Kurban kelimesi, maddi ve manevî her türlü yakýnlaþmayý anlatýr. Ancak Ýslâmî litaratürde kendisiyle Allah’a yaklaþýlan þeydir. Özel olarak Allah’a yakýnlýk saðlamak, yani ibadet amacýyla belli vakitte, bellirli hayvanlarý kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvaný ifade eder.
Ýslâmda ibadet amacýyla kesilen hayvana ‘udhiyye’, eti için kesilen hayvana da ‘zebiha’ denir. Kurbanýn ‘udhiyye’ diye adlandýrýlmasý, onun Kurban bayramý namazýndan sonra kuþluk (duhâ) vaktinde kesilmesinden dolayý olduðu söylenmiþtir.
Kur’an’da genel olarak ibadeti ifade eden ve ayný kökten gelen ‘nesîke, nüsük ve mensek’ kelimeleri de özelde kurbaný veya kurban yerini ifade ederler.
Hac ve umrede kesilen kurbanlara ‘sevkedilip götürülen, sunulan þey’ anlamýndaki ‘hedy’ veya büyük baþ ve küçük baþ oluþuna göre ‘bedene’, ‘dem’ denilir. Yeni doðan çocuk için kesilen kurbana da baþýndaki saçýn adýndan esinlenerek ‘akika’ kurbaný denilmiþtir. (Güç, A. TDV Ý. Ans. 26/433)
a- Yakýn olmak fiili;
Kurban kavramý, Arapçadaki (yakýnlýk anlamýna gelen) ‘kurbet’’ten ‘fu’lan’ vezninde bir kelimedir. Bu vezin yerine göre isim, yerine göre mastardýr.
Kurban olayýný daha iyi anlayabilmek için ‘kurbet’ kelimesinin aslý olan ‘karube’ fiilin Kur’an’daki kullanýmlarýna bakmakta fayda vardýr.
‘Karube’ sözlükte, uzaklýðýn zýddý olarak mekan, zaman, nisbet, mesafe, ilgi ve kök/asýl açýsýndan yakýnlaþmayý ifade eder. (Isfehânî, Müfredat, s: 601)
Kur’an’da fiil olark farklý formlarda kullanýlmýþtýr.
- Yasak anlamýnda;
Allah (cc) Âdem ile eþini cennete yerleþtirdikten sonra onlara; “... þu
aðaca da yaklaþayým demeyin...” (2 Bakara/35) buyurdu. Bu cennette bir aðacýn meyvesinden yemenin onlara yasaklanmasýdýr.
“Yetimin malýna yaklaþmayýn...” (6 En’am/152. 17 Ýsra/34) ifadesi,
yetimin lehine olmadýkça ona dokunmama emridir.
Allah (cc), “... açýk ya da gizli, insaný mahcup edecek bir günaha
yaklaþmayýn...” (6 En’am/151) Þüphesiz buradaki ‘yaklaþmayýn’ emri haramlýðý ifade eder.
Yine zina yasaðý (17 Ýsra/32), hayýzlý kadýnlarla temizleninceye cinsel birleþme yasaðý ‘yaklaþmayýn’ (2 Bakara/222) fiili ile anlatýlýyor.
- Zaman olarak yakýnlýk;
“Ýnsanlarýn için yaptýklarýnýn hesabýný verme vakti oldukça yaklaþtý.
