman bütün bunlarý tefekkür etmeli, ölümü ve âhireti hiç aklýndan çýkarmamalý.Kiþi hayatýný ancak âhireti çok düþünmekle diri ve verimli yapabilir. Hayatý verimli yapmak, günah kirlerinden, insaný manen murdar eden þeylerden uzaklaþmak da bir yöndenâhireti, oradaki ahvali çok düþünerekmümkün olabilir.
Öyle ya, Allah’ýn huzuruna kirli, necis, murdar bir benlikle çýkmak var, temiz, arýnmýþ, tezkiye olmuþ, tayyip bir benlikle çýkmak var. Kim zarar edecek, kim kazanacak? Kim ebedî kurtuluþu hak edecek, kim ebedî hüsrana düþecek?
Bütün bunlarý tefekkür etmek insan nefsini arýndýrýr, niyetini ve iþlerini düzeltmesini daðlar.
7-Kalbi kin, haset, gýybet, dünyaya aþýrý tutkunluk, hýrs ve günaha meyletmekten uzaklaþarak;
Çünkü bunlar insan kalbine yüktür. Bu gibi duygular þeytanîdir ve insana her zaman hata yaptýrýr.
Kin, haset ve gýybet baþkalarýna karþý yapýlan hata, dünya malýna aþýrý düþkünlük, hýrs (tamah) ve günaha meyil kiþinin kendine karþý hatalarýndandýr. Birisi dýþarýya dönük, diðerleri içeriye dönük.
Bunlardan uzak kalmak nefsi ya da kalbi temizler.
Peygamber (sav) Ümmü Seleme’ye þöyle dua etmesini öðretti: “Muhammed'in Rabbi olan Allahým, günahlarýmý baðýþla, kalbimdeki kini gider. Hayatta olduðum müddetçe, fitnelerin bizi düþüreceði delâletten koru.” (Ahmed b. Hanbel, 10/496-498 no:14834-14838. Tirmizî, Daavât/94 no: 3750. Ýbn Mace, Duâ/2 no: 3834)
(Devamý var)
12.06.2016
Zaandam