a- Hesap verme :
Ahirete iman etmek aslýnda “hesap verme” bilincidir. Yani hayatýn hesabýný, nimetlerin ve emanetlerin hesabýný verme sorumluluðudur.
Dünya hayatýnda herkes üzerine aldýðý sorumluluðun gereðini yapar. Daha doðrusu yapmasý gerekir. (Eðer yapmazsa kaos olur, haksýzlýk olur, iþler çýkmaza girer. Nitekim sorun olan akiþi hayatýna, aile hayatýna, toplum ve devlet hayatýna bakýnýz; sorunlarýn temelinde her ferdin üzerine aldýðý sorumluluðu hakkýyla yere getirmemesi yatar.)
Hapishanede manevi rehber olarak çalýþan bir arkadaþ, ahiretin varlýðý konusunda tereddütleri olan bir mahkûma çunlarý sormuþ: “Düþün ki bir kimse polisin, kanunun olmadýðý yerde, ya da kanundan paçasýný sýyýrdýðý yerde hakjsýzlýk yapsýn, aðýr suçlar iþlesin, çok adam öldürsün, insanlarýn mallarýný gasbetsin, ya da aþýrý iþkence etsin. Bir þekilde polis/kanun/jandarma onu yakalayamasýn. Mahkemeler onu yargýlmasýn. Dünyalýk bir ceza almasýn. Ve böyle bir katil/cani/zalim halk arasýnda yaþamaya devam etsin. Farzet ki sen onun zulmüne uðrayanlardan birisin. Adam sana akla hayale gelmedik kötülükler yapsa, neyin var neyin yoksa hepsini zorla elinden alsa; senin gücün karþýlýk vermeye yetmese, ne yaparsýn? Bu adamýn yaptýklarý yanýna kâr mý kalsýn? Yaptýðý kötülükler kendisiyle birlikte mezara mý gitsin? Maðdur ve mazlum olanlar haklarýný hiç alamasýnlar mý? Böyle birine kim hak ettiði cezayý verecek? Bunlarýn kötülüklerine kim ve hangi duygu dur diyecek? Bu gibileri hangi korku, hangi sorumluluk frenleyecek?”
Mahkûm ister istemez, “elbette bunlarýn engellenmesi gerek, ceza almalarý gerek” dedi.
Arkadaþ; “Ya iþte böyle… Ahiret olmalý ki, bu dünyada cezasýný çekmemiþ olanlar orada hak ettikleri karþýlýðý bulsunlar. Ahiret olmalý ki bu dünyada iyiliklerinin karþýlýðýný göremeyenler orada mükâfatlarýný fazlasýyla alsýnlar” diye cevap verdi.
Bir merci, bir kurum, bir güçlü yetkili olmalý ki haksýzlýk yapanlara engel olsun, suç iþleyenlere hak ettikleri cezayý versin. Bazýlarý, “caným kanun var adalet var, hesabýný onlar sorsun” diyebilir. Doðru kanu var adalet var ama bazen insan yapýsý kanunlar da iþe yaramýyor. Kanun adamlarýnýn da gücü bazý þeylere yetmiyor.
Bir þey daha var: Ya kanun (yasa) denen þey zulmün kendisi olursa, o zaman ne olacak?
Ya kötüler kanunu da yanlarýna alýrsa? Ya bu adamlar kanunun kandisi iseler? Ya böylelerine dur diyecek, ceza verecek merciler kendi aralarýnda iþbirliði yaparlarsa, çete kurarlarsa, birbirlerini kollayýp ceza almalarýný engel olurlarsa…
Sorular uzatýlabilir. O zaman adalet nasýl saðlanacak? Gerçek suçlulara kim hak ettikleri cezayý verecek? Zayýfý, güçsüzü, haksýzlýða uðrayaný kim savunacak? Hadi diyelim kanunlar, mahkemeler, ilgili merciler bazý suçlara ceza verdiler… Ya iyilere kim ödül verecek? Kim ve nasýl adil bir biçimde iyiliklerin karþýlýðýný ödeyebilecek?