Fakat onlar gaflet içinde (bu gerçeðe) sýrt çeviriyorlar.” (21 Enbiya/1)
Kýyametin zaman olarak olarak bu güne uzak mý, yakýn mý olduðu bu kelime ile anlatýlýyor. (21 Enbiya/109)
- Nisbet/nesep açýsýndan yakýnlýk;
Yakýn akrabalar, mirasta pay sahibi olan yakýnlar, iyilik edilmesi tavsiye edilen yakýn komþular ayný kökten gelen kelimelerle anlatýlýyor (Akraba, kurbâ, zevi’l-kurbâ, kurubat gibi). (4 Nisa/7, 8, 37. 24 Nur/22. 30 Rûm/38 ve diðerleri)
- Ýtibar açýsýndan yakýnlýk;
Allah’a kul olmaktan kaçýnmayan melekler O’na yakýn kimselerdir (mukarrebûn’dur). (4 Nisa/172
Hz. Ýsa (as) hem dünyada hem ahirette gözde kimsedir. Allah’a yakýn (mukarreb’den) olanlardandýr. (3 Âli Ýmran/45)
Firavun sihirbazlara Musa ile yarýþmalarýný söyleyince, onlar da galip gelirlerse ne gibi bir ödüle kavuþacaklarýný sorunca Firavun; “... siz kesinlikle yakýnlardan (mukarreb’ten) olacaksýnýz. (Yani yanýmda protokoldeki yerinizi alacaksýnýz)” dedi. (7 A’raf/114. 26 Þuara/42)
Ýyilerin kaydý ‘Illiyyûn’ denen bir yerdedir. Onu da ancak Allah’a yakýn olanlar (mukarreb’ler) izleyebilirler. (83 Mutaffifîn/21)
Allah’a yakýn olanlar (mukarreb’ler) Cennette tarifi mümkün olmayan lezzetli bir kaynaktan kana kana içerler. (83 Mutaffifîn/28)
- Korumak/gözetmek açýsýndan yakýnlýk;
Allah’ýn rahmeti erdemli davrananlara yakýndýr. Rahmetiyle onlarý korur, onlarý affeder, onlarý ödüllendirir. (7 A’raf/56)
Allah’a kendisine yönelenlere de, bilincini yenileyenlere de çok yakýndýr. (11 Hûd/61)
Allah (cc) kullarýný gözetir, onlarýn her halini bilir. O kullarýna onlarýn þah damarýndan daha yakýndýr. (34 Sebe’/50)
- Güç yetirme açýsýndan yakýnlýk;
Ýnsaný yaratan Allah’týr. O, iç benin insana ne fýsýldadýðýný bilir. Ona çok yakýndýr. (50 Kâf/16)
Hadislerde de Allah’a yaklaþmak ayný fiille anlatýlýyor.
Ebu Hureyre’nin rivâyetine göre Peygamber (sav); Allah (cc) kul için, onun Allah’ý nasýl düþündüðpü gibidir. O Allah’ý hatýrlarsa, Allah da onu hatýrlalar. Kim Allah’a yakýn olursa, Allah ona ondan daha yakýn olur diye haber veriyor. (Buharî, Tevhid 15, 35. Müslim, Zikr 2, Tevbe 1)
Yine Ebu Hureyre’nin rivâyetine göre Peygamber (sav) kullarýn Allah’a farz ibadetler yakýn olabileceklerini, nafile ibadetlerle de bu yakýnlýðý daha da ileri götürebileceklerini söylüyor. (Buharî, Rikak 38)
Allah’a yakýnlýk hiç bir zaman mekan açýsýndan düþünülmez. Zira Allah (cc) zamandan ve mekandan münezzehtir. Burada Allah’a yakýnlýktan maksat O’nun lutfuna ve keremine, affýna ve baðýþlamasýna, rýzasýna ve sevgisine yakýn olmak, yani layýk olmaktýr.
3-Kur’an’da kurban;
Ýslâmda esasen her türlü ibadet, dua ve zikir kulu Allah’a yaklaþtýrýr. Kurbana ayný mananýn yüklenmesi; onun ciddi bir sunum, belli bir zamanda ve özellikleri belirlenmiþ bir canlý türüyle yerine getirilmesinden, Hz. Ýbrahim’in (as) fedakârlýðýný sembolize etmesindendir.
Kur'an’da; Saffat, Hac, En'am, Maide, Bakara, Fetih ve Kevser sûrelerinde, doðrudan doðruya dini terim anlamýndaki kurban ibadetini konu eden âyetler bulunmaktadýr.
Bu ayetlerden bir kýsmý, hac ibadetinin bir parçasý olan ‘hedy’ kurbanlarýyla ilgili; bir kýsmý, baþlý baþýna bir ibadet olan ‘udhiyye’ kurbanýyla ilgili; bir kýsmý ise, genel anlamda kurban ibadetinin esaslarý hakkýndadýr.
Mesela, Hac/28-33. âyetler hacdaki ‘hedy’ kurbaný hakkýnda, 34-37. âyetler genel anlamda kurban ibadetiyle ilgilidir.
