Vahy, insanýn mutluluðunu esas alýr. Onun hedefi insanýn dünya hayatýný düzene koymak, bununla dünya hayatýnda geçici, Âhiret hayatýnda sonsuz mutluluðu kazanmasýný saðlamaktýr.
Bir diðer adý “silm” olan Ýslâm her insan hayatýnýn bir “daru’s-selâm-barýþ ve saadet yurdu” olmasýný ister. Bu dünya hayatýný “daru’s-selâm-esenlik yurdu” yapanlar, ölümden sonraki asýl “Dâru’s-Selâm’ý” kazanýrlar.
Hayatý “barýþ ve saadet yurdu” yapabilmek için insanýn buna hazýrlanmasý gerekir. Öncelikle bu hedef uðruna çalýþabilecek, ya da böyle bir toplumun fertleri olabilecek yetkin kimselere ihtiyaç vardýr. Çünkü ancak Vahy’in eðitiminden geçmiþ kimseler böyle bir hayatý inþa edebilirler, ancak onlar böyle bir hadefe ulaþabilirler.
Nitekim Vahy ilk muhataplarýný bu metodla yetiþtirdi ve ilk muhataplar da (selef-i salihîn) Asr-ý Saadetin öznesi oldular.
Ýnsana deðer veren Allah (cc) onu muhatab alarak, ona elçilerle ‘vahy’ gibi bir eðitim proðramý ihsan buyurmuþtur. Bu ilâhî eðitim proðramý insaný eðitecek, yetiþtirecek, olgun hâle getirecek. Bu eðitimle yetiþmiþ olgun mü’minler de dünya hayatýnýn barýþ ve saadet yurdu olmasý için çalýþacaklardýr.
Vahy -özelde Kur’an-, böyle bir insaný yetiþtirmek üzere bazý metodlar kullanmaktadýr. Bu metodlarýn hepsinin hedefi insanýn ikna olmasýdýr. Hiç bir takýntý, pazarlýk, þüphe ve tereddüt olmadan, hiç bir dünyalýk karþýlýk beklemeden Hakk’ý kabul etmesidir. Yapmasý gerekenleri gizli de açýkta isteyerek yapmasý, yapmamasý gerekenleri gizli ve açýkta kendi iradesiyle terketmesidir.
Kur’an’ýn hedeflediði insan tipi budur. Bu insan tipi, Vahy’in getirdiði ölçüleri alýr, ikna olur, kabul eder; arkasýndan da onlarý hayata geçirir. Öyle ki o artýk inandýklarýyla özdeþleþir, imaný somutlaþýr, inandýklarý onun kimliði ve karakteri olur. Böyleleri Ýslâmý yaþanýr kýlarlar, Kur’an’ý okur-yaþar olurlar ve o yaþayan Ýslâm haline gelirler.
Bir hadiste iþaret edilen gerçek de bu olsa gerekir:
Peygamber (sav) þöyle dedi: “Allah (cc) buyurdu ki: “Kim benim veli (dost) kuluma düþmanlýk ederse ben ona harb ilan ederim. Kulum bana sevdiðim farz ibadetlerle yakýnlýk kazanýr. Nafile ibadetlere devam ederse bu yakýnlýk daha da artar. Öyleki artýk ben o kulumu sevmeye baþlarým. Onu sevince de onun iþitten kulaðý, gözen gözü, tutan eli ve yürüyen ayaðý olurum. Eðer benden bir þey isterse mutalaka veririm. Benden koruma isterse onu mutlaka korurum...” (Buharî, Rikak/38 no: 6502)
-Büþrâ (müjde) kavramý
Kur’an’da uyarýnýn yer yer müjde ile birlikte kullanýldýðýný görüyoruz. Bundan amaç kiþiye özendirmek, hayýrlý iþleri yapma konusunda neþe ve istek uyandýrmadýr. Kiþinin kazacaklarýný ve kaybedeceklerini kendisine etkileyici bir yöntemle haber vermektir. (Zamahþerî, el-Keþþâf 1/109)
Bunlarýn her biri duruma göre, haber verilen þeyin aðýrlýðýna, konunun akýþýna ve muhatab alýnan kiþilerin durumuna göre deðiþebilir.
