Ardýndan o söz, vahye dönüþtü ve tüm canlýlarýn rehberi oldu: "Rabbin bal arýsýna þöyle vahyetti: "Daðlardan, aðaçlardan ve insanlarýn kuracaklarý kovanlardan göz göz evler edin!" (16/68)
Onun beþere ulaþmasý, çok daha özeldi: "Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasýndan konuþur. Yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediðini vahy eder. O, yücedir ve her yaptýðý yerindedir." (42/51)
Sonra vahyin ilahi buyruklarý, sürekli yinelendi: "Biz Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiðimiz gibi sana da vahyettik. Ve (ni-tekim) Ýbrahim'e, Ýsmail'e, Ýshak'a, Yakub'a, esbâta (torunlara),Ýsa'ya, Eyyûb'e, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a vahyettik. Davud'ada Zebûr'u verdik."(4/163)
Nihayetinde son peygamberle kemale ulaþtý: "Muhammed içinizden herhangi bir adamýn babasý deðil, Allah'ýn elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her þeyi bilendir." (33/40)
Yetim Muhammed, kendini içinde bulduðu cahiliye karanlýðýnda bir ýþýk bulma çabasýndaydý: "Seni þaþýrmýþ bulup, doðru yola eriþtirmedi mi?" (93/7)
Fetanetiyle aklýna, basiretiyle gönlüne hakkýný vermiþ gerçeði arýyordu: "Andolsun sen bundan gaflette idin; derhal biz senin perdeni kaldýrdýk. Bugün artýk gözün keskindir." (50/22)
Ýnsan olmanýn sorumluluðu altýnda eziliyor, adeta inim inim inliyordu: "Senin gönlünü açmadýk mý? Yükünü üzerinden almadýk mý? Ki o belini bükmüþtü." (94/1-3)
Derken Rabbi, onun yakarýþýna karþýlýk verdi: "Ben çok yakýným. Bana dua ettiði vakit dua edenin dileðine karþýlýk veririm. O halde (kullarým da) benim davetime uysunlar ve bana inansýnlar ki, doðru yolu bulalar." (2/186)
Ve o büyük gecede, bereketli Kur'an yaðmuru baþladý: "Biz onu(Kur'an'ý) Kadir gecesinde indirdik."(97/1)
Yüce Allah, son sözüne "oku" emriyle baþlamýþtý: "Yaratan Rabbinin adýyla oku!" (96/1)
* * *
Kur'an'ýn Hz. Peygamber'e iniþi, tertil üzereydi: "Biz onu senin kalbine iyice yerleþtirmek için böyle yaptýk (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayýrarak) okuduk." (25/32)
Kendisi, ayetlerini tek tek izah ediyordu: "Ha, Mim. Bu Kitab, Rahman ve Rahim olan Allah katýndan indirilmiþtir. Bilen bir toplum için ayetleri açýklanmýþ; Arapça okunan bir Kitab'týr." (41/1-3)
O halde Kur'an'ýn okunuþu, baþtan savma olamazdý: "Kendilerine Tevrat öðretildiði halde, onun gereðini yapmayanlarýn durumu, sýrtýna kitap yüklenmiþ merkebin durumu gibidir. Allah'ýn ayetlerini yalanlayan kimselerin durumu ne kötüdür! Allah zalimleri doðru yola eriþtirmez." (62/5)
Bilakis onun kýraati, derin bir tefekkür ve kavrayýþa dayanmalýydý:
"(Resûlüm!) Sana bu mübarek Kitab'ý, âyetlerini düþünsünler ve aklý olanlar öðüt alsýnlar diye indirdik." (38/29)
Böylece onu tilavet edenler, hidayet bulmalýydý: "Hiç kuþkusuz bu Kur'an insanlarý en doðru yola iletir ve iyi ameller iþleyen müminlere, kendilerini büyük bir ödülün beklediði müjdesini verir." (17/9)
Aksi bir tutum, bizzat Kur'an tarafýndan kýnanmýþtý: "Onlar Kur'an'ý düþünmüyorlar mý? Yoksa kalpleri kilitli mi?" (47/24)
Zaten onun elçisi de, sýradan bir okuyuþtan uzaktý: "Geliniz Allah'a ve O'nun o okuma yazmasý olmayan (ümmi) Peygamberine, inanýnýz, O'na uyunuz ki, doðru yolu bulasýnýz." (7/158)
* * *
Ýlahi kelam, önce kendi öz dillerinde doðrudan Arab'a ulaþtý: "Biz onu, anlayasýnýz diye, Arapça bir Kur'an olarak indirdik." (12/2)
Oradan dalga dalga tüm insanlýða yayýldý: "Bu Kur'an, alemler için bir öðüttür." (38/87
Düþen her vahiy damlasýyla, insanlýðýn gönlünde binlerce hidayet çiçeði açtý: "Rabbinin izniyle güzel memleketin bitkisi (güzel) çýkar; kötü olandan ise faydasýz bitkiden baþka bir þey çýkmaz. Ýþte biz, þükreden bir kavim için âyetleri böyle açýklýyoruz." (7/58)
Dünyayý saran þirk ve küfür bulutlarý, bir bir daðýldý: "Elif. Lâm. Râ. (Bu Kur'an), Rablerinin izniyle insanlarý karanlýklardan aydýnlýða, yani her þeye galip (ve) övgüye lâyýk olan Allah'ýn yoluna çýkarman için sana indirdiðimiz bir kitaptýr." (14/1)
