-hz. Ýbrahim’in örnekliði
Kur’an hz. Ýbrahim’i ve yanýnda olanlarý da Ýslâm ümmetine örnek olarak gösteriyor. Bu emir Medenî Sûrelerden Mumtahýne’de peþpeþe gelen iki âyette geçmektedir.
Allah (cc) surenin baþýnda kâfirleri veli (dost-müttefik) edinmeyi yasakladýkatan sonra “ Ýbrahim’de ve onunla..” buyruðu ile Ýbrahim kýssasýný söz konusu etmekte ve kâfirlerden uzak kalmanýn onun belirgin bir özelliði olduðunu belitrmektedir.
-Birinci âyet:
“Ýbrahim’de ve onunla birlikte bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardýr. Hani onlar kavimlerine, “Biz sizden ve Allah’ý býrakýp taptýklarýnýzdan uzaðýz. Sizi tanýmýyoruz. Siz bir tek Allah’a inanýncaya kadar, sizinle bizim aramýzda sürekli bir düþmanlýk ve nefret belirmiþtir” demiþlerdi. Yalnýz Ýbrahim’in, babasýna, “Senin için mutlaka baðýþlama dileyeceðim. Fakat Allah’tan sana gelecek herhangi bir þeyi önlemeye gücüm yetmez” sözü baþka. Onlar þöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Ancak sana dayandýk, içtenlikle yalnýz sana yöneldik. Dönüþ de ancak sanadýr.”(Mümtahýne 60/4)
“Güzel bir örneklik-üsve hasene” Ahzab 21de h.z Peygamber, burada ise hz. Ýbrahim ve onun yanýnda olanlar iman edenlere örnek gösteriliyor.
Üsve-i hasene’nin “davranýþ modeli” veya “numûne, örnek kiþilik” olarak anlaþýldýðýný hatýrlayalým. Ýbrahim’de (as) kendisine uyulabilecek en güzel hasletler vardýr. Bu söz þöyle ifade edilir: “Þu iþde falanca kiþi benim için uyabileceðim güzel örnektir.” Buradaki “usve” týpký kýdve (örnek, model) gibidir. Allah (cc) istiðfar iþi hariç mü’minleri bu güzel örneðe uymaya davet ediyor. (Þevkânî, A. b. M. Fethu’l-Kadîr, s: 1736)
Burada þirk ve inkâr yanlýþlýðýnýn yeni bir þey olmadýðýna, tarihte de kalmayýp kýyamete kadar devam edeceðine iþaret ediliyor. Ýbrahim ve onun yanýndaki mü’minler örnek geösterilerek þirke ve inkara karþý nasýl tavýr alýnacaðýnýn, müþriklerle ve kafirlerle iliþkilerin ipuçlarý veriliyor
“Allah (cc) müslümanlara hitap ederek, Ýbrahim’i ve iþte onun yanýndaki mü’minleri örnek almalarýný emrediyor.” (el-Hâzin, M. b. Ý. Tefsir, 4/280) Burada Kur’an’ýn muhataplarýna sanki Ýbrahim (as) söz konusu edilerek þöyle deniliyor: “Ey muhatap, týpký Ýbrahim’in müþrik kavminden ve babasýndan teberri ettiði (uzaklaþtýðý) gibi sen de helâk edilmeyi hak edenlerden uzaklaþ... “ (Þevkânî, A. b. M. Fethu’l-Kadîr, s: 1736)
Ancak “onun yanýnda örnek alýnmasý istenenler kimlerdir” konusunda yorumcular sözbirliði etmediler. Acaba bunlar onun ev halký (ehl-i beyt’i) ve ona o zor þartlarda iman eden mü’minler midir? Geç yaþta anne olan birinci eþi mi, fedakâr eþi ve “hicretin gelini” lakabýný kazanan peygamber annesi, müstesna haným Hâcer mi, canýný Allah yoluna vermeye hazýr ve her konuda babasýna yardýmcý olan Ýsmail mi, Ýsrailoðullarýnýn büyük atasý olacak peygamber oðlu peygamber Ýshak mý idi?
