“Allah, kendi rehberliðinde rýzasýný gözetenleri sübülü’s-selâm-ebedi kurtuluþ yollarýna ulaþtýrýr. Rahmetiyle (izniyle) onlarý karanlýklardan aydýnlýða çýkarýr ve dosdoðru yola iletir.”(1)
‘Sübül’; yol anlamýndaki sebil’in çoðuludur. ‘Sübülü’s-selâm’; Allah’ýn insanlar için din kýldýðý ve onlarý davet ettiði, onun için peygamber görevlendirdiði kendi yoludur. Ki bu da Ýslâm Dinidir. Allah (cc) ondan baþka din ile amel etmeyi asla kabul etmeyecektir.(2)
Yani Allah’ýn razý olduðu þeyleri izleyenleri selâmet yollarýna, her türlü âfetten uzak, korkulacak her þeyden güvenliðe kavuþturucu olan selâmet yurdu olan Cennet’e götüren esenlik yollarýna iletir. El-Hasen ve es-Süddî der ki: es-Selâm Aziz ve Celil olan Allah’týr. Bunun manasý da ‘Allah’ýn dinine, yani Ýslâma iletir’ demektir.(3)
‘Selâmet yollarý’ terkibi, sonsuz kurtuluþ yollarý, selâmet yollarý, esenlik, barýþ, kötülüklerden uzak olma, zarardan kurtulma yollarý diye anlaþýlabilir.
“Buradaki kurtuluþ olarak çevrilen selâm kelimesi iç huzurunu, kararlýlýðý ve hem fiziksel hem de ruhsal nitelikteki her türlü kötülükten emin olmayý gösterir.”(4)
Kur’an’a iman edip Allah’ýn rýzasýný arayanlarý Allah (cc) doðru yola ve kurtuluþa erdirir. Bir baþka deyiþle onlarý inkârýn karanlýklarýndan imanýn aydýnlýðýna, ‘sýrat-ý müstakim’ denilen doðru yola, peygamberlerin, sýddîklarýn (doðrularýn), þehitlerin ve salihlerin yoluna erdirir.(5)
Buna göre gerçek kurtuluþ, gerçek barýþ, gerçek iç huzuru veya gerçekten zarardan kurtulma, istenmeyen þeylerden uzak olma Allah’ýn rehberliði (hidâyeti) ile olabilir. Kim Allah’ýn rýzasýný gözeterek O’ndan gelen hidâyeti kendi iradesiyle tercih ederse, o kiþi doðru yola, kurtuluþ ve selâmet yollarýna iletilir. Bir baþka deyiþle kurtuluþ yolunu, gerçek saadeti bulmak ancak Allah’ýn gönderdiði hidâyetle mümkün olabilmektedir.
Dünyada inanç, ibadet, hayat anlayýþý yani din olarak pek çok yollar vardýr. Herkes inandýðý dinin hak, gittiðiyolun kurtuluþ (selâmet)ve saadet olduðuna inanýr. Doðru bildiði din üzere yaþarsa mutlu olacaðýný, korktuklarýndan emin umduklarýna nail olacaðýný, kötülüklerden uzaklaþacaðýnýzanneder.
Görüldüðü gibi Kur’an bu yanlýþ zanný reddediyor.
- Selâm yurdu
Ýnsanlar Ýslâm’ý hayat haline getirirlerse, önce kendileri ‘selâm’a ulaþýrlar. Böyle insanlardan kurulu bir toplum artýk ‘selâm’ toplumu olur ve onlarýn yaþadýðý yerler de ‘selâm yurdu’ (dârü’s selâm) olur.
Ýslâm insan, aile ve toplum hayatýný dâru’s-selâm (esenlik/mutluluk yurdu) yapmak için gönderilmiþtir. Zaten Ýslâm’ýn hakkýyla yaþadýðý beldelere ‘dâru’l-Ýslâm’, ailelere ‘islâmî yuva’, Ýslâmý hakkýyla yaþayanlara da müslim/müsliman denir. Müslim, bir taraftan Allah’ýn indirdiklerine teslim olan manasýna gelse de, diðer taraftan Ýslâmla huzura eren, selâmete ulaþan, doðru yolu bulan ve kurtulmayý tercih eden demektir.
Burada þu mesaj da saklýdýr: Ey iman edenler, Ýslâma teslim olarak müslim olun, onunla dünyada huzura (saadate), Âhirette selâmete kavuþun, ailenizi ve yaþadýðýný beldeleri ‘darus’selâm-esenlik yurdu’ yapmaya gayret edin.
