a-Müsrifler israf edenlerdir
Halk arasýnda müsrif daha çok malýný çekine çekine harcayanlar hakkýnda kullanýlýr. Güya böyleleri herhangi bir konuda bir harcama gerekiyorsa, az vermek için veya hiç vermemek için “müsrifliðin lüzumu yok” derler. Böylece vermekten kurtulmak isterler.
Ancak din dilinde ‘müsrif’ malýnýn çok sevenler hakkýnda deðil, tam tersine Allah’ýn verdiði nimetin kýymetini bilmeden, onu har vurup harman savuranlar, ölçüsüz harcýyanlar hakkýnda kullanýlýr. Ayrýca hareketlerinde ölçüyü kaçýranlarý, aþýrýlýða meyledenleri ifade eder.
Müsrif; ‘israf’ kavramýnýn kökü olan ‘serefe’nin fail (özne) ismidir. Bu da, sözlükte yaptýðý her iþte normal olan sýnýrý aþan demektir. (R. Isfehânî, el-Müfredat, s: 337. Ýbni Manzur, Lisânü’l-Arab, 7/172),
Kelimenin kök anlamýnda, yeme ve içmede, eþya ve imkanlarý kullanmada, davranýþlarda ölçüyü kaçýrmak, haddi aþmak, ihtiyaçtan fazlasýný harcamak anlamý vardýr.
Bir kimsenin þu kadar miktar yemek ile doymasý mümkünken, daha fazla yemesi israftýr.
Bir þeyi þu kadar kullanmasý ihtiyacý karþýlýyorken daha fazlasýný harcamasý israftýr.
Þu kadar kat elbise onun giyim ihtiyacý karþýlarken daha fazlasýna, onlarca kat elbiseye sahip olmak istemesi aþýrlýktýr, yani israftýr.
Bir insan olarak sýnýrýný, gücünü, kapasitesini, yetkisini bilip ona göre davranmasý gerekiyorken; bunun ötesine geçmesi, kendini büyük görmesi, kimseye muhtaç olmadýðýný sanmasý ve bu anlayýþa göre hareket etmesi israftýr.
Müsrif, inanç, söz ve davranýþta, Din’in, aklýn ve saðlam örfün ölçülerine aykýrý hareket edendir. Böylesi gerek cahillikten, gerek gaflet sebebiyle, ya da kasti olarak hakka, akla, adalete ilahi ölçülere uygun ve normal bir þekilde davranmasý gerekiyorken; aþýrýya kaçar, yanlýþ davranýr, sýnýrý taþar.
b- Kur’an’da müsrif
Kur’an israfý, dolaysýyla müsrif kavramýný bir kaç anlamda kullanýyor.
1- Müsrif tevhid inancýndan uzaklaþýp þirke, küfre ve zulme sapandýr.
Böyleleri Allah (cc) ve din hakkýnda gerçekle ilgisi olmayan iddialar ileri sürdükleri gibi, müslümanlara karþý da kaba, sert, saldýrgandýrlar. Ýslama ve müslümanalara karþý daima yýkýcý davranýþlar sergilerler.
Bunlar Yüce Yaratan’ýn insanlar için uygun gördüðü ölçüleri hiçe sayýp, kendi heva ve heveslerinin peþine giderler. Akýllarýnýn erdiðini hak zannedip, Hak’tan gelenlere kulak asmazlar; bu nedenle de insan için çizilen tabii sýnýrlarý aþarlar. (Yûnus, 10/12)
Kadýnlarý býrakýp erkeklere yanaþan Lut kavmi müsrif, haddi aþan bir topluluktu. (A’raf, 7/81) Çünkü Allah’ýn insan için çizdiði sýnýrlarý aþtýlar, haram olan bir fiili doðru görerek yaptýlar.