Türkçe Sözlük’te müjde: Sevindirici haber. Muþtuluk. Sevindirici haber verileceði zaman söylenir. Mesela: Müjde! Bir oðlunuz oldu. Müjde vermek/müjdelemek: Bir kimseye sevindirici, mutlu bir haberi ulaþtýrmak. (Komisyon, TDK Türkçe Sözlük, 2/1054)
Arapça’daki müjde (büþrâ) kelimesinin aslý “be-þe-ra” fiilidir. Bu da bir þeyin güzelliði ile ortaya çýkmasý, görünmesi demektir. Bunun masdarý olan “beþeratü” derinin dýþ yüzü, “beþer” ise insan anlamýna gelir. (Ramahurmûzî, Kamusu’l-Muhît, s.35. Ýbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 2/89)
Ayný kökten gelen “büþrâ” veya “beþâret” ise müjdeleyicinin ulaþtýrdýðý þey, yani sevinçli haber, muþtu, müjde demektir.
Tef’ýl kalýbýnden “beþ-þe-ra” müjdelemek, muþtulamak, ya da birine yüzünün derisini mutluluktan gevþetecek bir haber vermek (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 61-62),
“tebþîr”, müjdelemek, sevindirici olaný ortaya koymak,
“beþîr/mübeþþir” müjdeleyen/sevindirici haberi getiren demektir. Ki Kur’an’da genellikle peygamberler hakkýnda kullanýlmaktadýr.
(Bir hadiste þöyle geçiyor: “Artýk vahiy kesilmiþtir. Geriye sadece müjdeciler –mübeþþirât- kalmýþtýr. Soruldu ki “mübeþþirât” nedir? “Salih rüyalardýr. Onlarý da müslüman görür veya ona gösterilir.” (Buhârî, Tabir/5. Muvatta, Rüya/2 no: 957. Ebu Davud, Edeb/96 no: 5017. Müslim 479. Ýbni Mâce 1/1283)
“Beþera”; derinin dýþ tarafý demektir ki buradan hareketle “tebþir” deri üzerinde bir þeyin etkisini ortaya çýkarmak, bir kimseye, hakkýnda bilgisinin olmadýðý bir konuda sevinçli bir haber vermektir denilebilir. (Ýbni Manzru, Lisanu’l-Arab, 2/90)
“Ýster hüzün versin, ister sevinç versin muhatabýn yüzünde deðiþiklik meydana getiren habere ‘büþra/müjde’ denir. Bu, daha çok hayýrlý haberler için kullanýlýr.” (Sibeveyh’ten nak. Çelik, M. Kur’an’ýn Ýkna Hususiyeti, s: 304)
“Müjdelemek/tebþîr”; eðer hayýrlý, sevindirici, hoþ bir haber hakkýnda kullanýlýyorsa, bu, müjdesi verilen þey açýkca belirtilerek yapýlabilir. Bazen de müjdesi verilen þey açýkça belirtilmeden verilebilir. “Sana müjdeler olsun!”, “seni müjdeliyorum”, birdenbire birine “müjde!”, “sana bir müjdem var!” demek gibi.
Ancak keder, hüzün veya kötü þeyler hakkýnda müjdelemek kelimesi kullanýlacaksa, mutlaka haberi verilen kötü þey açýkça belirtilerek yapýlýr.
-Kur’an’da müjdenin kullanýmlarý
Kur’an ‘müjde’ olayýný çeþitli formlarda kullanýyor. Genelindeki ana tema sevindirici, özendirici, mutlu edici haberlerdir. Bu haberler bazen insaný mutlu eden önemli bir müjdedir, bazen de erdemli davranýþlara, Allah’a itaate teþvik etme, iyi davranýþlara özendirmedir.
Müjde olayýnda gelecekte gerçekleþecek, gerçekleþtiði zaman da ilgiliyi sevindirecek ve mutlu edecek bir olgu söz konusudur. Bu baðlamda müjde geçmiþe deðil, geleceðe dönüktür diyebiliriz.
Bu da öncelikle insan zihnini terbiye eder, olumlu davranýþa hazýrlar. Arkasýndan da davranýþlarda güzellikler görülür.
* Allah (cc) iman edip erdemli davranan, sâlih amel iþleyen, hayýrlý iþler yapan kullarýný en güzel karþýlýklarla müjdeliyor.
