Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araþtýrmalarý   |  Ýlmi YAZILAR   |  Aile Eðitim Yazýlarý   |  Çocuk Eðitimi Yazýlarý   |  Yazarlar  |  Ýletiþim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatý (s.a.v)

Ýnsaný Tanýmak (Radyo)

Tv Programlarý

Seminer ve Konferans

Kýsa Dersler

Özel Konular

Fýkhi Konular

Aile Eðitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Giriþi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eðitimcilere ÖZEL
Gazze Duasý
Gençlerle Ýletiþim (Günýþýðý- Reþitpaþa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 4383
Toplam 16428100
En Fazla 25928
Ortalama 2708
Üye Sayýsý 1193
Bugün Üye Olan 0
Online Ziyaretci
 
 

KUR’AN’DA KARDEÞLÝK

Ayet “Müminler kardeþtir” þeklinde deðil de “Müminler ancak kardeþtir” þeklinde gelmiþtir.
14/03/2013

 

Ýnsanlýk cemiyeti, aile, akraba, ýrk gibi birliklerden meydana gelir. Bu birliktelikleri saðlayan ortak bað da kan baðýdýr. Kur’an, insanlar arasýnda kan baðýný aþan yeni bir zihniyet getirmiþtir; bu da din baðýdýr. Din birliðinden kaynaklanan ortaklýk, çok farklý akraba ve ýrklardan gelen insanlar arasýnda bir kaynaþma ve kardeþliðe zemin oluþturur. Bu, Ýslam’ýn insanlýða getirdiði evrensel deðerlerdendir. Araplarýn asabiyeti yani kan baðýna (nesep) dayalý bir anlayýþý benimsediði dikkate alýndýðýnda, Ýslam’ýn getirdiði kabile ve ýrklar üstü dünya görüþünün, ne kadar önemli bir geliþme olduðu daha iyi anlaþýlýr. Bugün dünyanýn deðiþik yerlerinde ýrkçýlýk taassubundan kaynaklanan çatýþmalar göz önünde bulundurulursa, Ýslam’ýn kuþatýcý ve kucaklayýcý hayat düsturuna ne kadar muhtaç olduðumuz açýkça görülecektir.

Kur’an bu evrensel düsturu þu ifadelerle ilan eder: “Müminler ancak kardeþtir. Öyleyse kardeþlerinizin arasýný düzeltin. Allah’a karþý gelmekten sakýnýn ki size merhamet edilsin.” (Hucurât, 49/10) Ayette “ihve/ kardeþler” kelimesi kullanýlmýþtýr. Bununla Ýslam, inanç temeline dayalý evrensel boyutlarda bir birlikteliði ve buna baðlý yeni bir toplumsal projeyi öngörmüþtür.

Ayet “Müminler kardeþtir” þeklinde deðil de “Müminler ancak kardeþtir” þeklinde gelmiþtir. Ýfadedeki hasr/tahsis þu anlama gelir: Müminler arasýndaki kardeþlik, Kur’an’da ve hadislerde birçok yerde beyan edildiði gibi bilinen ve kesin olan bir konudur. Ýman, müminler arasýnda nesep/biyolojik kardeþlikten daha aþaðýda olmayan bir bað oluþturur. ”Nitekim Hz. Ömer, akrabalýk baðý bulunmayan mümin bir kadýna ‘Merhaba yakýn akraba’ diye hitap etmiþtir. (Ýbn ‘Aþûr, Tefsîru’t-tahrîr ve’t-tenvîr, Dâru Sahnûn, XXVI, 243-245) Din kardeþliðinin nesepten gelen kardeþlikten daha güçlü olduðu da ifade edilmiþtir. Çünkü nesep kardeþliði din ayrýlýðý halinde kesintiye uðrar. Din kardeþliði ise neseplerin farklýlýðý dolayýsýyla kesintiye uðramaz. (Kurtubî, el-Cami’ li Ahkâmi’l-Kur’an, Dâru’l-kutubi’l-ilmiyye, Beyrut, 1988/1408, XVI, 212)

