Peygamber (sav) Sa’d’ýn yanýna uðramýþtý. O sýrada abdest alýyordu. Peygamber (sav) “Bu ne israf!” dedi. O da þöyle sordu: “Abdestte de israf olur mu?” Peygamber (sav); “Evet bir nehir kenarýnda olsan bile” diye cevap verdi. (Ýbni Mace, Tahare/42, 425)
Burada kasdedilen israfýn, suyu lüzumundan fazla kullamk olduðu açýktýr.
Buharî, yetkin alimlerin abdestte yýkanmasý gereken uzuvlarýn üç defadan fazla yýkanmasýný hoþ görmediklerini bunu israf saydýklarýný kaydediyor. (Buharî, Vudu’ /1)
Peygamber (sav) bir duasýnda þöyle diyor:
“Yârabbi hatamý, cehaletimi ve yanlýzca senin bildiðin bütün iþlerimdeki israfýmý (aþýrýlýðýmý) baðýþla...” (Buharî, Daavât/60, 6398. Müslim, Zikir 70, 6901)
Bu duanýn bir benzerini Kur’an müslümanlara göðretiyor.
“Nice peygamberler vardý ki, beraberinde birçok Allah erleri bulunduðu halde savaþtýlar da, bunlar, Allah yolunda baþlarýna gelenlerden dolayý gevþeklik ve zaaf göstermediler, boyun eðmediler. Allah sabredenleri sever.
Onlarýn sözleri, sadece þöyle demekten ibaretti: Ey Rabbimiz! Günahlarýmýzý ve iþimizdeki taþkýnlýðýmýzý (israfýmýzý) baðýþla; ayaklarýmýzý (yolunda) sabit kýl; kafirler topluluðuna karþý bizi muzaffer kýl!” (Âli Ýmran/146-147)
Abdullah bin Amr (ra) anlattýðýna göre Peygamber (sav) þöyle buyurdu
“Yeyiniz, içiniz, sadaka veriniz ve giyininiz. Ancak kibirlenmeyin ve israf etmeyin. Þüphesiz Allah (cc) nimetinin eserini (görüntüsünü) kulunun üzerinde görmek ister.” (Buharî, Libas/1. Ýbni Mace, Libas/23, 3605. Nesâí, Zekât/66)
Bu hadisin A’raf Sûresi 31. âyetini açýkladýðýný hatýrlayalým.
Ýsraf: Çaðdaþ aþýrýlýk
Ýsraf aþýrýlýk ve dengesizliktir.
Ýsraf olayýnda üç önemli ihmal veya hata var.
Bunlardan bir tanesi; Kiþinin sorumsuz olmasýdýr.
Bu gibi kimseler kimseye karþý sorumlu olduklarýný düsüþnemezler. Alabildiðini özgür olduklarýný, canlarý ne isterse onu yapmakta serbest olduklarýný, yaptýklarýndan da asla kimseye hesap vermek zorunda olmadýklarýný düþünürler. Onlar içinde yaþadýklarý yerdeki imkanlar el verdiði ölçüde dilediklerini yaparlar, diledikleri gibi yaþarlar.
Dolaysýyla Yaratýcý’nýn ölçülerini dikkate almazlar, bununla kendilerini kayýtlý saymazlar. Nefislerinin ortaya koyduðu zevklere göre yaþarlar. Böyle olunca da ölçüyü kaçýrýrlar, sýnýr aþarlar, zevklerinde ve davranýþlarýnda çizginin ötesine geçerler.
Bunlar, Allah’tan gelenlere sýrtýný dönmüþ kimselerdir.
Kur’an böylelerine israf edenler, haddi aþanlar anlamýnda ‘müsrif’ diyor.
Nitekim kendilerini uyarmak için gelen elçileri dinlemeyen, hatta onlarý taþlamakla tehdit eden azgýnlara müsrif bir topluluk damgasýný vuruyor. (36 Yâsin/19)
Lût peygamberi dinlemeyn topluluk da ayný þekiþlde ‘müsrif/taþkýn’ bir toplumdu. Çünkü bu toplum meþru ve fýtrata uygun evlenme yerine; anormal, çirkin ve fýtrata ters bir iliþkiyi adet haline getirmiþti. Bu kavmin yaptýðý þüphesiz aþýrýlýk ve ölçüyü kaçýrmaktý. (7 A’raf/81)
Mesela, Allah’ýn içki yasaðýna kulak asmayýp, haram ölçüsünü kaçýranlar, içki içerek kendilerine ve baþkalarýna zarar verirler. Bu da davranýþlarda aþýrýya kaçmaktýr.
Ýkincisi; Kiþinin nimetin kýymetini bilmemesidir.
Böyleleri mülkün ve nimetin Allah’tan geldiðini, rýzkýn O’nun tarafýndan yaratýldýðýný unuturlar. Ya da inanmazlar.
