Soruyu tekrar edelim: “Herkesin, vahiy (din) konusunda kendi kafasýndan konuþmayan bir elçiye ihtiyacý var. Buna göre son Peygamber’in (sav) bütün sözleri ve yaptýklarý vahiymidir? Deðilse onun peygamber olarak sözlerinin ve davranýþlarýnýn dinde yeri ve baðlayýcýlýðý nedir?”
Bu sorunun cevabýný herkes ayný þekilde vermediði gibi, konu sahabe döneminden beri çok farklý anlaþýlmýþ.
Peygamber’in (sav) yaptýðý her uygulamanýn, söylediði her sözün, hatta rüyalarýnýn bile vahiy olduðunu söyleyenler olduðu gibi; Kur’an’ý peygambersiz anlamaya çalýþanlar da olmuþtur. Elbette peygamber Allah (cc) tarafýndan seçilmiþ bir elçi ise, onun kendisini görevlendiren makam adýna söyledikleri ve yaptýklarý, Allah’a inananlar için bir anlam ifade eder, onlarda kendileri için baðlayýcýlýk ve örneklik var diye kabul ederler.
Peygamberin hangi sözleri, hangi uygulamalarý, hangi kararlarý (ictihadlarý) vahye dayalýdýr, baðlayýcýdýr sorusunun sýnýrlarý çok belirgin olmamakla birlikte Necm 1-5. âyetleri ýþýðýnda birkaç görüþü alarak konuyu özetlemeye çalýþalým.
“Kur’an kesinlikle bir vahiydir ve içindeki tüm sözler istisnasýz Allah'a aittir.
Muhammed’in (sav) Kur’an olarak insanlara teblið ettiði þeyler onun kendi uydurduðu düþünceler olmayýp, Allah’ýn kendisine vahyettiði hakikatlerdir.(1)
Necm suresi 3. âyette ‘konuþma, söyleme’ anlamýnda bir fiil kullanýlmýþ olmasýndan hareketle Peygamberin bütün söylediklerinin vahiy olduðu, dolaysýyla herhangi bir konuda kendi görüþüyle hareket edemeyeceðini savunanlar olsa da baþka deliller bu görüþü haklý çýkarmýyor.(2)
Bu görüþü savunanlara göre Peygamber’in (sav) sünnetine uyma da týpký vahye uymak gibidir. Bazýlarý göre ise vahye dayanýrsa, kendi hevâlarýndan olmazsa peygamberlerin de ictihad etmeleri, yani bir konuda kendi görüþleri ile hareket etmeleri caizdir.(3)
Ancak“Allah seni affetsin, niçin onlara izin verdin?...” (Tevbe 9/43) gibi âyetler, peygamberin ictihâd yaptýðýný, ancak isabet etmediðinde, o halde býrakýlmayýp vahyile düzeltildiðini gösteriyor. Bu âyet (Necm 53/3), esas itibariyle Kur'ân hakkýndadýr. Peygamber’in hadislerini de içine almak üzere ifade ettiði mutlak mânâda yorumlandýðý takdirde de, âyetin son tarafýna dikkat etmek gerekecektir.(4)
Peygamber'in (s.a) kendi sözleri ise üç kategoriye ayrýlabilir:
Birincisi: Peygamber'in (sav) Ýslâm'ý teblið, Kur'an'ý beyan ve izah niteliði taþýyan sözlerinin tümünün vahy kaynaklý olduðuna þüphe yoktur. Bu tür sözler, kelimesi kelimesine Kur’an gibi inmemiþ olsa bile yine de vahye dayanýr. Çünkü bunlar vahyin açýklamalarý veya uygulamalarýdýr.
Ýkincisi: Peygamber'in (sav) muhtelif zamanlarda verdiði emirleri kapsayan sözleri. Peygamber (sav) bazen sahabe ile istiþâre etmiþ, bazen kendi görüþünden vazgeçip, sahabelerin görüþünü kabul etmiþtir. Bazen de sahabeler “Bu sizin kendi görüþünüz mü yoksa Allah'ýn vahyi midir?” diye sormuþlar, O da “Benim sözümdür” karþýlýðýný vermiþtir. Kendi ictihadýyla (görüþüyle) hareket ettikten sonra isabetli olmayan ictihatlarýný vahyin iþaretiyle düzeltmiþtir. Böylece bu gibi konulardaki uygulamalarý veya görüþleri vahyin te’yid etmesiyle kesinlik kazanmýþtýr.
Üçüncüsü: Peygamber'in (sav) bir insan olarak peygamberlikten önce ya da sonra, peygamberlik görevi ile ilgili olmayan sözleri. Onun azýlý düþmanlarý bile onun bu gibi sözlerine itiraz etmemiþlerdi. Onlarýn karþý çýktýðý þey, peygamberllikle ilgili dedikleri ve uygulamalarýydý.
