Kurban olayý, tarihten günümüze kadar bazýlarýnýn yerine getirdikleri bir ibadet veya bir âdettir. Ýslâmýn bâtýl dediði dinlerde bile ‘kurban’ anlayýþý vardýr.
Ýslâm, tarih öncesinden günümüze gelen bu ibadeti kaldýrmamýþ, ama onu asýl olmasý gereken þekle sokmuþtur. Baþkalarý kurbaný bir korkunun, bir çekinmenin, bir sýðýnmanýn ihtiyacý olarak, tanrýlarýn gazabýný (öfkesini) dindirmek üzere verirlerdi. Kimileri de kurbanlarý tanrýlarýnýn yiyeceði sayarlardý. Hayvan kurban edildiði gibi, insan veya eþya da kurban ediliyordu.
Ýslâmda kurban ibadeti; Allah’a yaklaþmanýn, O’nun sevgisini kazanmanýn, malý O’nun yolunda harcamanýn, O’na ait olaný yine O’na gönül rýzasý ile vermenin, fedakârlýðýn ve teslimiyetin, O’nun verdiði ni’metlerle sevinmenin ve ruhu dindirmenin bir sembolüdür.
Ýslâm’da kurban ibadetinin Âdem (as) ile baþladýðýný, Ýbrahim (as) ile devam ettiðini Kur’an’dan öðreniyoruz. (Maide 5/27-31. Saffât 37/102-108)
Kurban; yani Allah’a yaklaþma sebebi; kulun Rabbi için vazgeçebildiðidir, O’nun yoluna verebildiðidir.
Bayramda kesilen kurbanlýk hayvanlar buna sadece bir vesiledir, bir semboldür. Kur’an buna þöyle iþaret ediyor:
“Onlarýn ne etleri ne de kanlarý Allah'a ulaþýr; fakat O'na sadece sizin takvanýz ulaþýr. Sizi hidâyete erdirdiðinden dolayý Allah'ý büyük tanýyasýnýz diye O, bu hayvanlarý böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) Güzel davrananlarý müjdele!” (Hac 22/37)
Allah için vazgeçilen þey aslýnda; O’nun rýzasý için verilen, infak edilen, fi-sebîlillah harcanan, insanýn yüreðinde sakladýðý, deðer verdikleridir.
Asýl bunlardan vermek fedakârlýktýr.
Asýl bunlardan vermek takvaya daha uygundur.
Asýl bunlardan vazgeçebilmek babayiðitliktir.
-Yakýn olmak için kurban:
Allah (cc) kurban kesmeyi iman eden bütün ümmetler için bir ibadet eylemi olarak emretmiþtir. Böylece eti yenen hayvanlarý keserken Allah’ýn adýný ansýnlar diye. (Hacc 22/34)
Kevser Sûresinde Allah (cc) Peygamberimize (sav) ‘Allah için namaz kýlýp kurban kesmesini’ emrediyor.
Bu emir hem Ýbrahim’i (as) hatýrlamak, hem de ayný teslimiyetin, ayný fedakârlýðýn devamýný saðlamak, ayrýca mükâfata kavuþan Ýbrahim (as) gibi bayram sevincini yaþamaktýr.
Peygamberimiz kurban kesmiþ ve ümmetinin de kesmesini emretmiþtir.
Deve ayakta iken ön ayaklarýndan biri baðlanýp boynundan boðazlanýr ki buna ‘nahýr’ denir. Sýðýr ve davar cinsi üç ayaðý baðlanýp yerde boðazlanýr ki bu kesim þekline de ‘zebih’ denilir.