Bazýlarýna göre bunlar hz. Ýbrahim’e peygamber olarak inanan herkestir. (Ýbn Atiyye, M. Abdulhak, el-Muharriru’l-Vecîz, s: 1848) Bazýlarýna göre hz. Ýbrahim’in yanýnda örnek alýnmasý istenen kiþiler onun zamanýnda veya ona yakýn zamanda görev yapan peygamberlerdir. Bunun tercih edilen bir görüþ olduðu söyleniyor. (Taberî, Ýbn Cerir. Câmiu’l-Beyân 12/59. Þevkânî, A. b. M. Fethu’l-Kadîr, s: 1736. Ýbn Kesir, Ebu’l-Fidâ Ý. Muhtasar Tefsir, 3/483) Zira Nemrud’un kavminden ona inananlar olduðu konusunda saðlam bir haber gelmedi. Üstelik Buhârî’nin kaydettiðine göre Ýbrahim (as) Nemrud’un diyarýndan Þam’a doðru yolculuk yaparken hanýmý Sâre’ye þöyle demiþ: “Þu anda yeryüzünde benden ve senden baþka Allah’a ibadet eden kalmadý.” (Ýbn Atiyye, M. Abdulhak, el-Muharriru’l-Vecîz, s: 1848)
Kur’an’ýn haber verdiðine göre Lût (as) onun zamanýnda yaþadý. Oðullarý Ýsmail ve Ýshak’ýn seçilmiþ elçilerdi. Eðer âyet bu kutlu elçileri ve onlarla birlikte Tevhide baðlanan ve bu uðurda peygamberleri ile birlikte fedakârlýk yapan mü’minleri örnek gösteriyorsa; bu ne kadar isabetli bir tavsiyedir, bu ne kadar güzel bir örnek göstermedir... “fe-tebârakâllahu ahsenu’l-hâlikîn”.
Zira Ýbrahim (as) ve onun beraberinde olanlar sadece kendilerinin asrýnda deðil, asýrlar boyunca, sadece müslümanlara deðil kýyâmete kadar gelecek bütün insanlara, en mükemmel örnektir. Ýbrahim (as) seçkin bir elçi ve “Tevhid’in babasý” sayýlacak kadar inanmýþ ve teslim olmuþ, yüksek karakterli ve güzel ahlâklý samimi bir müslümandý. (Bekara 2/135. Âli Ýmran 3/67. Tevbe 9/14. Hûd 11/75. Nahl 16/120. Meryem 19/41 v.d.)
Ýlk dönem tefsircileri Mücahid ve Katâde’ye göre Ýbrahim’in bütün iþlerinde, özellikte þirkin her türünden uzaklaþýp Tevhid’e yönelme tavrýnda müslümanlar için en güzel örneklik vardýr. Babasý için istiðfar etmesi hariç. (Taberî, Ýbn Cerir. Câmiu’l-Beyân 12/60)
Kur’an, Ýbrahim’i (as) mükemmel örnek olarak gösterirken onun babasý için maðfiret istemesini bundan hariç tutuyor. Zira iman edenlerin cehennem adayý inkârcýlar ve þirk koþanlar için istiðfar etmeleri uygun deðildir.
“Cehennem ehli olduklarý açýkça kendilerine belli olduktan sonra, -yakýnlarý da olsalar- Allah’a ortak koþanlar için af dilemek ne Peygambere yaraþýr, ne de mü’minlere.”(Tevbe 9/113)
Ýbrahim gibi yüce bir peygamberin Allah’ýn rýzasýna muhalif olarak babasý için af dilemesi elbette düþünülmez. Ancak obabasýna dua sözü vermiþti. Ýstiðfar da o sözün bir parçasýydý. Kur’an onun bu sözünü þöyle açýklýyor:
“Ýbrahim’in, babasý için af dilemesi, sadece ona verdiði bir söz yüzündendi. Onun bir Allah düþmaný olduðu kendisine açýkça belli olunca, ondan uzaklaþtý. Þüphesiz Ýbrahim, çok içli, yumuþak huylu bir kiþiydi.”(Tevbe 9/113-114)
Baþka âyetlerde de hz. Ýbrahimin babasýna verdiði bu sözden bahsediliyor.
