Ýnsanýn yaratýlýþ gayesi, sadece Allah’a kulluk etmek ve O’nun verdiði sayýsýz nimetlere karþý þükür vazifesini yerine getirmektir. Bu manada yapýlan ibadetlerin birey ve toplum hayatý için birçok faydalarý vardýr. Bu faydalarýn baþýnda Müslümanlarýn birlik ve beraberliklerini pekiþtirme, cemaat þuurunu diri tutma gelir. Çünkü Ýslam cemaat dinidir. Ýþte bu makalemizde, Ýslam’da, âkil balið çaðýna ulaþmýþ gücü nispetinde kadýn-erkek her mükelleften istenen farz ibadetlerin Müslümanlarýn birliðine nasýl katkýda bulunduðunu örneklerle açýklamaya çalýþacaðýz.
Bilindiði gibi Ýslam’da namaz ibadeti, kelime-i þehadetten sonra Ýslami pratiðin baþýnda gelir. Elbette, Ýslam namazdan ibaret deðildir ama imanýn baþ göstergesi namazdýr. Kur’an-ý Kerim’de geçen birçok ayette, “Namazlarýnýzý kýlýnýz ve zekâtlarýnýzý da veriniz.” (Bakara, 2/43, 82, 110.) emri gramer bakýmýndan da çoðul kalýbýnda kullanýlýr. Hitap doðrudan Müslüman topluluða yöneliktir. Peygamber Efendimiz de namaz kýlmayý ve zekât vermeyi, Ýslam’ýn beþ temel esasýndan birisi olarak nitelendirmiþtir. (bkz. Zebîdî, Zeynüddîn, Sahîh-i Buhârî Muhtasarý Tecrîd-î Sarîh Tercemesi, (çev. Ahmed Naim), Ankara 1978, II, 28.) Ýslam, cemaat dinidir. Namazýn cemaatle kýlýndýðý mekânýn adý, mescit/camidir. Caminin en büyük fonksiyonu, toplayan olmasýdýr. Bundan dolayý dinimiz Müslümanlarý camiye ve cemaate katýlmaya teþvik etmiþtir. Cemaate devam etmenin önemi konusunda Hz. Peygamber’den gelen pek çok rivayet vardýr. Bu rivayetlerden bazýsý þöyledir:
“Bir kimse evinde güzelce temizlenir de Allah’ýn farzlarýndan birini ödemek için mescitlerden birine giderse, attýðý adýmlardan biri günahlarýný siler, diðeri de onun derecesini yükseltir.” (Nevevî, Muhyiddîn, Riyâzü’s-Sâlihîn, (çev. H. H. Erdem), Ankara 1976, II, 380.)
“Mescitlere devamý alýþkanlýk hâline getiren kimseyi görürseniz, onun tam manasýyla mümin olduðuna þehadet edin.” (Nevevi, age. II, 384.)
“Cemaatle kýlýnan namaz tek baþýna kýlýnan namazdan daha faziletlidir.” (Buhari, Ezan, 30.)
“Cemaatle kýlýnan namazýn sevabý yalnýz baþýna kýlýnan namazdan 27 derece daha faziletlidir.” (Nevevi, age. II, 386.)
Görüldüðü gibi bu rivayetlerde namazlarýn cemaatle kýlýnmasý teþvik edilmektedir. Her ibadette olduðu gibi namaz ibadetinin de sosyal boyutlarý vardýr. Beþ vakit namazda Müslümanlar bir araya gelmekle sosyal iletiþim kurmaktadýrlar. Bu durum düþünce ve eylemde onlarýn birliðini artýrýr. Cemaat duyarlýlýðý, Müslümanlarýn maslahatý için büyük önem taþýr. Birbirlerinin sevinç ve kederlerini paylaþýrlar. Namaza katýlanlar arasýnda bir nevi sosyal açýdan grup arkadaþlýðý meydana gelir. Özellikle bu durum, “grup terapisi/tedavisi” açýsýndan çok faydalýdýr. Ayrýca cemaatle kýlýnan namaz “vehimli” kimselerin tedavisinde de son derece etkilidir. Ýslam’ýn cemaatle namaz kýlmayý tavsiye etmesinin arka planýnda en kuvvetli unsur, ümmet bilincinin uyanmasý ve korunmasýný saðlamaktýr. Çünkü modern hayat insanlarý birbirinden ayýrýyor. Cami ise, onlarý tekrar bir araya getirip kaynaþtýrýyor. Namazýn bu içtimai eðilimini, bu toplumsallaþtýrma sürecini cuma, teravih ve bayram namazlarý tamamlamaktadýr.
Ýslam’da namaz gibi bedeni ibadetlerin yanýnda bir de zekât gibi mali bir ibadet vardýr. Ýslam’da zekât, sosyal bir hareket olarak ortaya çýkmýþtýr. Hakiki anlamýný, Medine’de cemaatin teþekkül etmesiyle kazanmýþtýr. Kur’an’da zekâtýn namazla birlikte zikredilmesi, ze- kâta verilen önemin büyüklüðünü gösterir. Zira zekât, mümin olmanýn þartlarýndan sayýlan bir ibadettir. (bkz. Tevbe, 9/11.) Bu açýdan dinimizde zenginlik standardýný yakalayan her Müslümanýn malýnýn kýrkta birini Kur’an’da sarf yerleri belirtilen kimselere vermesi, dinî, içtimai ve vicdani bir sorumluluktur. Bu yüzden zekât, modern anlamda sosyal güvenlik müesseselerinden daha etkilidir, sýnýfsal çatýþmalarýn önüne geçer. Zenginlerin kayýtsýzlýðýný ve yoksullarýn sefaletini ortadan kaldýrýr. Kasalarla birlikte gönüllerin de açýlmasýný beraberinde getirir. Bu sebeple toplumsal düzen açýsýndan sosyal bir güvence olan zekât gibi dinamik bir kurum asla ihmal edilmemeli, olabildiðince iþlerlik kazandýrýlmalýdýr.
