Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araþtýrmalarý   |  Ýlmi YAZILAR   |  Aile Eðitim Yazýlarý   |  Çocuk Eðitimi Yazýlarý   |  Yazarlar  |  Ýletiþim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatý (s.a.v)

Ýnsaný Tanýmak (Radyo)

Tv Programlarý

Seminer ve Konferans

Kýsa Dersler

Özel Konular

Fýkhi Konular

Aile Eðitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Giriþi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eðitimcilere ÖZEL
Gazze Duasý
Gençlerle Ýletiþim (Günýþýðý- Reþitpaþa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 6292
Toplam 16412528
En Fazla 25928
Ortalama 2706
Üye Sayýsý 1193
Bugün Üye Olan 0
Online Ziyaretci
 
 

EÐER BÝLMÝYORSANIZ

Ehl-i zikr (zikir ehli) deyimi Kur’an’da iki âyette yer alýyor.
18/01/2016
(Nahl 16/43. Enbiyâ 21/7) Aþaðýda geçeceði gibi, bazýlarý Muhammed’in (s.a.s.) insan (beþer) peygamber oluþundan þüpheleri vardýr. Her ne sebeple olursa olsun böyleleri Kur’an’ýn vahiy yoluyla bir insana indirildiðine kanaat edemiyorlardý. Böyleleri için ikna edici delillere, inandýrýcý belegelere ihtiyaç vardýr. Bu durumda olanlar, bu konuyu en iyi bilenlere, ya da tecrübesi olanlara sorabilirler. Aldýklarý cevap onlarý tatmin edebilir, kafalarýndaki þüpheleri daðýtabilir.
 
Söz konusu âyetler her ne kadar Mekkeli müþriklerin “beþerden peygamber mi olurmuþ” iddiasýndan hareketle Hz. Muhammed’in risâlet (peygamberlik) görevine itiraz konusunda gelse de; bazý müfessirlere göre genel bir mana taþýr ve ilim ve gerçeði öðrenme konusunda bir ahlâka/tavra iþaret etmektedirler. Bir konuyu bilmeyenler, o konuyu en iyi bilenlere sorup öðrenmeleri mümkündür. Vahiy bunun önünü açýyor ve iman edenlere bunun metodunu öðretiyor.
 
Burada iki kelimeden oluþan bir terkip (kalýp) kavramla karþý karþýyayýz. ‘Ehil’ ve ‘zikir’. Öncelikle bunlarýn hangi manaya geldiðine bakalým.
 
Sözlükte Ehil:
 
Kiþinin ehli, kendisiyle birlikte ayný meskende bir arada bulunanlardýr. Bunun çoðulu el-ehlûne veya el-ahâli’dir. ‘Ehlu’l-emr’; bir kimsenin bakýmýný üslenme, ehl-i beyt; bir evde oturanlar, ev halký, ehl-i mezheb; her hangi bir dini benimseyen demektir.
 
Bir kimse misafir olarak gelirse ona; ‘Merhaban ve ehlen veya ehlen ehlen’, yani merhaba, bizim yanýmýzda senin için rahat edeceðin bir yer var, bu evin halký (ehl-i beyt’i) sana iyilikle muamele edecektir’ denir.[i]  
 
Ehil ayný zamanda bir þeye mensup olmayý, layýk olmayý, bir þeyi hak etmeyi de anlatýr. Bu anlamda Kur’an’da ‘ehl-i kitap, ehl-i incil, ehl-i zikr, ehl-i takva, ehl-i maðfirah, ehl-i karye, ehl-i Medyen, ehl-i Medine/Yesrib’ gibi terkipler yer almaktadýr.
 
Ehil kelimesi Kur’an’da yüzaltmýþ kadarâyette kullanýlýyor.
 
Ehil sözcüðünün pek çok hadiste kiþinin hanýmý, ev halký veya bir þeye ehil olma anlamýnda kullanýldýðýný görüyoruz.[ii]
 
Sözlükte Zikir
 
Zikir sözlükte bir þeyi hayýr olsun þer olsun, hýfzetmek, unutmamak veya bir þeyin dile dökülmesi demektir.[iii] Zikir ayný zamanda; anmak, hatýrlamak, bir þeyi zihinde hazýr etmek, hatýrlatmak demektir . Þeref, yücelik, övme, dua, din hükümlerini açýklayan Kitap manasýný da ifade eden zikir, hem kalp hem de dil ile ilgili bir iþtir.[iv]  
 
Kiþinin marifet (bilgi) olarak elde ettiði þeyi korumasýný saðlayan bir faaliyettir ki, bu; zihne aittir.‘Zikir’ aslýnda kalbin, anýlan kimseye dikkat kesilmesi ve ona karþý uyanýk olmasýdýr. Bunu dil ile ifade etmeye zikir denilmesinin sebebi, kalpteki zikre (hatýrlamaya) iþaret etmesindendir.[v]
 