En’am suresinin 162. ayeti ile, Kevser suresinin 2. ayeti de, genel anlamda kurban ibadetiyle ilgilidir.
Bakara/196da geçen "nüsük"kelimesi ("nesike" kelimesinin çoðulu), kurban anlamýna gelmektedir. Ancak bu âyette geçen kurbanla (nüsük), kurban bayramýnda kesilen kurban kastedilmeyip, haccýn uygulanma sýrasýndaki bir noksanlýktan (ihsar) dolayý kesilmesi gereken kurban kastedilmektedir. Bu çeþit kurbanlarýn da hedy kapsamýndaki kurbanlardan olduðunu söylemek mümkündür. Ayrýca, Maide/2, 95 ve 97 ile, Fetih/25. âyetlerinde de ‘hedy’ kurbanýndan bahsedilmektedir.
3a- Sözlük anlamýyla kurban;
Bir âyette ‘kurubât’ þeklinde geçen kelime, ibadet anlamýndaki (udhiyye, nüsük gibi) kurban’ý deðil; yakýnlaþmak, yaklaþmaya vesile olan þey anlamýnda kullanýlmýþtýr.
“Ama bedevîler arasýnda, Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanan, [Allah yolunda] harcadýklarýný, kendilerini Allah'a yaklaþtýran ve Elçi'nin dualarýnda anýlmalarýný saðlayan vesileler olarak görenler de var. Bakýn iþte bu, [Allah'ýn onlara] yakýnlýk [göstermesi] için gerçek bir vesile olacaktýr; [çünkü] Allah onlarý rahmetiyle kuþatacaktýr: gerçek þu ki, Allah çok acýyýp-esirgeyen gerçek baðýþlayýcýdýr!” (9 Tevbe/99)
Bazý insanlar kendilerini Allah’a yaklaþtýrýr ümidiyle ara tanrýlar icat ederler. Sonra da onlara ilah diye tapýnýrlar. Halbuki onlarýn hiç bir faydasý olmadýðý gibi, yarýn hesap günü onlarý yüzüstü býrakacaklar.
“Peki, kendilerini [O'na] yaklaþtýrýrlar (kurbanen) ümidiyle tapýnmak için Allah'tan baþka ilah olarak seçtikleri bu [varlýk]lar [sonunda] kendilerine yardým ettiler mi? Hayýr, tersine onlarý yüzüstü býraktýlar: çünkü bu [sahte ilahlýk] onlarýn kendi kendilerini kandýrmalarýnýn ve düzmece hayallerinin ürününden baþka bir þey deðildi.” (46 Ahkaf 28)
Bu âyette geçen ‘kurban’ kelimesinin yaklaþtýran anlamýnda kullanýldýðýný görüyoruz.
“Allah, yakýlarak sunulan bir kurban getirmedikçe, hiçbir elçiye inanmamamýzý bize emretmiþtir” iddiasýnda bulunanlara gelince... De ki: “Benden önce de size peygamberler gelmiþ, hem hakikatin apaçýk belgelerini hem de sözünü ettiðiniz þeyi getirmiþlerdi. Peki, madem doðru söylüyordunuz da niçin onlarý öldürdünüz.” (3 Âli Ýmran/183)
“Burada “ateþin bitirdiði bir kurban” -baþka bir deyiþle, yanýk kurbanlarý kutsal ayinlerin temel bir unsuru kýlan Hz. Musa Þeriatý'na uymadýkça.
Hz. Musa Þeriatý'nýn bu yönü, Kudüs'deki Ýkinci Mâbed'in yýkýlmasýndan beri uygulanamaz durumda olduðundan, Talmud sonrasý Yahudileri, kendilerine vaad edilen Mesîh'in Musevî ayinlerini eski bütünlüðü içinde yeniden hayata geçireceðine kaniydiler; ve bu yüzden Tevrat'a dayalý Hukuk'a her açýdan uymayan birini peygamber olarak kabul etmeyi reddettiler.” (M. Esed, Meâl ve Tefsir, s: 1/128)
Kitab-ý Mukaddese göre Ýsrailoðullarý zamanýnda Allah’ýn peygamberi Ýlya, onlara iki ilâha tapmalarýnýn yanlýþ olduðunu söyleyerek, peygamberliðinin belgesi olarak kurban adamayý teklif etmiþti. Baal putunun elçisi ile birlikte birer boðayý kurban olarak adadýlar. Onun kurbanýný gökten inen bir ateþ yeyip bitirdi. Karþý tarafýn kurbaný kabul edilmedi. (1. Krallar 18/20-40)
Burada peygemberden mucize isteyenlerin tutarsýzlýðýna iþaret edilmektedir.
