Hac ibadeti Allah’ýn sembollerindendir
Sefa ile Merve, kurbanlýklar, hac mekanlarý Allah’ýn sembollerinden
olduðu gibi, hac ibadetinin kendisi de Allah’ýn sembollerinden, Ýslam’ýn alametlerindendir. Ýslâmýn üzerine bina edildiði beþ esastan biri de hac ibadetidir. (Buhârî, Îmân/2 nr. 8. Müslim, Îmân/19-22 nr. 111-114. Ayrýca bk. Tirmizî, Îmân/3 nr. 2609. Nesâî, Îmân/13 nr. 5004)
Kur’an þöyle diyor:
“Ey iman edenler! Allah'ýn koyduðu sembollere ve kutsal [Hac] ayýna ve süslenmiþ kurbanlýklara ve Rablerinin lütuf ve rýzasýný isteyerek Beytu'l-Harâm'a koþanlara karþý saygýsýzlýkta bulunmayýn; [ancak] hac göreviniz bittikten sonra serbestçe avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Harâm'dan alýkoyanlara karþý öfkeniz, saldýrganlýk yapmanýza yol açmasýn: erdemi ve ilahî sorumluluk bilincini geliþtirmede birbirinizle yardýmlaþýn, kötülüðü ve düþmanlýðý artýrmada deðil; Allah'a karþý sorumluluðunuzun bilincinde olun: Ve unutmayýn ki Allah'ýn intikamý çetindir!”(Maide, 5/2)
Bu âyetin ilk kýsmýnda geçen þe‘âirallâh (lafzen, “Allah'ýn sembolleri”) terimi, hem özel dinî merasimler için ayrýlan yerleri (mesela Kâbe'yi), hem de bizzat bu dinî merasimleri gösterir. Yukarýdaki baðlamda özellikle hac merasimlerine atýfta bulunulmaktadýr. (M. Esed, Meal s: 182)
Bir þeyin önemi ona verilen deðerle ölçülür. Bu anlayýþ, dinden dine, kültürden kültüre farklý olabilir. Bir gayr-i müslüim için Kâbe, tarihi eser bile sayýlmayacak kadar basit bir yapý olabilir. Ama müslümanlar açýsýndan durum bambaþkadýr. Bir futbol klübünü derin bir aþkla tutan için o klübün sembolü olan bayrak son derece deðerlidir. Ama ayný bayrak futbolla ilgilenmeyen bir kimse için bir þey ifade etmez.
Burada asýl hikmet eþyanýn tabiatý deðil, onlarý Yaratan’ýn ona verdiði deðerdir. Müslümanlar için bir þeyin haram veya emredilmiþ olmasý önemlidir ve baðlayýcýdýr. Zira bu Allah’ýn iradesinin eseridir. Bunun için müslümanlar “Ey iman edenler!” diye çaðrý duyduklarý zaman ona kulak kesilirler, duyarlar ve onu alýrlar. Çünkü Allah ve O’na ait þeyler iman edenler açýsýndan en deðerli þeylerdir.
Bu âyette Allah'ýn þeâirine, yani iradesini gösteren merasim ve dini sorumluluklara, ibadeti iþaret edici alâmetlerine saygýsýzlýk etmeyin deniliyor. Bu alâmetler hacda; ihram, mikatlar, cemreler, Safa ve Merve, Meþ'ar-i haram, Arefe ve Arafat, tavaf ve sa'y, kurban, traþ olma gibi hac menâsiki denilen sembollerdir. Yine bu alâmetlerden sayýlan haram aylara (Receb, Zilka’de, Zilhicce, Muharrem) (Bekara, 2/194), Kâbe'ye hediye edilen kurbanlýklara (hedy’e) kurbanlýk niþanesi olan gerdanlýklara (kýlâde’ye), Kabe'ye doðru gelenlere, Rabblarýndan hem bir fadl (dünyaya ait bir ticaret) ve hem hoþnutluk ümit ederek ziyaret kastedenlere saygýsýzlýk gösterilmez, onlara engel olunmaz.
