Kur’an’da “ev” için iki kelime kullanýlýr: Beyt ve dâr.
Birincisi kök olarak “gecelenen mekân” için kullanýlýr.
Ýkincisi ise “sürekli insanlarýn deveran ettiði, saðlam bir dîvar’ý (duvar) olan, girilip çýkýlan, bazen sosyal iþlevi de olan mekân” için kullanýlýr.
Çadýr beyt’tir, fakat taþ binadâr’dýr. Her çadýr beyt’tir, fakat Kâbe’ye verilen Beytullah (Allah’ýnevi) adýndan da anlaþýlacaðý gibi, her beyt çadýr deðildir.
Ýki kelime de ilerleyen zamanda birbirlerinin yerine kullanýlmýþtýr.
-Kur’an’da aile için ‘ehl’ve‘âl’kelimeleri kullanýlýyor.
Pek çok âyette aileye, ailenin önemine, aile hukukuna, eþlerin görevlerine, evlenme ve boþanma kurallarýna, ailenin Ýslâmî davetteki yerine, ailenin ‘sekine‘ yeri oluþuna iþaret ediliyor.
Âdem’le birlikte eþinden bahsetmesi, insan cinsine ve inasanýn eþssiz olmadýðýna, onun iki kutuplu yaratýldýðýna, ev hayatýna iþarettir. Âdem’in dünya hayatýný anlatan âyetlerde oðullarýndan bahsetmesi, kurumun insanlýkla yaþýt olduðunu ve aile kurmanýn insanýn görevi olduðunu altýný çizmektir.Yine bu âyetler ilk ailede olan ciddi bir olaydan, bir kardeþi diðerinin öldürmesinden söz edip, mü’minleri ‘siz böyle olmayýn, siz böyle yapmayýn’ diye uyarýyorlar.
-Kur’an’da bahsedilen aileler
Kur’an örnek ve model þahsiyetlerden söz ettiði gibi örnek ve model ailelerden de söz açýyor.Örnek olarak verilen ailelerin yedisi tanesi olumlu bir tanesi olumsuz tip. Kur’an bu ailelerin yaptýklarý bazý iþleri, eylemlerini ve faaliyetlerini, anlayýþlarýný, imanî tutumlarýný, tavýrlarýný ve mücadelelerini anlatarak onlarý örnek olarak takdim ediyor. Onlarla ilgili âyetleri okur eknn için örnek olarak sunulduklarýný satýr aralarýnda anlamak mümkün.
Bu örnek aileler:
1- Âl-i Ýbrahim
‘Âl’, sözlükte aile demek olup bir kimsenin yakýnýnda olanlarý anlatýr. Nesep nisbeti olarak kullanýldýðý gibi, daha önde olan kimselere tamlama olarak kullanýlýr. Mesela, âl-i recül (kiþinin ailesi),
Ýbrahim'in (as) ailesine, soyundan gelenlere ve milleti, yani O’nun dinine tabi olanlara da bu isim veriliyor.
Kur’an’da iki âyette geçmektedir.
“Þüphe yok ki Allah Âdem’i, Nûh’u, Ýbrahim ailesini, Ýmran ailesini kendi çaðýnýn insanlarý arasýndan seçerek üstün kýldý.” (Ali Ýmran 3/33)
“Yoksa onlar, Allah'ýn lütfundan verdiði þeyler için insanlara hased mi ediyorlar? Oysa Ýbrahim soyuna Kitab'ý ve hikmeti verdik ve onlara büyük bir hükümranlýk bahþettik.”(Nisa 4/54)
Þüphesiz ki Âl-i Ýbrahim’e öncelikle onun iki seçkin peygamber olan oðullarý, Ýsmail ve Ýshak dahildir. Sonra onlarýn güzide anneleri, sonra Ýshak’ýn oðlu Ya’kub ve onun oðlu Yusuf ve bu ailelerin müslüman fertleri dahildir.
Âl-i Ýbrahim tabirinin Hz. Peygamberin (sav) ümmetini de içine aldýðýný söyleyenler de olmuþtur. Bu görüþe göre Ýbrahim milleti ile Âl-i Ýbrahim ayný manadadýr.
Allah (cc) bu aileye þeref ve izzet, mülk ve hikmet verdiðini, âlemlere üstün kýldýðýný haber veriyor.
