Nedâmet: piþman olmayý, yapýlan hatanýn farkýnda olmayý ifade eder.
Bunun fail ismi olan ‘nâdim’ beþ âyette, nedâmet (piþmanlýk) þeklinde iki âyette geçiyor.1
Ýnâbe:kelimesi de ‘tevbe’ kelimesine yakýn bir anlam taþýr. Ýnâbe Allah’a içtenlikle yönelme, münîb de Allah’a yürekten, samimiyetle yönelen kimse demektir.
Ýnâbe, Kur’an’da fiil ve özne olarak onsekiz âyette geçiyor. Bunlardan onbir tanesinde fiil formunda, yedi âyette de münîb (Allah’a yönelen) þeklinde yer alýyor.
Kur’an mü’minlere þöyle demelerini tavsiye ediyor:
"... Ey Rabbimiz! Yalnýz Sana güvendik, yalnýz Sana yöneldik, zira bütün yollar Sana çýkar." (Mümtahine, 60/4. Bir benzeri; Þûra, 42/10)
"Taðutlara (uydurma tanrýlara) kulluk yapmaktan kaçýnýp Allah’a yönelenlere müjdeler olsun."(Zümer, 39/17)
Allah (c.c.) mü’minlere hem Allah’a yönelmelerini (Zümer, 39/54), hem de kendisine yönelenlerin yolunu izlemelerini emrediyor. (Lukman, 31/15)
Kur’an, yerin ve göðün düzenini hatýrlattýktan sonra, bu gibi âyetlerde Allah’a yönelenler için ibretler olduðunu açýklýyor. (Sebe’, 34/9. Bir benzeri; Mü’min, 40/13. Kaf, 50/8)
Allah (c.c.) kendisine içten, samimiyetle yönelenleri doðru yola iletir. (Þûra, 42/13. Ra’d, 13/27. Kaf, 50/33)
Kur’an, Hz. Davud hakkýnda þöyle diyor:
"... Derken Davud, bizim kendisini sýnadýðýmýzý farketti, hemen Rabbinden af diledi ve baþ eðip iki büklüm bir halde tevbe ederek rabbine yöneldi."Sad, 38/24)
Burada Davud’un (a.s.) tevbe edip Rabbine yöneldiði konu, kendisine davalý olarak gelen kimseler hakkýnda acele karar vermesi olabilir. Eðer bu bir hata ise, hatadan piþmanlýk duyup Allah’a af ve maðfiret için yönelme ‘inâbedir.’
Ýstiðfar: kelimesinin aslý olan ‘ðafera’ filiili türevleriyle birlikte, Kur’an’da iki yüz otuz dört yerde geçmektedir. Bunlardan yetmiþiki tanesinde er-Rahim ismiyle, diðerlerinin de çoðunlukla Allah’ýn affedici, çok baðýþlayýcý, yumuþak davranýcý, çok seven oluþunu ifade eden sýfatlarla gelmesi dikkat çekicidir.
Allah (c.c.) mü’minlere istiðfar etmelerini emrediyor:
"... Þimdi Allah’tan maðfiret dileyin: Ýyi bilin ki Allah, tarifsiz bir baðýþlayýcý, eþsiz bir merhamet kaynaðýdýr." (Müzemmil, 73/20. Bir benzeri; Fussilet, 41/6)
"Rabbinizden baðýþlanma dileyin, doðrusu O çok baðýþlayandýr (Ðafûr’dur)"(Nuh, 71/10)
Ýstiðfar, söz ve fiille Allah’tan baðýþlanma (maðfiret) dilemedir.2
Tevbe:kelimesi Kur’an’da, fiil, masdar, tekil ve çoðul olarak seksen sekiz yerde geçmektedir.