Asýrlar boyu iç içe giren hak ile batýl, birbirinden ayrýldý: "Hiç þüphesiz o (Kur'an), (doðru ile yanlýþý) ayýr deden bir sözdür." (86/13)
Bu sayede akl-ý selim kimseler, gerçeði gördü: "Sabredip ayetlerimize kesin olarak inanmalarýndan ötürü, aralarýndan, onlarý buyruðumuzla doðru yola götüren önderler yaptýk." (32/24)
Haya ve iz'an sahipleri, sýrat-ý müstakimi buldu: "Her kim Allah'a baðlanýrsa kesinlikle doðru yola iletilmiþtir." (3/101)
Müslümanlar, kurtuluþa erdi: "Ýþte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluþa erenler de ancak onlardýr." (2/5)
Müminler, Rabbin rýzasýna kavuþtu: "Allah, o müminlerden razý olmuþtur." (48/18)
Böylece þu ilahi duanýn, ilk adýmý gerçek oldu: "Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabýndan koru! derler." (2/201)
* * *
Eþsiz Kur'an mucizesiydi, bu gerçekleþen: "De ki: Ýnsanlar ve cinler, birbirine yardýmcý olarak bu Kur'an'ýn bir benzerini ortaya koymak için bir araya gelseler, and olsun ki, yine de benzerini ortaya koyamazlar." (17/88)
Peki ne istiyordu, Kur'an bizden: "Kendilerine verdiðimiz Kitabý gereðince okuyanlar var ya, iþte ona ancak onlar inanýrlar. Onu inkar edenler ise kaybedenlerdir." (2/121)
Onu okumaya baþlarken her türlü kötü düþünce ve histen sýyrýlmamýzý: "Kur'an okuyacaðýn zaman, kovulmuþ þeytandan Allah'a sýðýn." (16/98)
Okumayý zorlaþtýrmayýp kolaylaþtýrmamýzý: "Kuran'dan kolayýnýza geleni okuyun." (73/20)
Ayetlerini týpký indiði gibi tane tane okumamýzý: "Kur'an'ý insanlara aðýr aðýr okuyasýn diye bölümlere ayýrdýk ve ihtiyaçlar gerektirdikçe bölüm bölüm indirdik." (17/106)
Okunan ayetleri pür dikkat dinlememizi: "Kur'an okunduðu zaman ona kulak veri n dinleyin ki merhamet olunasýnýz." (7/204)
Dinlenen ayetler üzerinde uzun uzun tefekkür etmemizi: "Düþünesiniz diye Allah size ayetlerini böylece açýklar." (2/266)
Böylece Kur'an'ý eþsiz bütünlüðü içinde idrak etmemizi: "Kur'an'ý durup düþünmüyorlar mý? Eðer o Allah'tan baþkasýndan gelseydi, onda çok aykýrýlýklar bulurlardý." (4/82)
Buradan gereken dersleri çýkarmamýzý: "Sana, «Sen okumuþsun» derler; oysa Biz, ders alacak kimselere ayetleri böylece türlü türlü açýklamaktayýz." (6/105)
Çýkardýðýmýz derslere güzelce uymamýzý: "Bu Kur'an Bizim indirdiðimiz kutsal bir kitaptýr. Ona uyunuz ve kötülüklerden sakýnýnýz, ki, size merhamet edilsin." (6/155)
Emredilen hükümleri uygulamamýzý: "Doðrusu, insanlar arasýnda Allah'ýn sana gösterdiði gibi hükmedesin diye Kitab'ý sana hak olarak indirdik; hakký gözet, hainlerden taraf olma." (4/105)
Kýsacasý top yekun ona sarýlmamýzý: "Sana vahyolunana sarýl, sen, þüphesiz doðru yol üzerindesin." (43/43)
* * *
Ýþte Hz. Peygamber, böyle inþa etti o büyük Ýslam medeniyetini: "Allah nezdinde hak din Ýslam'dýr." (3/19)
Ona da emredildi, önce Kur'an'ý hakkýyla okumasý: "Kur'an'ý aðýr aðýr, güzel güzel oku!" (73/4)
Sonra açýklamasý, bir bir tüm zor noktalarý: "Biz bu Kitab'ý sana sýrf hakkýnda ihtilafa düþtükleri þeyi insanlara açýklayasýn ve iman eden bir topluma da hidayet ve rahmet olsun diye indirdik." (16/64)
Öðretmesi, insanlýða ilahi buyruklarý: "Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah'ýn âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öðreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuþtur. Halbuki daha önce onlar apaçýk bir sapýklýk içinde idiler." (3/164)
Alemlere nihaii uyarýcý olmasý: "(Resûlüm!) Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik." (21/107)
Zira Yüce Allah, vaat etmiþti uyarýsýz azab olmayacaðýný: "Rabbin, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir peygamberi memleketlerin merkezine göndermedikçe, o memleketleri helâk edici deðildir. Zaten Biz ancak halký zalim olan memleketleri helâk etmiþizdir." (28/59)
O da, bu uðurda aðarttý tüm saçý, sakalýný: "Saçýmý ve sakalýmý Hud, Vakýa, Mürselat, Nebe' ve Tekvir sureleri aðarttý." (San'ani, el-Musannef, III, 368.)
