Muvahhid kavramýn aslý ‘vhd’ köküdür. Bu da birlemek, bir olmak, tek olmak anlamlarýna gelir. Ayný köten gelen ‘vâhid’, sayýlarýn ilki olan ‘bir’, ‘vahîd’ bir þeyin tek olmasý manasýndadýr. Ayný kökten gelen ‘tevehhade’, birlemek, ‘mütevahhid’ ise vahdaniyet (bir olma) sýfatýna sahip olan demektir.1
‘Vahde/vahdet’, tek olmak demektir. Bu da gerçekte bir þeyin parçalara bülünemeyen bütünlüðünü ifade eder. Sayý sýfatý olarak varlýklar hakkýnda da kullanýlýr.2
‘Tevhîd’ ‘vhd’ fiil kökünün tef'ýl babýndan gelen bir masdardýr. ‘Vahhede’, Allah'ý birledi, Allah'ý tek olarak kabul etti demektir. Bunun özne ismi ‘muvahhid’ þeklinde gelir ki kelime anlamý birleyendir.
Tevhid, Allah'ý birlemek demektir. Tevhid dini bir terim olarak bir olan Allah'a iman, ya da Allah'ýn birliðine iman etmek demektir. ‘Allahu vahidu'l-ehad’-Vahdaniyet (bir olma) sýfatýna sahip Allah þeklinde söylenilir.3
Buna göre ‘muvahhid’, Allah'ý birleyen, Tevhid inancýný kabul eden, Allah’ý bir olarak kabul eden kiþi demektir.
Kavram Alamýyla Muvahhid
Kelime bu þekilde Kur’an’da ve hadislerde geçmez. Hatta Arap dilinin en meþhur sözlüðü olan Lisanu'l-Arab'ta da geçmiyor. Özellikle Kelâm ilminin ortaya çýkmasýndan sonra yaygýnlaþtýðý sanýlýyor.4
Bunun masdar kalýbý olan ‘tevhid’ de kelime olarak Kur'an'da geçmaz ama Kur'an baþtanbaþa Tevhid'tir. Ýslâm Tevhîd dinidir. Kur'an'ýn bütün insanlara daveti Tevhîd inancýnadýr. Çünkü insanlýðýn asýl sorunu tanrýsýzlýk veya dinsizlik deðil; þirk, yani birden fazla tanrýya inanma veya Allah hakkýndaki yanlýþ inançlar, yanlýþ kanatlerdir.
Pek çok hadiste fiil halinde ‘vehhade’ þeklinde geçiyor. Bu da Allah’ý bir olarak kabul etmenin ifadesidir.
Peygamber (s.a.s.) Muaz ibnu Cebel'i Yemen'e görevli olarak gönderirken ona; “Sen Kitap Ehli olan bir kavme gidiyorsun. Onlarý ilk davet edeceðin þey Allah'ý birlemek (yüvehhýdu'llahe) olsun. Eðer kabul ederseler onlara Allah'ýn beþ vakit namazý farz kýldýðýný haber ver....”5
“Ýslam beþ temel; Allah'ý birleme (yüvehhýdu'llahe) üzerine bina edilmiþtir...”6
“...Her kim Allah’ý tevhid ederse ('vahhade'-Allah'ý birlerse, Kelime-i Tevhid ve kapsamýna iman ederse) malýný ve canýný korumuþ olur. Hesabý Allah’a kalmýþtýr.”7
Cabir ibni Abdullah’ýn anlattýðýna göre Peygamber (s.a.s.) sa’y yapmaya Safa tepesinden baþladý ve Allah’ý þöyle tevhîd etti (vehhade’llahe). “... Allah’tan baþka ilâh yoktur, O ortaðý olmayan tektir. Mülk O’nundur, hamd O’na aittir, O her þeye kadirdir. O’ndan baþka ilâh yoktur. O va’dini yerine getirdi, kuluna yardým etti ve Ýslâmýn hasmý bütün gruplarý hezimete uðrattý...”8
Bir hadiste Cehennemden çýkarýp Cennete konulacak müslümanlardan ‘Tevhîd ehli’ olarak söz ediliyor.9
Hadislerde geçen ‘vehhade’llahe’ tabiri, Allah'ýn vahdâniyetine, bir ve tek oluþuna iman etmek anlamýndadýr. Bir baþka deyiþle Kur’an’da tanýtýlan Allah’a öylece iman etmek, O'na nisbet edilen sýfat, fil ve isimleri aynen kabul etmektir. Yine O’na yakýþmayan sýfatlardan uzak olaðuna inanan, yani O’nu tesbih ve tenzih etmektir. Sadece O’na ibadet edeceðine ve sadece O’ndan yardým dileyeceðine, sadece O’ndan gelen ölçüleri kabul edeceðine söz vermektir.