Baba Ýbrahim peygamber. Seçkin bir peygamber, örnek bir insan. Hem de seçkin insan... Ýki oðul; Ýsmail ve Ýsmail... Ýkisi de peygamber. Ýkisi de seçkinlerden, salihlerden, iyilerden. Ýshak’ýn oðlu ya’kub, onun oðlu Yusuf... Her ikisi de peygamber. Hepsi de seçkinlerdei, iyilerdendi.
Ýbrahim ailesi böyle bir aile idi. Allah’a teslimiyetin, imana sadakatin, fehdakarlýðýn, Allah için vazgeçebilmein, Allah’a kurbiyyet (yakýnlýlýk) için kurban olabilmenin, Allah’tan gelenlere razý olmnaýn mükemmel örneði. Bütün bir aile, baba, anneler ve oðullar, sonra torunlar... Öyle bir aile ki hem ismi, hem hatýrasý asýrlrca mü’minlerin yâdýnda. Unutulmuyor, seviliyorlar, gýpta ile anýlýyorlar.
Hem bu aileyi hem de onlarla birlikte mü’min olanlarý bütün müslümanlara örnek olarak gösteriyor.
“Ýbrahim’de ve onunla birlikte bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardýr...” (Mümtehýne 60/4)
Hac ibadeti baba oðul ve anneden oluþan bir ailenin tarihe geçen tevhidi mücadelesidir. Adeta hacca giden herkese, bu model ailenin rolünü bir kez daha canlandýrma, kendi þimdi ve buradalarýna taþýma teklif edilmektedir.
Hacca giden herkesten, baba Ýbrahim’i, anne Hâcer’i ve oðul Ýsmail’i kendisine çaðdaþ kýlmasý istenmektedir. Bu, Ýbrahim ailesinin ürettiði dillere destan örnekliðin Allah tarafýndan kabulünün bir ödülüdür. Bu ilahi ödül üzerinden tüm zamanlarýn mü’minlerine kendilerinin de böyle model aileler üretmeleri öðütlenmektedir.
Müslümanlar her namazda Ýbrahim ailesine salat ederler. (Kütüb-ü Sitte tercümesi, 7/136)
“Allahümmesalli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ Ýbrâhime ve alâ âliÝbrâhim. Ýnneke hamîdün mecîd.”
Türkçesi: “Allahým! Muhammed’eve Muhammed’in ailesine rahmet et, Ýbrahim’e ve Ýbrahim’in ailesine rahmet ettiðin gibi. Þüphesiz övülmeye layýk yalnýz sensin, þan ve þeref sahibi de sensin.”
Allahümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârekte alâ Ýbrâhime ve alâ âli Ýbrâhim. Ýnneke hamîdün mecîd.
Türkçesi: Allahým! Muhammed’eve Muhammed’in ümmetine bereket ver. Ýbrahim’e ve Ýbrahim’in ümmetine verdiðin gibi. Þüphesiz övülmeye layýk yalnýz sensin, þan ve þeref sahibi de sensin.”
2- Âl-i Lût
Kur’an, Lût peygambere iman eden az bir topluluða ‘Âl-i Lût’ demektedir.
Lût (as) kavmini Hakka davet etti. Ancak;
“Kavminin cevabý sadece: "Lût ailesini memleketinizden çýkarýn; çünkü onlar (bizim yaptýklarýmýzdan) uzak kalmak isteyen insanlarmýþ!" demelerinden ibaret oldu.
Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardýk. Yalnýz karýsý müstesna; onun geride (azaba uðrayanlarýn içinde) kalmasýný takdir ettik.” (Neml 27/56-57)
Lût kavmi, kendilerini doðru yola davet eden bir peygamberi sürgün ile tehdit ettiler. Kendileri gibi çirkin fiili yapmayanlarla; ‘güya temiz kalmak isteyenlermiþ’ diye alay da ettiler. Onlarýn alay ettiði kimseler Hz. Lût’un davetine uyan inananlardý.
Hz. Ýbrahim’e gelen melekler, Lût kavminin cezasýný haber vermek üzere geldiklerini, onlarýn bu cezayý hak ettiklerini söylediler ve þöyle dediler:
“Ancak Lût ailesi hariç. Onlarýn hepsini kurtaracaðýz.(Fakat Lût'un) karýsý müstesna; biz onun geri kalanlardan olmasýný takdir ettik."(Hicr15/59.
“Biz de üstlerine taþ (yaðdýran bir fýrtýna) gönderdik. Ancak Lut ailesinisehervaktikurtardýk.“(Kamer 54/34)
Bu âyatte de Âl-i Lût ile ona inanan müslümanlarýn kasdedildiðini görüyoruz. Kiþiye en yakýn olmasý gereken hanýmý ise hz. Lût’un ailesinden sayýlmýyor.