Kâbe'ye dýþardan müslümanlar Mekke'ye ihramsýz girmezler. Ýhramlý iken de ve Harem çevresinde avlanmazlar. Onlar bir zamanlar kendilerini Mescid-i Haram'a sokmak istemeyen müþriklerin Harem bölgesine gelmelerine engel olmazlar. Müslümanlar her yerde, her alanda günah ve düþmanlýk için deðil, iyilik ve takva için yardýmlaþýrlar. ( Elmalýlý, Tefsir, 3/147)
Unutmamak gerekir ki bu durumTevbe 28inci âyeti gelinceye kadardý. Böylece müþriklerin Harem bölgesine girmeleri ebediyyen yasaklanmýþtýr.
Bu âyet için þöyle bir nüzul sebebi rivâyet ediliyor: Hutam ibnü Hind el-Bekri (Vâhidî bunu, Þürayh ibnu Dabîð el-Kindî olarak veriyor.) Yemâme’den Medine’ye gelmiþ, atlarýný Medine dýþýnda bir yere býrakýp Peygamber’in huzuruna yalnýz baþýna girmiþ. Bir kavmin davetçisi olduðunu ve arkadaþlarýyla birlikte gelip müslüman olacaklarýný söylemiþ. Peygamber sahabelere: “Bugün sizin yanýnýza þeytanýn diliyle konuþan birisi geldi” demiþ. Adam, “Bak, belki müslüman olurdum” diyerek gitmiþ. Bunun üzerine Peygamber “Adam, inkârcý yüzüyle geldi, hainlikle çýkýp gitti” demiþ. Adam oradan ayrýldýktan sonra Medine civarýnda müslümanlarýn develerinden birazýzý sürüp götürmüþ. Adam takip edilmiþ ama yakalanamamýþ. Ertesi sene Umre kazasý esnasýnda Medine’den çalýnan develerin bir kýsmýnýn niþanlanarak Kâbe’ye kurbanlýk olarak sevkedildiði gören Peygamber (sav) üzerlerine adam göndermek istemiþ. Bu âyet nazil olunca bunu yapmamýþ. Ya da sahabelerden bazýlarý Peygamberimize gelerek bu develeri geri almak için Peygamber’den izin istemiþler. Âyetin geliþi üzerine buna izin verilmemiþ. (Taberî, Tefsir, 4/397. el-Vâhidî, Esbabu’n-Nüzul, s: 139)
-
Allah’ýn sembollerine (þeâir’e) saygý
“Ýþte böyle. Kim Allah'ýn sembollerine saygý gösterirse, bu; kalblerin takvasýndandýr (kalblerinde Allah korkusu olanlar, O'nun dininin iþaretlerine saygý gösterirler).”(Hac, 22/32)
Kur’an’ýn ‘þeâir’/dinin sembolleri dediði þeyler aslýnda iman edenlere Allah’ý hatýrlatan þeylerdir. Allah’la igili þuuru canlý tutan alâmetlerdir. Bu semboller iman eden kalplerde takvanýn kökleþmesini, din duygusunun kuvvetlenmesini saðlarlar. Bu semboller ve niþaneler; Ýslâmýn kendisine mahsus, görüldüðü zaman akla Ýslâmla ilgili þeyler gelen özel belirtileridir. Bunlar, gönüllerde iman heyecaný doðuran, mü’min olmanýn sevincini yaþatan, samimiyete samimiyet katan iþaretlerdir.
Bunlar ayný zamanda müslümanlar arasýnda bir parola gibidir. Müslümanlar bazen bu sembollerle haberleþirler, bu sembollerle birbirlerini tanýrlar ve birbirlerine bu niþâneler ile yaklaþýrlar.
Bu sembollere ister âyette geçtiði gibi Allah’ýn niþâneleri diyelim, isterse genel anlamdan hareketle Ýslâmýn alâmetleri diyelim; müslümanlara düþen bu sembollere deðer vermek, korumak, hayata katmak ve hakkýný vermektir. Ki bu da âyete göre kalplerin takvasýnýn, Allah’a karþý sorumluluk bilincinin gereðidir.
Hac 32. âyetinde “Allah'ýn simgeleri (þe‘âir) ifadesi de, hacda yerine getirilmesi ya da gözetilmesi gereken görevlere iþaret ediyorsa da, diðer taraftan dini yükümlülüklerin manevî anlam ve önemine de vurgu yapýyor diyebiliriz.
