- Tayyip/tayyibe ne demektir ?
Tayyib sözlükte; duyu organlarýnýn ve nefsin lezzet aldýðý, hoþlandýðý þeydir.(el-Isfehâní, R. el-Müfredat, s:464)
Tayyib habis’in zýddýdýr. Bitki yetiþtirmeye alveriþli yere « arzun tayyibun », hafif ve tatlý esen rüzgara « rýhun tayyibun », helâl rýzka « taamun tayyibun », iffetli kadýna « imraetün tayyibetün, kerih ve çrikin olmayan söze kelimetün tayyibetün, temiz topraða türbetün tayyibetün » denilir. Nitekim Kur’an ;
« …su da bulamamýþsanýz, temiz bir toprakla (saîden tayyiben ile) teyemmüm edin. Bunun için de yüzlerinizi ve ellerinizi o toprakla meshedin…”(Mâide 5/6) buyuruyor.
Tayyibe’nin aslý olan ‘tâ-be’ fiili; genelde bir þeyin lezzetli ve temiz olmasýný anlatýr. (Ýbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 9/168)
a- Kur’an’da ‘tayyip’ kelimesi
Kur’an’da tekil (tayyib) ve çoðul (tayyibât) olarak bir kaç manada kullanýlmaktadýr. Daha çok temiz ve helâl yiyecekleri, iman edenlerin davranýþlarýnýn doðruluðunu, sözün güzelliðini anlatýyor. Þöyleki ;
Helâl yiyecekleri (rýzký) nitelendirmek üzere:
“Ey insanlar, yeryüzünde olan þeyleri temiz (tayyib) ve helâl olarak yeyin ve þeytanýn adýmlarýný izlemeyin. Gerçekten o, sizin içi apaçýk bir düþmandýr.”(Bekara 2/168. Ayrýca bak. Bekara 2/172. Maide 5/88.Nahl 16/114. A’raf 7/160. Tâhâ 20/81 v.d.)
Temiz olan yiyecekleri tümü (tayyibât) müslümanlara helâldir.
“De ki: Allah'ýn kullarý için yarattýðý süsü ve temiz rýzýklarý (tayyibât’ý) kim haram kýldý? De ki: Onlar, dünya hayatýnda, özellikle kýyamet gününde müminlerindir. Ýþte bilen bir topluluk için âyetleri böyle açýklýyoruz.”(A’raf 7/32)
Allah (cc), kullarýna rahmetinin sonucu olarak verdiði rýzýklarý da ‘tayyip’ diye nitelendiriyor.
“Yeri sizin için yerleþim alaný, göðü de bir bina kýlan, size þekil verip de þeklinizi güzel yapan ve sizi temiz besinlerle (tayyibât ile) rýzýklandýran Allah'týr. Ýþte Allah, sizin Rabbinizdir. Alemlerin Rabbi Allah, yücelerden yücedir.”(Mü’min 40/64)
Kendisine emânet edilen yetime iyi bakmayan, üstelik onun malýný gasbetmeye kalkýþan akraba büyük günah iþliyor ve görevini ihmal ediyor demektir. Yetimin malýna haksýzca el koymak, yemek veya kullanmak helâlý býrakýp haramý almaktýr. Kur’an burada helâl olaný‘tayyip’ ve haram olaný ‘habis’ kelimeleri ile anlatýyor.
“Yetimlere mallarýný verin, temizi (tayyib’i) pis olanla (habis’i) deðiþmeyin, onlarýn mallarýný kendi mallarýnýza katarak (kendi malýnýzmýþ gibi) yemeyin; çünkü bu, büyük bir günahtýr.”(Nisâ 4/2)
- Ýnsanlarý ve davranýþlarýný nitelendirmek üzere:
Kur’an insaný da pis veya temiz olarak niteliyor. Bu niteleme þüphesiz ki kiþinin kendi yaptýklarýna göredir. Ýnsanýn tayyibi (temizi); cehaletten, fýsk’tan (dinin emrinden sapmaktan) ve küfrün pisliklerinden uzaklaþmýþ, ilim, iman ve güzel davranýþlara sahip kimsedir. (R. Isfehâní, Müfredât, s: 465)
Þu âyette kullanýldýðý gibi : “Kötü kadýnlar kötü erkeklere, kötü erkekler kötü kadýnlara; iyi ve temiz kadýnlar, iyi ve temiz erkeklere, iyi ve temiz erkekler de iyi ve temiz kadýnlara (yaraþýr)...” (Nûr 24/26)
Burada kötü kadýnlar‘habisât’, kötü erkekler ‘habisûn’, iyi kadýnlar ‘tayyibât’, iyi erkekler ise ‘tayyibûn’ kelimeleri ile anlatýlýyor.