Mü’min, kendisine haram veya mekruh olarak yasaklanan bir fiili yaptýðý, ya da emredilen bir þeyi yerine getirmediði zaman, öncelikle bunun bir hata olduðunu anlamalýdýr. Bu hatasýndan/günahýndan dolayý piþman olmalý (nedâmet duymalý). En azýndan kendi kendine bunun bir günah, Allah’a karþý saygýsýzlýk olduðunu itiraf etmeli. Günahtan duyulan piþmanlýk tevbe gibidir.3 Arkasýndan hemen tevbe etmeli, yaptýðý hatanýn baðýþlanmasýný Allah’tan dilemelidir. Bu ayný zamanda ‘istiðfar’dýr. Yani Allah’tan baðýþlanma dilemedi. Günahlarýn baðýþlanmasý istenirken yapýlacak iþ, bütün bir benlikle, yürekten bir titreme ile Allah’tan korkarak ve O’ndan umarak, samimiyetle O’na yönelmedir. Bu da inâbedir. Ýstiðfar bir açýdan nedâmeti, tevbeyi ve inâbeyi kapsar. Bir açýdan ise tevbeyi tamamlayan duadýr. Tevbe, günahtan vazgeçme, onlarý terk, istiðfar ise onlarýn affýný istemektir.
Ýstiðfar tevbe ile birlikte yapýldýðý gibi, bir günaha baðlý olmadan da yapýlabilir. Zira böyle bir istiðfar Allah’a saygý, O’nu anmak ve insan olarak kendi kusurunu, eksikliðini ve acizliðini bilmektir. Hadislerde geçtiði gibi hiç bir kul Allah’ýn O’nun övdüðü gibi övemez.4 Hiç bir kul Allah’a O’nun layýk olduðu kadar ibadet edemez. Bunun farkýnda olan mü’min her zaman istiðfar eder. Nitekim Peygamber (s.a.s.) günahsýz olduðu halde her gün defalarca istiðfar ederdi.
“Kalbimin üzerini unutkanlýk (sýkýntý-gaflet) kaplar da bunun için günde yetmiþ defa istiðfar ederim.”5
Tevbe Ne Demektir
Tevbe; günahtan veya hatadan geri dönmek, onlarý terk etmek demektir. Bir baþka deyiþle, günah iþlemekten vazgeçmek, itaat etmeye yönelmektir.6
Bu, özür dilemenin bütün yönlerini kapsar. Zira özür dilemekte üç önemli unsur vardýr. Özür dileyen, “ben yapmadým” diyebilir. Ya da “þu sebepten dolayý yaptým” diyebilir. Ya da “ Evet, hata yaptým/günah iþledim, ama onu tamamen terk ediyorum” der. Ýþte bu sonuncusu tevbedir.
Din dilinde tevbe; günahý çirkin görerek onu terk etmek, bundan dolayý piþmanlýk duymak, tekrar günaha dönmemeye azmetmek, mümkün olduðu kadar ibadeti çoðaltarak Allah’a dönmek demektir. Bu dört þart bir araya geldiði zaman tevbe gerçeþleþir.7
Tevbe’, kula nisbet edildiði zaman, geçici olan günah halini terkedip düzgün hale (salah haline) dönmek, Allah’a nisbet edildiði zaman ise, geçici olan gazap (kýzgýnlýk) halinden asýl olan rahmet ve af (baðýþlama) haline dönmek demektir. Kul hata ettikten, dinen günah kazandýrýcý bir þey yaptýktan sonra piþman olur, hatasýný anlar ve Rabbine döner, O’ndan baðýþlanma diler. Allah (c.c.) onun bu þekilde kendisine dönmesini kabul eder. ‘Tâib’, tevbe eden demektir. Tevvâb, tevbeleri çok çok kabul eden anlamýndadýr. Allah’ýn isimlerinden biri ‘et-Tevvâb’dýr. Kur’an’da 9. sure Tebuk savaþýndan mazeretsiz geri kalan sahabelerden bahsettiði için Tevbe adýný almýþtýr. Kur’an’da tevbe fiili insanlar için kullanýldýðý zaman tek baþýna, Allah (c.c.) için kullanýldýðý zaman ‘ala’ edatý ile kullanýlmaktadýr. Böylece ‘Allah kuluna tevbe etme gücü verdi, kul da tevbe etti’ anlamý ortaya çýkar.
