Allah’tan cennetlik kullara selâm.
Müthiþ bir þey bu. Anlatýlmasý bile heyecan verici.
Kaldý ki cennetliklerin görevli melekler tarafýndan selâmla karþýlanmalarý, tebrik edilmeleri, oradaki makamlarýna buyur edilmeleri bile baþlý baþýna büyük bir müjde.
Ya bu selâm, bu teþrifat, bu karþýlama cenneti iman edenlere lutfeden Âlemlerin Rabbin’den gelirse...
Bir gün telefonumuz çalsa, açtýðýmýz zaman karþýmýzdaki;“ben falanca bakan”, ya da “ben baþabakan falanca” dese... insan heyecanlanmz mý? Koca bakan veya baþbakan sana telefon ediyor, sana selâm veriyor. Þüphesiz böyle bir durumda herkes duygulanýr. Hatta sevincinden ne yapacaðýný þaþýrýr. Pek çoklarý sevincinden aðlayabilir. (Nitekim basýna yansýdýðý kadarýyla, baþbakanýn, bakanlarýn ellerini tuttuðu, evlerine misafir olduðu, telefon edip hal hatýr sorduðu pek çoklarý sevinçlerinden aðlamýþlar.)
Býrakýn baþbakaný, kendimizden daha ileride bildiðimiz birise telefon etse, kapýmýza gelse, masasýnda yer verse,bizi evine buyur etse insan yine heyecanlanýr, sevinir.
Bir de Allah’tan cennetlik kullara gelecek selâmýn vereceði heyecaný, sevinci, etkiyi düþünün. Hesap edilemez, boyutlarý bilinemez.
Bu âyeti Türkçeye M. Esed, “Rahmet saçýcý Rabbin sözüyle gelen katýksýz bir huzur ve rahatlýk içinde.”
M. Topbaþ, “Orada Rahîm olan Rab’dan bir de selâm vardýr”,
S. Akdemir; “Bir de çok müþfik olan Rabbinin söyleyeceði “Selâm” olacaktýr.”
R. Ý. Eliaçýk; “Sevgi ve merhametle dopdolu Rabbinin ebedî barýþ sözü yankýlancak.”
M. Hamidullah; “Ve onlara, Merhametli bir Rab tarafýndan söz olarak “Selâm” vardýr.”
B. Eryarsoy-A. Aðýrakça; “Çok merhametli Rabb(lerin)den “selâm” denir (onlara).”
H. T. Feyizli; “Çok merhametli olan Rabbin katýndan (onlara) söylenen söz “selâm”dýr.”
A. Gölpýnarlý; “Onlara, Rahîm Rabden söylenen söz de esenlik sözüdür.”
A. F. Yavuz; “Allah tarafýndan (melekler vasýtasýyla) bir söz olarak onlara “Selâm” vardýr.”
Diyanet meali (eski); “Merhametli olan Rab katýndan onlara selâm vardýr.”
E. H. Yazýr; “Bir selâm, rahîm bir rabdan kelâm.”
H. B. Çantay; “Çok esirgeyici Rab (lerin) den bir de selâm (var) dýr.”
Ö. N. Bilmen; “Rahîm olan Rabden kavlen bir selâm da vardýr.”
S. Yýldýrým; “Rabb-i Rahim'den sözle olan bir selâm yine onlara. . .”
S. Ateþ; “Çok esirgeyen Rabden (onlara) sözle selâm (vardýr).”
M. Ýslâmoðlu; “Rahmeti sonsuz Rabbin sözüyle gelen tarifsiz bir mutluluktur bu.”þeklinde çevirdiler.
Bu ayetle ilgili çeþitli açýklamalar ve yorumlar yapýlmýþ. Ancak burada önemli olan konu, Allah’ýn cennettliklere sunacaðý nimetlerin güzelliði, mükemmelliði ve sonsuzluðuna vurgu yapýlmýþ olmasý. Bunun yanýnda Allah’tan selam sözüyle, O’nun ebedi hoþnutluðuna iþaret edilmesi. Þüphesiz ki bu maddi nimetlerin ötesinde, Allah’tan gelen lütuflarýn, baðýþlarýn en büyüðüdür.
Þimdi bu âyeti tefsircilerin nasýl anladýklarýndan örnekler verelim:
‘Selâm’, kurtuluþ, rahat ve iç barýþý ifade ettiði için burada onu bunlarýn tümünü ifade eden ‘mutluluk’ diye anlamak mümkündür.(1)
M. Esed’e göre “selâmün kavlen” birleþik ifadesinin bu baðlamdaki en güzel karþýlýðý “huzur ve rahatlýk sözü”dür.(2)
ez-Zeccâc der ki;” cennetlikler için Allah’ýn onlara selâm vermesi de vardýr” demek olur. Bu da onlarýn en büyük arzusudur.