Bir kimseyi düþünelim; iyilik severdir. Elinden geldiði kadar iyilik ediyor, yardým yapýyor, kimseye eliyle ve diliyle zarar vermiyor. Herkesin çýkar peþinde koþtuðu bir ortamda, herkesin menfeati için her þeyi yapabildiði bir yerde, herkesin ‘altta kalanýn caný çýksýn’ dediði bir zamanda; o, böyle düþünmüyor. Her zaman haktan ve adaletten yana oluyor. Hak yememeye çalýþýyor. Baþkasýný kendine tercih ediyor. Kimsenin görmediði, duymadýðý, hesabýný soramadýðý bir yerde bile doðruluktan ayrýlmýyor. Herkese karþý, her pozisyonda dürüst davranýyor. Haram yemekten, gönül kýrmaktan, insanlarý incitmekten korkuyor. Ýþini saðlam yapýyor, kimseyi aldatmýyor, hile hurda nedir bilmiyor.
Þimdi böyle bir kimseye bu güzel davranýþlarýnýn mükâfatýný kim verecek? Yaptýðýnýn hesabýný günün birinde, bir þekilde vereceðinden, iþlediklerinin mutlaka cezasýz kalmayacaðýndan emin olan bir kimse kolay kolay suç iþler mi? Yaptýðý iyiliklerin karþýlýðýný günün birinde her hangi bir þekilde kat be kat göreceðinden emin olan bir kimse daha çok iyilik etmez mi? Ýyilik etmekten piþmanlýk duyar mý?
Ýþte Ahiret inancý bu sorularýn cevabýný verir.
b- Ahiret yoksa dilediðini yap
Yaptýðýnýn hesabýný vermeyeceðinden emin olan bir kimse, polisten, mahkemeden kurtulacaðýný adý gibi bilen bir þahýs; niye canýnýn istediðini yapmasýn ki? Beni kimse görmüyor, beni kimse denetlemiyor, bana hiç kimse hesap soramayacak diye düþünen kimse nefsinin arzularýna uymaz mý? Bu gibi kimseleri kim frenleyebilir ki? Pek çok zalim, pek çok despot, pek çok diktatör böyle düþündükleri için zalim olmadýlar mý? Böyle inandýklarý için haksýzlýk yapmadýlar mý? Pek çok cani, pek çok katil, pek çok hýrsýz, pek çok gasýp ahireti kabul etmedikleri için böyle olmadýlar mý?
Ahirete inan bir kimse asla böyle düþünmez. O bilir ki inasnýn yaptýklarý kayý altýna alýnýyor. Týpký bir filim gibi. Günü saati gelince yaptýklarý kendisine bildirilecek. Ýnsan yaptýðý her þeyi, kuru yaþ, küçük büyük, açýk ve gizli o yazýlý belgede bulacak. Kendi aleyhine olarak o yazýlý belge yeterli olacak.
“Her insanýn amelini (veya kaderini) boynuna baðladýk. Ýnsan için kýyamet gününde, açýlmýþ olarak önüne konacak bir kitap çýkarýrýz.
Kitabýný oku! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter.” (17/Ýsra 13-14.) (bkz. 82/Ýnfitar 10-12 - 6/En’am 59)
Mü’min bilir ki, insan bu dünyada her ne kadar bazý davranýþlarýna biraz karþýlýk alsa bile, asýl karþýlýklar öte dünyada verilecektir. Üstelik tevbe edilemeyen/vazgeçilmeyen günahlara misliyle (bkz. 10/Yunus 27 - 42/Þura 40) güzel (salih) amellere ise en güzel karþýlýk verilecektir. Bu en güzel karþýlýk da bire ondan baþlayýp, hadsiz hesapsýz bir mükâfata yükeselecektir. (bkz. 6/En’am, 160 19/Kehf 88)
Yaptýklarýnýn kayýt alýndýðýna inanan bir kimse, kötülüklerden, hayasýzlýktan, haksýzlýklardan kaçýnmaya çalýþýr. Bu iman ve bu þuur onu kötü fiillere karþý frenler. Onu iyi amellere teþvik eder. Bu iman ve þuurda olanlar iyilikleri güzel ve kolay bulurlar. Ýbadetleri samimiyetle ve severek yaparlar. Kötülüklerden de polis veya mahkeme korkusundan deðil, Allah razý olmadýðý için kaçarlar. Onlar bilir ki, ölümü olmayan hayat ve diriliþi olmayan bir ölüm anlamsýzdýr. Hesabý verilmeyecek olan bir hayat her açýdan saçmadýr. Karþýlýðý olmayan iyi eylemin hiç bir kýymeti yoktur.
