3-Tezkiye;
Kavram olarak tezkiye:Tezkiye ‘zekâ’ fiilinin tef’il kalýbýndan masdardýr.
Tezkiye kavramý Kur’an’da saflaþtýrma, temizleme, arýndýrma anlamýnda kullanýlýyor. Ancak bu temizleme maddi taharetten çok manevi olarak temizlemek, nefsi veya kalbi arýndýrmak manasýndadýr. Nefsi þirk, küfür, günaha meyil, çirkin ve aþaðýlýk heveslerden, hýrs ve tamahtan, insaný Allah’tan uzaklaþtýracak zevklerden ve isteklerden arýndýrmak tezkiyedir.
Esasen insan dünyaya tertemiz bir fýtratla (yaratýlýþla) gelir. Âkil-bâlið olduktan sonra kendi yaptýklarýna ve tercihlerine baðlý olarak ya bu temiz fýtratý aynen korur, ya da onu kirletir.
Bu temiz fýtrat Ýslâmýn Hakikat dediði þeyi kavramaya, inanmaya ve gereðini yapmaya, iyi insan olmaya ve Allah’a hakkýyla kulluk yapmaya müsaittir. Ancak insan kalbi veya nefsi zamanla kirlenir, üzerini pislik kaplar, katýlaþýr ve taþ kesilir (Bakara 2/74), hatta paslanýr. (Mutaffifin 83/14). Kir içinde kalan kalp doðrularý göremez, hakikatleri kavrayamaz. Kur’an böylelerinin durumunu “Onlarýn kalpleri var, ama bununla bir þey anlamazlar” (A‘râf 7/179), “Göðüslerdeki kalpler kör olur” (Hac 22/46) þeklinde anlatýyor.
Çeþitli sebeplerle kirlenen nefisleri ve kalpleri temizlemek, arýndýrmak; böylece Hakikati ve doðruyu görmelerini, gerçeði anlamalarýný saðlamak gerekir.
Ýþte bu çaba veya iþleme tezkiye denir.
Kur’ân mânevî pisliði ve kiri ifade etmek için rics (Tevbe 9/95. Ahzâb 33/33), neces (Tevbe 9/28) ve dess (Þems 91/10) gibi kelimeler kullanýyor. (Uludað, S. TDV Ýslâm Ansiklopedisi, 40/128-129)
Fýkýhta maddî ve manevî temizlikten (tahâretten) bahsedilir. Maddî tahâretin hangi sularla, özellikle hangi ibadetler için, nasýl yapýlacaðý anlatýlýr.
Peygamber (sav) þöyle buyurdu: “Allah temizdir, temizliði (nezâfet’i) sever.” (Tirmizî, Edeb/41 no: 2799) Allah’ýn sevdiði temizlik hem maddî, hem de manevîdir diyebiliriz.
Ýslâm beden ve elbise taemizliðini emrettiði gibi, kalp ve nefis temizliðini de emretmiþtir. Beden, elbise ve çevre temizliði, görünen kir ve pisliklerin temizlenmesi anlamýna gelir ve buna maddî (dýþ) tahâret denir.
Dinin daha çok önem verdiði temizlik ise kalp ve nefis temizliðidir. Kur’an’ýn ‘tezkiye’ dediði temizlik de budur. Kalbin temizliði; dünyevî iliþkiler boyutundan, diðer insanlara karþý kötülük, kin, haset gibi olumsuz duygulara kalpte yer vermemeye, aksine iyilik ve hoþgörüyü ilke edinmeye, kalpten insaný Allah’tan uzaklaþtýracak her þeyden uzak durmaya kadar geniþ bir alaný kapsar. (Heyet, Ýlmihal-Ýman ve Ýbadetler, 1/184)
Kur’an nefislerin/kalplerin tezkiye edilmesinden (arýndýrýlmasýndan) bahsettiðine göre onlarýn kirlenmesi de söz konusudur.
Manevî kir, manevi pislenme ne demektir?
Nefisler nasýl kirlenir?
Kirlenen nefisler nasýl temizlenir?
Bunu Kur’an’ýn iman edenlerin nasýl tezkiye olabileceklerini anlatan âyetlerinden anlayabiliriz. Kur’an nefsin kirlendiði söylerken, nefsi arýndýrma (tezkiye etme) yollarýný da göstermiþtir.
