Bu kelimeler arasýnda ince mana farklýlýklarý olsa da her biri korku olayýný deðiþik boyutlarýyla ifade ederler. Bunlar; havf, haþyet, hazer, feza’, rehbet, vecel, þefkat, huþu’ veru’b’dur. Biz bu yazýmýzda ‘havf’ ve bu kökten gelen ‘Mehafetullah-Allah korkusu’ üzerinde duracaðýz.
- Havf ne demektir
Havf, sözlükte; korkmak, kaygýlanmak, endiþe duymak anlamlarýna gelir. Bilinen ve hissedilen bir iþaretten dolayý irkilme, bir tehlike karþýsýnda ne olacaðý endiþesi içinde olmak anlamýnda bir masdardýr[1].
Bir baþka deyiþle havf, hoþlanýlmayan bir durumun baþa gelmesinden veya arzulanan bir þeyin elde edilememesinden duyulan koku ve kaygýdýr[2].
Mesela; bir kimse bir krala karþý cinayet iþlemekten çekinir. Buna raðmen bunu yapsa öldürülmekten korkar ve affedilmeyi ister. Ancak bundan kötüsü o hatayý kimse karþý iþlediði hakkýndaki bilgisi onu daha fazla eleme sürükler. Bu nedenle böyle bir cinayet gözünde büyür, korkusu daha da artar. Bu korkunun sebebi de cinayet deðil; kendisinden korkulanýn özelliði, makamýnýn büyüklüðüdür.
Ýnanmýþ bir kimse bilir ki Allah dilerse bütün alemi helak eder de bundan dolayý hiç kimse O’na hesap soramaz ve hiç kimse buna engel olamaz. Sonra da bilir ki O (cc) yaptýklarýndan dolayý sorgulanamaz. Allah hakkýnda ma’rifeti çok olan O’nun yüceliðini kendisinin eksikliðini daha iyi idrak eder.
Böyle bir bilgi de insana davranýþlarý konusunda korku verir. Ýnsanlarýn en çok korku taþýyaný kendi nefsi ve Rabbi hakkýnda ma’rifeti derin olandýr. Nitekim Kur’an buna korkuyu veya çekinmeyi farklý ifade eden haþyet kelimesiyle iþaret ediyor:“Allah’tan, kullar ýiçinde en çokâlimler korkar.”(Fatýr 35/28)Peygamber (sav) de þöyle buyuruyor: “Þu insanlara ne oluyor ki benim yaptýðýmý yapmaktan yüz çeviriyorlar. Vallahi Allah hakkýnda en derin ma’rifeti olan benim ve O’ndan en fazla çekinen de benim”[3].
Bir kimsenin ma’rifeti (Allah hakkýndaki idraki) arttýkça bu korkuya yansýr. Etkisi ta kalpte duyulur. Sonra üzüntü ve çekinme olarak olarak organlarda görülür. Ölüm korkusu artar. Öyleki beyni sarsar, kalbi her açýdan etkiler. Böyle bir korkunun organlarda ortaya çýkmasý, kiþinin günahlardan uzak durmasý ve farzlara daha fazla düþkünlük göstermesidir.
-Kur’an’da havf
Kur’an’da ‘havf’ ve türevleri 124 yerde geçmektedir[4]. Bunlarýn yarýsýna yakýný dünyevi korku ve kaygýlarý, diðerleri ise Allah korkusu, azap korkusu, ahiret kaygýsý, günah iþleme endiþesi gibi dini kaygýlarý ifade etmektedirler. Hz. Musa’nýn (as) firavun tarafýndan yakalanýp öldürülmekten korkmasý (Kasas 28/33), Yakub’un (as) Yusuf’u (as) kurdun yemesinden korkmasý (Yusuf 12/13), sahabelerin zayýf zamanlarýnda düþmanlarý tarafýndan yakalanmaktan korkmalarý (Enfal 8//26) bunlardan bazýlarýdýr.
Mü’minler, Allah’ýn dinine uygun yaþayamama ve hakkýyla þükretmeme endiþesi ve korkusu içerisinde yaþadýklarý için Allah, onlarýn havflarýný (korkularýný) emniyete (güvene) çevirir (Nûr 24/55).Burada havf’ýn zýt anlamlýsý olarak ‘emn’, yani güven kelimesinin kullanýldýðýný görüyoruz.