Ayette ‘innema/ancak’ ifadesinin bulunmasýný þu þekilde yorumlamak da mümkündür: Müminler arasýndaki iliþki sadece kardeþlikle anlatýlabilir. Onlarýn birbirine düþman olmalarý düþünülmez. Müminler arasýndaki alâkanýn kardeþlikten baþka bir þekilde ifade edilmesi mümkün deðildir. Onlarýn alamet-i farikasý/ temel belirleyici özellikleri kardeþliktir. Bu yönüyle kardeþlik gerçek manada müminlere mahsustur. Onun bütün gereklerini layýk olduðu þekilde ancak müminler yerine getirebilir. Yine ayette kardeþlik konusunun Müslim/Müslüman kelimesi ile deðil de müminle irtibatlý olarak ele alýnmasý, konunun imanla iliþkili boyutunu ortaya koymaktadýr. Yani kardeþlik baðlarýnýn zayýflamasý veya güçlenmesi doðrudan kiþinin imanî hayatýný ilgilendirmektedir. Bu sebeple, müminler arasýnda kardeþlik hukukunun devam ettirilmesi oldukça önemlidir. Bundan dolayý ayet, üçüncü þahýs müminlere müminler arasýndaki ihtilaflarý çözme görevini þu þekilde vermektedir: “Öyleyse kardeþlerinizin arasýný düzeltin.” (Hucurât, 49/10)

Müminler, sadece kendileriyle müminler arasýndaki kardeþlik hukukunu devam ettirmekten deðil; ayný zamanda diðer müminler arasýnda ortaya çýkacak anlaþmazlýklarý gidermekten de sorumludurlar. Kýsaca hakký ve sabrý tavsiye etmelidirler. Çünkü her an kardeþlik ahlâkýný zedeleyecek, aradaki rabýtayý zayýflatacak þeytanî tahrikler olabilir. Bu bakýmdan müminler son derece titiz davranmalý, kardeþlik baðlarýný zayýflatacak davranýþlardan uzak durmalýdýrlar. Bu konudaki ilâhî emirlere ters düþecek söz ve tavýrlardan sakýnmalýdýrlar. Üstelik bu konu, ilâhî rahmete nail olmalarý ile de doðrudan ilgilidir. Aksi takdirde bunu kaybetme durumlarý da söz konusudur. Nitekim ayet þu uyarýyla sona ermektedir: “Allah’a karþý gelmekten sakýnýn ki size merhamet edilsin.” (Hucurât, 49/10)

Kur’an’da kardeþlik baðlamýnda geçen en önemli terimlerden bir diðeri de ‘veli/velayet’tir. Veli, mekân, din, sadakat, yardým ve itikat yönünden yakýnlýðý ifade eder. Velayet yardým etmek demektir. (Ýsfehânî, Müfredatu Elfazý’l-Kur’ân, Dâru’l-Kalem, 1992/1412, 885) Terimin geçtiði ayetlerden biri þudur: “Mümin erkekler ve mümin kadýnlar birbirlerinin velileri, yardýmcýlarýdýr. Onlar iyiliði teþvik edip kötülükten alýkoyarlar.” (Tevbe, 9/71) Kur’an, genel manada müminlerin birbirinin velisi, yardýmcýsý ve koruyucusu olduðunu söyler (Mâide,  5/55). Ancak Tevbe 71’de ‘velayet’in kadýn ve erkek müminler baðlamýnda ele alýnmasý dikkat çekicidir. O da muhtemelen þudur: Kur’an kadýnýn ne toplumsal hayattan tecrit edilmesini ne de cinselliði ile öne çýkmasýný uygun bulur. Aksine kadýn ve erkeðin tevhit, adalet ve barýþ gibi yüce deðerler uðrunda yardýmlaþma ve dayanýþma içerisinde olmasýný hedefler.