Allah’ýn arýndýrmasý yanýnda insanýn kendi iradesiyle nefsini mânevî kirlerden arýndýrmasý önemli olduðundan bahseden bir âyette; “Kim arýnýrsa kendi yararýna arýnmýþ olur” deniyor. (Fâtýr 35/18)
Tezkiye ibadeti, diðer ibadetler gibi kiþseldir. Kimse kimsenin günahýndan sorumlu olmadýðý gibi, kimse kimsenin yerine arýnma olayýný yapamaz. Nefsini tezkiye eden, ne Allah’a bir þey vermiþ olur, ne de kullarýna bir þey kazandýrmýþ olur. Kendi felahý (kurtuluþu) için çalýþmýþ olur ve Allah’ýn izniyle Adn Cennetini hak eder.
Yukarýdaki âyet, tezkiyenin kiþisel olduðunu haber verdiði gibi, bunun kiþinin kendi çabasýyla olacaðýný da bildiriyor. Bu anlamda beþerden herhangi birinin bir baþkasýný tezkiye etmesi, günahlarýndan, kalp kirlerinden arýndýrmasý söz konusu deðildir. Belki âlimler, davetçiler, anne-babalar, öðretmen (hoca) ve mürþidler (yol gösterenler) hitap ettikleri kiþilere bu konuda öðüt verebilirler, yol gösterebilirler, bilgi aktarabilirler. Onlarýn terbiyesine ve ýslah olmalarýna yardýmcý olabilirler.
Tezkiye ibadetinde þöyle bir sýrlama söz konusu:
Aþaðýda geleceði gibi öncelikle Allah (cc) dilediðini tezkiye eder. (Nisa 4/49) Öyleyse tezkiyede ilk fail Allahtýr. Ancak O (cc) arýnmak isteyeni, tezkiyeye gönlü olaný, “tezkiye olunuz” davetine kendi iradesiyle icabet edeni ve nihayet bunu hak edeni tezkiye eder (arýndýrýr). Ya da arýnmasýnýn önünü açar.
Allah tarafýndan yapýlacak son tezkiyenin Hesap gününde olacaðý unutulmamalýdýr. Allah (cc) o gün tartýlarý (sevaplarý) aðýr gelenleri, yani hak edenleri günah ve hatalarýn kirinden temizler (tezkiye eder), onlarý rahmeti ve Cenneti ile mükâfatlandýrýr.
Peygamber (sav) de kendisine verilen peygamberlik misyonu ile, vahiy ile, örnekliði ile dileyenleri tezkiye eder. (Bekara 2/151. Cum‘a 62/2. Âli Ýmran 3/164)
En nihayet insan kendi özgür iradesiyle hidâyeti seçer ve Ýslâmýn sunduðu imkanlarla, amellerle (ibadetlerle) nefsini tezkiye der. Kalbe yük olan, nefsi kötülüklere sürükleyen inanç ve meyillerden, kirlerden, pisliklerden arýnmaya çalýþýr. Demek ki tezkiyede kulun isteði, serbest iradesi ve çabasý önemlidir. O arýnmayý ister ve tezkiyenin araçlarýný devreye sokarsa; iþte o zaman Allah (cc) týpký arzu edene Kur’an’ý anlamayý kolaylaþtýrdýðý (Kamer 54/,17,22, 32, 40), kolay olaný (Cennet’e gitmeyi) isteyene daha da kolaylaþtýrdýðý (Leyl 92/5-7) gibi; tezkiyeyi de onu isteyene kolaylaþtýrýr.
Bu týpký takvanýn þartlarýna benzer. Takva (Allah’tan hakkýyla korkup çekinme) ile ilgili Kur’an þöyle diyor:“Ey iman edenler! Eðer Allah'tan korkup-sakýnýrsanýz O, size iyi ile kötüyü ayýrdedecek bir anlayýþ (furkan) verir, suçlarýnýzý örter ve sizi baðýþlar. Çünkü Allah büyük lütuf sahibidir.” (Enfal 8/29)
“...Kim Allah'tan korkup-sakýnýrsa, Allah ona bir çýkýþ yolu ihsan eder. Ve ona beklemediði yerden rýzýk verir. Kim Allah'a güvenirse O, ona yeter.”(Talak 65/2-3)
Nefislerin tezkiyeye ihtiyacý var mý? Elbette. Zira nefis hem kirlenir (Þems 91/10) hem de kötülüðe yol gösterir. “(Bununla beraber) nefsimi temize çýkarmýyorum. Çünkü nefis aþýrý þekilde kötülüðü emreder; Rabbim acýyýp korumuþ baþka. Þüphesiz Rabbim çok (Ðafur (baðýþlayan), Rahim’dir (çoký merhemet edendir).” (Yûsuf 12/53)
Ýman ve itaat ile kontrol altýna alýnmayan nefse Kur’an ‘hevâ’ diyor. Böyle bir nefis insana büyük hatalar yaptýrýr. Kendisine körü körüne itaat edilen, her istediði sýnýrsýzca yerine getirilen nefis hem kire bulaþýr, hem de adeta tanrýlaþtýrýlýr. (Câsiye 45/23. Furkan 25/43) Kur’an insanlara hevâlarýna deðil, Allah’tan gelen hakikate itaat etmelerini emrediyor. (Bekara 2/120, 145. Nisâ 4/125. Mâide 5/49. Sâd 38/26. Kasas 28/50)
Nefsi tezkiye etmeyle, temizlemeyle (zekâun) ve tathîr etmeyle (paklamayla) insan, dünyada övülecek vasýflara sahip olacak, âhirette de ecir ve sevabý hak edecek bir duruma gelir. Bu da insanýn kendini tathîr edecek, paklayacak iþleri (amelleri) tercih etmesiyle olur. Kur’an’ýn tavsiye ettiði arýnma araçlarýna baþvurmakla olur.