Madem hesap yok, mükâfat ve ceza yok, iyi ile kötünün, iyilik ile kötülüðün farký yok; o zaman hayat niye var? O zaman dünya dillerindeki faziletin, iyiliðin, diðergâmlýðýn, yardým severliðin, adaletin, insana saygýnýn, hoþ görünün anlamý nedir? Bütün bunlar neden her dilde, her kültürde, her dinde var?
Faziletin (erdemin), iyinin, güzelliðin anlamý nedir? Ya da bunlara kim yürekleri okþayýcý bir mana verebilir? Kim bunlarý gönüller için çekici, sevimli ve güzel yapabilir? Hangi güç insanlarý bunlarý yapmaya zorlayabilir?
Ahiret yoksa dilediðini yapabilirsin. Yani dilediðini yapmak isteyenler, ahiret yoktur diye inanaýrlar, sonra da nefislerinin arzularýna uyarlar.
c-Ahiret nedir?
Ahiret, kavram olarak, öbür dünya, ölümden sonraki hayat demektir.
Dünya hayatý için ilk (ûla), ölümden sonraki hayat için ise ‘ahiret (son hayat)’ denmiþtir. Bu anlamda dünya, yakýn ikamet yeri, ‘ahiret’ ise son ikamet yeridir.
Kur’an, ‘ahiret’ kamramýný sýk sýk dünya kelimesi ile birlikte kullanmaktadýr. Her ikisi arasýnda sýký bir iliþki vardýr. Ahiret dünya hayatýný takip eden, ama ölümsüz bir hayatýn adýdýr. Bir baþka deyiþle ahiret, dünya hayatýnýn sonuçlarýnýn alýnacaðý, dünya hayatýnýn deðerlendirileceði yerdir.
Ýslâma göre, hayat ölümle bitmiyor ve dünya hayatý da sonsuz deðildir. Günün birinde týpký diðer canlýlar gibi dünya hayatýnýn tümü sona erecek, yani Kýyamet gerçekleþecektir. (bkz. 22/Hacc 2 - 72/Kýyame 1) Kýyametten sonra yeniden diriliþ, hesap (mizan) gerçekleþecek. Sonra da dünyada herkes ne için çalýþmýþsa ona kavuþacaktýr. (bkz. 39/Zümer 68 78/Nebe 17-18. 7/A’raf 8-9. 101/Karia 6-11. 23/Mü'minûn 102-103) Bu demektir ki ahiretteki ceza Allah’ýn bir gazabý deðil, kiþinin kendi elleriyle kazandýðý, hak ettiði karþýlýktýr. Kim orada hangi karþýlýk istiyorsa, bu dünyada onun için çalýþýr. Ahiretteki kurtuluþ/felah, Cennet ve Allah’ýn rahmeti; hüsran (zarara uðramak) ise, Cehennem ve sonsuz üzüntüdür.
Dünyada iken Allah’ý razý etmeye çalýþanlar, Allah’a teslim olarak salih amel iþlemeye çaba harcayanlar, bunun sonucunu orada mükâfat olarak göreceklerdir. Dünyada iken Allah’ý tanýmayan, kendi hevasýna (aþýrý istek ve tutkularýna) uyarak azgýnlaþanlar, ahireti inkâr ederek sürekli günah iþleyenler de bunun karþýlýðýný alacaklardýr. Kim zerre kadar hayr iþlerse onu, kim de zerre kadar þer iþlerse onu görecektir. (bkz. 99/Zilzal 7-8)
d-Ahiret Gerçeði:
Ahiret hayatý, insan için gayb haberlerindendir. Ahiretin olmasý akla ve ilme aykýrý deðildir. Çünkü, ahiretin olacaðýýný Vahy haber vermektedir. Akýl yönünden de ahiretin varlýðý kaçýnýlmazdýr.
Ýnsanlar ayný seviyede deðildirler. Ýyileri, kötüleri, merhametlileri, zalimleri, çok ibadet edenleri, hiç ibadet etmeyenleri vardýr. Bu dünyada iyilere mükâfat, kötülere gereken cezanýn verilmesi mümkün deðildir. Hem bu karþýlýklarý kim verebilir ki?
Ahiret inancý, hayatý düzene koyan, iyilik yapma duygusunu artýran, kötülük/günah yapma arzusunu azaltan, kiþinin kendisini kontrol etmesini saðlayan en önemli bilinçtir.