Bu âyetteki ‘ve’nhar’; kurban kesmek manasýnda anlaþýldýðý gibi, ellerini göðsüne kaldýrýp tekbir almak þeklinde de anlaþýlmýþtýr. (Ýbni A’rabî, Ahkâmu’l-Kur’an, 4/458. Cassâs, Ahkâmu’l-Kur’an, 3/475)
“Rabbin için namaz kýlýp kurban kes…” Yani hem Rabbinin sana emrettiði farz namazlarý kýl, hem de dilediðin kadar nafile ibadetlere devam et. Allah’a þirk koþmadýðýnýn ve sadece O’na ibadet ettiðinin bir göstergesi olarak da kurban kes. Ýbadetini, kurbanýný, ta’zimini sadece Allah’a tahsis et“ manasýna da gelir. (Zemahþerî, el-Keþþâf, 4/802)
Bu âyet Hz. Muhammed’in þahsýnda bütün insanlara; “namazýnýzý/ibadetinizi sadece Allah (cc) için yapýnýz, kurbanýnýzý/adaklarýnýzý sadece Allah için kesiniz’ diye emretmektedir. (Þevkânî, Fethu’l-Kadîr, s: 1948)
‘ve’nhar’ emri, yani adý ve özelliði belli olan ‘bir kurbaný yalnýzca Allah adýna kes’ demektir. Zira þirk dinlerine inananlar, birden fazla tanrýya, ya da kendi elleriyle yaptýklarý putlara ibadet ederler, kurbanlarýný onlara adarlardý, ya da onlarýn adýyla keserlerdi.
Peygamber (sav) bayram günü önce bayram namazýný kýlar, sonra da kurban keserdi. Bayram günü namazdan önce kurban kesenlerin ‘nüsük/kurban kesmediklerini, fakat ev halký için et temin ettiklerini açýklardý. (Ýbni Kesir, Muhtasar Tefsir, 3/648. Cassâs, Ahkâmu’l-Kur’an, 3/476)
Ýslâm âlimleri ‘namaz kýl, kurban kes’ emrinden hareketle bütün müslümanlarýn bayram namazý kýlmalarýnýn ve kurban kesmelerinin dinî bir emir olduðunu söylemiþlerdir. (Cassâs, Ahkâmu’l-Kur’an, 3/476)
“Kurban, bir ibadet ve hürmet ifadesidir ki, bununla insan Allah’a yaklaþmaya çalýþýr yahut kurbandaki niyyet ve samimiyet insaný Allah’a yaklaþtýrýr. Kurban olmak Allah’a yakýn olmaktýr. Allah’a yaklaþmak ancak ihlas ve aþkla, yani Allah’ý gereði gibi sevmekle olur. Kurban bu aþkýn/sevginin bir aracýdýr.”
Bu anlamda kurban, varlýðýn sahibine yöneliþi ve boyun eðmeði (kunut’u) sembolize eder. Ýnsanýn emrine verilen maddenin, yine O’nun emrine sunulmasýdýr, ‘zaten senindi Rabbim, buyur’ diyebilmektir.”
Ýnsan adaðýný, bütün varlýðýn sahibi, var oluþunu ve varlýðýný borçlu olduðu Rabbine yapmalý.
Mü’min, kurban keserek O’na sevgisini ve gerçekten sadece O’na kurban olunabileceðini, sadece O’nun için kurban adanabileceðini gösterir. En azýndan bu inancýný kendi içerisinde isbat eder, tadar ve bunun heyecanýný yaþar.
‘Eyyam-ý nahr’, yani Zilhicce ayýnýn onuncu, onbirinci ve onikinci günlerinin ayný zamanda hacc günleri olmasý dikkat çekicidir. Bazý müslümanlar kurban heyecanýný hacc’da yaþarken, diðer müslümanlar evlerde bu sevinci paylaþýrlar.
Kurban, her þeyden önce sevilen, elde edilmek için emek ve para verilen, zaman ve ömür
harcanan, deðerli dünyalýklardan bir kýsmýný Allah için feda edebilmenin bir göstergesidir.
Bu anlayýþ insaný baþka þeyleri de Allah (cc) yolunda feda etme fedakârlýðýna götürür.
a-Ýbrahim’in ve Hâcer’in kurbaný
Kurban ibadetinin tipik örneði Hz. Ýbrahim’ in (as) oðlu Ýsmail ile denenmesi olayýdýr. (Saffât 37/102-108)
Burada gerçek bir mü’minin en sevdiði, kalbinin en müstesna köþesinde sakladýðý en deðerli þeyi; daha çok sevdiði, varlýðýn asýl sahibi Allah (cc) yolunda feda edebilmesini, ondan içinde hiç bir burkuntu olmadan vazgeçebilmesini; buna ek olarak da vazgeçtiði zaman kavuþabileceði ecri, þerefi, ulvi makamlarý görmekteyiz.