Kur’an’da tezkiye olayý; a-Bazen bunu emek vererek, gayret göstererek kazanmasýndan dolayý kula nisbet edilir. (Þems 91/9) olduðu gibi.
b-Bazen Allah’a nisbet edilir. Çünkü gerçekte onun faili O’dur. “Allah dilediðini tazkiye eder.” (Nisâ 4/49)
c-Bazen bunun kullara ulaþmasýnda vasýta olduðundan dolayý Peygamber’e nisbet edilir. “Onlarý temizlemek için mallarýndan sadaka al..” (Tevbe 9/103)
d-Bazen de bu husuta bir araç mesabesinde olan ibadete nisbet edilir. “Hem de katýmýzdan bir incelik, bir paklýk...” olarak. (Meryem 19/13) (el-Ýsfahânî, R. el-Müfredat, s.313)
-Kur’an’da tezkiye
‘Tezkiye’, özellikle ilk dönem âyetlerde dinin temel amacý olarak sunuluyor.
Allah (cc) Musa’ya (as) þöyle buyurdu: “Haydi Firavun'a git! Çünkü o azmýþtýr. Ona de ki: Ýster misin temizlenesin (tezekkâ)? Seni Rabbine ileteyim de ona karþý derinden saygý duyup-korkasýn!” (Naziât 79/17-18)
Yani ona de ki: Küfrün kirlerinden arýnýp, Rabbine iman etmek istiyor musun? Ýbni Zeyd bu ayetteki tezkiyeyi þöyle açýklamýþ: “Yani müslüman olmak istemez misin? Seni Ýslâm yoluna ileteyim.” O “Kur’an’da geçen tezkiyenin tümü Ýslâm manasýndadýr” demiþ ve arkasýndan Tâhâ 76. âyeti okumuþ. Tezkiyeyi açýklarken; yani kim müslüman olursa” demiþ ve Abese 3. âyeti okumuþ.
Ýkrime bu ayeti þöyle açýklamýþ: “Ey Musa! Firavun’a dedi ki: “Arýnmak için sana doðru yolu göstereyim mi? ‘Lâilâhe illah’ demen için sana yardýmcý olayým mý?” (Taberî, Ýbni Cerir. el-Câmiu’l-Beyan, 12/432)
Tezkiye (diðer bir söyleyiþle tezekki); temizlenmek, arý duru, saf yapmak manalarýnýn yanýnda bir manasý da Ýslamdýr. Firavun’a böyle bir çaðrýnýn yapýlmasý, kiþinin iradesi ile yapacaðý iþlerde meyil ve niyetin esas olduðunu gösterir. (Elmalýlý, H. Yazýr. Hak Dini Kur’an Dili (sad.), 8/515)
Tezkiye Mekkî surelerden Abese’de iki defa yer alýyor.
“Kendisine o âmâ geldi diye yüzünü ekþitti ve öteye döndü.
Ne bilirsin, belki de o arýnacak (yezzekkâ),
Yahut öðüt alacak da bu öðüt kendisine fayda verecek.” (Abese 80/3)Yani belki günahlarýndan arýnmak istiyor. (Taberî, Ýbni Cerir. el-Câmiu’l-Beyan,12/444. Mukatil b. Süleyman, Tefsir, 4/396)
“Onun arýnmasýndan (yezzekkâ) sana ne”(Abese 80/7) Yani “senden ve Kur’an’dan faydalanmak istemeyen, o kendini müstaðni (yeterli) sayan kiþinin temizlenmesinde veya müslüman olup olmamasýnda senin bir sorumluluðunyoktur. Ancak ihtiyacý olduðunu söyleyen, öðrenmek isteyen bir müslümandan yüz çevirmekte bir sorumluluk vardýr.” (Elmalýlý, H. Yazýr. Hak Dini Kur’an Dili (sad.), 8/530)
-Arýnan da (tezkiye olan da) kendisi için arýnmýþ olur:
Allah’ýn arýndýrmasý yanýnda insanýn kendi iradesiyle nefsini mânevî kirlerden arýndýrmasý önemlidir. Buna bir þöyle iþaret ediyor.
