Kur’an, Allah Teala’nýn yüce kelamý, arþtan yeryüzüne uzatýlmýþ kopmayan ipi, ona sarýlan/tutunan eli, boþa çýkarmayan saðlam kulpudur. Kur’an, yaklaþýk olarak yirmi üç senede, Cebrail (a.s.) vasýtasýyla en son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)’e bazen ayetayet, bazen sure hâlinde Arapça olarak indirilmiþ, manasý da lafzý da Allah’a ait olan ilahî bir kitaptýr. Yine Kur’an, insaný doðruya yönelten bir rehberdir. Kalplere hakikatleri gösteren basiretleri içermektedir ve tüm inananlara rahmettir, þifadýr.
Bu mükemmel özelliklere sahip olan Yüce Kur’an’ýn evrensel ilkelerinden istifade edebilmek için Kur’an’ýn kendi dilinden öðrenimi üzerinde duracaðýz:
1. Kur’an kendisinin okunmasýný istemektedir: Hz. Peygamber’e ilk gelen vahyin okumayý emretmesi bu baðlamda pek anlamlý ve bizim için ilham vericidir. Nitekim Yüce Allah, ilk inen ayette þöyle buyurmaktadýr: “Yaratan Rabbinin adýyla oku. O, insaný alaktan (kan pýhtýsý biçimini alan embriyodan) yarattý. Oku! Rabbin en büyük kerem sahibidir.” (Alak, 96/1-3.)
Müzzemmil suresi 4. ayette de, “Kur’an’ý tertil üzere oku.” buyrulmaktadýr. Tertil; “Bir þeyi güzel dizmek ve tertiplemek; kusursuz olarak, açýk, seçik olarak ve hakkýný vererek beyan etmek; bir metni okurken, yavaþ yavaþ, acele etmeden, tane tane, her harfin tilavetinin, nazým ve manasýnýn hakkýný vererek okumak.” demektir. (Ýbn Manzur, Lisanu’l-Arab, RTL mad.)
Fahruddin er-Razi, tertilin anlamýný þöyle açýklamaktadýr: “Kur’an’ý tertil ile okumak, onun manasýný anlayarak, ayetlerin taþýdýðý hakikatleri düþünerek okumak demektir.” (Razi, Mefatihu’l-Gayb, XXX, 189.) O hâlde Kur’an’ý acele etmeden, yavaþ yavaþ, lafýz ve mananýn hakkýný vererek okumak gerekir. Özellikle onu okurken ruhunu kavramaya çalýþmak, vermek istediði maksat vemesajlarý tespit etmek gerekir.
2. Kur’an, kendisinin dikkatle dinlenilmesini istemektedir: Kur’an, okunmakla birlikte dinlenilmesini istemektedir. Nitekim Yüce Allah, “Kur’an okunduðu zaman onu dinleyin ve susun ki, size merhamet edilsin.” (Araf, 7/204.) buyurmaktadýr.
Merhum Elmalýlý M. Hamdi Yazýr bu ayeti þöyle açýklamaktadýr: “Susmak iyi dinlemeye; iyi dinlemek basirete yani hakký görmeye ve doðruyu kavramaya; basiret, iman ve amele; iman ve amel de rahmet ve nimet-i ilahiyyeye sebep ve yoldur.” (Yazýr, Elmalýlý M. Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, IV, 2360.)
Bu ayet, ayný zamanda göz, kulak ve kalbin iradeli olarak birlikte kullanýlmasý, sözün özünün kavranýlmasý anlamýný da taþýmaktadýr. Nitekim Ýmam Gazali; “Kur’an’ý hakkýyla okumuþ olmak için dil, akýl ve kalbin iþbirliði hâlinde olmasý gerekir. Dil, maharic-i hurufuna riayet ederek aðýr aðýr okur; akýl, manalarýný düþünür; kalp ise, onun emir ve yasaklarýndan etkilenerek kendine çekidüzen verir. Yani dil okur, akýl tercüme eder, kalp ders alýr. Bu üçü bir arada bulunmazsa Kur’an, gerektiði þekilde okunmuþ sayýlmaz.” demektedir. (Gazali, Ýhya, I, 259.)
3. Kur’an, üzerinde düþünülmesini istemektedir: Kur’an’ýn hikmet dolu prensiplerinin uygulanabilmesi için elbette ki onun önce anlaþýlmasý gerekir. Yüce Allah çeþitli ayetlerde; “Biz onu, anlayasýnýz diye, Arapça bir Kur’an olarak indirdik.” (Yusuf, 12/2.) buyurarak insanlardan Kur’an’ý anlayarak okumalarýný istemektedir.
Hz. Peygamber de Kur’an-ý Kerim’in manasýnýn anlaþýlmasýnýn lüzum ve önemini belirtmekte, kurtuluþun ancak, onu doðru anlayýp prensiplerini uygulamakla gerçekleþebileceðini açýklamakta, bu Yüce Kitabý, üzerinde düþünmeden okuyup geçmenin hatalý bir davranýþ olduðunu vurgulamaktadýr. Bir hadis-i þerifte ise þöyle buyurmaktadýr: “Sizin en hayýrlýnýz Kur’an’ý öðrenen ve öðretendir.” (Buhari, Fadail, 21.)