Ancak yine de belirtmek gerekir ki, Peygamber’in (sav) bu tür sözleri bile haktan, hikmetten, güzellikten uzak, saçma, batýl ve çirkin deðildir. Çünkü Allah (cc), onu örnek bir kul olarak seçmiþtir.(5)
Peygamber’in (sav) her sözünün ve her davranýþýnýn vahiy ve dolayasýyla dinde baðlayýcý hüküm olmadýðýný, onun da bir insan olarak bazý konularda görüþ beyan ettiðini düþünenler bazý rivâyetleri delil olarak kullanýrlar. Onlardan biri þu rivâyettir:
Peygamber (sav) Medine'ye hicret ettiði zamanlarda burada hurma ziraati ile meþgul olanlarýn, erkek hurmalarla diþi hurmalarý aþýladýklarýný (tozlaþtýrdýklarýný), bunun için vakit ve emek harcadýklarýný görmüþ ve “bunun bir faydasý olacaðýný zannetmiyorum”, bir baþka rivayette “Belki de yapmasanýz daha iyi olur" demiþ. Bunu dinî bir talimat (peygamber emri) zanneden ilgililer tozlaþtýrma iþini terketmiþlerdi. Tozlaþtýrma yapýlmayýnca iyi ürün alýnanamýþtý. Bu durum Peygamber’e (sav) bildirilmiþ.
Onun cevabý konusunda üç farklý rivâyet var. Birincisi: “Bu bir tahmindir. Eðer faydalý ise yapýn. Ben de sizin gibi bir insaným. Tahminde insan hata da edebilir, isabet de edebilir. Ben size (Allah böyle söyülüyor) demedim ki. Ben asla Allah’a karþý yalan söylemem.”(6)
Ýkincisi: “Ben bir beþerim. Size dininizden bir þey bildirirsem onu hemen alýp uygulayýn, eðer bir kanaat bildirirsem ben de ancak bir beþerim (isabet etmeyebilirim).” (7)
Üçüncüsü: “Dünyanýzý iliþkin iþleriniz size aittir (siz daha iyi bilirsiniz). Dininize iliþkin iþleri de ben bilirim”(8)
Olay farklý rivayetlerle birlikte ele alýnýrsa þu sonuçlara ulaþýlabilir:
-Peygamber’in (sav) Allah (din) adýna düzenlemek, yönlendirmek, örnek olmak, kurala baðlamakla görevli olduðu alan, yalnýzca âhiret veya fert-Allah iliþkisi alaný deðildir.
-Peygamber’in (sav) hangi alanda olursa olsun bütün söyledikleri ve yaptýklarý Allah adýna (vahy) deðildir. O, bir insan olarak kendi ictihadý, beþeri bilgi, tecrübe ve kanaatine dayanarak da bir söz söyleyebilir, bir davranýþta bulunabilir. Ancak onun söz ve davranýþýnda Allah’ýn muradýna aykýrý bir taraf bulunursa -ki bu da ancak henüz kendisine doðru hüküm vahyedilmemiþ bulunduðu için olabilir- Allah tarafýndan doðru olan bildirilir.
-Peygamber’in (sav) hangi alanda ve konuda olursa olsun vahiy olarak insanlara teblið ettiði þeyler dinîdir.
-Dini bir hükümle düzenlenmeyen hayatýn diðer alanlarýnda insanlar, beþeri bilgi ve tecrübe kaynaklarýndan yararlanýr, gerekeni yaparlar; bu alanda bilgi ve tecrübe sahibi olanlar, ayný konuda bilgi ve deneyimi olmayanlardan daha iyi bilirler.
-Beþerin bilgi ve deneyimine býrakýlmýþ alanlarda elde edilen bilgiler, teknik ve teknolojiler hem elde edilirken, hem de uygulamaya konulurken din ile tümden iliþkisiz olamazlar. Bir müslüman bütün iþlerini inancýna uygun yapar.
http://www.hayrettinkaraman.net/yazi/laikduzen/1/0200.htm
S. Ateþ, yukarýdaki hurma aþýlama rivâyetini tuhaf buluyor ve diyor ki: “Peygamberin dini nitelikteki sözleri Kur’an’ýn tefisir mahiyetindedir. Onun tabii ihtiyaçlarý için sarfettiði sözleri de vahiy saymak ifrattýr. Kur’an “Deki ben de sizin gibi bir beþerim, bana vahyolunur...” (Kehf 18/110) diyor.
