3-Allah’a inanmalarý
Âyette geçtiði gibi hayýrlý toplum, Allah’a hakkýyla inanýr. Kur’an’da anlatýldýðý gibi, sahih, þeksiz-þüphesiz, kabul edilebilecek þekilde. Kelime-i Tevhid’in gereðini yapar. Bununla beraber meleklere, ilâhi kitaplara, peygamberlere ve âhiret gününde hesap vereceðine inanýr. Ýmanýna þirk, riya, nifak ve küfür bulaþtýrmaz. Allah’a zatýnda, fiillerinde, sýfatlarýnda ve güzel isimlerinde (Esmâ-i Hüsnâ’da) ilhada (yanlýþlýða) sapmaz. Ýnsanlarýn, filozoflarýn, hevâsýna uyanlarýn anlattýðý ilâha deðil, Vahyin, Peygamber’in anlattýðý Allah’a, onlarýn öðrettiði gibi inanýr. Ýnanmakla kalmaz O’na hakkýyla kulluk eder. Hayatý O’nun ölçüleriyle yaþamaya çalýþýr. Amacý da O’na þükretmek ve O’nu razý etmektir.
Uzaktan onlara bakanlar; “iþte bunlar müslümanlardýr” derler. Onlar bir olan Allah’a iman ederler. Onlar hz. Muhammed’in getirip teblið ettiði dine inanýrlar. Onlarýn inandýðý ilâh insnlarýn kafalarýndan uydurduðu, kendilerinin þekillendirdiði, yetkilerini kendilerinin belirlerdiði tanrýlar deðil, âlemlerin rabbi, Kur’an’da anlatýlan Allahtýr. Onlar, ne atalarýnýn dinine, ne de nefsilerinin uydurduklarýna tabi olmazlar.
Hayýrlý toplumdaki her bir mü’min ayný zamanda bir muvahhidtir. Muvahhid, yani hanif; Allah'ýn vahdâniyetine, yani O’nun bir ve tek oluþuna iman eder. O bir baþka deyiþle Kur'an'da tanýtýlan Allah'a kulluk etmek üzere iman eder. Kur’an’da O'na nisbet edilen sýfat, fil ve isimleri aynen kabul eder. Yine O'na yakýþmayan sýfatlardan O’nun uzak olduðuna inanýr, yani O'nu tesbih ve tenzih eder. “Lâilâhe illallah muhammedür’rasûlüllah” ile sadece O'na ibadet edeceðine ve sadece O'ndan yardým dileyeceðine, sadece O'ndan gelen ölçüleri kabul edeceðine söz verir.
Bu özelliklere sahip mü'minin diðer adý 'muvahhid'tir. O, Tevhid'e istenildiði gibi iman eden ve bu imanýn gerekleri olan þeyleri samimiyetle yapan kimsedir. O, Ýslâm’a tam anlamýyla inanan ve bu inancýný yaþama çabasýnda olan insandýr.
En hayýrlý toplumun âlemlerin Rabbe Allah’a iman ettikleri; fikirlerinden, anlayýþlarýndan, tasavvurlarýndan, bakýþ açýlarýndan, dünya hayatýna ve dünyalýklara deðer veriþlerinden, toplumda yaygýn olan örf ve adetlerinden, ahlâklarýndan ve adâb-ý muâþeretlerinden belli olur. En hayýrlý toplumun mü’minleri, inançta ve amelde, sözde ve davranýþlarda, deðer yargýlarýnda ve günlük iþlerinde, aralarýndaki iliþkilerde ve alýþ veriþlerinde, yardýmlaþma ve dayanýþmada imanlarýnýn gereðini yaparlar.
4-Önder/rehber olmalarý
“Siz, insanlýð(ýn iyiliði) için çýkarýlmýþ hayýrlý bir topluluksunuz (ümmetsiniz); (çünkü siz) emr-i bi’l-ma’ruf, nehy-i ani’l-münker yaparsýnýz ve Allah'a inanýrsýnýz...”(Âli Ýmran 3/110)
Burada da Âli Ýmran 104. âyette olduðu gibi “ümmet” topluma/insanlýða önderlik edecek grup (topluluk) anlamýnda kullanýlmýþ.
Bu âyet iyilik yolunda insanlýða önder ve örnek olmayý hak eden müslümanlarýn baþlýca niteliklerini gösteriyor.