Sevgili Peygamberimiz bu hadisinde, öðrenip öðretmekten maksadýn, Kur’an’ýn hem okunuþunun, hem de manasýnýn öðrenilmesi olduðunu ifade etmektedir. Ebu Said el-Hudri (r.a.), Rasulüllah (s.a.s.)’ýn þöyle buyurduðunu iþitmiþtir: “Ýçinizden öyle gruplar türeyecektir ki, siz onlarýn namazlarý yanýnda kendi namazlarýnýzý, oruçlarý yanýnda oruçlarýnýzý, amelleri yanýnda amellerinizi basit ve küçük göreceksiniz. Onlar Kur’an da okuyacaklardýr. Fakat Kur’an’ýn feyzi onlarýn boðazlarýný geçmeyecektir. Onlar okun yaydan geçtiði gibi dinden çýkacaklardýr...” (Buhari, Fadail, 35.)
Bu hadisten anlaþýldýðýna göre, Kur’an’ý yalnýz diliyle okuyup da, üzerinde düþünmeyen, manasýný anlamayanlar, ondan gereði gibi yararlanamayacak, onun esprisini kavrayýp kalp ve ruhlarýna yerleþtiremeyeceklerdir.
4. Kur’an, kendisinden ibret alýnmasýný istemektedir: Sâd suresi 29. ayette; “(Bu Kur’an), çok mübarek bir kitaptýr. Onu sana indirdik ki, ayetlerini düþünsünler ve aklýselim sahipleri öðüt alsýnlar.” buyrulmaktadýr.
Bu ayette de belirtildiði gibi, Kur’an, ayetlerinin düþünülmesini, içerdiði hakikatlerden ibret alýnmasýný istemektedir. Nitekim Yüce Allah, baþka bir ayette; “Andolsun biz Kur’an’ý öðüt alýnsýn diye kolaylaþtýrdýk. (Ondan) öðüt alan yok mu?” (Kamer, 54/17.) buyurmaktadýr. Kur’an’da Yüce Allah hak ve hakikati o kadar güzel bir üslupla açýklamaktadýr ki, Kur’an’ý anlayarak okuduktan sonra ondaki hakikatlerden ibret almamak mümkün deðildir.
5. Kur’an, hükümlerinin ve evrensel ilkelerinin hayatta tatbik edilmesini istemektedir: Yüce Allah Sâd suresi 29. ayette Kur’an’ýn tedebbür edilip düþünüldükten ve anlaþýldýktan sonra ibret alýnýp ifade ettiði hükümlerin ve evrensel ilkelerin hayatta tatbik edilmesini istemektedir.
Nitekim Yüce Allah Kur’an’da: “De ki: Yapabildiðiniz kadar amel yapýn! Amelinizi Allah da Rasulü de müminler de görecektir. Sonra görüleni ve görülmeyeni bilen Allah’a döndürüleceksiniz de O, size yapmakta olduklarýnýzý haber verecektir.” (Tevbe, 9/105.) buyurmaktadýr.
Kur’an’a tam olarak uymanýn ve onun gösterdiði yoldan gidebilmenin en önemli þartý, onu doðru olarak okuyup, ruhunu ve özünü kavramaktýr. Kur’an’ý anlamadan yaþamak veya yaþamaksýzýn okumak, bunlarýn her ikisi de Kur’an’a karþý saygýsýzlýktýr. Bu yüzden Kur’an’ý, mutlaka düþünerek, tefekkür ederek ve ayetlerin manasýný iyice anlayarak okumak lazýmdýr.
Nitekim “Tabiunun ileri gelenlerinden Ebu Abdirrahman es-Sülemi (ö.74/693) þöyle demektedir: “Osman b. Affan, Abdullah b. Mes’ud ve Kur’an-ý Kerim’i bize öðreten diðer sahabiler, Peygamber’den on ayet öðrendiklerinde o ayetlerdeki ilim ve ameli bellemeden baþka ayetlere geçmediklerini anlatýrlardý. Diyorlardý ki: Biz, Kur’an’ý, ilim ve ameli birlikte öðrendik.” (Taberi, Camiu'l-Beyan, I, 35-36.)
Sonuç
Kur’an, ilahî bir hayat nizamýdýr. Getirdiði genel prensipler, anlattýðý tarihî olaylar ve kýssalar ile içerdiði hükümlerin hepsi, insaný, dünya ve ahirette saadete götürebilecek niteliktedirler. Onu anlamadan hayata geçirmek, üzerinde düþünmeden ibret ve dersler almak, fikir planýnda incelemeden hikmetlerinden yararlanmak mümkün deðildir. Günümüz insaný, Kur’an’ý, düþünce, bilgi ve medeniyet merkezinin tam ortasýna yerleþtirmelidir. Müslümanlarýn artýk Kur’an’ý sadece lafzi olarak deðil, düþünme ve anlamayý esas alan bir yöntemle okumalarý gerekmektedir.
|