Bunlar bir nimete kavuþtuklarý zaman, onun þükrünü yerine getirmezler ve onu diledikleri gibi tasarruf ederler. Ýstedikleri gibi harcarlar. Biraz da düþüncesiz iseler har vurup harman savururlar. Kur’an’ýn deyiþi ile ‘tebzîr’ ederler, saçýp savururlar.
Elindeki malýný ölçüsüzce saçýp savuran, onunla kimseyi faydalandýrmaz da. Ýsraf ettiði malý kazanmak için de baþkasýnýn hakkýna el atabilir.
Ýnsanýn sahip olduðu her þey aslýnda bir deðerdir. Bu deðeri fark edenler, onlarý korumada titiz olurlar, onlarý yerli yerinde kullanýlar ve þükrederler. Ellerinden çýktýðý zaman da ne kadar büyük bir kayýp yaþadýklarýný bilirler.
Onun için elde olan emanet bilip korurlar, karþýlýðýný þükür olarak ödemeye çalýþýrlar.
Elindekinin kýymetini bilmeyenler, yarýný hesaba katmayanlar, belki baþkasýna da faydasý olur diye akýllarýna getirmeyenler, saçýp savurmakla bir beis görmezler.
Üçüncüsü; kiþinin nimetlerin hesabýný vereceðini düþünmemesidir.
Böyleleri sahip olduklarýný kendi elinin emeðiyle, gücüyle ve bilgisiyle kazandýðýný düþünür. Elindeki nimetlerin Allah’tan geldiðine, ya Allah’ýn Rezzâku’l-âlem olduðuna inanmaz. Öyle bir derdi yoktur. Tek dünyalý yaþadýðý için, çalýþýr, kazanýr ve dilediði gibi harcar. Ne kazandýðýnda, ne de harcadýðýnda baþkasýna hesap vereceðini aklýna getirir. Malý ve kazancýnda baþkalarýnýn da hakký olduðunu asla kabul etmez. “Benimle mi kazandý, niçin verecek miþim, mal benim deðil mi?” diye çýkýþýr.
Mal, kazanç, nimet ve imkanlara bu gözle bakan biri, öncelikle bu kafa yapýsýyla haddi aþan, yani müsrif olan bir kimsedir. Müsrif (taþkýnlýk) yapan birisi olduðu için de sahip olduklarýný dilediði gibi kullanma hakkýný kendinde görür.
*
Ýslâm insan hayatýna her konuda bir denge getiriyor. Ýnançta, amellerde, ahlâkta, mal kazanma ve harcamada, duygularda, nefret ve sevmede hep orta yolu tavsiye ediyor. Ne aþýrýlýk, ne de tembellik veya gevþeklik. Ne ifrat, ne de tefrit.
Ýslâm ümmeti, ‘vasat bir ümmettir’. (2 Bekara/143) Yani orta yolu izleyen, dengeli ve hayr yollarý üzerinde olan bir ümmettir.
Bu ümmet Allah’ýn indirdikleri konusunda aþýrýlýðý olmadýðý gibi, mal konusundaki tutumu da dengelidir, harcamalarý da ölçülüdür.
Malýn, nimetlerin, imkanlarýn bir emanet olduðuna inandýðý gibi, hakký olanlarýn hakkýný verir, gereði kadar harcama yapar, ama günün birinde mutlaka bunun hesabýný vereceðine inanýr.
Ýslâmýn bu ölçüsünden uzak günümüzün insaný ise, aþýrý bir dengesizlik ve alabildiðine bir israfýn içerisindedir. Çaðýmýz hem davranýþlardaki ölçüsüzlük, hem harcamalardaki ölçüsüzülük anlamýyla tam bir israfýn, aþýrýlýðýn, yaþkýnlýðýn, ölçüsüzlüðün içerisindedir.
Her þeyin alabildiðince israf edildiði, Allah’ýn ölçülerine nisbetle aþýrý davranýþlarýn normal sayýldýðý, akýl almaz çýlgýnlýklarýn zevk ve eðlence halkine geldiði, Allah’ isyan sayýlabilecek ne kadar davranýþ varsa hepsinin çaðdaþlýk sayýldýðý bir zamanda yaþýyoruz.
Bu açýdan bakýlýnca, içinde bulunduðumuz zaman hem harcamalarda hem de davranýþlarda aþýrýlýðýn, yani israfýn yaþandýðý, müsriflerin bol olduðu bir zaman dilimidir diyebiliriz.
O zaman þöyle dua edelim:
“Ey Rabbimiz! Günahlarýmýzý ve iþimizdeki taþkýnlýðýmýzý (israfýmýzý) baðýþla; ayaklarýmýzý (yolunda) sabit kýl; kafirler topluluðuna karþý bizi muzaffer kýl!” (Âli Ýmran/146)
Hüseyin K. Ece 21.02.2010 Zaandam/Hollanda