Meþhur bir söz vardýr: “Bugün Allah için ne yaptýn.” Bu sözün tam olarak doðrusu þudur: “Bugün Allah rýzasý için ne yaptýn.” Çünkü aciz bir kul olarak insanýn Allah için; yani O’nun fayda ve menfaati için bir þey yapmasý söz konusu deðildir. Zira Allah Teala’nýn zati sýfatlarýndan biri Kýyam bi Nefsihi; yani O’nun kendi kendisine yeterli olmasýdýr. Dolayýsýyla Allah’ýn kimsenin yardým ve desteðine ihtiyacý yoktur.
Bilakis aciz ve muhtaç olan insandýr. Bu nedenle Allah Teala, onu yaradýlýþýndan itibaren destekleyip yardým etmiþtir. Öncelikle onu fýtrat üzere; yani duygu, düþünce ve davranýþ itibarýyla Ýslam üzere yaratmýþtýr. Ardýndan bu asli hasletlerin zorlu dünya hayatýnda bozulma ihtimaline karþý onu ilahî kaynaklý vahiyleriyle desteklemiþtir.
Ýlahî vahiyleri içeren suhuf ve kitaplarýn hedefinde insan; onun dünya ve ahiret mutluluðu vardýr. Bu baðlamda insana doðru düþünce, düzgün amel ve güzel ahlak gerekir. Ýslam dini iman, amel ve ahlak olmak üzere bu üç boyuttan oluþur. Dolayýsýyla Ýslam dininin merkezinde Allah Teala, hedefinde ise insanoðlu; onun baþarý ve mutluluðu vardýr.
Ýslam âlimleri, Kur’an ve sünnetten hareketle Ýslam’ýn koruyup güvence altýna almayý hedeflediði temel insani deðerleri beþ baþlýk altýnda toplamýþlardýr. Buna göre her insanýn caný, aklý, inancý, malý ve iffeti dokunulmazlýk arz eder.
Her insanýn caný dokunulmazdýr. Zira Allah Teala, her bir insaný bilerek ve isteyerek yaratmýþ ve ona yaþam hakký tanýmýþtýr. O, bir baþkasýnýn canýna kastetmediði sürece, kimse onun canýný haksýz yere alamaz. Çünkü bu, Kur’an’da Allah’ýn bizlere kesin emridir: “Haklý bir sebep olmadýkça Allah'ýn muhterem kýldýðý cana kýymayýn.” (Ýsra, 17/33.)
Can dokunulmazlýðý sadece Müslümanlarýn deðil, bilakis bütün insanlýðýn sahip olduðu temel insani bir haktýr. Zira Kur’an-ý Kerim’de bu hususta þöyle buyrulur: “Kim bir kimseyi bir kimseye veya yeryüzünde bozgunculuða karþýlýk olmadan öldürürse, bütün insanlarý öldürmüþ gibi olur…” (Maide, 5/32.)
Canýna kastedilen bir Müslüman olduðunda ise, durum çok daha vahim bir hâl alýr. Zira Kur’an’da, haksýz yere kasten bir Müslümaný öldürmenin cezasý, küfrün karþýlýðý olan ebedî cehennemdir: “Kim bir mümini kasten öldürürse cezasý, içinde temelli kalacaðý cehennemdir. Allah ona gazap etmiþ, lanetlemiþ ve büyük azap hazýrlamýþtýr.” (Nisa, 4/93.)
Ýnsanýn canýndan sonra en deðerli varlýðý aklýdýr. Zira insaný diðer varlýklardan ayrý ve üstün kýlan husus budur. Bu nedenle Kur’an’da pek çok ayetin sonunda akla atýfta bulunulur. Bununla adeta Kur’an vahyinin bizlere, ancak onu doðru bir þekilde anlayýp özümsediðimiz takdirde fayda vereceði ifade edilir: “Onlar Kur'an'ý düþünmüyorlar mý? Yoksa kalpleri kilitli mi?” (Muhammed, 47/24.)
Aklýn gýdasý doðru bilgidir. Bunun yolu ve yöntemi ise, okumak ve araþtýrmaktýr. Bu noktada Kur’an bizlere her konuda doðruya ulaþmak üzere iki farklý ayetten bahseder. Bunlardan ilki Kur’an ayetleri; yani doðru dinî veriler, ikincisi ise evrendeki ayetler; yani doðru bilimsel verilerdir: “Göklerin ve yerin yaratýlmasýnda, gece ile gündüzün birbiri ardýnca gelmesinde, …düþünen kimseler için deliller vardýr.” (Bakara, 2/164.)
Ýnsana düþen görev ve sorumluluk, sahip olduðu akli potansiyeli en iyi þekilde kullanmak suretiyle her konuda doðruya ulaþýp ona göre hareket etmektir. Ýslam’da buna engel olacak her þey yasaklanýp haram kýlýnmýþtýr ki, bunlarýn baþýnda içki ve kumar gibi aklý devre dýþý býrakan ve baðýmlýlýk yapan hususlar gelir: “Ey Ýnananlar! Ýçki, kumar, putlar ve fal oklarý þüphesiz þeytan iþi pisliklerdir, bunlardan kaçýnýn ki saadete eresiniz.” (Maide, 5/90.)