Âdem’in (as) iki oðlunun Allah’a sunduklarý þey de ‘kurban’ kelimesi ile anlatýlýyor.
“VE ONLARA gerçeði göstermek için Âdem'in iki oðlunun kýssasýný anlat; nasýl ikisinin birer kurban sunduklarýný ve birinden kabul edildiði halde diðerinden kabul edilmediðini. [Onlardan biri, Kâbil,] “Seni mutlaka öldüreceðim!” demiþti. [Kardeþi Hâbil] cevap vermiþti: “Unutma ki Allah, yalnýz O'na karþý sorumluluk bilinci duyanlarýn [kurbaný]ný kabul eder.” (6 Maide/27)
Burada hem kurban ibadetin ilk örneðini, hem de bu ibadetin arka planýndaki hikmeti görüyoruz.
Âdem’in çocuklarýnýn kurban sunma olayýnýn sebebi Kur’an’da anlatýlmýyor. Ancak yorumcular kendilerine göre pek çok ihtimalden bahsediyorlar. Bir kýsmý da olayý ikiz kýz kardeþ ile evlenme isteðine baðlýyorlar. Halbuki âyet kardeþlerden birinin sözüne dikkat çekiyor ve diyor ki:
“Allah, ancak muttakilerin kurbanýný kabul eder.”
Bu âyetle Hacc/34 arasýnda bir baðlantý vardýr. Kurbanlarýn etleri veya kanlarý deðil, hakkýyla ibadet eden kullarýn samimiyeti (takvasý) Allah’a ulaþýr.
Ýnsan için 'Allah'tan korkup-sakýnmak', hayatý ve ahlâký düzenlemenin
eksenidir. Kötülükler ancak bu inançla önlenebilebilir.
Ýlk katilin çekemediði þey mümkün ki 'öldürülen kardeþteki' takva
(korkup-sakýnma) duygusudur. Bir baþka deyiþle âlemlerin Rabbine teslim oluþ fikridir. Allah'ýn ölçülerine göre yaþama imanýdýr. Ya da ilahi vahye uyma tavrýdýr.
Ýþte iblisin istemediði de budur. Bu tavýr, bu anlayýþ ölürse, ya da bu anlayýþta olanlar yok olursa iblise ve kabillere gün doðacaktýr. Yani yok edilmek istenen Habil'in bedeni deðil, onun temsil ettiði bu anlayýþtýr, onun Tevhide baðlýlýðýdýr.
Her iki kardeþin de neye kuvvetli bir biçimde baðlý olduklarýný ortaya koyan ölçü ise Allah’a adadýklarý ‘kurban’ idi.
3b-Tevhidî kurban tasavvuru (Nüsük)
Nüsük kelimesi ‘nesike’ kelimesinin çoðuludur ve kimilerine göre kesilen hayvan, kimilerine göre de Allah (cc) için yapýlan ibadetler demektir. Nitekim yaptýðý ibadetlerle Allah’a yaklaþan kiþiye de ayný kökten gelen ‘nâsik’ denilir. (Kurtubî, Tefsir, 1/1264)
‘Nüsük’ kelimesi Kur’an’da fiil, isim olarak altý yerde geçmektedir.
Ayný kökten gelen ‘mensek’; Özelde ‘hacda kesilen kurban’, genelde ‘hacca özgü ibadetlerin her biri’ ya da ‘bunlarýn yeri ve zamaný’ anlamýna gelir.