Bir görüþe göre ise ‘Þeâirullah’ belli bir þeye mahsus olmayýp Allah’ýn, kullarýný mükellef kýldýðý dinî vecibelerin tamamýdýr. (Heyet, Kur’an Yolu 2/164)
Öyleyse ayetlerde sayýlmayan, hac dýþýnda da bazý önemli þeylerin Allah’ýn/Ýslâmýn sembollerinden olduðunu söyleyebiliriz. Mesela;
-
Namaz Ýslâmýn sembollerindendir
Namaz ibadeti Ýslâma ve müslümanlara aittir. Kim namaz kýlýyorsa o müslümandýr.
Kim mescidlere namaz için gidiyorsa onun müslüman olduðuna þahitlik edilir.
Ebu Said el- Hudri’den(ra) rivâyetle Peygamber (sav) þöyle buyurdu:
"Bir kimsenin mescide alakasýný görürseniz, onun mü'min olduðuna þehadet edin, zira Allah (cc) þöyle buyuruyor: "Allah'ýn mescidlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe inananlar imar eder"(Tevbe 9/18), (Tirmizi, Tefsir, Sure 2)
Namazý ikâme etmek, hayatýn ortasýna koymak, onunla dini ayakta tutmak, namazla dirilmek, namazla terbiye olmak, namazla münkerden (kötülüklerden) uzaklaþmak ona saygýdýr.
-
Ezan Ýslâmýn sembollerindedir.
Ezanla insanlarý ibadet etmeye davet sadece müslümanlara mahsustur. Diðer din mesuplarý kendi dindaþlarýný farklý þekillerde ibadete davet ederler. Ama müslümanlarýn hem itikatlarý, hem ibadetleri, hem de ibadetleri ifa þekilleriAllah katýnda geçerli olmayan dinlere benzemez.
Nitekim ezanýn meþru kýlýnmasýndan önce sahabeleri namaza davet için ileri sürülen bütün teklifleri Peygamber kabul etmemiþti.
Abdullah ibnuOmer (ra) þöyle anlatýyor: “Müslümanlar Medine’ye geldikleri zaman toplanýyorlar ve namaz vakitlerini birbirlerine soruyorlardý. Bir gün bu konuda konuþtular ve bazýlarý; “Hýrýstiyanlarýn çaný gibi çan kullanýn, bazýlarý yahudiler gibi boru kullanýn” dediler. Hz. Ömer bir adam çýksa da namazý duyursa dedi. Bunun üzerine Peygamber (sav); “Ey Bilal kalk ve namazý duyur” dedi.” (Buharî, Ezan/1 nr. 605. Müslim, Salat/1 nr. 377. Tirmizi, Salat/25 nr. 190. Nesai, Ezan/1 nr. 627)
Ebu Umeyr ibnu Enes Ensar’dan olan amcasýndan naklediyor. Peygamber (sav) halkýn namaza nasýl çaðýralacaðý konusunda iþtiþare etti. Kendisine: “Namaz vakti olunca bayrak dik. Onu gören diðerlerine haber verir” denild. Peygamber bu fikri beðenmedi. Ona yahudilerin borusu hatýrlatýldý. Onu da beðenmedi. Hatta bu yahudilerin iþidir dedi. Bunun üzerine hýrýsitiyanlarýn çaný hatýrlatýldý. Rasulüllah (sav); “Bu da hýrýstiyanlarýn iþidir” dedi.
Bu konuþmalardan sonra Abdullah ibnu Zeyd üzülerek evine gitti. Rüyasýnda ona ezan öðretildi. Ertesi gün Peygamber’e gelerek þöyle dedi: “Ey Allah’ýn Peygamberi! Ben sizin üzüntünüzü görüp gittikten sonra rüyamda bir adam gördüm. Kalkýp mescidin üzerinde ezan okudu.Sonra biraz oturdu ve kalkýp ayný sözleri tekrar etti.” Bunun üzerine Peygamber (sav): “Allah sana hayýr göstermiþ. Duyduklarýný Bilal’e öðret” buyurdu. (Tirmizî’de; “zira onun sesi seninkinden daha gürdür” ilavesi var.) Hz. Ömer builk ezaný duyunca Peygamber’e gelerek; “Ey Allah’ýn Rasûlü; Abdullah’ýn gördüklerini ben de aynen gördüm. O anlatma iþinde çabuk davranýnca ben anlatmaktan utandým” dedi. (Ebu Davud, Salat/27 nr. 498-499. Tirmizî, Salat/25 nr.189)
Ezan, sýradan bir çaðrý deðil bir kimlik ilaný, bir tasdîk ve þehâdettir. Ezanla müslümanlar imanlarýný tazelerler, Ýslâmý din olarak seçtiklerini hem kendilerine, hem de âleme duyururlar.