Bir baba düþünün ki bir oðul için altmýþ-yetmiþ sene beklesin, gelen bu oðul da henüz delikanlý çaðýna ermeden asýl sahibi tarafýndan geri istensin...
Hem de öz babanýn elleriyle...
Bu denemeyi ancak Hz. Ýbrahim gibi Rabbine en samimi imanla teslim olan Ýbrahim baþarabilirdi.
Çünkü o biliyordu ki zaten Allah’a ait olan Ýsmail’den bu dünyada vazgeçebilmek, ona hem dünyada, hem de âhirette pek çok þey kazandýracaktý.
Vazgeçebildiði bir Ýsmail yerine milyonlarca Ýsmaili olacaktý.
O Rabbinin va’dine inanýyordu.
Ýbrahim’in (as) güzel davranýþlarý ve bilinçli kulluðu, Kur’an’da onun ‘muhsin/iyi’ olarak anýlmasýna sebep olmuþtur.
Bu ayný zamanda bütün müslümanlara ibadetlerinde ve dünyalýk bütün iþlerinde ihsan ahlâký üzere davranmayý tavsiyedir.
Kurban olayý anlatýlýrken hep Ýbrahim’in (as) fedakârlýðýna, oðul Ýsmail’in teslimiyetine vurgu yapýlýr. Ýsmail’in adanmasýnda Hâcer’in, yani kutlu bir annenin rolü göz ardý edilir.
Halbuki onun bu konudaki fadakârlýðý da gýpta edilecek kadar büyüktür.
Kimdi Hâcer.
Siz ona “Hicretin gelini” diyebilirsiniz.
Sadece bu mu? Hayýr, daha ötesi ve daha büyüðü.
Kölelikten, Beytullah’ta mahþer sabahýna kadar misafir olacak deðere yükselen örnek bir kadýn.
Hz. Hâcer; birileri için deðerli bir köle,
Hz. Ýbrahim için çok güzel bir hediye,.
Hz. Ýbrahim için itaatkâr bir sahabe ve sadýk bir eþ,
Hz. Ýsmail için bulunmaz bir anne,
Allah için mûti’ (itata eden) bir kul, inananlar için kýyamete dek muhteþem bir örnekliktir. (C. Duman’dan)
Ýslâm tarihine adýný teslimiyetiyle ve tevekkülüyle yazdýrmýþ, büyük haným...
Ýslâm milletinin örnek ailesi, her gün namazlarýmýzda andýðýmýz ve salat okuduðumuz Ýbrahim Ailesi’nin haným kahramaný. “Allah’ým Muhammed’e ve onun ailesine salat et. Týpký Ýbrahim ve ailesine salat ettiðin gibi.”
Hâcer, Peygamberimizin (sav) büyük büyükannesi…
Hz. Ýbrahim’e samimiyetle iman eden sâdýk hanýmý, sadâkati (yani Safa ile Merve tepeleri arasýndaki sa’y’i) mü’minler için ibadet yapýlan bir muttaki (takva sahibi) bir haným.
Onun mahviyetle ve fedakârlýklarla dolu hayatý, Müslüman hanýmlar için üstün bir örnektir.