Þu âyette ayný anlamý bulmak mümkün:
“… Sonra Allah tevbe etsinler diye onlarý tevbe etmeye muvaffak (baþarýlý) kýldý…” (Tevbe, 9/118)
Tevbe, kulun isyandan itaate, farzlarý yerine getirmeye, haramlarý terke dönmesi, emredileni yaparak, yasaklananý terk ederek Allah’a bir yönelmesidir. Tevbe, yalnýzca yapýlan bir hatadan piþmanlýk duyup, Allah’tan af dileme deðil, ayný zamanda sürekli dua ve istiðfar ederek temizlenme gayretidir. Allah’a müracaat ve O’na dönme edebidir. Bu bakýmdan Kur’an mü’minlere ‘hep beraber tevbe edin’ (24/Nur, 31) diyerek, bu yöneliþi haber veriyor.
Bir hatadan veya bir günahtan vazgeçme, piþman olma anlamýnda tevbe çok önemli olmakla beraber asýl önemli olan kulun yerine getirmediði dinî emirlerden dolayý yaptýðý tevbedir. Çünkü insanýn kalbinin ve bedeninin bir takým görevleri vardýr. Allah (c.c.) insana o görevleri yerine getirmesini emretmiþtir. Ancak insanlar ya cahilliklerinden, ya sapýklýktan, ya da hakka karþý inatçý olmalarýndan dolayý bu emirleri yerine getirmezler. Tevbenin büyüðü, bu türlü inatçýlýðý ve gafleti terkedip Allah’a itaat etmeye dönmedir.
Müslüman yapmasý gerektiði halde yapmadýðý veya gereði gibi yerine getirmeyip kusurlu ve eksik þekilde yerine getirdiði hususlardan ve ihmalden de tevbe ve istiðfar etmelidir. Daha iyi (muhsin) ve daha takvalý (müttakî) olamamaktan, sâlih amel yarýþýnda en ön sýralarda yer alamamaktan, canlý Kur'an olamamaktan dolayý da tevbe etmeli, maðfiret istemelidir.
Tevbe, günahlarýn kötülüðünü anlayýp Allah'a yönelmek, baðýþlanma dilemektir. Tevbe, iþlenilen günah sebebiyle uðratýlacak azaptan kurtuluþ vesilesidir; tevbe bir müjdedir: Allah bu þekilde tevbe edenleri övüyor. (Tevbe, 9/112)
Tevbe etmek Allah’ýn emridir
Allah (c.c.) pek çok âyette kullarýna tevbe etmelerini tavsiye ediyor.
“Allah’tan maðfiret/baðýþlanma dile (istiðfâr et); Gerçekten Allah, Ðafûrdur/çok baðýþ
layýcýdýr, Rahîmdir/ziyadesiyle merhamet edendir.” (Nisâ, 4/106. Bir benzeri; Nur, 24/31)
“Hiç þüphesiz Allah, çok tevbe edenleri ve çok temizlenenleri sever.” (Bakara, 2/222)
“De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aþan kullarým! Allah’ýn rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahlarý baðýþlar. Þüphesiz ki O, Ðafûr Rahîm’dir/çok baðýþlayan, çok merhamet edendir. Size azap gelip çatmadan önce Rabbinize dönün, O’na teslim olun; sonra size yardým edilmez.” (Zümer, 39/53-54)
“Ve Rabbinizden maðfiret/baðýþlanma dileyin (istiðfâr edin), sonra O’na tevbe edin...” (Hûd, 11/3)
Tevbe Etmeyenler Zalimdir
Tevbe, kurtuluþ umuduyla Allah’a yönelmek, kurtuluþ ümit etmektir. Tevbe etmemek ise zâlim olmak, nefse zulmetmektir. Tevbe etmemek, imandan sonra fýsktýr, Allah’ýn yolundan ayrýlmaktýr.
“... Ýmandan sonra fâsýklýk ne kötü bir isimdir. Kim tevbe etmezse, iþte onlar zâlimlerin ta kendileridir.”(Hucurât, 49/11)
Tevbe, insanýn kendine zulmetmesinden sonra, durumunu fark edip o hatadan vazgeçmesi, kurtulmasý, yani kendisini düzeltmesinin adýdýr.