Burada güzel (hayýrlý)amellerin, yararlý iþlerin temiz kiþilerden meydana gelebileceðine iþaret edilmektedir.
- Müslümanlarý tanýmlamak üzere:
Allah (cc) inkârcýlar hakkýnda habis (kötü-pis), müslümanlar için de tayyib (güzel-temiz) sýfatlarýný kullanýyor:
“Bu, Allah’ýn murdar olaný (habis’i) temizden (tayyib’ten) ayýrdetmesi; murdarý, bir kýsmýný bir kýsmý üzerinde kýlýp tümünü biriktirerek cehennem atmasý içindir. Ýþte bunlar hüsrana uðrayanlardýr.”(Enfal 8/37)
- Ýmana uygun olaný nitelendirmek üzere:
Þüphesiz ki tayyib (temiz-güzel) olan ile, habis (kötü-pis), -habis çok olmasý insanýn hoþuna gitse bile- bir olmaz. (Mâide 5/100)
“Onlar hem sözün hoþ (tayyibe) olanýna ulaþtýrýlmýþlar, hem de övgüye lâyýk olan Allah’ýn yoluna iletilmiþlerdir.”(Hacc 22/24) Müfessirlere göre buradaki « sözün en güzeli » Kelime-i Tevhid veya Kelime-i Þehâdettir veya Kur’an’dýr. (Ýbnu’l-Cevzî ; Zâdu’l-Mesîr, s : 952. El-Hazin, M. b. Ý. Tefsir, 3/253)
- Allah’ýn sýfatý olarak:
Tayyib kelimesi bir hadiste Allah’ýn bir sýfatý olarak geçmektedir.Peygamber (sav) þöyle demiþtir:“Þüphesiz Allah Tayyib’tir ve ancak tayyib olaný kabul eder. Þüphesiz Allah (cc) peygamberlere emrettiðini mü’minlere de emretmiþtir. Allah (cc) buyuruyor ki: “ Ey peygamberler’ tayyib olanlardan yeyiniz ve salih amel iþleyiniz. Þüphesiz ben sizin ne yaptýðýnýzý bilirim.”(Mü’minûn 23/51) Yine O buyuruyor ki: “Ey iman edenler! Size rýzýk olarak verdiklerimizin temiz (tayyib) olanlarýndan yeyin.” (Bekara 2/172)...” (Müslim, Zekât/19 no: 1015)
b- Kur’an’da ‘tayyibe’ kelimesi;
‘Tayyibe’, ‘tayyib’ kelimesinin diþil (müennes) þeklidir ve helâl yiyecekleri, temiz soylarý, cennetliklerin meskenlerini, insanlara sunulan nimetlerin güzelliðini nitelendirmek üzere kullanýlmýþtýr.
- Rasûllerin tasarrufu ile ilgili:
Allah’ýn (cc) insanlar içinden seçtiði elçi, Allah’ýn izniyle onlara temiz olan yiyecekleri helâl, pis olan (habis) yiyecekleri ise haram kýlmýþtýr.
“... temiz þeyleri (tayyibât’ý) helâl, murdar þeyleri (habisât’ý) haram kýlýyor...”(A’raf 7/157)
- Soyun temizliðini nitelendirmek üzere:
Kur’an bu formu, Hz. Zekeriyya’nýn duasýnda zürriyetin (soyun), ”Orada Zekeriyya Rabbine dua etti: ’Rabbim bana katýndan çok temiz (tayyibe) bir soy baðýþla. Sen duayý iþitensin’ dedi.”(Âli Ýmran 3/38),
- Cennetlerdeki meskenleri nitelendirmek üzere:
Kur’an cennetlerdeki meskenleri ‚tayyibe‘ olarak niteliyor.