Ezan ayný zamanda müslümanlarýn din ve ibadet seçme açýsýndan baðýmsýzlýk bildirgesidir. Ezanla birklikte onlar yürekten, hiç bir kayýt altýnda kalmadan sadece âlemlerin Rabbi Allah’ýn gönderdiði dini kabul ettiklerini, yalnýzca O’na ibadet ettiklerini, bu konuda kimseden izin almak zorunda olmadýklarýný haykýrýrlar.
Onun için müslümanlarýn ibadete davet usûlü bile diðer din mesuplarýndan ayrýdýr. Kendilerine mahsusutur ve dinin özüyle, yani Tevhid inancýyla uyumludur.
Ezan sembolüne karþý en önemli saygý onu yaþatmak, her vakitte okumak, okunurkenedeple dinlemek, bitiminde ezan duasý okumak, ezana icabet edip imkan varsa mescitlere gitmek, ezanýn öncelikle bir Tevhid ilaný olduðunu þuuruna sahip olmaktýr.
(Bazý islâm ülkelerinde ezaný yasaklama veya baþka bir dil ile okutmaya kalkýþma çabalarýnýn altýnda hangi niyetlerin yattýðýný buradan anlayabiliriz. Onlar, halký dönüþtürme çabalarýný bir de ezan üzerinden yürütmek istiyorlar.)
-
Camiler Ýslâmýn sembollerindendir
Camiler Ýslâmýn merkezi, müslüman toplumlarýn kalbidir. Kalb olmazsa veya görevini hakkýyla yapmazsa beden bir anlam ifade etmez. Cami, müslümanlarý toplar cemaat yapar. Cemaat rahmettir, cemaatten kopma kurda kuþa yem olmaya adaylýktýr. Camilere ait dýþ görüntü, kubbe, minare, alem, mihrap, mimber, kürsi ve benzeri þeyler bize aittir ve her biri cami sembolünün öne çýkan yüzüdür.
Peygamber (sav) Medine’ye gelir gelmez orada önce mescid inþa etti. Bu ayný zamanda camilerin öenmine dikkat çekmedir. Müslümanlara; “gittiðiniz yerde küçük bir cemaat olsanýz bile hemen bir mescid yapýnýz ve onun etrafýnda bir araya geliniz” mesajýdýr.
Kur’an’da, içinde Allah’ýn adýnýn anýldýðý yerler methediliyor. (Hac, 22/40) Onun için camiler/mescidler deðerlidir.
Cami sembolüne saygý, ihtiyaç oldukça yapmak, var olanlara sahip olup yaþatmak, onlara cemaat olmak, onlarý Ýslâmýn öðretildiði ve yaþanýldýðý yerler haline getirmek, onlarýn islâmî hayatýn merkezine yerletirmek ve içlerinde sadece Allah’ýn anýlmasýný saðlamaktýr.
-Tesettür Ýslâmýn sembollerindendir
Müslüman erkeklerin ve müslümanlarýn kadýnlarýn Kur’an’ýn tarif ettiði gibi örtünmeleri Allah’ýn emridir, yani ibadettir. Tesettür asla bir gelenek, bir moda, sahsi tercih veya siyasî simge deðildir. Ýslamda namaz, zekat, infak gibi önde gelen farzlardan bir farzdýr. Önemli bir salih ameldir.
Tesettür ibadeti müslümanlara mahsus bir ibadettir. Müslümanaýn olmanýn niþânesi, sembolüdür. Nitekim nerede hakkýyla örtünen bir kiþi –özellikle kadýn-, görsek müslüman olduðuna hükmederiz. Zira dünyada hiç kimse bu þekilde örtünmez. (Bazý ülkelerde resmi alanlarda dini sembollerin yasaklanmasý, aslýnda dinî kimliðin yasaklanmak istenmesidir. Zira tesettürün Ýslâmýn sembollerinden olduðunu onlar gayet iyi biliyorlar.)