‘Havf’, korku duygusunu genel manada ifade eder. Tabii ki, olaðandýþý, esrarengiz bir þeyin sebep olduðu korkuya iþaret etmiþ olabilir. Nitekim Hz. Musa’nýn, ‘asa’nýn ve iplerin yýlan gibi kývrýldýðýný görünce duyduðu korku bu kelime ile anlatýlýr.
“Asaný at! Musa (asayýatýp) onu yýlan gibi deprenir görünce dönüp arkasýna bakmadan kaçtý. (Kendisine dedikki): Ey Musa! Korkma; çünkü benim huzurumda peygamberler korkmaz.”(Neml 27/10)
Bu korku (havf) hissini, Allah’ýn âyetlerinin, -özellikle de ceza ile ilgili olanlarýnýn- uyandýrmasý gayet doðaldýr. Hûd (as) kavmine þöyle sesleniyordu: “Doðrusu, ben sizin için büyük bir günün azabýndan korkmaktayým.” (Þuarâ 26/135. Ayrýca bak. Ýbrahim 14/14. Ýsra 17/59-60)
Buradaki havf’ýn (korkunun) hedefi Allah (cc), inkârcýlar için ise þeytandýr. Bundan dolayý Allah (cc) þeytanýn tarftarlarýndan deðil, kendisinden havf edilmesini-korkulmasýný emrediyor.
“Ýþte o þeytan, ancak kendi dostlarýný korkutur. Þuhalde, eðer iman etmiþ kimseler iseniz onlardan korkmayýn, benden korkun.” (Âli Ýmran 3/175)
Bu âyette geçen ‘...Eðer mü’min iseniz benden korkun’ cümlesindeki ‘havf’ýn takva ile ayný manada kullanýldýðýný söylenebilir [5].
Hz. Muhammed’e hitap eden “De ki: Ben, Rabbim'e isyan edersem gerçekten büyük bir günün (kýyametin) azabýndan korkarým.”(En’am 6/14) ayetinde havf hem günah iþleme endiþesi, hem de uhrevi ceza korkusunu anlatmaktadýr[6].
Allah’dan ‘havf’ edenlerin dünyalýk havflarý-korkularý da buna baðlýdýr. Sözgelimi, mü’minler Allah’ýn koyduðu hadd’leri (ölçüleri) yeterince yerine getirememekten (Bekara 2/229), adalet yapamamaktan (Nisa 4/3), inkârcýlarýn kendilerini fitneye düþürmesinden (Nisa 4/101), kendilerinden sonra gelenlerin Ýslâm’a baðlý kalýp kalmayacaklarýndan (Meryem 19/5) ‘havf’ ederler-korkarlar.
Mü’minler þerri-sýkýntýsý yaygýn olan bir günün azabýndan korkarlar ve buna göre ahirete hazýrlanýrlar. (Ýnsan 76/7)
Hz. Âdem’in oðullarýndan biri diðerini öldürmeye teþebbüs edince diðeri ona; kendisini öldürmek istese bile ona el kaldýrmayacaðýný söyledi ve þunu ekledi: “...Çünkü ben âlemlerin Rabbi Allah’tan korkarým (havf ederim).” dedi. (Maide 5/28)
Hz. Ýbrahim’in müþrik olan babasýna þöyle söyledi: “Babacýðým, gerçekten ben, sana Rahman (olan Allah) tarafýndan bir azabýn dokunacaðýndan korkuyorum (havf ediyorum). O zaman þeytanýn velisi (dostu) olursun.” (Meryem 19/45)
Bazý âyetlerde; “Allah’ýn hidayetine uyanlar” (Bakara 2/38), “Ýyi bir mü’mim olarak kendini Allah’a teslim edenler” (Bakara 2/112), “Ýman ettikten sonra davranýþlarýný düzeltenler” (En’am 6/48), “iman ettikten sonra istiþkamet üzere olanlar” Ahkaf 46/13), “Allah’ýn velileri (dostlarý)” (Yunus 10/62) için ahirette ‘havf-korku’ ve hüzün olmayacaðý haber veriliyor. Ýnsan mutlaka ‘Rabbinin makamý’nda durup hesap vereceðini bilerek bundan korkmasý ve ona göre davranmasý gerektiði (Hud 11/103. Rahman 55/46) havf kelimesi ile hatýrlatýlýyor. Bazý ayetlerde de havf (korku( , ümit ve yakarýþla birlikte dua, zikir ve tesbihin adaplarý arasýnda gösteriliyor. (A’raf 7/56. Ra’d 13/13. Secde 32/16)