Mü’minler hem Din’in deðerlerine baðlýdýrlar, hem de bu deðerlere baðlýlýðýn getireceði kazancýn farkýndadýrlar. Onlar, kendilerine sunulan her imkaný yerinde kullanmama israfýna düþmezler. Müsrifler ise, deðere dönüþebilecek bütün imkanlarý boþa harcayan kimselerdir. (Yunus, 10/12)
“Ýsrafýn büyüklüðü, kaybedilen imkandan çok doðru harcamadýðý için kaybettiði nimetin büyüklüðü ile ölçülür. Burada kaybedilen Allah rýzasý ve onun karþýlýðý olan cennettir. Ýlahi rýzayý ve cenneti kaybedenin kaybýný gösterecek bir rakam da yoktur.” (M. Ýslamoðlu, Meal, say: 372)
2- Müsrif, günah bataklýðýna düþerek kendi kendine kötülük eden
kimsedir. O, günahta aþýrý gidip dinin çizdiði sýnýrlarýn ötesine geçen, dolaysýyla günahlarýn getireceði zararlarý kazanan kimsedir. Bu da bir kimsenin kendi kendine kötülük etmesidir. (Ali Ýmran, 3/147)
“De ki: “Ey hadlerini aþýp kendilerini israf eden kullarým! Allah’ýn rahmetinden asla umut kesmeyininiz...” (Zümer, 39/53)
3- Müsrif, Ýslami hükümlere muhalefet eder, dinin ölçülerine tecavüz
eder. Allah’ýn helal kýldýklarýný haram, haram kýldýklarýný helal sayar, (En’am, 6/141. A’raf, 7/81) Müsrif, Allah’ýn haram kýldýðý cana kýymaya yeltenir. (Ýsra, 17/33)
Ýhtiyaçlarýný helal ve meþru yoldan karþýlamasý mümkünken onunla yetinmez, daha ötesine gider. Allah’ýn haram dediklerini yapar. Bunda da bir beis görmez. Hatta bunu zevkle yapar.
4- Müsrif, kendisine emanet edilen malý ve imkanlarý gereksiz yere
harcar. O, Allah yoluna, muhtaç kimselere, hayýr yollarýna harcama söz konusu olunca bahaneler uydururken günah uðruna, gösteriþ için, zevk ve sefa için, lüks hayat için aþýrý harcama yapar. (Nisa, 4/6. Furkan, 25/67)
c-Müsriflar aþýrýlardýr
Esasen israf, insan ve toplum bünyesindeki dengeyi bozan her türlü aþýrýlýk haddi tecavüzdür veya sýnýr aþmaktýr.
Bu aþýrýlýðýn davranýþlarda veya harcamalarda olmasý farketmez. Her iki aþýrýlýk da zararlýdýr ve huzursuzluða götürür.
Müsrifler, haddi aþan, ölçüyü kaçýran ve dengeyi bozanlardýr. Gerek ekonomik hayatta, gerekse sosyal hayatta, aþýrý davranýþta bulunurlar. Ellerine geçirdikleri dünyalýklarý ‘benimdir’ deyip, gerekli yerlere, yani ihtiyaç duyulan yerlere deðil de, ihtiyaç olmayan ama nefse hoþ gelen yerlere harcarlar. Böylece ekonomik dengeyi bozarlar, baþkalarýna faydalý olabilecek paylaþýma fýrsat vermezler.
Müsrif, Allah’ýn kendisi için gönderdiði ölçülere uymayýp, canýnýn, daha doðrusu heva ve hevesinin istediðini yapar. Böylelikle davranýþlarýnda aþýrýya kaçar.
Ancak müsriflerin bu tür davranýþlarý toplumda baþkalarýna zarar verir, sosyal barýþý bozar, hak ihlâllerine sebep olur.
Müsrif, hakký tanýmak ve salih ameller yapmak üzere kendisine verilen akýl ve iradeyi, dünyanýn geçici zevkleri uðruna kötüye kullanýr. Hakkýn âyetlerinden habersiz olarak, dünya zevklerini Ahiretin mutluluðuna tercih edip, ömrünü boþa geçirir.
