a-Ýþitttik ve itaat ettik diyebilmek
Kur’an’a göre gerçek kurtuluþun þartý ilâhî davet karþýsýnda “iþittik ve itaat ettik” diyebilmektir.
“Aralarýnda hüküm vermesi için Allah'a ve Resûlüne davet edildiklerinde, müminlerin sözü ancak «Ýþittik ve itaat ettik» demeleridir. Ýþte asýl bunlar kurtuluþa erenlerdir.”(Nur, 24/51)
“Lafzen, “Müminlerin (söyleyeceði) tek söz ... demeleridir” -yani, herhangi bir art niyet taþýmaksýzýn; kavl terimi burada, 47. ayette bahsi geçen sözlü ikrarýn ötesinde gerçek ve yürekten “katýlma”yý ifade etmektedir.” (M. Esed, Meal 2/719)
Kur’an mü’minlere þöyle sesleniyor:
“Allah'ýn size olan nimetini, «Duyduk ve kabul ettik» dediðiniz zaman sizi bununla baðladýðý (O'na verdiðiniz) sözü hatýrlayýn ve Allah'a karþý sorumluluk bilinciyle davranýn. Þüphesiz Allah, kalblerin içindekini bilmektedir.”(Mâide, 5/7)
Baþta peygamber olmak üzere iman edenler hak davete böyle karþýlýk verirler. Zira iþitmek can kulaðý ile dinlemeyi ve iþitilen þeyi yürekten kabul etmeyi gerektirir. Bununla da kalmayýp duyulan þeyleri –eðer yapýlmasý istenen bir þey ise- uygulamayý içerisine alýr.
“... Ýþittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affýna sýðýndýk! Dönüþ sanadýr" dediler.”(Bekara, 2/285)
Ancak insanlardan bazýlarý böyle deðildir. Böyleleri yaptýklarý yanlýþýn farkýna varmadan Allah’ýn kelâmýný iþitirler, ancak bile bile onu bozarlar, deðiþtirirler, baþka anlama çekerler. (Bekara, 2/75)
Bu tarzdaki belâðat üslubuna "telvîn-i hýtap" adý verilir.
Bu gibi katý kalplilerin son Peygamberi ve onun getirdiði kitabý tasdik edeceklerini beklemek boþunadýr. Bunlardan bir grup Allah'ýn kelâmýný, yani Tevrat'ý iþitirler, bellerlerdi ve sonra da mânâsýný deðiþtirecek bir surette kelimelerin ve harflerin yerlerini deðiþtirirlerdi. Hem bunu anlayamadýklarýndan, akýl ve idrak noksanlýðýndan dolayý deðil, akýllarý erdikten, onun Allah kelâmý olduðunu kabul ettikten sonra bile bile ve kasden yaparlardý. (Elmalýlý, Tefsir, 1/327)
Hatta bir kýsmý daha da ileri giderek, Peygamberlerine çýkýþarak, âdeta meydan okuyarak; “senin Allah’tan getirdiðini iddia ettiðin mesajlarý iþittik ama karþý geliyoruz” demiþlerdi:
“Hatýrlayýn ki, Tûr daðýnýn altýnda sizden söz almýþ: Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söylenenleri anlayýn, demiþtik. Onlar: Ýþittik ve isyan ettik, dediler. Ýnkârlarý sebebiyle kalplerine buzaðý sevgisi dolduruldu...”(Bekara, 2/93)
“Yahudi itikadýna mensup olanlarýn bir kýsmý, [vahyedilmiþ] sözlerin anlamýný çarpýtýrlar; sözleri asýl baðlamýndan kopararak, [þimdi yaptýklarý gibi] “Ýþittik ama karþý çýkýyoruz!” ve “Dinleyin ama kulak asmayýn!” ve “Asýl sen biz[im sözümüz]e kulak ver [ey Muhammed]!” derler; böylece dilleriyle oyun oynarlar ve [sahih] itikadýn yanlýþ olduðunu îma etmeye çalýþýrlar. [Halbuki] onlar, sadece “Ýþittik ve itaat ediyoruz!” ve “[Bizi] dinle, bize katlan!” deselerdi, bu onlarýn gerçekten yararýna ve daha dürüstçe bir davranýþ olurdu: ama hakikati reddettikleri için Allah onlarý lânetledi; zira onlarýn inandýklarý, basit birkaç þeyden ibarettir.”(Nisa, 3/46)
“Yahudilerin kendi adamlarýna yönelttikleri “kulak vermeden dinleyin” þeklindeki hitabýn tarzý, onlarýn hem kendi kutsal metinlerine hem de Kur’an'ýn mesajýna karþý tavýrlarýný göstermektedir.” (M.Esed, Meal, 1/147)
b- Her sesi duymamak
Ya da kulaðý manen temiz tutmak, kirletmemek.