Havf’ýn dünyalýk korku ve endiþelerle ilgili kullanýldýðý ayetlerde konu bir þekilde dini bir konuyla iliþki kurulur. Allah’ýn sevgisini kazanmýþ ihlaslý müslümanlarýn yüksek niteliklerinden bahsedilirken, haksýz kýnama ve eleþtirilerden korkulmasý din duygusunun zayýflýðýna baðlanýr[7]. (Maide 5/54) Þu ayette haber verilen dünyevi korku müslümanlarýn imtihan gereði karþýlabilecekleri sýkýntýlardan biridir. “Andolsun ki sizi bir parça korku (havf), açlýk ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme türünden bir þeyle imtihan edeceðiz. Sabredenleri müjdele.” (Bakara 2/155)
Ýki âyetde müslümanlarýn Allah’a, O’ndan korkularak, ümit ve yakarýþla dua ettikleri dile getirilmektedir. (A’raf 7/56. Secde 32/16)
Bütün bu ve benzeri âyetlerde korku olayý ‘havf’ kelimesi ile anlatýlýyor. Ayrýca Kur’an’da kiþinin sadece kendisi için deðil, baþkasý adýna duyduðu endiþe de ‘havf’ kelimesiyle ifade ediliyor. (Hûd 11/26, 84. Mü’min 40/26)
-
Hadislerde havf
Pek çok hadiste de ayný manada geçmektedir[8].
Mesela: Ebu Hureyre’nin rivayetine göre Peygamber (sav) þöyle buyurdu: “Kim karanlýktan korkarsa gecenin son kýsmýnda yola çýkar. Gecenin son kýsmýnda yola çýkan da menziline ulaþýr...”[9]
Þeddâd b. Evs’in anlattýðýna göre Peygamber (sav) þöyle buyurmuþtur: “Ümmetin için korktuklarýmýn en önemlisi, onlarýn Allah’a þirk (ortak) koþmalarýdýr. Dikkat edin ben size onlar Güneþ’e, Ay’a, ya da putlara yapacaklar demiyorum. Fakat onlar ibadeti Allah’tan baþkasý için yapacaklar ve gizli þehvete düþecekler.”[10]
Ýbni Abbas (ra) diyorki: “Rasulüllah (sav) Mekke’den Medine’ye (doðruyola) çýktý. Alemlerin Rabbi Allah’tan baþka kimseden korkmadan iki rekat namaz kýldý.”[11]
Ebu Bekre’nin rivayetine gore Peygamber (sav) þöyle buyurdu: “Güneþ ve Ay Allah’ýn ayetlerinden iki ayettir. Kimsenin ölüm, üzerin be tutulmazlar. Lakin Allah kullarýnýn bunlarla korkutur (havfettirir)”[12]
Rasulüllah (sav) buyurduki: “Hiç kimsenin korkmadýðý kadar Allah için korktum, kimsenin görmediði kadar eziyet gördüm…”[13]
-Havf ile Haþyet arasýndaki iliþki
Havf ile haþyet arasýnda korkunun ilgili olduðu þey bakýmýndan fark vardýr.
Havf; hoþlanýlmayan bir þeyden ve o þeyin sebebi olan varlýktan korkmak,
haþyet ise; hoþlanýlmayan þeylerin kendisinden deðil de onlara sebep ve kaynak olan varlýklardan korkmak demektir. Havf daha genel, haþyet daha özeldir. Allah’tan hem havf edilir, hem haþyet duyulur. Ama azabýndan yalnýzca havf edilir-korkulur.[14]
Ýman eden bir kul, Allah’ýn kendisine yakýn olduðunu ve kendisini her an gözettiðini kalbinde hisseder. O bunu bilerek Rabbinden haþyet eder, korkar.