Bedenle yapýlan ibadetlerden birisi de ramazan ayýnda tutulan oruçtur. (bkz. Bakara, 2/183-184.) Kur’an’ýn kendisinde inmeye baþladýðý ramazan ayý, sosyal boyutu olan bir aydýr. Ýslam dininde ramazan ayý, toplu ibadet ayý olarak kýlýnmýþtýr. Bütün Müslümanlar ayný þekilde belirlenmiþ zaman diliminde oruçlarýný tutarlar ve namaz için camide toplanýrlar. Böylece ibadetin içtimai boyutta tezahür eden coþkusunu hep birlikte yaþarlar. Ferdi olarak yapýlan oruç ibadeti, içtimai bir ibadet hâlini alýr. Bir kimse tek baþýna oruç tutarsa, ahlaki ve ruhi faydalar elde eder ama toplu olarak tutulan oruçta bu faydalar daha çok elde edilmiþ olur. Ayrýca, ramazan ayýnýn manevi havasý, bütün toplum kesimlerinde iyilikleri öne çýkarma, kötülüklerden sakýnma ve takva ruhu ile donanma gibi ahlaki alýþkanlýklar kazanmamýza hizmet eder. Müslüman muhayyilesinde oruç, birliðin göstergesidir. Mazeretsiz ve aleni olarak ihlal edilen oruç ibadeti Müslüman vicdanýnda hoþ karþýlanmadýðý gibi toplumun iç dayanak ve diriltici dinamiklerinin zedelenmesi olarak algýlanýr. Kaldý ki Ýslam’da oruç tutmak sadece dinî, þahsi bir mesele olmayýp, sosyal bir mükellefiyettir. Oruca, kral sarayýnda olduðu gibi, bir köy kulübesinde, bir filozofun evinde ve bir iþçinin meskeninde de rastlanýr. Bu yönüyle oruç, Ýslam toplumlarýnda sosyal vahdetin en önemli manevi dayanaðýdýr.
Diðer yandan ümmet birliðinin sembollerinden birisi de hac farzýný yerine getirmektir. (bkz. Âl-i Ýmran, 3/97.) Hac ibadeti, Ýslam’ýn diðer ibadet türlerini içine alacak boyutta olan külli bir ibadettir. Örneðin; namaz, bedenî; zekât, mali; hac ise hem bedeni ve hem de mali bir ibadettir. Bu baðlamda hac, bütün ibadetlerin zübdesi gibidir. Hac, her yýl tekrarlanan bir çaðrýdýr. Müslümanlar niçin her yýl hac için çaðrýlýrlar? Hac salt bir ibadet midir? Hac bir ticaret midir? Hac bir Ýslam kongresi midir? Aslýnda bunlarýn hepsidir. Eðer bu çaðrýnýn hikmeti iyi kavranmýþ ve gereði yapýlmýþ olsaydý bugün Ýslam dünyasý zafiyet ve daðýnýklýk içinde yaþar mýydý? Aslýnda hac ve umre ibadetleri, dünyanýn deðiþik bölgelerinden Mekke’ye gelmiþ ýrký, rengi, dili ve coðrafyasý farklý Müslümanlarla evrensel kardeþlik dayanýþmasýnýn sergilendiði ve sunulduðu muhteþem bir imkân ve fýrsattýr. Bu manada hac, küresel ölçekte ortaya çýkan sorunlara cevap bulmanýn da iyi bir fýrsatýdýr. Müslümanlarýn ufkunun geliþmesine katkýda bulunan hac; ilmî, siyasi, harsi, fýkhi, irfani boyutlarýyla Müslümanlarýn yýllýk akdettikleri uluslararasý bir Ýslam kongresidir. Hac görevini yapan bir Müslüman, ümmet okyanusunda çaðlayan olmaya ve rahmet denizinde damla olmaya gitmiþtir. Ben olarak giden Allah’ýn misafiri, biz þuuruna erecektir.
Netice olarak Ýslam’da ibadetlerin en büyük yararlarýndan birisi, bütün bir yeryüzünde ümmet birliðini saðlamaktýr. Cemaat hâlinde kýlýnan namazlar, tutulan oruçlar, kutlanan bayramlar, verilen zekâtlar, sadakalar, kesilen kurbanlar, her sene tekrarlanan hac ve umre ibadetleri, ümmet bilincini saðlamak ve Müslümanlar arasýnda birliði pekiþtirmeye hizmet eder. Eðer günümüzde ibadetlerin bu birleþtirici ve bütünleþtirici yönleri gerçekleþmiyorsa, arýza kýsa zamanda tespit edilip tedavisine bakýlmalýdýr. Kusur ibadetlerde deðil, bu ibadetleri þekil, mana ve hikmet bütünlüðünden kopuk olarak yerine getiren biz Müslümanlardadýr.
Prof. Dr. Ramazan ALTINTAÞ / Diyanet Aylýk Dergi
|