“Hiçbir günahkâr baþka bir günahkârýn yükünü yüklenmez. Günah yükü aðýr olan kimse, (bir baþkasýný), günahýný yüklenmeye çaðýrýrsa, ondan hiçbir þey yüklenilmez, çaðýrdýðý kimse yakýný da olsa. Sen ancak, görmedikleri halde Rablerinden için için korkanlarý ve namaz kýlanlarý uyarýrsýn. Kim arýnýrsa (tezekkâ) ancak kendisi için arýnmýþ (yetezekkâ) olur. Dönüþ ancak Allah'adýr.”﴾Fâtýr 35/18)
Kim günahlarý terkeder ve sâlih ameli artýrýrsa o nefsini tezkiye etmiþ olur. Arýnmanýn sonucu ve faydasý kendisinedir.
Kimse kimsenin yerine tezkiye olamaz. Arýnmaya çaba gösteren birinin bunu baþkasýna fatura etmesi, birisine -özellikle Allah’a- minnet etmesi doðru deðildir. Zira bütün ameller (ibadetler) þahsî olduðu gibi tezkiye ibadeti kiþiseldir.
Âyetin ilk cümlesi sorumlulukla ilgili önemli bir ilkeyi ortaya koyuyor. Þahsî sorumluluk, kiþinin âhirette vereceði hesabýn temel ölçülerinden biridir. Bir kimse baþkasýnýn cezasýný çekemeyeceði gibi, -putperestlerin zannettiði gibi- bir baþkasýný da þefaat ederek hesaptan kurtaramaz. Allah (cc) bir kimseyi iþlemediði suçtan dolayý sorumlu tutmadýðý gibi, bir kimsenin baþkasýndan alacaðý yardýmla günahtan kurtulmasý da mümkün deðildir.
Sonuçta Allah’ýn ölçülerine/emirlerine uyup yasaklarýndan kaçýnma çabasý içinde olan ve sâlih amel iþleyen yine kendisi için tezkiye olur, arýnmanýn faydalarýný kendisi görür. (Heyet, Kur’an Yolu, 4/410-411)
-Allah bazýlarýný tezkiye etmez
Allah (cc) âyetlerini az bir para karþýlýðý satanlarý ahirette tezkiye etmeyecek.
“Allah'ýn indirdiði kitaptan bir kýsmýný gizleyip onu az bir bedel ile deðiþenler (var ya); iþte onlar karýnlarýna ateþten baþka bir þey doldurmuyorlar. Kýyamet günü Allah onlarla ne konuþacak, ne de onlarý arýtacaktýr (yüzekkihim). Onlar için elem dolu bir azap vardýr.
Onlar, doðru yol karþýlýðýnda dalâleti (sapýklýðý), maðfiret (baðýþlanma) karþýlýðý azabý satýn almýþ kimselerdir. Ateþe ne kadar da dayanýklýlarmýþ.”(Bekara 2/174-175)
Yani onlar, inkârlarýnda ýsrar ederek ölmüþ olduklarý için, Allah (cc) baðýþlamak (maðfiret) ve affetmek suretiyle onlarý tezkiye etmeyecek,onlardan razý olmayacak.
