TEZKİYE, RAMAZAN ve ORUÇ 3 |
(Tezkiye ve Ramazan konusuna devam ediyoruz.) |
13/06/2016 - 10:16 |
-Nefsi temizeçıkarmak
Mânevî ve ruhî arınmayı emreden İslâm, insanların nefislerini temize çıkarmalarını ve arınmış olma iddiasında bulunmalarını yasaklar. Çünkü önemli olan insanların kendilerini temize çıkarması değil, Allah’ın onları tezkiye etmesidir.
İnsanın nefsini tezkiye etmesi iki şekilde olur.
1-Fiille olur. Bu övgüye değerdir. Allahın şu sözünden kasdedilen budur. “Onu temizleyen felâh bulur.” (Şems 91/9. A’la 87/14)
2-Sözle olur. Mesela âdil birinin başkasını tezkiye etmesi (onun doğru sözlü, güvenilir veya dürüst olduğunu söylemesi) gibi. İnsanın bunu kendis hakkında yapması yerilir. Allah bunu nehyetmiştir.
“Onlar, ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve çirkin işlerden uzak duran kimselerdir. Şüphesiz Rabbin, bağışlaması çok geniş olandır. Sizi, topraktan yarattığında da ve analarınızın karnında ceninler iken de, en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın(felâ tüzekkû). Çünkü O, Allah’a karşı gelmekten sakınanları en iyi bilendir.”(Necm 53/32)
Bu nehyin (yasaklamanın) sebebi; insanın kendisini methetmesinin aklen ve şer’an çirkin olduğunu hatırlatmaktır. Hikmet ehli birine; “doğru da olsa hoş olmayan şey nedir” diye sorulduğunda “insanın kendisini methetmesidir” karşılığını vermiş. (el-İsfahânî, R. el-Müfredât, s: 313)
-Allah (cc) dilediğini temize çıkarır
Mânevî ve ruhî arınmayı emreden İslâm, insanların nefislerini temize çıkarmalarını ve arınmış olma iddiasında bulunmalarını yasaklıyor. Çünkü önemli olan insanların kendilerini temize çıkarması değil, Allah’ın onları tezkiye etmesidir. Üstelik insanın kıendisi tezkiyenin (arınmanın) sınırlarını ve boyutlarını tayin edemez. Nice “kalbim temiz”, ya da “ben en iyisiyim” diyenler, kirli işlere bulaşırlar, akla hayale gelmez hatalar işlerler.
“Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.”(Nisa 4/48)
Bu âyet indiği zaman Medineki yahudiler “biz müşrük değiliz, Allah’ın ileri gelen kullarıyız” demişler. “biz Allah’ın oğullarıyız” (Maide 5/18), “ateş bize sadece sayılı günler dokunacak” (Bekara 2/80) dedikleri gibi.
Ayrıca bir gün bazı yahudiler çocuklarını alıp Peygamber’in huzuruna gelmişler ve “Ey Muhammed, bunların bir günahı var mı” demişler. Peygamber (sav) “hayır” demiş. Bunun üzerine “işte biz de tıpkı bunlar gibiyiz, gece yaptığımız günahlar gündüz, gündüz yaptığımız günahlar gece örtülür” diye kendilerini temize çıkarmışlar. Bunun üzerine şu ayetlerin indiği söyleniyor. (Elmalılı, H. Yazır. Hak Dini Kur’an Dili, 2/569)
“Kendilerini temize çıkaranları (yüzekkihim) görmedin mi? Hayır! Allah dilediğini temize çıkarır (yüzekkâ) ve kendilerine kıl kadar zulmedilmez.
Bak nasıl da Allah’a yalan uyduruyorlar. Apaçık bir günah olarak bu yeter.” (Nisâ 4/49-50)
Yani kendilerini ‘Allah’ın seçkin halkı gören ve peşinen kendilerini Allah’ın rahmetini hak etmiş sayan yahudiler ve hz. İsa’nın kendisini insanların günahları sebebiyle “onlar adına feda ettiğini”ne inanan hırıstiyanlar.