Hz. Hâcer hakkýnda merhum Ali Þeriati, þâheser bir yorumla onu hak ettiði mevkie koyarak þöyle demektedir. "…Sayýsý belirsiz yaratýklarý arasýndan birisini seçmiþtir. En saygýn yaratýðýný, insaný ve onlardan da bir kadýný. Onlar arasýndan kara derili bir kadýný… Onlar arasýndan kara derili bir cariyeyi, en deðersiz yaratýðýný (!). Onu kendi yanýna oturtmuþtur. Ona kendi evinde yer vermiþtir… Tevhid ümmetinin adsýz kahramaný, meçhul askeri böyle seçilmiþtir!” (Ali Þeriati, Hac, s: 53)
Bir anne düþünün! Peygamber hanýmý bir anne. Ama baba ihtiyar bir adam. Allah ona bir evlat nasip etti. Ancak iþin hikmeti gereði bu biricik yavru ve anne Mekke’ye, ýssýz bir vadiye býrakýlacaktý.
Nitekim öyle oldu.
Bu kadýn, bir bebekle birlikte býrakýldýðý gayr-i meskûn mahalde, bir peygamberi yetiþtiren, hac ibadetine bir anlamda ilk tuðlayý koyan, bir medeniyetin temellerinin atýlmasýna sebep olan Hz. Hâcer'dir.
«Ey Rabbimiz! Ey sahibimiz! Namazý dosdoðru kýlmalarý için ben, neslimden bir kýsmýný senin Beyt-i Harem'inin (Kâbe'nin) yanýnda, ziraat yapýlmayan bir vâdiye yerleþtirdim. Artýk sen de insanlardan bir kýsmýnýn gönüllerini onlara meyledici kýl ve meyvelerden bunlara rýzýk ver! Umulur ki bu nimetlere þükrederler.» (Ýbrahim 14/37)
Hz. Ali’den gelen bir rivâyetine göre Hz. Ýbrahim oðlu Ýsmail’i bu vadiye getirme emrini, Kâbe’nin inþasý emriyle birlikte almýþtýr. (Taberî, Tarih, 1/252-253)
Bazý kaynaklar Hâcer”in hz. Ýbrahim'e; "Bizi hiçbir ekinin bitmediði ve kimsenin yaþamadýðý bu vadiye býrakýp gidecek misin?" diye sormuþ. Ýbrahim de bunu Allah'ýn emriyle yaptýðýný söyleyince; “Öyleyse ‘Hasbunallah-Allah bize yeter.’ O bizi korur ve gözetir diye cevap verdiðini anlatýyorlar.
Hâcer hz. Ýbrahim gibi bir kocanýn hanýmý, Ýsmail gibi bir lâkabý da “zebihullah-Allah için kurban olarak adanan” olan bir oðlun annesi, hz. Muhammed gibi bir peygamberin büyükannesi idi.
Safa ile Merve tepeleri arasýndaki telaþlý koþuþturmasý hac için rükün (sa’y) yapýlan bir haným...
Hac var oldukca adý anýlacak olan, hicretin gelini ölümsüz bir anne...
Zemzem içildikçe hatýrlanacak, güzel bir ad býrakan ak yüzlü bir kadýn...
b-Hâcer’in öðrettikleri:
-Kavuþabilmek için terketmeyi öðretiyor. Mekke’ye býrakýldý. Ama zemzeme kavuþtu. Ayrýlýða razý oldu, Ýbrahim’e kavuþtu. Ýsmail’ini babasý gibi feda etti Ýsmail’ine kavuþtu.
-Hâcer bize eser býrakmayý öðretiyor. Öyle bir hayat yaþa, öyle eserler býrak ki adýn hayýrla yad edilsin. Arkandan dua edilsin, ama davul zurna çalýnmasýn. “Oh be öldü de kurtulduk” denilmesin. Ölümün Ýslâm cemaatinde bir boþluk meydana getirsin.
-Hâcer mü’mine kýzlara sâlihlerle, mü’min erkeklere sâliha kadýnlarla evlenmelerini, anne-babalara da sâlih evlat yatiþtirrmelerini öðretiyor ki sâlih eþler bulsunlar.
-Hâcer örnek bir eþ, örnek bir anne. Anneler Hâcer gibi, eþler Hâcer gibi olmalýlar ki evlatlarý Ýbrahim’in, Ýsmail’in yolundan gitsinler, Hz. Muhammed’e ümmet olabilsinler.
