Peygamber Efendimiz bir beþer olmakla beraber herhangi bir beþer deðildir. Zira ona iman etmeyen Allah’a iman etmiþ olmaz. O’na saygý göstermek imanýn gereðidir. Bu yüzden insanlar onu inkâr etmekten sakýndýrýldýklarý gibi gerek þahsý gerek ailesi hakkýnda kendisine eziyet verecek söz ve davranýþlardan da sakýndýrýlmaktadýr. Öte yandan o, bir peygamber olarak insanlarýn hidayete ermelerine çok isteklidir. Biri iman ile þereflense bundan büyük sevinç duyarken, inanmayý reddedenlerin durumundan büyük üzüntü duyar. Davet konusunda gücünün ve kendisinden istenenin üstünde sorumluluk alýr. Kendindeki hayrý insanlara ulaþtýrmaya bu derece istekli, onlarýn akýbetleri ile bu derecede ilgili olan peygambere karþý, inananlarýn sevgi ve saygýlarýný ifade etme yükümlülükleri bulunmaktadýr ki þu ayet-i kerime bunun yollarýndan birini göstermektedir:
“Þüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'e salat ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salat edin, selam edin.” (Ahzab, 33/56.)
Salat, dua etmek, hayrý ve hayrý celp edecek sözleri söylemek anlamýna gelmektedir. Allah’ýn Peygamberimize salatý, kendisine hayýr takdir etmesidir; ona rahmet ve maðfiret etmesi, bereketini ve rýzasýný lütfetmesi ve meleklerinin yanýnda onu övmesidir. Allah Teâlâ onu peygamberlerin sonuncusu kýlmýþ; ismini kendi isminin yanýnda zikretmiþtir. Bütün peygamberlere isimleri ile hitap ederken, ona övgü ve iltifat için “Ey Resul” (Maide, 5/41.); “Ey peygamber” (Ahzab, 33/1.) diye sýfatlarý ile hitap etmiþtir. Bu yüzden salat kelimesi, Allah için dua anlamýyla kullanýlamaz. Çünkü O (c.c.) insanlarýn dua için kendisine yöneldiði yüce varlýktýr. Allah için salatýn manasý, meleklerden ve müminlerden farklýdýr. Nitekim “Tevvâb” kelimesi de Allah için tövbeleri çok kabul eden, kullar için ise çok tövbe eden anlamýna gelmektedir.
Meleklerin Peygamberimize salatý, ona istiðfar ve dua etmeleridir. Salat kelimesi Allah’tan baþkasý için kullanýldýðýnda dua anlamýna gelir. “Þüphesiz Allah ve melekler peygambere salat eder.” cümlesinde meleklerin Allah ile beraber ayný cümlede zikredilmiþ olmasý, onlar için büyük bir þereflendirme ifade eder. Kur’an’da meleklerin müminler için istiðfar ettiði ve sonra dua ettiði þöyle belirtilmiþtir: “Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her þeyi kuþatmýþtýr. O hâlde tövbe eden ve senin yoluna gidenleri baðýþla, onlarý cehennem azabýndan koru! Ey Rabbimiz! Onlarý da onlarýn babalarýndan, eþlerinden, soylarýndan iyi olanlarý da kendilerine vadettiðin Adn cennetlerine koy. Þüphesiz sen mutlak güç sahibisin hüküm ve hikmet sahibisin.” (Mümin, 40/7-8.)
