Dýþa dönük atýlým ve açýlýmlarýmýz artarken, iç acýlarýmýz büyüdü…
Kazanmak hýrsý, kaybetmek korkusu insaný acýmasýzlaþtýrýyor…
Gerçi dünyayý kazandýk ama kendimizi kaybettik. Birçok þeye sahip olduk ama bir türlü nasipsizliðimiz ve bereketsizlik bitmiyor…
Evlerimiz geniþledi fakat ruhumuz daraldý… Evde herkes kendisini dýþarý atma derdinde… Acaba dýþarýda bulup da evde kaybettiðimiz nedir?
Hazýmsýzlýk ve tahammülsüz olduk. Haset ve husumetten kurtulamýyoruz…
Neden bu kadar gerginiz? Dünya neden güvensiz?
Keyfimiz kaçtý, hayatýn tadý tuzu kalmadý…
Ýnsanlar çoðaldý, insanlýk azaldý…
Soðuk bir yaþam, donuk bakýþlar, endiþeli iliþkiler, ruhsuz bir kulvara savruluyoruz…
Biliyorum dünyanýn içinde olmakla yetinmedik, dünya içimize kaçtý… Dünyevileþtikçe duyarsýzlaþtýk, deðersizleþtik…
Ýdeallerimiz çöktü, irademiz zayýfladý, iddialarýmýzdan koptuk…
Moral gidince, mecal kalmýyor…
Mücadele alaný geniþlese de heyecan kalmayýnca olmuyor. Dava yürümüyor…
Heyecansýzlýk bitiyor…
Cehdsiz, vecdsiz, aþkszýz, feyzzsiz yol alýnmýyor…
Heyecan oluþturmazsak harcanýrýz…
Coþkusu olmayanýn çabasý sonuç vermiyor…
Gözlerimizin ýþýltýsý, kalplerimizin kýpýrtýsý gitmiþse, yüreklerde kývýlcýmlar çakamýyoruz…
Biz tutuþmuyorsak, kimseyi tutuþturamayýz…
His, heyecan, hareket yoksa edebiyat, hitabet kifayet etmiyor…
Maneviyat, ruhaniyat eksikse, maddiyat, makam, mevki, mal, mülk, hedefe bizi taþýmýyor…
Malumatta zenginiz ama marifet yoksuluyuz… Bilgi çok fakat bilgelikte sýnýfta kalýyoruz…
Teþebbüslerimiz çok ama ilahi tecellileri yanýmýza almadan sonuç alýnmýyor…
Hazlar baskýn çýkýnca heyecanýmýz söndü…
Hýrslarýmýzý kontrol edemediðimiz için huþusuz kaldýk…
Hýz dünyasýnda halsiz kalýþýmýzýn nedeni hayata nereden baktýðýmýzla ilgili…
Üzerimizdeki aðýrlýk hayra alamet deðil… Yüreklerde inþirah, itminan hasýl olmuyorsa, kalpsiz bir dünyada nasýl yaþarýz:
Fýrsatlarý deðerlendirecek feraset lazým... Bulanýklýklarý giderecek basiret gerek… Hikmeti kuþanmadan hakikatý taþýmak mümkün deðil…
Gaybi yardýmlardan kopunca, seküler ve popüler sularda yakînimiz kalmadý… Artýk sadýk rüyalar da göremez olduk… Kâbuslardan kurtulamýyoruz…
Ýlham gelmeyince imkanlarý gereði gibi kullanamýyor ve imtihaný vermekte zorlanýyoruz…
Aþkýmýzý besleyecek adanmýþlýklar azaldý… aþkýnlýðýmýzý güçlendirecek arýnmýþlýklar kayboldu…
Kitap, sohbet, muhabbet, dostluk artýk bizi kesmiyor… Doymuþluk mu desem, bilmiþlik mi desem, bilmiyorum.
Profesyonelleþtik ama amatör ruhumuz gitti… Hasbiliðimize halel geldi.
Günahkarlarýn günah iþlemedeki coþkusu, salih amel iþleyenlerde neden yok?
Stadyumlarda taraftarlarýn çýlgýnca coþkusu, Saraçhane’de neden ses yok? Beyazýt neden suskun?
Düðünlerimizde bile heyecan yok… Nikahta keramet kalmadý sanki…
Görünürlülük gönüllülüðü gölgeliyor…
Ahval bu olsa bile bize düþen aþk ve aksiyondur…
“Bize düþen elimizden geleni yapmaktýr… Yani bir rüzgâr estirmek ve yeni bir ruh yakalamaktýr… Yeniden yola koyulmaktýr…
Secdelerde rehabilite olma vaktidir. Abdest suyunda þadýrvan soðukluðunda arýnma zamanýdýr… Sadýklarla buluþup yeni seferlere doðrulma anýdýr.
“Ýman edenlerin Allah’ý anma ve ondan hak sebebiyle kalplerinin huþu içinde olma zamaný daha gelmedi mi?” (Hadid, 16)