“… Günahlarýnýzý da baðýþlar ve sizi altlarýndan ýrmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki çok hoþ (tayyibe) meskenlere koyar. Ýþte bu, çok büyük kurtuluþtur.”(Sâff 61/129. Tevbe 9/72)
- Sebe’ halkýna verilen yurdu nitelemek üzere ;
Sebe’ halkýna nimet olarak verilen kent için « … Hoþ (tayyibe) bir belde ve baðýþlayýcý bir Rab.” (Sebe’ 34/15) deniliyor.
- Salih amel iþleyen iman sahiplerine baðýþlanan güzel hayatý nitelemek üzere :
« Erkek olsun kadýn olsun, kim mümin olarak güzel iþler yaparsa, elbette ona güzel bir hayat (hayaten tayyibeh) yaþatacak ve onlarý iþledikleri en güzel iþleri esas alarak ödüllendirecek, kötülüklerini baðýþlayacaðýz. »(Nahl 16/97)
c-Kelimetü’n-tayyibe/Güzel bir söz
Kur’an þöyle diyor :“Görmedin mi ki, Allah nasýl bir örnek vermiþtir: Güzel bir söz (kelimetü’n- tayyibe), güzel bir aðaç (þecerâtü’n-tayyibe) gibidir ki, onun kökü sabit, dalý ise göktedir.
Rabbinin izniyle her zaman yemiþini verir. Allah insanlar için örnekler verir; umulur ki onlar öðüt alýp-düþünürler.
Kötü bir sözün (kelimetü’n-habise) örneði ise, kötü bir aðaç gibidir: Onun kökü yerin üstünden koparýlmýþ, kararý (yerinde durma, tutunma imkaný) kalmamýþtýr.
“Allah, iman edenlerin durumunu sapasaðlam ve dosdoðru bir sözle (kal ile), hem dünya hayatýnda ve hem de ahirette saðlamlaþtýrýr; Zalimleri ise sapýklýk içinde býrakýr. Çünkü Allah dilediðini yapar.”(Ýbrahim 14/24-27)
Türkçe’ye genelde güzel bir söz olarak çevrilen ‘kelimetün tayyibetün’ ifadesi, doðru söz, saðlam inanç, tevhid kelimesi, peygamberlik, vahiy ve ahiret olarak da anlaþýlmýþ.
Allah’ýn varlýðýna ve birliðine imaný, yani Kelime-I Tevhid’i ifade eden ‘güzel söz’, kökü yerin derinliklerine saðlam bir þekilde yerleþmiþ, gövdesi ve dallarý gök yüzüne doðru yükselmiþ, her zaman meyve veren bir aðaca benzetiliyor.
Böyle bir aðaç nasýl ki her zaman insanlýk için faydalý ise, Tevhid’e inanmak ve gereðini yapmak da insan için o kadar faydalýdýr. Bu iman mü’minlerin kalplerine kökleþince, onlarýn davranýþlarýný etkiler, imanýn ürünleri (meyveleri) güzel ahlâk, sâlih amel, ilim ve insanlara faydalý olmak þeklinde görülmektedir. (Heyet, Kur’an Yolu, DÝB, 3/286)
“Kelime, geniþ anlamýyla, düþünsel, kavramsal ifade, fikir, önerme anlamýna gelmektedir. Buna baðlý olarak ‘güzel-doðru bir söz’ ifadesi, mahiyeti itibariyle doðru olan ve ahlâkî manada iyi ve güzel olana çaðýrdýðý için sonuna kadar yararlý ve kalýcý olan teklif, fikir ya da öðreti anlamýndadýr.
Allah’ýn mesajlarýnýn her biri, nihâî amacý itibariyle ahlâken iyi ve doðru olan yönünde yapýlmýþ çaðrýlardan ibaret olduðuna göre, ‘doðru-güzel söz’ terimi, ayný zamanda, ‘Allah’ýn mesajlarý’ný da iþaret etmektedir.