Müminlerin birbirinin velisi olmasý, onlarýn eþit fertler olduðu anlamýna gelir. Biri, körü körüne diðerinin mukallidi olup ona tabi olmaz. (Ýbn Aþûr, X, 262) Aksine kardeþlik, dayanýþma ve sevgi içerisinde toplumsal hayata katýlýrlar. (Reþid Rýza, Tefsiru’l-Menâr, Matbaatu’l-Menar, X, 541-542) Seyyid Kutub’un ifadeleriyle müminin tabiatý, mümin ümmetin tabiatý gibidir. Birlik, dayanýþma ve yardýmlaþma tabiatý. Hayrý gerçekleþtirme, þerri yok etme konusunda yardýmlaþma. Hayrý gerçekleþtirmek, þerri yok etmek de, dostluk, yardýmlaþma ve dayanýþmayý gerektirir. Bundan dolayýdýr ki, iman edenler, tek bir saf halinde bulunurlar. Aralarýnda hiçbir tefrika unsuru giremez. (Seyyid Kutub, Fi Zilâlý’l Kur’an, Dâru’þ-þurûk, 17.bs. 1992/1412, III, 1674) Nitekim þu ayetler, müminlerin ayný dava uðrunda nasýl dayanýþma içerisinde mücadele ettiklerini bizlere anlatýr: “Müminler, bir haksýzlýða uðradýklarý zaman, yardýmlaþýrlar.” (Þûrâ, 42/39) “Allah, taþlarý birbirine kenetlenmiþ bir bina gibi, saflar halinde Kendi yolunda savaþanlarý sever.” (Saff, 61/4) Görüldüðü gibi bu kimseler ayný zamanda ilâhî sevgiye nail olanlardýr.

Müminlerin, kendi aralarýnda velayetin gereklerini yerine getirmeleri, toplumda sulh ve sükûnetin, istikrar ve barýþýn teminatýný oluþturur. Fitne ve fesadýn, toplumsal kargaþanýn ortaya çýkmasýný önler. Þiddet, baský ve zulmün egemen olmasýna fýrsat vermez. Aksi bir durum da kaos, kargaþa ve zilletten baþka bir sonuç doðurmaz. Nitekim Ýslam ümmetinin, kendi içerisinde ittifaký kaybettiði dönemlerde, ne büyük musibetlere ve yýkýmlara uðradýðý hususunun unutulmamasý gerekir. Son bir buçuk asýrdýr Müslüman toplumlarda kan ve gözyaþýnýn dinmemesi, bir badireden öbür badireye sürüklenmeleri bunu göstermiyor mu? Yaþanan bu durum, þu ayetin bizi uyarýp durduðu bir konu deðil midir? “Ýnkâr edenler birbirlerinin velileri, yardýmcýlarýdýr. Eðer siz birbirinize arka çýkýp yardýmcý olmazsanýz, yeryüzünde fitne ve büyük bir fesat çýkacaktýr.” (Enfâl, 8/73)

Ýslam öncesinde kabile savaþlarý yaygýndý. Kabile taassubu dolayýsýyla biri öldürülürse, intikam için herkes seferber olur ve bu bir görev olarak telakki edilirdi. Bazý hallerde kan davalarý yýllarca sürerdi. Cahiliye devrinde Evs ve Hazrec kabileleri arasýnda çeþitli savaþlar olmuþtur. Bunlarýn en meþhuru beþ yýl devam etmiþ olan Buâs savaþýdýr. Her iki taraf da bu savaþta aðýr kayýplar vermiþ; yok olma durumuyla karþý karþýya gelmiþlerdi. Kur’an onlarýn bu durumunu ‘ateþ çukurunun kenarýnda bulunmak’ þeklinde tasvir eder. Ancak Hz. Peygamber’in Medine’ye hicretinden sonra Evs ve Hazrec arasýnda yýllardýr devam eden bu savaþlar ve anlaþmazlýklar son bulmuþtur. Ýþte þu ayette onlarýn daha önce bulunduklarý bu vahim durum ile Ýslam sayesinde geldikleri son durumun mukayesesi yapýlmaktadýr: “Hep birlikte Allah’ýn ipine (Kur’an’a) sýmsýký sarýlýn. Parçalanýp bölünmeyin. Allah’ýn size olan nimetini hatýrlayýn. Hani sizler birbirinize düþmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleþtirmiþti. Ýþte O’nun bu nimeti sayesinde kardeþler olmuþtunuz. Yine siz, bir ateþ çukurunun tam kenarýnda idiniz de O sizi oradan kurtarmýþtý. Ýþte Allah size ayetlerini böyle apaçýk bildiriyor ki doðru yola eresiniz.” (Âl-i Ýmrân, 3/103)