Ýþte bu özelliklere sahip mü'minin diðer adý ‘muvahhid’tir. O, Tevhid'e istenildiði gibi iman eden ve bu imanýn gerekleri olan þeyleri samimiyetle yapan kimsedir.
Muvahhid, Ýslâma tam anlamýyla inanan ve bu inancýný yaþama çabasýnda olan insandýr.
Ýslâmýn diðer adý ‘Tevhîd Dini’, müslümanýn diðer adý ise ‘muvahhid’tir. ‘Þirk’in karþýtý nasýl ‘Tevhîd’ ise, ‘müþrik’in karþýtý da ‘muvahhid’tir diyebiliriz.
Muvahhid, Kelime-i Tevhîd’i bilerek kabul eder. Tevhîd Kelimesinin birinci bölümde önce ‘lâ ilâhe’-ilâh yoktur, sonra da ‘Allah vardýr’ denilir. Ýnanmanýn ilk þartý, bütün ilâhlarý-tanrýlarý, ilâh-tanrý düþüncelerini, ilâha-tanrýya benzetilen her þeyi kafadan ve gönülden silmek, sonra da tek Allah inancýný kabul etmektir.
Bu durum Ýslâm açýsýndan son derece önemlidir. Çünkü Ýslâm’ýn üzerinde durduðu en önemli mesele, Tevhîd inancýdýr. Ýnsanlar öncelikli olarak bu inancý benimsemekten sorumludurlar. ‘Tevhîd’ yaratýlýþýn ve var olmanýn en önemli olayýdýr.
Hanif-Muvahhid Benzerliði
Kur’an’da ‘muvahhid’ kelimesi yer almamaktadýr. Ancak ona yakýn ve hatta ondan daha kapsamlý anlamý olan ‘hanîf’ geçmektedir. Hanîf kelimesi anlamý ve ifade ettiði þey açýsýndan ‘muvahhid’ kavramýna benzemektedir.
Hanîf, meyletmek, yönelmek anlamýndaki ‘hanefe’ kökünden gelir.
Hz. Ýbrahim (a.s.)’ýn kavmine, putperestliðe iltifat etmeyip, Allah'ýn dinine Ýslâm'a döndüðü için ona ‘hanîf’ denilmiþtir. Hanîf, herhangi bir þeye meyleden deðil; dalâletten hidayete, þirkten Ýslâm’a, diðer dinlerden hak dine dönen demektir. Hanîf kavramý, yanlýþ, batýl ve sapýk olaný býrakýp hak yola gidenleri ifade etmiþ ve Hz. Ýbrahim’in (a.s.) milletine ad olmuþtur.
Bu anlam, baþka batýl dinlerden ve uydurma tanrýlardan yüz çevirip yalnýz bir Allah'a yönelen muvahhid ile benzer anlamdadýr.
Kur’an’da ‘hanîf’ kelimesi on yerde tekil, iki yerde de çoðul yani ‘hunefâ’ þeklinde geçmektedir. Bu on iki yerin dokuzunda hanîfliðin müþriklikten farklý ve onun karþýtý olduðu belirtilmekte, ayný zamanda Hz. Ýbrahim (a.s.) ’in imanýný ifade etmekte, bir yerde de bizzat Ýbrahim (a.s.) kendini hanîf diye nitelemektedir.
