Her þeyi yoktan var eden Allah Teala, ins ve cin gibi görünen görünmeyen, hayvanat ve cemadat gibi canlý cansýz pek çok âlem yaratmýþtýr. Ve O, bir âlem yaratmýþtýr ki, onun merkezinde insan vardýr. Zira Kur’an-ý Kerim’de, insanoðlunun yeryüzündeki konumu þöyle ifade edilmiþtir: “Ant olsun ki, biz insanoðlunu þerefli kýldýk, onun karada ve denizde gezmesini saðladýk, temiz þeylerle onu rýzýklandýrdýk, yarattýklarýmýzýn pek çoðundan üstün kýldýk.” (Ýsra, 17/70.)
Bunun ötesinde Cenab-ý Allah, insaný mecazi anlamda yeryüzünde kendi vekili olarak ilan etmiþtir. Buna göre her bir insan, bu dünya hayatýnda baþta kendisi, ailesi ve iþ hayatý olmak üzere milleti, ümmeti, insanlýk ve doðal çevresi adýna Rabbine karþý hem büyük bir yetki, hem de buna eþdeðer bir sorumluluk taþýmaktadýr: “Rabbin meleklere ‘Ben yeryüzünde bir halife var edeceðim.’ demiþti…” (Bakara, 2/30.)
Allah Teala, üstlendiði bu büyük sorumluluðun altýndan baþarýyla çýkabilmesi için maddi-manevi pek çok varlýðý insanoðlunun emrine amade kýlmýþtýr. Nitekim bu baðlamda meleklerden Âdem’e secde etmesi; yani ona manevi anlamda yardýmcý olmasý istenmiþtir: “Meleklere, ‘Âdem’e secde edin.’ demiþtik, Ýblis müstesna hepsi secde etti…” (Bakara, 2/34.)
Maddi anlamda ise, bütün evren oldukça hassas bir varlýk olan insanýn yaþamasýna en uygun düþecek tarzda tasarlanýp dizayn edilmiþtir. Öyle ki güneþ ve ay insanoðlunu ýsýtýp aydýnlatmak üzere ideal bir konuma yerleþtirilmiþ, daðlar onun sarsýlmamasý için yeryüzü üzerinde sabitleþtirilmiþ, yaðmurlar onu sulamak için yaðdýrýlmýþ, ekinler onu doyurmak için bitirilmiþtir: “(O öyle lütufkâr) Allah'týr ki, gökleri ve yeri yarattý, gökten suyu indirip onunla rýzýk olarak size türlü meyveler çýkardý; izni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi; nehirleri de sizin (yararlanmanýz) için akýttý. Düzenli seyreden güneþi ve ayý size faydalý kýldý; geceyi ve gündüzü de istifadenize verdi…” (Ýbrahim, 14/32-34.)
Bu noktada insana düþen görev ve sorumluluk, öncelikle kendi kadir kýymetini bilerek Rabbine þükretmek, ardýndan da Rabbi tarafýndan kendisine emanet edilen doðal çevresine sahip çýkmaktýr. Zira topraðý, suyu, havasý, hayvaný ve bitkisiyle bütün doða, adeta insanoðlunun yaþamý ve mutluluðu için seferber olmuþ durumdadýr. Ýnsanýn ona karþý yapacaðý her hata ve kusur, kaçýnýlmaz olarak yine kendisine dönecektir.
Kur’an-ý Kerim’de, Allah Teala’nýn insaný bu evrenin temel yapý taþý olan topraktan yarattýðý ifade edilmiþ, bunun ötesinde bu husus Allah’ýn varlýðýna dair delillerden biri olarak nitelenmiþtir: “Sizi topraktan yaratmasý, Onun varlýðýnýn belgelerindendir. Sonra hemen birer insan olup yeryüzüne yayýlýrsýnýz.” (Rum, 30/20.)
Benzer þekilde Kur’an-ý Kerim’de, Allah Teala’nýn yaþam sahibi her varlýðý sudan yarattýðý ifade edilmiþtir ki, doðal olarak buna insanoðlu da dâhildir: “Bütün canlýlarý sudan meydana getirdiðimizi bilmezler mi?” (Enbiya, 21/30.)
Bu durumda insanoðlu, kendilerinden dünyaya geldiði anne-babasýna nasýl saygý gösterip hürmet etmesi gerekiyorsa, toprak ve suya da ayný þekilde saygý göstermelidir. Bunun yolu ise, topraðý erozyondan ve zehirli atýklardan, su kaynaklarýný ise boþ yere akýtýp tüketmekten ve kirletmekten korumaktan geçer. Zira insan için en uygun yaþam alanlarý, içinde temiz su kaynaklarý ile güzel bahçe ve parklar bulunan yerleþim yerleridir. Maalesef günümüzde bizler, içine yerleþtiðimiz beton yýðýný þehir ve kasabalarda temiz bir su kaynaðý býrakmadýðýmýz gibi, çocuklarýmýza üzerine basacak bir karýþ toprak parçasý dahi ayýrmadýk. Bu durumda saðlýðýmýzý ve yaþam kalitemizi büyük ölçüde yitirdik.