Ýbrahim (as) babasý kendisini kovunca ona þöyle dedi:
"Sana selâm olsun. Senin için Rabbim'den maðfiret dileyeceðim, çünkü O, bana karþý çok lütufkârdýr. “Sizi ve Allah’tan baþka taptýklarýnýzý terk ediyor ve Rabb’ime ibadet ediyorum. Umulur ki Rabbime yakarýþýmda bedbaht olmam.” (Meryem 19/47-48)
Ýbrahim (as) babasý için iki defa istiðfar duasýnda bulundu:
“Ya Rabbi, Beni gerçek dindar kýl; neslimden gelenleri de. Ya Rabbi, duamý kabul eyle. Ya Rabbi, Hesap (için hassas teraziler) kurul(up da kullarýný bir bir sorgulay)acaðýn gün beni, anamý, babamý ve mü’minleri baðýþla.”(Ýbrahim 14/41)
Hz. Ýbrahim babasýna ve kavmine neye taptýklarýný sordu. Onlar da önlerindeki ilâhlarýna taptýklarýný söyleyince; “Onlar duanýza karþýlýk veriyorlar mý? Size bir fayda veya zarar verebiliyorlar mý?” diye sordu. Aldýðý “hayýr, ama biz atalarýmýzdan böyle gördük” cevabýndan sonra “sizin atalarýnýzdan aldýðýnýz bu tanrýlar benim düþmanýmdýr” diye kesin bir cevap verdi. Arkasýndan da Yüce Allah’ýn âlemlerin Rabbi olduðunu, yedirenin ve içirenin O olduðunu, öldürüp yeniden diriltenin, hastalara þifa verenin, doðru yolu gösterenin, Hesap günü af edici olanýn da O (cc) olduðunu ilan etti. Arkasýndan da þöyle dua etti:
“Ya Rabb! Bana hikmet bahþet; beni de sâlihler arasýna kat.
Sonrakilerin arasýnda hayýrla yadedilmemi nasip et.
Beni o nimet dolu cennetine varis olanlardan eyle.
Babamý da baðýþla, o þüphesiz sapýklardandýr.
Ýnsanlarýn diriltileceði gün, Allah'a temiz bir kalble (kalb-i selîm ile) gelenden baþka kimseye malýn ve oðullarýn fayda vermeyeceði gün, beni rezil etme" demiþti.”(Þuarâ 26/84-89)
Buradan hareketle bazý müslümanlar, þirk üzere ölen atalarý için istiðfar edebileceklerini ileri sürerler ve derler ki: “Ýbrahim babasýna için istiðfar etti ya...” Bu âyetin böyle iddia edenler hakkýnda nâzil olduðu söylenmiþtir. “Ýbrahimin babasý için istiðfarýna gelince...” (Tevbe 9/114) (Ýbn Kesir, Ebu’l-Fidâ Ý. Muhtasar Tefsir, 3/483)
Ancak genel kanaate göre bir müslümanýn, Ýbrahim (as) de dua etti diyerek inkârcý yakýnlarý için istiðfar etmesi caiz deðildir. Hz. Ýbrahim’in hiç böyle yaptýðýnýn cevabýný yukarýdaki âyetler veriyor.
“Ýbrahimin babasýna istiðfarýna gelince...” ifadesi “üsve-i hasene” olarak gösterilen Ýbrahim’in hangi tavrýnýn örnek alýnmamasý gerektiði de haber veriyor. O (as) bir konuda babasýna söz vermiþti, bir vaad’te bulunmuþtu. Sâdýk bir kimseye yakýþan verdiði sözde durmaktýr. Kur’an’ýn dediðine göre Ýbrahim (as) va’dine çok vefa gösteren birisi idi. (Necm 53/37)
“Hz. Ýbrahim babasýna verdiði sözü gerçekleþtirdi. Bu talebinin arka planýnda ise, âhirette yakýnlarýndan dolayý mahcup olma kaygýsý yatýyordu. (Nitekim Þuarâ 26-282de buna iþaret ediliyor) Ama âyette geçtiði gibi babasýnýn durumu belli olunca, bu duasýndan vazgeçti. (Tevbe 9/114) Sözün özü: Hakikate saygý esastýr. Evlat Ýbrahim (as), baba onun babasý olsa dahi, hakikate saygý duymalý, iman inkâr arasýnda Allah’ýn çizdiði sýnýr gözetilmeli. (Mâide 5/5)” (Ýslâmoðlu, M. Hayat Kitabý Kur’an, 2/1112)
Allah’ýn (cc) Nuh’un (as) mü’min olmayan oðlu için yaptýðý duayý reddettiðini hatýrlayalým. (Hûd 11/46)
Babasý için maðfiret dilemeye söz veren hz. Ýbrahim’in; “...Fakat Allah’tan sana gelecek herhangi bir þeyi önlemeye gücüm yetmez” sözüyle, babasýndan veya onun çevresindeki müþriklerden teberri etmediði anlamýna gelmez. Bu bir evladýn –babasý kâfir de olsa- babasýnýn hayrýný istediðini gösterir. (Sülün, M. Kur’an-ý Kerim ve Türkçe Anlamý, s: 549)
“Her peygamber bir þefkat pýnarýdýr. Bir âdem bir âlem diye yola çýkarlar ve bir âdemin ebebî saadetini bir âleme bedel bilirler.”(Ýslâmoðlu, M. Hayat Kitabý Kur’an, 1/586) Çok þefkatli ve merhametli Ýbrahim (as) babasýnýn iman etmesini umarak onun için maðfiret dileðinde bulundu.