Müsrif; insan ve toplum bünyesinde Ýlâhí ölçülere uygun kurulmasý gereken dengeyi tanýmayan ve bozan insandýr.
Müsriflerin, yaptýðý ‘israf’ faaliyetleri, bir sürü bozulmanýn, zulmün, günahýn ve sapmanýn sebebidir.
Müsriflere uymak, onlara boyun eðmek (Þuara, 26/151) insaný her bakýmdan zarara ve bozulmaya götürür, toplumlarýn dengesini bozar. Müsriflerin hakim olduðu bir toplumda dengenin ve orta yolun kurulmasý mümkün deðildir.
Yeryüzünde haddi aþtýklarý için cezalandýrýlan kavimlerden sonra gelenleri Allah’ýn elçileri uyardýlar. Hakký ve doðruyu açýkladýlar. Buna raðmen niceleri bu uyarýlara kulak asmadýlar. Aþýrýklarýna devam ettiler. Müsriflikten vazgeçmediler. (Maide, 5/32) Bunlardan bir kýsmý dünyalýk cezalara çarptýrýldýlar. (Enbiyâ, 22/9. Þu’arâ, 26/151. Mü’min, 40/28)
Kur’an, Lut kavmini ‘müsrif’ diye nitelendiriyor. Çünkü onlar Allah’ýn izin verdiði bir iliþki yerine sapýk bir iliþkiye baþvurdular. Nefsani isteklerinde aþýrýlýða saptýlar. (7 A’raf/81)
Firavun ve Salih (as) kavminin zorbalarý da müsrif olarak niteleniyor. Çünkü onlar, Allah’a kulluk yapmalarý gerekirken, kendileri için çizilen sýnýrlarý aþtýlar, þirk koþtular, haksýz yere büyüklük tasladýlar ve Allah’ýn yolundan gitmek isteyenlere engel oldular. (Tâhâ, 20/33. Þuara, 26/151)
Allah (cc) haddi aþýp alabildiðine hak aleyhine yalan söyleyen müsrifleri doðru yola iletmez. (Mü’min, 40/28)
Allah’a þirk koþanlar ve O’nun emirlerini dinlemeyerek sýnýrlarý aþan ‘müsrif’ler cehennem ehlidirler. (Mü’min, 40/42-43. Enbiya, 22/9)
Diktatörlerin, müstekbirlerin, taðutlarýn en önemli temsilcisi Firavun idi. Kur’an ona ayný zamanda ‘müsrif’ diyor. (Yûnus, 10/83. Duhân, 44/31)
Bunlarýn yanýnda Ýslâm, insana emanet olarak verilen eþyanýn (dünya nimetlerinin) harcanmasýnda denge, orta yol istemektedir. Bu orta yol, insaný aþýrýlýklardan, baþkalarýnýn ve Allah’ýn hakkýna tecavüzden koruyacak, geçim kaynaklarýnýn paylaþýlmasýna denge getirecektir. Çünkü her türlü aþýrý harcama bir baþkasýnýn hakkýna saldýrýyý doðurur.
Müsrifler ise bu ni’met dengesini bozarlar.
Kur’an, hem aþýrý harcamalarý, hem de aþýrý kýsmayý hoþ görmüyor. Ýkisi arasýnda orta bir tutum tavsiye ediyor. Ne cimrilik, ne müsriflik. (Furkân, 25/67, Ýsra, 17/27)
Allah’ýn gönderdiði ölçüleri çiðneyip, haddi aþarak ‘müsrif’ olmak, daha çok müþriklerin ve inkârcýlarýn bir sýfatýdýr.
Kur’an, hem bu anlamdaki müsriflikten, hem de malýný har vurup harman savurmak anlamýndaki müsrifelikten mü’minleri sakýndýrýyor.
Hüseyin K. Ece
26.4.2010
Zaandam/Hollanda