Kur’an’da Zikr’in Anlamlarý
 
Kur’an’ýn bir ismi: Kur’an baþtanbaþa bir öðüttür, hatýrlatmadýr, ilahi bildiridir. O, ayný zamanda sürekli Allah’ý hatýrlatan âyetlerden meydana gelmektedir.  (Enbiyâ 21/50. Hicr 15/9)
 
-Þeref ve þan: “Sâd. Zikir dolu Kur’an’a andolsun.” (Sâd, 38/1-2) En yüce þeref ve þan ona aittir. Nitekim bir baþka âyette buna iþaret edilmektedir. (Zuhruf, 43/44) 
 
-Þeriat hükümleri: Sad 2. âyetteki zikrin hatýrlatmanýn yanýnda þeriat ve hükümleri, va’ad ve vaid, geçmiþ ümmetlerin kýssalarýndan alýnacak ders ve ibretler, yüce deðerler þeklinde de anlaþýlmýþtýr. 
 
-Hz. Peygamber: Talak 10. âyette geçen zikr’i bazý müfessirler Hz. Muhammed’in bir özelliði olarak yorumlarlar. Bazý tefsirciler ise bu âyetteki zikr’in Kur’an olduðunu, bazýlarý ise ‘uyarý’ anlamýna geldiðini söylemiþlerdir
.
-Ýlim ve marifet: Bu yazýda söz konusu ettiðimiz Nahl 43. âyetteki zikri bazý âlimler ilim ve ma’rifet diye anlamýþlardýr.
 
-Unutmadan sonra hatýrlama: Daha önce bilinen bir þey unutulduktan sonra, hatýrlamak ve bu hatýrlamayý  ifade etmek manasýnda. (Kehf 18/63)
 
-Kalb ve dil ile Allah’ý anma: Kur’an’da mü’minler Allah’ý zikretmeleri emrediliyor.(Bakýnýz: Bakara 2/200. Ayrýca: Bakara 2/152, 198, 203, 239. Nisâ4/103. A’raf 7/205. Ahzab 33/41. Ýnsan 76/25) Buradaki zikir, hem kalb hem de çeþitli dua ve zikir sözleri okuyup dil ile Allah’ý anmaktýr.
 
-Tevrat:“Andolsun Zikir'den sonra Zebur'da da: “Yeryüzüne iyi kullarým varis olacaktýr” diye yazmýþtýk.” (Enbiyâ 21/105) Buradaki zikri âlimler Tavrat diye anladýlar. Zira ondan sonra indirilen ilâhi kitap Zebur’dur.
 
-Vahiy veya Rasul (elçi):“Rablerinden kendilerine ne zaman yeni bir zikir gelse, onlar bunu, hep alaya alarak dinlerler.” (Enbiyâ 21/2)  Aslýnda burada ihtar, uyarý, hatýrlatma manasýnda olan zikri kimileri vahiy veya elçi olarak yorumladýlar.
 
-Þeriat ve ilâhi metod (menhec):(Enbiyâ 21/24)
 
Kur’an’da ‘ehl-i zikir’
 
Bu kalýp kavram, Kur’an’da iki yerde risâlet veya nübüvvet gerçeðinden bahseden  bir baðlamda geçiyor. Allah’ýn insanlara vahiy yoluyla, nebi/resûl (elçi) göndermesi ve bu elçilerin kendi cinslerinden biri, yani beþer olmasý bir hakikattir. Nitekim Kur’an, Allah’ýn gönderdiði elçilerin kendilerinden olduðunu ve bunun kendileri için bir lütuf olduðunu söylüyor. (Bakýnýz: Âli Ýmran 3/164. Bekara 2/151. Mü’minun 23/32. Müzemmil 73/15)
 
Kur’an farklý yerlerde peygamberlerin otontik yapýsýna vurgu yapýyor, onlarýn melek olmadýklarýný, beþer olduklarýný tekrar ediyor. Mesela: “(Resûlüm!) Senden önce gönderdiðimiz bütün peygamberler de hiç þüphesiz yemek yerler, çarþýlarda dolaþýrlardý…” (Furkan 25/20. Ayrýca bakýnýz: Mâide 5/75. Enbiyâ 21/8. Furkan 25/7. Mü’minun 23/33)
 
Bunda iki önemli gerçeðe iþaret ediliyor: Birincisi; Allah (c.c.) örnek alýnabilmesi, itaat edilebilmesi, peþinden gidilebilmesi için beþerden elçiler seçmiþtir. Ýkincisi; Peygamberler insandýr. Diðer insanlarýn sahip olduklarý biyolojik özelliklere sahiptirler. Ölümlüdürler ve asla olaðanüstü becerileri yoktur. Ama Allah tarafýndan seçilmiþ üstün ahlâka sahip örnek þahsiyetlerdir.
 
Kur’an, özellikle meleklerden elçi bekleyen þüphecilere, ya da Hz. Muhammed’in son elçi olduðunu kabul etmemek için yan çizen kimselere hitaben þöyle buyuruyor: 
 
“(Ey Peygamber!) Biz, senden önce de, kendilerine vahiy verdiðimiz kiþilerden baþkasýný peygamber olarak göndermedik. Eðer bilmiyorsanýz zikir ehline sorun.
 