Hanîf kavramý Kur'an’da bir taraftan Hz. Ýbrahim’in (a.s.) imanýný ifade etmek için ve müþrikliðin karþýtý olarak kullanýlýrken, diðer taraftan onun Hýristiyan ve Yahudi olmadýðý, bilakis ehl-i kitabýn hanîfler olarak Allah’a kulluk etmekle emrolunduðu vurgulanmaktadýr.
“Ey ehl-i kitap! Ýbrahim hakkýnda niçin çekiþirsiniz? Halbuki Tevrat ve Ýncil, kesinlikle ondan sonra indirildi. Siz hiç düþünmez misiniz?
Ýbrahim, ne yahudi, ne de hýristiyan idi; fakat o, Allah'ý bir tanýyan dosdoðru bir müslüman idi; müþriklerden de deðildi.” (Âli Ýmran, 3/65, 67)
“Halbuki onlara ancak, dini yalnýz O'na has kýlarak ve hanîfler olarak Allah'a kulluk etmeleri, namaz kýlmalarý ve zekât vermeleri emrolunmuþtu. Saðlam din de budur.” (Beyyine, 98/5)
Hanîflik, batýl ve þer tarafýndan hak ve hayýr tarafýna yönelme olduðuna göre muvahhid bu anlamda hanîf sayýlmalýdýr.
“(Yahudi ve Hristiyanlar Müslümanlara) “Yahudî veya Hýristiyan olunki doðru yolu bulasýnýz" dediler De ki, (Habibim) Hayýr (biz) Muvahhid (Allah'ý bir tanýyarak ve müslim) olarak Ýbrahim'in dinindeyiz. O, Allah'a müþriklerden (eþ tutanlardan) deðildi” (Bakara, 2/135)
Allah (c.c.) Peygamber’e þöyle emrediyor:
“(Resûlüm!) Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanlarý hangi fýtrat üzere yaratmýþ ise ona çevir. Allah'ýn yaratýþýnda deðiþme yoktur. Ýþte dosdoðru din budur; fakat insanlarýn çoðu bilmezler.” (Rum, 30/30)
“Sonra (Habibim) sana: Hanîf bir müslüman olarak Ýbrahim'in dinine uy. O hiç bir zaman müþriklerden olmadý." (Nahl, 16/123. Bir benzeri: Âli Ýmran, 3/95. En’am, 6/161)
“Ve yüzünü Hanif (tevhîd) dinine döndür sakýn müþriklerden olma.” (Yûnus, 10/105).
Ýbrahim (a.s.) Yýldýzlarý, Ay’ýn ve Güneþ’in ilâh olamayacaklarýný açýkladýktan sonra þöyle dedi:
“Þüphesiz ki ben hanîf (muvahhid) olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müþriklerden deðilim.” (En'âm, 6/79)
En saðlam iman, en doðru yol þüphesiz ki bir muvahhid olarak bütün benliðini Allah’a çeviren kimsenin imanýdýr.
Muvahhidlerin Özellikleri
Kur’an ve O’nun tebliðcisi Peygamber (s.a.s.), insanlarý þirkin her türlüsünden sakýndýrýyorlar. Ýslâm kendisinin dýþýndaki dinlere ‘þirk dinleri’ diyor ve insanlarý bütün âlemlerin Rabbi olan Allah’a davet edip onlarýn ‘muvahhid’ler olmasýný istiyor.
Muvahhidler, yaratýlýþtaki ve evrendeki tevhîdi görüp, ‘Vâhid’ olan Allah’ý tevhîd ederler. Tevhîd Dini olan Ýslâm’a gönül verirler. Muvahhidler, iman, tavýr ve hayatlarýyla, ideal ve amaçlarýyla þirk dinlerine uyanlardan ayrýlýrlar.
‘Tevhîd’ ehline, yani ‘þehâdet getirip mü’min olanlara muvahhid-Allah’ý tevhid edenler’ denilir. Muvahhidler, tevhîd gerçeðine bu bilinçle yönelirler ve bu bilince göre hayatlarýný sürdürürler.