-Hâcer, sabrýn, metanetin, tevekkülüðn, sevginin, fedakârlýðýn, baðlýlýðýný, tevazu ve mahviyyetin simgesidir.
-Beytu’l-Haram insana ‘lâ’ demeyi, Ýbrahim gibi putlarý tanýmamayý ve gönlünde onlarý kýrmayý, Ýsmail gibi kurban olmayý, Hâcer gibi Allah’tan razý olmayý öðretir.
-Meryem icin için Zekeriyya’nýn rolü ne ise, Ýsmail için de Hâcer’in rolü odur. Yani bahçývan olmak. Fidan dikmek, onu sulamak ve meyvelerini gelecek kuþaklara sunmak.
c-Ve bir oðul.
Belki seksen, belki yüz yaþýna ulaþmýþ, âhir ömründe iki evlatla yüzü aydýnlanan, kalbi sürûr bulan yaþlý bir nebinin biricik göz aðrýsý.
Ama doðumndan bir müddet sonra ayrý yerlerde. Biri Mekke’de, diðeri Filsitin’de.
Kâbeyi yapma emrini alýncaya kadar Ýbrahim’in kaç defa Mekke’ye geldiðini bilmiyoruz. Ama bir defa kesin geldiðini Kur’an’ýn anlattýðý kurban olayýndan anlayabiliriz.
Ýsmail o zaman kaç yaþýnda idi, bilmiyoruz. Kur’an’ýn dediðine göre yürüme çaðýna ulaþmýþtý. Belli ki henüz çocuktu. .
Bir oðul düþünün. Babasý aylar, belki yýllar sonra yanýna geliyor. Nasýl sevindiðini tahmin edebilirsiniz.
O an o genç (çocuk) çýkýp Mekke’nin daðlarýnda þöyle haykýrsa yeri idi: “Ey daðlar, ey vadiler, ey gökler, ey Mekke ahalisi, ey Zemzem! Duyun! babam geldi. Ben babama kavuþtum. Babam ile olan hasretliðim sona erdi. Þükür kavuþturana!”
Onun geliþi sýradan bir babanýn gurbetten eve dönüþü gibi deðildir.
Ama o da ne?
Daha yeterince konuþamadan, hasret gidermeden, daha geliþin ne olduðunu anlayamadan diyor ki. “Seni kurban edeceðim.”
Böyle bir istek karþýsýnda insan þaþýrmaz mý? Ürpermez mi? Korkmaz mý? Can bu, kolay kolay verilir mi?
Hem niçin? Bunca eþyanýn arasýnda kurban verilecek baþka bir þey yok mu?
Niçin Ýsmail?
Yaþlý babanýn biricik oðlu? Yaþlý babanýn özel duasý? Yaþlý bir babaya verilen mucize?
Niçin? Niçin? Niçin? Hikmeti ne ola ki?
Bu sorularý biz soruyoruz; hz. Ýsmail gibi bir oðul deðil.
Bu gibi þüpheler bizim nefsimizden kaynaklanabilir. Bu gibi tereddütler bizim aklýmýza gelebilir.
Ama o oðulun aklýna gelmedi. Zira o, o küçük yaþýna raðmen Hakikati gören biriydi.
Biliyordu ki babasý Peygamberdi asla Rabbinden habersiz iþ yapmazdý. Rabbi de ona bir bir þey emretmiþse mutlaka bir hikmeti vardý.
Yine o –týpký babasý gibi- biliyordu ki Allah’a ait olan bir þeyi yine O’na geri vermek esef edilecek bir þey deðildir.
Bugün caný seve seve O’nun yolunda vermek, yarýn diriliþe sebep olacaktýr.
Bugün O istedi diye vermek, O’nun katýnda deðer kazanacaktýr.
Hz. Ýsmail bu fedakarlýðý gösterdiði ve bunun mükâfatýný daha dünayda iken gördü.
Nasýl babasý Ýbrahim (as) onca aðýr imtihanlarý baþarýp Hz. Ýbrahim (as) olduysa, onun adý da babasýyla birlikte ölümsüzleþti.