Biz onlarý (peygamberleri), yemek yemez birer (cansýz) ceset olarak yaratmadýk. Onlar (bu dünyada) ebedi de deðillerdir.” (Enbiyâ, 21/1-8)
“(Ey Peygamber!)Senden önce gönderdiklerimiz de kendilerine vahyettiðimiz (Ademoðullarýna mensup) adamlardan baþkasý deðildi. Eðer bilmiyorsanýz, zikir ehline sorun.
 
(Biz onlarý) hakikatýn açýk belgeleri ve hikmet yüklü sayfalarla (göndermiþtik). Ýþte sana da bu uyarýcý vahyi indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açýklayasýn ve belki onlar da bu sayede düþünürler.” (Nahl, 16/43-44)
 
Bu pasajýn iþaret etmek istediði iki husus vardýr: Ýlki, 36. âyette beyan edilen ifadeyle baðlantýlý olarak, Allah'ýn þu ya da bu dönemde her ümmete, her uygarlýða peygamber gönderdiði ve dolayýsýyla belli baþlý hiçbir insan topluluðunun, hiçbir ümmetin ilahî yol gösterme rahmetinden yoksun kalmadýðý hususu. Ýkincisi ise, inkârcýlarýn, Muhammed (s.a.s.)'in, “ölümlü bir insan” olduðu için Allah'ýn elçisi olamayacaðý yolunda sýkça dile getirdikleri itiraza cevap olarak Allah'ýn bütün peygamberlerini ölümlü insanlardan seçmiþ olduðu hususu.”[vi]
 
Pek çok yorumcu bu ayetlerdeki ‘rical’ kelimesini erkek olarak anlayýp, peygamberlerin erkekler arasýndan seçildiðini kabul ediyorlar. Ancak bu iki âyet peygamberlerin ölümlü birer insan olduklarýyla ilgilidir.[vii] Bu sûrenin 3. 7. ve 8. âyetleri bununla ilgilidir. Çünkü âyet melek peygamber talep edenlere bir cevap olarak gelmiþtir. Bir baþka âyette buna iþaret ediliyor. (Yûsuf 12/109)[viii]
 
Bu Ayetin Nüzul Sebebi
 
Bu âyet Hz. Muhammed’in peygamber olarak gönderilmesini inkâr eden Mekke müþrikleri hakkýnda indi.[ix]
 
Ýbn Abbas’ýn þöyle dediði rivayet edliyor:
 
Allah (cc) Muhammed’i peygamber  olarak gönderdiði zaman (o zamanki) araplar bunu inkâr ettiler. “Allah (cc) bir beþeri elçi olarak gönderme (basitliðinden) çok yücedir. Bunun üzerine Allah (cc) Nahl 43. ve Yûnus 2. âyetlerini gönderdi.  (Yûnus 10/2)[x]
 
Ehl-i Zikir Kimdir?
 
Bu iki âyette geçen ‘ehl-i zikir’ hakkýnda Kur’an yorumcularýnýn ittifak ettiklerini söylemek mümkün deðil. Âyetlerin baðlamýna baktýðýmýz zaman bu kalýp ifadenin daha çok geçmiþ ümmetlere indirilen kitaplara samimiyetle inanan kimselerden alimlerinin kasdedildiði söylenebilir. Ancak bu ifadeyi farklý ve genel anlamda anlayanlar da olmuþtur. Bu konudaki görüþlerden bazýlarýný þöyle sýralamak mümkündür.
 
1-Ehl-i kitap (yahudi ve hýrýstiyanlar): Yani önceden vahyedilmiþ kitaplarýn baðlýlarý, onlara inananlardýr.[xi]
 
Zikir ehlini yalnýzca ehl-i Kitab'ýn alimleri olarak da anlamak mümkün. Onlardan bazýlarý, tamamen olmasa da diðer semavi kitaplara vakýf olanlar ve daha önceki peygamberlerin kýssalarýný bilenler vardý.[xii]
 
Nahl suresi indiði zaman Mekke’de kayde deðer bir ehl-i kitap yoktu. Ancak Mekkeliler ticaret sebebiyle ehl-i kitabý yaþadýklarý yerlere gitmeleri, onlarla karþýlaþmalarý ve onlardan bilgi almalarý mümkündü. Nitekim Kehf sûresinin nüzul sebebiyle ilgili rivâyetlerde müslümanlarýn sayýsýnýn artmasý üzerine, müþriklerin içlerinden bazýlarýný Medine’ye oradaki yahudi din bilginlerinden bilgi almak üzere gönderdikleri geçiyor.[xiii]
 
Nahl 43-44. âyetlerde Hz.Muhammed’in peygamberliðini kabul etmeyip, “Allah elçi gönderse melek gönderir” diyenlere cavap olarak, Allah’ýn daha önce gönderdiði elçilerin kendilerine vahyettiði erkekler olduðu, onlarý açýk delillerle (beyyinat), mucize ve kitaplarla kavimlerine gönderdiði açýklanýyor. Ýnsanlara indirileni açýklamasý için Hz. Muhammed’e de bu zikrin, yani Kur’an’ýn vahyediliði belirtiliyor.
 
