Ýnzal edilen âyet veya sûrelerin sâhabîler tarafýndan derhal ezberlenmesine bilhassa özen göstermiþ (M. Zahid el Kevseri , Makâlâtu'l-Kevserî, Kahire 1327, s.18) , vakit namazlarýnda okuyabilmek için ezber hususunda âdeta ýsrar etmiþtir. Bunun için de sûreleri ezbere bilmek mecburî idi. Bazýlarý bazý sureleri , diðerleri baþkalarýný , bir kýsmý ise sûrelerin hepsini ezberliyordu.(M. Hamîdullah, Kur'an-ý Kerim Tarihi , s.45.)
Sahabiler, Kur'an-ý Kerim'i iyi ezberleyebilmek için hýfzý aralarýnda taksim ve tilâvet ediyor (Makâlâtu'l-KevserÎ, s.5) , biri diðerinin ezberlemediðini hýfzediyordu. Kur'an'dan bir kýsým ezberi olmayan sahâbi hemen hemen yok gibi idi . Bunda daha sonralarý 'Ömer Ýbnu'l-hattâb'ýn, ganimetleri Kur'an'dan ezber bildikleri miktara göre taksîm etmeyi emretmesinin büyük tesîri olmuþtu. (el- Kettâni , et-Terâtîb, II, 292.)
Sahâbilerin Kur'an âyetlerini"tedârüs" yolu ile bellediklerini görüyoruz. Bu metoda göre bir sahabi 10 âyet okuyor, diðerleri dinliyor, bundan sonra bir baþkasý 10 âyet okuyor... Böylece âyetler karþýlýklý okunmuþ oluyordu. (a.g.e., II, 221-222.) Herhalde sahabe bu oturumlarda âyetleri bugün olduðu gibi sadece lâfýzlarý ile okumakla kalmýyor, mânâ ve ihtiva ettiði hükümleri de inceliyordu. Esasen böyle bir metod bizzat Rasulüllah tarafýndan uygulanmýþtý. Hz Peygamber sahabenin öðrendiklerini iyice hazmetmelerini saðlamak için inzal buyurulan âyetleri onar onar âyetler halinde öðretir, birinci on âyet iyice öðrenilmeden diðerine geçmezdi. (Zehebi , Siyeru A'lâmi'n-Nübelâ, I, 350; Mecme'u'z-Zevâid, 1, 165.) Mesela Ýbn 'Ömer'in, bütün ahkâmý ile öðrenmeye çalýþtýðý için Bakara sûresi üzerinde sekiz sene; Hz. Ömer'in ise 12 sene meþgul olduðu rivayet edilir. Hatta Hz. Ömer bu þekilde sûreyi hatmettiði zaman, þükran ifâdesi olarak bir deve kurban etmiþtir.(et-Terâ-tib, II, 280.) Sahabe devrinde bu hafýz okuyuculara "Kurrâ" denilirdi. (F.Buhl, Ý.A., VI, 1001 (Kur'an Mad).)
Sahabiler arasýnda bu kelimenin müfredi olan "el-Kâri'" lâkabýyla anýlanlar vardý . S'ad Ýbn 'Ubeyd el-Ensârî, (ö. 16/637) "Sa'du'l-Kâri" adý ile tanýnýrdý. (Ýbn Hacer, el-Ýsâbe, II,31 Nr. 3176. Sahabe arasýnda kârî'lerin sayýsý çok olduðu halde el-Kâri kelimesi ile isimlenen baþka biri yoktu. et-Terâtib, II, 318. Sa'd Ýbn 'Ubeyd el-Kârî' 'Amr Ýbn 'Avf mescidi imamý idi. Kâdisiye'de þehîd edildi. Ýbn S'ad, et- Tabakât, VI, 372.)