“Hamd olsun Allah'a ki, O, (insanlarý) kendi tarafýndan çetin bir azap ile ikaz etmek, iyi iþ ve davranýþlarda bulunan müminlere, kendileri için, içinde ebedî kalacaklarý (cennette) güzel bir ecir bulunduðunu müjdelemek ve «Allah evlât edindi» diyenleri de uyarmak için kuluna (Muhammed'e), kendisinde hiçbir (tezat ve) eðrilik bulunmayan dosdoðru Kitab'ý indirdi.” (Kehf/1-4. Ayrýca bkz: Þûrâ 42/23. Tevbe 9/21)
Bugün, burada, bu dünyada sâlih amel iþleyenler, bunun peþinden dünyada ve Âhirette ödüle, sevince, mutluluða kavuþacaklar.
* Kur’an bir “beþîr/müjdeleyici”dir.
“Bu Kitap, merhametli olan Allah katýndan indirilmedir; bilen bir millet için müjdeci ve uyarýcý olmak üzere Arapça okunarak, ayetleri uzun uzun açýklanmýþtýr. Ama insanlarýn çoðu yüz çevirmiþtir, onlar iþitmezler de: "Bizi çaðýrdýðýn þeye karþý kalblerimiz kapalýdýr, kulaklarýmýzda aðýrlýk, bizimle senin aranda anlaþmamýza engel vardýr; istediðini yap, biz de yapacaðýz" derler.” (Fussilet 41/4)
O ayný zamanda iman edip sâlih amel iþleyenleri muhteþem bir karþýlýðýn beklediði müjdesini vermektedir.
“Gerçekten bu Kur’an en doðru olan yola götürür ve iyi iþler yapan mü’minler için büyük bir mükâfat olduðunu ve Âhirete inanmayanlar için elem dolu bir azap hazýrladýðýmýzý müjdeler.” (Ýsrâ 17/8-9)
* Allah (cc) pek çok âyette Hz. Muhammed’i iman edenleri hadis hesapsýz ödülleri, karþýlýklarý müjdelemekle görevlendiriyor. Ki onlar bununla sevinsinler. Yaptýklarý amellerin boþa gitmediðinden emin olsunlar. Allah yolunda çektikleri sýkýntýlardan dolayý yürekleri daralmasýn, uðradýklarý mahrumiyetten dolayý esef etmesinler. Bu gibi ödüllere kavuþmak için de daha çok çalýþsýnlar, daha çok sâlih amel iþlesinler.
“Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar[262], rükû’ ve secde edenler, iyiliði emredip kötülükten alýkoyanlar ve Allah’ýn koyduðu sýnýrlarý hakkýyla koruyanlardýr. Mü’minleri müjdele.” (Tevbe 9/112)
“Tâðut'a kulluk etmekten kaçýnýp, Allah'a yönelenlere müjde vardýr. (Ey Muhammed!) Dinleyip de sözün en güzeline uyan kullarýmý müjdele. Ýþte Allah'ýn doðru yola ilettiði kimseler onlardýr. Gerçek akýl sahipleri de onlardýr.” (Zümer 39/17. Ayrýca bkz: Bakara 2/25. Yûnus 10/2. Ahzâb 33/47. Saff 61/13 ve diðerleri)
* Kur’an yaptýðý her iþi Allah’ý görüyor gibi yapan muhsinleri müjdeleliyor.
“Onlarýn (kurbanlarýn) etleri ve kanlarý asla Allah’a ulaþmaz. Fakat O’na sizin takvanýz (Allah’a karþý gelmekten sakýnmanýz) ulaþýr. Böylece onlarý sizin hizmetinize verdi ki, size doðru yolu gösterdiðinden dolayý Allah’ý büyük tanýyasýnýz. Ýyilik edenleri müjdele.” (Hâcc 22/37)
* Allah (cc) yolunda gerek ibadet ederken, gerek günahlardan kaçýnýrken, gerekse O’nun uðruna mücadele ederken zorluklara sabredenler de müjdeden pay alýrlar.
“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlýkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.” (Bakara 2/155)
* Melekler doðru yolda yaþama kararlýlýðý gösterenleri de müjdelerler ve dünyadada Âhirette de onlarýn dostu olduklarýný söylerler.