Bu baðlamda ‘nüsük’ ile hac ibadetinin bir parçasý olan kurban kasdedilmektedir. Cahiliyye döneminde hac zamaný putlar için kesilen kurbana el-‘ýtr (veya (‘atire) adý verilirdi. Kur’an onlarýn yerine mensek ve türevlerini kullanarak yepyeni bir kavramlaþmaya gitmiþ ve bununla cahiliyye kurban kültünden farklý olarak tevhidî kurban tasavvuru oluþturmaya çalýþmýþtýr. (M. Ýslamoðlu, Meâl, s: 648)
Allah (cc) kurban kesmeyi iman eden eden bütün ümmetler için bir ibadet eylemi olarak emretmiþtir. Böylece eti yenen hayvanlarý keserken Allah’ýn adýný ansýnlar diye.
“ Ve Biz her ümmet için kurban kesmeyi bir ibadet kýldý ki, bu vesileyle O’nun kendilerine rýzýk olarak verdiði hayvanlar üzerine Allah’ýn ismini ansýnlar.
Bakýn sizin ilâhýnýz tek bir Ýlâh’týr; o halde yelnýz O’na teslim olun! Ve (sen de Peygamber); O’na yürekten boyun eðenleri (O’nun rýzasýyla) müjdele.” (22 Hacc/34)
Kur'an, eti yenen hayvanlarla ilgili çerçeve çizerken, baþka âyetlerle (5 Maide/3, 2 Bakara/173, 6 En'am/145, 16 Nahl/115) yasaklandýðý açýklananlarýn dýþýnda "behîmetu'l- en'am"diye isimlendirilen hayvanlarýn helâl olduðunu bildiriyor. (5 Maide/2)
Arapça'da ‘behîme’ kelimesi, dört ayaklý hayvanlarýn genel adýdýr. ‘En'am’ ise pençeli hayvanlar ile tek týrnaklý hayvanlarýn dýþýndaki otla beslenip geviþ getiren hayvanlardýr. Dolayýsýyla, eti yenen hayvanlar kapsamýnda olduðu halde, dört ayaklý olmayan kara hayvanlarý ile, deniz hayvanlarý da âyette geçen ‘behîmetu'l-en'am’ kapsamýna girmemektedir.
En'am Sûresinin 143 ve 144. âyetleri ile, Nahl Sûresinin 5-8. âyetleri bir bütün olarak deðerlendirildiðinde, ‘behîmetu'l-en'am’ kavramýnýn, otla beslenip geviþ getiren, deve, sýðýr, davar gibi ehli hayvanlarý kapsadýðý anlaþýlmaktadýr.
Bu âyette geçen ‘nüsük’ kelimesini pek çok Türkçe meâl kurban olarak, Elmalýlý ise ‘ma’bed/ibadet edilen yer’ olarak tercüme etttiler.
Aþaðýdaki âyette geçen ‘nüsük’ kelimesi ise ‘kurban’ olarak anlaþýlmamýþtýr.
“BÝZ her ümmete, kulluklarýný göstermeleri için [ayrý] bir ibadet tarzý tayin ettik. Bunun içindir ki, [ey inanan kiþi, seninkinden baþka yollar tutan] kimseler bu konuda seni tartýþmaya sürüklemesinler; sen yalnýzca [onlarýn hepsini] Rabbine çaðýr: çünkü, sen gerçekten dosdoðru bir yol üzerindesin.” (22 Hacc/67)
Buradaki ‘mensek’ kelimesi Türkçe meâllerde; ibadet tarzý, din, þeriat, ibadet yolu ve yöntemi, ibadet þekli þeklinde tercüme edilmiþ.
Kur’an hz. Ýbrahim’in þöyle dua ettiðini haber veriyor:
“De ki: Þüphesiz benim namazým, nüsük’üm (ibadetim), hayatým ve ölümüm hepsi alemlerin Rabbi Allah içindir.” (6 En’am/162)
Bu âyetteki ‘nüsük kelimesini D. Vakfý meâli kurban, Elmalýlý, S. Ateþ, S. Yýldýrým, M. Ýslâmoðlu ve diðer pek çok meâl ‘ibadetlerim’ anlamýný vermiþler.
Mensek kelimesinin çoðulu ‘menâsik’tir. Bu da haccý oluþturan ibadetlerin alemi olmuþtur ve ‘hac menâsiki’ þeklinde bilinmektedir.