El-Münzir ibn Amr es-Sâ'di baþkanlýðýndaki talîm heyetinde bulunan ve Bi'ri Ma'ûne'de þehîd edilen 70 sahabi "el-Kurrâ" diye anýlýyordu. (Suyûtî, el Burhân fî 'Ulûmi'l-Kur'an, I, 242.) Ýbn Haldun'a (ö. 808/1405) göre bu kârîler sâdece Kur'an okumasýný deðil, âyetlerin hüküm ve esaslarýnýda biliyorlardý . Ýbn Haldun bu konuda þöyle demektedir: "Sahabilerin her biri fetva vermek salâhiyetini hâiz deðildi. Din iþlerinde fetva ehlinden olmayanlara baþvurulmaz ve dinî meseleler onlardan sorulmazdý. Fetva iþlerinde ancak Kur'an-ý Kerim'i okuyan ve ezberleyen, nâsih ve mensûhlarýný, anlaþýlmasý zor olan müteþabihleri ve anlaþýlmasý kolay olan muhkemleri ve baþka cihetlerini Peygamber'den öðrenmiþ ve yüksek tabakadan olan sahabilere veyahut bu gibi konularý bunlardan iþiterek öðrenmiþ ve dinde yüksek derece sahibi olmuþ kiþilere baþvurulur ve dînî mes'eleler ancak bunlardan sorulurdu. Müslümanlar bunlarý "el-Kari" in çoðulu olan "el-Kurrâ" adýyla anarlardý ki bu da Kur'an ve kitap okuyanlar demektir... Fýkýh ilmi geniþleyince fakîhlik bir meslek oldu. Bundan sonra "Kurrâ" deyimi bir terim olarak "fukahâ" ve "ulemâ" deyimiyle deðiþtirildi. (Ýbn Haldun, Mukaddime Terc. II, 524-25.)
Kur'an'ý en iyi bilen ilk Müslümanlardan Kârî sahâbilerin sayýsýnýn 3.000 olduðu (Kur'an-ýKerim Tarihi , s. 46.) dikkate alýnýrsa, yukarýda zikrettiðimiz mânâda ciddî bir Kur'an tedrîsinin sahabe devrinde ne kadar yaygýn olduðu kolayca anlaþýlmaktadýr.
Hz. Peygamber hadisleri ile olduðu kadar hareketleri ile de sahabileri Kur'an okumaya teþvik etmiþtir. Kur'an okumasýný istediði Ýbn Mes'ûd'un "Kur'an sana nazil olduðu hâlde ben mi okuyacaðým" þeklinde nezâketine karþýlýk Rasulüllah; Kur'an'ý baþkasýnýn aðzýdan dinlemekten hoþlandýðýný ifade etmiþ, Ýbn Mes'ûd'un Nisâ suresinden okuduðu âyetleri büyük bir huþu' ile dinledikten sonra kendisine iltifatlarda bulunmuþtur. (Ýbn S'ad, Tabakât, II, 342.)
Ubey Ýbn Ka'b'ýda "ümmetimin en iyi Kur'an okuyaný" diye nitelemiþtir. (Ýbn 'Abdil, l-Berr, el-Ýsti'ab, I, 66-67 Nr. 6; ZehebÎ, Mar'ifetu'l-Kurrâ'. I, 32.)
