Dedin ki: Hayat güzel. Ve her þey bu güzelliði doyumca yaþamaktan ibarettir.
Dedim ki: Her þey güzel gibi görünse sonuçta her þey geçici deðil mi? Geçici olana takýlýp kalmak gözleri perdeler de insan gerçek güzel ile, sanal güzel arasýndaki farký anlayamaz. Yüreði doyuran ile, nefsi oyalayan þeyi ayýredemez. Gözleri perdeleyen tuzaklar ile, gözleri açan ibretler arasýnda savrulur. Ayakbaðý olan þeyler ile, göz aðrýsý olan þeyleri karýþtýrr. Bir nefescik eðlenceði, bir ömür sürecek mutluluða deðiþir. Bir aðacýn yapraðýna takýlýr da, arkasýndaki ormaný göremez. Bir dal çiçekle avunur da göz alabildiðine serpilen çiçek bahçesini/gülistaný kaybeder.
Dedin ki: Gerçek denilen þey sadece sana sunulandýr, deðerlendirmek gerek.
Dedim ki: Hani baharda açýlan yapraklar, çiçekler, yeþeren otlar, yani bahar, canlanma, dirilme: insaný sevindirir. Sonra yaza doðru her bir çiçek meyveye durur, serpilip geliþir, yeni hayatlara nüve olur. Ama bir de bakarsýn ki güz geliverir. Olgunlaþan meyveler düþer, yapraklar solar, otlar kurur, ortalýk sarý bir dünya olur. Sonra soðuklar baþlar, kar yaðar. Kýþ gelir. Umutlarýn/hayellerin üzerine bir beyaz örtü örtülür. Hayýr, o da fazla sürmez, deðiþir, yine bahar gelir.
Sabah güneþi doðunca, kimbilir insan der ki, bu güneþ hiç gitmeyecek. Fakat az sonra güneþ vaktini tamamlar, ya daðlarýn ardýndan ya da ufkun ötesinden geldiði yere gider. Akþam olur, karanlýk bastýrýr. Karanlýða alýþan da diyebilir ki, eyvah, her taraf karanlýk ve ürkütücü. Aydýnlýk yok, umut yok, bayram yok, sevinç yok. Hayýr, zaman orada da durmaz. Deveran eder. Fecir gelir, sabah olur, Güneþ gittiði yerden yine geri gelir. Bedenine bir diken batar, bir yara olur, bir elem dokunur: aðrýsýný hissedersin, belki aðrýnýn þiddetinden feryat edersin. Ya da amansýz bir hastalýða yakalanýrsýn. Belki hastahaneye kaldýrýrlar, aðrýdan sýzýdan duramazsýn. Ama biraz sonra bakarsýn ki, aðrý azaldý, elem gitti, hastalýk iyileþti.
Bugün doðan çoçuk bir kaç yýl sonra genç olur. Güçlenir, cebbarlaþýr, katýlasýr. Ancak biraz sonra ömrünün ortasýna doðru deðiþir, baþkalaþýr, olgunlaþýr. Bir kaç yýl sonra da elden ayaktan düþer. Ne emelleri kalýr, ne hayalleri. Ve bir gün çeker gider, sessizce.
Yani görüyorsun ki her þey geçici. Yani fani.
Dedin ki: Madem ki hayat geçici, madem ki bu kadar kýsa; öyleyse ne kapabilirsen, ne kadar alabilirsen…
Dedim ki: Maksada varmak icin alet ve araç gerekir. Alet ile oyalanýrken maksadý unutmak akýllý adam iþi deðildir.
Dedin ki: Ne demek istiyorsun?
Dedim ki: Senin dünya hayatý dediðin bir araca benzer. Aracý iyi kullanan hedefine varýr. Aracý iyi kullanmayan ya yolda kalýr, ya da zarar eder. Önemli bir yolculuða çýkýyorsun. Uçaðýn þu saatte kalkacak. Bunu biliyorsun. Taksi ile gitmen gerekiyor. Diyelim ki yarým saatin var uçaða yetiþmeye. Bir taksi çaðýrýyorsun. Taksi geliyor. Bir de bakýyorsun ki taksi çok güzel bir araba. Hem deðiþik bir model, hem çok sevimli ve bakýmlý. Arabaya bayýlýyorsun. Sen uçaða yetiþmeyi unutup arabayý sevmeye baþlýyorsun ‘ne güzel, ne þirin, ne sevimli þey’ demeye. Sahibine “nereden aldýn, yaþý kaç, þurasýný nerede yaptýrdýn, burasýný nereden aldýn?” gibi sorular sormaya. Seni havaalanýna götürmek için gelen araca binip gitmek dururken sen uzun müddet aracý sevmekle meþgul olursan ucaðý kaçýrýrsýn. O zaman seni çok önemli bir seyahattan alýkoyan o aracýn güzelliðinin ne faydasý olur?
Dedin ki: Ama insanýn isteklerini ve duygularýný görmemezlikten gelemeyiz.
