Ýslam’ýn insanlýða getirdiði evrensel deðerlerden biri, ýrklar üstü bir kardeþliði öngörmesidir. Konu günümüz açýsýndan da oldukça önemlidir. Çünkü bugün de dünyanýn deðiþik yerlerinde ýrkçýlýk yüzünden kanlar akmakta, binlerce insan öldürülmekte ve ocaklar sönmektedir.
Kur’an, bu evrensel mesajýný þu ifadelerle ilan eder: “Müminler ancak kardeþtir. Öyleyse kardeþlerinizin arasýný düzeltin. Allah’a karþý gelmekten sakýnýn ki size merhamet edilsin.”(Hucurât, 49/10.)Arap dil bilginlerine göre ayette geçen ‘ihve’, ‘eh’ kelimesinin çoðulu olup ‘nesep/kan kardeþliði’ni ifade eder. Bu da, müminler arasýndaki kardeþliðin, kan akrabalýðýndan gelen kardeþlik seviyesinde bir yakýnlýða iþaret etmektedir. Bu anlamda Ýslam âdeta bir baba gibidir; Müslümanlar da onun evladý dolayýsýyla kardeþler mesabesindedir. (Râzî, Mefâtihul-gayb, XXVIII, 111.)
Ayet, ‘Müminler kardeþtir’ þeklinde deðil de ‘Müminler ancak kardeþtir’ þeklinde gelmiþtir. Ýfadedeki hasr/tahsis, müminler arasýndaki kardeþliðin nesep/biyolojik kardeþlikten daha aþaðýda olmayan bir bað olduðuna iþaret eder. Nitekim Hz. Ömer, akrabalýk baðý bulunmayan mümin bir kadýna ‘Merhaba yakýn akraba’ diye hitap etmiþtir.(Ýbn ‘Aþûr, Tefsîru’t-tahrîr, XXVI, 243-245.)Din kardeþliðinin nesepten gelen kardeþlikten daha güçlü olduðu da ifade edilmiþtir. Çünkü nesep kardeþliði din ayrýlýðý halinde kesintiye uðrar. Din kardeþliði ise neseplerin farklýlýðý dolayýsýyla kesintiye uðramaz.(Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’an, XVI, 212.) Müminlerin, kendi aralarýnda velayetin gereklerini yerine getirmeleri, toplumda sulh ve sükûnetin teminatýný oluþturur. Fitne ve fesadýn ortaya çýkmasýný önler. Aksi bir durumda kargaþa ve zilletten baþka bir sonuç doðurmaz.
Ayete “ancak” anlamýný veren ‘innema” ifadesinin bulunmasýný þu þekilde yorumlamak da mümkündür: Müminler arasýndaki iliþki sadece kardeþlikle anlatýlabilir. Onlarýn birbirine düþman olmalarý düþünülmez. Müminler arasýndaki alakanýn kardeþlikten baþka bir þekilde ifade edilmesi mümkün deðildir. Onlarýn alamet-i farikasý/temel belirleyici özellikleri kardeþliktir. Bu yönüyle kardeþlik ger-çek manada müminlere mahsustur. Onun bütün gereklerini layýk olduðu þekilde ancak müminler yerine getirebilir. Diðer taraftan ayet, üçüncü þahýs müminlere, Müslümanlar arasýndaki ihtilaflarý çözme görevini de þu þekilde vermektedir: “Öyleyse kardeþlerinizin arasýný düzeltin.”(Hucurât, 49/10.)Þu halde müminler, sadece kendileriyle müminler arasýndaki kardeþlik hukukunu devam ettirmekten deðil; ayný zamanda diðer müminler arasýnda orta-ya çýkacak anlaþmazlýklarý gidermektende sorumludurlar. Çünkü her an kardeþlik ahlakýný zedeleyecek, aradaki rabýtayý zayýflatacak þeytani tahrikler olabilir. Üstelik bu konu, ilahî rahmete nail olmalarý ile de doðrudan ilgilidir. Nitekim ayet þu uyarýyla sona ermektedir:“Allah’a karþý gelmekten sakýnýn ki size merhamet edilsin.”(Hucurât, 49/10.)
Kur’an’da kardeþlik baðlamýnda geçen en önemli terimlerden bir diðeri de ‘veli/velayet’tir. Velayet yardým etmek, arka çýkmakmanasýna gelir. Terimin geçtiði ayetlerden biri þudur: “Mümin erkekler ve mümin kadýnlar bir-birlerinin velileri, yardýmcýlarýdýr. Onlar iyiliði teþvik edip, kötülükten alýkoyarlar.”(Tevbe, 9/71.)