“Gerçekten Ýbrahim, çok içli ve yumuþak huyluydu.”Onun Allah’tan hakkýyla korkup sakýnmasý, O’na karþý haþyet duymasý (saygýlý davranmasý), bütün iþlerinde azimli ve yumuþak huylu olmasý onun neden babasý için maðfiret istemesini de, babasýnýn inkârda kararlýlýðýný görünce de bundan neden vazgeçtiðini açýklamaktadýr. Bu âyette geçen “evvâh” çok âh çeken, çok içlenen manasýndadýr. O Allah (cc) korkusundan dolayý çok âh çeken, babasýnýn ve kavminin durumuna üzülen birisiydi. “Evvâh”, Allah’a çok yalvaran, çok dua eden, Rabbine karþý hata yaparým diye çok korkan kimseler içinde kullanýlýr. (Abduh, M.-Rýza, M.R. el-Menâr, (çev.) 10/484)
Dolaysýyla Ýbrahim (as) bu açýlardan da iman edenlerin örneðidir.
Bu âyetlerde açýkça, peygamberlerin sonuna kadar devam eden tavýrlarýnýn örnek alýnabileceði anlaþýlýyor. Yanlýþ olduðu veya Allah yasakladýðý için, ya da sonradan gelen þeriatýn yürürlükten kaldýrdýðý davranýþlar örnek alýnmaz. Ýbrahim’in âyette geçen sözleri iki kýsýmda incelenebilir. Birincisi: “Senin için Rabbimden maðfiret dileyeceðim”. Ýkincisi: “Fakat Allah’tan sana gelecek herhangi bir þeyi önlemeye gücüm yetmez”. Birinci bölümün örnek alýnamaycaðý açýk. Ýkinci bölümdeki söz ise doðrudur. Örnek alýnabilir. Birisi baþkasýna “elimden ancak bu kadarý geliyor” dese, bu sözle karþýdakini memnun eder. Demek ki elinden daha fazlasý gelse onu yapar. Bu sebeple Ýbrahim’in yukarýdaki sözünü, “ben istiðfar etsem de, sonuçta Allah’tan baþka kimse maðfiret edemez” diye anlamak mümkün. (Mevdûdî, E. Tefhîmu’l-Kur’an, 6/241)
Buna göre müslümanlar ölü veya diri müþrikler ve kâfirler için dua edemezler mi,, maðfiret isteðinde bulunamazlar mý?
“Sonraki ifadelerden de anlaþýlacaðý gibi, bu yasaklama müþriklerden ölmüþ bulunanlar, yani tevbe etmeden ölenler için geçerlidir, henüz yaþayanlar için deðil: Çünkü “henüz hayatta olan birinin (bir günahkârýn) baðýþlanmasýný dilemek, bunun için dua etmek... Allah'ýn böyle bir kiþiye hidâyetini bahþetmesini istemek demektir, ki bu caizdir” (Abduh, M.-Rýza, M. R. el-Menâr (çev.), 12/483. Esed, M. Kur’an Mesajý, 1/384)
Bazýlarýna göre bu âyetin amacý akrabalar için istiðfar etmeyi yasaklamak deðil, sað olan inkârcý akrabalara sevgi besleyip onlara müslümanlarýn aleyhine olacak þekilde sýr vermeyi yasaklamaktýr. (Ateþ, S. Yüce Kur’an’ýn Çaðdaþ Tefsiri, 9/381) Ancak yukarýda geçtiði gibi Tevbe 113. âyet cehennmlik olduklarý aþikâr olan müþrikler için istiðfar etmeyi yasaklýyor. Dolaysýyla bu yorum isabetli görünmemektedir.