Yaptýðý iyiliklere sürekli nankörlük veya hainlik gören bir kimse de iyilik yapma isteði kalýr mý? En adi suçlarýn bile cezasýz kaldýðýný gören bir kimse neler düþünmez ki? Zalimlerin yaptýklarýnýn yanlarýna kâr kaldýðýný gören; erdemin ve iyiliklerin anlamsýz, hayatýn bir hiç, ya da yeme içme olduðunu düþünebilir.
Böylelerine göre hayat amansýz bir rekabet, üstünlük yarýþý, üretim ve alabildiðine tüketimdir. Bu dünya görüþünde ‘insan insanýn kurdudur.’ ‘Baþkasýna yem olmamak, yenilmemek için kurt gibi olmak gerekir’ anlayýþý hakimdir. Halbuki bu anlayýþ bunalýmdýr, insanýn içindeki umutsuzluktur, insanýn yaratýlýþ amacýna taban tabana zýdtýr.
Ahiret inancý kiþiye sorumluluk yüklediði gibi umut da verir. Onu amaçsýzlýktan kurtarýr, hayatýna anlamlý bir hedef gösterir. Ahiret inancý hesap verme bilinci aþýladýðý gibi insana haddini de bildirir. Ahiret inancý, yaratýlýþýn, yani dünya hayatýnýn niçin var olduðu sorusunun da cevabýdýr. Ahiret hayatý bu hayatýn devamýdýr.
Sürekli olan Ahiret hayatýnýn iyi veya kötü temelleri dünyada iken atýlýr. Burada yapýlanlar, oradaki hayatýn rengini ve boyunu belli eder. Buradaki tercihler, aslýnda orada hedeflenen þeyin tercihidir. Kýsa ve anlýk zevkler isteyenler, çok kýsa, geçici ve evcilik oyununa benzeyen dünya hayatýna razý olurlar. Bunun karþýlýðýnda ise, sonsuz mükâfatý ve mutluluðu kaçýrýrlar. (bkz. 57/Hadid 20 - 47/Muhammed 36 - 6/En'am 32)
Ahiret hayatý ‘ba’sü ba’de’l mevt-ölümden sonra diriliþ’tir. Ýlginçtir, Allah’ýn insanlara peygamber gönderme olayýna da ‘ba’s’ denilir. Yani peygamberler getirdikleri mesajla insanlarýn diriliþine sebep olurlar. Diriliþ ancak, ilâhí mesajý dinlemekle olur. Bununla dirilenler, batýl ve sapýklýðýn uykusunu ve piþman edici kötülüðünü bir tarafa atanlar, ölümden sonraki diriliþte de yüzleri ak (bkz. 3/Âli imran 106 88/Casiye 8-11), tartýlarý aðýr (bkz. 101/Kaaria 6), kitabý (amel defteri) saðdan verilmiþ bir halde (bkz. 69/Hakka 19-24) nimetlere ve güzelliklere, yani kurtuluþa kavuþacaktýr.
Onun için deriz ki, Ahiret inancý sürekli bir diriliþi iþaret eder. Öldükten sonra dirileceðini, iyiliklerinin karþýlýðýný alacaðýný bilen bir kimse devamlý hareket halinde olur, kendini yeniler, eksikliklerini tamamlar, dünyaya dalmakla, günaha batmakla, deðersiz þeylerin peþine koþmakla öldürdüðü benliðini her gün yeniden diriltir, kalbini sonsuzluk sevdasýyla meþgul eder.
Ýslâmda Allah, Peygamber ve ahiret inancý birbirini izler. Kur’an, Allah’a imanla ahirete imaný sürekli beraber anýyor. Bu, Allah’a imanýn ancak ahiret inancýyla tamamlanacaðýna iþarettir. Çünkü, yalnýzca ‘Allah (cc) var’ deyip, O’nun insan için getirdiði ölçülere uymamak, ya da bu ölçülere uyup uymamanýn sonucunun görüleceði Ahireti hesaba katmamak doðru deðildir.
Kýsaca Ahirete iman, insanýn “hayatýnýn hesabýný verme” bilincidir.
Bana emanetin edilen her þeyin, verilen nimetlere yapýlmasý gereken her þükrün, yerine getirilmesi gereken her ödevin hesabýný verme þuurudur. Bu dikkat üzere yaþamak, bu imanla hareket etmedir.