Onlar iyi amel sahibi olmalarý, aþýrýlýk ve sapkýnlýktan uzak, dosdoðru, adaletli, ölçülü, mu’tedil ve dengeli tutum ve davranýþlarý sebebiyle insanlýða örnek ve rehber olmaya adaydýrlar. Bu ümmet hakkýnda Bekara 143te “Sizin insanlýða þâhitler olmanýz için sizin vasat (merkez) ümmet kýldýk...” deniliyor. Allah (cc) mü’minlerin dengeli ve hayýrlý ümmet olmalarýný istemektedir. Hz. Muhammed güzel ahlâký tamamlamak için gönderilmiþ bir peygamber olduðu gibi (Muvatta, Husnu’l-Huluk/8), ümmeti de bu ahlâký yaþamak ve insanlýða öðretmek için görevlendirilmiþ en hayýrlý ümmettir. (Heyet, Kur’an Yolu, 1/483)
‘Ýmam’ýn kelime anlamý önde olan, hakta veya batýlda kendisine sözle veya fiille uyulan, önder, lider durumundaki kimse veya kitaptýr. (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 28.Ýbni Manzur, Lisânü’l-Arab, 1/157. El-Cevherî, es-Sýhah, 5/173)
Bir baþka deyiþle baþkanlýk veya baþka bir sebepten dolayý kendisine tabi olunan, peþinden gidilen insandýr.
“Ýmam, “önder, rehber, model” demektir. “Anne” manasýna gelen “umm” kökünden türetilmiþtir. “Umm’, bir þeyin meydana gelmesine, terbiyesine, ýslahýna veya baþlangýcýna temel olan köküne verilen isimdir. Ýmam rehberi olduðu kitlenin manevi annesi gibidir. Önünde yürüdüðü ümmete anne gibi þefkat ve merhamet gösterir. Onlarýn daðýlmýþlýðýný toplar, eksiðini giderir, yarasýný sarar, yýkýlmýþýný kaldýrýr, bozulmuþunu onarýr.” (Ýslâmoðlu, M. Ümmet Yazýlarý, s: 24)
‘Ýmam’, kendisine uyulan bir önderdir. O bir kök, bir asýl durumundadýr ve arkasýnda bir cemaat vardýr.
Bu cemaat da bir ‘imamýn-önderin’ peþinde olduðu için ‘ümmet’ adýný almaktadýr. Ýnsanlar hayr ve þerr imamlarýnýn önderliðinde, onlarýn peþinden giden ümmet’ler halindedirler. Kýyâmet gününde de bu ümmetler kendi imamlarýyla Allah’ýn huzuruna hesap vermek üzere çaðýrýlacaklar. (Ýsrâ 17/71)
‘Ümmet’‘umm/imam’ sözünden alýnmýþ çoðul bir isimdir ki, çeþitli insan gruplarýna önder olan ve kendisine uyulan cemaat demektir.
“Ümmet” bir imamýn (önderin) baþkanlýðý altýnda saðlam bir topluluk oluþturup, düzenli bir þekilde faaliyette bulunan ve diðer insanlara önderlik yapabilen bir topluluktur. Bu topluluk iman üzere olduðu gibi, küfr üzere de olabilir. Faaliyetleri sâlih amel de olabilir, fitne ve fesat da olabilir.
Kendine has bir dine sahip olan kimse anlamýndan (Ýbni Manzur, Lisânü’l-Arab, 1/156)hareketle ‘ümmet’i kavram olarak; kendi iradeleriyle veya bir zorunluk sonucunda ayný yerde, ayný zamanda veya ayný dine uymak suretiyle bir arada yaþayan insan topluluk þeklinde açýklamak mümkün.Ancak bir çok müslüman bilgin, ümmet kelimesiyle Ýslâma inanan topluluklar kasdedildiði görüþündedirler.(Bulut, H. Ý. TDV Ýslâm Ansiklopedisi, 42/308
Kiþilere göre “imam/önder” hangi konumda ise, gruplara-topluluklara göre de “ümmet” o konumdadýr.
Ýslâm kültüründe “ümmet” kavramý daha çok Ýslâma gönül vermiþ müslüman toplumu ifade eder. Dünyadaki bütün müslümanlar bu topluluðun gönüllü üyeleridir. Kur’an’a göre Ýslâm ümmeti bir tek ümmettir (Enbiyâ 21/92. Mü’minûn 23/52). Yeryüzündeki bütün sýnýrlara, farklý dil ve renklere raðmen Ýslâm ümmeti Kur’an’ýn emriyle bir bütündür, din açýsýndan kardeþtir ve Kur’an’ýn etrafýnda birlik (vahdet) oluþturur.
Onlarýn imamý-önderi Hz. Muhammed (sav), kitaplarý Kur’an, ülkeleri Ýslâmý yaþayabildikleri, hayata hakim kýlabildikleri her yer (dâru’l-Ýslâm), hedefleri ise Ýslâmýn gerçek uygulayýcýlarý olarak diðer insanlar üzerine Hakk’ýn þahitleri olmak ve dünya imtihanýný kazanmaktýr.