Ona göre söz konusu rivâyet, senet bakýmýndan güvenilir olmadýðý gibi, metin bakýmýndan da Kur’an’ýn ruhuna uygun deðildir. Bu âyette(Necm 53/1-5), Peygamberin her sözünün vahiy olduðuna ve onun hiç hata etmeyeceðine dair bir delil yok. Bu âyet ona gelen vahyin onun sözü olmadýðýný, peygamberin bunlarý alýrken yanýlmadýðýný, bir hayal sanarak bunlarý vahiy diye ortaya atmadýðýný, vahiy meleðini bizzat görüp ondan vahiy aldýðýný bildirmektedir.
Ateþ’e göre Peygamber’in (sav) dinî hükümleri açýklama mahiyetindeki sözleri dinin kaynaðýdýr. Ancak dinle ilgisi olmayan, dünyaya ait sözleri dinde kaynak deðildir.”(9)
Ancak Necm 3.âyet diðer deliller ile birlikte ele alýnýrsa, Peygamber’in (sav) teblið mahiyetinde ve peygamberlikle ilgili olmayan söz ve davranýþlarýnýn da vahyin kontrolü altýnda olduðu, yanlýþ veya isabetsiz bir ictihadta bulunduðu zaman vahiy tarafýndan doðrusunun bildirildiði anlaþýlmaktadýr. (Heyet, Kur’an Yolu, DÝB Yay. Ankara 2004, 5/106)
Peygamber (sav) din konusunda Allah’ýn kendisine vahyettiðine uymuþ, yasaklanan þeylerden sakýnmýþ ve bunlarý ümmetine hem teblið etmiþ, hem de açýklamýþtýr.
Vahyin emriyle ve gereði olarak, kendi ictihadýyla hüküm verdiði ama Allah’ýn (cc) tasvip ettiði konularda ona uyan mü’min Allah’ýn kitabýndaki hükmüne uymuþ olur. Ancak onun dünyevi konulardaki bazý yönlendirme ve tavsiyelerine gelince bunlar þer’i hükümler deðildir ve baðlayýcý taraflarý yoktur. Bu gibi þeyler kendi aramýzdaki akýl danýþma, istiþâre etme, nasihatta bulunma, yol gösterme cinsinden þeylerdir. Kiþinin dünyevi bir konuda o konuyu en iyi bilene sormasý, kazanýlmýþ bilgi, tecrübe ve deneylerdenfaydalanmasý kendisinin bileceði þeydir.(10)
Sünnetin Ýslâmýn ikinci kaynaðý olduðu genel bir kabul görmektedir. Burada asýl sorun Peygamber’den (sav) sadýr olan söz ve davranýþlarýn sonraki dönem müslümanlarý için baðlayýcý olup olmadýðý konusudur.
Ehl-i hadis tarafýnda hararetle savunulan, sünnetin (hadislerin) temamen vahiy nahsulü olduðunu iddiasýnýn amacýnýn bütün olaylarý nass’a (dinitemele) baðlama ve her þeyi Peygamber’e söyletme gayreti olduðu söylenebilir. Buradan hareketle Peygamberin her yaptýðýnýn (söylediðinin) baðlayýcý olduðunu iddia etmek, müslümanlarýn sorunlarý çözmek yerine, daha da zorlaþtýrmakta ve vahye dayalý pratik çözüm olan ictihadýn alanýný daralmaktadýr. Sosyal hayatta her sorun için, her konuda hadis arama gayreti, çözüm deðil, zorluktur.(11)
Dolayýsýyla sözkonusu âyetlerde (Necm 53/1-5) Peygamber’in (sav) peygamberlikle ilgisi olmayan, bir insan olarak, günlük hayatýn gereði olarak sarfettiði sözler kastedilmiyor diyebiliriz.
Kur’an, Muhammed’in (sav) Allah’ýn elçisi olduðunu, melek, olaðanüstü birisi, kral, cin olmadýðýný ama bir beþer (insan) olduðunu farklý ifadelerle vurguluyor. (Bakýnýz: Fetih 48/ 29. Ahzâb 33/40. Kehf 18/110. Fussilet 41/6. Ahkaf 46/9. En’am 6/50. Lukman 31/34. Kehf 18/23-24. A’raf 7/187.Nâziat 42)
Elbette onun bir insan olarak yaptýðý günlük davranýþlar, aðzýndan çýkan her söz ne âyettir, ne de dinin emridir. Ancak o (sav) elçi olduðu gibi, model bir þahsiyettir. Onda iman edenleri çin en güzel örnek vardýr. (Ahzâb 33/21) Dolaysýyla ondan günah olan, edebe aykýrý, peygamberlik ahlâkýna yakýþmayan davranýþlar sadýr olmaz, aðzýndan yalan, abes, çirkin sözler çýkmaz.