Hayrý gerçekleþtirmek, þerri yok etmek için, dostluk, yardýmlaþma ve dayanýþma gerekir. Bundan dolayýdýr ki, iman edenler, tek bir saf hâlinde bulunurlar. Aralarýnda hiçbir tefrika unsuru giremez.(Seyyid Kutub, Fi Zilâli’l Kur’an, III,1674.)Þu ayetler, müminlerin ayný dava uðrunda nasýl dayanýþma içerisinde mücadele ettiklerini bizlere anlatýr: “Müminler, bir haksýzlýða uðradýklarý zaman, yardýmlaþýrlar.”(Þûrâ, 42/39)“Allah, taþlarý birbirine kenetlenmiþ bir bina gibi, saflar halinde kendi yolunda savaþanlarý sever.”(Saff, 61/4.)
Müminlerin, kendi aralarýnda velayetin gereklerini yerine getirmeleri, toplumda sulh ve sükûnetin teminatýný oluþturur. Fitne ve fesadýn ortaya çýkmasýný önler. Aksi bir durum da kargaþa ve zilletten baþka bir sonuç doðurmaz. Ýslam ümmetinin, kendi içerisinde ittifaký kaybettiði dönemlerde, ne büyük musibetlere uðradýðý hususu unutulmamalýdýr. Son bir buçuk asýrdýr Müslüman toplumlarda kan ve gözyaþýnýn dinmemesi, bir badireden öbür badireye sürüklenmeleri bunu göstermiyor mu? Yaþanan bu durum, þu ayetin bizi uyarýp durduðu bir konu deðil midir? “Ýnkâr edenler birbirlerinin velileri, yardýmcýlarýdýr. Eðer siz birbirine arka çýkýp yardýmcý olmazsanýz, yeryüzünde fitne ve büyük bir fesat çýkacaktýr.”(Enfâl, 8/73.)
Müminler, diðer konularda olduðu gibi dua ve yakarýþlarýnda da bencil davranmazlar. Aksine kolektif bir þuur ve duyguyu paylaþýrlar. Kardeþlerini de dualarýna ortak ederler. Onlarýn baðýþlanmasý, kýyamet gününde hesaplarýnýn kolay olmasý için yalvarýrlar. Müminlere karþýkin ve husumete bulaþmamak için Rablerine sýðýnýr ve þöyle yakarýrlar: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiþ olan kardeþlerimizi baðýþla. Ýman edenlere karþý kalplerimizde hiçbir kin býrakma! Ey Rabbimiz! Þüphesiz sen çok þefkatlisin, çok merhametlisin.”(Haþr, 59/10.)
Günümüz müminlerinin, burada tasvir edilen sevgi ve kardeþlik ruhundan uzak düþtükleri görülmektedir. Dillerin ve ýrklarýn ilahî ayetler, farklýklarýn bir zenginlik ve rahmet olduðu unutulmaktadýr. (Rûm, 30/22.)Ayný dine mensup insanlar, ‘sen’ ‘ben’ davasýna kapýldýlar, kin ve husumetin tuzaðýna düþtüler. Kimileri dini kendi mezhep ve meþreplerinden ibaret gördüler. Kardeþliði kendi dar çevrelerine hapsettiler. Küçüldükçe daha dindarlaþtýklarýný zannettiler. Ýnsanlýk çapýnda Müslümanlarý bekleyen onca sorumluluk varken, birbirine muhalefet etmeyi âdeta hayýrlý bir amel gibi gördüler. Büyük düþünmeyi býrakýp kýsýr çekiþmelerin ve küçük hesaplarýn kurbaný oldular.
Kur’an, ehl-i kitap topluluklardan bahsederken, son vahyin izleyicilerine bir hatýrlatmada bulunur; o da þudur: Ehl-i kitaptan bazýlarý kendilerine teblið edilen ilahî buyruklarý unuttular. Bunun bir neticesi olarak da, aralarýnda Kýyamet’e kadar sürecek bir düþmanlýk ve husumete maruz kaldýlar.(Mâide, 5/14.)Bu da bizleri son derece önemli þu sonuca götürmektedir: Vahiyle kendilerini yenileyenler, daha büyük halkanýn, ümmete mensup olmanýn sorumluluðunu yüklenir. Vahiyle irtibat kesilince de sonu gelmez bir bölünme ve parçalanma sürecine girilir.
|