Bakara/128. ve 200. âyette geçen ‘menâsik’ kelimesi ise daha çok ‘ibadet yollarý’ þeklinde anlaþýlmýþtýr.
Aþaðýdaki âyette geçen kurbanla (nüsük), kurban bayramýnda kesilen kurban kastedilmeyip, haccýn ifasý esnasýndaki bir noksanlýktan (ihsar) dolayý kesilmesi gereken kurban kastedilmektedir. Türkçe meâllerin pek çoðunda buradaki nüsük’e kurban anlamý verilmiþ.
“... Saðlýklý ve emniyette olduðunuzda, hac [vaktin]den önce umre yapan, gücünün elverdiði türden bir kurban kessin; ama kurbana gücü yetmeyen, hac sýrasýnda üç gün ve döndükten sonra yedi gün, yani tam on [gün] oruç tutsun. Bütün bunlar, Mescid-i Harâm civarýnda yaþamayanlar içindir...” (2 Bakara/196)
Nüsük kelimesi bazý hadislerde de kurban anlamýnda kullanýlýyor. (bak. Müslim, Edahi 6, 7)
3c-Hedy (hac kurbaný);
Hedy; deve, sýðýr ve davar cinsinden Kâbe’ye hediye edilen kurbanlýklara verilen addýr. Ýlgili âyetlerde bu anlamda yer almaktadýr.
“Allah için haccý ve ömreyi tamamlayýn. Eðer (engellenmiþ olursanýz kolayýnýza gelen kurbaný (hedy’i) (gönderin); kurban yerine varýncaya kadar baþlarýnýzý týraþ etmeyin...” (2 Bakara/196)
“Allah, Kâbe'yi, o Beytu'l-Harâm'ý bütün insanlýk için bir sembol kýldý; ve [ayný þekilde] kutsal [hac] ayý ve boyunlarýnda taký olan kurbanlýklar (hedy), Allah'ýn göklerde ve yerde olan her þeyden haberdar olduðunu ve Allah'ýn her þeyin tam bilgisine sahip bulunduðunu size anlatmayý amaçla[yan sembollerdi]r.” (5 Maide/97)
“Boyunlarýnda taký olan kurbanlýklar” (lafzen, “kurbanlýklar ve takýlar”), kurbanlýk hayvanlara bir atýftýr. Böylece hac ve ona baðlý merasimler, insanýn Allah'a teslimiyetinin sembolleri olarak ifade edilmektedirler. (M. Esed, Meal, s: 1/215)
“[Düþmanlarýnýzý sizin elinizden almam, onlarýn hatýrý için deðildir: çünkü] onlar, hakikati inkara þartlanmýþ olan, sizi Mescid-i Harâm'dan alýkoyan ve kurbanlarýnýzýn (hedy) yerine ulaþmasýna engel olanlardýr. Ýstemeden çiðneyip geçebileceðiniz ve bilmeden, kendileri yüzünden büyük bir hata iþleyebileceðiniz [Mekke'deki] mümin erkekler ve kadýnlar olmasaydý [evet, eðer bunlar olmasaydý þehre savaþarak girmenize izin verilirdi: ama savaþmanýz yasaklandý] ki Allah [zamaný geldiðinde] dilediðine rahmetini ihsan edebilsin. Eðer onlar, [Bizim rahmetimizi hak edenler ile gazabýmýza uðrayanlar, sizin tarafýnýzdan] ayýrd edilebilselerdi içlerinden hakikati inkar edenleri [sizin elinizle] acýklý bir azaba çarptýrýrdýk.” (48 Fetih/25)
3d-el-Büdn (iri kurbanlýklar);
‘Büdn’, bir âyette yer almaktadýr:
“Malum (büyük baþ) kurbanlara gelince; Biz onu sizin için içerisinde nice hayýrlar barýndýran Allah’ýn simgelerinden bir olarak (ibadet) kýldýk: o halde, (ön ayaklarýndan bir baðlanýp) sýra sýra diz çöktürülen hayvanlarý (savâffe) kurban ederken Allah’ýn ismini anýn; nihayet onlarýn yaný yere gelince artýk, onlardan siz de yeyin, ihtiyacýný belli eden veya belli etmeyenlere de yedirin.