Melekler Hz. Lût’a þöyle dediler:
“Gecenin bir bölümünde aile fertlerini yola çýkar, sen de arkalarýndan yürü. Sizden hiç kimse, sakýn dönüp de ardýna bakmasýn, istenen yere gidin.” (Hýcr 15/65)
Hz. Lût’un gecenin son kýsmýnda yola çýkaracaðý kiþiler sadece akrabalarý deðil, ona iman eden bütün mü’minlerdi.
Âl-i Lût; çok yüzsüz ve utanmaz bir topluluk içinde, onlarýn alaylarýna ve tahditlerine aldýrmayarak hak ve fazilet yolunu benimsemiþ, Hz. Lût’un davetinin doðru olduðuna inanan, bu tercihlerinden dolayý da kavmin uðratýldýðý toplu cezadan peygamberleri ile birlikte kurtulan; bir anlamda þeref kazanan seçkin müslümanlardý.
3- Âl-i Ya’kub
Allah’ýn bol bol nimet verdiði ve seçkin kýldýðý Hz. Ya'kub ve onun neslinden gelenler demektir. Kur’an’da iki âyette geçmektedir.
Hz. Yusuf gördüðü rü’yayý babasý Ya’kub’a anlatýnca o þöyle dedi:
“(Babasý:) Yavrucuðum! dedi, rüyaný sakýn kardeþlerine anlatma; sonra sana bir tuzak kurarlar! Çünkü þeytan insana apaçýk bir düþmandýr. Ýþte böylece Rabbin seni seçecek, sana (rüyada görülen) olaylarýn yorumunu öðretecek ve daha önce iki atan Ýbrahim ve Ýshak'a nimetini tamamladýðý gibi sana ve Ya'kub soyuna da nimetini tamamlayacaktýr. Çünkü Rabbin çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.”(Yusuf 12/6-7)
Ya’kub ailesi pek çok nimete, ilâhî lütfa, bereket ve þerefe kavuþmuþtu. Ya’kub peygamberin soyu Mýsýr’da saygýn bir yere sahipti. Yukarýdaki âyette buna iþaret edildiðini söyleyebiliriz.
Hz. Zekeriyya, kendisi ve karýsý yaþlanmýþken Allah’a dua etti ve kendisine bir erkek evlat nasip etmesi niyazýnda bulundu. O duasýnýn sonunda þöyle diyordu:
“Ki o bana vâris olsun; Yakup hanedanýna da vâris olsun. Rabbim, onu rýzana lâyýk kýl!” (Meryem 19/6)
Ayette de ‘âl’ kelimesinin dar anlamda, daha çok Ya’kub peygamberin ailesini, soyunu anlatmak üzere kullanýldýðýný söyleyebiliriz.
Bazý tefsircilere göre ise ikinci âyette geçen Ya’kub Hz. Zekeriyya zamanýnda yaþayan ve onun akrabasý olan Ya’kub ibnu Mâsân’dýr, yani Ýmran’ýn kardeþidir. Her ikisi de Süleyman peygamberin soyundan gelirler. Dolaysýyla âyette kasdedilen Ýmran âilesidir.
4- Âl-i Musa/Âl-i Harun
Kur’an’da bir âyette geçiyor.
Ýsrailoðullarý Hz. Musa’dan sonra o günün peygamberine; “ Rabbine dua et de bize bir kumandan göndersin de onunla birlikte Allah yolunda cihad edelim” dediler.
Peygamberleri de onlara Allah’tan aldýðý vahiyle kumandanlarýnýn Tâlût olduðunu haber verdi. Ancak onlar Tâlût’un hükümdarlýðýna itiraz ettiler. Peygamberleri onlara; “Allah mülkü dilediðine verir. O sizin için Tâlût’u seçti” deyince Allah’ýn hükmüne razý oldular.
“Peygamberleri onlara: Onun hükümdarlýðýnýn alâmeti, Tabut'un size gelmesidir. Meleklerin taþýdýðý o Tabut'un içinde Rabbinizden size bir ferahlýk ve sükûnet, Musa ve Harun ailelerinin býraktýklarýndan bir kalýntý vardýr. Eðer inanmýþ kimseler iseniz sizin için bunda þüphesiz bir alâmet vardýr, dedi.”(Bakara 2/248)
Tabut’un ne olduðu konusunda Kur’an yorumcularýnýn sözbirliði yoktur. Ýçinde Musa ve Harun ailesinden kalan deðerli emanetler vardý.