‘Ümmet’ zýmnen, ‘insanlýðý ana gibi kucaklayacak bir toplum’ vurgusunu taþýr.”(Ýslâmoðlu, M. Hayat Kitabý Kur’an, 1/54)‘Ýslâm ümmeti’ ana yürekli, hidâyette önder, ahlâk ve fazilette, hayýrlý iþlerde ve iyiliklerde örnek alýnacak hayýrlý toplumdur.
Her ‘imam’ýn çevresine bir ‘ümmeti’ vardýr. Bütün ümmetlerin imamlarý üzerine þâhit olan hz. Muhammed’in ümmeti ise en büyük nimete nail olan, buna göre de sorumluluðu büyük olan bir ümmettir. Ýbrahim’in (as) soyundan peygamberler ve nebiler geldi. Onlar en hayýrlý ümmetler olarak insanlarý hakka ve hayra davet ettiler. Týpký onun gibi Hz. Muhammed’in ümmeti de insanlar içinde çýkarýlmýþ en hayýrlý ‘ümmet’tir, ya da böyle bir ümmet olma durumundadýr. Bu ümmetin en önemli özellikleri, ma’ruf’u (iyiliði) emretmeleri, münker’i (kötülüðü) yasaklamalarý ve Allah’a hakkýyla inanmalarýdýr.
Ýslâm ümmeti bu görevi bir yetkin imamýn-önderin etrafýnda halkanan toplulukla (ümmetle) yerine getirebilir. Müslümanlarýn içinden çýkacak olan bu þuurlu insanlar, diðerlerini hayr’a davet ederler, iyiliði emreder, kötülüklerden sakýndýrýrlar.
Ma’rufu (iyiliði) emreden, münkeri (kötülüðü) önlemeye çalýþan Ýslâm ümmeti, insanlýk içerisinden çýkartýlmýþ en hayýrlý ümmettir, diðer ümmetlere karþý üstün bir konumdadýr. Bu üstünlük de soy, kabile, renk, sosyal sýnýf, zenginlik ve iktidara sahip olmada deðil; Allah’a karþý sorumluluk bilinciyle davranma (takva) ve Ýslâmýn getirdiði ilkelere ve ölçüye uymada, hayrýn ve ma’rufun yaygýnlaþmasý için çalýþmadadýr.
Dolaysýyla bu konularda insanlýða örnek ve rehber olmadadýr.
Ýslâm ümmetinin daha üstün, daha faziletli olduðunu bizzat Peygamber (sav) haber veriyor. (A. b. Hanbel, 5/383) Bu yüce erdemin ancak Ýslâmýn getirdiði ilkelerle kazanýlacaðý açýktýr.
“Ýmam nasýl ümmetin önderi ise, ümmet de insanlýðýn önderidir. Ümmet kelimesi de týpký imam gibi “anne” anlamýna gelen “umm” kökünden türetilmiþtir. Ýmam nasýl ümmetin rehberi ise, ümmet de insanlýðýn rehberidir. Bu þu demektir: Ümmet insanlýðýn anasýdýr. Ýnsanlýða hakikat ve adaleti temsil eden iki memesinden emzirir. Ýnsanlýða model olur. Ýnsanlýðýn sýzlayan vicdaný, seven kalbi, okþayan elidir.
Toplumu dönüþtürmek için yola çýkan toplumsal önderler, örneklikleri oranýnda baþarýlý olabilirler. Çünkü örnek bir hayat en yaygýn terbiye aracýdýr. Kur’an, bilgi ile bileni aynileþtirmeye çaðýrýr. Bu ikisinin birbirinden farklý ve ayrý olmasýný ikiyüzlülük alameti olarak görür ve sonra: “Niçin söylediklerinizle yaptýklarýnýz birbirine uymuyor?” diyor veardýndan ekliyor: “Yapmadýðýnýz þeyi söylemeniz Allah katýnda çok çirkin bir davranýþtýr.” (Saf 61/2-3) (Ýslâmoðlu, M. Ümmet Yazýlarý, s: 24-25)
6-Orta ümmet olmalarý
En hayýrlý topluluðun (ümmetin) bir özelliði vasat (orta, aþýrý olmayan) bir ümmet olmalarýdýr.
Kur’an bu konuda þöyle diyor:
“Ve böylece sizin dengeli ve ölçülü (vasat) bir toplum olmanýzý istedik...”(Bekara 2/143)
‘Vasat ümmet’, sahih bir Ýslâm ve mu’tedil bir ahlâk anlayýþý inþa etmede önemli bir Kur’an kavramýdýr. Kur’an ‘vasat ümmetin’ din açýsýndan üzerinde yürüdüðü yola ‘sýrat-ý müstekim, sýratý’s-seviyy-en doðru/düzgün yol’ diyor (Bekara 2/142. Âli Ýmran 3/51, 101. En’am 6/126. Hacc 22/24. Meryem 19/43. Tâhâ 20/135 ve diðerleri).