Hz. Peygamber'in vefatýndan sonraki dönemde de Kur'an öðretimi büyük bir hýzla devam etmiþtir. Muhtelif ilim merkezlerinde bulunan mütehassýslar bu öðretimi hassasiyetle yürütmüþlerdir: Ebu'd Derdâ (ö.32/652)'nýn Dimaþk Mescidi'nde her gün sabah namazýndan sonra baþladýðý ve öðle vaktine kadar devam ettiði Kur'an dersleri meþhurdu. O, buradaki faaliyetine vefatýna kadar devam etmiþti. (Makâlâtu'l-Kevserî, s.14-15 ve19.) Süveyd Ýbn 'Abdi'l- Azîz bu derslere âit müþahedesini þöyle anlatýr: "Dimaþk Camii'nde sabah namazýndan sonra kendisinden Kur'an kýrâatinde bulunmak için talebeler Ebu'd Derdâ'nýn etrafýnda toplanýrdý . Ebu'd Derdâ bunlarý onar kiþilik gruplar halinde ayýrýr ve her grubun baþýna bir arif (baþkan) koyardý . Kendisi de mihraba oturur, gözü ile bütün öðrencileri murakebe ederdi . Hatasý olan talebe baþkanýna müracaat eder, baþkan hata eder veya müþkil durumda kalýrsa Ebu'd Derdâ'ya baþvururdu. (Ma'rifetu'l-Kurrâ', I, 38; krþ . Duha'l Ýslam, II, 96.) Bir gün Ebu'd Derdâ "Sâm" adýndaki bir talebesine nezâretinde Kur'an okuyanlarý saymasýný söylemiþti . Ve Sâm saydý; 1600'den fazla öðrenci vardý. (Ma'rifetu'l-Kurrâ', I, 38.) Ebu'd Derdâ öldüðü zaman bu Kur'an öðretimi faaliyetini devam ettirmek için yerine Ýbn 'Âmir'i býrakmýþtýr. (a.y) Ýbnu Abbâs (ö.68/687)'ýn Mekke'de sayýsýz talebeye Kur'an öðretmede gayretleri olmuþtur. (Makalatu'l Kevserî, s. 18-19.)
Abdullah Ýbn Mes'ûd (ö.32/652), Küfelilerin hem kadý ve müezzini, hem de öðretmenleri idi. (Ahmed Emin, Duha'l-Ýslam, II, 79.) Orada büyük bir talebe cemâtine Kur'an öðretti. Güvenilir âlimlerin nakline göre Ýbn Mes'ûd'un Küfe'de öðretimini idare ettiði talebelerinin sayýsý 4.000'e
ulaþýyordu. (Makâlâtu'l-Kevserî, s.18-19.) Ebû-Musa'l-Eþ'ârî'nin Kur'an-ý Kerim öðrettiði yer Basra idi. O da burada, Basra Camii'nde her günün sabahý gün doðumundan öðle vaktine kadar Kur'an'ý öðretiyor ve hýfz ettiriyordu. Onun takip ettiði ûsül de diðerleri gibi idi; talebelerini halkalar halinde oturtur ve her halkaya nezâret edecek bir nâkib koyardý. (Makâlâtu'l-Kevserî, s.14-15.) Basra'da Ebû Musa'l-Eþ'âr'î (ö.44/664)'nin halka-i tedrisinde çok sayýda insan Kur'an'ý ezberlemiþti. Ebu-Mûsa
'Ömer Ýbn el Hattâb'a Basra halkýndan birçok kiþinin Kur'an-ý ezberlediðini yazý ile bildirdiði zaman, Hz. Ömer ona bir takdir yazýsý yazmýþtý. Ertesi yýl hafýzlarýn sayýsýnýn geçen seneye nazaran kat kat fazla olduðu bildirmesi üzerine, Hz. Ömer, Ebû Musa'ya, Kur'an-ý ezberletme iþini býrakmasýný, çünkü böyle giderse halkýn hýfz ile meþgul olurken, onun hükümlerini anlama ve öðrenmeyi terk etmelerinden korktuðunu bildirdi. (et-teratîb, II, 280 (Ýbn Rüþd, Câmi'u'l-Beyan ve't-Tahsil'den.) Bu devirde de çeþitli ilim dallarýnda mütehassýs olanlar