Ayetin giriþinde, hep birlikte Allah’ýn dinine baðlanma ve ayrýlýða düþmeme uyarýsý yapýlmaktadýr. Bu uyarý, Ýslam’ýn ilk dönemlerinde olduðu gibi günümüzde de her açýdan önemini korumaktadýr. Çünkü Müslümanlar arasýndaki birlik ve beraberlik ruhu, þeytanî arzular ve nefsanî heveslere kurban edilebilmektedir. Bu, kimi zaman Müslümanlarýn kendi aralarýndaki çekememezlik ve ihtiraslar sebebiyle, kimi zaman da dýþ düþmanlarýn etnik taassubu ve mezhepçiliði tahrik etmeleri ile olmaktadýr. Hangi sebeple olursa olsun bu, Müslüman toplumun güçten düþmesi hatta izzet ve onurunu yitirip diðer toplumlarýn istilasýna uðramasý ile sonuçlanabilmektedir. Bu sebeptendir ki ayetin devamýnda tefrikaya düþmeme uyarýsýnýn bir defa daha tekrarlandýðýný görüyoruz: “Kendilerine apaçýk belgeler geldikten sonra ihtilafa düþerek parçalananlar gibi olmayýn. Ýþte onlar için büyük bir azap vardýr.” (Al-i Ýmrân, 3/105)

Kur’an, hiçbir zaman bölünme ve parçalanmalara bir gerekçe olarak ileri sürülmemelidir. Çünkü ayette görüldüðü gibi o, beyyinat/apaçýk belgelerden oluþmaktadýr. Açýklýk, ihtilafý deðil, ittifaký, bölünmeyi deðil vahdeti gerektirir. Öyle ise, Müslümanlarýn arasýndaki ihtilaflarýn asýl sebebi, onlarýn dünyevî heves ve arzularý, grup ve cemaat taassuplarýdýr. Kur’an’ýn bununla bir alakasý yoktur. Çünkü onun temel gayelerinden biri, ihtilaflarý çözüme kavuþturmak ve vahdete çaðýrmaktýr.

Ýnsanlar, çok deðiþik amaçlarla bir araya gelebilirler. Dernekler vakýflar, partiler çatýsý altýnda toplanabilirler. Birtakým ideolojiler etrafýnda kenetlenebilir, menfaat birlikleri oluþturabilirler. Ancak Müslümanlarýn, bunlardan farklý bir birliktelik oluþturduðu muhakkaktýr. Çünkü burada sevgi ve samimiyet vardýr; dünyevî beklenti ve hesaplardan uzak, ötelere uzanan bir dava birliði söz konusudur. Nitekim Kur’an müminler arasýndaki kardeþliði tasvir ederken, kalplerin telifinden, gönüllerin buluþmasýndan bahseder. Kýsaca Müslümanlarýn birlik ve beraberliði, kalýplarýn deðil, kalplerin bir araya gelmesiyle oluþur. Þu ayette belirtildiði gibi bu da sadece Allah Teala’nýn müminlere olan bir bahþiþinden, onlara özgü bir ikramýndan kaynaklanýr: “(Müminlerin) kalplerini birbirine ýsýndýrýp

kaynaþtýran Allah’týr. (Ey Peygamber!) Eðer yeryüzünde olan her þeyi toptan harcasaydýn, sen onlarýn kalplerini baðdaþtýrýp kaynaþtýramazdýn, ama iþte Allah onlarý bir araya getirip uzlaþtýrdý. Þüphesiz ki O mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Enfâl, 8/63)

Vahyin temel gayelerinden biri, en geniþ manada insanlar arasýnda birlik ve beraberliði saðlamaktýr. Ailede sevgi ve merhamet, akraba içerisinde birlik ve beraberlik, Müslümanlar arasýnda yardýmlaþma ve dayanýþma, bütün insanlýk camiasýnda kula kulluk, baský ve zulme karþý topluca hareket etmek; evet bütün bunlar onun getirdiði temel ilkelerdir. Ýslam insanlarýn etnik kimliklerini, bölgelerini, ülkelerini ve sosyal statülerini esas almadý. Çeþitli etnik gruplardan ve farklý coðrafyalardan gelen insanlarý ayný çatý altýnda birleþtirdi ve onlarý kardeþ yaptý. Köleleri, hürleri, iþçileri, efendileri kýsaca herkesi iman ve insanlýk ortak paydasýnda buluþturdu. Bu, onun vahdet dini olmasýnýn  tezahürlerinden baþka bir þey deðildi.