Onlarý hayýrla övmeyecek, habis (kirli) iþlerini ýslah edip düzeltmeyecek ve onlarý arýndýrmayacak. (Þevkânî, A. b. Muhammed. Fethu’l-Kadîr, s: 133)
Böylelerini mü’minlere yapacaðý gibi affýndan hissedar yapmayacak, kazandýklarý kirlilikleriyle mahþer meydanýna getirecek. (Elmalýlý, H. Yazýr. Hak Dini Kur’an Dili (sad.), 1/488)
Burada çýkarlarý azalacak diye hz. Muhammed hakkýndaki bilgileri insanlardan saklayanlarýn yanýnda, dinî metinleri gerçek anlamýndan ve amacýndan saptýracak þekilde çýkarlarý doðrultusunda te’vil edenler, din ticareti yapan kiþi ve toplumlar kýnanýyor.Allah (cc) kýyamet günü onlarý muhatap alamaya deðer bulmayacak, onlarý tezkiye etmeyecek, ama acýtýcý bir cezaya çarptýracaktýr. (Heyet, Kur’an Yolu, 4/410-411)
Allah (cc), verdikleri sözü deðiþtirenleri tezkiye etmeyecek:
“Þüphesiz, Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir karþýlýða deðiþenler var ya, iþte onlarýn ahirette bir payý yoktur. Allah kýyâmet günü onlarla konuþmayacak, onlara bakmayacak ve onlarý temizlemeyecektir (yüzekkihim). Onlar için elem dolu bir azap vardýr.” (Âli Ýmran 3/77)
Ýnsaný Allah’a yaklaþtýrcak, O‘nun sevgisinin kazandýracak sebep þu veya bu kimseye, kabileye, ülkeye, gruba, mezhebe mensup olmak deðil; Allah’a verilen söze, yani hem ilk ahde (Elst misakýna), hem ‘Kelime-i þehâdet’ ve ‘âmentü’ ile verilen söze, hem de Allah adýyla edilen yeminelere vefalý olmaktýr.
Tefsir ve hasid kaynaklarý bu ayetin iniþ (nüzul( sebebi açýklanýrken, Ehl-i Kitap’tan bazýlarýnýn, yeminin önemini hiçe sayarak çýkar elde etmeye çalýþtýklarý haberlerine yer verirler. Bu haberler âyetin anlaþýlmasýna canlý örnekler olsa da hükmü geneldir. Âhirete iman eden herkese; Allah adýna yemin ettikten sonra sözünde durmalarý, yemine sadýk kalmalarý çaðrýsý yapýlýyor, Allah’a verilen sözden dönmenin sonuçlarý üzerinde düþünmeleri tavsiye ediliyor. (Taberî, Ýbni Cerir. el-Câmiu’l-Beyan, 3/319. en-Nisabûrî, A. b. Ahmed. Esbâbu’n-Nüzûl, s: 80)
Allah’ýn böyle kimselerle âhirette konuþmamasý ve onlara bakmamasýndan maksat, onlarýn O’nun yanýnda bir deðerlerininin olmamasý, O’nun azabýna müstehak olmalarý demektir. Nitekim bir âyette inkarcýlara, ya da cehennemi hak edenlere; “orada hakir olarak kalýn ve Benimle konuþmayýn” (Mü’minûn 23/108) deniliyor.
Allah’ýn onlarý tezkiye etmemesi de onlarý baðýþlamamasý ve günahlarýndan arýndýrmamasý, ya da sâlih kullara layýk gördüðü övgüden onlarý mahrum býrakmasýdýr. Bütün bunlar da Allah’tan hakkýyla-korkup sakýnanlar için vahim sonuçlardýr. (Ýbni Atiyye, Muharriru’l-Vecîz, s: 320)
Bu âyet, bir çýkar karþýlýðý ahdini (Allah’a verdiði sözleri), yeminini satanlarýn Allah’ýn nimetlerinden mahrum kalacaklarýný, azabý hak edeceklerini haber veriyor. Onlar kýyâmet günü ilâhi rahmete nail olamayacaklar, Allah’tan bir af ve baðýþlanma duyamayacaklar. Onlara bakýlmamasý ve onlarla konuþmamasý kinâye yoluyla onlarýn dikkate alýnmayacaklarý, onlara olan öfekinin arttýðý; böyle bir durumda ümitlerinin tükeneceði söyleniyor. (Abduh, M. Rýza, R. Menar Tefsiri (ter.), 3/483)
-Tezkiye olanlarýn âhirette yeri Adn cennetleridir
Mânen temizlenenlere ebediyen cennette kalacaklarý müjdelenmiþtir. Mekke döneminin ortalarýnda nazil olan TâhâSûresinde þöyle deniliyor:
“Þüphesiz, kim Rabbine günahkâr olarak varýrsa, kesinlikle ona cehennem vardýr. Orada ne ölür, ne de (güzel bir hayat) yaþar.
Her kim de O'na sâlih ameller iþlemiþ bir mü'min olarak varýrsa, iþte onlar için en yüksek dereceler, içinden ýrmaklar akan, içinde ebediyyen kalacaklarý Adn cennetleri vardýr. Ýþte bu günahlardan temizlenenlerin (tezekkâ) mükâfatýdýr.” (Tâhâ 20/76)
Böyleleri dünyada iken Allah’a itaat etmiþ, en temiz iþleri tercih etmiþlerdir. Tezkiye olmanýn bütün sonuçlarýndan yararlanmak bunlarýn hakkýdýr.
(Devamý var)
Hüseyin K. Ece
29.05.2016
Zaandam