Bazýlarýn göre asýl ve sonsuz ‘selâm yurdu’ Cennet’tir. Cennet’te bitmeyecek bir sonsuzluk, fakirliði olmayan bir zenginlik, hastalýksýz saðlýk, zilleti olmayan bir izzet vardýr. Ýþte Allah (cc) insanlarý böyle bir yurda çaðýrmaktadýr. (R. el-Isfehânî, el-Müfredât, s. 350)
Allah (cc) þöyle buyuruyor:
“Bu (din), Rabbinin dosdoðru yoludur. Biz, öðüt alacak bir kavim için âyetleri ayrýntýlý olarak açýkladýk.
Rableri katýnda onlara ‘daru’s-selâm-esenlik yurdu (cennet)’ vardýr. Ve yapmakta olduklarý (güzel) iþler sebebiyle Allah onlarýn dostudur.”(6)
Bu âyete göre Ýslâm, Allah’ýn dosdoðru yoludur. O yolda gidenler hem hayatýn hedefine, hem Allah’ýn rýzasýna, hem de huzur, mutluluk ve kurtuluþa ulaþýrlar.
Allah’ýn, gönlünü Ýslâma açtýðý, bu sayde iyi niyetli olup saðlýklý düþünen insanlar tarafýndan kabul edilen Ýslâm Dini, Allah’ýn doðru yolu ve saadete götüren yoludur. Kur’an, eðri, sapýk, yanlýþ yollarý da, doðru yolu da göstermiþtir. Ancak Kur’an’ýn bu öðüt ve uyarýlarýna ancak aklýný kullananlar kulak verir. Bu gibi kimseler hidâyete uyarak hem dünyada selâm’a (esenliðe, mutluluða, iç huzura, selâmete) kavuþurlar, hem de Allah’ýn katýnda bütün güzelliklerin yaþanacaðý asýl ‘dâru’s-selâm-esenlik yurdunu’, ayrýca nimetlerin en büyüðü olan Allah’ýn veliliðini (dostluðunu ve yakýnlýðýný) kazanýrlar.
Daru’s-selâm, yani ‘dârullah’ Allah’ýn dostlarýna hazýrladýðý yurt, yani Cennettir. Þerefi yüce olduðu için Allah (cc) orasýný kendine nisbet etmektedir. Ya da ‘daru’s-selâm’, bütün olumsuzluklardan ve kederlerden uzak kalmak demektir.(7)
En’am 127. âyetteki ‘esenlik yurdu’ þeklinde çevirdiðimiz ‘daru’s-selâm’ müslümanýn iman üzere yaþamalarý sayesinde gerçekleþtiþrecekleri düzenli, huzurlu ve mutlu bir ülke veya dünya hayatý þeklinde de anlamak mümkündür.(8)
Allah (cc)Kitabýyla ve son Peygamberiyle bütün insanlarý ‘dâru’s-selam’a-selâm yurduna’ davet ediyor. O (cc) zaten insanlardan dilediðine, -bir anlamda hidâyeti isteyene- hidayetini verir.
“Allah kullarýný daru’s-selâma-esenlik yurduna çaðýrýyor ve O, dilediðini doðru yola iletir.”(9)
Allah (cc), katýndan indirdiði vahiy ve Elçisi ile insanlarý boþ þeylere, dünyalýklara, yarýþlara, eðlencelere, fani lezzetlere, kavgaya ve yaðmaya, felâkete ve bilinmezliklere deðil, selâm yurduna, yani selâmete, kurtuluþa, huzur beldesine, ebedi mutluluða davet ediyor.
Allah (cc) kullarýný hayatý esenlik yurdu yapacak imkanlara davet ediyor.
Ýnsana mutluluk verecek, onu her türlü olumsuz ve kötülüklerden, hoþa gitmeyen þeylerden koruyacak esaslara çaðýrýyor.
es-Selâm olan Allah’ýn kullarý için hazýrladýðý yurdu/beldesi Cennettir. Ki onu ihlaslý kullarý için hazýrlamýþtýr. Orasý her türlü gam ve hüzünden uzaktýr. Sonsuzdur ve oraya girenlere sunulacak nimet ve ikramlarla doludur. Kim Allah’ýn bu davetine uyarsa Allah oraya varan yollarý ona gösterir (10) ona bu sonsuz saadet yurduna gitmeyi kolaylaþtýrýr.(11)
Dâru’s-selâm ifadesinin Âhirete bakan yönü olduðu gibi dünyaya bakan bir yüzü de olabilir.
