-Nefsi temizeçýkarmak
Mânevî ve ruhî arýnmayý emreden Ýslâm, insanlarýn nefislerini temize çýkarmalarýný ve arýnmýþ olma iddiasýnda bulunmalarýný yasaklar. Çünkü önemli olan insanlarýn kendilerini temize çýkarmasý deðil, Allah’ýn onlarý tezkiye etmesidir.
Ýnsanýn nefsini tezkiye etmesi iki þekilde olur.
1-Fiille olur. Bu övgüye deðerdir. Allahýn þu sözünden kasdedilen budur. “Onu temizleyen felâh bulur.” (Þems 91/9. A’la 87/14)
2-Sözle olur. Mesela âdil birinin baþkasýný tezkiye etmesi (onun doðru sözlü, güvenilir veya dürüst olduðunu söylemesi) gibi. Ýnsanýn bunu kendis hakkýnda yapmasý yerilir. Allah bunu nehyetmiþtir.
“Onlar, ufak tefek kusurlarý dýþýnda, büyük günahlardan ve çirkin iþlerden uzak duran kimselerdir. Þüphesiz Rabbin, baðýþlamasý çok geniþ olandýr. Sizi, topraktan yarattýðýnda da ve analarýnýzýn karnýnda ceninler iken de, en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çýkarmayýn(felâ tüzekkû). Çünkü O, Allah’a karþý gelmekten sakýnanlarý en iyi bilendir.”(Necm 53/32)
Bu nehyin (yasaklamanýn) sebebi; insanýn kendisini methetmesinin aklen ve þer’an çirkin olduðunu hatýrlatmaktýr. Hikmet ehli birine; “doðru da olsa hoþ olmayan þey nedir” diye sorulduðunda “insanýn kendisini methetmesidir” karþýlýðýný vermiþ. (el-Ýsfahânî, R. el-Müfredât, s: 313)
-Allah (cc) dilediðini temize çýkarýr
Mânevî ve ruhî arýnmayý emreden Ýslâm, insanlarýn nefislerini temize çýkarmalarýný ve arýnmýþ olma iddiasýnda bulunmalarýný yasaklýyor. Çünkü önemli olan insanlarýn kendilerini temize çýkarmasý deðil, Allah’ýn onlarý tezkiye etmesidir. Üstelik insanýn kýendisi tezkiyenin (arýnmanýn) sýnýrlarýný ve boyutlarýný tayin edemez. Nice “kalbim temiz”, ya da “ben en iyisiyim” diyenler, kirli iþlere bulaþýrlar, akla hayale gelmez hatalar iþlerler.
“Þüphesiz Allah, kendisine ortak koþulmasýný asla baðýþlamaz. Bunun dýþýnda kalan (günah)larý ise dilediði kimseler için baðýþlar. Allah’a þirk koþan kimse, þüphesiz büyük bir günah iþleyerek iftira etmiþ olur.”(Nisa 4/48)
Bu âyet indiði zaman Medineki yahudiler “biz müþrük deðiliz, Allah’ýn ileri gelen kullarýyýz” demiþler. “biz Allah’ýn oðullarýyýz” (Maide 5/18), “ateþ bize sadece sayýlý günler dokunacak” (Bekara 2/80) dedikleri gibi.
Ayrýca bir gün bazý yahudiler çocuklarýný alýp Peygamber’in huzuruna gelmiþler ve “Ey Muhammed, bunlarýn bir günahý var mý” demiþler. Peygamber (sav) “hayýr” demiþ. Bunun üzerine “iþte biz de týpký bunlar gibiyiz, gece yaptýðýmýz günahlar gündüz, gündüz yaptýðýmýz günahlar gece örtülür” diye kendilerini temize çýkarmýþlar. Bunun üzerine þu ayetlerin indiði söyleniyor. (Elmalýlý, H. Yazýr. Hak Dini Kur’an Dili, 2/569)
“Kendilerini temize çýkaranlarý (yüzekkihim) görmedin mi? Hayýr! Allah dilediðini temize çýkarýr (yüzekkâ) ve kendilerine kýl kadar zulmedilmez.
Bak nasýl da Allah’a yalan uyduruyorlar. Apaçýk bir günah olarak bu yeter.” (Nisâ 4/49-50)
Yani kendilerini ‘Allah’ýn seçkin halký gören ve peþinen kendilerini Allah’ýn rahmetini hak etmiþ sayan yahudiler ve hz. Ýsa’nýn kendisini insanlarýn günahlarý sebebiyle “onlar adýna feda ettiðini”ne inanan hýrýstiyanlar.