Allah da melekler de Hz Peygamber’e salat etmektedir. Peki müminler? “Ey iman edenler, ona salat edin.” cümlesi, müminlerin de ona salat etmeleri gerektiðini ifade etmektedir. Öncesindeki cümle, ayete giriþ ve hükme hazýrlýk kabilinden iken bu cümle ayetin maksadýný teþkil etmektedir. Müminlerin salatý, ona dua etmeleri ve onun emrini tazim etmeleridir. “Allahümme salli ala Muhammed” ve “Sallellahü ala Muhammed” vb. lafýzlar ile dua ederken Allah’tan ona olan bereketini ve rahmetini artýrmasýný, ona her türlü hayrý lütfetmesini talep etmektedirler. Ýlk cümlede Allah’ýn ve meleklerin salatý, süreklilik ve yenilenme ifade eden geniþ zaman kalýbý (muzari) ile gelmiþtir. Bu cümlede de müminler Allah’ý ve melekleri örnek almaya; bu surette salatý sürekli ve çokça yapmaya teþvik edilmektedir. (Ýbn Aþur, et-Tahrir ve’t-Tenvir, XXII, 99.)
Müminler peygambere salat ederek ona tazimlerini izhar etmektedirler. Yoksa nebinin müminlerin salatýna ihtiyacý yoktur. Ancak salat müminlerin, Allah’ýn rýzasýný kazanmalarýna, sevap hanelerini artýrmalarýna vesile olmaktadýr. Bunun yanýnda müminler peygambere salat ederken ona ikramda bulunmaktadýrlar. Ancak bu ikram onlarýn kendilerinden ettikleri bir ikram deðildir. Çünkü peygambere salat ederken “salat ediyorum” deðil “Allah’ým Muhammed’e salat et” veya “Allah Muhammed’e salat etsin” demekte; Yüce Allah’tan ona salat etmesini talep etmektedirler. Kendi ellerinde, gerçekte ona ikram edebilecekleri bir þey bulunmamaktadýr.
Ayette Allah ve melekler için sadece salat kavramý zikredilmiþken müminlere, salata ilaveten ona selam etmeleri de emredilmiþtir. Müminler salatýn yanýnda ayrýca selam ederek “Allah seni korusun hiçbir kötülük sana dokunamasýn.” diye peygambere dua etmektedirler. Zira Allah Resulü'ne salatýn, ancak küçük-büyük her þeyde ona boyun eðme anlamýna gelen selam ile aðýrlýðý olur. (Nisa, 4/65.) Emirlerine isyan ederek ona salat edilmiþ olmaz.
Yüce Allah yukarýdaki ayet-i kerimede peygamberinin þerefini izhar, þanýný beyan ederek onun kendi katýndaki konumunu ortaya koymuþ, sonra müminlere de ona salat ile dua etmelerini emretmiþtir. Birine dua etmek, o kiþi ile dua eden arasýndaki özel bir baða iþaret eder. Hz. Peygamber ile müminler arasýnda da özel bir bað vardýr. Ýman ile kurulmuþ bu baðý pekiþtirmek gerekir. Salat ile ona dua etmek, söz konusu baðý geliþtirmenin en önemli yollarýndan biridir. Hz Peygamber kendisine salat edilmesini teþvik etmiþ; (Tirmizi, Vitir, 21; Ebu Davud, Salat, 358.) namazlarda okunan “Salli ve Bârik dualarý” gibi (Müslim, Salat, 65.) bazý salat lafýzlarýný ümmetine bizzat öðretmiþtir. Bu yüzden onun (s.a.s) tarafýndan müminlere öðretilen salat kalýplarýný okuyarak her fýrsatta ona dua etmek önemlidir. Fakat salat, belli kalýplarý sözlü olarak tekrar etmekten ibaret zannedilmemelidir. O sözler Efendimize olan muhabbetimizi daha da artýrmalý, onun Allah’tan getirdiði hakikatlere can ve baþ ile sarýlmaya bizi yönlendirmelidir. Nitekim Tahir b. Aþur’un belirttiði gibi yukarýdaki ayet, müminlerin sadece salavat okuyarak deðil, diðer sözleri ve davranýþlarý ile de peygambere ikramda bulunmalarýnýn gerekliliðine iþaret etmektedir. (Ýbn Aþur, et-Tahrir ve’t-Tenvir, XXII, 97.)
DÝYANET AYLIK DERGÝ / Dr. Abdülkadir ERKUT
|