Dedimki: Konu insanýn isteklerini ve duygularýný görmemezlikten gelmek deðil. Ýstek ve duygularý yönlendirebilmek, sýnýr koyabilmektir. Ýstek ve duygularýn emrine ve yörüngesine girmek deðil, onlara hakim olabilmektir.
Aþýrý isteklerine tutkun birisi herhangi bir lezzeti tatsa, tatmin olmaz, bir baþkasýný ister. Hatta baþka lezzetlere olan arzusu ve iþtahý daha da artar. Sahibi ona baþka lezzetleri de taddýrýr, ama yine doymaz mutlaka bir baþkasýný ister. Dünyalýk bir þeye aþýrý baðlýlýk, nefsin bir baþka þeye de baðlanmasýný beraberinde getirir. Baþka bir þeye, baþka bir zevke, baþka bir lezzete düþkünlük çoðalýr.
(Bir bilen þöyle demiþ: “Kiþi dünyaya ne kadar çok bulaþýrsa, ondan ayrýldýðýnda da hasreti o miktarda þiddetli olur.”)
Bu böyle sürüp gider. Ama kiþi istek ve arzularýna hakim olabilse, onlara hükmedebilse, onlara ihtiyaç duyduklarý kadar verse, aþýrý arzulara ’hayýr’ diyebilse, hem mutlu olur, hem de isteklerimi elde edeceðim diye sürünmekten kurtulur.
Dedin ki: Yine de insan ihtiyaçlarýný karþýlamalý, arzu ettiði þeyleri elde etmek için savaþmalý.
Dedim ki: Haklýsýn. Ama unutma, saksýdaki çiçeðe hiç su vermesen de ölür, ihtiyaçtan fazla versen de ölür. Bir gemi kapasitesinden çok yük alýrsa batar. Bir yolcu uçaðýný bisiklet motoru ile uçuramazsýn. Arabanýn motor yaðý limitten fazla olursa motoru öldürür. Midenin boyutu belli. Hiç yememek akýl dýþý, çok yemek saðlýk dýþý. Çok çok yeyip obezit olmak anlaþýlýr þey deðil.
Ýsteklere hakim olan iradeyi alkýþlamak gerekir. Nerede duracaðýný, nerede yürüyeceðini bilir. Neyi almasý gerektiðini, neyi býrakmasý gerektiðini bilir. Aþýrý isteklerine sýnýr koyabilmek, kahramanlýkýr. Hele tüketimin çýlgýnca pompalandýðý günümüzde. Bu kahramanlýðýn sorumluluktan kaynaklandýðýný söylemeliyim.
Hanýmýna söz verdin, sigara içmeyeceðim diye. Dünyanýn diðer ucunda da olsan, ciddi bir adamsan, sorumluluðunun bilincinde isen bunu yerine getirirsin. Bulunduðun ortam her ne kadar sigara içmeye musait olsa da, çevrendekiler aþýrý ýsrarcý olsa da, dünyanýn en derin efkârýna yakalananlar gibi ‘ah bir dal sigara olsa’ denilecek bir ortam olsa da, sen yine hayýr, ben hanýma dolaysýyla kendi benliðime söz verdim, sigara içmem diyebilmelisin.
Biliyor musun bunu müslümanlar Ramazan’da fiilen uyguluyorlar. Onlar gündüzleri yememeðe ve içmemeye Rablerine söz verirler. Bu söz onlar açýsýndan öylesine güçlüdür ki, gizlide açýkta, uzun günlerde veya kýsa günlerde, tenha yerlerde veya insanlar arasýnda, her ne þekilde olursa olsun, acýksalar da, susasalar da, açlýktan mideleri sýrtlarýna yapýþsa da, ssusuzluktam dudaklarý kurusa da; sözlerine sadýktýrlar, sahur ile iftar arasý yemezler ve içmezler. Nefislerinin isteklerine hakim olurlar. Onlar nefislerinin güdümünde deðil, nefisleri onlarýn kontrolündedir.
Onlar, bunun da doymak gibi, uyku gibi, saadet veya felaket gibi geçici olduðunu bilirler. Sabrederler, zira az sonra nefislerin ihtiyaç duyduðu rýzký yeme imkaný olacaktir. Sabrederler, zira bunun kendileri için ne anlama geldiðini bilirler. Elde edecekleri sonucun, karný týka basa doyurmak daha hayýrlý olacaðýnýn farkýndadýrlar.
Yine onlar bilirler ki, aþýrý bir isteðine dur diyemeyen, buna güç yetiremeyen diðerlerine de dur diyemez. Bir sýnýrý olmayanýn, hiç sýnýrý olmaz.
Sýnýrý olmayan insan icin ne demek uygundur? Onu da istersen sen düþün.
Dedin ki: Düþüneceðim.
Dedim ki: Ýyi, düþünmek anlamaya kapý açacaktýr.
Huseyin K. Ece / 25.7.2011 / Zaandam