Peygamber olarak seçildi. Adý sâlihlerin ve sýddîklerin arasýna yazýldý. Kâbe’nin yapýmý ve bakýmý ile görevlendirildi. Hidâyet rehberi, gençliðin örneði, kâinatýn efendisinin büyük babasý olmak þerefiyle þereflendi.
Adý kurban ile, yani Allah’a yakýn olma niyetiyle, kurban ibadetiyle kýyâmete kadar anýlýr oldu. Ne zaman kurbandan bahsedilse babasýyla birlikte onun da adý akla gelir.
Öyle babaya böyle bir oðul.
Öyle bir samimiyete böyle bir mükâfat.
Öyle bir teslimiyete böyle bir ödül.
Öyle bir baðýþa böyle bir karþýlýk.
d- Hz. Ýsmail’in bu teslimiyetinde altý tane önemli mesaj buluyoruz:
1-Mülk Allah’ýndýr. Öyleyse o mülkü dilediðine verir, dilediðinden alýr. (Âli Ýmran 3/26) Ýnsan da Allah’a aittir. Dilediðini dünyaya getirir, dilediðini dilediði zaman buradan alýr. (Yûnus 10/56. A’raf 7/158. Bekara 2/258) Öyleyse iman edene düþen bu takdire razý olmaktýr.
2-Allah (cc) el-Hakîm’dir. Her þeyi hikmetle ve bir sebebe baðlý olarak yaratýr. Hz. Ýsmail’in kurban aracý seçilmesi de bu hikmete göredir. Allah (cc) hakkýnda böyle bir ma’rifeti olan, Allah’ýn takdirinden þikayet etmez, razý olur.
3-Peygamberler Allah adýna yalan söylemezler, yanlýþ yapmazlar. Hz. Ýbrahim Allah’tan aldýðý vahiy ile hareket etti. Bunu bilen Ýsmail hiç itiraz etmedi. Günümüzde müslümanlar da Peygamber Hz. Muhamamd’in (sav) misyonu, görevi hakkýnda aynen böyle düþünmeliler.
4-Mü’min kurbanla, varlýk hiyerarþisini Allah’ýn koyduðunu, bu hiyerarþideki yerini ve haddini bir daha hatýrlar. “Haddini bilmek gibi irfan olmaz”, “kendi sýnýrýný bilen, baþkalarýna ait sýnýrlara daha çok dikkat eder”, sözlerinden hareketle haddini tecavüz edip zalim olmaz.
5-Kurban ibadeti müslümana Allah’a ait mülkten insan olarak, O’nun izniyle ve O’nun adýyla istifade edebilmeyi hatýrlatýr. Bundan dolayý o kurbaný Allah için ve O’nun adýyla “bismillahi allahu ekber” diyerek keser, O’nun yolunda infak ederken de O’nun rýzasý için ve besmele ile infak eder.
6-Kurban takvayý ve ihsaný hatýrlatýr. Yani Allah’a sorumluluk bilinciyle hareket etmeyi, O’nu görüyormuþ gibi O’na ibadet etmeyi hatýrlatýr.
Allah’a hesaba katarak hareket edenler, eninde sonunda kazanýrlar.
-Bayramýnýz baðýþladýðýnýz kadardýr
Kurban bayramý nedir? Kim nasýl görüyor?
Bir þeyin deðerini, içinde deðer ölçüsü olanlar daha iyi anlar. Zihninde deðer ölçüsü olmayanlara istediðiniz kadar deðerli þeylerden bahsediniz, anlamaz.
Ýsmail’in deðerini en iyi Ýbrahim bilir. “Ýsmail’in deðerini bilmek için Ýbrahim olmak gerek” demeye bilmem lüzum var mý?
Deðil mi ki her þey O’nundu... Öyleyse O’na ait olan, ama insanda biraz emanet olarak býrakýlan bir parçayý asýl sahibine vermek mü’minler icin kolay olmalý.
Tabi söylemesi kolay... ‘Hadi gel ver de göreyim seni’ derler adama.