Ýnsanýn bir diðer dokunulmazý, inancýdýr. Allah Teala, cüzi irade sahibi olarak yarattýðý insanoðluna inanma veya inanmama hürriyeti tanýmýþtýr. Bu noktada hiç kimsenin bir baþkasýnýn inancýna müdahale etme veya onu zorlama hakký yoktur. Zira zorla iman ettirilen kimse, mümin deðil bilakis münafýk olur. Münafýk ise, dinen kâfirin de altýnda en düþük insan tipolojisini temsil eder: “Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanlarýn hepsi inanýrdý. Öyle iken insanlarý inanmaya sen mi zorlayacaksýn?” (Yunus, 10/99.)
Ýnsanoðlunun inancýný deðerlendirme iþi Allah’a aittir. Bu konuda Müslümana yaraþan tavýr, týpký Hz. Peygamber örnekliðinde olduðu üzere doðru ve güzel bir yol ve yöntemle Ýslam’ý teblið etmektir. Bizatihi Allah Teala, bizlere baþkalarýnýn kutsalýna hakaret etmeyi yasaklamýþtýr: “Allah’tan baþkasýna tapanlara (ve putlarýna) sövmeyin; sonra onlar da bilgisizce, düþmanca Allah'a söverler…” (En’am, 6/108.)
Ýslam’da dokunulmaz olan bir baþka husus, insanýn emek ve alýn teridir. Bu nedenle hiç kimsenin, bir baþkasýnýn kazancýna veya birikimine dokunmasý caiz deðildir. Bu baðlamda Kur’an’da adi hýrsýzlýðýn yaný sýra resmî hýrsýzlýk da açýk bir þekilde yasaklanmýþtýr: “Aranýzda mallarýnýzý haksýzlýkla yemeyin; bildiðiniz halde günaha girerek insanlarýn mallarýndan bir kýsmýný yemek için onu hâkimlere aktarmayýn.” (Bakara, 2/188.)
Son olarak her insanýn iffet ve namusu dokunulmazdýr. Kimse, bir baþkasýnýn bu deðerlerine dedikodu, gýybet, vb. yollarla dil uzatamaz. Nitekim bu husus, Kur’an’da çarpýcý bir misalle þu þekilde ifade edilmiþtir: “Ey inananlar! Zannýn çoðundan sakýnýn, zira zannýn bir kýsmý günahtýr. Birbirinizin suçunu araþtýrmayýn, kimse kimseyi çekiþtirmesin; hangi biriniz ölü kardeþinin etini yemekten hoþlanýr? Ondan tiksinirsiniz; Allah'tan sakýnýn, þüphesiz Allah tövbeleri daima kabul edendir, acýyandýr.” (Hucurat, 49/12.)
Netice itibarýyla Ýslam dini bütün inanç, ibadet, muamelat ve ahlak esaslarýyla insanýn bu temel deðerlerini koruyup güvence altýna almayý hedeflemiþtir. Dolayýsýyla zarurat-ý diniye bizlere çok önemli bir dinî deðerlendirme kýstasý saðlar. Buna göre þayet bir söz, eylem veya tutum insanoðluna ait bu beþ deðerden herhangi birine fayda saðlýyorsa Ýslami, yok zarar veriyorsa bu durumda gayr-i Ýslami olur.
Maalesef bugün için onlarca-yüzlerce Müslüman, Ýslam’ýn özünü oluþturan bu temel esaslardan habersiz olarak pervasýz bir þekilde birbirinin canýna, malýna, düþüncesine, inancýna, iffet ve namusuna saldýrmaktadýr. Ýþin acý yaný, bunu diline doladýðý bir ayet veya hadisle Allah adýna yapmaktadýr. Bu durum akla; “Yarým doktor candan, yarým din adamý dinden eder.” sözünü getirmektedir. Doðrusu bu sorunun temelinde cehalet yatmaktadýr. Ortalýkta þekli Müslüman, sloganý Ýslam, fakat düþüncesi, eylemi ve tutumu gayr-i Ýslami olan çok sayýda kimse dolaþmaktadýr. Bu kimseler, her an için art niyetli kimse ve kesimlerin tuzaðýna düþmeye ve kullanýlmaya hazýr bir konumdadýr.
Bu durumda milletimize, bilhassa da gençlerimize saðdan soldan gelme ve kulaktan dolma yarým yamalak deðil, bilakis ehlinden doðru ve saðlam bir dini eðitim vermek durumundayýz. Aksi takdirde Ýslam adýna ortaya çýkan bu gayr-i Ýslami yanlýþlarýn önüne geçmek mümkün olmayacaktýr.
Prof. Dr. Muammer ERBAÞ / DÝYANET AYLIK DERGÝ
|