Benzer þekilde Ýbrahim 26. âyette sözü geçen “çirkin söz kelimetün habîsetün” tabiri ise, ilâhî mesajýn gösterdiði yönün tersini iþaret eden: yani, mahiyeti itibariyle yanlýþ, ahlâken kötü ve buna baðlý olarak manevî planda yýkýma götüren her türlü düþünce, inanç ve öðreti anlamýnda kullanýlmaktadýr.” (M. Esed, Kur’an Mesajý, 2/506)
Yüce Allah (cc), kâfirlerin amellerinin misalini söz konusu ederek, amellerinin fýrtýnalý bir günde, þiddetlice esen bir rüzgârýn savurduðu küle benzediðini belirttikten sonra, “Allah’ýn hoþ bir sözü nasýl misallendirdiðini görmez misin?” sözü ile mü’minlerin sözlerinin ve diðer amellerinin misalini de zikretmektedir. “Hoþ bir sözü” yani mahsulü hoþ bir sözü... demektir.
Bazýlarýna göre “hoþ/güzel sözden” maksat iman, bazýlarýna göre ise bizzat mi’minin kendisidir.
Mü’minin kalbinde bulunan iman, kelimenin kökü, bitiþi ve verimi itibariyle hurma aðacýna benzetilmiþtir. Onun amelinin göðe doðru yükselmesi de hurma aðacýnýn dallarýnýn yükseliþine, Allah’ýn vereceði mükâfat ise mahsulüne benzetilmiþtir.
Aðacýn kökü yeryüzünde sapasaðlamdýr. Yani onun kökleri yerden su içer ve gök de onun üstünden ona su verir. O bakýmdan bu aðaç temiz ve güzel bir þekilde geliþip durur.
Bir çoklarýna göre kelimetün tayyibetün; kelime-i þehâdettir. Hadislerde de tayyip ve tayyibat çokça kullanýlýr. Bunlarýn çoðu helâl ve temiz yiyecekleri anlatmak üzere gelir. Týpký habis kelimesini haramdan kinaye olarak kullanýldýðý gibi. Bir rivâyette Peygamber’in (sav) Ammar b. Yasir için ‘tayyib ve mutayyib”, yani temiz ve temizlenmiþ dediði haber veriliyor. (Ýbni manzur, Lisânu’l-Arab, 9/168)
Peygamber (s.a.s.) þöyle buyurdu:
“Güzel bir söz (kelimetü’n-tayyibe), güzel bir aðaç (þecerâtü’n-tayyibe) gibidir ki, onun kökü sabit, dalý ise göktedir. O aðaç Rabbinin izniyle her zaman meyvelerini verir.”(hz. Peygamber) devamla buyurdu ki: Ýþte o aðaç hurma aðacýdýr.“Kötü bir sözün (kelimetü’n-habise) örneði ise, kötü bir aðaç gibidir:Onun kökü yerin üstünden koparýlmýþ, kararý (yerinde durma, tutunma imkaný) kalmamýþtýr”diye okuduktan sonra da; “Ýþte bu aðaç da hanzala’dýr (ebu cehil karpuzudur)”buyurdu. (Tirmizî, Tefsir/14, Sûre 1)
Ýman mü’minin kalbinde sabit ve saðlamdýr; ameli, sözü ve tesbihi ise göðe doðru hurma aðacýnýn dallarý gibi yükselir. Ýmanýn bereket ve mükâfatýndan kazandýklarý ise, senenin bütün zamanlarýnda hurma aðacýnýn mahsullerinden saðlanan faydaya benzer. Çünkü hurma meyvesi her haliyle faydalýdýr. (Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an (ter.), 9/544-545)
Ýbni Kesir’e göre âyette geçen ‘güzel bir söz’; ‘Allah’tan baþka tanrý olmadýðýna þâhitlik yapmak, ‘güzel bir aðaç’ nitelemesi de ‘mü’min’ anlamýndadýr. Þehâdet kelimesinin kökü müslümanýn kalbinde yerleþir, güzel amel olarak ta göklere yükselir. Kötü söz ise, küfür sözüdür, inkârcýlýktýr. Kötü aðaç ta bir hadiste geçtiði gibi hanzele aðacýna benzetilmektedir. (Ýbni Kesir, Muh. Tefsir, 2/296-297)
d-Kötü bir söz
“Kötü bir sözün (kelimetü’n habise) örneði ise, kötü bir aðaç gibidir: Onun kökü yerin üstünden koparýlmýþ, kararý (yerinde durma, tutunma imkaný) kalmamýþtýr.”