Ýbni Abbas’a göre Allah (cc) cennetliklere selâm verecek. Nitekim Ýbni Mace’de geçen bir hadise göre Cennet ehlinin nimetleri içerisinde bulunduklarý bir sýrada Allah onlara bir nûr þeklinde görünecek ve onlara “Ey cennet ehli selâmün aleyküm” diyecek. Ýþte bu “Rahman olan Rabden bir selâmdýr” âyetini anlatmaktadýr.(3)
O cennetlikler için ayrýca Rablerinden selâm da vardýr. Bu onlara yönelik Allah’ýn kelâmýdýr. Âyet bunu ayrýca ‘kavl-söz’ lafzýyla te’kid ediyor. Yani Allah’ý onlara selâm vermesi demek; selâmetin bütün yönlerden onlara ulaþmasý, onlarýn ‘tahiyye’ye (dirilik selâmýna) kavuþmalarý demektir. Öyleki bu tahiyye’den, bu selâmlamadan daha üstünü ve bu nimetin bir benzeri yoktur.
Her þeyin sahibi Allah’tan ebedilik yurdunun sakinlerine gelebilecek tahiyye’yi (selâmý) düþünebiliyor musunuz? Ki orada olanlara Allah (cc) rýdvanýný (rýzasýný) bahþedecek, onlara ebediyyen kýzmayacak ve dilerse onlar orada bir daha ölmeyecekler. Kalplerindeki bu sürûr ve sevinç asla yok olmayacak.(4)
Bir âyette þöyle buyuruyor:
“Ýhsan sahiplerine (iyilere) daha güzeli ve daha da fazlasý varýr. Yüzlerine ne bir toz bulaþýr, ne de horluk kaplar. Onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalýcýdýrlar.”(Yûnûs 10/26).
Bazý sahabelere göre cennetliklere ihsan edilecek ‘daha da fazlasý’, Allah’ýn cemaline bakmalarýdýr.(5)
Suhayb (ra) Rasûlüllah’ýn þöyle buyurduðunu rivâyet ediyor: “Cennetlikler Cennete girdikten sonra Allah (s.t.) þöyle buyuracak: “Size daha fazlasýný vermemi istediðiniz bir þey var mý? “ Onlar: “Yüzlerimizi aðartmadýn mý, bizi Cennete koymadýn mý, cehennem ateþinden korumadýn mý?” Bunun üzerine Allah (s.t.) hicabý açacak. Onlara Aziz ve Celil olan Rablerine bakmaktan daha çok sevdikleri bir þey verilmiþ olmayacaktýr. Sonra da “Ýhsanda bulunanlara daha güzeli ve daha da fazlasý var” âyetini okudu”.(6)
Allah’ýn selâm sözü melekler aracýlýðýyla veya doðrudan cennetliklere ulaþtýralacak.(7)
Bazýlarý farklý bir gramer tahliliyle bu âyetteki “selâm” sözü 57. âyete baðlanmakta ve kelimenin farklý anlamlarýndan hareketle farklý manalar veriliyor. (8)
Ýlk devir müfessirlerinden Mukatil b. Süleyman bu âyeti þöyle açýklýyoýr: Yani, melekler Cennetin bütün kapýlarýndan cennetliklerin yanýna gelir ve þöyle derler: “Ey Cennet ehli, Rahim olan Rabbinizden size selâmün aleyküm (deniliyor).”(9)
‘Selamün kavlen’‘onlarýn arzu ettikleri her þey onlara tastamam teslim edilecek demek olur. Bazýlarý bunu bir önceki âyete haber yaparak “selamen kavlen” þeklinde okudular.(10)
“Selâmün kavlen” þeklinde iki durum söz konusudur: Bazý Kûfeli nahivcilere göre bu bir önceki âyetteki ‘ma yeddeûne-istedikleri her þey’in haberidir. O zaman kelâmýn anlamý:“istedikleri her þey katýþýksýz bir þekilde onlarýndýr”, “istedikleri her þey verilecektir, bu teminat altýndadýr”. Ýkinci durum ise; methetmedir. Yani “Allah’tan onlara bir selâm sözü vardýr” demektir.(11)
Bu âyetteki selâm bir önceki ayetteki ‘ma’dan bedeldir. “Onlar için Allah’ýn onlara selâm vermesi de vardýr” demek olur. Yani cennetlikler orada ne isterlerse kendilerine eksiksiz verilecek.(12)