* * *
Hz. Peygamber, saðlýðýnda ilan etti kendi gözdelerini: "Ümmetimin en þereflileri, hamele-i Kur'an olan hafýzlardýr." (Heysemi, ez-Zevaid, VII, 161)
Onlara öðretmiþti, hakkýyla Kur'an tilavetini: "En güzel Kur'an okuma þekli, dinlenildiðinde Allah'a saygý ve huþu hissi doðurandýr." (Ýbn Mace, Ýkame, 176)
Tavsiye etti, daima Kur'an'la yaþamayý: "Yatacaðýn zaman Kafirun suresini oku; zira bu sure þirkten kurtuluþ vesilesidir." (Buhari, Fadailü'l-Kur'an, 14.)
Onu her zaman okumayý, asla terk etmemeyi: "En hayýrlý amel, hatimden sonra tekrar hatme baþlamaktýr." (Ali Nasýf, et-Tac, IV, 6-7.)
Tek tek ayýrdý birbirinden farklý gaye taþýyanlarý: "Kur'an okuyup gereðini yerine getiren halis mümin, tadý ve kokusu güzel turunç meyvesi gibidir. Kur'an okumayan, fakat gereðiyle amel eden mümin de tadý güzel, fakat kokusu olmayan hurmaya benzer. Kur'an okuyup gereðince amel etmeyen münafýk, kokusu güzel, fakat tadý acý fesleðen gibidir. Kur'an okumayan münafýk ise, tadý da kokusu da acý ve kötü olan Ebu Cehil karpuzu gibidir." (Buhari, Fadailü'l-Kur'an, 26.)
Þiddetle uyardý, niyetlerini bozanlarý: "Kur'an hususunda gösteriþ yapmak, onunla çalým satmak küfürdür." (Ýbn Kesir, Tefsir Zeyli, VII, 516.)
Boþa çýkardý, anlamadan okuma çabalarýný: "Sizin içinizden öyle tipler türeyecektir ki, siz onlarýn namazlarý yanýnda kendi namazlarýnýzý, oruçlarý yanýnda kendi oruçlarýnýzý, iyi iþleri ve hayýrlarý yanýnda kendi salih amellerinizi küçük göreceksiniz. Onlar, Kur'an da okuyacaklar, fakat Kur'an'ýn feyz ve bereketi hançerelerini geçmeyecektir. Onlar, okun avý delip çýktýðý gibi dinden çýkacaklar..." (Buhari, Fadailü'l- Kur'an 36.)
* * *
Tüm ashab sarýldý, Hz. Peygamber'in bu altýn öðüdüne: "Onlara (Kur'an) okunduðu zaman: Ona iman ettik. Çünkü o Rabbimizden gelmiþ hakikattir. Esasen biz daha önce de Müslüman idik, derler." (28/53)
Yöneldiler, pür dikkat Kur'an ayetlerine: "Kendilerine kitap verdiðimiz kimseler (den bazýsý) onu, hakkýný gözeterek okurlar. Çünkü onlar, ona iman ederler. Ama her kim onu inkâr ederse, iþte gerçekten zarara uðrayanlar onlardýr." (2/121)
Duyar duymaz kapandýlar, þükür secdesine: "Onlara, çok merhametli olan Allah'ýn âyetleri okunduðunda aðlayarak secdeye kapanýrlardý." (19/58)
Nail oldular, Yüce Allah'ýn övgüsüne: "Müminler ancak, Allah anýldýðý zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah'ýn âyetleri okunduðunda imanlarýný artýran ve yalnýz Rablerine dayanýp güvenen kimselerdir." (8/2)
* * *
Onlar, anlamadan geçmezdi bir ayetten diðerine: "Biz, Kur'an'dan on âyet öðrenince, bunlardaki helal, haram, emir ve yasaklarý iyice öðrenip hazmetmeden sonraki on ayete geçmezdik." (Abdurrezzâk, el-Musannef, III, 380.)
|