Dakikada on beþ yirmi defa nefes almak durumunda olan bir insan, yaklaþýk bir dakika oksijensiz kaldýðýnda hayati fonksiyonlarýný kaybetmeye baþlamaktadýr. Ýnsanoðlunun nefes almasýna elveriþli hava, sadece içinde yaþadýðýmýz atmosferde bulunmaktadýr ki, Kur’an’da bu hususa þöyle iþaret edilir: “O, yeryüzünü size bir döþek ve göðü de bir bina kýldý.” (Bakara, 2/22.)
Ýnsanýn var olmasý ve yaþamasý için gerekli olan bir diðer asli unsur da ýsýdýr. Hassas olan insan metabolizmasý, yaþamýný ancak belli ýsý dereceleri arasýnda sürdürebilir. Kur’an’da iþaret edildiði üzere dünyamýz güneþ etrafýna tam da buna uygun düþecek þekilde konumlandýrýlmýþtýr: “Güneþi ýþýklý ve ayý nurlu yapan; yýllarýn sayýsýný ve hesabý bilmeniz için, aya konak yerleri düzenleyen O’dur.” (Yunus, 10/5.)
Bu durumda insanoðluna düþen bir diðer görev ve sorumluluk, kendisini kuþatan atmosferdeki havaya ve doðal ýsý kaynaklarýna sahip çýkmak, onlarý kirletip tüketmekten kaçýnmaktýr. Çünkü temiz hava insana en az ekmek ve su kadar gereklidir. Maalesef biz insanoðlu, bir yandan elimizden bir türlü atamadýðýmýz sigarayla ciðerlerimizi, diðer yandan filtreleyemediðimiz fabrika bacalarýmýzla atmosferimizi zehirli gazlarla doldurduk. Rabbimizin bize ihsaný olan petrol, doðalgaz ve kömürü bilinçsizce tüketip israf ettik ve israf etmeye de devam ediyoruz.
Ýnsanoðlu, evrenin bu dört asli unsuruyla yakýn ve zorunlu bir iliþki içinde olduðu gibi, dünyamýzýn diðer sakinleri olan bitkiler ve hayvanlar âlemiyle de ciddi bir yakýnlýk, hatta akrabalýk iliþkisine sahiptir. Þöyle ki yaklaþýk 3-5 kilo olarak hayata baþlayan bir kiþi, yetiþkinlik döneminde 70-80 kiloya ulaþýr. Bu durum, onun beden yapýsýnýn kendileriyle beslendiði bitki ve hayvanlarla uyumlu olduðunu gösterir. Öyle ki bir doktor, geliþtirdiði bir ilacý insandan önce bir hayvanda, hatta bir farede dener; ona iyi gelen ilaç, insana da iyi gelir. Benzer þekilde insanoðluna þifa olan pek çok ilaç, bitkilerden elde edilir. Kur’an’da, bu hususa þöyle iþaret edilmiþtir: “Size tohumlar, bitkiler, (aðaçlarý) sarmaþ dolaþ olmuþ baðlar bahçeler yetiþtirmek için üst üste yýðýlýp sýkýþan bulutlardan þarýl þarýl akan sular indirdik.” (Nebe, 78/14-16.)
Bu durumda biz insanoðlu, doðada var olan her tür bitki ve hayvana saygý duymalý, onlarý koruyup kollamalý ve ihtiyacý dýþýnda kendilerine zarar vermemeliyiz. Zira onlara verdiðimiz her bir zarar, önce doðada hâkim olan düzeni bozmakta, ardýndan da insan yaþamýný olumsuz yönde etkilemektedir. Maalesef biz insanoðlu, doðamýzýn akciðeri konumunda olan pek çok ormaný keserek veya yakarak yok ettik. Benzer þekilde bilinçsizce avlanmak suretiyle yine pek çok hayvan türünün neslini tükettik. Bunun ötesinde sýrf daha fazla gelir temin etme gayesiyle hayvanlarýn genleriyle oynayýp yeni hastalýklarýn türemesine neden olduk.
Sonuçta artýk yediklerimiz ve içtiklerimiz bize fayda yerine zarar veriyor. Belki sofralarýmýz düne göre çok daha zengin, fakat günbegün saðlýk ve sýhhatimiz kötüye gidiyor. Hâlbuki Yüce Rabbimiz, Kur’an-ý Kerim’de bizlere þöyle buyurmaktadýr: “Yerde yürüyen hayvanlar ve kanatlarýyla uçan kuþlar da, ancak sizin gibi birer ümmettir.” (En’am, 6/38.)
Bu baðlamda Yunus Emre’nin þu dizeleri, bugün bizler için çok daha büyük bir anlam ve önem ifade ediyor:
Sordum sarýçiçeðe: Annen baban var mýdýr? Çiçek eydür derviþ baba: Annem babam topraktýr.
Prof. Dr. Muammer ERBAÞ | DÝYANET AYLIK DERGÝ
|