Bu âyetle ilgili Ýbni Abbas’tan gelen bir yorum þöyle: Þüphesiz Allah (cc) cennetliklere selâm verecek. Bu da Allah’ýn þu sözünde açýklandýðý gibidir: “Tahiyyetühüm fihâselâm-Onlarýn oradaki tahiyyeleri selâmdýr”(Yûnûs 10/10. Ýbrahim 14/23. Ahzab 33/44)(13)
Cennetlikler kendilerine sunulan nimetlerle mutlu olacaklar. Eþleri de kendileriyle birlikte olacak. Eþleriyle beraber gölgeler altýnda bahçelere konulmuþ divanlara/koltuklara yaslanacaklar. Önlerinde canlarýnýn istediði her þeyi hazýr bulacaklar. Bundanlardan daha üstün olarak da Rahim olan Rab onlara sözle (fiilen) selâm verecek. Yahut bu durum onlara Allah’ýn dünyada iken söz verdiðibir esenliktir.(14)
“Cennetlikler, salih amellerle cennete sahip olanlar. Gerçi cennete girmek, esas itibarýyla Allah'ýn lütfuyladýr. ‘meyve’ denmesi de sýrf zevkten çok, çalýþmanýn meyvesine iþaret eder. Erîkeler. Erike, haclede, yani gelin odasýnda döþenen süslü koltuktur. Ve onlara istedikleri her þey var, davayý kazandýlar, yani selam da var Rahîm olan Rab’dan. Sonunda müminleri rahmetiyle murada erdiren ve ortaðý benzeri olmayan bir Rabden doðrudan doðruya söylenen bir selam.” (15)
Cennetlikler bu güzel aðýrlama ve nimetlerle karþýlanmanýn yanýnda bir de Kerim olan Rab’lerinden elde ettikleri, doðrudan doðruya rahmeti geniþ olan Rab’lerinin sözü olan ‘selam’ onlarýndýr.(16)
Cennetlikler yüksek makamlarda tahiyye ve selâmla karþýlanacaklar.
“Ýþte onlara, sabretmelerine karþýlýk cennetin en yüksek makamý verilecek, orada tahiyye(dirilik temennisi) ve selâmla karþýlanacaklardýr.”(Furkan 25/75)
Tahiyye, uzun ömür, ya da nimetin sürekliliðini istemek, selâm ise selâmet duasýdýr. Melekler, cennetliklere Allah’ýn kendilerine ikram ettiði bu nimetin devamlýlýðýný dileyecekler ve onlara selâm verecekler. Ya da bazý cennetlikler birbirlerine selâm verecekler, birbirlerine her türlü afetten uzak selâmetle birlikte elde ettikleri bu nimette ebediyyen kalmalarýný isteyecekler.(17)
Ýbni Kesir’e göre selâm onlarýn hakkýdýr. Melekler Cennetin kapýsýndan onlarýn yanýna girer ve onlara selâm verirler.(18)
“Orada onlarýn nidâlarý: “Muhteþemsin (Sübhânsýn) ey Allahým!” olur. Orada onlarýn tahiyyeleri selâmdýr. Onlarýn nidâlarýnýn sonu ‘hamd alemlerin Rabbi Allah’a aittir.”(Yûnûs 10/10)
Cennetlikler gerek Allah yolunda, gereke Ýslâmý hayata hakim kýlma, gerekse ibadetlerin icrasýnda her türlü zorluklara göðüs gerenler cennet köþkleriyle ödüllendirilecek. Oraya esenlik, dirlik temennisi, eþsiz bir mutluluk tebriði ile buyur edilecekler.
-Sað ehlinin selâmý
Kur’an, ‘ashâbu’l-yemîn-sað ehli’ olanlarýn ahiretteki durumlarý hakkýnda þöyle diyor:
“Ama eðer Allah’a yakýnolanlardan iseniz,
(yeriniz) terifsiz bir huzur, bitimsiz bir azýk ve mutluluðun üretildiði cennetler (olur).
Yok eðer bahtiyar kesimden biri olursanýz;
Artýk, (ey) sözünün eri, ashâbu’l-yemîn’den olan kiþi: Sana selâm olsun”(Vakýa 56/ 88-91)
Ashâbu’l-yemîn, lafzen, “saðdakiler” veya ‘sað ehli’ demektir. Mealciler bunu Türkçeye ‘doðru yolu bulanlar’, ‘bahtiyarlar’, ‘saðduyu ile hareket edip doðru yolu bulanlar’, ‘amel defteri saðýndan verilenler’, ‘sað taraftaki mutlu kiþiler’, ‘ahiret mutluluðuna erenler’ þeklinde çevirdiler.