Anlaþýlan o ki müþrikler bunu biliyorlardý. “Bilmiyorsanýz zikir ehline sorun” cümlesinde müþriklerin, kitap ehli dedikleri yahudi ve hýrýstiyanlara itibar ettiklerini gösterir. Çünkü onlar arasýnda okur yazarlar vardý, ellerinde bulunan Kitabý okur, bir þeyler öðrenirlerdi.  Müþriklere göre daha bilgili idiler.[xiv]
 
Kur’an müþriklere hitaben; “… Bilmiyorsanýz zikir ehline sorun” yani, ehl-i tevrata ve ehl-i incile, ehl-i kitabýn alimlerine sorun. Zira onlar Hz. Muhammed’in (s.a.s.) peygamberliðini inkâr etseler de peygamberlerin beþer olduðunu kabul ediyorlardý. Bu konuda müslüman olmayan birini þahitliði, müþrikler için daha inandýcý olabilir.[xv]
 
Peygamberlik görevinin kime verileceði konusunda tereddütü olanlar isterlerse zikir ehline, yani ehl-i kitaba sorabilirler. Kendilerine gönderilen elçiler beþer mi idi, melek mi?  Onlara melekten elçi gönderilseydi bu sefer de biz melek deðiliz diye kabul etmezlerdi. Hz. Muhammed de onlar gibi insan olduðuna göre onun elçiliðini kabul etmeleri doðal bir þeydi.
 
Bu âyetin maksadý önceden gönderilen elçilerin beþer olduðu gibi Muhammed’in de beþer olduðunu haber vermektir.  Bazý âyetler bunu tekrar tekrar hatýrlatýyor.[xvi]
 
2-Zikir ehli ilahi kitaplardýr. Çünkü onlar da peygamberleri ve vahyi hatýrlatýrlar.
 
3-Kendilerine vahiy teblið edildiði zaman öncelikle iman etmiþ mü’minlerdir. Çünkü onlar ‘zikr’i anlayan, ne olduðunu bilen kimselerdir.[xvii]
 
4-Tevrat ehli. Yani Tevrat’ý iyi bilen yahudi alimleri. Üstelik hz. Muhammed’in özellikleri ve peygamber olarak geleceði tahrif olmamýþ
Ýncilve Tevrat’ta  vardý.[xviii]
 
5-Kur’an’ý bilen mü’min alimler. Çünkü onlar vahyi ve onun maksatlarýný kendi diliyle anlayanlardýr.[xix] Ýbnu Zeyd adlý alim; “Zikir ehli Kuran ehlidir. Zira Kur’an’a göre zikir Kur’an’dýr” dedi  ve  arkasýndan da Hicr 9.  ve Fussilet 41. âyetleri  okudu.[xx]
 
6-Kur’an ehli. Zira Kur’an kendisini zikir olarak da isimlendiriyor. Kur’an ehli de Nebi, onun sahabeleri  ve özellikle mü’minlerdir.  Kur’an’ýn zikir olmasý ona iman edenlerin de onun ehli olmasýný gerektirir.[xxi]
 
7-Selefin alimleri.
 
8-Geçmiþ olaylarý derinlemesine bilen bilginler.
 
9-Ýlim ve ma’rifet ehli. Bunlar önceki kitaplarýn haberlerini, Tevrat, Ýncil ve önceki ümmetlerin haberlerini, vahyi daha iyi bilirler.[xxii]
 
10-Kendi konusunda uzman olan alimler.
 
Ehli Zikr’i Nasýl Anlamak Gerekiyor
 
Nüzûlun özel olmasý hükmün genel olmasýna engel deðildir. Kur’an bazen bilinen bir olaydan bahsederek muhataplarýna ders verir, uyarýr, ilke ve metod öðretir. Buna göre ehl-i zikir tabirini iki yönüyle anlamak mümkün. Özel manasýyla ve genel manasýyla.
 
Bu iki âyetin özel hükmü zikir ehlinin ehl-i kitap (yahudi ve hýrýstiyanlar) olduðu, yukarýda geçtiði gibi özel bir durumdan dolayý Kur’an’ýn onlara zikir ehl-i  dediði þeklindedir. Genel hükmü ise her konuyu öncelikle o konuyu bilen uzmanlardan sorup öðrenmektir.[xxiii]
 
Âyetlerin bitiþ cümlesine bakarak “âyet-i kerimenin mânâsý geneldir” denilebilir. Bundan dolayý ‘ehl-i zikr’i belli bazý kimselere insanlara sýfat yapmaktansa, genel anlamda anlayýp ‘iþi/konuyu bilen’, ‘bir konunun uzmaný’ þeklinde açýklamak mümkündür. Ancak âyetlerin baþ tarafý zikir ehli’ni ehl-i kitap olarak anlayanlarýn görüþünü desteklemektedir. 
 