“Ancak kim iþlediði zulümden sonra tevbe eder ve (davranýþlarýný) düzeltirse, þüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Muhakkak ki Allah çok baðýþlayandýr, çok merhametlidir.” (Mâide, 5/39)
Kim Allah’ýn emrine karþý gelirse o kendi nefsine karþý zulüm iþlemiþ, zalim olmuþ olur. Nitekim Âdem ile eþi cennnete iþledikleri hata sebebiyle þöyle dua ettiler:
“(Âdem ile eþi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eðer bizi baðýþlamaz ve bize acýmazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.”(A’raf, 7/23)
Böyle kimseler buna raðmen tevbe etmezlerse, günahlarýnýn baðýþlanmasýný istemezlerse, zalim olarak kalmaya devam ederler.
Allah Tevbeleri Çok Kabul Edendir
“Bu Kitap mutlak galip, hakkýyla bilen, günahý baðýþlayan, tevbeyi kabul eden, azabý çetin, lütuf sahibi Allah tarafýndan indirilmiþtir.”(Mü’min, 40/2)
Kur’an ýsrarla Allah’ýn baðýþlayýcý (Ðâfir), çok baðýþlayýcý (Ðafûr), hatta çok çok baðýþlayýcý (Ðaffâr) olduðunu vurguluyor. Ýki ayette Ðâfir, doksanbir ayette Ðafûr, altý ayette Ðaffâr olduðunu söylüyor.
Onbir ayette Allah’ýn et-Tevvab-tevbeleri çok kabul eden olduðu vurgulanýyor. Bunlarýn dokuz tanesinin Rahim ismiyle gelmesi de dikkat çekici. Bu O’nun çok merhametli oluþundan dolayý kullarýnýn piþmanlýklarýna deðer verdiðini, özürlerini dikkate aldýðýný, baðýþlanma isteklerini kabul ettiðini haber vermektedir. Kullarýna her zaman rahmetiyle muamele eden Allah’ cc) þüphesiz ki onlarýn af istemelerini karþýlýksýz býrakmaz.
“Ancak, tevbe ve iman edip sâlih amel iþleyenler baþka; Allah onlarýn kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok baðýþlayýcýdýr, engin merhamet sahibidir. Kim tevbe edip sâlih amel iþlerse, þüphesiz o, tevbesi kabul edilmiþ olarak Allah’a döner.” (Furkan, 25/70-71)
Tevbe, sadece Allah’a yapýlýr; tevbeleri kabul edip baðýþlayabilecek ancak Allah’týr. Tevbe, hýristiyanlýkta olduðu gibi, bir din büyüðünün karþýsýnda günahlarý itiraf edip günah çýkartmaya benzemez. Üstadlarýn veya din büyüðü sayýlanlarýn yanýna gidip onlarýn önünde “tevbe verme”, onun da “tevbe alma” diye yapýlan uygulamanýn Kur’an ve sünnette yeri olmadýðý açýktýr. Tevbeleri alan da, kabul edecek olan da sadece Allah'týr.
“…Günahlarý Allah’tan baþka kim baðýþlayabilir ki!?”(Âl-i Ýmran, 3/135)
“Kullarýndan tevbeyi kabul eden, kötülükleri baðýþlayan ve yaptýklarýnýzý bilen O’dur (sadece Allah’dýr).”(Þûrâ, 42/25)
Tevbede asýl olan, tevbenin direkt olarak Allah’a, aracýsýz olarak yapýlmasý, içten gelen bir nedametle, O’na yönelerek hatadan dönüþ sözü verilmesidir.
Allah Tevbe Edenleri Baðýþlar
Allah (c.c.)’nun baðýþlamasý, af ve maðfireti bol olduðu için, þirk dýþýnda bütün günahlarý istediði kimseler için affedebileceðini beyan ediyor.
“Allah, kendisine ortak koþulmasýný asla baðýþlamaz; bundan baþkasýný, (günahlarý) dilediði kimse için baðýþlar. Allah'a ortak koþan kimse büyük bir günah (ile) iftira etmiþ olur.”(Nisa, 4/48)
Bilindiði gibi Ýslâm’a iman etmek kendinden önceki bütün hatalarý siler. Allah’a þirk koþan müþrikler, yeniden iman ederlerse geçmiþ günahlarý baðýþlanýr.
Rabbimiz, mu’minlere tevbe ve af konusunda geniþlik veriyor.