Her sesi duymak, her sese kulaðý açmak gerekmez. Kulaða yük olacak sesleri duymaya çalýþmak kulaða, daha doðrusu iþitme kabiliyetine yazýk etmektir.
Kulaðý kirletmemek, kulaðýn saðlýðýný korumak bir görevdir. Ýþitme kabiliyetini köreltmemek, yanlýþ yerde kullanmamak nimetin deðerini bilmektir.
Dedikodu, gýybet, mâlâya’ni, yalan dolan, nemime, seviyesiz güldürüler, içi boþ iddialar, küfür ve sövmeler, batýl sözler, abes ve boþ lakýrdýlar, mühtehcen ve mübtezel konuþmalar, hiç bir iþe yaramayan gavezelikler, sulu þakalar ve benzeri sesler/sözler onlarý duymak isteyenlerin kulaklarýný kirletir.
Kulaðý kirli olan da sesler arasýndan en güzelini, mesajlar arasýndan en doðrusunu, kelimeler arasýndan en hoþ olanýný, iddialar arasýndan en hak olanýný seçemez.
-
Kirlenen ve yorulan kulaðý abdestle yýkamak ve dinlendirmek
Ýman edenler, çocukalrý büyüdükleri zaman kulaklarýný manen kirletmesinler diye onlarýn sað kulaðýna ezan, sol kulaðýna kamet okurlar. Böylece onlarýn fýtrat’a uygun yaratýlan kulaklarýný yalana ve batýla, kötü ve çirkin sözlere karþý sigorta ederler. Âkil balið olduðu zaman bunun farkýnda olan mü’minler kulaklarýný manevi kirlerden korurlar.
Kulak kirini ya tevbe, yani iþitme duyusunu kirleten þeyleri terketmek, ya da abdest temizler. Bir de abdestle yerine getirilen ameller temizler.
Abdest alýrken kulaklarý meshetmek, hem bu anlamda kulaðý temizlemeye çalýþmak, ya da bundan sonra iþe yarar þeyleri duymaya söz vermeyi iþaret eder.
-
Seslerin arasýndan en güzelini seçmek ve almak
“O kullarým ki, onlar sözü dinlerler,sonra da en güzeline uyarlar. Ýþte onlar, Allah'ýn doðru yola ilettiði kimselerdir. Gerçek akýl sahipleri de onlardýr.”(39 Zümer/17-18)
Bu salih, muttaki, raþid ve akýllý kullarýn tavrýdýr.