Âyetleri genel manasýyla açýklayan görüþe göre ‘ehl-i zikir’ Kitab'ý ve Sünnet'i iyi bilen ve bildiðini yaþayan müslüman âlimlerdir.[xxiv] O zaman karþýmýza þu soru çýkmaktadýr. Âlim kimdir, müctehid kime denir, âlimlerin/müctehidlerin dinde otoritesi nedir, görüþleri/ictihatlarý ne kadar baðlayýcýdýr? 
 
Âlimler/müctehidler ehl-i zikir olduðuna göre, dini konularý bilmeyenler, onlara muhtaçtýr. Öyleyse  bir âlim hangi vasýflarý kazanýnca müçtehit olabilir? Ýmam Þatýbî müctehid olmanýn þartlarýný iki maddede topluyor: Dinin kaynaklarýnýn dilini, yani Arapça'yý çok iyi bilmek, makâsýdü'þ-þeria'yý, yani dinin/þeriatýn maksatlarýný, hedefinin ve amacýnýn ne olduðunu kavramýþ olmak. Ýþte müçtehit budur. Ama müçtehidin ortaya koyduðu görüþ, yani içtihat sadece kendisini baðlar, baþka müçtehitler de baþka içtihatlar ortaya koyabilirler.
 
Esasen müslümanlar muhtaç olduklarý dini bilgileri ya bizzat kendileri bilecekler, ya da yukarýdaki âyetlere uyarak gidip ehline soracaklar. Din konusunda ehil olanlar da ya alimlerdir, ya da alimlerden ictihat seviyesine yükselenlerdir. Bu da birileri tarafýndan verilen bir rütbe, diploma veya yetki deðil, ilmi sayesinde müslüman tarafýndan deðer verme, itibar etme sayesinde olan bir þeydir. Unutmamak gerekir ki peygamberler dýþýnda hiç bir kimse Ýslâm adýna resmi yetkili deðildir. Ama Ýslâmý bilen âlimlerin ilmi sorumluluklarý ve imam olma, yani ümmete önder olma görevleri vardýr. Onlar ilimde peygamberlerin mirascýlarýdýr.[xxv]
 
Dinde konusunda çok alim olmayan bir müslüman ehil olan alimlerden dinini öðrenebilir, fýkhi sorularýný müçtehitlerin her hangi birisine sorabilir. Kiþi müçtehit deðilse, soru sorduðu müctehidten aldýðý cevap kendisini baðlar. Baþka bir deyiþle kiþi kendi müçtehit olmadýðý sürece mevcut müctehidlerin hepsinin fetvalarýnýn dýþýna da çýkmasý doðru deðildir. Onlardan birininin ictihadýný alýp uygulamasý gerekir. 
 
Sonuç Yerine
 
Âyetlerden alýnmasý gereken önemli ders, baþta dini meseleler olmak üzere bir konuda yeterli bilgiye sahip olmayanlarýn o husuta ehil olanlara, yani konunun uzmanlarýna sormalarý gerektiðidir. Bir konuda doðru ve yeterli bilgi edinmeden görüþ ileri sürmenin veya iþ yapmanýn doðru olmadýðýdýr.[xxvi]
 