“Allah’ýn rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Þüphesiz Allah, bütün günahlarý baðýþlar.”(Zümer, 39/53)
Bu baðýþlamanýn þartý da þüphesiz ki tevbedir, günahtan vaz geçmektir, hatada ýsrar etmemektir. Zaten takva sahibi mü’minler, bir hayâsýzlýk yaptýklarý (günah iþledikleri) zaman, Allah’ý hatýrlayýp hemen tevbe ederler, günahta bile bile ýsrarcý olmazlar. (Âl-i Ýmran, 3/135)
“Onlar, fena bir þey yaptýklarýnda veya kendilerine zulmettiklerinde Allah’ý hatýrlayýp anarlar ve günahlarýndan dolayý hemen tevbe-istiðfar ederler/günahlarýnýn baðýþlanmasýný dilerler. Zaten günahlarý Allah’tan baþka kim baðýþlayabilir ki!? Onlar, yaptýklarý kötülüklerde bile bile ýsrar etmezler.” (Âl-i Ýmran, 3/135)
Kabul Edilebilecek Tevbe
Ýslâm’a göre günahsýz olanlar yalnýzca peygamberlerdir. Günahsýz toplum ve kiþi düþünülemez. Çünkü kiþi ‘beþer’ olmasý dolayýsýyla her an nefsinin isteklerine ve þeytana aldanabilir. Önemli olan, günahý iþledikten sonra, günahta ýsrar etmemek, günahý savunmamak ve hemen vaz geçmektir. Tevbenin kabul edilebilir olmasý için samimiyetle, piþmanlýkla, bir daha geri dönmeme niyetiyle olmalý. Kur’an buna ‘nâsuh’ tevbesi demektedir.
“Ey iman edenler! Allah’a nâsuh (kesin) bir tevbe ile tevbe edin. Olabilir ki, Allah, sizin kötülüklerinizi örter ve altýndan ýrmaklar akan cennetlere sokar…”(Tahrim, 66/8)
‘Nâsuh’, sözlükte, bir söküðü dikme, halis ve saf olma anlamlarýna gelir. Buradan hareketle ‘nâsuh tevbe’, samimi, temiz ve insanýn günah iþleyerek zedelediði dini hayatýný etkili bir biçimde tamir edecek ibadettir denilebilir.
Kur’an, mü’minlere sürekli tevbe etmelerini, Allah’a istiðfarda bulunmalarýný, O’nun karþýsýnda boyun bükmelerini söylüyor. Böyle kimseler, inkârcýlar gibi deðillerdir. Tevbe edenler ayný zamanda günahýn zararýný, tevbenin faziletini bilen insanlardýr. (Zümer, 39/9)
Buna göre tevbenin kabulündeki ilk þart o tevbenin ‘nâsuh’ olmasýdýr. Nâsuh tevbe içtendir, samimidir, saf ve arý durudur. Onda ne gösteriþ vardýr, ne de ümitsizlik.
“Allah’ýn kabul edeceði tevbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden tevbe edenlerin tevbesidir; iþte Allah bunlarýn tevbesini kabul eder; Allah her þeyi bilendir, hikmet sahibidir. Yoksa kötülükleri yapýp yapýp da içlerinden birine ölüm gelip çatýnca ‘ben þimdi tevbe ettim’ diyen ve kâfir olarak ölenler için (kabul edilecek) tevbe yoktur. Onlar için acý bir azab hazýrladýk.” (Nisâ, 4/17-18)
Tevbe Önemli Bir Ýbadet ve Zikirdir
Allah (c.c.) kullarýna tevbe etmelerini, hatalarýndan vazgeçmelerini, bir günaha düþerlerse, yalnýzca kendisinden baðýþlanma istemelerini emrediyor.8
Peygamberimiz (s.a.s.) þöyle buyuruyor:
“Ey insanlar, Allah’a tevbe edin! Muhakkak ki ben (de en azýndan) günde yüz defa tevbe ederim.”9
Ýslâm’a göre ‘tevbe’ baþlý baþýna bir ibadettir. Bu ibadette hem günah ve hatalardan vaz geçme, hem kulluk görevini yeniden yerine getirmeye dönüþ, hem de Allah’a yakýnlaþma ve zikir vardýr.
