Kur’an, kendini insana en doðru olaný gösteren, onu aydýnlatan bir kitap olarak tanýtýr. (2) Allah, Kur’an'ý insanlýða hediye etmiþ, Resulünü Hak ve hidayetle göndermiþtir. (3) Bundan maksat, insanlarýn, Kur’an'ýn ve Peygamber (as)'in istediði seviyeye ulaþmalarýný saðlamaktýr.
Kur’an, yirmi üç yýl gibi, kýsa bir sürede her bakýmdan örnek bir Ýslam toplumu oluþturmuþ, baðlýlarý için, devamlýlýk arz eden bir iman ve hayat çizgisi belirlemiþtir.
Ýslam çaðrýsý, amaçladýðý yapýlanmayý tarihin ilk dönemlerinde parlak bir biçimde gerçekleþtirmiþtir. Bu yapý, insanlarýn bir erdem yarýþý içinde Allah'a ulaþmak için çaba gösterdikleri tevhidi bir yapýldý. Onun temelinde gerçek bir toplumsal sözleþme yatýyordu. Bu sözleþme, Ýslam'ýn özünü yansýtan ve vahiyle tutanak altýna alýnan sahici bir sözleþmeydi. Peki, bu sahici sözleþmeden neden uzaklaþildý? Bize göre bu sorunun cevabý, peygamberlerin verdikleri uzun ve çetin bir süreci içeren tevhid mücadelesinde aranmalýdýr.
Ýslam, ortaya çýktýðýnda, dile getirdiði ilah anlayýþý ve sunduðu dünya görüþü ile Mekke toplumunun þirk deðerleriyle çatýþmýþtýr. O, Mekke aristokrasisinin yanýnda deðil, karþýsýnda yer alýyordu. Onlar Kur’an çaðrýsýný ilk iþittiklerinde, bu çaðrýyý katý kalplilikle geri çevirdiler. Çünkü onlar, insani ve manevi kaygýlardan yoksun, sadece maddi ve çýkarcý amaçlarý önemseyen bir anlayýþa sahiptiler. (4) Bu insanlar için manevi ve ahlaki bir amaca baðlanmak, tavizsiz biçimde Allah'a teslim olmak, hiç de katlanýlabilir bir durum deðildi.
Ayrýca Hz. Muhammed'in öðretisi, þirk ilkelerine dayalý kurulu düzeni tehdit ediyordu. Bu durum, Kur’an mesajýnýn, þirk deðerlen üzerine kurulmuþ olan toplumsal düzeni çökertecek bir devrim soluðu içermesinden kaynaklanýyordu. Onlarýn gözünde, iktisat, siyaset ve adalet gibi konular, dinin dýþýnda deðerlendirilmesi gereken salt dünyevi konulardý. Ýslam'ýn bu türden sorunlara çözüm öneren tavrý, onlar açýsýndan kabul edilebilir bir durum deðildi. Onlara göre dîn, kiþisel bir vicdan meselesiydi. Onun toplumsal davranýþ örgüsüyle bir ilgisi olamazdý. Ýþte Mekke müþriklerini hoþnutsuz kýlan ve çileden çýkaran þey, Kur’an mesajýnýn ve Peygamber tavrýnýn, toplumsal problemlere karþý kayýtsýz kal mayýsýydý.
Peygamber (as), aksiyonu, Ýmanýn ayrýlmaz bir parçasý olarak ortaya koydu. Allah'ýn kendisine bahþettiði etkileyici dil ve zihin gücüyle, ilk olarak güçlünün zayýf üzerindeki zulüm ve baskýsýna karþý çýktý. Ýnsanýn insan tarafýndan ezilmesine, faize, tefeciliðe, tekelciliðe ve insanlarýn tabii ihtiyaçlarý üzerine hakimiyet kurup onlarý sömürmeye yönelik oyunlarý bozdu. Ýnsan sevgisinin, hak ve adalet ilkelerinin çýkar duygularýna kurban edilmesine fýrsat vermedi. Böylece o insanlarýn ortak ahlaki deðerler etrafýnda özgürce, þuurlu ve onurlu biçimde bütünleþmelerini saðladý. O güne kadar þirk deðerlerini benimseyenlerin deðiþmez gördükleri bütün toplumsal kavram ve kurumlan topyekün gözden geçirip yeniden yapýlandýrdý. Bugünkü zihniyetin, dinin siyasete sokulmasý þeklinde yorumlayýp kýnadýklarý köklü bir tavrý ortaya koyarak yerleþik þirk düzenini altüst eden bir yeniliði gerçekleþtirdi. Tevhid inancýný, toplumsal deðiþimin odaðý haline getirip Ýslam'ý toplum hayatýna katan Peygamber (as)'in onurlu mücadelesine, küfrün önderleri iþte bu nedenle þiddetle karþý çýkmýþlardý. Onlar, tevhidin ikamesi için verilen bu þanlý mücadeleyi, kurulu düzene karþý giriþilmiþ bir baþkaldýrý olarak damgalamýþlardý.