mevcûd idi. Her sahabinin Kur'an'ý ayný derecede bilmesive güzel okumasý mümkün deðildi. Bazý sahabiler diðerlerine nazaran Kur'an'ý hem daha iyi biliyor, hem de daha tesirli okuyorlardý. Biz Resulullah'ýn Kur'an-ý bu mütehassýslardan öðrenmelerini sahâbilere sýk sýk tavsiye ve emrettiðini görüyoruz. Onun bu husustaki emri þudur: "Kur'an'ý dört kiþiden alýnýz: 'Abdullah Ýbn Mes'ud (ö.32/652), Ebu Huzeyfe'nin âzâdlýsý Salim (ö.106/724), Mu'az Ýbn Cebel (ö.18/639) ve Ubey Ýbn Ka'b (ö.19/640). (Ýbn Sa'd, a.g.e., II, 352; Ma'rifetu'l-Kurrâ', I, 33; SÝyeru A'lâmi'n-Nübelâ, I, 284 ve 347.) Hz. Peygamber bu sözü ile ihtisasýn önemine iþaret etmiþtir. Râþid halifelerde ilimler konusunda bu usûle uymuþlar, idareleri altýnda bulunanlara hangi ilmi kimlerden alacaklarýný belirterek her ilmin uzmanýný göstermiþlerdir. Ömer Ýbnu'l Hattâb "elCâbiye" (el-Câbiye, Dimaþk'a baðlý bir köydür. Mu'cemu'l-Buldân, C.II, s.3.) de okuduðu bir hutbede "Kur'an-ý öðrenmek ve onunla ilgili bir þey sormak isteyen 'Ubeyy'e; farzlar konusun-da bir þey sormak isteyen Zeyd Ýbn Sâbit'e; fýkýh konularý ile ilgili sorusu olan Mu'âz Ýbn Cebel'e; mâlikonularla ilgili mesele sormak iste-yenler bana müracaat etsin. Çünkü Allah beni onun bekçisi ve tak-simcisi kýldý..." (Zehebî, Tezikira, I, 20; Mecme'u'z-Zevâid, I, 135. Ayrýca bkz. Ýbn s'ad, a.g.e.,II, 339 el-Ýstî'âb, III, 1104.) demiþtir. Kur'an konusunda mütehassýs sahabi Ubeyy'e, Ebû-Hurayra, ibn Abbas ve Abdullah Ýbn Saib... gibi sahâbiler ve büyük bir tabiîler grubu talebelik etmiþtir. (el-Ýtkân fî 'Ulûm'il-Kur'an, I, 204-205.)
Kur'an'ý baþtan sona ezberleyen sahâbiler var mý idi? Adedi ne kadardý?
Kaynaklar Kur'an'ýn tamâmýný ezberleyen sahabilerin sayýsýný 4-10 olarak göstermektedir. Enes (r.a.)'e sorulan bir soru üzerine o, hafýz sahâbilerin dört kiþi olduðunu söylemiþ ve 'Ubey Ýbn Kâ'b, Muâz ibn Cebel, Zeyd Ýbn Sabit ve Ebû- Zeyd'in isimlerini saymýþtýr. (Ýbn Sa'd a.g.e.,
II, 356; Siyeru A'lâmi'n-Nübelâ, I, 281 ve 319; el-Burhân, I, 241.) Eþ- Þa'bi ise, altý kiþi olduðunu söylediði hafýz sahabilerin adlarýný verir ve yukarýdaki isimlere Ebu'd Derdâ ve Sa'd ibn Ubeyd'iekler. (Ýbn Sa'd, a.g.e., I, 355, el-Burhân, I,356) On kiþi olarak sayanlar ise yukarýdakilere Hz. Ali, Hz. Osman, Temim ed-Dari (ö.40/660), Ubâde Ýbnu's Samit (ö.34/654) ve Ebû-Eyyüb'u ilave ederler. (er-Riyadu'l-Mustetâbe..., s.14. Burada Sa'd Ýbn Ubeyd'in adý sayýlmaz.) Bu isimleri otuzdan yukarýya çýkaranlar da olmuþtur. (Bkz. es-San'ânî, Tavdîhu'l-Efkâr, II, 429-430 (Adlarý için).)
Kur'an'ý ezberlemiþ olan bir de kadýn sahabiye'yi müþahede etmekteyiz. Bu, Resulullah'ýn kendisine "eþ-Þehide" adýný verdiði ümmü Veraka bint Abdillâh Ýbni'l - Haris el -Ensari' dir. (el-Ýtkân, I, 203-4.)
|