Zikir ehli; iþinin ehli, samimi ve sorumlulukla
 
[i]. el-Isfehânȋ, el-Müfredât fi-Ðaribi’l-Kur’an, s: 36. Ýbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 1/186).
[ii]. Bakýnýz: Mu’cemu’l-Müfehres Li-Elfazý’n-Nebi, 1/130-132
[iii]. Ýbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 6/36
[iv]. el-Isfehânî, el-Müfredât fi-Ðaribi’l-Kur’an, s: 259
[v]. Ece, H. K. Ýslâmýn Temel Kavramlarý, Beyan Yay. Ýstanbul 2010, s: 789
[vi]. Esed, M. Kur’an Mesajý, Ýþaret Yay. Ýstanbul 19996, 2/537
[vii]. Ýbni Kesir, Muhtasar Tefsir, M. Ali es-Sâbûnî, Dâru’l-Fikr, Beyrut trh. 2/322
[viii]. Ýslâmoðlu, M. Hayat Kitabý Kur’an, Düþün Yay. Ýstanbul 2008, 1/454 ve 1/505
[ix]. Beðavî, H. B. Mes’ud. Meâlimu’t-Tenzîl, Dâru’l-Ma’rifeh, Beyrut 1413-1992, 3/70
[x]. Ýbni Kesir, Muhtasar Tefsir, M. Ali es-Sâbûnî, 2/322. Zamahþerî, Omer b. Muhammed. el-Keþþaf, Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, Beyrut 1415-1995, 2/584
[xi].Taberî, Muhammed b. Cerir, Tefsiru’t-Taberî, Dâru’l-Kutubi’l-Ilmiyye, Beyrut 14206-2005, 7/586-587 ve 9/6. Beðavî, H. B. Mes’ud. Meâlimu’t-Tenzil, 3/70. Elmalýlý, H. Yazýr, Hak Dini Kur’an Dili, Azim Dað. Ýstanbul Trh. 5/239
[xii]. Mevdudî, Tefhimu’l-Kur’an, Ýnsan Yay. Ýstanbul 1991, 3/29
[xiii]. Komisyon, Kur’an Yolu, DÝB Yay. Ankara 2002, 3/357
[xiv]. Ateþ, S. Yüce Kur’an’ýn Çaðdaþ Tefsiri, Yeni Ufuklar Neþ. Yer yok, Tarih yok. 5/108
[xv]. Beðavî, H. B. Mes’ud. Meâlimu’t-Tenzil, 3/239
[xvi]. Taberî, Muhammed B. Cerir, Tefsiru’t-Taberî, 7/586-587. Ýbni Kesir, Muhtasar Tefsir, M. Ali es-Sâbûnî, 2/322
[xvii]. Zamahþerî, Omer b. Muhammed. el-Keþþaf, Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, Beyrut 1415-1995, 2/584. Muh. Ýbni Kesir Tefsiri, 2/332.Kutub, S.  fi-Zilali’l-Kur’an, 4/2173
[xviii]. Taberî, Muhammed B. Cerir, Tefsiru’t-Taberî, 7/586. Þevkânî, M. Ali B. Muhammed. Fethu’l-Kadir, Mektebetü’r-Rüþd, Rýyad 1422-2011 s: 922
[xix]. Beðavi, H. B. Mes’ud. Meâlimu’t-Tenzil, 3/239
[xx]. Taberî, Muhammed B. Cerir, Tefsiru’t-Taberî, 7/587
[xxi]. Kurtubî, M. b. Ahmed. el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, Dâru Ýbn Hazm, Beyrut 1425-2004, s: 1770. Tabatabâî, M. Huseyin. el-Mizân fi-Tefsiri’l-Kur’an, Dârul’l-Kütübi’l-Ýslamiyye, Tahran 1361, 12/274
[xxii]. en-Neâl, M. Fevzi. Mevsuâtu’l-Elfâzý’l-Kur’aniyye, el-Yemâme Dýmeþk 1423-2003, s: 120-121
[xxiii]. Kurtubî, M. B. Ahmed. el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, s: 1770. Ateþ, S. Yüce Kur’an’ýn Çaðdaþ Tefsiri, 5/108
[xxiv]. Beþer. F. Fýkýh, Içtihat, Fetva Ve Kaza, 15.11.2015, Yeni Þafak
[xxv]. Buharî, Ýlim/10
[xxvi]. Komisyon, Kur’an Yolu, DÝB Yay., 3/357
 
Hüseyin K. Ece / Vuslatdergisi
 

Bu yazý 2793 defa okunmuþtur...

Yorum Ekle

Yazdýr

YORUM LÝSTESÝ

KATEGORÝDEKÝ DÝÐER HABERLER

n

06/10/2020 - 01:41 DÝNÎ HAYATIN ÜÇ BOYUTU: DAVRANIÞ, DUYGU VE BÝLGÝ 

n

23/04/2020 - 04:57 DOÐRUNUN YARDIMCISI ALLAH’TIR / Dr. Abdülkadir ERKUT 

n

23/04/2020 - 03:55 RAMAZANDA TAKVA EÐÝTÝMÝ / Dr. Ekrem KELEÞ 

n

30/03/2020 - 10:58 DÜNYA, ÝMTÝHAN DÜNYASIDIR / Nurcan SOLAK 

n

03/02/2020 - 10:48 PEYGAMBER EFENDÝMÝZE SALAT Ü SELAMIN MANASI  / Dr. Abdülkadir ERKUT

n

14/10/2019 - 11:50 ÝNSANLIÐA ÖRNEK VE ÖNDER TOPLUM / Dr. Abdülkadir ERKUT

n

16/09/2019 - 10:34 BARIÞ DÝNÝ ÝSLAM / Dr. Abdülkadir ERKUT

n

17/12/2018 - 01:23 ALLAH DOSTLARI KÝMLERDÝR?