Ýslam davetiyle Hicaz bölgesi, zenginiyle fakiriyle, efendisiyle kölesiyle, erkeðiyle kadýnýyla kýsaca bütün toplumsal kesimleriyle evrensel kardeþliðin en yüce örneklerine þahitlik etmiþtir. Ensar ve Muhacirler arasýnda kurulan kardeþlik (muâhât) tarihe geçmiþ ve erdemli bir toplumun nasýl olmasý gerektiði bütün insanlýða gösterilmiþtir.

Kur’an, o gün müminler arasýnda yaþanan sevgi ve kardeþliði þu ifadelerle ölümsüzleþtirir: “Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) yerleþmiþ ve imaný da gönüllerine yerleþtirmiþ olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayý içlerinde bir rahatsýzlýk duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onlarý kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliðinden, hýrsýndan korunursa, iþte onlar kurtuluþa erenlerin ta kendileridir.” (Haþr, 59/9)

Müminler, diðer konularda olduðu gibi dua ve yakarýþlarýnda da bencil davranmazlar. Aksine kolektif bir þuur ve duyguyu paylaþýrlar. Kardeþlerini de dualarýna ortak ederler. Onlarýn baðýþlanmasý, kýyamet gününde hesaplarýnýn kolay olmasý için yalvarýrlar. Müminlere karþý kin ve husumete bulaþmamak için Rablerine sýðýnýr ve þöyle yakarýrlar: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiþ olan kardeþlerimizi baðýþla. Ýman edenlere karþý kalplerimizde hiçbir kin býrakma! Ey Rabbimiz! Þüphesiz sen çok þefkatlisin, çok merhametlisin.” (Haþr, 59/10) “Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, anamý babamý ve inananlarý baðýþla.” (Ýbrahim, 14/41)

Günümüz müminlerinin, burada tasvir edilen sevgi ve kardeþlik ruhundan uzak düþtükleri görülmektedir. Dillerin ve ýrklarýn ilâhî ayetler, farklýlýklarýn bir zenginlik ve rahmet olduðu unutulmaktadýr. Ayný dine mensup insanlar, ‘sen’ ‘ben’ davasýna kapýldýlar, kin ve husumetin tuzaðýna düþtüler. Kimileri dini kendi mezhep ve meþreplerinden ibaret gördüler. Kardeþliði kendi dar çevrelerine hapsettiler. Küçüldükçe daha dindarlaþtýklarýný zannettiler. Ýnsanlýk çapýnda Müslümanlarý bekleyen onca sorumluluk varken, birbirine muhalefet etmeyi adeta hayýrlý bir amel gibi gördüler. Büyük düþünmeyi býrakýp kýsýr çekiþmelerin ve küçük hesaplarýn kurbaný oldular. Þeytanýn en büyük ayartmalarýndan birinin, müminler arasýnda düþmanlýk ve husumeti yaymak olduðunu unuttular.  (Mâide, 5/91) Yine diðer müminleri arkadan çekiþtirmenin, onlarýn ölü etini yemek kadar çirkin bir þey olduðu uyarýsýný yeterince kavrayamadýlar. (Hucurât, 49/12)

Ýnsanlar ümmete mensup olma þuurunu kaybettiler. Irk, kabile, mezhep ve meþrep ümmete aidiyetin önünde bir engel, büyük halkaya dâhil olmanýn önünde bir tuzaða dönüþtü. Mezhebin, dinin kendisi deðil, onun bir yorumu olduðu anlaþýlamadý. Mezhepçiliðin dýþ mihraklar tarafýndan tahrik edildiði görülemedi. Oysa onlar þu ayetle uyarýlmamýþlar mýydý? “Ýþte bu, benim dosdoðru yolum. Artýk ona uyun. Baþka yollara uymayýn. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayýrýr. Ýþte size bunlarý Allah sakýnasýnýz diye emretti.” (En’am, 6/153)

Kur’an Ehl-i kitap topluluklardan bahsederken, son vahyin izleyicilerine bir hatýrlatmada bulunur. O da þudur: Onlardan bazýlarý kendilerine teblið edilen ilâhi buyruklarý unuttular. Bunun bir neticesi olarak da, Kýyamet’e kadar aralarýnda sürecek bir düþmanlýk ve husumete maruz kaldýlar. (Mâide, 5/14) Bu da bizleri son derece önemli bir sonuca götürmektedir; o da þudur: Vahye baðlanmak, toplumsal barýþ ve esenliðe, ondan uzaklaþmak da düþmanlýk ve parçalanmaya götürür. Vahiyle kendilerini yenileyenler, daha büyük halkanýn, ümmete mensup olmanýn sorumluluðunu yüklenir. Vahiyle irtibat kesilince sonu gelmez bir bölünme ve marjinalleþme sürecine girilir.