Burada ‘âl’ kelimesi Hz. Musa ve Harun’un ailesini ve onlara iman edenleri iþaret etmiþ olabilir.
Nitekim baþta Hz. Musa’nýn kendisi, ailesi ve ona iman edenlerin Ýslâm uðruna yaptýklarý mücadele, çektikleri zorluklar, uðradýklarý zulümler Kur’an’da anlatýlmaktadýr.
Özellikle oðlunu Allah yoluna feda eden Musa’nýn annesinin tavrý, Hz. Þuayb’ýn kýzlarýndan birinin onu eþ olarak seçmesindeki incelik, Mýsýr’da evlerin ibadet hane haline getirilmesinin vurgulanmasý dikkate deðer.
5- Âl-i Davud
Kur’an’da bir âyette geçmektedir.
Allah (cc), Hz. Davud’a ve oðlu Hz. Süleyman’a, diðer insanlardan hiç birine verilmeyen nimetler verdi. Onlarý âlemlere üstün kýldý. Sonra da onlara:
“Þükredin ey ‘Davud ailesi’; çünkü kullarým içinde hakkýyla þükreden zaten azdýr.” (Sebe’ 34/13)
Kur’an, Davud ailesinin kimlerden oluþtuðunu söylemiyor. Kur’an ‘âl’ kelimesini bazen hanedân, etrafýndaki topluluk, bir kimsenin baðlýlarý, çevresindeki kiþiler/adamlar anlamýnda kullanýyor. Bu anlamdan hareketle Davud ailesi, kendi aile fertleri ve çevresindeki mü’minlerdir denilebilir.
Bu ailenin peygamber olan iki bireyini Kur’an övgüyle anmaktadýr. (Enbiya 21/79. Neml 27/14)
Bir baþka âyette yine onlara verilen bir çok nimet sayýldýktan sonra;
“…(Artýk) siz de (bunlara karþýlýk) salih amellerde bulununuz…”(Sebe’ 34/11) denilmektedir. Davud ailesinin karakteri þükretmek ve salih amel iþlemek olduðunu söyleyebiliriz.
6- Âl-i Ýmran
“Þüphe yok ki Allah Âdem’i, Nûh’u, Ýbrahim ailesini, Ýmran ailesini kendi çaðýnýn insanlarý arasýndan seçerek üstün kýldý…Bunlar birbirinden gelme bir nesillerdir. Allah iþiten ve bilendir.”(Âl-i Ýmran 3/33-34)
Kaynaklara göre Hz. Musa’nýn ve hz. Harun’un babasýnýn adý Ýmran olduðu gibi Hz. Meryem’in babasýný adý da Ýmrandýr. Hz. Meryem’in soyu Süleyman (as) tarafýndan Yakub’a (as), oradan hz. Ýbrahim’e ulaþýr. Yine Hz. Musa da hz. Ýbrahim soyundan gelmektedir. Ýster Meryem’in babasý, isterse Hz. Musa’nýn babasý kasdedilmiþ olsun, her iki aile de þereflidir, yücedir, ayný soydan gelmektedir.
Âyette örnek gösterilen diðer aile “Ýmran ailesi”dir. En geniþ anlamýyla Dede Ýmran, anneanne Hanne, kýz Meryem, torun Ýsa, teyze Eliþa (Elizabet), kocasý Zekeriya ve onun oðlu Yahya’dan oluþan bir aile.
Bu ailenin çekirdeðini oluþturan Hz. Hanne, Hz. Meryem ve Hz. Ýsa üçlüsünün kýssasý, Kur’an tarafýndan rehberlik meselesine bir çözüm olarak sunulmaktadýr. Bu üçlünün kýssasý “üç kuþakta adayýþ” kýssasýdýr. Allah’a adamak ve adanmanýn ödülünün Allah tarafýndan özel bir terbiye ile yetiþtirilmek olduðunu öðreten bu kýssa, muhataplarýna “Beni kendinize çaðdaþ kýlýn! Beni kendi zamanýnýzda yeniden üretin!” diyen mesajlarla doludur. (M. Ýslamoðlu, K. Hayat)
Allah (cc) bu iki aileyi insanlar arasýndan seçti, onlarý kötü sýfatlardan temizledi, güzel huylarla bezedi.
(Devamý var)
Hüseyin K. Ece
07.08.2013
Zaandam/Hollanda