Tevhidin muzaffer kahramanlarýnýn imanlarý güçlü, hedefleri de büyüktü. Ýslam'a gönülsüz baðlanan kitleler, kendilerine olan güveni yitirdikleri için baþka medeniyetlerin düþünce ve yaþam tarzýna kolayca teslim olabiliyorlar. Birçok Ýslam ülkesi yabancý kültürlerin dümen suyunda seyreden kurtarýcýlardan medet ummaktadýr. Bugün, Ýslam'a karþý olanlarý korkutan, tabii ki bu ülkelerin zaafla yüklü tavýrlarý deðil, Ýslam inancýnýn bünyesinde taþýdýðý dinamizmdir. Ýþte bu hakikat, ilk nesil Müslümanlarýnýn gerçekleþtirdikleri baþarýya bir gün yeniden ulaþýlabileceði yolunda beslenen umutlarýmýzýn yegane güvencesidir.
Ýslam dünyasý, Kur’an'ýn tasvip, Peygamber (as)'in de arzu etmediði bir seviye düþüklüðü içindedir. Bunun temel sebebi, Müslümanlarýn- Ýslami ölçüleri uygulamada baþarýsýz olmalarýdýr. Bilindiði gîbi, Hz. Peygamberin vefatýndan kýsa bir süre sonra Ýslam'ýn özüne baðlý siyasi yapý çözülmeye ve yýpranmaya baþladý. Sonraki yüzyýllarda da bu orijinal ve örnek model, tefrikanýn karanlýk dünyasýna terk edildi. Ýslam'ýn inanç dünyasýna þirk sýzmalarý, siyasi bünyesine de tefrika unsurlarý musallat olunca din, siyasi iktidarlarýn gölgesinde âdeta bir hizmetçi, inananlar da mefluç kitleler durumuna düþürüldü.
Halbuki Ýslam sadece bir teori deðil, bir tatbikat dinidir. Ayný zamanda tatbik edilmiþ bir dindir. Kur’an, insanlýk tarihinde yeni bir dönem baþlatmýþ, yepyeni bir zihniyet getirmiþtir. O, insanlarý hem inanç hem de sosyal ve ekonomik bakýmdan saðlýklý ve kalýcý bir yapýya kavuþturmuþtur. Günümüzde maddecilik ve açgözlülük, ciðer sökücü bir hýrs haline geldiðinden insanlýk, daha çok maddi deðerlere sahip olmanýn hýrsýna kapýlmýþtýr. Bunun için, politikalar hep maddi çýkarlar üzerine kuruluyor.
Oysa her yanýltýcý hedefin baþýnda daha tüketici bir hiçlik bekliyor insanlarý. Bu tutku, dinmez bir susuzluk halinde insan ruhunu kemire kemire tâ mezara kadar uzayýp gidiyor. (5) Ne var ki Ýslam'dan uzaklaþanlar, bu amaçsýz koþunun farkýnda bile deðiller. Çýkarcýlýðýn ve sömürgeciliðin hakimiyeti altýna giren insanlýðýn kurtuluþu, Kur’an'a ve onun sunmuþ olduðu Ýslam'a yönelmekten geçmektedir. (6)
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Âl-i Ýmrân: 3/104.
[2] Bkz. Ýsrâ: 17/9; Maide: 5/16 vb.
[3] Bkz. Tevbe: 9/33
[4] Bkz. Yâsîn: 36/47 vb.
[5] Bkz. Tekâsür: 102/1-2
[6] Fahrettin Yýldýz, Kur’an Aydýnlýðýnda Hayatý Doðru Yaþamak, Ýþaret Yayýnlarý: 59-61.
Fahrettin Yýldýz
|