“Þüphesiz “Rabbimiz Allah’týr” deyip de, sonra dosdoðru olanlar var ya, onlarýn üzerine akýn akýn melekler iner ve derler ki: “Korkmayýn, üzülmeyin, size (dünyada iken) va’dedilmekte (müjdelenmekte) olan cennetle sevinin!” (Fussilet 41/30)
Bu müjdeler bitimsiz bir saadetin habercisi, sonu gelmez ikramlarýn duyurulmasý, ebedî baðýþlarýn iþaretidir. Gerçek müjde iþte budur. Gerçek sevinç kaynaðý böyle olur.
Kur’an’ýn bu müjdeli haberleri Vahy’in muhataplarý için bir eðitim aracýdýr. Sonunda bu gibi tarifsiz mükâfatlara kavuþucaðýna emin olan kimdseler buna göre amel iþlemeye baþlarlar. Nefislerini bu yolde hizaya getirirler.
-Peygamberler müjdecidir
Bütün peygamberler öncelikli olarak birer ‘beþîr-müjdecidir. Yani onlar itaat eden bütün kullar için af ve maðfireti, sonsuz kurtuluþu ve mutluluðu, onlarýn memnun kalacaðý sonuçlarý müjdelerler. Dünya hayatýný Allah’ýn gösterdiði gibi geçirenlere en güzel akýbeti (sonucu) haber verirler. (Bkz: Kehf 18/56)
Fâtýr Sûresi 24. âyette, Peygamberimizin bu iki sýfatý söylendikten sonra “hiç bir ümmet (topluluk) yoktur ki onun içinden bir beþîr ve nezîr gelip geçmemiþ olsun” deniliyor.
Peygamberlerin insanlar arasýndaki görevi, onlarý müjdelemek ve uyarmaktýr. Onlar Allah’ýn dilemesi dýþýnda hiç kimseye fayda ve zarar veremezler. (A’raf 7/188)
Peygamberler, Allah’tan aldýklarý emir doðrultusunda insanlarý uyarýrlar, doðru yolu gösterirler, yapmalarý gerekeni öðretirler. Ancak bazýlarý çeþitli sebeplerden dolayý onlarý dinlemezler. Ýsyanlarýna, hatalarýna, azgýnlýklarýna devam ederler. Bunun üzerine Allah’ (c.c.) haddi aþmýþ, yoldan çýkmýþ bütün topluluklarý bir ‘nezîr’ aracýlýðýyla inzar etmiþtir.
Kur’an, kitap ehlinin “bize bir beþîr ve nezîr-müjdeci ve uyarýcý gelmedi” diyemeyeceklerini, çünkü onlara bu görevleri yerine getiren son elçi (Hz. Muhammed (s.a.s.) gönderilmiþtir. (Mâide 5/19)
Muhammed’in (sav) hem beþîr ve nezîr (müjdeleyici ve uyarýcý) olduðu Kur’an’da farklý ifadelerle, farklý formlarla haber veriliyor.
“Doðrusu Biz seni (ey Peygamber,) hakikat ile gönderdik: bir müjdeleyici ve uyarýcý olarak; yakýcý ateþe mahkûm olanlardan sen sorumlu deðilsin.”(Bekara 2/119)
“Biz seni ancak bütün insanlara bir beþîr (muþtulayan) ve nezîr (uyarýp- korkutan) olarak gönderdik. Ancak insanlarýn çoðu bilmiyorlar.”(Sebe’ 34/28)
Ýnsanlarýn pek çoðu beþîr ve nezîrin, Allah adýna insanlarý müjde vermenin ve uyarýp korkutmanýn ne anlama geldiðini bilmezler. Dolaysýyla Vahy böylelerine bu gerçeði açýklýyor, uyarýyor. Zaten ilk insandan bugüne kadar bütün toplumlar Allah’tan uyaran ve müjdeleyen elçiler gelmiþtirir. Týpký âhir zaman ümmetine Muhammed’in (s.a.s.) beþîr ve nezîr olarak gönderilmesi gibi.
“Biz seni hakikate sâdýk bir müjdeci (beþîr) ve uyarýcý (nezîr) olarak gönderdik: Çünkü hiçbir topluluk yoktur ki içlerinden bir uyarýcý (nezîr) gelip geçmemiþ olsun.” (Fatýr 35/24. Ayrýca bkz: Hûd 11/2)
Peygamberler konumlarý itibarýyla iyi, sevindirici, yüzü aydýn eden haber getiren insanlardýr. Her ne kadar ‘nezîr/uyarýcý sýfatlarý da olsa, onlarýn müjdeleyici özellikleri önceliklidir.