-
Ramazan Ýslâmýn sembollerindendir
Oruç hem Ýslâmýn üzerine bina edildiði esaslardan biri, hem Ýslamýn en açýk belirgin niþanesidir. (Buhârî, Îmân/2 nr. 8. Müslim, Îmân/19-22 nr. 111-114. Ayrýca bk. Tirmizî, Îmân/3 nr. 2609. Nesâî, Îmân/13 nr. 5004)
Ramazan bu ümmete Allah’ýn bir lütfu ve ödülüdür. Ramazan her müslümanýn olduðu yerde, Ýslâmý temsil etmek üzere vardýr.
Ramazaný oruçla, ikramla, dua ile, Kur’an talimi ile, nefis eðitimi ile, infak ve iftarla, güzel ahlâkla, Ýslâmî çalýþmalara azim ve sabýr biriktirmekle, Allah’a yakýnlýk saðlamakla deðerlendirenler bu sembolün hakkýný verirler.
Ramazan, Kur’an mevsimi, Vahy’le daha yakýn bað kurabilme zamanýdýr. Ramazan ne perhiz ayýdýr, ne de saðlýk temrinidir. Belki onbir ay boyunca bozulan ruh saðlýðýný tamir etme, yenileme ve dezenfekte etme zamanýdýr.
Ramazan sabýr talimi, infak çabasý, fedakarlýk denemesi ve tahammül ahlâkýdýr. Ramazan, kulun acziyetini öðrenme, haddi bilme, fakr ve zühd ahlâkýný keþfetme zamanýdýr.
Ramazan deðerini Kur’an’dan alýr. Zira o ayný zamanda Kur’an ayýdýr. Vahyin özel bir mevsimidir.
Oruç müslümanlara Allah’ýn en büyük nimetlerinden biridir. Allah nimetlerini say desek kimse sayamaz. (Ýbrahim, 14/34) Hiç olmazsa en büyüklerinden bir kaç tane sayabilir misinizdesek, belki þunlar sýralanabilir: Ýnsan olarak yaratýlmak, ömür, akýl, toprak, güneþ, hava, su, vahye muhatap olmak, Peygambere ümmet olmak, namaz ve Ramazan...
Ramazan hiç bir ümmetin sahip olmadýðý muazzam bir fýrsatlar ve mevhibeler zamanýdýr. Oruç tutmaktaki hayýrlarý ve bereketleri, sonuçlarý ve kazançlarý kimse anlatamazlar. Oruç tutanlar bile bazen bunun farkýnda olmayabilirler.
Bütün bu güzelliklerin kaynaðý Kuran’dýr, Kur’an’ýn Ramanzan ayýnda, Kadir Gecesi’nde inmeye baþlmasýdýr.
Ramazan ayný zamanda Kur’an’ýn geliþinin bayramýný kutlamaktýr. Ýman edenlerin bayramý iþte böyle , Ramazaný yaþamakla olur. Ramazan onlarýn iman bayramý, Allah’ýn kendilerine Vahiy ile tenezzül etmesinin sevincidir.
Ramazan sembolüne saygý, onda arýnmaya çalýþmak, yenilenmek, yeniden manen ayaða kalmak, yeniden hak yola girmek, Rabbânî terbiye okulunun talebesi olmak, onu hakkýyla deðerlendirmektir. Ömrü ramazan yapmak, ahireti böylece bayrama çevirmektir.
Kur’an’ý anlayarak okumak, hayata aktarmak üzere ona yakýn olmak, Kur’an’ý hayat kitabý yapmak Ramazan sembolüne hürmettir. Ramazana saygý Vahyin çocuðu olmaya gayrettir.
Allah’ýn/Ýslâmýn sembollerine saygý göstermek takvanýn, sorumluluk bilincinin gereðidir.
(Ýslâmýn elbette baþka sembolleri de vardýr. Þimdilik bu kadarla yetinelim.)
Hüseyin K. Ece
15.07.2012
Zaandam/Hollanda