Bu böyledir; zira Biz onlarý sizin faydanýza âmâde kýlmýþýsýzdýr, umulur ki þükredersiniz.” (22 Hac/36)
‘Büdn’ ‘bedene’nin çoðuludur. ‘el-Bedene’; iri ve semiz kurbanlýk develere verilen bir isimdir. Ki kurbanlýk develer hakkýnda kullanýlýrdý.
‘el-Büdn’ kelimesinin sýðýrlar hakkýnda kullanýlýp kullanýlmayacaðý tartýþýlmýþ. Pek çok alime göre mükellef eðer kurban edecek bir deve bulamazsa, ya da bulduðu halde buna gücü yetmezse, bunun yerine sýðýr kurban edebilir.
Genel görüþe göre ‘el-büdn’, Kâbe’ye hediye olarak gönderilen kurbanlýk develer, ‘el-hedy’ ise, deve ve sýðýr cinsinden Kâba’ye hediye olarak gönderilen kurbanlýklardýr.
Bu âyette geçen ‘savaffe’ kelimesi de el-büdn’ün/kurbanlýk develerin bir sýfatý olup, sýraya girmiþ, sýra sýra dizilmiþ, kurban edilmek üzere sýralanmýþ demektir.
‘el-Büdn’ hadislerde de kurban olarak geçmektedir.
“Kurban olarak bir deve yedi kiþi için, bir sýðýr yedi kiþi için yeterlidir…” (Müslim, Hac/138, 351. Ebu Davud, Edahî/6. Tirmizî, Hac/66, Edahþ/8. Ýbni Mace, Edahî/5. Darimî, Edahî/5. Muvatta, Dahâya/9)
“(Cumanýn) ilk saatlerinde mescide giden kiþi sanki bir büdn (deve) kurban etmiþ gibi gibi olur. Ýkinci saatte giden ise sanki bir sýðýr kurban etmiþ gibi olur….” (Buharî, Cumua/4. Müslim, Cumua/10. Ebu Davûd, Tahâre/217. Tirmizî, Cumua/14. Muvatta, Cumua/1)
‘Büdne’, yani semiz ve etine dolgun kurbanlýk develer, cahiliye araplarýnýn en gözde mallarýndandý. Ama ne yazýk ki bunlarý putlarý, yani kendi uydurduklarý tanrýlarý adýna adarlardý/kurban ederlerdi. (Þevkânî, Fethu’l-Kadir, s: 1948)
Yukarýdaki âyet bu tür kurbanlarýn ve diðerlerinin sadece Allah adýna kesilebileceðini, etlerinden ancak üzerlerine Allah’ýn adý anýlýrsa yenilebileceðini (onlar kesilirken –Allahü ekber Allahü ekber Lâilâhe illalah Allahü ekber- denilmesi gerekir), böyle yapmanýn da ayný zamanda bir þükür olacaðýný ortaya koyuyor.
4-Ýbrahim’in kurbaný
Ýslâm’da kurban kesme ibadetinin Hz. Ýbrahim (as) ile baþladýðýný Kur’an-ý Kerim’den öðreniyoruz:
“Böylece (çocuk) onun yanýnda koþabilecek bir çaða gelince (Ýbrahim ona): ‘Oðlum, gerçekten ben seni rü’yamda boðazlýyorken gördüm. Bir bak, sen ne düþünüyorsun?’ dedi. (Oðlu Ýsmail) dedi ki: ‘Babacýðým, emrolunduðun þeyi yap. Ýnþaallah beni sabredenlerden bulacaksýn.
Sonunda ikisi de (Allah’ýn emrine ve takdirine) teslim olup (babasý, Ýsmail’i kurban etmek için) onu yanaðý üzerine yatýrdý.
Biz ona Ey Ýbrahim! diye seslendik.
Gerçekten son rüyayý doðruladýn. Hiç þüphesiz biz, güzel davrananlarý böyle ödüllendiririz.
Doðrusu bu, apaçýk bir imtihandý.
Ve ona büyük bir kurbaný fidye olarak verdik.
Sonra gelenler arasýnda ona (hayýrlý ve þerefli bir isim) býraktýk.”