“Râzî'ye göre bu ifade, her dinî yükümlülüðü (terimin en geniþ anlamýyla) kendi akýllarý ýþýðýnda deðerlendiren ve akýllarýnýn geçerli veya mümkün gördüklerini kabul edip akýllarýna yatmayanlarý reddeden kiþileri tasvir etmektedir. Yukarýdaki ayet, Râzî'nin sözleriyle, “insanýn, aklýn sunduðu kanýtlara (hüccetü'l-‘akl) uymasýnýn ve eleþtirel deðerlendirme (nazar) ve mantýksal çýkarýmýn (istidlâl) [bulgularýyla] uyumlu sonuçlara varmasýnýn yüceltilmesini ve övülmesini” ifade etmektedir.” (M. Esed, Meal, 3/940)
“ Vasýflarý anlatýlan kimselerin dinledikleri söz, Allah kelâmý, Hz. Peygamber’in sözleri veya selefin görüþleri olarak yorumlanmýþtýr. Sözün en güzeli kuþkusuz Kur’andýr. (D. Vakfý Meali, s: 459)
“Bu müjdelenen insanlarýn en belirgin vasýflarý kulak verdikleri sözleri güzel dinleyip; kalplerinin bu sözlerin iyisini, güzel olanlarýný alýp geriye kalanlarýný terk etmeleridir. Kalpleri ve ruhlarý arýndýran güzel sözlerden baþkasý onlarýn içlerini açmaz ve ilgilerini çekmez. Temiz olan gönül, temiz ve güzel söze açýlýr. Onu alýr ve ona karþýlýk verir. Kötü olan gönül ise ancak kötü sözden baþkasýna açýlmaz ve yalnýz ona karþýlýk verir.” (Fi-Zýlali’l-Kur’an, 5/3045)
e-Seste de hikmeti aramak
Hiç bir insan diðerine týpatýp aynen benzemediði gibi, parmak izleri ve sesleri
de benzemez. Ýnsan sayýsý kadar ses. Milyarlarca ses.
Bunu yapan Usta ne kadar güçlü ki bu kadar farklý þeyi yapabiliyor. “Fe
tebârakellahu ahsenu’l-hâlikîn-Yaratýcýlarýn en güzel olan Allah ne yücedir.” (Mü’minun, 23/14)
Bunda da aklýný kullananlar için ibretler ve hikmetler vardýr. Bu da Allah’ýn varlýðýnýn belgelerinden, O’nun açýk ayetlerindendir.
Hikmet yüklü sözleri arayýp onlara daha fazla kulak vermek herhalde yapýlabilecek en güzel iþlerden biridir. Bu ayný zamanda; “bari siz hikmet dolu söz sarfedin anlamýna gelir.”
“Allah’a ve ahiret gününe iman eden ya hayýr söylesin ya sussun”hadisi de galiba buna iþaret ediyor. (Buhârî, Edeb/31, 85. Müslim, Îmân/74, 75)
f- Sözün gücüne inanmak
Ya da güçlünün sözünü dinlemeye deðer bulmamak.
Sözün savaþ ve baþ kestirdiðini, hatta en zehirli aþý bal gibi yapabildiðini, yýlaný deliðinden çýkardýðýný, gönüller yaptýðýný ve yýktýðýný, sahibini rezil veya vezir yapabildiðini unutmamak gerekir.
Söz hem güçlüdür, hem de söze dönüþen düþünce deðerlidir.
Bunun insana kazandýrýlmasý baþlý baþýna bir ihsan ve nimettir. Ýnsanýn bu yetenekle donatýlmasý, onun kendi hür iradesiyle doðru en güzel olaný seçmesi için teþviktir. Bu maksatla yapýlan her teþebbüs kýymetlidir.
“Hayat yürüyüþünde dengel ol ve sesini yükseltme. Unutma ki seslerin en çirkini (sesi yükseldikçe çirkinleþen) eþeðin sesidir.” (Lukman, 31/19)
Buradan sözünün kalitesini yükselt tavsiyesini anlayabiliriz. Sesini yükseltenler herhalde zorbalýða yeltenenlerdir. Böyleleri güçlü söz söyleyemedikleri için, var güçlerini seslerine verirler. Halbuki sözün gücüne inananlar, seslerinin etkisi çok olsun diye onu yükseltmezler. Sözünü yükseltmeyi, sözünü kaliteli hale getirmeyi ilke edinenler, sesi yükseltmeyi marifet saymazlar. (M. Ýslamoðlu, Sözün Gücü mü, s: 10)
Onlar sözün gücünü bilirler ama, güçlünün sözünü dinlememeye cesaret ederler. Her ne kadar günmüzde güçlünün sesi ve sözü daha yüksek perdeden çýksa da, böyleleri hangi sese kaulak vereceklerini, hangi sözü dinleyeceklerini, hangi sözün hikmet olduðunu iman nuruyla, basiret bilirler.
g-Sözün/sesin kaynaðýný iyi seçmek
Dinlediðimiz þeyin/sesin hikmet olup olmamasý, bize fayda verip vermemesi, dinlemeye deðer olup olmamasý sesin kaynaðýna baðlýdýr.