n

19/11/2018 - 10:32 Kur'an'ýn ýþýðýnda insanlýða model gençler

n

17/10/2018 - 03:33 Kur'an ile Dirilmek

n

10/04/2018 - 01:33 DÜNYA HAYATINDA  ALLAH’IN TARAFINDA OLMAK

n

30/03/2018 - 12:04 DÜNYA VE AHÝRET MUTLULUÐUNUN YOLU: AMEL-Ý SALÝH

n

30/03/2018 - 11:39 RABBÝMÝZÝN BÝZLERE KUTSAL EMANETLERÝ: TOPRAK, SU, HAVA

n

30/03/2018 - 11:31 KUR’AN’DA MUSÝBET KAVRAMI  ÜZERÝNE PSÝKO-SOSYOLOJÝK  DEÐERLENDÝRMELER

n

29/03/2018 - 01:10 ÝSLAM MEDENÝYETÝNÝN BAÞKENTLERÝ: MEKKE, MEDÝNE, KUDÜS

n

03/01/2018 - 11:26 TAKLÝDÝ ÝMANDAN TAHKÝKÝ ÝMANA; GELÝN KUTSAL KÝTABIMIZI DOÐRU OKUYALIM

n

10/11/2017 - 01:44 TAKLÝDÝ ÝMANDAN TAHKÝKÝ ÝMANA: GELÝN RABBÝMÝZÝ DOÐRU TANIYALIM

n

02/10/2017 - 04:12 YARATILIÞ GAYEMÝZ: ÝBADET/ALLAH’A KULLUK

n

02/10/2017 - 03:43 ÝBADETLERÝN  BÝRLÝÐÝMÝZE KATKISI

n

03/07/2017 - 04:09 AHD ve MÝSAK SORUMLULUKTUR

n

13/06/2017 - 12:10 MANEVÝ BAKIM AYI: RAMAZAN

n

18/04/2017 - 09:24 ÝLAHÎ RÝSALET ELÇÝLERÝNÝN MÝSYONU: ÝNSANLIÐI ÇATIÞTIRMAK DEÐÝL BARIÞTIRMAKTIR

n

28/03/2017 - 03:11 TEFEKKÜR

n

20/03/2017 - 01:07 ÝSLAM’IN HEDEFÝNDE ÝNSAN VARDIR

n

17/02/2017 - 11:41 KUR’AN-I KERÝM’DE MÜNAFIKLARIN ÖZELLÝKLERÝ

n

29/12/2016 - 10:57 Kur’an’la Ýliþkilerimizde Týkanýklýk Var

n

19/12/2016 - 03:08 Kur’an’la Ýliþkilerimizde Týkanýklýk Var

n

07/11/2016 - 12:31   KUR’AN’DA VELÂYET KAVRAMI

n

18/10/2016 - 04:51 YÜREKLER ve YÖNELÝÞLER

n

21/09/2016 - 03:28 ÝSLAM'IN ÝSTEDÝÐÝ DÜZEYE ULAÞMAK

n

14/06/2016 - 11:19 Mescitler Arasýnda Mescid-i Aksa’ya Dair

n

10/06/2016 - 10:09 GÜNLÜK HAYATIMIZDA KUR’AN

n

07/06/2016 - 02:46 Ýnsan Dünyaya Emanet

n

02/05/2016 - 12:32 KUR’AN AÇISINDAN MESCÝD GERÇEÐÝ

n

18/01/2016 - 02:22 EÐER BÝLMÝYORSANIZ

n

01/12/2015 - 03:35 KUR’AN’A GÖRE SAHABE GERÇEÐÝ

n

20/11/2015 - 01:28 TAKVA

n

09/10/2015 - 02:44 Zaman, Ýnsan ve ziyan

n

07/09/2015 - 03:47 KUR’AN EÐÝTÝMÝ

n

08/08/2015 - 10:46 KOMÞULUKTA KUR’ANÝ ÖLÇÜ

n

06/07/2015 - 12:38 AZIKLARIN EN HAYIRLISI  VE EN SONSUZ OLANI

n

11/05/2015 - 02:51 HEPÝNÝZ ÂDEM’DENSÝNÝZ Âdem ise Topraktan

n

27/04/2015 - 12:27 Kur’an’ý, Tabiatý ve Tarihi Anlamak

n

23/12/2014 - 03:22 Þükür-Þâkir

n

27/10/2014 - 03:11 KURÂN KARÞISINDAKÝ DURUÞUMUZ

n

24/10/2014 - 03:42 KURÂNIN METÝNLEÞME TARÝHÝ

n

04/07/2014 - 04:28 Haram Lokma ve Toplumsal Kaos

n

30/06/2014 - 06:05 Oruç Kalkandýr

n

05/05/2014 - 01:01 21. YÜZYILDA KUR’AN’I HAYATA TAÞIMAK

n

09/04/2014 - 03:17 Küfür-Kâfir

n

09/04/2014 - 12:49 HALKIN KUR’AN ANLAYIÞI

n

21/03/2014 - 05:05 Sorumluyu Baþka Yerde Aramak

n

21/03/2014 - 03:35 Samimiyet: Hakikati, Fazileti ve Afetleri

n

10/02/2014 - 02:22 Her Dem Ýmtihan

n

04/10/2013 - 05:10 Kur’an’da Öfke Kontrolü

n

22/07/2013 - 03:37 Kimlik inþasýnda Kur’an öðretimi ve öðreniminin önemi

n

19/06/2013 - 04:10 Günümüz Gençliði

n

18/06/2013 - 03:35 Kur'an ve Sünnete Göre Kavmiyetçilik

n

15/05/2013 - 11:32 Þeytanýn kardeþleri kimlerdir?

n

14/03/2013 - 01:30 KUR’AN’DA KARDEÞLÝK

n

14/03/2013 - 11:10 KURÂNIN BUGÜNE SESLENÝÞÝ

n

28/01/2013 - 01:55 KUR’ÂN’IN HAYATA MÜDAHALESÝ

n

28/01/2013 - 01:51 KURANI OKUMA VE ANLAMA SORUMLULUÐU

n

28/12/2012 - 11:53 KUR’AN KENDÝNÝ NASIL TANITIYOR?