Haþyet; sürekli Allah’ýn (cc) huzurunda olmanýn bilincidir. Kur’an bu korku sýfatýný daha çok alimler hakkýnda kullanmaktadýr.
“...Kullarý içinde ise, Allah’tan ancak alim olanlar ‘içleri titreyerek-korkar”.(Fatýr 34/28)
Haþyet, marifetle (tanýma-idrak) ile birlikte ortaya çýkan bir korku türüdür. Allah (cc) bilinmez ve insanýn gözüne görünmez. Bilen, bilinenden daima üstündür. Bu gerçeði bilenler Rablerinden ‘haþyet’ duyarlar.
‘Havf’ harekete geçme, ‘haþyet’ ise derlenip toparlanma ve sakinleþmedir. Mesela, korkunç bir tabiat olayýný gören kimsenin iki durumu olur: Birincisi ondan korkma halidir. Ýkincisi ise o olayýn kendine zarar vermemesi için tedbir almasý veya bir yerde karar kýlmasýdýr. Ýþte bu durum ‘haþyet’ halidir. Kiþi o olay karþýsýnda korkudan sonra onun tehlikesini anlamýþ ve ondan korunmak üzere tedbir almýþtýr.
Allah’tan haþyet duyan, O’na itaat eden, ma’siyeti (günahiþlemeyi) terkeden; iþte gerçek alim budur. Böyle bir kimse ‘haþyet’in taþýdýðý bütün korkularla Allah’tan korkandýr. Zaten Allah’ý hakkýyla bilmeyenler O’ndan gereði gibi haþyet duymazlar. ÝbniMes’ud; “Allah’tan haþyet duymak için ilim, aldanmak içinde cehalet yeter” demiþtir.[15]
Bütün müslümanlara ‘havf’ duygusu olsa bile, ‘haþyet’ sýfatý daha çok alimlerde bulunur. Havf ve haþyet duygularý Allah’ý tanýmak ve arif olmakla orantýlýdýr. Kalp ‘marifetullah’a, yani Allah’ý hakkýyla tanýma ve anlama makamýna ulaþýrsa; O’nun zikriyle meþgul olur. Kiþinin Allah’a karþý duyduðu havf ve haþyet-korku’ sürekli bir itaate dönüþür. Kalbin bu haline ‘tazarru’ denir. Tazarru’ veniyaz (yakarma) içinde olan bir kalp organlara etki eder, onlarý iyi amellere yönlendirir.
[1]R. Isfehâní, Müfredât, s: 229
[2]S. Þerif Cürcani, Tarifât, s: 106. El-Makdisi, M. Minhacu’l-Kasidin,s: 380
[3]Buhâri, Edeb/72 . Müslim, Fezâil 127-128 no:6109-6110. Birbenzeri: Buhari, Nikah/1 no: 5063
[4]Abdulbaki, M. F. Mu’cemu’l-Müfehres, s: 246-248
[5]T. Ýzutsu, K. Diní ve Ahlâkí Kavramlar, s: 262-263)
[6]M. Kara, DÝA Havfmaddesi. 16/529
[7]M. Kara, DÝA Havf maddesi, 16/529
[8]Bakýnýz. Mu’cemu’l-Müfehres li Elfazý’n-Nebi 2/88 HAVF mad.
[9]Tirmizi, Kýyamet/18 no: 2450
[10]Ýbni Mace, Zühd/21, no: 4205
[11]NesaiTaksir/1 no: 1436
[12]BuhariKüsuf/6 no:1048, Küsuf/14 no: 1059. Müslim, Küsuf/21 no: 2114. EbuDavud, Ýstiska/3 no: 1177. Nesai, Küsuf/1,10, 24 no: 1460, 1471, 1503
[13]Tirmizi, Kýyame/34 no: 2472
[14]L. Cebeci, Takva, s: 20
[15]ÝbniTeymiyye, et-Tefsiru’lKebir, 3/329-330
Hüseyin K. Ece 27.12.2012 Zaandam / Hollanda