“Dâru’s-selâm daveti; sadece öte dünyada deðil bu dünyada da insanýn kendisiyle, çevresiyle ve Rabbiyle barýþýk yaþadýðý bir ortamýn oluþturulmasý çaðrýsýdýr.” (12)
M. Esed bu âyet için þöyle bir not düþüyor: “Açýktýr ki, dâru's-selâm terimi sadece -cennet temsîlinde iþaret edilen-öte dünyadaki nihaî esenlik ortamýný deðil, fakat ayný zamanda gerçek müminin bu dünyadaki ruh durumunu, yani onun Allah'la, tabii çevresiyle ve kendisiyle barýþ ve baðdaþým içindeki huzurlu, güvenli ruh durumunu da ifade etmektedir.” (13)
- Peygamberlere selâm
‘Selâm’ dini olan ‘Ýslâm’ý teblið eden Hz. Muhammed (sav) ‘selâm’ sancaðýný taþýyan biricik Rasûldür. Öyleyse ‘selâmlarýn’ en güzeli O’na ve diðer peygamberlere verilmelidir. et-Tehiyyatü’ ayný zamanda O’na selâm verme duasýdýr. Mü’minler bu duayý, salli barik’i okuyarak, salavât getirerek O’na selâm verirler. Þöyle ki:
“Et-tahýyyâtü lillâhi vessalevâtü vettayyibât. es-Selâmü aleyke eyyühen-Nebiyyü ve rahmetullâhi ve berakâtüh, es-selâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhis-sâlihîn. Eþhedü en lâ ilâhe illAllâh ve eþhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasûlühu.”
Meali: “Bütün dualar ve bütün tahiyyeler (dirlik selâmý, övgüler, dualar) ve bütün iyilikler Allah’a mahsustur. Ey Nebî! Allah'ýn selâm, rahmet ve bereketi senin üzerine olsun. Selâm, bizim ve Allah'ýn sâlih (doðru hareket eden) kullarýnýn üzerine olsun. Þahâdet ederim ki, Allâh’dan baþka tanrý yoktur ve yine þahâdet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve Rasûlüdür.”
Kur’an bazý peygambere ‘selâm olsun’ denildiðini isim vererek bildiriyor: Þöyle ki:
Nuh’a selâm olsun Kur’an diliyle:
“Kendisini ve ailesini büyük felaketten kurtardýk.
Onun (inanç) soyunu da baki kýldýk
Geriden gelenlerin zihninde ona dair (örnek) bir hatýra býraktýk.
Bütün âlemlerde Nuh’a selâm olsun.”(14)
Bu Allah’tan hz. Nuh’un âlemde kötü bir þekilde anýlmamasýna bir garantidir.(15)
Kur’an diliyle Ýbrahim’e selâm olsun:
“Ve Biz ona fidye olarak muhteþem bir kurban verdik.
Geriden gelen herkesin zihninde ona iliþkin (örnek) bir hatýra býraktýk:
Selâm olsun Ýbrahime.”(16)
Musa ve Harun’a selâm olsun vahyin diliyle:
“Onlara (hakký batýldan) seçip ayýrankitabý vermiþ,
Ve o ikisini dosdoðru yola yöneltmiþtik
Nihayet geriden gelen herkesin zihninde o ikisine iliþkin (örnek) bir hatýra býraktýk:
Selâm olsun Musa ve Harun’a.”(17)
Ýlyas peygambereselâm olsun.
Þüphesiz ki Ýlyas de gönderilen peygamberlerdendi.(18) O da diðer elçiler gibi tanrýlara kulluk edenleri âlemlerin Rabbi Allah’a kulluk yapmaya davet etti. Kur’an onun hakkýnda þöyle diyor:
“Derken onu yalanladýlar. Bu yüzden onlar elbette yargýlanacaklar.
Ancak, Allah’ýn inancýný saf ve temiz tutma çabasýný desteklediði samimi kullar hariç.
Ve geriden gelen herkesin zihninde ona iliþkin (örnek) bir hatýra býraktýk.
Selâm olsun Ýlyasîn’e”(19)
Ayette geçen Ýlyasîn Ýlyas demektir.(20) Ýlyasîn formu, büyük bir ihtimalle çoðul olarak Ýlyaslar’ý ifade etmek için kullanýlmýþ olabilir. Bu da Ýlyas peygamber ve onun izinden gidenler anlamýna gelebilir.(21)
Meryem oðlu Ýsa’ya en güzel selâm olsun:
“Çocuk (Ýsa) þöyle dedi: “Ben, Allah'ýn kuluyum. O, bana Kitab'ý verdi ve beni peygamber yaptý.”
Nerede olursam olayým, O beni mübarek kýldý; yaþadýðým sürece bana namazý ve zekatý emretti.
Beni anneme saygýlý kýldý; beni bedbaht bir zorba yapmadý.