 

Bu yazý 3645 defa okunmuþtur...

Yorum Ekle

Yazdýr

YORUM LÝSTESÝ

KATEGORÝDEKÝ DÝÐER HABERLER

n

06/10/2020 - 01:41 DÝNÎ HAYATIN ÜÇ BOYUTU: DAVRANIÞ, DUYGU VE BÝLGÝ 

n

23/04/2020 - 04:57 DOÐRUNUN YARDIMCISI ALLAH’TIR / Dr. Abdülkadir ERKUT 

n

23/04/2020 - 03:55 RAMAZANDA TAKVA EÐÝTÝMÝ / Dr. Ekrem KELEÞ 

n

30/03/2020 - 10:58 DÜNYA, ÝMTÝHAN DÜNYASIDIR / Nurcan SOLAK 

n

03/02/2020 - 10:48 PEYGAMBER EFENDÝMÝZE SALAT Ü SELAMIN MANASI  / Dr. Abdülkadir ERKUT

n

14/10/2019 - 11:50 ÝNSANLIÐA ÖRNEK VE ÖNDER TOPLUM / Dr. Abdülkadir ERKUT

n

16/09/2019 - 10:34 BARIÞ DÝNÝ ÝSLAM / Dr. Abdülkadir ERKUT

n

17/12/2018 - 01:23 ALLAH DOSTLARI KÝMLERDÝR?