Zira insan bu dünyaki amellerinden dolayý ya ödülü, ya da cezayý hak eder. Ýþin tabiatý budur. Ýyi iþler yapanlarýn müjdeli haberlere, mükâfatlara, iyi sonuçlara kavuþmasý, suç iþleyenlerin cezaya çarptýrýlmasý aklýn gereðidir.
Ýyi yapanlar, yaptýklarý iyiliklerin sonunda hiç bir þey elde etmeyeceklerse yapýlanýn bir deðeri yoktur. Kötülük yapanlar da , yaptýklar kötülüklerden dolayý bir cezaya uðramýyorlarsa, bir sýkýntý görmüyorlarsa, o zaman da iyiliðin ve kötülüðün bir anlamý olmaz.
Herkes bilir ki insan davranýþlarýnýn bir kýsmý iyidir, bir kýsmý iyi deðildir. Ýyi olanlar ödüllendirilmeli, suçlar cezalandýrýlmalý.
-Eðitimde müjde olgusu
Kiþi bir beklentisi varsa bir þeyi yapar. Bir þeye emek verirken onun karþýlýðýnda bir þey alacaðýný düþünür. Yaptýðýnýn karþýlýðýný alacaðýndan emin olan bir kimse önündeki iþe bir kat daha sarýlýr.
Kiþi lezzet ve haz veren þeyleri sever, nimet ve bolluða kavuþunca sevinir, iyi bir duruma kavuþunca yüzü güler. Tam tersi, acý ve sýkýnýt veren þeylerden hoþlanmaz, darlýktan ve felaketten korkar, zor bir durumla karþýlaþýnca yüzü gülmez.
Eðitim bir etkileme, ikna etme ve böylece kiþiliði oluþturma süreci olduðuna göre; iyi þeylere teþvik etmek, olumlu davranýþlarý sevdirmek, doðru olan þeylerin yapýlmasýný saðlamak için çeþitli metodlar kullanýlýr.
Müjdelemek bunlardan bir tanesidir. Bu, kiþiyi iyi bir sonuçla, yüzü ak eden bir kazançla, yüreðe sevinç veren bir ödülle muþtulamaktýr. Yapýlan iyi iþin mutlaka yine bir sonuca ulaþacaðýna dair kiþiyi ikna etmektir.
Uyarý tam bunun tersidir. Yapýlan þeyin sonucunda karþýlaþýlacak zararlarý önceden bildirip sakýnmasýný saðlamaktýr. Tehlikeyi önceden bildirip, tedbirli olunmasýný öðütlemektir.
Buna din dilinde ‘terðîb ve terhîb’ denir. Yani teþvik ve sakýndýrma. Müjdeleme ve uyarma. Ýþtahlandýrma ve korkutma.
Bu bir açýdan da mükâfat ve cezaya benzer. Ancak bu peþin ödenen bir mükâfat veya ceza deðil, yapýlanýn sonucunda kazanýlan iyi veya kötü bir karþýlýktýr.
Eðitimin her kademesinde müjde ve uyarý kullanýlabilir. Nitekim küçük bir çocuða “ateþe dokunma yanarsýn, þunu yaparsan þu hediyeyi kazanýrsýn” demek belki bunun küçük bir örneðidir.
Öðrenciye; “dersini yaparsan, eðitimin krallarýna uyarsan, daha çok çalýþýrsan; baþarýrsýn, iyi bir karneyi, diplomayý, ödülü hak edersin” tarzýndaki teþvikler birer müjdedir.
“Yaramazlýk yaparsan ceza alýrsýn, çalýþmazsan kazanamazsýn, suç iþlersen hapse düþersin” gibi ifadeler de bu tarzdaki uyarýlardýr.
Bütün bunlarýn eðitimde yapýcý ve etkili olduðu açýktýr. Ancak uyarýdan ziyade teþvik etmenin, korkutmadan önce özendirmenin, cezadan çok ödüllendirmenin etkili olduðu söylenmeli.
Hüseyin K. Ece
21.03.2018
Zaandam