‘Tevhîd’ ehli, yalnýzca ‘Allah vardýr’ demekle kalmaz. Bunu demekle beraber, O’ndan baþka ilâh, O’ndan baþka yaratýcý, O’ndan baþka rýzýk verici, O’ndan baþka hüküm koyucu, O’ndan baska ebedi hükümran, O’ndan baþka hesap görücü, O’ndan baþka hayat verici, O’ndan baþka Rab olmadýðýna da inanýrlar. Ýþte bu, Tevhîd Dininin özüdür.
Ýman edenler, Ýslâm’ýn kendilerinden istediði ‘muvahhid’ tipli insan olmak, hayatlarýnýn her anýnda ‘tevhîd inancý’ný göstermek, kulluðu tek bir Rabb’e yapmak durumundadýrlar. Muvahhid, bütün benliði ve duygularýyla Tevhîdî ilkelerine inanýr, hayatýna bu iman doðrultusunda yön verir, mücadelesini bu uðurda yapar.
Muvahhid kimdir diye sorulsa þu cevap verilebilir: Ýþlerini (amellerini) Allah (c.c.) rýzasý için yapandýr.
Bu baðlamda muvahhidlerin özelliklerini kýsaca þöyle özetlemek mümkün:
1- Muvahhidler, Allah’ý bir olarak kabul ederler ve O’na hiç bir þeyi ortak koþmazlar. Allah’a, O’na ait sýfatlarla ve Kur’an’da geçtiði gibi inanýrlar. O’na noksan sýfatlarý yakýþtýrmazlar.
“Þüphesiz, Rabbimiz Allah'týr deyip, sonra dosdoðru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayýn, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin! derler.” (Fussilet, 41/30)
“Rabbimiz Allah'týr deyip sonra da dosdoðru yaþayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.” (Ahkaf, 46/13)
2- OnlarYalnýzca O’na ibadet ederler. O’na olan ibadetlerinde bir aracý ihtiyacý duymazlar. Yalnýzca O’na dua ederler, kimsenin yapamayacaðý yardýmlarý O’ndan beklerler. Bir darlýða düþtükleri zaman O’ndan yardým isterler.
Muvahhidler günde beþ defa, namazýn her rek’atinde Fatiha’yý okuyarak “Yalnýzca Allah’a ibadet edeceklerini” tekrar ederler. Ýnsanlar “Allah’tan baþkasýna ibadet etmeyin” diye emrolundular. (Tevbe, 9/31. Nûr, 24/55. Beyyine, 98/5) Zaten onlar bunun için yaratýldýlar. (Zariyât, 51/56)
Allah (c.c.) Peygamber’e (s.a.s.) þöyle emrediyor:
“De ki: Bana, dini Allah'a hâlis kýlarak O'na kulluk etmem emrolundu. “Bana, müslümanlarýn ilki olmam da emredildi.” De ki: Rabbime karþý gelirsem, doðrusu büyük günün azabýndan korkarým. De ki: Ben dinimde ihlâs ile ancak Allah'a ibadet ederim.” (Zumer, 39/11-14)
3-O’nun sevabýný umarlar, O’nun cezasýndan korkarlar. Ölünce de O’na hesap vereceklerine inanýrlar.
“Islah edilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayýn. Allah'a korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Muhakkak ki iyilik edenlere Allah'ýn rahmeti çok yakýndýr.” (A’raf, 7/56)
Musriklerin yalvardýklarý bu varlýklar bile O'nun rahmetini umarlar ve azabýndan korkarlar. (Ýsra, 17/57) Mü’minler de böyle olmalýlar.
“Korkuyla ve umutla Rablerine yalvarmak üzere (ibadet ettikleri için), vücutlarý yataklardan uzak kalýr ve kendilerine verdiðimiz rýzýktan Allah yolunda harcarlar. Yaptýklarýna karþýlýk olarak, onlar için ne mutluluklar saklandýðýný hiç kimse bilemez.” (Secde, 33/17-18)
Ýkinci Kunut duasinda mu’minler “Senin rahmetini umariz, Senin azabindan korkariz” diye dua ederler.
“Ýman edenlere söyle: Allah'ýn (ceza) günlerinin geleceðini ummayanlarý baðýþlasýnlar. Çünkü Allah her toplumu, yaptýðýna göre cezalandýracaktýr.” (Casiye, 45/14)
4-O’ndan gelen vahye ve vahyin hükümlerine inanýr ve hükümler doðrultusunda yaþamaya çalýþýrlar.