Buna benzeyen ‘ashabu’l-meymene’yi de (Vakýa 56/8. Beled 90/18) ‘vicdan sahibi kimseler’, ‘dürüstlüðe ve erdemliliðe eriþmiþ olanlar’, ‘sað duyu ile hareket edenler’, ‘uðurlu ve bereketli kiþiler’, ‘kitabý saðýndan verilecek olanlar’ þeklinde tercüme ettiler.
Ashâbu’l-yemîn, Türkçe’ye nasýl çavrilirse çevrilsin, belli ki bu sýfatla anýlan mü’minler dünya hayatýnda sað duyu ile ederek ve akýllarýný kullanarak hidayeti seçerler, kulluk görevlerini hakkýyla yerine getirirler, Ahirette/hesap gününde amel defterlerini sað taraflarýndan alýrlar ve üstün ödülleri hak ederler. Bunun sonucunda da sonsuz mutluluðu kazanýp bahtiyar olurlar.
Dahasý ‘sana selâm olsun” diye etkileyici, heyecanlandýrýcý, muhteþem bir iltifata muhatap olurlar.
Burada yukarýdaki soruyu yeniden soralým: Acaba onlarýn ödüllendirileceði ‘tahiyye ve selâm’, baþka âyetlerde iþaret edildiði gibi ‘selâm’ ile karþýlanma iltifatý (Meryem 19/62.Vakýa 56/26.Kaf 50/34.Hýcr 15/46) meleklerden mi, yoksa Allah’tan mý gelecek?
Þüphesiz bunu Allah (cc) daha iyi bilir.
Pek çok âyette geçtiði gibi ‘ashâbu’l-yemîn’ de dahil cennetlikleri meleklerin selâmla karþýlamalarý veya selâm vermeleri, tebrik etmeleri, onlara ‘huzur ve mutluluk içinde cennete yerleþin” demeleri mümkün.
Ancak Yâsîn 58. âyette geçtiði gibi, bu selâm ve iltifat Allah’tan bizzat veya dolaylý olarak cennetliklere ikram edilirse; þüphesiz bunun anlatmaya kelimeler yetmez.
Böyle bir ikram müjdesi mü’minleri heyecanlandýrýr, yüreklerini ayaða kaldýrýr.
Allah’tan selâm almak...
Allah’ýn selâmýný almaya hak kazanmak...
Allah’ýn selâmýna layýk olmak...
Bu bir mü’min için nimetlerin en büyüðü, ilahi ödüllerin en muhteþemi, ikramlarýn en deðerlisidir.
Cenneti hak etmek büyük bir ödüldür. Ancak Allah’ýn selâmýna layýk olmak elbette daha büyük bir mükâfattýr.
Unutmamak gerekir ki Cennete olan nimetler, mekanlar veya olaylar dünyadakilere benzemezler. Orada Allah’ýn muttaki kullarýna neler hazýrladýðýný kimse bilemez. (Secde 32/16-17)
Bir hadiste geçtiðine göre Allah (cc) þöyle buyurdu: “Ben (Cennette) salih kullarýma hiç bir gözün görmediði, hiç bir kulaðýn iþitmediði, hiç bir insanýn aklýna gelmeyen þeyler hazýrladým. Dileyen Secde 17. âyeti okuyabilir.” (19)
Kur’an’da cennetliklere her istediklerinin verileceði müjdesi üzerine bazý sahabeler Peygamber’e; “Orada þu kadýn var mý, at var mý? Bize bunlar, þunlar verilecek mi? Diye sordular. O da “Her istediðiniz verilecek” þeklinde cevaplamýþtý.”(20)
Meleklerin cennetliklere verecekleri selâm ve bazý yorumculara göre Allah’ýn vereceði selâm, kimbilir bambaþka bir selâm olabilir. Bizim dünyada anladýðýmýz, birbirimize ikram ettiðimiz selâm gibi olmayabilir.
Oradaki selâm olayýna bir de bu açýdan bakmak gerekþir.
- Son söz
Belli ki Allah’ýn selâmýný iman edip salih amel iþleyenler hak ederler.
Yukarýda geçtiði gibi bazý peygamberlerin adý zikredilerek “ona selam” olsun deniliyor. Bu muhtemel ki o peygambere Allah’tan bir selâmdýr ve o bunu hak etmiþtir.