Elbette bu kýnama ayný zamanda kutsal zannedilen kiþilere tapýnma günahýný iþleyen, yalnýzca Allah’a gösterilmesi gereken saygý ve baðlýlýðý onlara gösteren (Esed, M. Kur’an Mesajý, 1/148),kendilerini bir yere mensup olmakla kurtulmuþlardan zanneden, “benim kalbim temiz” deyip ibadetten uzak kalan, “biz/ben en iyiyiz” diye hayal eden, kurtulmayi fanilere baðlanmakta gören müslümanlar için de geçerlidir.
Bir baþka âyette þöyle buyuruluyor:
“Ey iman edenler! Þeytanýn adýmlarýna uymayýn. Kim þeytanýn adýmlarýna uyarsa, bilsin ki o hayasýzlýðý ve kötülüðü emreder. Eðer Allah'ýn size lütfu ve merhameti olmasaydý sizden hiçbiriniz asla temize çýkamazdý (mâ zekâ). Fakat Allah, dilediði kimseyi tertemiz (yüzekkî) kýlar. Allah hakkýyla iþitendir, hakkýyla bilendir.”(Nûr 24/21)
Kimin takva sahibi ve faziletli olduðuna karar veren Allah’ýn iradesidir. Onun hükümleri de keyfi olmayýp, kendi ilmine, kullarýn niyet ve ameline dayalýdýr. Kimin salih amelle dolu bir hayat yaþama isteðinde olduðunu, kimin günah ve isyan dolu hayatýn cazibesine kapýldýðýný bilen yalnýzca O’dur.
-Hz. Muhammed ve tezkiye
Peygamber’in (sav) gönderiliþ amaçlarýndan biri de onun ümmetini tezkiye etmesidir. Bu gerçek Kur’an’da üç defa yer alýyor.
“Nitekim kendi aranýzdan, size âyetlerimizi okuyan, sizi arýndýran (yüzekkîküm), size kitap ve hikmeti öðreten, ayrýca bilmediklerinizi de öðreten bir peygamber gönderdik.”(Bekara 2/151)
Yani mü’minleri, þirkin ve günahýn kirlerinden arýndýran, ya da öðrettiði þeylerle onlara ahlâkî güzellikleri ve iþlerin hasýný gösteren bir elçi. (el-Hâzin, M. b. Ýbrahim.Tefsir, 1/92)
“Andolsun, Allah, mü'minlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onlarý arýtýp tertemiz yapan(yüzekkîhim), onlara kitab ve hikmeti öðreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuþtur. Oysa onlar, daha önce apaçýk bir sapýklýk içinde idiler.”(Âli Ýmran 3/164)
“O, ümmîlere, içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onlarý temizleyen (yüzekkihim), onlara kitabý ve hikmeti öðreten bir peygamber gönderendir. Halbuki onlar, bundan önce apaçýk bir sapýklýk içinde idiler.”(Cumua 62/2)
Peygamberlerin temel görevi, Allah’ýn âyetlerini okuma, yani Allah’tan aldýðý vahyi insanlara olduðu gibi bildirme, onlarý tezkiye etme (arýndýrma), davranýþ güzelliðine eriþmelerini ve ruhen yücelmelerini saðlamaktýr. Bunun yanýnda insana yaraþmayan davranýþlardan, onlara ceza kazandýracak amellerden kurtulmalarý için onlarý eðitme, kitabý ve hikmeti öðretme ve örnek olmaktýr. (Heyet, Kur’an Yolu, 5/271)
Peygamber’in bu misyonunu Hz. Ýbrahim’in duasýnda da görüyoruz:
“Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuþ kimseler kýl. Soyumuzdan da sana teslim olmuþ bir ümmet kýl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansýn.”
“Rabbimiz! Ýçlerinden onlara bir peygamber gönder! Onlara âyetlerini okusun, kitabý ve hikmeti öðretsin ve onlarý her kötülükten arýndýrsýn (yüzekkîhim). Þüphesiz, sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.” ﴾Bekara 2/128-129)
Yani o peygamber, mü’minlere kitabý ve hikmeti öðreterek, onlara itaatin yollarýný göstererek, onlarýn ruhlarýný temizlesin, akýllarýný kemâle erdirsin, ahlâklarýný güzelleþtirsin. (el-Cezâirî, Ebu Bekr. Eyseru’t-Tefâsir, s: 76)
-Nefsini tezkiye eden kurtulur (felâha erer):
“Nefse ve onu düzgün bir biçimde þekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasýný (kötülükten sakýnma yeteneðini) ilham edene andolsun ki, nefsini arýndýran (zekkâhâ) kurtuluþa ermiþtir.
Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uðramýþtýr.” (Þems 90/7-10)
“Onu temizleyen” yani Allah’ýn itaat ile nefsini arýndýrdýðý kimse “muhakkak felâh bulmuþtur. Onu örten kimse de muhakkak ziyana uðramýþtýr”
Ýbni Abbas (ra) þöyle demiþtir. “Allah’ýn saptýrdýðý ve azdýrdýðý bir nefis hüsrana uðramýþtýr.” Diðer bir açýklama: Allah’a itaat etmek ve sâlih ameller iþlemek suretiyle kendisini (nefsini) arýndýran kimse kurtuluþa ermiþ, buna karþýlýk masiyetlerle (günah iþlerle) nefsini örten (kirleten) kimse de hüsrana uðramýþtýr” (Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 2/3327)
“Abdullah ibni Abbas’tan gelen bir görüþe göre mana; “Yani Allah kimin nefsini tezkiye ederse o felâha erer” þeklindedir.
Tefsirci Ýkrime’ye göre: Yani kim nefisini ýslah ederse.
Tefsirci Katade’ye göre: Kim hayýrlý/sâlih amel iþlerse ve Allah’a itaat ile nefsini temizlerse (tezkiye ederse). (Taberî, Ýbni Cerir. Câmiu’l-Beyan, 12/603)
Nefsi tezkiye gerçeðiA’la Sûresinde ‘tezekkâ’ kalýbýyla geliyor:
“Arýnan (tezakkâ)ve Rabbinin adýný anýp, namaz kýlan kimse mutlaka kurtuluþa erer.” ﴾A’la 87/14-15)
“Gerçek þu ki böylesi umduðunu elde eder. Yani cennette ebediliðe kavuþur. Burada ‘kurtuluþa eren’den kasýt, iman etmek suretiyle þirkten arýnýp temizlenen kimsedir.
Kimilerine göre burada arýnan; amelini tertemiz yapan ve nefsini (kötülüklerden ve günahlardan) uzaktutan kimsedir.
Tezkiyeden maksadýn amellerin zekâtý (yani temizlenmesi)dir, mallarýn zekâtý deðil denmiþtir. Yani kiþinin amellerini (ibadetlerini) riyadan ve kusurlardan temizlemesidir. Çünkü malý temizleme (zekât) hakkýnda çoðunlukla ‘tezekkâ-temizledi, arýndý’ fiili deðil; zekât masdarý veya bunun fiili ‘zekkâ’ kullanýlýr. (Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 2/3302)
-Arýnmanýn (tezkiyenin) imkanlarý:
Ýlk vahiylerde sýk sýk üzerinde durulan tezkiyenin dinin temel amacý olduðunu söylemeliyiz. Zira vahiyden mahrum, ilahi eðitim metodundan uzak kalan, hayatýna Ýslâmýn ilkeleriyle yön vermeyen herkes nefsini kirletir.
Müslüman nefsini nasýl tezkiye edebilir?
Bunun imkanlarý nelerdir?
Bunun için birilerini mi bulmak gerekiyor?
Peygamber dýþýnda bu birileri, adlarý ne olursa olsun, baþka insanlarý tezkiye edebililer mi? Yoksa bazý güzel insanlar baþkalarýnýn nefis tezkiyesi yapmalarýna yardýmcý mý olurlar?
Nefsimizi arýndýrmak için özel günleri zamanlarý mý beklemek gerekiyor?
Kulluðun yapýlmasý gerektiðini öðreten Kur’an ve Yüce Elçi, nefis tezkiyesinin nasýl yapýlacaðýný da öðrettiler.
Ýþte nefis tezkiyesinin imkanlarýndan bazýlarý:
1-Ýslam dýþý inançlardan, kanaatlerden kalbi, zihni ve duygularý uzak tutarak;
Kur’ân’damânevî pisliði ve kiri, amellerini çirkinliðini ifade etmek için rics (Tevbe 9/95. Ahzâb 33/33), neces (Tevbe 9/28) ve dess (eþ-Þems 91/10) gibi kelimeler de kullanýlmýþtýr.
Ýnanmayanlarýn üzerine yaptýklarý çirkinlikler sebebiyle risc boþaltýlýr.