Bu yol dinde gevþek davrananlara veya aþýrýya sapanlara nisbetle dengeli ve âdil olan, orta yolu izleyenlerin yoludur.
Ýslâm toplumunun bir niteliði olarak geçen ‘vasat’ tabirini bazý müfessirler “en hayýrlý, en deðerli” anlamýný verirler. Bunu da Âli Ýmran 110. âyetindeki hayýrlý ümmet ifadesi ile açýklarlar.(Taberî, Tefsir, 3/390. Ýbni Atýyye, Muharriru’l-Vecîz, S: 139-140. Zamahþerî, El-Keþþaf, 1/197. TDV Ýslâm Ansiklopedisi, 42/308)
Nitekim “Onlarýn en vasat olanlar dedi ki...” (Kalem 68/28) âyetindeki vasat, mu’tedil ve en hayýrlý olanlar demektir.
Bazýlarý da ‘vasat’ý ‘adalet’ olarak açýkladýlar.(Ýbnu Atýyye, Muharriru’l-Vecîz, s: 139-140. El-Ferrâ, Z. Ýbni Ziyâd, Meâni’l-Kur’an, 1/83. Tabatabâî, el-Mizan, 1/323. Kutub, S. fi-Zýlali’l Kur’an, 1/130. Mevdûdî, Tefhimu’l Kur’an 1/123)
Uzun bir hadisin sonunda þöyle deniyor: “...Ve siz onun kavmine teblið ettiðine þâhitlik edersiniz. Bu, Allah'ýn þu sözüdür: “Ýþte böylece sizi vasat bir ümmet kýldýk...” Vasat, yani âdalet demektir.”(Buhârî, Bid’u’l-Halk/2 no: 3339, Tefsir/13 no: 4487. Tirmizî, Tefsir/2 no: 2961)
Bazý alimler bunu “orta yolu takip ederek ifrat ve tefrite kaçmayan ümmet” þeklinde açýklamýþtýr. Zira hýristiyanlar Îsâ’yý (as) tanrýnýn oðlu olarak nitelendirdikleri gibi içlerinden bir grup dünyadan el etek çekmek suretiyle aþýrýlýða kaçmýþ, yahudiler de Allah’ýn kitabýný deðiþtirip peygamberleri öldürdükleri ve bazý sözleri Allah’tan gelmiþ gibi gösterdikleri için doðru yoldan ayrýlmýþlardýr.(Taberî, Câmiu’l-Beyan, 1/8. Ýbnu Atýyye, Muharriru’l-Vecîz, s: 139-140.
“Ümmeten vesetan/orta ümmet”; aþýrýlýklar karþýsýnda âdil bir denge gözeten ve hem zevk ve sefahatý, hem de mübalaðalý bir zühdü reddederek insanýn tabiatýný ve imkanlarýný deðerlendirmede gerçekçi ve makul davranan bir topluluk demektir.”(Esed, M. Kur’an Mesajý, 1/40)
Allah (cc) Muhammed ummetini hayýrlý kýldýðý (Âli Ýmran 3/110) gibi, onlarýn kýblesini de hayýrlý kýlmýþ, onlarý diðer insanlara hak din açýsýndan hem þâhit, hem de örnek yapmýþtýr.
Ya da hayýrlý ümmet olmak ancak ‘vasat ümmet’ olmakla mümkündür.
Ýslâm ümmeti bir denge toplumudur. Ýnançta, amelde (ibadet hayatýnda), hayatý deðerlendirmede, ceza vermede ve yargýlamada, sevgide ve nefrette,dünya-âhiret ekseninde,harcamalarýnda,korku ve ümit arasýnda,öfkelerindeve savunmalarýnda,yeme ve içmede, eþya edinme ve kullanmada ve her iþlerinde orta yolu izler. Hiç bir konuda aþýrý deðildir.
Hakka ve adalete uygun hareket etmek, hikmete uymak, hazzý ve çýkarý deðil hayýrlý olaný talep etmek, insanlara her konuda örnek olmak onlarýn özelliðidir.
Kur’an ayrýca muktesýd, yani adaletli olmada daha titiz bir ümmetten söz ediyor. “....Onlardan muktesýd bir ümmet (doðru ve âdil bir yol tutturanlar) vardýr...”(Mâide 5/65-66).
Allah (cc) insanlýðýn doðru hareket etmesi için kitap ve mizan (ölçü) indirmiþtir. (Hadîd 57/25) Mizan; ölçü, muvazene, adaletle davranma,insanýn bütün fiil, söz ve tavýrlarýnda ölçülü olmasý demektir. Mizan, daima bir muadele (denkleme) nisbetini ifade ettiðinden adalet ve adaletin miyarý olan þeriate de mizan denilegelmiþtir.(Gürbüz, F. Kur’an’da Denge, s: 27)
(Devamý var)
30.03.2016 / Zaandam-Hollanda