Doðduðum gün de, öleceðim gün de, kabirden kalkýp dirileceðim gün de selâm üzerime olsun!”(22)
Selâm’ýn türetildiði es-selm veya selâmet, tüm görünen ve görünmeyen olumsuzluklardan uzak durma anlamýna gelir.(23) “Selâm özellikle burada, ‘ilâhi güvence ve esenlik’ anlamýna gelir. Bu da sonunda ‘ebedi mutluluðu’ (Cennet’i) getiren bir hayat demektir. Cennetin bir adýnýn da ‘daru’s-selâm-selâm yurdu’ olduðunu tekrar hatýrlayalým.(24)
Ve hz. Yahya’ya da Kur’an diliyle selâm olsun:
“Ey Yahya! Kitab'a (Tevrat'a) vargücünle sarýl!” (dedik) ve henüz sabi iken ona (ilim ve) hikmet verdik.
Tarafýmýzdan ona kalp yumuþaklýðý ve temizlik de (verdik). O, çok sakýnan bir kimse idi.
Ana-babasýna çok iyi davranýrdý; o, isyankâr bir zorba deðildi.
Doðduðu gün, öleceði gün ve diri olarak kabirden kaldýrýlacaðý gün ona selam olsun!”(25)
Hz. Yahya’nýn (as) Allah’ýn övgüsüne mazhar olduðu ve dünyaya gelirken de, ölürken de, yeniden diriltileceði zaman da Allah’ýn yardýmýnýn (inayetinin) onunla beraber olcaðý haber veriliyor.(26)
Yukarýda verilen örneklerin tümünde Allah (cc) adý geçen peygamberlerin her birini övgü ve duaya mazhar olacaklarý bir mertebeye eriþtirdiðine dikkat çekmektedir.”(27)
Bu kadar mý?
Bu ruhlara esenlik veren, gözleri yollara baktýran ve yürekleri uyandýran selâm müjdesi sadece bir kaç peygambere mi verildi?
Hayýr. Kur’an bütün peygamberlerede selâm olsun diyor.
“Senin izzet sahibi Rabbin, onlarýn isnat etmekte olduklarý vasýflardan yücedir, münezzehtir.
“ ve selâmün ale’l-murselîn”-Ve gönderilen bütün peygamberlere selâm olsun!
Ve hamd, bütün âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur!”(28)
Âyette ‘murselîn” geçiyor. Bu da mürsel kelimesinin çoðuludur ve elçiler, gönderilenler demektir. Bu selâm’a peygamberler zincirinin son halkasý, risalet binasýnýn son tuðlasý olan hz. Muahmmed de dahildir.
Peygamberlere verilen selâm Türkçe’de dediðimiz gibi “falancaya selâm olsun”, “bizden selâm olsun” gibi genel bir ifade mi, yoksa Allah’tan bir itibar, bir yüceltme ve þereflendirme mi?
Kanaatimizce bu hem onlarýn Allah’ýn es-Selâm isminin tecellisine mazhar olduklarýný, O’nun izin ve yardýmýyla selâmete (baþarý ve esenliðe) ulaþtýklarýný, hem kendileri hakkýnda yanlýþ kanaatlerden, iftiralardan beri olduklarýný, hem de Âhirette selâmete, ebedi kurtuluþ ve mutluluða ulaþabileceklerini hatýrlatmaktadýr.
Kýsaca selâm kelimesinin ifade ettiði bütün manalar, selâmýn bütün delâleti, selâmla dile getirilen bütün güzel duygular ve temenniler bütün peygamberlerin üzerine olsun.
(Devamý var)
Hüseyin K. Ece
23.08.2014
Zaandam/Hollanda
(3) Kurtubî, El-Camiu Li-Ahkâmi’l-Kur’an, 1/1045)
(4) M. Esed, Kur’an Mesajý, 1/188
(5) Heyet, Kur’an Yolu, 2/190
(7) Taberî, Tefsir, 5/347. Zamahþerî, El-Keþþâf, 2/61
(8) Heyet, Kur’an Yolu, 2/369
(11) Taberî, Tefsir, 6/548
(12) M. Ýslâmoðlu, Hayat Kitabý Kur’an Meal 1/376
(13) M. Esed, Kur’an Mesajý, 1/398
(15) Taberî, Tefsir, 10/498
(20) Elmalýlý, H. Yazýr, Tefsir (sad.) 6/447
(21) Ýbni Ziyad El-Ferra, Meani’l-Kur’an 3/391. Taberî, Tefsir, 10/523
(23) R. El-Isfehânî, el-Müfredât, s: 350
(24) M. Ýslâmoðlu, Hayat Kitabý Kur’an Meal 1/581
(26) Heyet, Kur’an Yolu 3/507
(27) R. El-Isfehânî, el-Müfredât, S: 350