“Allah kimi doðru yola iletmek isterse onun kalbini Ýslâm'a açar; kimi de saptýrmak isterse göðe çýkýyormuþ gibi kalbini iyice daraltýr. Allah inanmayanlarýn üstüne iþte böyle murdarlýk (rics) verir.”(En’am 6/125. Bir benzeri: Yûnus 10/100)
Rics; sözlükte kokuþmuþ demektir. Burada azap, þeytanýn kendisi, murdarlýk, kendisinde hayýr bulunmayan þey, iman etmeyenlerin hak ettikleri dünyada lânet,âhirette azap anlamlarýna gelebilir. (Kurtubî, M. b. Ahmed. el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 1/1231)
Allah (cc) iman edenleri rics’den sakýndýrýyor: “...Öyleyse artýk, (Allah'ýn yasaklamýþ bulunduðu her þeyden, ve en çok da) inanç ve uygulama olarak puta taparlýðýn her türlü bayaðýlýðýndan (rics’ten) uzak durun, asýlsýz her türlü sözden kaçýnýn.”(Hac 22/30)
Puta tapmak, Ýslâma uymayan inanç ve uygulamalar, yasaklanan þeyler, yalan sözler rics’tir, bayalýðýktýr, kirdir, murdarlýktýr. Nefsi rics’ten arýndýrmanýn yolu da Tevhid’e gönül vermek, Allah’ýn haramlarýna riayet etmek, Allah rýzasýna uymayan davranýþlardan uzak kalmaktýr.
Kur’an þirk koþan müþriklere necis diyor. (Tevbe 9/28) Müþrikler beden açýsýndan, maddî cisimleri açýsýndan deðil; batýl inanaçlarý, kötü ahlaklarý, yanlýþ kanaatleri, çirkin amelleri ve cahiliyye anlayýþýna sahip olmalarý yönünden necistirler.
Bu necasetin temizleyicisi þirk inancýndan, bu inancýn hayata yansýyan deðerlerinden vazgeçmektir. “Lâ ilâhe illah-Allah’tan baþka ilah yoktur” deyip gereðini yapmaktýr. Hayatý, insaný, varlýðý, ölümü ve ötesini, deðerler dünyasýný, insanî sorumluluklarý Tevhid’e uygun algýlamaktýr. Ýnsanlarýn uydurduðu tanrýlara zihni ve kalbi iþgal ettirmemektir.
Münafýklara da yaptýklarý çirkin yanlýþlara rics (pislik) diyor. (Tevbe 9/95) Hem nifak düþüncesi, hem de bunun günlük hayattaki yansýmalarý düþük bir ahlaktýr. Nifak zihni, niyeti, yüreði kirleten ciddiyetsizliktir. Çýkarý her deðerin üstüne çýkarýp, gücün önünde eðilmektir.
Bu kiri ancak iman tathîr eder (temizler). Nifaka düþmüþ kirli yürekleri ancak takva þuuru arýndýrýr. Nifak ile geçen senelerin tortularýný ve zararlarýný ancak tevbe ve istiðfar giderir.
Cabir b. Abdullah’tan þöyle bir hadis rivâyet ediliyor: “Gerçek þu ki, umduðunu elde eden, iyice temizlenen kimse, Allah’tan baþka ilâh olmadýðýna þâhitlik ederek, Allah’a ortak koþulanlarý bir tarafa iten, ve benim Allah’ýn Rasûlü olduðuma þâhitlik eden kimsedir.” (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid 7/137)
Nefis tezkiyesi insanýn öncelikle; küfür, þirk, ilhad, nifak (münafýklýk), dalâlet (sapýklýk), Ýslâm dýþý inançlardan, fikir, kanaat ve hükümlerden uzak kalmasý, bunlardan kalbini ve zihnini temizlemesi ile olur.
Nitekim “Nefsini tezkiye eden kurtulur” (Þems 91/14) âyeti þirkten ve küfürden uzak kalma þeklinde de açýklandý. Allah (cc) burada buyuruyor ki. Þüphesiz küfürden ve masiyetlerden (günahlardan) temizlenen umduðuna kavuþur ve necat bulur (kurtulur). Bu ayet; kim amelini tertemiz yaparsa,
kim hakkýyla “lâ ilahe illah” derse þeklinde de anlaþýlmýþ. (Taberî, Ýbni Cerir. Câmiu’l-Beyan, 12/546)
Hüseyin K. Ece
10.06.2016
Zaandam Hollanda