Ýnanan bir insan Allah’ýn âyetlerini dinlerken gösterdiði titizliliði, kezzaplardan ve þeytanýn iki ayaklý yardýmcýlarýndan gelen seslere tersinden gösterir. Yani onlarý dinlememekle gösterir.
Konuþmacý kim ve ne konuþuyor?
Konuþulan þeylerin hakikat açýsýndan deðeri nedir?
En azýndan insanî iliþkilerden açýsýndan söyleneni duymaya deðer mi?
Bir söze kulak vermek kiþiye ne fayda saðlar?
Bu demektir ki batýla ve sapýklýða davet eden, mâlâya’ni, yalan dolan ve çirkin ve ayýp þeylerlerle meþgul olaný dinlemek gerekmez.
Ama bilgi, hikmet, öðüt, hayra davet eden, lâtif, müjdeleyici, hatta en azýndan günah olmayan ve insaný oyalamayan günlük konuþmalar dinlenebilir.
h- Muhatabý dinlerken cepheyi ona dönmek
Karþýmýzdaki kim olursa olsun; ders, konuþma, sohbet, müzakere, hal hatýr sorma, bayramlaþma, soru-cevap, muhavere, fikir alýþ veriþi olan konuþmalarda muhatabýmýzý ciddiye almak, saygýlý davranmak, gerçekten dinlemek güzel ahlâktýr. Böylece karþýmýzdakine ciddiye almýþ, deðer vermiþ, hem de ne duyduðumuzu anlamýþ oluruz.
Tersi muhatabý küçük görme ve iletiþim bozukluðuna yol açar.
Ýnsanlar arasýndaki saðlýklý iletiþimin önemi inkar edilemez. Aralarýnda saðlýklý iletiþim olan insanlar birbirini daha iyi anlarlar.
i-Can kulaðý ile dinlemek
Sesi/sözü/mesajý anlamanýn bir yolu da onu can kulaðý ile, ya da yürek kulaðý ile dinlemektir. Üstünkörü, eli iþte gözü oynaþta, baþtan savma tarzý dinlemeler, dinliyor gibi yapmalar anlamanýn önünde engeldir.
Kur’an, Nuh kavminin peygamberi dinlememek için parmak uçlarýyla kulaklarýný kapadýklarýndan, baþlarýný elbiseleriyle kapattýklarýndan bahseder. Yani Nuh’u (as) dinlememek için böyle yaparlardý. (Nuh, 71/7)
Bir kýsým insanlar Hakikate davet eden bir ses duyduklarý zaman onu duymamýþ gibi yaparlar. Aldýrmadan geçer giderler. Kur’an böylelerini þöyle tarif ediyor:
“Böyle birine mesajlarýmýz aktarýldýðýnda, sanki kulaklarýnda bir saðýrlýk varmýþ da onlarý hiç duymamýþ gibi, küstahça yüz çevirir: iþte ona (öteki dünyada) acýklý azabý haber ver!” (Lukman 31/7)
Bazýlarý da davetçi ile adeta alay edercesine;
“... Bizi çaðýrdýðýn þeye karþý kalplerimiz kapalýdýr. Kulaklarýmýzda da bir aðýrlýk vardýr. Bizimle senin aranda bir perde bulunmaktadýr. Onun için sen (istediðini) yap, biz de yapmaktayýz!”(Fussilet, 41/5) derler. Böylelerinin hak sesi duyamk, kulak vermek, can kulaðý ile dinlemek gibi bir dertleri yoktur.
Kur’an þöyle diyor.