Ýbrahim 26. âyette ise Yüce Allah kötü bir kelimeyi kökü sabit olmayan, kökü koparýlmýþ bir aðaca benzetiliyor. Buradaki kötü kelimenin ‘küfür veya kâfirin bizzat kendisi olduðu söylenmiþtir. (Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an (ter). 9/548)
Böyle bir aðacýn saðlam kökleri yoktur. Ýnkârcý da böyledir. Onun inkârýnda saðlam bir delili, amellerinde saðlam bir dayanaðý yoktur. O, davranýþlarýnda istikrarlý bir gerekçeye dayanmaz. Onun yücelere yüksecek hayýrlý ameli de yoktur.
Yani ‘çirkin (ve asýlsýz) söz’ büyüsüne kapýlan insanlarýn katýnda ilk aðýzda büyük ilgi uyandýrsa da nihâî etkisi bakýmýndan gelip geçicidir.” (M. Esed, Kur’an Mesajý, 2/507)
“Allah, iman edenlerin durumunu sapasaðlam ve dosdoðru bir sözle (kavl ile), hem dünya hayatýnda ve hem de âhirette saðlamlaþtýrýr; Zalimleri ise sapýklýk içinde býrakýr. Çünkü Allah dilediðini yapar.”(Ýbrahim 14/27)
‘Kavl’ terimi de ‘kelime’ gibi, söz, lafýz, ya da konuþma gibi birinci anlamlarýn ötesinde inanç, ya da görüþ bildiren ifade; yani, ‘anlayýþ’, ‘düstûr’ ya da ‘dava’ vb. anlamlara iþaret etmektedir. Yukarýdaki anlam akýþý içerisinde, bu terim ‘kelime-i tevhid’le dile getirilen anlayýþý (Allah’tan baþka ilah/tanrý olmadýðý ve Hz. Muhammed’in O’nun rasûlü olduðu telakkisini)ima etmektedir. (M. Esed, Kur’an Mesajý, 2/507)
Âyette geçen ‘sabit’ sýfatý nitelediði ‘söz’ün (ya da anlayýþ’ýn) saðlamlýðýný, yani sarsýlmaz biçimde doðru ve tutarlý olduðunu ifade etmekte ve böylece onu önceki ‘güzel/doðru söz’ ve ‘güzel/diri aðaç’ benzetmesiyle iliþkilendirmektedir. (M. Esed, Kur’an Mesajý, 2/508)
- Sözün en güzeline uymak iyi sonuca götürür
Kur’an þöyle buyuruyor: “O kullarým ki, onlar sözü dinlerler,sonra da en güzeline uyarlar. Ýþte onlar, Allah'ýn doðru yola ilettiði kimselerdir. Gerçek akýl sahipleri de onlardýr.” (Zümer 39/18)
O güzel söz de Tevhid kelimesi, ya da Vahiy/Kur’an ise (ki sonuçta ikisi de ayný þeyi anlatýr), bir kimseona iman ederse, o imanýn gereðini yaparsa, yani ona uyarsa; bu onu iyi bir sonuca götürür.
Sözün en güzeline (kelimetün tayyibetün’e) uyan dünya imtihanýný kazanýr ve kurtulur, iki dünyadada saadete erer. Kur’an’ýn deyiþi ile hem dünyada hem Âhirette “hayâten tayyibeh (hoþ/mutlu bir hayat)” kazanýr. (Bakýnýz : Nahl 16/97)
Hüseyin K. Ece
15.01.2016
Zaandam