n

19/11/2018 - 10:32 Kur'an'ýn ýþýðýnda insanlýða model gençler

n

17/10/2018 - 03:33 Kur'an ile Dirilmek

n

10/04/2018 - 01:33 DÜNYA HAYATINDA  ALLAH’IN TARAFINDA OLMAK

n

30/03/2018 - 12:04 DÜNYA VE AHÝRET MUTLULUÐUNUN YOLU: AMEL-Ý SALÝH

n

30/03/2018 - 11:39 RABBÝMÝZÝN BÝZLERE KUTSAL EMANETLERÝ: TOPRAK, SU, HAVA

n

30/03/2018 - 11:31 KUR’AN’DA MUSÝBET KAVRAMI  ÜZERÝNE PSÝKO-SOSYOLOJÝK  DEÐERLENDÝRMELER

n

29/03/2018 - 01:10 ÝSLAM MEDENÝYETÝNÝN BAÞKENTLERÝ: MEKKE, MEDÝNE, KUDÜS

n

03/01/2018 - 11:26 TAKLÝDÝ ÝMANDAN TAHKÝKÝ ÝMANA; GELÝN KUTSAL KÝTABIMIZI DOÐRU OKUYALIM

n

10/11/2017 - 01:44 TAKLÝDÝ ÝMANDAN TAHKÝKÝ ÝMANA: GELÝN RABBÝMÝZÝ DOÐRU TANIYALIM

n

02/10/2017 - 04:12 YARATILIÞ GAYEMÝZ: ÝBADET/ALLAH’A KULLUK

n

02/10/2017 - 03:43 ÝBADETLERÝN  BÝRLÝÐÝMÝZE KATKISI

n

03/07/2017 - 04:09 AHD ve MÝSAK SORUMLULUKTUR

n

13/06/2017 - 12:10 MANEVÝ BAKIM AYI: RAMAZAN

n

18/04/2017 - 09:24 ÝLAHÎ RÝSALET ELÇÝLERÝNÝN MÝSYONU: ÝNSANLIÐI ÇATIÞTIRMAK DEÐÝL BARIÞTIRMAKTIR

n

28/03/2017 - 03:11 TEFEKKÜR

n

20/03/2017 - 01:07 ÝSLAM’IN HEDEFÝNDE ÝNSAN VARDIR

n

17/02/2017 - 11:41 KUR’AN-I KERÝM’DE MÜNAFIKLARIN ÖZELLÝKLERÝ

n

29/12/2016 - 10:57 Kur’an’la Ýliþkilerimizde Týkanýklýk Var

n

19/12/2016 - 03:08 Kur’an’la Ýliþkilerimizde Týkanýklýk Var

n

07/11/2016 - 12:31   KUR’AN’DA VELÂYET KAVRAMI

n

18/10/2016 - 04:51 YÜREKLER ve YÖNELÝÞLER

n

21/09/2016 - 03:28 ÝSLAM'IN ÝSTEDÝÐÝ DÜZEYE ULAÞMAK

n

14/06/2016 - 11:19 Mescitler Arasýnda Mescid-i Aksa’ya Dair

n

10/06/2016 - 10:09 GÜNLÜK HAYATIMIZDA KUR’AN

n

07/06/2016 - 02:46 Ýnsan Dünyaya Emanet

n

02/05/2016 - 12:32 KUR’AN AÇISINDAN MESCÝD GERÇEÐÝ

n

18/01/2016 - 02:22 EÐER BÝLMÝYORSANIZ

n

01/12/2015 - 03:35 KUR’AN’A GÖRE SAHABE GERÇEÐÝ

n

20/11/2015 - 01:28 TAKVA

n

09/10/2015 - 02:44 Zaman, Ýnsan ve ziyan

n

07/09/2015 - 03:47 KUR’AN EÐÝTÝMÝ

n

08/08/2015 - 10:46 KOMÞULUKTA KUR’ANÝ ÖLÇÜ

n

06/07/2015 - 12:38 AZIKLARIN EN HAYIRLISI  VE EN SONSUZ OLANI

n

11/05/2015 - 02:51 HEPÝNÝZ ÂDEM’DENSÝNÝZ Âdem ise Topraktan

n

27/04/2015 - 12:27 Kur’an’ý, Tabiatý ve Tarihi Anlamak

n

23/12/2014 - 03:22 Þükür-Þâkir

n

27/10/2014 - 03:11 KURÂN KARÞISINDAKÝ DURUÞUMUZ

n

24/10/2014 - 03:42 KURÂNIN METÝNLEÞME TARÝHÝ

n

04/07/2014 - 04:28 Haram Lokma ve Toplumsal Kaos

n

30/06/2014 - 06:05 Oruç Kalkandýr

n

05/05/2014 - 01:01 21. YÜZYILDA KUR’AN’I HAYATA TAÞIMAK

n

09/04/2014 - 03:17 Küfür-Kâfir

n

09/04/2014 - 12:49 HALKIN KUR’AN ANLAYIÞI

n

21/03/2014 - 05:05 Sorumluyu Baþka Yerde Aramak

n

21/03/2014 - 03:35 Samimiyet: Hakikati, Fazileti ve Afetleri

n

10/02/2014 - 02:22 Her Dem Ýmtihan

n

04/10/2013 - 05:10 Kur’an’da Öfke Kontrolü

n

22/07/2013 - 03:37 Kimlik inþasýnda Kur’an öðretimi ve öðreniminin önemi

n

19/06/2013 - 04:10 Günümüz Gençliði

n

18/06/2013 - 03:35 Kur'an ve Sünnete Göre Kavmiyetçilik

n

15/05/2013 - 11:32 Þeytanýn kardeþleri kimlerdir?

n

14/03/2013 - 01:30 KUR’AN’DA KARDEÞLÝK

n

14/03/2013 - 11:10 KURÂNIN BUGÜNE SESLENÝÞÝ

n

28/01/2013 - 01:55 KUR’ÂN’IN HAYATA MÜDAHALESÝ

n

28/01/2013 - 01:51 KURANI OKUMA VE ANLAMA SORUMLULUÐU

n

28/12/2012 - 11:53 KUR’AN KENDÝNÝ NASIL TANITIYOR?

n

27/12/2012 - 04:19 KUR‘AN‘IN ANLAM DÜNYASI ÝLE BULUÞMAK

n

22/11/2012 - 11:38 Buhranlarýmýz günahlarýmýzdandýr

n

05/10/2012 - 02:30 Kur’an-ý Kerim’de hak kavramý

n

03/09/2012 - 04:28 Þeytanýn kardeþleri kimlerdir?