Müslümanlar için tarihte pek çok örnek þahsiyetler var. Bu örneklik Ýbrahim’e ve daha öteye kadar uzar gider. Þüphesiz ki hz. Ýbrahim’in örneklik gerçeðinde önemli bir yeri vardýr. Tarihte nice tevhid baðlýlarý da onun yaþadýðý olaylarýn benzerini yaþamýþ, onun karþýlaþtýðý zorluklarla karþýlaþmýþtýr. Hz. Ýbrahim ve O'nunla birlikte iman edenler de Mekke'den Medine’ye hicret eden müslümanlarýn karþýlaþtýklarý sýkýntýlarýn benzerleriyle karþýlaþmýþlardý. Onlar bu nedenle hem sahabeler için, hem de þimdiki müslümanlar için güzel bir örnektir. Onlar, kavimlerinin þirkte ve inkârda direndiklerini görünce onlara; “Biz sizden ve sizin Allah'tan baþka taptýklarýnýzdan uzaðýz” dediler ve onlardan teberri ettiler, yani inançta, ibadette, tasavvurda, ahlâkta ve hayat anlayýþýnda onlardan farklý olduklarýný ortaya koydular. (Kutub, S. fi-Zýlâli’l-Kur’an, 6/3542)
Ýbrahim (as) ve beraberindeki mü’minler, Nemrud kavminin Allah’ý býrakýp taðuta (uydurulmuþ tanrýlara) ibadet ettiðini, üstelik Ýbrahim’in (as) davetine karþý çýktýklarýný görünce; “Biz sizden ve Allah’ý býrakýp taptýklarýnýzdan uzaðýz. Sizi tanýmýyoruz. Siz bir tek Allah’a inanýncaya kadar, sizinle bizim aramýzda sürekli bir düþmanlýk ve nefret belirmiþtir” demiþlerdi.Bu buðz ve düþmanlýðýn sebebi onlarýn Allah’ý inkârda ve Ýslâmî davete düþmanlýkta direnmeleridir. (Zamahþeri, Ö. b. M. el-Keþþaf 4/501)
Onlar inkâr topluma peygamberinden öðrendikleri gibi “biz de sizi, inkârcýlýktaki tutumunuzu, Allah’ýn býrakýp taptýðýnýzý putlarýnýzý tanýmýyoruz, kabul etmiyoruz. Biz bütün bu yanlýþlardan ve sapýklýktan uzaðýz. Siz, bu yanlýþtan vazgeçmedikçe bizimle sizin aranýzda dostluk, samimi iliþki kalmamýþtýr. Bundan dolayý sizinle bizim aramýza mesafe ve düþmanlýk girmiþtir dediler. (Taberî, Ýbn Cerir. Câmiu’l-Beyân 12/59. Ýbn Kesir, Ebu’l-Fidâ Ý. Muhtasar Tefsir, 3/483)
Böylece o günün müslümanlarý, hem ilâhi davetten yüz çeviren, hem de kendilerine düþmanlýk besleyen Nemrud taraftarlarýna karþý tavýrlarýný belirlediler. Bu uðurda baþlarýna gelebilecek her türlü musibete hazýr olduklarýný açýkladýlar. Onlar bu tutumlarý ile karþý tarafa, yanlýþta olduklarýný ve bundan vazgeçmeleri gerektiði mesajýný da vermiþ oldular.
Âyet Ýbrahim (as) ve beraberindekilerin “Ey Rabbimiz! Ancak sana dayandýk, içtenlikle yalnýz sana yöneldik. Dönüþ de ancak sanadýr”diye dua ettiklerini de naklediyor. Bu duada hem tevekkü var, hem de inabe, yani samimiyetle Allah’a yönelme. Bu yönelme hem tevekkül amacýyla, hem hatalardan vazgeçip itaate yönelme, hem müþriklerden olmayýp muvahhid olarak Rabbe yönelmeyi, hem de inkarcýlarýn hile ve tuzaklarýndan Allah’a sýðýnmayý veya O’nun yardýmýný istemeyi ifade eder.
Ýman edenler bilir ki, eninde sonunda insan ölüm ile Rabbine dönecektir. Bir mü’min “dönüþ de ancak Sanadýr” diyorsa, hem Allah’a imaný kuvvetlendiryor, hem de Ahirete hesaba ve mizana, cennet ve cehenneme yakinen iman ediyor demektir. Bu ifadede sanki Allah’a bir söz veriþ de seziliyor. “Sana döneceðime göre, hazýrlýklý dönmeye, Senin razý olacaðýn bir hayatý yaþamaya, Senin koyduðun ölçülere uymaya, Sana þükredici olmaya çalýþacaðým” der gibi.
(Devamý var)
07.03.2017
Zaandam