Elbette bu kınama aynı zamanda kutsal zannedilen kişilere tapınma günahını işleyen, yalnızca Allah’a gösterilmesi gereken saygı ve bağlılığı onlara gösteren (Esed, M. Kur’an Mesajı, 1/148),kendilerini bir yere mensup olmakla kurtulmuşlardan zanneden, “benim kalbim temiz” deyip ibadetten uzak kalan, “biz/ben en iyiyiz” diye hayal eden, kurtulmayi fanilere bağlanmakta gören müslümanlar için de geçerlidir.
Bir başka âyette şöyle buyuruluyor:
“Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilsin ki o hayasızlığı ve kötülüğü emreder. Eğer Allah'ın size lütfu ve merhameti olmasaydı sizden hiçbiriniz asla temize çıkamazdı (mâ zekâ). Fakat Allah, dilediği kimseyi tertemiz (yüzekkî) kılar. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”(Nûr 24/21)
Kimin takva sahibi ve faziletli olduğuna karar veren Allah’ın iradesidir. Onun hükümleri de keyfi olmayıp, kendi ilmine, kulların niyet ve ameline dayalıdır. Kimin salih amelle dolu bir hayat yaşama isteğinde olduğunu, kimin günah ve isyan dolu hayatın cazibesine kapıldığını bilen yalnızca O’dur.
-Hz. Muhammed ve tezkiye
Peygamber’in (sav) gönderiliş amaçlarından biri de onun ümmetini tezkiye etmesidir. Bu gerçek Kur’an’da üç defa yer alıyor.
“Nitekim kendi aranızdan, size âyetlerimizi okuyan, sizi arındıran (yüzekkîküm), size kitap ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik.”(Bekara 2/151)
Yani mü’minleri, şirkin ve günahın kirlerinden arındıran, ya da öğrettiği şeylerle onlara ahlâkî güzellikleri ve işlerin hasını gösteren bir elçi. (el-Hâzin, M. b. İbrahim.Tefsir, 1/92)
“Andolsun, Allah, mü'minlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan(yüzekkîhim), onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.”(Âli İmran 3/164)
“O, ümmîlere, içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen (yüzekkihim), onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir. Halbuki onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.”(Cumua 62/2)
Peygamberlerin temel görevi, Allah’ın âyetlerini okuma, yani Allah’tan aldığı vahyi insanlara olduğu gibi bildirme, onları tezkiye etme (arındırma), davranış güzelliğine erişmelerini ve ruhen yücelmelerini sağlamaktır. Bunun yanında insana yaraşmayan davranışlardan, onlara ceza kazandıracak amellerden kurtulmaları için onları eğitme, kitabı ve hikmeti öğretme ve örnek olmaktır. (Heyet, Kur’an Yolu, 5/271)
Peygamber’in bu misyonunu Hz. İbrahim’in duasında da görüyoruz:
“Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın.”
“Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder! Onlara âyetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları her kötülükten arındırsın (yüzekkîhim). Şüphesiz, sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.” ﴾Bekara 2/128-129)
Yani o peygamber, mü’minlere kitabı ve hikmeti öğreterek, onlara itaatin yollarını göstererek, onların ruhlarını temizlesin, akıllarını kemâle erdirsin, ahlâklarını güzelleştirsin. (el-Cezâirî, Ebu Bekr. Eyseru’t-Tefâsir, s: 76)
-Nefsini tezkiye eden kurtulur (felâha erer):
“Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran (zekkâhâ) kurtuluşa ermiştir.
Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.” (Şems 90/7-10)
“Onu temizleyen” yani Allah’ın itaat ile nefsini arındırdığı kimse “muhakkak felâh bulmuştur. Onu örten kimse de muhakkak ziyana uğramıştır”
İbni Abbas (ra) şöyle demiştir. “Allah’ın saptırdığı ve azdırdığı bir nefis hüsrana uğramıştır.” Diğer bir açıklama: Allah’a itaat etmek ve sâlih ameller işlemek suretiyle kendisini (nefsini) arındıran kimse kurtuluşa ermiş, buna karşılık masiyetlerle (günah işlerle) nefsini örten (kirleten) kimse de hüsrana uğramıştır” (Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 2/3327)
“Abdullah ibni Abbas’tan gelen bir görüşe göre mana; “Yani Allah kimin nefsini tezkiye ederse o felâha erer” şeklindedir.
Tefsirci İkrime’ye göre: Yani kim nefisini ıslah ederse.
Tefsirci Katade’ye göre: Kim hayırlı/sâlih amel işlerse ve Allah’a itaat ile nefsini temizlerse (tezkiye ederse). (Taberî, İbni Cerir. Câmiu’l-Beyan, 12/603)
Nefsi tezkiye gerçeğiA’la Sûresinde ‘tezekkâ’ kalıbıyla geliyor:
“Arınan (tezakkâ)ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer.” ﴾A’la 87/14-15)
“Gerçek şu ki böylesi umduğunu elde eder. Yani cennette ebediliğe kavuşur. Burada ‘kurtuluşa eren’den kasıt, iman etmek suretiyle şirkten arınıp temizlenen kimsedir.
Kimilerine göre burada arınan; amelini tertemiz yapan ve nefsini (kötülüklerden ve günahlardan) uzaktutan kimsedir.
Tezkiyeden maksadın amellerin zekâtı (yani temizlenmesi)dir, malların zekâtı değil denmiştir. Yani kişinin amellerini (ibadetlerini) riyadan ve kusurlardan temizlemesidir. Çünkü malı temizleme (zekât) hakkında çoğunlukla ‘tezekkâ-temizledi, arındı’ fiili değil; zekât masdarı veya bunun fiili ‘zekkâ’ kullanılır. (Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 2/3302)
-Arınmanın (tezkiyenin) imkanları:
İlk vahiylerde sık sık üzerinde durulan tezkiyenin dinin temel amacı olduğunu söylemeliyiz. Zira vahiyden mahrum, ilahi eğitim metodundan uzak kalan, hayatına İslâmın ilkeleriyle yön vermeyen herkes nefsini kirletir.
Müslüman nefsini nasıl tezkiye edebilir?
Bunun imkanları nelerdir?
Bunun için birilerini mi bulmak gerekiyor?
Peygamber dışında bu birileri, adları ne olursa olsun, başka insanları tezkiye edebililer mi? Yoksa bazı güzel insanlar başkalarının nefis tezkiyesi yapmalarına yardımcı mı olurlar?
Nefsimizi arındırmak için özel günleri zamanları mı beklemek gerekiyor?
Kulluğun yapılması gerektiğini öğreten Kur’an ve Yüce Elçi, nefis tezkiyesinin nasıl yapılacağını da öğrettiler.
İşte nefis tezkiyesinin imkanlarından bazıları:
1-İslam dışı inançlardan, kanaatlerden kalbi, zihni ve duyguları uzak tutarak;
Kur’ân’damânevî pisliği ve kiri, amellerini çirkinliğini ifade etmek için rics (Tevbe 9/95. Ahzâb 33/33), neces (Tevbe 9/28) ve dess (eş-Şems 91/10) gibi kelimeler de kullanılmıştır.
İnanmayanların üzerine yaptıkları çirkinlikler sebebiyle risc boşaltılır.
“Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslâm'a açar; kimi de saptırmak isterse göğe çıkıyormuş gibi kalbini iyice daraltır. Allah inanmayanların üstüne işte böyle murdarlık (rics) verir.”(En’am 6/125. Bir benzeri: Yûnus 10/100)
Rics; sözlükte kokuşmuş demektir. Burada azap, şeytanın kendisi, murdarlık, kendisinde hayır bulunmayan şey, iman etmeyenlerin hak ettikleri dünyada lânet,âhirette azap anlamlarına gelebilir. (Kurtubî, M. b. Ahmed. el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 1/1231)
Allah (cc) iman edenleri rics’den sakındırıyor: “...Öyleyse artık, (Allah'ın yasaklamış bulunduğu her şeyden, ve en çok da) inanç ve uygulama olarak puta taparlığın her türlü bayağılığından (rics’ten) uzak durun, asılsız her türlü sözden kaçının.”(Hac 22/30)
Puta tapmak, İslâma uymayan inanç ve uygulamalar, yasaklanan şeyler, yalan sözler rics’tir, bayalığıktır, kirdir, murdarlıktır. Nefsi rics’ten arındırmanın yolu da Tevhid’e gönül vermek, Allah’ın haramlarına riayet etmek, Allah rızasına uymayan davranışlardan uzak kalmaktır.
Kur’an şirk koşan müşriklere necis diyor. (Tevbe 9/28) Müşrikler beden açısından, maddî cisimleri açısından değil; batıl inanaçları, kötü ahlakları, yanlış kanaatleri, çirkin amelleri ve cahiliyye anlayışına sahip olmaları yönünden necistirler.
Bu necasetin temizleyicisi şirk inancından, bu inancın hayata yansıyan değerlerinden vazgeçmektir. “Lâ ilâhe illah-Allah’tan başka ilah yoktur” deyip gereğini yapmaktır. Hayatı, insanı, varlığı, ölümü ve ötesini, değerler dünyasını, insanî sorumlulukları Tevhid’e uygun algılamaktır. İnsanların uydurduğu tanrılara zihni ve kalbi işgal ettirmemektir.
Münafıklara da yaptıkları çirkin yanlışlara rics (pislik) diyor. (Tevbe 9/95) Hem nifak düşüncesi, hem de bunun günlük hayattaki yansımaları düşük bir ahlaktır. Nifak zihni, niyeti, yüreği kirleten ciddiyetsizliktir. Çıkarı her değerin üstüne çıkarıp, gücün önünde eğilmektir.
Bu kiri ancak iman tathîr eder (temizler). Nifaka düşmüş kirli yürekleri ancak takva şuuru arındırır. Nifak ile geçen senelerin tortularını ve zararlarını ancak tevbe ve istiğfar giderir.
Cabir b. Abdullah’tan şöyle bir hadis rivâyet ediliyor: “Gerçek şu ki, umduğunu elde eden, iyice temizlenen kimse, Allah’tan başka ilâh olmadığına şâhitlik ederek, Allah’a ortak koşulanları bir tarafa iten, ve benim Allah’ın Rasûlü olduğuma şâhitlik eden kimsedir.” (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid 7/137)
Nefis tezkiyesi insanın öncelikle; küfür, şirk, ilhad, nifak (münafıklık), dalâlet (sapıklık), İslâm dışı inançlardan, fikir, kanaat ve hükümlerden uzak kalması, bunlardan kalbini ve zihnini temizlemesi ile olur.
Nitekim “Nefsini tezkiye eden kurtulur” (Şems 91/14) âyeti şirkten ve küfürden uzak kalma şeklinde de açıklandı. Allah (cc) burada buyuruyor ki. Şüphesiz küfürden ve masiyetlerden (günahlardan) temizlenen umduğuna kavuşur ve necat bulur (kurtulur). Bu ayet; kim amelini tertemiz yaparsa,
kim hakkıyla “lâ ilahe illah” derse şeklinde de anlaşılmış. (Taberî, İbni Cerir. Câmiu’l-Beyan, 12/546)
Hüseyin K. Ece
10.06.2016
Zaandam Hollanda |