Bir inkârcý müslüman olduðu zaman, bir müþrik þirki terk edip Ýslâm’ýn iman ilkelerini kabul ettiði zaman tevbe etmiþ sayýlýr. Onlarýn tevbeleri iman etmeleridir. Demek ki tevbe ya inkârdan, ya günahtan, ya da Allah’ýn emrini yerine getirememekten dolayý yapýlýr. Müslüman, günahýndan ihlâslý bir þekilde tevbe ederse bu tevbesi kabul edilebilir. Bu kabul edilmenin anlamý, günahýn verdiði zarardan kurtulmaktýr. Kiþi tekrar iþlediði eski günaha dönmezse, o günahýn dünyalýk ve Ahiretteki zararýndan kurtulmasý ümit edilir.
Tevbenin zýddý inat, kibir ve hatada bile bile ýsrardýr; bunlar da þeytanýn ve þeytan karakterindeki insanlarýn özellikleridir. Âdem'le þeytanýn farký tevbede ortaya çýkmaktadýr. O yüzden Âdem gibi olmak, yani adam olmak, þeytanlaþmamak için, bir hata yapmýþ olsak hemen tevbe çeþmesiyle arýnmamýz temel þarttýr. Bilindiði gibi, Allah’ýn secde emrini dinlemeyen Ýblis, yaptýðý hatayý savundu, isyanýndan dolayý piþman olmadý, tevbe etmedi. Bu yüzden de ebediyyen kovulmuþlardan oldu. Günahta ýsrar ve kibirlenmek tevbenin önünde engeldir. Hz. Âdem (a.s.) ve eþi ise, iþledikleri günahtan dolayý piþman oldular, Allah’a tevbe ettiler ve tevbeleri kabul edildi. (Bakara, 2/37)
Tevbenin bir baþlangýcý bir de sonu vardýr. Tevbenin baþlangýcý, dosdoðru bir yol (sýrat-ý müstakîm) üzerinde Allah’a dönüþtür. Bu doðru yolu insanlar için O koydu. Kullar bu yolda yürüyerek O’nun rýzasýna ulaþýrlar. (En’am, 6/153. Þûra, 42/52-53)Tevbenin sonu ise ahirette Allah’a dönüþ ve O’nun kendisini Cennete ulaþtýracak yola giriþtir. Kim dünyada tevbe ile Rabbine dönerse; Ahirette de sevabýný (karþýlýðýný) almak üzere yine O’na döner. (Furkan, 25/71)
Allah (c.c.), tevbe eden, iman eden ve iyi iþler yapanlara daha büyük iyilikler verir. (Furkan 25/70) Allah tövbe edenleri övmektedir. (Tahrim 66/5 ) Allah (c.c) kullarýný terk etmez, onlar sýrf tevbe etsinler diye onlarý bazý þeylerde dener.(Tevbe 9/126)
Son söz
Allah (c.c.)þöyle buyuruyor:
“Hasenat/iyilikler, seyyiati/kötülükleri, günahlarý giderir bu öðüt almak isteyenlere (güzel bir) hatýrlatmadýr.” (Hud 11/114)
Peygamberimiz (s.a.s.) þöyle buyuruyor:
“Ademoðlunun hepsi hata edici, günah iþleyicidir. Ancak, hata iþleyenlerin en hayýrlýsý, tevbe edip Allah’tan affýný dileyendir.”10
Dipnotlar
1-Muminun, 26/40 Þuara 42/157 Hucurat 49/6 Yunus 10/54 Sebe 34/33 Maide,5/31,52
2-R.isfehani, el Müfredat, s:543
3- Ahmed b. HanbelMüsned 1,376,423,433
4- Müslim 1/352
5- Müslim zikir /12 no: 2702 Ebu Davut salat istiðfar no: 1515 ibni mace Edeb /57 no:3816-3817
6-Ýbni manzur, lisanu’l –Arab,2/244
7-R.isfehani, el Müfredat, s:101
8- bak. Hud 11/ 1-3,47,52 zümer 39/ 53,55 Nur,24/8 Tevbe 9/117-118
9-Müslim zikir ve dua /12,no 2702 ibni mace Edeb/57 no3816
10-Tirmizi Kýyamet 50, no 2501 ibni mace zühd 30 no: 4251
|