“Yine onlar (muvahhidler), sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanýrlar.” (Bakara, 2/4)
5-Muvahhidler aydýnlýk bir dünyanýn, adalet üzere yürüyecek olan bir sistemin, insana yakýþacak bir hayatýn özlemcisidirler. Onlar bunun için çalýþýrlar, ya da bu amaç niçin çalýþanlara yardým ederler.
“Ýman eden ve iyi iþler yapanlara, hakkýyle sakýnýp iman ettikleri ve iyi iþler yaptýklarý, sonra yine hakkýyle sakýnýp iman ettikleri, sonra da hakkýyle sakýnýp yaptýklarýný, ellerinden geldiðince güzel yaptýklarý takdirde (haram kýlýnmadan önce) tattýklarýndan dolayý günah yoktur. (Önemli olan inandýktan sonra iman ve iyi amelde sebattýr). Allah iyi ve güzel yapanlarý sever.” (Maide, 5/93)
6-Onlar her türlü batýl, dalalet, münker ve þer olan þeylerden yüz çevirirler. Onlar hak için ve hakka göre yaþarlar. Hayýrlý olan þeyleri tercih ederler. Yaratýlýþlarýndaki temizliði korurlar.
“Rabbinden sana vahyolunana uy. O'ndan baþka tanrý yoktur. Müþriklerden yüz çevir.” (En’am, 6/106)
“(Resûlüm!) Sen af yolunu tut, iyiliði emret ve cahillerden yüz çevir.” (A’raf, 7/199)
7-Tevhîd Kelimesini kabul ederek fýtrata yerleþtirilmiþ olan Allah’ý bilme, anlama ve O’na kulluk etme gerçeði ile buluþurlar. Onlar evren düzeninin isteyerek veya istemeyerek teslim olduðu Ýslâm’a isteyerek teslim olurlar. Sonra onunla hayatlarýný anlamlý, huzurlu ve bereketli kýlmaya çaba gösterirler.
"Bütün benliðini Allaha teslim eden, daima iyilik yapan ve her türlü batýldan yüz çeviren (hanif olarak) Ýbrahim’in inanç sistemine Allahýn onu sevgisiyle yücelttiðini görerek uyan kiþiden daha iyi iman sahibi kim vardýr?” (Nisa, 4/125)
8-Onlarýn gönüllerine Tevhîd hayat verir, hayatlarýný Tevhîd þekillendirir. Onlar bütün ölçülerini, ilkelerini ve deðer yargýlarýný Tevhîd inancýndan alýrlar. (Enfal, 8/24)
9-Onlar dinde ihlâs sahibidirler. Vahy’i hayat tarzý olarak seçtiklerinden dolayý hem mutludurlar, hem onurludurlar, hem de kimseden çekinmezler.
“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiði ve kendisini seven müminlere karþý alçak gönüllü (þefkatli), kâfirlere karþý onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kýnayanýn kýnamasýndan korkmazlar (hiçbir kimsenin kýnamasýna aldýrmazlar). Bu, Allah'ýn, dilediðine verdiði lütfudur. Allah'ýn lütfu ve ilmi geniþtir.” (Maide, 5/54)
10-Onlar Tevhîd dinin temsilcisidirler. Muvahhid, canlý, somut, yürüyen Tevhid’tir. O bu temsilin gereðini en güzel bir þekilde çalýþýr.
Dipnotlar
1- Ýbni Manzur, Lisanu'l-Arab, 15/165. Firuzabadi, K. Muhit, s: 324
2- R. Isfehani, el-Müfredat, s: 808
3- Ýbni Manzur, Lisanu'l-Arab, 15/166
4- Þ. Ýslam A., 4/309
5- Buhari, Tevhîd/1 no: 7372. Müslim, Ýman/31 no: 123
6- Müslim, Ýman/19, no: 111
7- Müslim, Ýman/38, no: 131
8- Müslim, Hac/147, no: 2950. Darimî, Menasik/34, no: 1857
9- Tirmizî, Ýman/17, no: 2638