n

27/12/2012 - 04:19 KUR‘AN‘IN ANLAM DÜNYASI ÝLE BULUÞMAK

n

22/11/2012 - 11:38 Buhranlarýmýz günahlarýmýzdandýr

n

05/10/2012 - 02:30 Kur’an-ý Kerim’de hak kavramý

n

03/09/2012 - 04:28 Þeytanýn kardeþleri kimlerdir?

n

03/09/2012 - 02:28 Kur’an karþýsýnda nebevi duruþ

n

13/07/2012 - 11:07 Aðýr emanet

n

13/07/2012 - 10:59 Kur’an’ý öðrenmeyi/ öðretmeyi öðrenme üzerine

n

27/06/2012 - 11:06 Kur’an’a koþun

n

26/06/2012 - 04:04 Kendi dilinden Kur’an

n

25/04/2012 - 04:13 Hayata kulluk mührünü vurmak

n

02/04/2012 - 03:41 Ya Rabbi! Müminlere kin beslemekten bizleri koru!

n

12/03/2012 - 02:06 Duanýn Önemi

n

12/03/2012 - 01:28 Kur'an-ý Kerim'de söz

n

05/03/2012 - 01:41 Müminler ancak kardeþtir

n

23/01/2012 - 12:31 Dua Kavramýnýn Anlamý

n

16/01/2012 - 01:48 Dinin þiarý:Ezan

n

03/01/2012 - 01:29 Kur’an’da Tevbe Kavramý

n

12/10/2011 - 02:01 Allah’a Gerektiði Gibi Ýnanmak

n

12/10/2011 - 01:58 Kur’an’ýnTevhid Felsefesi

n

11/07/2011 - 03:04 Kur'an'ý sen de oku,anla ve yaþa!

n

06/06/2011 - 02:34 Kur’an’ýn deðerleri ve onlarýn sýra düzeni

n

14/02/2011 - 16:28 Sahabenin Kur'an'ý öðrenme ve öðretme gayretleri

n

17/01/2011 - 14:37 Kur’an’ýn Öngördüðü Model Mü'min

n

02/12/2010 - 17:03 Kur’an ve Hikmet Peygamberi

n

02/12/2010 - 16:10 Son Elçi ve Son Mesaj HZ.Muhammed ve Kur'an-ý Kerim

n

15/10/2010 - 18:42 Kur’an hayatýmýzýn neresinde?

n

10/08/2010 - 14:58 Düþünmek Kur'anýn Emri

n

28/04/2010 - 11:55 Ýlk muhatabýnýn dilinden Kur’an

n

21/01/2010 - 10:31 Kur’an’ýn Iþýðýnda Sorumluluk Duygusu ve Davranýþ Bilinci   

n

20/01/2010 - 10:54 Allah’a Tevekkül… AMA NASIL?

n

06/07/2009 - 15:11 Günlük Hayatýmýzda Kuran

n

06/07/2009 - 15:07 Kuran'i Kerimi Okuyanlar

n

04/05/2009 - 14:45 Kuran'i Kerimi Okuyanlar

n

04/05/2009 - 14:35 Kur'anla Baðlantý Ýçinde Olmak

n

21/03/2009 - 10:19 Kur'an'ý Nasýl Okuyalým ?

n

19/03/2009 - 15:17 Ashabýn Kur'ân'ý Ezberleme ve Yazmadaki Gayretleri
 

Site Ýçi Arama

19 Cemâziye'l-Evvel 1446 |  21.11.2024

Bir Ayet

Bismillahirramanirrahim

Dünya hayatý yalnýzca bir oyun ve bir oyalanmadan baþkasý deðildir.

Korkup-sakýnmakta olanlar (muttakiler) için ahiret yurdu gerçekten daha hayýrlýdýr.

Yine de akýl erdirmeyecek misiniz?

( Enam Suresi - 32)

Bir Hadis

Yahyâ Ýbnu Vessâb, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ýn Ashabýndan bir yaþlýdan naklediyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki

"Ýnsanlara karýþýp onlarýn eziyetlerine, sýkýntýlarýna katlanan müslüman, onlara karýþmayýp, eziyetlerine, sýkýntýlarýna katlanmayandan hayýrlýdýr."

Tirmizî, Kýyâmet 56; Ýbnu Mace, Fiten 23

Bir Dua

Hz. Peygamber (s.a.v.) þöyle buyurmuþtur:

“Allah’ým! Bize imaný sevdir, kalplerimizi imanla süsle. Bize küfrü, itaatsizliði ve isyaný sevdirme, kerih göster, bizi doðru yolu bulanlardan eyle.”

(Hâkim, Deavât, No:1868)

Hikmetli Söz

Tevazu ilmin meyvesidir. Tevazu þeref süsüdür. Tevazuun meyvesi yükselmektir. Kanaatin meyvesi azizliktir.


Canlý yayýn

Ýslam Ansiklopedisi

  Tasarým : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com