Ama Ýbrahim verdi. Ýsmail verdi. Onun için onlar büyük oldular. Onlar da bizim gibi verseydiler, ya da hiç vermeseydiler; Ýbrahim ve Ýsmail olabilirler miydi?
Deneme bu... Ýlâhi imtihan... Sebebi sorulmaz... Hikmetinden sual olunmaz...
Ýbrahim, yakýn olmak için kurbanýný adadý. Kurbaný kabul edildi. Artýk Ýbrahim bayram yapabilirdi. Ýbrahim bayramý hak etmiþti.
Kabul edilen sadece kurbaný deðil; gökten baðýþlanan kurban, peygamberlerin atasý olmak, tevhidin babasý sayýlmak, kýyâmete kadar hoþ bir þöhrete sahip olmak, adý Son Peygamberle birlikte sürekli anýlmak, insanlýða örnek olmak, beþere lider olmak. Dahasý ‘Halilullah’ olmak.
Ýþte gerçek bayram budur.
Hem de öyle bir bayram ki dünya durdukça kutlanacak, Kâbe var oldukça yaþayacak, Hac ibadeti devam ettikçe, hacýlar “lebbeyk-buyur Ya rabbi” dedikçe sürecek bir bayram.
O bayramýn bir sonucu da Allah’ýn Ýbrahim’e ve Ýsmail’e (as) Kâbe’yi yapma emrini vermesidir. Onlar ki ilâhî denemeyi baþarýyla tamamladýlar, Beytullah’ý inþa etme þerefi kazandýlar. Ne büyük bir mükâfattýr bu, ne güzel bir kazançtýr bu, ne güzel makamdýr bu...
Kurbanýn ne ise bayramýn odur. Hangi deðeri O’nun yoluna feda edebiliyorsan, iþte bayramýn o kadardýr. Âdemin kötü oðlu gibi en deðersiz malýný güya kurban adadým diye verdiðini sanýrsan, sonunda gökten senin kurbanýna nûr deðil, nâr iner.
Her nimet, bir külfetin, bir zahmetin, bir çabanýn, bir çalýþmanýn, bir mücadelenin sonucudur. Kiþi bir sonuç elde etmek istiyorsa o sonuca ait o baþarýya ait bedeli ödemek zorundadýr.
Bugün Ýbrahim ve onun oðlu Ýsmail en güzel bir isimle anýlýyorsa, bunun sebebi onlarýn verdikleri imtihan, Allah yolunda ödedikleri bedel, verdikleri kurbandýr. Bundan dolayý Allah (cc) onlarýn kurbanýný anlayacak bir kalbe sahip olanlara bir örnek, bir ibret yaptý.
“Eski bayramlar kalmadý” “Nerde eski bayramlar” diye hayýflanma. Bayram seninledir, senin niyetinde ve kurbanýn boyutundadýr.
Ýbrahim (as) gibi en deðerli varlýðýný O’nun yolunda feda etmeye hazýr ol; göreceksin ki bayramýn büyük ve deðerli olacak.
Küçük kurban adayýp da büyük karþýlýk beklemek uygun deðildir.
Baðýþý ve teslimiyeti büyük olanýn iki dünyada da bayramý büyük olur.
-Dua
“Kim (Allah huzuruna) iyilikle gelirse ona getirdiðinin on katý vardýr. Kim de kötülükle gelirse o sadece getirdiðinin dengiyle cezalandýrýlýr. Onlar haksýzlýða uðratýlmazlar.
De ki: Þüphesiz Rabbim beni doðru yola, dosdoðru dine, Allah'ý birleyen Ýbrahim'in dinine iletti. O, ortak koþanlardan deðildi.
De ki: Þüphesiz benim namazým, kurbaným, hayatým ve ölümüm hepsi alemlerin Rabbi Allah içindir. O'nun ortaðý yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben müslümanlarýn ilkiyim.” (En’am 6/160-162)
-Son söz
Hayatýnýzýn bayram tadýnda, Allah’a itaatlerinizin ve baðýþlarýnýzýn kurban þuurunda olmasý dileðiyle.
03.09.2016
Zaandam