Ayný selâmýn benzerini hak etmek için demek ki o peygamberlerin izini takip etmek, onlar gibi kulluk yapmak gerekir.
Allah’ýn selâmýna; ölüm kendisine gelinceye kadar ibadet edenler (Hýcr 15/99), istikamet üzere hayatlarýný sürdürenler (Hûd 11/112), Rabbine hiç bir þeyi þirk (ortak) koþmadan kulluk edenler (Kehf 18/110), hayatlarýný Rablerine vakfedenler (En’am 6/162), Allah’ý hesaba katarak yaþayanlar, ya da Allah’a karþý sorumluluk bilinciyle (takva þuuru ile) yaþayanlar, Allah’ýn kendilerinden razý olduðu, onlarýn da Allah’tan olduðu kullar (Beyyine 98/8) layýk olurlar.
Allah’ýn selâmýna es-Selâm olan Allah’ýn gönderdiði din olan Ýslâma teslim olup, selâmete kavuþanlar layýk olurlar.
Öyleyse;
“esselâmu ala men ittebeal-hüdâ- selâm hidayete tabi olanlarýn üzerine olsun.”(Tâhâ 20/47)
Bütün anlamýyla, bereketiyle ve sonuçlarýyla...
Cennet selâmýný hak etmek, Allah’ýn selâmýna layýk olmak duasýyla...
Hüseyin K. Ece
25.11.2014
Zaandam-Hollanda
(1) Ýslâmoðlu, M. Hayat Kitabý Kur’an, 2/880
(2) Esed, M. Kur’an Mesajý, 2/904
(3) Ýbni Mace, Mukaddime/13 (184). Ýbni Kesir, Muhtasar Tefsir, 3/167. Ayný Hadisi Heysemî, Mecmau’z-Zevâid’te Cabir B. Abdullah’tan Ve Râvilerinden El-Fadl B. Ýsa’nýn ‘zayýf’ olduðu notuyla naklediyor. B. Eryarsoy, Kurtubî Tefsiri Tercümesi 14/434. Hâzin bu rivâyeti Cabir ibnu Abdullah’tan aktarýyor. El-Hâzin, Muhamme ibnu Ýbrahim, Lübâbu’t-Te’vîl fi-Meâni’t-Tenzîl, 4/10
(4) es-Sa’dî, Abdurrahman B. Nâsýr. Teysîru’l-Kerimi’r-Rahmân Fi-Tefsîr-i Kelâmi’l-Mennân, M. Risale, Beyrut 1421-2002, S: 698
(5) Kurtubî, Tefsîr, Beyrut 1425-2004, 1/1515
(6) Müslim, Ýman/297, 298 (449-450). Bir Benzeri: Tirmizî; Sýfatu’l-Cenneh/16 (2552). Tefsir/10-1 (3105). Bir Benzeri: Ýbni Mâce, Mukaddime/13 (187)
(7) Zamahþerî, El-Keþþaf, 4/22
(8) Heyet, Kur’an Yolu, 4/448
(9) Tefsiru Mukâtil B. Süleyman, Beyrut 1424-2002, 3/90
(10) Ferrâ, Ebu Zekeriyya Yahya B. Ziyad. Meâni’l-Kur’an, Beyrut 1403-1983, 2/380
(11) et-Taberî , Muhammed b. Cerir. El-Câmiu’l-Beyân Fi-Te’vîli’l-Kur’an, 10/455
(12) Kurtubî, Tefsîr, Beyrut 1425-2004, 2/2580. El-Cevziyye, Ali Ibnu Muhammed. Zadu’l-Mesîr Fi-Ilmi’t-Tefsîr, Beyrut 1423-2002, S: 1176
(13) Ýbni Kesir, Muhtasar Tefsir, 2/166
(14) Ateþ, Süleyman. Yüce Kur’an’ýn Çaðdaþ Tefsiri, Yeni Ufuklar, Yersiz-tarihsiz, 7/355
(15) Elmalýlý, Hamdi Yazýr. Tefsir (Sade.) 6/422
(16) Kutub, S. fi-Zýlali’l-Kur’an, 5/2972
(17) Zamahþerî, el-Keþþaf, 3/289
(18) Ýbni Kesir, Muhtasar Tefsir, 2/185 Ve 642
(19) Buhari, Bed’ü’l-halk/8 (3244) Tefsir/32 (4779), Tevhid/35 (7498). Müslim, Cennet/1-5 (7132-7135
(20) Tirmizî, S. Cennet/11 (2543-2544)