“Rabbinin mesajlarý kendisine ulaþtýrýldýðý halde, kendi eliyle iþlediði bütün (kötü) iþleri de unutup, onlara yüz çeviren kimseden daha zalim kim olabilir? Bakýn, Biz böylelerinin kalplerine, hakký kavramalarýna engel olan bir örtü ve kulaklarýna da bir aðýrlýk yerleþtirmiþizdir; dolayýsýyla, onlarý doðru yola çaðýrsan da asla doðru yola girecek deðillerdir.”(Kehf, 18/57. Benzeri. Ýsra, 17/46. En’am, 6/25)
Burada hem hak sese kulak verme anlayýþýný, hem de muhtabaýmýzý dinlerken
can kulaðý ile dinlemeye iþaretler bulabiliriz.
Nitekim muhatabý can kulaðý ile dinlemenin önemini bilen inkârcýlar Kur’an’la ilgili þöyle derler.
“...Bu Kur’an'ý dinlemeyin, ve onun hakkýnda saçma, anlamsýz þeyler uydurun ki onu(n gücünü) bastýrasýnýz!” (Fussilet, 41/26)
Eðer insanlar Kur’an’ý can kulaðý ile, dikkatlice dinlerlerse, etkilenmemeleri mümkün deðildir. Bundan dolayý insanlar ile Kur’an arasýna her zaman engel kurmaya çalýþýlýr, ona karþý her zaman gürültü koparýlýr. Ki Kur’an’ýn sesi onlara ulaþmasýn.
Bunun gibi kiþi bir sözü anlamak istiyorsa onu dikkatlice dinlemeli. Yürek kulaðýný da dinlediði þeye açmalý.
j- Sözün bitmesini beklemek
Dinlemenin adaplarýndan biri de muhatabýn sözünün bitmesini beklemek. Ýkide bir sözün arasýna girmemek. Muhatabýn sözünü lüzumsuz yere kesmemek.
Sözün tamamý dinlenilmezse anlaþýlmaz.
Ya karþýmýzdaki sözü gereðinden fazla uzatýrsa, dinleyenleri sýkarsa, yanlýþ þeyler konuþuluyorsa, hakka ve hakikate hakaret ediliyorsa diye sorulabilir. Bu ayrý bir konudur. Burada yerine göre davranmak olgun kimsenin tavrýdýr.
Söz yerinde ve gerektiði kadar olursa bir iþe yarar. Kavgaya ve gürültüye sebep olacak sözler ve iddalar hakký temsil edemezler.
k-Neyi ne kadar dinlediðini bilmek
Her þeyin bir sýnýrý olduðu gibi dinlemenin de biri sýnýrý vardýr. Bu da hem insanýn kapasitesiyle, hem de ihtiyacýyla ilgilidir.
Bir yerde saatlerce konuþuluyorsa, konuþulanlar velev ki çok da mâlâya’ni olmasa bile, hepsini dinlemek gerekmez. Ders, çok faydalý bir konuþma, hoþa giden bir hitabet bile sýnýrlý dinlenilir. Aþýrýsý insan gücünün üzerindedir. Bir kýsmý da insanýn zamanýný haba eder.
Bunun için akýllý insanlar, televizyon dinleme saatlerini, müzik dinleme vakitlerini, ziyaretlerdeki uzun konuþmalarý gözden geçirmeliler.
Bir insan günde kaç saat televizyon seyreder, kaç saat müzik dinler, kaç saat gevezeliklere kulak verir, kaç saat boþ lakýrdýlarýn müþterisi olur? Bütün bunlarýn getirisi ne?
Sormaya deðer.
Eðer kendileri konuþmacý iseler, karþýsýndakilerin bu durumunu ve duygularýný hesaba katmalýlar.
*
Sözü dinleyip en güzeline tabi olanlara, gereðini yapanlara, kendi sözünü bu anlamda güzelleþtirenlere müjdeler olsun.
Hüseyin K. Ece
18.10.2012
Zaandam-Hollanda