Aþaðýdaki rivâyetler Peygamber’in her dediði ve her yaptýðý vahiy olmasa bile hakka aykýrý olmadýðýný haber veriyor: Abdullah b. Amr da þöyle anlatýyor: “Peygamber’den (sav) duyduklarýmý ezberlemek için yazsam mý ki dedim. Kureyþ beni yazmaktan alý koydu ve « Peygamber (sav) kýzgýnlýk ve sakin hallerinde konuþan bir insan iken, sen ondan duyduðun her þeyi nasýl yazarsýn? » dediler. Bununüzerineyazmaktanvazgeçtim. Sonra durumuAllah’ýnRasûlüne (sav) anlattým. Eliylediliniiþaretederek; « Yaz(abilirsin), canýmý kudret elinde tutan Allah'a yemin ederimki buradan haktan baþka birþey çýkmaz. » buyurdu.(12)
Peygamber (sav) sahebeleriyle, onlar da kendi aralarýnda þakalaþýrlardý. Ebu Hureyre’nin rivâyetine göre sahabeler Peygamber’e (sav) “Ey Allah’ýn Elçisi! Sen bizimle þaka yapýyorsun!” (diye hayretle) sormuþlardý. O da “Ben (þaka bile olsa) sadece doðruyu konuþurum, haktan baþka bir þey söylemem” buyurmuþtu.[13]
-Hülasa;
Herkesin, Allah adýna kendi hevâsýndan konuþmayan, vahiy adýna hareket etmediði veya konuþmadýðý yerlerde bile kulluktan, edepten, haktan, ölçülü olmaktan ayrýlmayan bir elçiye itiyacý vardýr.
Hakikati bulma konusunda aklý, kapasitesi, bilgisi sýnýrlý; þehvet ve þeytanla, emel ve hýrslarla sarýlý, ðaybý bilmeyen; yolcu olduðu halde yolunu kendi imkanlarýyla bulamayan, insanýn, hakikati vahiyle bildiren bir elçiye, kýlavuza, rehbere, muallime ve onunla indirilen bir yol haritasýna (ilâhi kitaba) ihtiyacý vardýr.
Ýnsanlarýn, Allah adýna, din konusunda kendi hevâsýna göre, yani aklýna estiði gibi, kendi uygun gördüðü gibi, kendi iddialarýna göre konuþmayan, iþ yapmayan bir Kerim ve el-Emin bir elçiye ihtiyacý vardýr.
Hele hele tarihten beri kendi hevâsýndan din ve ideoloji uydurup, insanlarý etrafýnda toplayan ve onlara hükmeden sayýsýz sahtekâr ve yalancý kurtarýcý varken.
Hele hele bu sahtekâr yalancýlar günümüzde sayýsýz teknikleri ve modern imkanlarý kullanarak kitleleri aldatýyorken.
Hele hele kendi batýl hevâlarýndan uydurduklarý görüþleri, ‘iþte gerçek din budur’ diye baðlýlarýna sunan aldatýcýlar mevcutken.
Hele hele Allah’ýn dinini kendi hevâlarýna (görüþ ve ilkelerine) uydurmaya kalkýþan yönetici, kral, grup, cemaat, bilgin ve önder kýlýklý kandýrýcýlar toplumlarý etkiliyorken.
Hele hele insanlara sapýk yollar (dalâlet) doðru yol diye gösterilirken...
(Devamý var)
Hüseyin K. Ece
22.04.2015 Zaandam-Hollanda
(1) Mevdudî. E. Tefhimu’l-Kur’an (ter.) ÝnsanYay. Ýstanbul 6/13
(2) Heyet, Kur’anYolu, DÝB Yay. Ankara 2004, 5/105
(3) Zamahþerî, Ö. B. M. El-Keþþâf, Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, Beyrut 1415-1995, 4/408. Ýbnu’l-Cevzî, Zâdu’l-Mesir, DâruibnHazmBeyrut 1423-2003, S: 1360
(4) Elmalýlý, H. Y. Hak DiniKur’an Dili, (sad.) AzimDað. Ýstanbul Thr. 7/290
(5) Mevdûdî. E. Tefhimu’l-Kur’an (ter.) 6/13-14
(6) Müslim, Fedâil/139 No: 6126. ÝbniMâce, Ruhun/15 No: 2470
(7) Müslim, Fedâil/140 No: 6127
(9) Müslim, Fedâil/141 No: 6129. ÝbnMâce, Ruhûn/15 No: 2471
(10) Ateþ, S. YüceKur’an’ýnÇaðdaþTefisiri, YeniUfuklarNeþ. Yeryok, Thr. 9/102-103
(10) Abdulhâlýk, A. Hücciyyetü’s-Sünne (ter.) ÞûleYay. Ýstanbul 1996, s: 123-124
(11) Þimþek, M. Hz. Peygamber’inÝctihadVeTasarruflarý; TDV Yay. Ankara 2010, s: 21-216
(12) EbuDavûd, Ýlim/3 no: 3646.
(13) Tirmizî, Birr/57 No: 1990