n

03/09/2012 - 02:28 Kur’an karþýsýnda nebevi duruþ

n

13/07/2012 - 11:07 Aðýr emanet

n

13/07/2012 - 10:59 Kur’an’ý öðrenmeyi/ öðretmeyi öðrenme üzerine

n

27/06/2012 - 11:06 Kur’an’a koþun

n

26/06/2012 - 04:04 Kendi dilinden Kur’an

n

25/04/2012 - 04:13 Hayata kulluk mührünü vurmak

n

02/04/2012 - 03:41 Ya Rabbi! Müminlere kin beslemekten bizleri koru!

n

12/03/2012 - 02:06 Duanýn Önemi

n

12/03/2012 - 01:28 Kur'an-ý Kerim'de söz

n

05/03/2012 - 01:41 Müminler ancak kardeþtir

n

23/01/2012 - 12:31 Dua Kavramýnýn Anlamý

n

16/01/2012 - 01:48 Dinin þiarý:Ezan

n

03/01/2012 - 01:29 Kur’an’da Tevbe Kavramý

n

12/10/2011 - 02:01 Allah’a Gerektiði Gibi Ýnanmak

n

12/10/2011 - 01:58 Kur’an’ýnTevhid Felsefesi

n

11/07/2011 - 03:04 Kur'an'ý sen de oku,anla ve yaþa!

n

06/06/2011 - 02:34 Kur’an’ýn deðerleri ve onlarýn sýra düzeni

n

14/02/2011 - 16:28 Sahabenin Kur'an'ý öðrenme ve öðretme gayretleri

n

17/01/2011 - 14:37 Kur’an’ýn Öngördüðü Model Mü'min

n

02/12/2010 - 17:03 Kur’an ve Hikmet Peygamberi

n

02/12/2010 - 16:10 Son Elçi ve Son Mesaj HZ.Muhammed ve Kur'an-ý Kerim

n

15/10/2010 - 18:42 Kur’an hayatýmýzýn neresinde?

n

10/08/2010 - 14:58 Düþünmek Kur'anýn Emri

n

28/04/2010 - 11:55 Ýlk muhatabýnýn dilinden Kur’an

n

21/01/2010 - 10:31 Kur’an’ýn Iþýðýnda Sorumluluk Duygusu ve Davranýþ Bilinci   

n

20/01/2010 - 10:54 Allah’a Tevekkül… AMA NASIL?

n

06/07/2009 - 15:11 Günlük Hayatýmýzda Kuran

n

06/07/2009 - 15:07 Kuran'i Kerimi Okuyanlar

n

04/05/2009 - 14:45 Kuran'i Kerimi Okuyanlar

n

04/05/2009 - 14:35 Kur'anla Baðlantý Ýçinde Olmak

n

21/03/2009 - 10:19 Kur'an'ý Nasýl Okuyalým ?

n

19/03/2009 - 15:17 Ashabýn Kur'ân'ý Ezberleme ve Yazmadaki Gayretleri
 

Site Ýçi Arama

21 Cemâziye'l-Evvel 1446 |  23.11.2024

Bir Ayet

Bismillahirramanirrahim

Siz cansýz (henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getiren) Allah’ý nasýl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizleri öldürecek, sonra yine diriltecektir. En sonunda O’na döndürüleceksiniz.





( Bakara Sûresi - 28)

Bir Hadis

“Ameller, ancak niyetlere göredir.”


(Buharî, “Ýman”, 41)

Bir Dua

Peygamberimiz (s.a.s.) þöyle buyurmuþtur:

“Allah’ým! Bilerek ve hata ile iþlediðim günahlarýmý baðýþla. Allah’ým! Bana iþlerin ve ahlakýn en iyisini nasip et. Ýþlerin ve ahlakýn en iyisini ancak sen nasip edersin, kötüsünden de ancak sen alýkoyarsýn.”

(Heysemî, Ed’ýye, 33, No: 17365)

Hikmetli Söz

En yüksek sevgi ilahi sevgidir ve bütün sevgilerin kaynaðý da odur.


Canlý yayýn

Ýslam Ansiklopedisi

  Tasarým : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com